Blog

  • Kilo vermeye yardımcı 5 süper besin

    Kilo vermeye yardımcı 5 süper besin

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, kilo vermeye yardımcı olan 5 süper besin hakkında bilgiler verdi.

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, 5 besini şöyle sıraladı:

    1-Tarçın: Tarçın bilinen en eski baharatların başında gelir. Bu baharat genelde tatlandırıcı olarak kullanılır. Yurt dışında yapılan araştırmalarda gösteriyor ki 6 hafta boyunca bir çay kaşığının çeyreği kadar tarçın tüketmek,kandaki glikoz miktarını ve kötü kolestrolü azaltıyor. Ayrıca şekeri metabolize etme yeteneğinizi de artırıyor. Şeker hastaları için faydalı olan tarçın, metabolizmayı hızlandırır ve kilo verilmesine yardımcı olur. Yağ dokularını kolayca eritir. Karın bölgesindeki yağlardan kurtulmak için tarçın oldukça etkilidir. Tarçının içerisindeki enzimler, karın bölgesindeki kan damarlarını uyararak özellikle karın zayıflaması ve göbek eritme sürecini hızlandırmaktadır.

    Kilo verdiren tarçın çayı; 3-4 çubuk tarçını ve 2 tatlı kaşığı balı, bir bardak su ile kaynatın. Ardından içerisine 2 adet karanfil ekleyerek kahvaltıdan yarım saat önce ve yatmadan bir saat önce tüketin.

     

    2-Fasulye: Tam bir protein deposu olan fasulye A, B9 ve Cvitamini ile demir ve magnezyum mineralleri açısından zengindir. Aynı zamanda B5vitamini ve kalsiyum içerir. Vücuda güç ve enerji vererek, bedensel ve zihinsel yorgunluğu giderir. Fasulye,kandaki kötü kolesterol düzeyini önemli ölçüde düşürür. Potasyum oranı yüksek olan fasulye düzenli olarak tüketilirse,yüksek tansiyonu da düşürür. Demir içeriği oldukça fazla olan fasulye kansızlığı da iyi gelir.Antioksidan içeriği de sayesinde bedenin kansere yakalanma riskini azaltır. Bu bağlı olarak, özellikle kadınlarda meme kanserleri ve genellikle kalınbağırsak kanserleri sayılabilir.İnsülin ve kan şekeri düzeyin kontrol altında tutar bbu nedenle şeker hastaları için faydalıdır.Bunun gibi bir çok yararı bulunan fasulyeler,kilo verme konusunda da yardımcıdır. Lif yönünden oldukça zengin olan fasulye, midenizin boşalma hızını yavaşlatarak doğal bir iştah düzenleyici olarak çalışan kolesistokinin hormonu seviyelerinizi artırdığı için kendinizi tok hissetmenizi sağlar.Yine lifler sayesinde kabızlık çeken kişilere iyi gelir bu durumda da kilo verme şansınız artar.

    3- Hindistan cevizi sütü: Hindistan cevizi sütü ile suyu birbirinden farklıdır. Hindistan cevizi suyu taze hindistan cevizinden elde edilirken , hindistan cevizi sütü rendelenmiş hindistan cevizi etinden elde edilir. Hindistan cevizi sütü,Omega 3 yağ asitlerinin toplanmasını sağlar.Anti bakteriyel olan bu besin aynı zamanda mikrobiyal koruma sağlar. Antioksidandır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Hindistan cevizi sütü yağlı olsa da,içerdiği yağlar metabolizmanız için gereklidir.Sadece bir öğünlük tüketiminin sonrasında bu iyi yağlar metabolizma hızını daha da arttırabilir. Bu da kilo vermenize yardımcı etkendir. Ayrıca sindirim sisteminin ve besin emiliminin yardımcısıdır.

    4-Ispanak: Kış sebzelerinin vazgeçilmezleri arasında yer alan ıspanak, A, B1, B2, C, E vitaminleri, fosfor, kalsiyum, demir, folik asit ve çeşitli minareller içerir. Ispanağın kalorisi düşüktür ama vitamin ve mineral yönünden besleyici bir sebzedir. Ispanak bilindiği gibi kansızlığa iyi gelir. Zayıflamak isteyenlerin de ilk tercih edeceği sebzelerden biri olmalıdır. Ispanak sindirimi kolaylaştırır ve idrar söktürür.Her iki durumun da kilo vermede etkisi vardır. Çiğ olarak salatalarda tüketilen ıspanak zengin lif kaynağıdır. Bu yeşilliğin bir gizemi de, iştahı bastıran proteinleri vücudunuza gizlice sokarak kalorilere veda etmenizi sağlar. Ispanaktaki bu proteinler öğünler sonrasında vücudumuzdaki açlık hormonlarını azaltmaya yardımcı olur. Sağlıklı zayıflamak için ana öğünlerde bir kase yoğurtlu ıspanak tüketmek iyi bir seçim olacaktır.

     

    5-Zerdeçal: Zerdeçalın etken maddesi curcumin’dir. Curcumin vücudu kansere karşı korur ve tümör hücrelerinin çoğalmasını engelleyici özelliğe sahiptir. Araştırmalarda Curcuminin antioksidan etkisinin E ve C vitaminlerinden daha güçlü olduğu görülmüştür. Zerdeçalın kullanılan kısmı toz haline getirilmiş köküdür. Faydaları antioksidan etkilidir. Hint baharatlarından biri olan zerdeçaldaki etken madde yağları yakılmasını sağlıyor. Ayrıca yüksek proteinli gıdaların çözülmesini sağlayarak sindirime yardımcı oluyor. Yağ dokusunun büyümesini de bastırıyor. Ayrıca zerdeçal, hazmı kolaylaştırır ve ödem attırır. Mideyi kuvvetlendirir, hazmı kolaylaştırır ve bu sayede kilo vermenize de yardımcı olur. Yemeklerde kullanılan Zerdeçal, suda kaynatılarak çay yapılarak da içilebilir. Zerdeçal’ı çay yapılmasının dışında bal ile birlikte de tüketilebilirsiniz.” İHA

  • ‘Boğaz ağrısıdır, geçer’ demeyin “Anjin”

    ‘Boğaz ağrısıdır, geçer’ demeyin “Anjin”

    Ebeveynler bazen basit grip ilaçları bazen de bitki çaylarıyla bu şikayetlerin önüne geçmeye çalışıyor. Fakat anjin olarak adlandırılan ve büyük özen gerektiren bu rahatsızlık, müdahale edilmediğinde ateşli romatizmal hastalıklar gibi ciddi sağlık problemleriyle sonuçlanabiliyor. Central Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Hasan Ünlütürk, iyice soğuyan havayla birlikte görülme sıklığı da artan anjin hastalığı konusunda uyarıyor.

    Toplum içinde “bademcik iltihaplanması” olarak adlandırılan anjin, genel olarak değerlendirildiğinde tedavisi kolay bir hastalık türü olarak sınıflandırılıyor. Fakat ihmal edilen ve tedavisi aksatılan anjin, çocukların ciddi sağlık sorunları yaşamalarına neden olabiliyor. Zamanında müdahale edilmeyen anjin, uzun vadede çocukların ateşli romatizmal hastalıklar gibi önemli rahatsızlıklar yaşamalarına yol açabiliyor.

    Anjin bademciklerin iltihaplanmasıyla oluşuyor

    Tıpta tonsillit olarak adlandırılan anjin, dış çevreden alınan bakteri ve virüslerin bademciklerde oluşturduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Vücuda alınan enfeksiyonlar, boğazda konumlanan bademciklerin kızarmasına, şişmesine ve üst kısımlarının beyaz lezyonlarla kaplanmasına neden olur. Bademciklerin iltihaplanması sonucu da anjin ortaya çıkar. Sonrasında ise hastalığa boğaz ağrısı ve yüksek ateş eşlik eder. Ancak genellikle ateş, hastalığın 3. veya 4. gününde normale döner. Anjin hastalığı, çoğunlukla 5 ile 15 yaş aralığındaki çocuklarda görülür.

    Bademcik şişmesi ve ses değişikliğinde anjinden şüphelenilmeli

    Boğazda acı ve ağrının karakterize olduğu anjin hastalığının en belirgin özelliği, bademcikler üzerinde oluşan beyaz lezyonlar, bademciklerin şişmesi ve kızarmasıdır. Anjin hastalığında nadiren boyun tutulabilirken, boyundaki lenf bezleri şişebilir. Bunların yanı sıra yutkunurken acı hissedilebileceği gibi ateş, baş ağrısı ve ses değişikliği gibi belirtiler de görülebilir. Ayrıca, kulaklarda ağrıyla da karşılaşılabilir.

    Bakteri sebepli anjinler daha ciddi seyrediyor

    Anjin hastalığı akut, subakut ve kronik olmak üzere 3 farklı şekilde oluşabilir. Akut anjinler, bakteri ve virüslerle bulaşarak kendini gösterirken, bu anjinler daha ciddi seyreder. Genellikle çocuklarda görülen bakteri sebepli anjinlerin, halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk gibi etkileri vardır. Bu anjin ayrıca, sıklıkla yüksek ateş, baş ağrısı, eklem ağrıları ve öksürüğe neden olur. Çocukları olumsuz etkileyen anjin için mutlaka gerekli tedaviye başlanmalıdır. Anjin hastalığı yaşayan çocuklar ayrıca, istirahat ve iyi beslenmeye teşvik edilmelidir.

    Anjin, ateşli romatizmal hastalıklara zemin hazırlayabilir

    Anjin, beta hemolitik streptokok enfeksiyonlar sonucu oluşmuş ise ekstra bir özen gerektirir.
    Tedavi edilmediğinde ateşli romatizmal hastalık şeklinde ağır bir form alabilir. Bu nedenle uygun tedavi ve yöntemler acilen tespit edilmeli ve en kısa sürede tedaviye başlanmalıdır.

    Anjin bulaşıcıdır, dikkat

    Anjin tedavisinde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Yatak istirahati, yumuşak ve sulu gıdalarla beslenme ve bol sıvı tüketiminin sağlanması bunların başında gelir. Bakteriyel anjinde ise hızlıca uygun antibiyotik tedavisine başlanmalı, bu tedavi 7-10 gün devam ettirilmelidir. Anjin tedavi edilmediği durumlarda, okulda diğer çocuklar arasında ve aile içinde bulaşarak yayılabilir. Uygun antibiyotik tedavisi 24 saat içinde bulaşıcılığı engelleyecektir.

    Anjini bulunan çocukların başkalarıyla teması önlenmeli

    Bazı unsurlara dikkat edildiğinde anjinin yayılma riskini azaltmak mümkün olabiliyor. Bunlardan en önemlileri, gerekli hijyen önlemlerinin alınması, anjini bulunan çocukların başkalarıyla yakın temasının önlenmesi ve okul döneminde yaşanan anjinlerde çocuğun okula gönderilmemesidir. Ayrıca anjin hastalığı yaşayan çocukların bardak ve biberon gibi kişisel eşyalarının ve oyuncaklarının sağlıklı çocuklarla temas ettirilmemesi alınacak diğer önlemler arasındadır.

  • Hangi meyve hangi cilde iyi gelir?

    Hangi meyve hangi cilde iyi gelir?

    Her meyve her cilde uygun değildir, o yüzden cilt tipinizi bilmeden her meyveden peeling ya da maske gibi uygulamalar yapmayın diyen Uzman Estetisyen Filiz Çekin, cilt tipine göre meyve maskelerini açıklıyor.

    Akşam’da yer alan habere göre akneli ciltler için kesinlikle olmazsa olmazımız Kil’dir. Kil insanlığın başına gelen en mucizevi güzellik ürünlerinden biri ve yalnızca araç gereç-malzeme olarak değil, güzellik ürünü olarak da kullanılmış tarih boyunca. Kil bildiğiniz gibi mineral açısından inanılmaz zengin bir doğal kaynak.

    KURU CİLTLER İÇİN OLMAZSA OLMAZIMIZ AVAKADO

    Eğer kuru bir cildiniz varsa ihtiyacı olan tek şey nemdir. Nem açısından çok fakir olan ciltler ancak kuruyabilir..%75’i doymamış yağlardan oluşuşan avokado meyvesinin. B,E,K vitaminlerinin depo edildiği bir meyve ve muza göre %35 daha fazla potasyum içeriyor. Yemesi maskesini yapmaktan daha sağlıklı yani. Bal ve tarçınla tatlandırarak damak tadınıza uygun bir hale getirebilirsiniz. yarım avokadoyu püre haline getirip bir çay kaşığı zeytin yağı ve bir tatlı kaşığı balla karıştırın ve 15 dakika bekletin cildinizde. Haftada bir veya on günde bir yaparsanız gerçekten farkı göreceksiniz. Aynı maskeyi saçlara da kullanabilirsiniz..

    PEKİ YAĞLI CİLTLER İÇİN HANGİ MEYVE?

    Yapmamız gereken şey öncelikle cilde ihtiyacı olan nemi kesinlikle vermek. Kadınların en büyük yanlışlarından bir tanesi de ‘benim cildim zaten yağlı ve nemlendirmeme gerek yok’ diye düşünmeleridir diyen Uzman Estetisyen Filiz Çekin, bu düşüncenin çok yanlış olduğunu vurguluyor.

    Dermatoloğunuza danışarak veya güvendiğiniz herhangi bir cilt bakım markasının satış danışmanına danışarak, cilt tipinize uygun hafif formüllü bir nemlendirici edinin kesinlikle. Vereceğimiz ikinci tüyo ise bol bol su içmek olacaktır. Gerçi cildinizin türü, yağ dengesi kuruluğu nasıl olursa olsun, bol su içmek sağlıklı cildin olmazsa olmaz ilacıdır. Peki yağlı cildin meyvesi nedir? Elbette limondur. Limon fazlaca asidik bir meyve. Çok fazla kullanılırsa ciltte problemlere yol açabilir ama yağlı cilde haftada bir tonik yapılırsa inanılmaz faydalı oluyor. Ayrıca gözenekleri de sıkılaştırıyor.

  • General Motors Diyeti “GM Diyeti Nasıl Yapılır?”

    General Motors Diyeti “GM Diyeti Nasıl Yapılır?”

    General Motors Diyeti o kadar şaşırtıcı sonuçlar veriyor ki, deneyenler birkaç ayda bir tekrar yapıyor.

    GM diyeti, belirli gıdaların belirli günlerde tüketilmesini içeren 7 günlük bir kilo verme planı. 7 gün içinde kilonuzu düşürmenize, vücudunuzu temizlemenize yardımcı olacak bu benzersiz diyetin henüz sağlıksız bir tarafı görülmedi.

    Bu plan, bir seferde bir hafta süreyle kullanılmak üzere tasarlanmıştır ve uzun süre kullanılamaz. GM diyeti vücudunuzun şeklini değiştirecek ve sonuçları sizi heyecanlandıracak.

    Kilo kontrolünü sağlamak için birkaç ayda bir uygulayabileceğiniz bu haftalık diyetten mümkün olan en iyi sonucu almak için doktorunuza ya da diyetisyeninize danışmanızda fayda var.

    General Motors Diyeti "GM Diyeti Nasıl Yapılır?"
    General Motors Diyeti “GM Diyeti Nasıl Yapılır?”
    İşte General Motors Diyetinin Planı:

    1. Gün:

    İlk gün sadece meyve tüketin. Dilediğiniz kadar meyve tüketmekte serbestsiniz. Bu günde tüketemeyeceğiniz tek meyve muzdur.
    Gün boyunca meyve tüketin. En iyi sonucu verecek en iyi iki seçenek kavun ve karpuzdur. Günde 8-10 bardak su içmek önemlidir. Ayrıca blenderınızda bazı meyveleri püre haline getirebilir ve bir termosla yanınızda taşıyabilirsiniz.

    2. Gün:

    İkinci gün sadece sebze tüketin. Dilediğiniz kadar sebze tüketmekte serbestsiniz. Bu gün kahvaltıda patates dahi tüketebilirsiniz.

    İstediğiniz çiğ veya pişmiş sebze tüketin. Güne tereyağlı ve pul biberli pişmiş patates ile başlayabilirsiniz. Tüm sebzelerinizi bir salata olarak hazırlayabilir, aroma için sirke, limon ve baharatlar kullanabilirsiniz. Hazır salata sosu kullanmayın.

    3. Gün:

    Üçüncü gün dilediğiniz kadar sebze ve meyve tüketebilirsiniz. Muz hariç!

    Meyve ve sebzeyi öğünlerinizde birleştirin. Bu gün muz ya da patates yenmeyecek. İsterseniz meyve ve sebzeleri de bir blenderda karıştırıp tükebilirsiniz.

    4. Gün:

    Dördüncü günde dilediğiniz kadar yağsız süt ve muz tüketebilirsiniz. Bununla beraber GM çorbası da serbest.

    Bugün, süt ve muz günü olduğu için bu ikisini birleştirerek de tüketebilirsiniz. Yaklaşık 8 muz kadar yiyebilir ve yağsız sütten 4 bardak tüketebilirsiniz. Muzdaki potasyum ile sütteki kalsiyumun birleşimi bu işi sağlıklı kılan şeydir. Ayrıca, bu gün GM Güç Çorbasından yararlanabilirsiniz.

    5. Gün:

    Beşinci gün dilediğiniz kadar yağsız et, tavuk ya da balık ve domates yiyebilirsiniz. Bunun yanında GM çorbası da serbest.

    Köfte ve domatesle lezzetli bir güne başlayabilirsiniz. Vücudunuzu ürik asitten arındırmak için su alımını arttırmanız gerekecektir. Bu nedenle beşinci gün su alımını en az dörtte bir oranında arttırın.

    6. Gün:

    Altıncı gün dilediğiniz kadar yağsız kırmızı et ve sebze tüketebilirsiniz.

    Bu gün, istediğiniz kadar yağsız protein ve sebze tüketiminde serbestsiniz.

    7. Gün:

    Yedinci günde dilediğiniz kadar meyve ve sebze tükebilirsiniz. Bunun dışında kepekli pirinç de serbest.

    Son gün, istediğiniz kadar sebze, meyve suyu ve kepekli pilav tüketebilirsiniz. Meyve suyunun konsantre olmadığından veya şeker eklenmediğinden emin olun. Meyve suyunuz için taze meyve harmanlamanız tercih edilir.

    Hatırlamanız Gereken Şeyler:

    Ne zaman acıkırsanız GM lahana çorbasından için.
    Her gün yeterli miktarda su için.
    Alkol tüketmeyin
    Çay ve kahve tüketmeyin.
    Şekersiz olduğu taktirde yeşil çay tüketebilirsiniz.
    GM Diyetinden sonra hemen başka bir diyete başlamayın.
    GM Diyetinden sonra düşük karbonhidrat diyeti yaparak kilonuzu koruyun.

    GM Güç Çorbası

    Malzemeler: (1 kişilik)

    1/4 adet Soğan
    1/4 adet Lahana
    1-2 adet Domates
    1/2 adet Yeşil biber
    1 sap Kereviz
    Gerektiği kadar su
    1 küçük Havuç
    1/2 dilim Limon
    1 küçük Kırmızı Acı Biber
    1 Yemek Kaşığı Zeytinyağı
    1/2 Tatlı Kaşığı Tuz

    Yapılışı:

    Öncelikle, soğan, lahana, havuç, domates, yeşil biber, kereviz gibi tüm malzemeleri küçük parçalara kesin. Ardından, düdüklü tencereyi ocağa yerleştirin ve 1 yemek kaşığı zeytinyağı ilave edin. Önce soğanları ekleyin ve altın sarısına dönüşünceye kadar kızartın. Ardından malzemenin geri kalanını ekleyin. Son olarak, 1 çay kaşığı tuz ekleyin ve tenceredeki sebzeleri kapatacak kadar su ekleyin.

    Tencerenin kapağını yerleştirin ve 15-20 dakika kadar pişmesini bekleyin. Ocağı kapatıp 5-7 dakika dokunmayın. Sonra kapağı açın ve ek lezzet için bir dilim limon suyu sıkarak sıcak servis yapın.

    Not: Bir seferde büyük miktar hazırlayabilir ve açlık hissettiğinizde ısıtabilirsiniz.

  • Bitkisel ilaçlar nasıl kullanılmalı?

    Bitkisel ilaçlar nasıl kullanılmalı?

    Doğal veya bitkisel olanın her zaman güvenli olmadığını söyleyen Türk Gastroenteroloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Tarkan Karakan, bilinçsizce kullanılan bitkisel ürünlerin ve bitkisel ilaçların da önemli sağlık sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulundu.

    Prof. Karakan, “Örneğin maydanoz kürü, soğan kürü gibi tamamen zararsız görünen tedavilerde karaciğer hasarı oluşabilir. Birçok bitkinin dozuna bağlı olarak karaciğer ve böbrek hasarı görülebilir ve bu öldürücü olabilir” dedi.

    İlaçların birçoğu aslında bitkilerden elde edildiğini, tedavi dozu ile tehlikeli dozun alınan miktarla ilişkili olduğunu dile getiren Karakan, bitkisel ürünlerin nasıl kullanılması gerektiğini anlattı.

    “BİTKİSEL ÜRÜNLER DOKTOR KONTOLÜNDE KULLANILMALI”

    FDA’nın bitkisel ürünler için GRAS (generally recognized as safe) yani genel olarak güvenlidir ibaresi koymakta olduğunu, uzun yıllar kullanılmış bitkisel ürünlerin yan etki kayıtlarına bakılarak bu ibarenin konulduğunu belirten Prof. Dr. Karakan, “Güvenli olduğu düşünülen bitkisel ürünler doktor kontrolünde destek (yardımcı) tedavi olarak kullanılmalıdır. Dozları belirlenmiş olmalı ve bu dozlar aşılmamalıdır. İlaçlarla olan etkileşimine dikkat edilmelidir. Son yıllarda ülkemizde de gelişen bir alan olan fitoterapi (bitki tedavi bilimi) üniversitelerde yerini almaktadır. Özellikle Eczacılık Fakültelerinde fitoterapi alanında çalışan bilim insanları ve mezunlarının gelecekte daha fazla söz sahibi olması gerekir” dedi.

    “TÜRKİYE’DE EN ÇOK KİLO VERME, KANSERDEN KORUNMA İÇİN KULLANILIYOR”

    Ülkemizde en sık bitkisel ilaç kullanımının kilo verme, kabızlık, kanserden korunma veya tedavisi amacıyla yapıldığını belirten Prof. Dr. Karakan şunları söyledi:
    “Kilo verdiren bitkisel karışımlar karaciğere oldukça hasar verebilir. Yine kabızlık için kullanılan karışımlar nedeniyle karaciğer yetmezliğinden kaybedilen çok sayıda hasta vardır. Kanserden korunma amacıyla satılan bitkisel karışımların ise kanserden koruduğunu gösteren kanıtlar çok zayıftır. Zararı yararını geçebilir. Kanser tedavisi sırasında kullanılan bitkisel ilaçlar ise kemoterapinin etkisini azaltabilir veya arttırarak hastayı hastanelik edebilir. Diğer bir konu ise hastaların doktorlarına bitkisel ilaç kullandıklarını söylememesi ve bazen gizlemesidir. Bu durumda doktorun tedavisi değişebilmekte, hatta zararlı karışımlar ortaya çıkmaktadır.”

  • Aşk nedir? Ve nasıl gösterilir?

    Aşk nedir? Ve nasıl gösterilir?

    Adını aşk koyduğumuz şeyin ne olduğunu şimdiye kadar kimse tam anlamıyla çözememiştir. Kişi içgüdüleri tarafından önce kendisini korumayı düşünmektedir. İşte aşk bu korumayı neredeyse eriten bir duygudur, insanı yaşama bağlayan bir etmendir. Sanki ruhsal hastalıklardakine benzer süreçler, kişi aşık olduğunda ortaya çıkar, tek farkla aşk bir hastalık değildir. İnsanlar bilinçdışı olarak sürekli ölümsüzlüğün peşinde koştukları için yenilenme arzusuyla üremek isterler. Üremek için gerekirse kahramanlık ve fedakârlık da yaparlar. Aşk fedakarlıkların en büyüklerindendir. Günümüzde psikanaliz, aşk objesine duyulan özlemin, erken çocukluk dönemine ait sevilen objelere, genellikle anne ve babalara, yeniden kavuşma isteğinden doğduğuna inanır. Yani erkek ya da kadındaki bir araya gelme isteği, çocuklukta yaşanan yaralayıcı deneyimlerin yeni bir aşk objesiyle iyileştirme isteğinin bir sonucudur. Duygusal dünyasında tamamen bencilce hareket eden küçük çocuk, gelişimi sırasında kendisine zevk veren şeyleri, kendisinin parçası haline getirir. Yani onu mutlu eden şeyi, bir başkasından gelse bile kendi parçasıymış gibi algılar ve bölünmüşlük duygusu geçici olarak ortadan kalkar. Çocuk, bir başkasının ona yönelmesiyle kendini bir bütün ve mutlu hisseder. Kişi aşık olduğunda da böyle davranır. “Ya benimsin ya kara toprağın, ben sensiz bir hiçim” nakaratları bu yoğun duyguların bir sonucudur aslında. Hatta Freud, sevgili seçerken, küçük yaşlarda elde edilen deneyimlere bağımlı hareket edildiğini ileri sürer. Kişi aşık olma süreci sırasında, önce hayatında bir şeylerin eksik olduğu duygusuna kapılır. Böylelikle yeni bir aşk objesine karşı yoğun ilgi gelişir ve kişi aramaya başlar. Kalp atışları hızlandığında, kulaklar uğuldadığında, uykusuzluk başladığında, yani kişi aşık olduğunda, kendini eksik hisseden taraf, bütünü oluşturmaya çalışıyor demektir. Aşk anlaşılması zor bir kavramdır. Aşk nedir ve nasıl gösterilir, ifade edilir ve paylaşılır? Aşk gelişen bir süreç olarak en az 3 öğeden oluşur; iki davranışsal öğe; ilgiyi alma ve gösterme; iki bilişsel öğe: iyiyi görme ve affetme; duygusal öğe: mahremiyet gibi. Alınan ilginin anlamı bir kişi ilgi görmüyorsa karşılığında imkansız olmasa bile ilgi göstermesi çok zordur. İlk ilgi göstericilerin görevleri besleme, koruma, barınak sağlama ve yol göstermedir. İlgi gösterme ise aşkın somut ve davranışsal ifadesidir; yemek pişirmekten, yatağa taşımaya ve bebek bezi değiştirmeye kadar değişir. Sevdiklerimize hizmet ederiz ve bizim yetersiz olduğumuz yerlerde de onların hizmet etmesini bekleriz. Cinsel eylemde ise ilgi bize ve eşimize zevk veren aktiviteleri sergilemek ve yapmak ile gösterilir. İyiyi görme, sevdiklerimizden önce kendimizde olumlu özellikleri görebilme becerisini gösteren bilişsel bir süreçtir. Bu özellikler fiziksel, karakteristik ya da geçici olabilir. İyi bir cinsel yaşam için gereken ön özellikler kişinin kendisini zevk veren ve alan cinsel bir varlık olarak görmesidir. Birinde cinsel iyiyi görmek o kişiyi önemli ve ehil olarak görmekle paralellik gösterir. Birinde iyiyi görmek ayrıca onu dinlemeyi ve ondan öğrenmeyi de içerir ki böylece geribildirim bir eleştiri olarak anlaşılmaz ya da yapılmaz. CİSED olarak biz bu özelliği saygı olarak tanımlıyoruz. Ne var ki gerçek saygı öz saygıdan gelişir. Cinsel etkileşimde bu saygı kişinin ve eşinin hoşuna gidenleri öğrenme ve söyleme, sonrasında ise gerçekleştirmedir. Zevk veren cinsel aktivitelerin müzakere edilmesinde geribildirim önemlidir, aynı şekilde bu geri bildirimler cinsellikle ilgili korku ve kaygıları da içerir ve bazen çatışma ve sorun da oluşturur. Affetme ise birçok bireysel, evlilik ve cinsel terapist tarafından göz ardı edilen ancak evliliğin ve bireysel mutluluğun temeli olan bilişsel bir diğer süreçtir. Yine de bu süreç iyiyi görmek için başlıca koşuldur. Eğer hatalarımızı affetmezsek karşımızdakinde ve kendimizde iyiyi nasıl görürüz? Kendimizdeki mükemmellik için taleplerimizden vazgeçebilir miyiz? Kendimiz için yapmazsak sevdiklerimiz için yapabilir miyiz? Affetme özellikle eşi aldatma sorununda çok önemlidir. Eğer affetme bilinmezse aldatılan eş evliliklerinin sonuna kadar diğerine bu hatasını ödetmeye çalışır.

    Uzm. Psk. Dan. Cem KEÇE

  • Çocuklara ölümü nasıl anlatmalıyız?

    Çocuklara ölümü nasıl anlatmalıyız?

    Ebeveynlerin ve diğer aile büyüklerinin yaşadığı zorluklardan biri çocuğa ölümü anlatmak ona bu konuda bilgilendirmeye çalışmaktır. Ölümü anlamak ve anlatmak yetişkinler için de kolay bir durum değilken, çocuğa bu konuda bilgi vermek daha zor olabilir.

    ÇOCUĞA ÖLÜM HABERİNİ VERİRKEN YAPILAN YANLIŞLAR NELERDİR?

    Ebeveynler veya diğer aile büyükleri çocukların sorduğu soruları duymazlıktan gelmeye veya geçiştirmeye çalışabilirler.

    Ebeveynler veya aile büyükleri çocuklarına ölümü nasıl anlatacağını bilemedikleri için; uzak bir yerde çalışmaya gitti, akrabaya gitti, çok uzun bir uykuya daldı gibi cevaplar verebilirler. Ancak bu cevapları çocukların anlamlandırması zordur. Çocuğun bu cevaplar karşısında kaygısı azalmadığı gibi aksine artış gösterir.

    Çocuğun anlamaması veya etkilenmemesi için onun yanında duyguları gizlemeye çalışmak kadar çocuğun yanında aşırı ağlamalar, feryatlar, sitemler de doğru değildir.

    Çocuğa ölüm haberini verdikten sonra hem ebeveynin hem de çocuğun davranışlarını kontrol altında tutmakta çocuğun duygu ve davranışlarını engelleyen bir durumdur.

    Ölüm haberini verdikten sonraki süreçte çocuktaki mutsuzluğu, hırçınlığı, öfkeyi veya davranış değişikliklerini eleştirmek ve çocuğa bu konuda tepki göstermekte hatalı bir durumdur.

    ÇOCUĞA ÖLÜM HABERİNİ NASIL VERMELİYİZ?

    En önemli nokta çocuğun gelişim seviyesine ve yaş grubuna göre bilgi vermektir. Tıpkı yetişkinler gibi çocukların da aniden ölüm haberi almaları onları etkilemektedir. Bu yüzden çocuklara ölüm haberi vermeden önce onları hazırlamak daha doğrudur. Kişi ani şekilde hayatını kaybetmiş bile olsa kişinin ağır bir rahatsızlık geçirdiği söylenerek çocuğu önceden hazırlamak önemlidir.

    Ölüm haberini çocuğun duygusal anlamda en yoğun olduğu kişi vermesi yapılacak doğru adımlardan biridir. Tanımadığı veya samimi olmadığı birinden aniden ölüm haberini öğrenmesi çocuğu sarsabilir.

    Çocuğa ölüm haberini verirken sessiz ve kabalık olmayan bir ortamda mümkün olduğunda sakin şekilde(ancak sakin olmak hiç birşey olmamış gibi davranmak değildir) onun yaşına uygun anlayabileceği cümlelerle ifade etmek doğrudur.

    Aile bireylerinden biri öldükten sonra çocukları bu ortamdan uzaklaştırmak, akrabaların veya sevilen diğer insanların yanına bir süreliğine bırakmak doğru değildir. Çocuklar sevdikleriyle birlikte kalıp hem kendi acılarını hem de sevdiği diğer kişilerin acılarını hafifletmeyi isteyebilirler.

    Tıpkı yetişkinler gibi çocuklar da ölüm sürecinin peşinden gelen yas dönemi yaşarlar. Bu dönemde çocukların davranışlarında değişmeler bekleriz. İçe kapanma, ağlama, öfkelenme gibi. Ebeveynlerin bu süreçte çocuğun hissettiği duygulara anlamaya yönelik çocuklara yaklaşması çok önemlidir.

    Psk. Ceren Gümüş

  • Yıpranmış ve dökülen saçlara iyi gelen doğal maskeler

    Yıpranmış ve dökülen saçlara iyi gelen doğal maskeler

    Yıpranmış ve dökülen saçlara iyi gelen doğal malzemeler…

    Hindistan cevizi sütü

    Yıpranmış ve dökülen saçlar için hindistan cevizi sütü en etkili tedavi yöntemidir.  Hindistan cevizi sütü, saç gelişimini sağlayan besleyici öğeler açısından oldukça zengindir. Potasyum, demir ve yağ asitleri içerir. Saç diplerini beslediği gibi, sıcak ve kirlilikten koruyarak nemlendirir.

    Hindistan cevizi sütündeki yağ asitleri ise, saç tellerindeki kırılmaları önler ve keratin görevi görerek saçı güçlendirir. Her gün hindistan cevizi sütünü saç diplerine sürerek birkaç saat bekletirsen etkili sonuçlar alabilirsin.

    Yıpranmış ve dökülen saçlara iyi gelen doğal maskeler | 1

    Patates suyu

    Saçların kuru, ince ve kırılgansa patates suyu harika bir tedavi yöntemidir. Yetersiz besleyici içeriğe sahip saç telleri dökülmeye başlar. Patates, B6, A ve C vitamini bakımından oldukça zengindir. Aynı zamanda fosfor, manganez, kalsiyum ve niyasin içerir. Taze patates suyunu saç diplerine uygulamak saçın kurumasını ve kelliği önler.

    Limon suyu

    Yıpranmış saçlar ile doğal yollarla savaşmanın bir diğer yolu ise limon suyudur. Limon suyu, düşük pH değeri sayesinde derideki ölü hücreleri ve yağlanmayı önlemekte oldukça etkilidir. Zengin vitamin içeriğiyle saç gelişimini destekleyen limon suyu, kepeklenme sorununu da yok eder.

    Yumurta maskesi

    Yumurta maskesi, yıpranan ve dökülen saçlar için uygulanan en yaygın tedavilerdendir. Bunun sebebi, yumurta beyazının onarıcı ve besleyici özelliğe sahip olmasıdır. Yumurta beyazı iyot, selenyum, fosfor, demir, kükürt ve çinko içerir. Dökülen saçlar yerine yenilerinin çıkmasını sağlar ve daha parlak, yumuşak, sağlıklı saçlara sahip olmana yardımcı olur.

    Yıpranmış ve dökülen saçlara iyi gelen doğal maskeler | 2

    Soğan suyu

    Soğan suyu, yüksek kükürt içeriğine sahiptir. Saç diplerindeki kan dolaşımını hızlandırır. Yavaş kan dolaşımına sahip saç derisi, ölü deri hücrelerine sebep olduğu için saç dökülmelerini tetikler. Bu yüzden, saç ve saç derisine soğan suyu uygulamak saç dökülmelerini önleyecektir. Aynı zamanda kükürt saçı güçlendirip yenileyecektir.

    Soğan suyu, anti bakteriyel özelliğe de sahiptir. Saç dökülmesine sebep olan kafa derisindeki bakteri ve mikropları yok eder. Haftada bir kez, birkaç dakika uygulayacağın soğan suyu ile saçlarında gözle görülür bir değişim olacak.  Soğan kokusu kalmaması için şampuanla durula.

  • Güzelleşeyim derken zarar görmeyin!

    Güzelleşeyim derken zarar görmeyin!

    Türk kadınları süresi geçen kozmetik ürünlerini kullanmaya devam ediyor. O çok sevdiğiniz makyaj malzemelerinin de bir ömrü olduğunu unutmayın ve zarar görmemek için tarihi geçen ürünleri kullanmayın!

    Yeni Asır’da yer alan habere göre her şey gibi makyaj malzemelerinin de bir kullanım süresi var. Fakat makyaj malzemelerinin de son kullanma tarihlerinin olduğunu biliyor muydunuz? Birçoğumuz bu konuda dikkatli değiliz, hatta süresi geçtikten sonra altı yıl kullanmaya devam ediyoruz.

    Kadınların en uzun süre kullandığı kozmetik malzemelerinin başında göz farı geliyor. Normalde göz farının kullanım süresi altı ay, ancak Avrupa’da bu oran altı yıla kadar uzuyor! Bozulduğunu anlamadıkları bir ruju dört yıl, fondöteni üç yıl kullanan kadınlar sağlıklarını riske attıklarını bilmiyor. Altı aylık kullanım süresi olan maskara ise genellikle iki yıl boyunca makyaj çantasındaki yerini koruyor, tıpkı pudralarda olduğu gibi.

    PAO İŞARETİNE BAKIN

    Kadınların makyaj malzemelerini atmaya kıyamadığına dikkat çeken uzmanlar, Kadınlar gıdada kullanım süresine dikkat ediyor. Örneğin sütün tarihi geçmişse hemen atıyor. Ancak söz konusu kozmetik malzemeler olduğunda genellikle kullanım süresine dikkat edilmiyor. Bir kozmetik malzemesini yenilerken iki kere düşünüyor. Oysa kullandığınız kozmetik ürünler de tükettiğiniz gıdalar kadar taze ve tüketmeye uygun olmalı diyorlar. Ürünlerin son kullanım tarihleri ambalajları üzerinde belirtiliyor. Başka önemli bir nokta ise açıldıktan sonra ürünü kullanabileceğiniz süreyi gösteren PAO (Period After Opening yani açıldıktan sonraki raf ömrü) işareti. Bu işaret kapağı açık kavanoz resminin içinde sayı ve “M” harfinden oluşuyor. Kavanoz şeklinin içinde “3M” yazıyorsa bu ürünün açıldıktan sonra üç ay içinde tüketilmesi gerektiğini gösteriyor.

    2 HAFTADA 1 YIKAYIN

    Kozmetik ürünlerinin tıpkı kıyafetler gibi düzenli olarak temizlenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, kozmetik ürünlerin ömrünün uzatılması için de şu tavsiyelerde bulunuyor:

    Fırçaları iki haftada bir yıkayın.
    Süngerleri ise her kullanımdan sonra mutlaka yıkayın.
    Kullandığınız ürünü açık bırakmayın.
    Kapağını mutlaka sıkı sıkı kapatın.
    Fırçaları nemli havlu gibi yerlerin üzerine bırakmayın.
    Ürünler, aşırı sıcağa maruz kalmamalı.
    Aynı zamanda kozmetik ürünler, banyo gibi nem oranının yüksek olduğu yerlerde de bırakılmamalı.
    Göz kalemlerini düzenli olarak temizlenmiş kalemtıraş yardımıyla açın.

  • Bakımlı ve Hoş Kadın Nasıl Olunur?

    Bakımlı ve Hoş Kadın Nasıl Olunur?

    Güzellik her ne kadar göreceli bir kavram olsa da bakımlı kadın nasıl olunur? Sorusu cevabını bulmadı.

    Kadınlar Kulübü olarak derlediğimiz yazıyla bakımlı kadın nasıl olurun cevabını aradık ve bakın neler bulduk!

    Siz de göz kamaştırmak ve dikkatleri üzerinize çekmek için bu taktikleri uygulayabilirsiniz.

    Bakımlı kadın olmak için öyle çok uğraşlar içine girmenize gerek yok. Yapacağınız birkaç uygulamayla herkes tarafından kabul edilen bakımlı kadın profiline ulaşabilirsiniz.

    Bakımlı ve Hoş Kadın Nasıl Olunur? | 5

    İşte bakımlı kadın olmanın sırları

    Saç

    Ne kadar bakımlı olursanız olun saçlarınız dağınık ve bakımsızsa hiçbir yere varamazsınız bizden söylemesi. Bakımlı kadın olabilmenin kuralı saçlardan geçiyor.

    Kaşlar

    Yüzdeki en dikkat çekici detaylardan biri olan kaşların her daim bakımlı olması şart. Çıkmaya başlamış kaşlar, doğru alınmamış kaş yapısı gibi sorunlar bakımsız görünmenize neden olur.

    Makyaj

    Makyaj her kadını güzelleştirir ancak doğru uygulanmadığında o etkiyi bulamayabilirsiniz. Makyajınızı yüz hatlarınızı iyi tanıyarak yaparsanız bakımlı kadın olmayı yakalayabilirsiniz.

    El ve Tırnaklar

    Bakımlı kadın olmanın koşullarından biri de kuşkusuz el bakımı. Elleriniz, tırnaklarınız bakımlıysa çoğu şeyin üstesinden geldiniz sayılır.

    Giyim

    Saç, kaşlar, makyaj, el ve tırnaklar derken giyimi yok sayamayız tabi ki. Vücut bakımınız kadar giyiminiz de önemli. Giydiğiniz kıyafetin vücudunuza uygun olması gerekir.

    Koku

    Bir kadının bakımlı olmasını tamamlayan unsurlardan biri de kokusu. Dışarıdan bakımlı olarak algılandığınızda sizi yakından inceleyenler bu konuda yanılmadıklarını kokunuz sayesinde anlayacak.

    İşte tüm bu kurallara uyduğunuzda bakımlı kadın olmanın kapısını aralamış sayılırsınız.