Blog

  • 2017 düğün rehberi

    2017 düğün rehberi

    2017 yılında gelin ve damatlar daha modern ve kişiselleştirilmiş detaylarla düğün organizasyonlarında farklılık yaratacak. Düğünler alternatif mekanlarda, daha samimi, abartıdan uzak, doğal ve eğlenceli olacak. Yeni sezonda gerçekçilikten uzaklaşmayan, minimalist, sade ama iddialı detaylar, gelinlikten davetiyeye, gelin çiçeğinden damatlığa, masa süslemesinden ilk dans müziğine kadar düğün organizasyonlarına hakim olacak.

    2017 düğün rehberi

    İstanbul Lütfi Kırdar’da Patika Fuarcılık tarafından 15. kez düzenlenecek olan Evlilik Dünyası Fuarı’nın konsepti de bu yıl ‘Modern Zaman Gelinleri’ olarak belirlendi. Değişen trendleri ve yenilikleri evlenecek çiftlerle buluşturmayı hedefleyen ve 3-5 Şubat’ta İstanbul Lütfi Kırdar’da yapılacak olan Evlilik Dünyası Fuarı, tüm trendleri bir arada bulabileceğiniz bir ortam yaratıyor. İşte fuarda bu yıl bulabilecekleriniz ve düğün organizasyonunda yeni trendler…

    SAÇ MODELİ

    Sıra saç modeline karar vermeye geldi. Nasıl görünmek istediğinizin yanı sıra düğünün mevsimi ve davet mekânı da önemli kriterlerdir. Örneğin kır düğünlerinde genelikle doğal, örgülü ve bohem tarzlar tercih edilir. Balo salonunda yapılacak bir düğünde ise açık ve temiz taranmış retro dalgalı saçlar ile güçlü bir görünüm ve prenses havası yaratılabilir. Düğünün konsepti sarayda şık ve klas bir davet ise İspanyol tarzı saç modelleri de seçenekler arasında.
    Son yılların modası doğal görünüm için; yüz hatlarına uygun saç modelleri özellikle tercih edilmeli. Doğal görünümü desteklemek için saçların içine eklenecek çiçekler yeterli olacaktır.

    2017 düğün rehberi | 1

    MAKYAJ

    Abartıdan uzak doğal ve kusursuz bir görünüm… Doğallık akımı son yılların modası.
    Gelin makyajında her detay çok önemli. Taze ve canlı bir ten görünümü, belirgin ve özenle taranmış kaşlar ve göze boyut kazandıran kirpikler bir gelin makyajının olmazsa olmazları.
    Sonbahar ve kış gelinlerinin makyajı, yaz gelinlerinden farklı olmak durumunda. Yaz güneşinin tenlere verdiği o sıcak renk, sonbahar ve kış aylarında solgun bir renge dönüştüğü için makyajda da mevsime göre düzenlemeler yapılmalı. Sonbahar’da evlenecek gelinler, yazın sıcaklığını ve ışıltısını yüzlerine yansıtacak makyajlar tercih etmeli. Yaz gelinleri ise daha uçuk tonları kullanarak duruluğu ve masumiyeti ön plana çıkarmalı

    BAKIM – GÜZELLİK

    Bütün hazırlıklar bitti, son günü hiçbir şey yapmadan dinlenmek için kendinize ayırmalısınız. Öncelikle uykunuzu iyice almalı ve güne dinlenmiş bir şekilde uyanmalısınız. İyi bir kahvaltının ardından yüz bakımına gidebilir, sonrasında bir masaj veya sauna ile kendinizi şımartabilirsiniz. Düğün ile ilgili endişeleri, detayları düşünmeden eğlenceli bir gün geçirerek öncesinde kendinizi rahatlatacak aktiviteler bulup sakin bir gün geçirmeyi planlamalısınız. Son dönemde düğünden bir hafta kadar önce gelin adayları gelin hamamı organizasyonu düzenleyerek sevdikleriyle keyifli vakit geçirmeyi de tercih edebiliyorlar. Bunu da planlarınız arasına dahil edebilirsiniz.

    DÜĞÜN DANSI

    Unutulmaz bir düğünün unutulmaz anlarından bir tanesi de gelin ve damadın ilk danslarıdır. Öncelikle müzik konusunda seçim yapmak gerekiyor. Daha sonrasında da müziğe uygun figürleri profesyonel kişilerden öğrenmek ve kimi çiftler için endişe veren bu anları ölümsüzleştirmek için çalışmak gerekiyor. Gelin ve damat adayları, düğün öncesinde zaman ayırarak düğün danslarına uygulamalı derslerle müzik eşliğinde çalışmalı, tüm davetlileri büyüleyecek o gösteriye hazırlanmalılar.

    GELİNLİK

    Düğünün en akılda kalıcı detayı tabii ki gelinlik. 2017 gelinliklerinde biraz renk, bolca tül ve dantel, çarpıcı dekolte ve ışıltılar hakim. Uçuk pembelerin ve mavilerin kullanıldığı gelinlikler iğne oyalarıyla daha zarif bir görünüme kavuşuyor. Nikâhta ve sonrasında yapılan partide farklı gelinlikler giyerek hem şık hem de eğlenceli ve rahat olabilen gelinler, 2017’de düğün günlerini doyasıya eğlenerek, her anın tadını çıkararak yaşayacak. Nikâh töreninde yalın ve zarif işlemeleriyle gelinlerin doğal güzelliğini vurgulayan modeller tercih edilebilir. Sırt dekolteli dar kesimler veya şifon ağırlıklı model gelinlikler seçilebilir. Düğün sonrası partisi için ise genellikle kısa gelinlikler revaçta. Bu modeller gelin adayının enerjisini daha rahat yansıtmasını sağlıyor. Son yılların trendi bohem gelinlikler 2017’de gelinlerin rüyalarını süslemeye devam edecek. Gelinlerin heyecanına ayak uyduracak uçuşan etekler, dantel ve işlemeleriyle bizi geçmişe götüren detaylar bohem gelinliklerin olmazsa olmazı.

    DAMATLIK

    Gelinler gibi damatlar da içinde kendisini iyi hissettirecek smokin veya takım elbiseyi seçmeliler. Mekân ve düğünün stiliyle birlikte, damadın giyimini belirleyecek en önemli etken fiziksel özellikleri. Kısa boylu, toplu, geniş omuzlu damatların seçeceği modelde yakalar küçük olmalı, beş-yedi santimetreyi geçmemeli. Ceket, etek ve kol boyları bedenin rahat ama fit olmasını sağlamalı. Kuşak yerine kemerli model seçilmeli.
    Uzun boy ve orantılı fiziğe sahip kişiler yelekli takımı tercih etmeli. Smokin giyilecekse kesinlikle kuşakta kullanılmalı. Önce nikâh, sonrasında başka mekânda yemekli düğün daveti olacaksa yelekli kombin ve kuşaklı kombin olarak iki ayrı stil ve ona uygun gömlek tercih edilebilir.

    İÇ GİYİM

    Hayallerinizdeki gelinliği seçmiş olsanız bile, mükemmel görüntüye ulaşmak için dikkat etmeniz gereken en önemli nokta iç giyim. Doğru seçilmiş iç çamaşırı, gelinliğinizin vücudunuzda daha şık durmasını sağlar. Gelinliğin modeli, içine tercih edeceğiniz çamaşır için belirleyici unsurdur. Dekolteli, straplez, tek omuzlu, sırt dekolteli olması gibi detaylara göre farklı çamaşırlar tercih etmeniz gerekir.
    Straplez sütyenin hem iç kısımdan kaydırmaz olması hem de gelinlikle temas eden kısmının tutucu bir kumaştan üretilmiş olmasına dikkat edilmeli. Boyundan bağlamalı gelinlikler için ise askıları takılıp çıkarılabilen bir sütyen rahatlıkla kullanılabilir.

    AYAKKABI SEÇİMİ

    Gelinlikten sonra rahatlığın ön planda olduğu diğer önemli konu da ayakkabı. Neredeyse bütün gün ayakta durup misafirleri karşılayacak, tebrikleri kabul edecek, dans edip eğlenecek gelinler, ayakkabılarını seçerken sert, sıkı ve ağır ayakkabılardan uzak durmalı. İnce bantlı ve yüksek topuklu stiletto’lar şık ve çekici bir görünüme sahip olsalar da gecenin ilerleyen saatlerinde zor anlar yaşanmasına sebep olabilir. Kır düğünü veya tekne düğünü için ince topuklu ayakkabılar düğün gününü kabusa çevirebilir. Topuklu ayakkabının vereceği havayı başka hiçbir model veremeyeceği için geceye topuklu ayakkabı ile başlayıp, ilerleyen saatlerde babet veya spor ayakkabıya geçiş bile yapılabilir.

    TAKI SEÇİMİ

    Günlük hayatta daha spor ve sade giyiniyor, ağır takıları tercih etmiyor, hatta hiç takı kullanmıyor olabilirsiniz. Fakat hayatınızın en önemli gününde biraz iddialı olmanın kimseye zararı dokunmaz. Düğünde takılacak takılar, düğün mekânı, düğün konsepti ve gelinlik ile uyum içinde olmalı. Saray düğünü için iri taşlı, vintage elmas gerdanlık ve küpeler tercih edilmeli. Açık havada yapılan kır veya plaj düğününde ise ağır ve gösterişli takılar yerine beyaz inciler tercih edilmeli. Son zamanlarda renkli pırlantalar hem şık hem de sade görünüme sahip olduğu için gelinler tarafından daha çok tercih ediliyor.

    ALYANS

    Seçimi zor olan konulardan biri de alyans. Çiftler ömür boyu parmağında taşıyacağı bu yüzüğü seçerken zamanla modası geçmeyecek, kendi stilleri ile uyumlu bir model olmasına dikkat etmeliler. Eşler arasında stil farklılığı olması durumunda ise alyans tasarımcıları yardımınıza koşarak iki yüzük arasında küçük birkaç farklılıkla çiftleri mutlu edecek seçenekler sunuyor.

    DÜĞÜN KONSEPTİ VE MEKAN

    Düğün konseptinize karar verirken mekanı da ona göre seçmek durumundasınız. Romantik bir düğün hayal ediyorsanız ve klasik düğünlerin yerine kırda, yazlık salaş bir mekanda veya kumsalda bir düğün tam size uygun olacaktır. Özellikle yaz aylarında evlenenler için tropik meyveler, mevsim çiçekleri ve uçuşan tüllerle süsleyebileceğiniz ve özgürce dans edip eğlenebileceğiniz bir davet, yaşamınız boyunca hatırlayacağınız bir anıya dönüşecektir. Vintage seven biriyseniz, mekanınızı da bej renkli keten masa örtüleri, tüller ve masalarda antika görüntüsü veren şamdanlar, mumluklar, objelerle süsleyebilirsiniz. Daha klasik bir düğün için ise salon düğünü tercih edilebilir ve daha şık ve elegan bir dokunuşla farklı bir konsept yaratabilirsiniz. Masalarda büyük şamdanlar, büyük vazolarda çiçekler, masa örtülerinde şık ve renkli tercihler, yemek takımlarında konsepte uygun renk ve dizaynlar ile düğün mekanınızı kendi tarzınızla bütünleştirebilirsiniz.

    DAVET – ORGANİZASYON

    Düğün mekanını ve konsepti seçtiniz. Sıra geldi organizasyonu eksiksiz olarak yapmanın yoluna! Son yıllarda gelin ve damat adayları, düğünlerine davetli gibi gitmek, detaylarla fazla uğraşmamak için Davet-Organizasyon firmaları ile çalışıyorlar. Siz hayalinizi anlatıyorsunuz, onlar da sizin isteklerinize göre alternatif süslemeler, masalar, yemek takımları gibi örnekleri sunuyorlar. Siz seçiminizi yaptıktan sonra düğün günü mekanı hazırlıyor ve oturma düzenini sağlıyorlar. Organizasyonu uzman ellere bırakmak gelin ve damat adayları için en doğru yaklaşım olacaktır.

    Kaynak: Posta.com.tr

  • Göz altı torbalarından kurtulmanın yolları

    Göz altı torbalarından kurtulmanın yolları

    Göz altı torbaları sabah uyandığımızda ve aynanın karşısına geçiğimizde ilk gözümüze çarpan noktalardan biridir. Bu durumdan mutsuz olduğumuz gibi, çözümünü de bir türlü bulamıyoruz. Mutfaktaki ürünler yavaş yavaş cildimize de el atmaya başladı. Size vereceğimiz önerilerle mutfaktaki ürünleri kullanarak göz altı torbalarından kurtulabilirsiniz!

    Göz altı torbalarından kurtulmanın yolları

    Göz altı şişliklerine ve morluklarına iyi geldiği bilinen yeşil çay poşetlerini mümkünse soğduktan sonra göz altınıza koyun. 5-10 dakika sonra gözlerinizden kaldırın ve yüzünüzü yıkayın. Haftada üç kez bu yöntemi uyguladığınızda göz altınızdaki iyileşmeyi farkedeceksiniz…

    Argan yağının faydaları arasında göz altı morarmalarına ve şişkinliğe iyi gelmesi de bulunuyor. Her akşam göz altınıza nazikçe argan yağıyla masaj yapın. Gece boyunca yıkamayın. Sabah uyandığınızda yüzünüzü yıkayın. Zamanla farkı göreceksiniz.

    Göz altı torbalarından kurtulmanın yolları
    Göz altı torbalarından kurtulmanın yolları

    Buzlukta bekleteceğiniz kaşıkları ters olarak göz altınıza yerleştirin. Birkaç dakika elinizle kaşıkları göz altınıza tutun. Aynaya baktığınızda farkı göreceksiniz.

    Hindistan cevizi yağının sayısız faydasından biri göz altı morluklarına iyi gelmesi. Saat yönünün tersine ve saat yönünde her akşam göz altlarınıza hindistan cevizi yağıyla masaj yapın. Sabah yıkayın. Bir hafta içinde karşılaşacağınız değişime inanamayacaksınız…

    Göz altlarının morarması ve şişmesinin en büyük nedenlerinden biri yetersiz uyku, kötü beslenme ve az su içmektir. Kafeine ara verip bitki çayları, bol su ve dengeli uykuyla göz altı morluklarınızdan kurtulabilirsiniz.

    Patatesi ince halkalar halinde doğrayın. Temizlenmiş gözlerinizin üzerine yerleştirin. 5-10 dakika gözünüzde bekletin. Ardından ılık suyla yüzünüzü yıkayın. Bu işlemi haftanın 3 günü tekrar ettiğinizde morlukların yok olmaya başladığını göreceksiniz.

    Salatalık dilimlerini buzdolabında bir saat bekletin. Soğuyan dilimleri göz kapaklarınıza yerleştirin. 5-10 dakika bekletip yüzünüzü yıkayın. Göz altlarınız nemlenecek ve morluklar yavaş yavaş yok olmaya başlayacak.

    Salatalığın suyunu makyaj temizleme mendiline çektirin. Makyaj temizleme pamuklarını gözlerinize yerleştirip bu şekilde 5-10 dakika uzanın ve rahatlayın. Stres cildimize zarar veriyor bunu unutmayın… Dinlenmek kendinize yapabileceğiniz en iyi şey…

    Buzdolabında soğuttuğunuz havluyu sabahları gözlerinize koyarak şişkinliği yok edebilirsiniz.

    Soğuk sütü makyaj pamuğuna çektirin. Makyajdan arındırılmış gözlerinize pamukları koyun ve 10 dakika bu şekilde uzanın. Ardından yüzünüzü nazikçe yıkayın. Haftada 3 kez bu işleme devam edin. Farkı göreceksiniz…

  • Evlenmeden önce eş adayına

    Evlenmeden önce eş adayına

    FARKLI YOLLARDAN ‘SENİ SEVİYORUM’
    Gary Chapman “The 5 Love Languages” (Aşkın Beş Dili) adlı kitabında, evliliği güçlendirmek için aşkı ifade etmenin farklı yollarını kategorize ediyor. Martinez ise müşterilerine evlilik öncesi aşkı ifade etmenin beş farklı yolunu liste şeklinde sunuyor: Açıkça söylemek, beraber vakit geçirmek, hediye alışverişi, eşine hizmet etme ve fiziksel dokunuşlar. Martinez bu tür davranışların önceden belirlenmesini ve partnerlerinin bu davranışları hakkında görüş bildirmesini öneriyor. Eisenberg ise çiftlerin ilişkiyi kendilerine has yöntemlerle beslemeleri gerektiğini düşünüyor.

    10 YIL SONRA NEREDEYİZ?
    Eisenberg’e göre bu sorunun cevabını aklımızın bir köşesinde tutmak, hedeflere ulaşmaya çalışırken karşılaşılan zorluklarla baş ederken son derece faydalı. Dr. Wilcox’a göre bu soru, partnerlerden birinin aklında boşanma ihtimalinin olup olmadığını ortaya çıkarmak konusunda da işe yarar olabilir.

    Evlenmeden önce eş adayına | 3

    AİLE KAVGALARINIZ NASIL SON BULURDU?
    The Couples Institute (Çiftler Enstitüsü) kurucularından Peter Pearson’a göre bir ilişkinin ne kadar mükemmel olduğu, problemlerin nasıl çözüldüğüyle alakalı. Bu sorunun cevabı, aile kavgalarında gizli. Sakince oturulup konuşulur muydu yoksa tabaklar havada mı uçuşurdu? Eşinizin ilişkinizdeki problemlere nasıl yaklaşacağı konusunda aile kavgaları size fikir verebilir.

    ÇOCUK İSTİYOR MUYUZ?
    Ya da bebeğin altını kim değiştirecek? Boşanma ve ilişki koçu Debbie Martinez’e göre çocuk konusunda eşinizin duymak istedikleri yerine ne istediğinizi söylemeniz önemli. Evlenmeden önce çiftler mutlaka çocuk sahibi olmak isteyip istemediklerini dürüstçe konuşmalı. Eğer isteniyorsa kaç çocuk ve evliliğin hangi noktasında isteniyor? Seks ve evlilik terapisti Marty Klein ise doğum kontrol planlamasının da en az hamilelik planlaması kadar önemli olduğu kanısında.

    EV İŞLERİ KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYORSUN?
    Çok az insan bu soruyu sormayı akıl ediyor; ama söylenmesi gerekiyor – isteyeceğiniz son şey, evlendikten sonra partnerinizin ev işlerine alerjisi olduğunu öğrenmeniz olurdu.

    Evlenmeden önce eş adayına | 4

    ESKİ SEVGİLİLER KONUSU…
    Virginia Üniversitesi’nde yürütülen National Marriage Project (Ulusal Evlilik Projesi) yöneticisi Bradford Wilcox, “Birçok ciddi ilişki tecrübesi, daha yüksek boşanma riski ve daha sorunlu bir evlilik anlamına gelebilir” diyor. Bunun nedeni ise çok sayıda büyük ayrılık yaşamış birinin, eşini eski sevgilileriyle kıyaslama potansiyeli olabilir. Dr. Klein’a göre insanlar geçmiş tecrübelerinden bahsetmekten çekinir, üstelik bu durum kıskançlığa ve yargılayıcı tavırlara yol açabilir. Bu sorunun üstesinden gelmenin en sağlıklı yolu, partnerinizin sizden önce de bir yaşama sahip olduğu gerçeğiyle barışık olmak ve buna saygı duymaktır.

    BENİM BORCUM SENİN BORCUN MU?
    Gerektiğinde bana kefil olur musun? Boşanma avukatı Frederick Hertz’e göre partnerler, finansal yeterlilik ve gelir kaynaklarını ayrı tutma konusundaki düşüncelerini birbirlerine açmalı. Yine tarafların birbirlerine borçlarından söz etmeleri de önemli. Eğer gelirler arasında ciddi bir farklılık varsa, Dr. Scuka gelir oranlarına göre temel bir aile bütçesi oluşturmayı öneriyor.

    SENSİZ DE BİR ŞEYLER YAPABİLİR MİYİM?
    PAIRS (Practical Application of Intimate Relationship Skills) Başkanı Seth Eisenberg’e göre birçok kişi eşiyle kurduğu ortak yaşamın yanı sıra belli konularda münferit olmak ister. Yani hobilerinizi ya da arkadaşlarınızı paylaşmak istemeyebilirsiniz ve bu durum konuşulmadığı takdirde karşı tarafta kıskançlığa ya da dışlanmışlık hissine sebep olabilir. Dr. Klein’a göre ilişkide tarafların farklı mahremiyet anlayışları olabilir. Dr. Wilcox, çiftlerin birbirlerine yalnızlığa ihtiyaç duydukları anlar konusunda dürüst olmalarını öneriyor.

    ANNEMİ SEVİYOR MUSUN?
    Dr. Scuka’ya göre eşler ne kadar uyum içinde olursa olsun büyüklerle olan ilişkiler sorun yaratabilir ama partnerlerin ebeveynleriyle ilgili sorunları çözmeye yanaşmamaları, sağlıklı ve uzun bir ilişki için pek hayra alamet olmayabilir. Ayrıca, Dr. Pearson’a göre ebeveynlerin güçlü ve zayıf yönlerini bilmek, insanların kendi ilişkilerindeki sorunları çözmesine de yardımcı olacaktır.

    SENİN AİLEN BENİ GERÇEKTEN SEVİYOR MU?
    Potansiyel kayınvalidenizin sizden nefret ettiğini öğrenmekten daha moral bozucu olan yalnızca birkaç şey vardır. Ama bu durumu yeterince erken öğrenebilirseniz, pohpohlama sanatı konulu alıştırmalar yapabilirsiniz.

    YAŞLI EBEVEYNLER İLE KİM İLGİLENECEK?
    Kimi insanlar huzurevlerine iyi niyetle yaklaşırken kimileri ise varlıklarını şiddetle lanetler. Partnerinizin ebeveynlerini yaşları çok ilerlediğinde eve getirip getirmeyeceğini önceden öğrenmeniz gerekiyor.

    NEYİME HAYRANSIN? SENİ NELER KIZDIRABİLİR?
    Zorluklar, karşı tarafa duyduğunuz hayranlıktan üstün mü? Anne Klaeysen’e göre çiftler, nadiren ikinci soru üzerinde dururlar. Evlilik, birlikte yaşamaktan daha fazlası olmalıdır, ömürlük bir sözleşmedir.

    Kaynak: Posta.com.tr

  • Çocuğa bağırmak doğru mu?

    Çocuğa bağırmak doğru mu?

    Hoşgörülü ve sağlıklı psikolojiye sahip çocuklar büyütmede anne-babanın öğretileri kadar, davranışları da son derece önemli. Çünkü “kriz” anlarında verecekleri tepki ve sergileyecekleri davranışlar, çocuğun hem algılarını hem de kişiliğini belirleyen önemli etkenler arasında.

    Tepkilerini ve davranışlarını pekiştirme çağındaki çocuklara verilecek eğitim kadar, onlara örnek olacak davranış kalıpları da önem taşıyor. Çocuğun kişiliğinin ve algılarının gelişmesinde etkili olan bu konuda en büyük rol ise aile bireylerine, özellikle de anne ve babalara düşüyor.

    Aile Koçu Saadet Demir Algan da bu noktaya dikkat çekiyor ve stres oranının arttığı durumlarda çocuğa yaklaşımın ipuçlarını şöyle aktarıyor:

    “Bu zamanda çocuklarımızı sağlıklı psikolojik yapıya sahip olarak büyütmeye çalışmak bazen tabiri-i caizse ‘iğne ile kuyu kazmak’ gibi geliyor bana.

    Bir sürü şeyden ve hatta kendi insani duygularımızdan (öfkemizi, üzüntümüzü onlara yansıtmamak için) bile vazgeçerek, ‘aman etkilenmesinler, aman sinirlenmeyeyim, yorulsam da belli etmeyeyim’ diyoruz ama annelik bu kadar zor olmamalı aslında.

    Çocuğa bağırmak doğru mu? | 7

    “MUTLU VE HOŞGÖRÜLÜ ANNEYE SAHİP OLMAK ÇOCUK İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”

    Biz mi bu kadar zorlaştırıyoruz fazlaca araştırıp, irdeleyerek yoksa aslında doğruyu yaparken bu karmaşık hayat mı bizi yoran bilemiyorum.

    Kendi adıma söylüyorum; uzun süre çocuklarımın yanından hiç ayrılmamayı, onları hep yanımda tutmayı, iyi anne olmak sanıyordum ama anladım ki; aslında çocuklarım için doğru olan şey; mutlu ve hoşgörüsü yüksek bir anneye sahip olduklarını anlamaları, bunun farkına varmaları.

    Aslında bunun farkında olan, annelerin hepsi çocuğuna sesini yükseltmiş bile sayılamayacak desibelde kalmış olsa bile yine de annelik vicdan azabı ile birleşince bizleri fena halde üzüyor, kalp ağrısına dönüyor…

    Bu yazdıklarım, şu an çocukları 3 yaşın altındakiler için pek bir şey ifade etmese de 3 yaşından sonra fazlaca ‘erken ergen’ olan çağımız çocuklarına, bazen bazı şeyleri hele ki bu yorgun beden ve beyinlerle anlatmak oldukça zorlaşıyor.

    SİZ BAĞIRIRSANIZ, ÇOCUK DA BAĞIRIR

    Peki, çocuklarımıza zamansızlıktan, yorgunluktan, tahammülsüzlükten veya artık sabırsızlıktan sesimizi az da olsa yükselttiğimizde ne yapmalıyız?

    Her anne dönem dönem kendini yorgun, tahammülsüz ve sabırsız süreçlerin içinde bulabilir. Eğer yaşamımızda gelişen rutinimizin dışında bir değişim yoksa, bu başa çıkma becerilerimizin zayıfladığı ya da yetersiz kaldığı anlamına gelebilir. Tam da bu noktada becerilerimizi tekrar güçlendirmek ve süreci yeniden yapılandırmak gerekir.

    Çocuğa agresif şekilde yaklaştığınızda size tepkisi, aynı agresif davranış tarzıyla cevap vermek olacaktır. Ve bu bir kısır döngü içerisinde sürüp gidebilir, ta ki taraflardan biri değişim gösterene kadar.

    Bu değişimi de kendini ve davranışlarını kontrol edebilme becerisi daha gelişkin olan biz yetişkinler başlatmalıyız. Sınırlarını net koyan, seçenekleri ve sorumlulukları hatırlatan, kişiliğe değil davranışa odaklanan ve her şeyden önce çocuğunu anlamaya çalışan anne babalar olmaya çalışmak, çocuklarımızla olan ilişkilerimizi yapılandırırken önemsememiz gereken konulardır.

    Bağırmak yerine davranışsal tepkiler her zaman daha etkilidir. Sadece bu dönemlerde değil çocuğunuzu yetiştirdiğiniz her dönem ona seçenekler sunun ve seçiminin sonucu her ne olursa olsun ona katlanmasını sağlayın. Ancak bu sayede duygu ve davranışlarının sorumluluğunu alan bireyler yetiştirebiliriz.

    TAHAMMÜLÜNÜZ AZALDIĞINDA NE YAPMALISINIZ?

    Peki tahammülümüz azaldığında ve başa çıkma becerilerimiz zayıfladığında kendimize yönelik ne yapmamız gerekir?

    En önemlisi birey olarak kendi sınırlarımız dahilinde özel alanlar yaratmalıyız. Bu alanlar kişinin kendini mutlu hissettiği ve kendine ait olarak tanımladığı aktiviteler olmalıdır. Hayat, aile ve iş arasında gidip geldiğinde sıkışmışlık hissi yoğunlaşır ve kronikleşir. Bu yüzden kişinin kendine ait alanlar yaratması çok önemlidir. Çocuğunuzu yetiştirirken kendinizi asla ihmal etmeyin…”

     

    Kaynak:  ntv.com.tr

  • Obezite konusunda 9 kusurlu hareket

    Obezite konusunda 9 kusurlu hareket

    Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık raporunda, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu olarak tanımlanmaktadır. Aşırı besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, hormonal nedenler, psikolojik sorunlar, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır.

    Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler: Kalp – damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık… şeklinde sıralanabilir. Zayıflama konusunda esas tedavinin yaşam tarzı değişikliği olduğunu düşünen Uzman Diyetisyen M. Turgay Köse’ye göre en sık karşılaşılan diyet hataları aşağıda yer almaktadır:

    1. Tam karar vermeden ve uzman kontrolünden geçmeden diyete başlamak

    “İnanmak, başarmanın yarısıdır” denilir. Kişi, zayıflayanlardan hiçbir eksiğinin bulunmadığını hatta fazlasının olduğunu düşünmeli; bu fazlalıklardan da kurtulmak adına kesin karar vererek zayıflama sürecini başlatmalıdır. Tam anlamı ile karar vermeden zayıflasam iyi olur düşüncesi ile yola çıkmak baştan yenilgiyi kabullenmektir.

    Endokrinolog veya dahiliye uzmanı kontrolünden geçen birey, tahlillerini yaptırıp diyetisyen tarafından kişiye özel olarak hazırlanan beslenme modeli ile diyet tedavisine geçmelidir. Herhangi bir uzman kontrolüne girmeden başarılı olma oranı oldukça düşük seyreder. Kişi, nasıl aracı bozulunca yetkili servis elemanından destek alınıyorsa zayıflama konusuna da aynı titizlikle yaklaşmalıdır.

    2. Ağırlık kaybı konusunda yanlış hedef belirlemek

    Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ayda 2 – 4 kg ağırlık kaybı hedeflenmelidir. 6 kg üzerindeki ağırlık kayıplarının faydadan çok zarar getireceği asla unutulmamalıdır. Büyük hedeflere küçük adımlarla ulaşılır. 20 senede alınan kilolardan 20 günde kurtulmaya çalışmak hiç gerçekçi değildir. Bu nedenle ulaşılabilir ve sağlıklı bir hedef belirlenmelidir.

    3. Uyku süresinin düzensizliği

    Yapılan bilimsel araştırmalar ışığında günlük uyku süresinin 7 – 8 saat arasında tutulması önerilmektedir. Daha az veya çok uyumak kilo alımını artırıcı etkiler göstermektedir. 7 saatten az uyuyanlarda bazı hormonların yapımında sıkıntılar oluşurken, 8 saatten fazla uyunması durumunda da metabolizma hızı yavaşlamakta, kilo alımına davetiye çıkarılmış olmaktadır.

    4. Kahvaltı başta olmak üzere öğün atlamak

    Kahvaltı yapmayan kilo almaya mahkumdur. İç organların, beynin, kasların… fonksiyon gösterebilmesi için gereken enerji, uyandıktan sonra en kısa zaman dilimi içerisinde besinler yolu ile karşılanmalıdır.

    Kanıta dayalı bilim ışığında yapılan çalışmalar, aynı miktarda enerji alsalar da 3 öğüne göre 6 öğün beslenenlerin daha kolay kilo verdiğini göstermektedir. Öğün sayısının artırılması, mideyi dolu tutarak bir sonraki öğünde fazla ve hızlı yemeyi engellemektedir. Ayrıca metabolizmayı da hızlandırıcı etkiler göstermektedir.

    Öğün atlamak, kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülüktür. Gündüz diyet yaptığınızı düşündüren, gece ziyafet yapmanıza neden olan bu hataya sakın düşmeyin. Aç tavuk düşünde darı ambarı görür sözünden de anlaşılacağı üzere kişide mahrumiyet duygusunun oluşması bireyin yanlış alışkanlıklara, enerji içeriği yüksek olan besinlere yönelmesine sebebiyet verebilir.

    5. Hızlı yemek

    Yemek süresini uzatın. Unutmayın, tokluk hissi 20. dakikada oluşur. Her lokmadan sonra elinizden çatal – kaşığı bırakın. Yediklerinizden keyif ve tat alabilmek adına besinleri iyice çiğneyerek küçük lokmalar halinde yutmaya çalışın. Tat alma duyusunun dil olduğunu unutmayın.

    Yemek yerken kitap okumak, TV izlemek gibi herhangi bir şeyle meşgul olmayın. Yemeklerinizi sakin bir ortamda, iyice çiğneyerek tüketmeye özen gösterin. Acele etmeyin. Beslenmeyi karın doyurmak şeklinde değerlendirmeyin. Besinlerin içerisindeki gerçek tadı algılamaya çalışın.

    6. Tuz ve rafine şekerden vazgeçmemek

    Tuz ve aşırı tuzlu besinler vücutta su tutar. Dolayısıyla tartıldığınızda moralinizi bozabilir. Yemek ve ekmeklerden alınan tuz ile yetinmeye çalışın. En iyisi, masaya tuzluk getirmeyin. Gerekirse çeşitli baharatlarla yiyeceklerinizi lezzetlendirmeye çalışın.

    İnsülin seviyesinde ani değişikliğe yol açarak tekrar tatlı yeme isteği uyandıracağı için rafine şekerden de olabildiğince uzak durun. Fazla alınan enerjinin vücutta yağa dönüştüğünü unutmayın. Şeker tadından vazgeçemeyenler, kan şekeri üzerinde olumsuz etkilerinin olmaması ve enerji içermemeleri nedeniyle, rafine şeker yerine yapay tatlandırıcıları güvenle kullanabilirler.

    7. Egzersiz yapmamak

    Sadece diyet yaparak sonuç almaya çalışmak daha düşük enerjili diyet uygulanmasına, tedavi süresinin uzamasına, metabolizma hızını azalmasına, sabrın tükenmesine, kaçamakların artmasına, verilen kiloların geri alınmasına sebebiyet verir. O nedenle diyetin mutlaka egzersiz ile desteklenmesi gerekmektedir.

    8. Yeterince su içmemek

    Posalı besinlerin bahsedilen etkilerini gerçekleştirebilmesi için, gün içerisinde bayanların 2,7 lt, erkeklerin 3,7 lt su ve sıvı besinler tüketmesi gerekir. Besinlerin sindiriminden metabolik atıkların vücuttan uzaklaştırılmasına kadar pek çok aşamada önemli görevler üstlenen suyun %20’lik kaybı ölümle bile sonuçlanabilir.

    9. Umutsuzluğa kapılmak

    Aksilikler karşısında asla cesaretinizi kırmayın. Fazla yerseniz hemen karamsarlığa kapılmayın. 40 yıllık ses sanatçısı bile sahnede şarkı sözünü unutabiliyorsa, taksi şoförü bile aracını stop ettiriyorsa, sizin de diyette ufacık kaçamakları görmezden gelmeniz gerekir. Pire için yorgan yakmayın. Burada önemli olan, aynı hataları tekrarlamaktır.

    Aylar, yıllar içerisinde yerleşen fazla kilolar çok da kolay gitmeyecektir. Uzun bir maratonda, ilk başta depar atmak ne kadar yanlışsa; kısa sürede hızlı kilo kaybederek belli bir kiloda sabit kalmak ve diyeti bırakmak da o denli can sıkıcıdır. Düzenli olarak aynı çizgide ilerlemek her zaman için daha sağlıklıdır. Geç verilen kiloların kalıcı olduğu unutulmamalıdır.

    Kilo verme sürecinde felsefeniz şu olsun: Üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin. Sağlıklı yaşama adım atmak adına daha kaç pazartesi bekleyeceksiniz. Gün bugündür. Kendiniz için artık bir şeyler yapın ve yaşam tarzınızı mutlaka değiştirin. Kendinize iyi bakın.

    Kaynak: Uzm. Dyt. M. Turgay KÖSE

  • 5 Adımda Kusursuz Cilt

    5 Adımda Kusursuz Cilt

    Kusursuz bir cilt kuşkusuz tüm kadınların hayali. Bu hayali gerçekleştirmenize bizim de bir katkımız olsun dedik. 5 adımda pürüzsüz ve kusursuz bir cilde kavuşmaya hazır mısınız? Öyleyse başlıyoruz.

    İşte hoşunuza gitmeyen o görüntüden sizi kurtaracak ve kolay yoldan cildinizi kusursuzlaştıracak yöntemi açıklıyoruz.

    5 adımda kusursuz ve pürüzsüz bir cilt için:

    Düzenli ve kaliteli uyku

    Pürüzsüz ve kusursuz bir cilt hangi bakımı yaptırırsanız yaptırın düzenli bir uyku alışkanlığınız yoksa cildiniz hep bakımsız görünür. Eğer cildinizin muhteşem görünmesini istiyorsanız günde 7-8 saat uyku uyumanız gerekir. Uyku düzeni tüm sağlığı etkilediği gibi cildi de etkiliyor.

    Cildinizin nem dengesini koruyun

    Her duştan sonra cildinizi mutlaka nemlendirin. Nemsiz vücut zamanla kurumalara ve deri döküntülerine neden olur. Hele birde kış aylarındaysanız cildinizin pul pul olması kaçınılmaz aman dikkat edin diyelim. Vücut losyonlarını her duştan sonra cildiniz hafif nemliyken uygulayın. Böylece cildinizin yağlanmasını en aza indirmiş olursunuz.

    5 Adımda Kusursuz Cilt | 9

    Soğuk su ile duş alın

    Kışın soğuk duşu nasıl alacağız diyenler çoğunlukta biliyoruz ama en azından çok sıcak olmayan suyla duş almayı deneyin. Ya da olabildiğince soğuk suyla duş alın ardından da sıcak suyla duş alın. Cildinizin parlak ve yumuşacık görüntüsüne hayran kalabilirsiniz bizden söylemesi.

    Duşta keseyi ihmal etmeyin

    Kese bildiğiniz gibi cilt için eskiden beri uygulanan en etkili ve faydalı yöntem. Vücudunuzdaki ölü deriyi atar ve kan dolaşımını hızlandırır. Evde güzel bir kese uygulaması yapmak istiyorsanız vücudunuzu sıcak suyla iyice ıslatın ardından keseyi alın. Önce topuklarınızdan ve dirseklerinizden başlayarak tüm vücudunuzu iyice keseleyin.

    Vücudunuzu sabahları fırçalayın

    Fırçalamak görüldüğü gibi sadece dişlerde olmuyor. Cilt sağlığınız ve güzelliğiniz için vücudunuzu her sabah liflerden yapılmış fırça ile fırçalayın. Kan dolaşımının artmasıyla birlikte cildiniz istediğiniz konforu yakalayacak.

    Kusursuz bir cilt için sizin önerileriniz neler? :)

     

     

  • Çocuğa Disiplin Aşılarken Dikkat

    Çocuğa Disiplin Aşılarken Dikkat

    En iyi ebeveynler bile çocuğa disiplin verirken zorluk çekebiliyor ki bu fazlasıyla normal. Peki, sorunun asıl nelerden kaynaklandığını hiç düşündünüz mü? Çoğu zaman ebeveynler, çocuklarına davranışlarında kendi çocukluk problemlerini de masaya taşıyabiliyor. Çocuklarla birlikte geçmişimizden taşıdığımız ve unuttuğumuzu sandığımız duygular tetiklenerek su yüzüne çıkabiliyor.

    Çocuğunuzun yaptığı bir davranış sizi derinden etkiliyor, sinirlendiriyor ya da görmezden gelinmiş hissettiriyor olabilir. Bu duygularla mücadele ederken çocuğunuza karşı sakin ve mantıklı kalmak, en doğru adımları atmanızı sağlayabilir. Peki, çocuğa disiplin aşılarken sakin kalmak için ne yapmak lazım?

    1. Öncelikle sakin kalın

    Kendinize sinirlendiğinizde davranışlarınız tutarsız hale gelir. Şöyle ki çocuğunuz koltukların üzerinde zıplıyor ve siz onu görmezden geliyorsunuz. Ancak son anda en sevdiğiniz vazoyu kırıyor ve siz birden sinirleniyorsunuz. İşte tam da bu noktada vereceğiniz tepki, çocuğunuzun bir daha yapmasını engellemek yerine onu korkutabiliyor. Bu yüzden birkaç derin nefesle önce kendiniz sakinleşmeli, sonra çocuğunuzla bu davranışı üzerine konuşmalısınız.

    2. Sonuca odaklanın

    Kendi sinirinizi dışa vurduğunuzda disiplin etkili hale gelmiyor ve çocuğa bağırmak, onu mantıklı düşünebilmeye teşvik etmiyor. Böyle bir durumda varmak istediğiniz sonuca odaklanmak en doğrusu. Çocuğun, anne babayla olan ilişkisinde onlara güvenebileceğini ama her zaman kendi istediklerinin olmayacağını bilmesi gerekir. Eğer çocuğunuzla ilişkinize bu şekilde bakarsanız daha bilinçli ve etkili adımlar atabilirsiniz.

    3. Duygusal bağlantı kurun

    Bir çocuk stres altındaysa ya da farklı davranıyorsa onunla aranızda duygusal bir bağ kurmayı deneyin. Bu çoğu zaman fiziksel temasa geçmek, onun görüş seviyesine inmek ve gözlerinin içine bakmakla gerçekleşir. Onları sakinleştirmek için akıl ve mantık kullanmadan önce duygularına hitap edin. Çocuk sakinleştikten sonra probleme çözüm bulabilirsiniz. Örneğin çocuğun stres altında hissetme sebebi bir ödevse ona bunu yapmamasını söyleyemezsiniz ama öncesinde onu mutlu edecek bir aktivite önerebilirsiniz. Ayrıca çocukları derse motive etmek için Çocukları Ders Çalışmaya Motive Etmenin 8 Yolu yazımız da size fikir verebilir.

    4. Yalnız bırakmayın

    Çocuğu yalnız bırakarak cezalandırmak onu uslu davranmaya teşvik etmez. Yalnız bırakılan çocuk, gelişimi için öğrenmesi gereken derslerden mahrum kalır. Herkes çocuğunun zor koşullarda bile iletişim kurabilmesini ister. Gerçek hayatta söz konusu sosyalleşme ve diğer insanlarla iletişim kurmaya gelince bir çocuğun mola veremeyeceğini ya da bir yere kaçıp saklanamayacağını öğrenmesi için sorunlarla yüzleşmesi en doğrusu.

    5. Empati kurmayı öğretin

    Çocuğa, yaşadığı bir olaydan ders verebilmek için karşısındaki kişinin ne hissettiğini sorgulamasını anlatmak çok önemlidir. “Başka birisi izin istemeden senin oyuncağını alsaydı nasıl hissederdin?” gibi bir soru, ona bağlantı kurmayı ve empati kurmayı öğretir. Bu yöntem sayesinde çocuk, içi boş özürler dilemek yerine karşısındaki insanın hissettiklerini ve yaşadıklarını anlamaya başlar.

    6. Örneklerle yol gösterin

    Anne-baba olarak çocuklarımıza nasıl yetişkin olunacağını öğretmek bizim sorumluluğumuz. Çocukları şımartmak, onlara yapay bir önemlilik hissi kazandırır ve bu durum, büyüdüklerinde hayal kırıklığına uğramalarına neden olabilir. En doğru yöntem, çocuğa iyi örnek olmaktır. Eğer siz merhamet, sabır, dürüstlük, cömertlik gibi duygularla yaklaşırsanız çocuğunuz da ileride aynı özelliklere sahip olacaktır. Her zaman nazik, destekleyici ve sevgi dolu olmalı, onlara güven duygusu vermelisiniz.

    Ayrıca unutmayın ki çocuğunuz bu hayatta sizin yansımanız değil, kendi başına bir birey olmalı. Bu yüzden kendi dünyalarını ve kişiliklerini keşfetmelerine, birey olma duygusunu hissetmelerine izin verin.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Bekarlar daha erken ölüyor

    Bekarlar daha erken ölüyor

    Uzmanlar, yalnız ve bekar insanların psikolojik olarak felç gibi ciddi hastalıklara meyilli olduklarını belirtti.

    Durağan veya mutlu bir evliliğe sahip olanların ise daha sağlıklı yaşadığını ekledi.

    Duke Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, evli birinin felç hastalığına yakalanması durumunda iyileşme sürecinin daha iyi ve hızlı olabileceğini söylüyor. Bunun sebebi ise bu süreçte onlarla ilgilenecek mutlaka birilerinin olacağı ve yalnız kalmamalarıdır.
    Araştırmacılar evlenip boşandıktan sonra tekrar evlenmeyenlerin, hiç evlenmemişlere oranla daha sağlıklı olduklarını iddia ediyor.
    Ayrıca, hastanın sorunlu bir evliliğe veya travmatik tecrübelere sahip olması hastalığı olumsuz etkiliyor.
    Yapılan araştırmalara göre, boşanmış hastalar %23, dul kalmış hastalar ise %25 oranında bu hastalığın savaşını kaybediyor.

    Birden fazla boşanma geçiren hastalarda bu oran %39’a artarken aynı şekilde birden fazla dul kalma durumunda %40’lık bir risk oluşuyor.

    Dr. Matthew Dupre, evliliğe ait güncel ve geçmiş tecrübelerin hastalık sonrası önemli sonuçlara sebep olabileceğini söyledi.
    Richard Francis: “Uzun zamandır bilim insanları, ilişkilerin ve medeni durumun sağlık için önemli bir role sahip olup olmadığını öğrenmeye çalıştı.”
    “Son araştırmaya göre ise felç veya inme gibi hastalıkların tedavisi evlilik durumuyla doğru orantılı olduğu ortaya çıktı. Hastalık sürecinde psikolojik ve manevi destek, eski gücünü kazanmak ve hayatını yeniden inşa etmek için çok önemli.”
    Herkesin başına gelebileceğini belirten Robert Francis, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve tansiyon kontrolleriyle felç riskini düşürebileceğini söyledi.
    Kaynak: Daily Mail
  • Kanser izleri kalıcı makyajla siliniyor

    Kanser izleri kalıcı makyajla siliniyor

    Kozmetik sektöründe yaygın olarak kullanılan kalıcı makyaj teknikleri, sağlık alanında tıbbikamuflaj adıyla kendini gösteriyor. Bu yöntemle ameliyat ve yara izleri hafifletildiğini söyleyen Kalıcı Makyaj ve Tıbbı Kamuflaj Uzmanı Demet Tecir, meme kanseri cerrahisi sonrası kaybedilen alanın restore edildiğini belirtti.

    Mikropigmentasyon olarak bilinen yarı kalıcı işlemlerin medikal alanda da kullanılmaktadır. Kalıcı makyaj, genellikle güzellik sektöründe kaş ve dudak renklendirme işlemi şeklinde kullanılıyor. Güzellik dışında yara ve ameliyat izi kapatma ve kişinin sosyal alanda kendine olan güvenine katkı sağlama amacı güden bu teknikler ne yazık ki pek bilinmiyor. Oysa tıbbikamuflaj, kanser dahil birçok izi hafifletiyor.

    Kalıcı işlemlerin, kanser tedavisi sonrasında meme başısimülasyonu ve yara izi onarımında etkili sonuçlar yarattığına dikkat çeken Tecir, “Tıbbı kamuflajın Türkiye’de yeterince bilinmediği ve hak ettiği yeri almadığını düşünüyorum. Kanser tedavilerinin çoğunda bilindiği gibi kaş, saç ve kirpikler dökülüyor. Hastalıkla mücadele sırasında hayata sıkı sıkı tutunan kişilere gerek moral gerekse motivasyon açışından kalıcı işlemler uyguluyoruz. Meme başı onarımı başta olmak üzere kişinin hayat boyu taşımak zorunda olduğu izleri olabildiğince kapatıyoruz. İşlem sonrası gördüğümüz her gülümseme, işimize olan inancımızı artırıyor” diye konuştu.

    Yapılan işlemlerin ve işlemde kullanılan boyaların son derece güvenilir olduğunu ifade eden Demet Tecir, şunları kaydetti: “Kök boyadan elde edilen pigmentler kullanıyoruz. Bu boyalar, deri altında renk değiştirmiyor. Zaten dövmede olduğu gibi cilt katmanının altına inilmiyor.

    İzleri yok denecek kadar kapatan bu yöntemler, dışardan kolayca fark edilmiyor. Sağlığa hiçbir olumsuz etkisi olmayan yarı kalıcı işlemler, sadece meme kanseri sonrası kaybedilen meme ucu areolasını yerine koymakla kalmıyor, vitiligo lekelerinin kapatılmasında, yanık sonrası oluşan hasarın minimum seviyeye indirilmesinde ve ameliyat sonrası dikiş izlerinden kaynaklanan dokudaki renk farklılığını düzeltilmesinde de etkili sonuçlar ortaya çıkarıyor.”

  • Patlıcan Salatası Tarifi

    Patlıcan Salatası Tarifi

    Patlıcan Salatası Tarifi
    Malzemeler;
    4 adet kemer patlıcan
    ½ limonun suyu
    1 yemek kaşığı mayonez
    3 yemek kaşığı süzme yoğurt
    1 diş sarımsak
    Zeytinyağı
    Tuz

    Patlıcan Salatası Tarifi | 11

    Hazırlanışı;
    Patlıcanları közleyin, soyun ve derin bir kaseye alın. Ardından mayonez ve yoğurdu ekleyip çatalla ezin. İnce kıyılmış sarımsağı ve tuzunu ilave edip çatalla ezerek karıştırın. Patlıcan salatasını servis tabağına alıp üzerine zeytinyağı gezdirin.

     

    Kaynak: Ardanın Mutfağı/Facebook