Doğum sonrası evliliği canlandırmak için

Röntgen veya tomografi filmlerine her ne kadar olumsuz bakılsa da bazı sağlık durumlarında ihtiyaç duyulabiliyor. Ancak X-ray ışınları kullanılarak çekilen bu filmler, bir yandan vücutta gelişen hastalıkların teşhis ve tedavisine katkı sağlarken diğer yandan da ciddi şekilde radyasyon yayımına yol açıyor. Normal şartlarda dahi bireylere zarar veren radyasyon, gebelik sürecinde ise hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından bir hayli risk oluşturabiliyor.
Central Hospital’dan Radyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Çetin Öner, gebelikte röntgen çekimi hakkında önemli uyarılarda bulundu:
“BEBEKTE GELİŞİM GERİLİĞİNE YOL AÇIYOR”
Gebelik süresince radyasyona ya da X-ray ışınlarına aşırı maruz kalmak anne adayında doku hasarları, bebekte ise gelişim geriliği yaşanmasına yol açabiliyor. Ayrıca bebekte, anne karnında birtakım anomalilerin ve nörolojik rahatsızlıkların yanı sıra bebek kaybına kadar birçok problemin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabiliyor. Ancak bu sonuçlar, anne ve bebeğin aldığı radyasyonun dozuna ve maruz kalınan radyasyonun gebeliğin hangi dönemine denk geldiğine göre de değişiklikler gösterebiliyor. Anne adayları hamile kaldığını fark etmeden röntgen filmi çekimine girebiliyor. Böyle problemler ise çoğunlukla bu hamile gruplarında görülüyor. Bu konuda yapılan çalışmalar, 5 rad ve altındaki ışın miktarını almış olan gebeliklerde fetusun zarar görme olasılığının çok düşük olduğunu ortaya koyuyor.
“RADYASYON ORANI 15 RAD’I GEÇMEMELİ”
Eğer röntgen işlemi, 2. ile 8. hafta arasında ve 1 defaya mahsus yapılmışsa bebeğe bir zarar vermez. Röntgen nedeniyle alınan radyasyon oranı 15 rad’dan az ise bebek için herhangi bir risk oluşmaz. Ancak radyasyon oranı 15 rad’dan fazla ise gebeliğin sonlandırılması gerekebilir. Ayrıca teşhis ya da tedavi sırasında birden fazla röntgen çekimi gerekiyorsa ve anne adayı gebeliğinden bu görüntüleme işlemlerinden sonra haberdar oluyorsa, dozun hesaplanması için mutlaka bir radyoloji uzmanına başvurmalıdır.
“DİŞ, AKCİĞER, KOL VE BACAK RÖNTGENİ ÇEKİLEBİLİR”
Gebelik süresi içinde röntgen çekimine ihtiyaç duyuluyorsa bazı önemli noktalara dikkat edilmesi gerekiyor. Örneğin; diş, akciğer, baş, kol ve bacak gibi bölgeler için röntgen çekimlerinde, radyasyon direkt alt karnı hedef almayacağından yaydığı enerji de düşük olacaktır. Bu nedenle de bebek için herhangi bir gelişim geriliği ya da doğumsal sakatlık riski oluşmayacaktır. Ancak üreme organlarının ve karın bölgesinin direkt olarak radyasyona maruz kalması bebeğin hızla gelişmekte olan hücrelerinde birtakım değişimlere sebep olabilir. Hatta bu durum, bebeğin ileriki dönemlerde kansere yakalanma riskini de tetikleyebilir.
“MR VE ULTRASON ZARARLI DEĞİL”
Gebelik süreci ile ilgili merak oluşturan bir diğer konu ise, MR ve ultrason işlemlerinin anne ve bebek sağlığı açısından sakınca oluşturup oluşturmadığıdır. Bilinmesi gerekir ki gebelik sürecinde MR çekimi, anne ve bebek için herhangi bir zarara yol açmaz. Eğer gebelikte MR yöntemiyle bir tanı belirlenmesi gerekiyorsa bu işlemin kullanılmasında bir sorun yoktur. Yine tanı amaçlı ultrason yöntemine ihtiyaç duyuluyorsa ses dalgalarının 1,0 olması gerekir. Anne ve bebeğe verilen dalgalar düşük derecede olduğu müddetçe herhangi bir risk oluşmaz.”
STICK FONDÖTEN HAYAT KURTARIR
Stick fondötenler, kızarıklıkları ve sivilceleri kapatmak için kullanılabilecek en pratik makyaj malzemeleridir. Ten renginize tıpatıp uyan bir stick fondöten sürerseniz, aceleyle hata yapsanız bile fark edilmez.
KUSURSUZ KAŞLAR
Kusursuz kaşlar makyajsız bir yüzde bile büyük fark yaratır. Parmağınıza aldığınız bir parça şeffaf dudak parlatıcısıyla kaşlarınızı düzeltin. Böylece kaşlarınız gün boyunca düzgün görünecektir.
CİLDİNİZ IŞIL IŞIL OLSUN
Uykuda geçen vakti de güzelliğiniz için kullanabilirsiniz.Yatmadan önce retinol veya glikolik asit içeren bir kremi maske şeklinde yüzünüze sürün. Sabah kalktığınızda ölü derilerinden arınan cildiniz ışıl ışıl görünecektir. Cildiniz duyarlıysa, yüzünüzü salisilik asit içeren bir temizleyiciyle yıkayıp, hyaluranik asit içeren bir kremle nemlendirin. Saçınıza ve cildinize nem vermesi için yatak odanıza havayı nemli tutan bir buhar aleti koyun. Saçlarınız uzunsa, iki yandan örerek uyuyun. Hem birbirlerine dolaşmazlar, hem de son derece düzgün dalgalarınız olur. Parlaklık veren bir serumla son noktayı koyun. İpek ve saten yastık kılıfları kullanırsanız fönünüz daha uzun süre dayanır. Yüzünüzde oluşan yastık izlerinden kurtulmanız da cabası.
FAR VE EYELINER KULLANMIYORSANIZ…
Far veya eyeliner kullanmıyorsanız, kirpiklerinize üç kat siyah ya da koyu kahverengi rimel sürmek yüzünüze anında canlılık katacaktır.
BAHANELERE SON!
‘Dudaklarımı boyadığım için geç kaldım’ bahanesine son! Renkli dudak nemlendiricisi veya parlatıcı ile saniyeler içinde hazırsınız. Hiç makyaj yapmasanız bile koyu renk ruj sürerek durumu kurtarabilirsiniz. Kırmızı ve bordo tonlarında bir ruj, en yalın halinizle bile makyajlı görünmenizi sağlar.
OJE DE SÜREBİLİRSİNİZ
Biliyoruz, hiçbirinizin oje sürüp de kurumasını bekleyecek vakti yok. Oysa doğru dürüst bir manikür için en az 15 dakikaya (ayaklarla birlikte en az 30 dakikaya) ihtiyacınız var. Neyse ki, tırnaklarınız çok daha kısa sürede insan içine çıkacak görünüme kavuşabilir. Önce tırnaklarınızın içini temizleyin ve tırnak diplerinize bir parça krem sürün. Koyu renk oje her türlü kusuru gösterir. Vaktiniz darsa, şeffaf ve renksiz bir tırnak parlatıcısı veya açık pembe oje sürün. Hangi rengi tercih ederseniz edin tek kattan fazla sürmeyin, aksi halde ojeniz daha zor kurur. Ellerinizi yaklaşık 30 saniye boyunca buz gibi suya sokmanız da kuruma işlemini hızlandıracaktır.
PRATİK FİKİR!
Saç yıkamak zincirleme reaksiyona benzer; şampuan, nemlendirici, fön, parlaklık veren serum… Eh, tüm bunlar da sabahları minimum 45 dakikayı gözden çıkarmanız demektir. Bu arada unutmayın, saç yıkandıktan bir gün sonra daha güzel görünür. Görünmüyor mu? O halde işte başvurmanız gereken hileler… Saçınızı daha dün sabah yıkamıştınız, ama sigara ve yemek kokuları üzerine yapışıp kaldı. Merak etmeyin, sizi şampuanlama derdinden kurtaracak çok özel ürünler var. Bir tüyo daha; saçınızın sadece görünen kısımlarını ve kâküllerinizi yıkayıp kurutursanız, saçınızın tümü kısa yoldan temiz görünür. Haftada iki kez kuaförde fön çektirmek; çalışan kadın için tam bir kurtarıcıdır. Saçlarınızın kirlenme süresine bağlı olarak,en az iki gün boyunca “Saçım bugün nasıl görünüyor?” stresi yaşamadan evden fırlayabilirsiniz.
KİRPİK KIVIRICI KULLANIN
Vaktiniz ne kadar kısıtlı olursa olsun kirpik kıvırıcı kullanmayı ihmal etmeyin. Saniyeler içinde gözleriniz daha büyük, kirpikleriniz daha uzun görünecektir.
Su, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğedir. İnsan yemek yemeden haftalarca canlılığını sürdürebilirken susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Yaklaşık olarak kanın %92’si, kemiklerin %22’si, beynin ve kasların %75’i sudur. Yetişkin insan vücudunun ortalama %60’ı sudur. Suyun, besinlerin sindiriminden vücuttaki metabolik atıkların uzaklaştırılmasına kadar pek çok aşamada önemli görevleri vardır. Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi vücudun su dengesinin korunması ile mümkündür. Vücutta biriken toksinleri atmak, vücudun ısı dengesini sağlamak için idrarla 1.500 ml, deri yoluyla 500 ml, dışkı ve solunum ile 300’er ml (toplamda 2.600 ml) civarında su kaybedilmektedir. İnsan, vücudundaki karbonhidratlarının veya yağlarının tamamını, proteinlerinin yarısını, suyunun %10’unu yitirirse yaşamı tehlikeye girer. Vücuttaki su oranının yeterli düzeyde tutulması yaşamsal önem taşıdığından, her gün kaybedilen miktarlarda su alınması zorunludur.
Günlük sıvı gereksinimi ve kafeinin etkisi
Dünya Sağlık Örgütü gün içerisinde bayanların 2,7 litre, erkeklerin ise 3,7 litre sıvı almasını uygun görmektedir. Alkol hariç her türlü sıvı (su, çay, kahve, bitki ve meyve çayları, ayran, maden suyu, sebze ve meyve suları, asitli içecekler, çorba, hatta besinlerin içerisinde bulunan sıvılar dahil) bu kapsamda değerlendirilir. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda kafeinin, tek seferde 250 – 300 mg ve üzeri alınmadığı sürece idrar çıkışını artırıcı etkiler göstermediği saptanmıştır. Bu da 5 – 8 fincan çay veya 3 – 5 fincan kahveye eşittir. Yani eski bilgilerin aksine çay, kahve, asitli içecekler vb kısa süre içerisinde aşırı miktarda içilmediği takdirde sıvı ihtiyacını karşılamaya yardımcı olmaktadır. Tabi ki en saf, doğal ve katkısız olan sıvı su olduğu için özellikle su tüketimine önem verilmeli, en azından günlük sıvı gereksinmesinin yarısının su olarak karşılanması önerilmektedir.
Ancak sıvı gereksinmesi konusunda Dünya Sağlık Örgütü’ne katılmadığım bir konu var: Nasıl ki evimizde bulunan kaktüs ile bahçemizde yetişen söğüt ağacına aynı miktarlarda su vermiyorsak; bireyler arasında da sıvı gereksinimlerinin birbirinden farklılıklar göstermesi gayet normaldir. Yaş, cinsiyet, boy uzunluğu, vücut ağırlığı, fiziksel aktivite düzeyi, beslenme alışkanlıkları, meslek, fizyolojik süreçler, bulunulan ortam sıcaklığı, mevsimler vb durumlara bağlı olarak insanların sıvı ihtiyaçlarının değişkenlik göstermesi çok doğaldır. Bu nedenle “normal iklim şartlarında günlük 35 ml/kg su içilmesi önerilmektedir” veya “her gün vücut ağırlığının %4’ü kadar sıvı alınmalıdır” gibi oransal bir ifade kullanılmasında yarar vardır.
Sıvı kaybına dikkat!
Yapılan egzersize bağlı olarak su içimi artırılmalıdır. Kas krampları %95 ihtimalle vücut su kaybından (dehidratasyondan) kaynaklıdır. Vücutta egzersiz sırasında kaybedilen suyun yerine konulması ve tekrar vücut su dengesinin sağlanması için yeterli su tüketimi şarttır. Su tüketimi egzersiz sonrasında olabileceği gibi, vücudu su kaybına hazırlamak adına egzersiz öncesinde, hatta egzersiz esnasında 15’er dakikalık aralıklarla yudum yudum su içilmesi şeklinde olabilir. Özellikle yaz mevsiminde, sıcak bir ortamda yaşanıyorsa, sauna ve buhar odasına girilmişse, kusma ve ishal durumlarında vb sıvı alımına daha bir önem vermek gerekir. Formula 1 pilotlarının yarış başına ortalama 2 lt sıvı kaybettiği hesaba alınırsa, döner ustasının veya cam fabrikasında çalışan bir işçinin ne denli sıvı kaybedeceğini siz düşünün. Tüm bunların neticesinde su içmek eziyet olmamalı, aksine keyif vermeli.
Ne zaman ve nasıl su içmeli?
Öte yandan doğada yararlı olan her şeyin fazlası da zararlıdır. Az içilen suyun zararı kadar gereğinden çok fazla su içilmesi vücutta toksik etki yaratarak su zehirlenmesine neden olabilmektedir. Ancak bu durum “su içme yarışması” gibi sağlığa ve mantığa aykırı durumlarda ortaya çıkabilecek bir tablodur. Zaten vücut belli bir miktardan sonra bulantı, bulanık görme gibi belirtilerle tepki verir ve daha fazla içilmesine engel olur. Kişi yine de ödül kazanmak gibi çıkarlar uğruna kısa sürede çok aşırı miktarlarda su tüketmeye devam ederse gerçekten ölebilir. Tarihte böylesi örneklerle maalesef karşılaşılmıştır.
Medyada sürekli olarak “aman yemek öncesinde, esnasında veya sonrasında su içmeyin” ya da “sakın soğuk su içmeyin” gibi açıklamalar yapılmaktadır. İnsanlar neye, kime inanacağını şaşırmakta; fazla içilen suyun böbreği yoracağına inanmakta ve su içmekten uzaklaşmaktadır. Halbuki en son endişe böbreği yormak olmalıdır. Yapılan araştırmalar zaten Türk insanının yeterince su içmediğini göstermektedir. Bir de böylesi kanıta dayalı olmayan söylemler ile insanların kafasını daha da karıştırmamak gerekir. Nedendir bilinmez, insanların soğuk su içmelerine engel olmak maksadıyla “yağlı bir tavayı soğuk suyla mı yıkarsınız?” gibi örneklerle açıklama yapanlara “ben bulaşık yıkarken deterjan da kullanıyorum, onu da içmeli miyim?” demek geliyor içimden. Yemekte içilen suyun sindirimi durduracağı gibi açıklamalar yapanların, medyanın gündemine damga vurmak dışında nasıl bir çıkarları olduğunu kestirmek mümkün değil. Gastrik sıvının büyük bir çoğunluğunun su olması, besinlerin sindirimini kolaylaştırması ve midede hacim oluşturarak tokluk hissi sağlaması gibi nedenlerle, biz diyetisyenler “medyatik olamama kaygısı” yaşamadan yemekte su içilmesini özellikle öneriyoruz. Oda sıcaklığındaki, hatta ılık suyun mideyi terk etme hızı soğuk suya kıyasla daha yavaştır. Bu nedenle bir gömlek daha üstün olduğu söylenebilir. Ancak bu demek değildir ki, soğuk su içen kişi sürekli aç gezer ve obeziteye çok daha yatkındır. Siz yeterli miktarda su için de, saatini ve ısısını boş verin.
Yeterli sıvı tüketiyor musunuz?
Günlük sıvı tüketiminin yeterli olup olmadığını idrar rengini gözlemleyerek saptamak mümkündür. Renk su gibi berrak ise yeterli; sarıya yakınsa yetersiz demektir. Sabah ilk idrarın rengi biraz sarı olabilir. Ancak vitamin takviyesi veya ilaç almaksızın gün içerisinde de benzer şekilde sarı renkle karşılaşıyorsanız, bilin ki yeterince su içmiyorsunuz. Altın sarısı idrar sizi zengin etmez! Hele ki dudaklarınız kuruyorsa vücudunuz SOS yani acil durum sinyali vermiş demektir. “Save Our Souls” (ruhlarımızı kurtarın) şeklinde folklorik anlamlar yüklenen kısaltması ile tehlikeli durumlarda gerekli yerlere ulaşıp yardım çağrısında bulunmayı anlatan bu durum karşısında hemen su içmek gerekir. Ancak önemli olan, dudaklarımız kurumadan su içebilmeyi alışkanlık haline getirebilmektir.
Kimisi ise su içme alışkanlığı kazanmak adına turşu gibi tuz içeriği yüksek besinler tüketmektedir. Böylesi bir tablo ciddi ödemlere yol açabilir. Çünkü 1 gram tuz vücutta yaklaşık 200 ml su tutulmasına sebebiyet verir. Öte yandan metro istasyonları, alışveriş merkezleri vb yerlerde bulunan su otomatları sayısının meşrubat, çikolata gibi abur cubur ürünlerin satıldığı otomatların sayısını aşmadığı sürece toplum olarak basküller ile barışık olabileceğimizi pek düşünmüyorum.
Uzm. Dyt. M. Turgay KÖSE
Banyo sırasında suyun sıcaklığından tutunda yıkanma süresine kadar o kadar çok duş hatası var ki! İşte duş alırken yapılan hatalar..
Duş almak çoğu kişi için güzel bir duygu biliyoruz. Sıcacık suyun bedeninize dokunuşuyla hissettirdiği duyguyu hiçbir şey veremez. Peki ya duş alma süreniz ne kadar? Ne sıklıkla duş alıyorsunuz ya da aldığınız duş aralığı cildinizde ne gibi etkiler yaratıyor?
İşte tüm bu merak edilenleri sizler için araştırdık ve duş alırken yapılan en sık hataları belirledik.
Biliyoruz kendinizi sıcak suyla keyifli bir duşun akışına bırakmış durumdasınız ama yanlış. Banyoda fazla kalmak hem cildine zarar verir hem de ay sonu faturanıza :) Banyo sürenizi 5 dakika kısalttığınızda her yıl israf olan su kazancına destek olmuş olursunuz.
Çoğu kişi saçlarını duş sırasında en sona bırakır. Ancak sonraya bıraktığınız sabun ve şampuan kalıntıları iyi durulanmadığı için cildinize işler ve zarar verir. Saçlarınızı yıkamak, şampuan ve saç kremi uygulama işlemleriniz her zaman duşa başladığınız andan itibaren olmalı.
Duşu ya çok sıcak alır haşlanırız ya da çok soğuk alır duşu kendimize zindan ederiz. Bununda bir ortası var hanımlar! Suyun ılık olmasına lütfen dikkat edelim.
Aman ıslak bir yerim kalmasın her yeri kuralayım mantığı meğer yanlışmış. Uzmanlar cildi iyice kurulama, ovma işleminin cildi tahriş ettiğini bu nedenle hafif şekilde kurulanıp giyinilmesi gerektiğini belirtiyor. Unutmadan belirtelim ki nemlendirici uygulamasını kurulandıktan hemen sonra yapmayın. Duşta kazandığınız nem dengesini korumak için bir süre sonra uygulayın.
Hadi itiraf edelim, o duştan sonra banyo kapısı kapatılır ve arkaya bile bakılmaz. Duvarda ve tavanda oluşan küflerin ve su damlacıkların sağlığa zararları oldukça çok. Hatta imkânınız varsa banyonuza havalandırma sistemi taktırın.
Bizim bulduğumuz hatalar bu kadar! Ya sizin? :)
Anne adayları dikkat ! Minik yavrusunu sağlıkla kucağına almak pek çok kadının en büyük arzusu şüphesiz. Hal böyle olunca ‘ya anne olamazsam’ endişesinden, ‘hamileliğimde ya bebeğime zarar verecek yanlış bir davranışta bulunursam’ tedirginliğine dek pek çok olumsuz düşünce akla takılabiliyor. Hatta kulağa çalınan hurafeler keyifleri kaçırabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Tansu Küçük hamile kalmayı planlayanlar ve anne adayları için kulak asılmaması gereken 10 hurafeyi anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
HAMİLELİK SÜRECİNDE…
Çift canlıyım, 2 kişilik yemem lazım! YANLIŞ
Gebelik boyunca büyüyen fetus tüm ihtiyaçlarını anneden alıyor. Bu nedenle folik asit, kalsiyum ve demir gibi ilave vitamin ve minerallere ihtiyaç oluyor. Ancak enerji ihtiyacı sanıldığı kadar çok değil. Gebeliğin ilk 3 ayında kalori artışına gerek yok. İkinci üç ay için günlük 350 kalori, son üç ay için günlük 450 kalori artış yeterli. Daha fazla kalori obezite, diyabet ve hipertansiyona da zemin hazırlıyor.
Mutlaka sol yanıma yatmalıyım! YANLIŞ
Hamilelik sürecinde eşini nöbetçi gibi görevlendirip sol yanına yatmasını gözetletenler bile olabiliyor. Oysa böyle bir şeye hiç gerek yok. Rahat uyku uyuyabildiğiniz her pozisyonda yatabilirsiniz. Prof. Tansu Küçük “Bebek büyüdükçe ağırlığı artan rahim bebeğe kan taşıyan ana damarlara basınç yapabilir. Aynı damarlar anne kalbine ve beynine de kan tedarik eder. Eğer damarlar kan taşıyamayacak kadar baskı altında kalırsa anne uyanıp yatış pozisyonunu değiştirecek, bebek de etkilenmeyecektir” diyor.
Hamilelik sırasında köy yumurtası tüketmeliyim! YANLIŞ
Yanlış olan bir başka inanış da, gebelik sırasında zehirli maddelerden kaçınmak için köylerden süt, peynir ve et alınması, balık tüketmekten kaçınılması gerektiği düşüncesi. Prof. Dr. Tansu Küçük “Kontrolsuz tavuk eti ve köy yumurtası da tehlikeli olabilir, tüberküloz bile bulaşabilir. Pastörize edilmemiş süt ve ürünlerinden brusella, tifo gibi çok tehlikeli hastalıklar kapılabilir. Yeni sağılmış sütü sadece kaynatmak da yeterli olmayacağından hamilelikte günlük şişe süt tüketilmelidir” diyor. Kontrol edilmemiş büyük ve küçük baş hayvanların etlerinden toksoplazma, şarbon, tifo bulaşma ihtimali yüksek. Köpek balığı, kiremit balığı, uskumru ve ton balığının da civa oranı yüksek olduğundan tüketilmemesi gerekiyor. Kirli sulardan toplanan midye bakteriyel enfeksiyonlar taşıyabildiğinden uzak durulmalı. Suşi gibi çiğ balık içeren yiyecekler de riskli.
Tüp bebek yaptırırsam genelde ikiz-üçüz bebeğim olur! YANLIŞ
Ülkemizde uygulamada olan Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’ne göre 2 taneden fazla embriyo transfer edilmesi yasak. Tek embriyo verildiğinde ikiz gebelik olma şansı (tek yumurta ikizliği) oldukça az. 2 embriyo verildiğinde ise ikiz gebelik (çift yumurta ikizliği) yaklaşık üçte bir oranında. Çok nadiren 2 embriyo verildiği halde 3 hatta 4 bebek oluşabiliyor; verilen embriyolardan birisi, bazen de ikisi birden bölünerek tek yumurta ikizliğine dönüşebiliyor. Çoğul gebelik sevimli gibi görünse de riskli sayıldığından transfer edilecek embriyo sayısına doktor ve hastanın birlikte karar vermesi gerekiyor. Transfer edilmeyen embriyolar dondurularak 5 yıl saklanabiliyor.
yaptırdım, mutlaka sezaryen doğum yaptırmalıyım ! YANLIŞ
“Tüp bebek gebelikleri risklidir ve mutlaka sezaryen ile doğmalıdır” düşüncesi yanlış. Riskli gebelikler anne ya da bebeğe bağlı çeşitli nedenlerle; örneğin annenin hipertansiyon, diyabet gibi sistemik hastalıkları, ileri anne yaşı (40 ve üstü), erken doğum ya da çoğul gebelikten olabiliyor. Normal giden ve tek bir bebek olan gebelik sadece tüp bebek ile oluştu diye yüksek riskli olmuyor. Diğer tüm gebeler gibi uygun hallerde ve istenirse normal doğum yapılabiliyor.
HAMİLELİK ÖNCESİNDE…
İlk 3 ay hamile kalınamazsa ciddi sorun vardır! YANLIŞ
Çalışmalar yeni evlenen ve hamilelikten korunmayan bir çiftin 12 ayda gebelik şansının yüzde 85 olduğunu ortaya koyuyor. En yüksek gebelik şansı ilk 5-6 ayda olsa da, sonraki 6 ayda da önemli oranda gebelik oluyor. Bir yıl geçmesine rağmen gebelik yoksa o zaman araştırmaya başlamak gerekiyor. Kadının yaşının 35’ten büyük olduğu durumlarda bir yıl yerine 6 ay beklemek yeterli. 35 yaşından sonra azalan yumurta rezervi nedeniyle araştırmaya ve gerekli ise tedaviye başlanıyor. Bazı hallerde ise gebelik için hiç beklenmeden araştırma yapmak gerekebiliyor. Bunlar; kadın birden fazla yumurtalık ameliyatları geçirmişse (çikolata kisti gibi), çocukluk çağında kanser tedavisi almışsa (kan kanseri gibi), komplike karın içi ameliyatı geçirmişse (apandisit delinmesi gibi), birkaç defa kürtaj olmuşsa, ailede erken menopoz öyküsü varsa. Erkek tarafında ise çocukluk çağı kanser tedavisi almış olması, geç yaşta yapılan inmemiş testis ameliyatı, iki taraflı kasık fıtığı ameliyatı, kabakulak geçirilmesi gibi durumlarda hiç beklemeden araştırma yapılıyor. Bu nedenlerle başvuran çift ve doktor arasında detaylı bir sohbet olması, açık iletişim kurulması ve hiçbirşey saklanmaması önemli.
Çocuğunun olmasını isteyen erkekler cinsel perhiz yapmalı! YANLIŞ
“Hamilelik olması için erkek bir süre cinsel perhiz yapmalı ve sperm biriktirmelidir; cinsel ilişki doğru günde tek bir kez yapılmalıdır” inanışı da yanlış. Testislerde sperm üretimi sürekli olup sperm yapımı yaklaşık 90 gün sürüyor. Her gün 90 gün önce üretilmeye başlanan spermler döllemeye hazır hale geliyor, sıralar halinde geçit yapan askerler gibi her gün yeni sperm hücreleri olgunlaşıyor. Sperm kanallarında 3 defa boşalmaya yetecek kadar sperm depolanıyor. Sperm kanallarında bekleyen ve uzun süre boşaltılmayan spermler hem hareket açısından yavaşlamaya hem de DNA açısından hasarlanmaya başlıyor. Spermlerin kanallarda 7 günden fazla beklememesi gerekiyor. Sperm boşaltıldıktan sonra kadın rahminde 2 gün canlı kalabiliyor. Yumurta ise 2 gün döllenmeyi bekleyebiliyor. Bu nedenlerle yumurtlama günü civarında (+, – iki gün) sık cinsel ilişki hamilelik şansını artırıyor.
İlişki sonrası yataktan kalkmamak şansı artırır! YANLIŞ
Prof. Küçük, “İlişki sonrası yataktan kalkmamak, kalça altına yastık koyarak beklemek hamilelik şansını artırır” düşüncesinin de doğru olmadığını söylüyor. Hareketli sperm hücreleri vajinaya boşaldığında daha ilk anda kuyruk hareketleri ile yüzerek rahim ağzından içeri giriyor. Spermlerin bazıları hemen rahim ve tüplere doğru yüzerken, bazıları da rahim boynundaki girintilerde dinleniyor, enerji topluyor, daha sonra hızla yukarı gidiyor. Küçük, “Kadın ayağa kalktığında akan sıvı prostat ve seminal bez salgılarıdır; bu sıvının geri gelmesi hamile kalmayı engellemez. Bazı kadınlar sperm geri aktığı için hamile kalamadıklarını iddia etseler de doğru değildir” diyor. Diğer yandan, bazı kadınlar ilişkiden sonra yıkanarak hamilelikten korunmaya çalışır. Bu da işe yarayan bir yöntem değil. Çünkü yıkayarak vajinadan alınabilen kısım, sadece prostat sıvıları olup, sperm hücreleri çoktan rahim kanalına gitmiş oluyor.
Bebeğimin cinsiyetini belirleyebilirim! YANLIŞ
Belirli bir diyet, ilişki günü ve pozisyonu ile bebeğin cinsiyetini ayarlamak mümkün değil. Yüzyıllardır tutulan doğum kayıtlarından çıkarılan istatistiklere göre her 100 kız bebeğe karşın 10 erkek bebek doğuyor.
Başka bir deyişle, bir bebeğin erkek olma olasılığı yüzde 50,5, kız olma olasılığı yüzde 49,5. Bebeğin cinsiyetini erkekten gelen sperm belirliyor. Erkek genetik yapısı 46 XY şeklinde olduğu için spermlerin yarısı X, diğer yarısı Y kromozomu taşıyor. Bu bilimsel bir gerçek ve herhangi bir diyet vs ile değiştirilemiyor. Yani ekşi yenerek “Ayşe”, tatlı yenerek “atlı” olması söz konusu değil.
Kanser tedavisi görenler çocuk sahibi olamazlar! YANLIŞ
Kanser tedavisi genellikle üç şekilde yapılıyor; cerrahi, kemoterapi, radyoterapi. Kemoterapi ve radyoterapi erkekte testislere, kadında rahim ve yumurtalıklara etki ederek kısırlığa sebep olabiliyor. Ergenliğe erişmiş bir erkek kanser tedavisi başlamadan önce sperm dondurarak ileride çocuk sahibi olabiliyor. Ergenlikten önce ise henüz sperm üretimi olmadığından; bu durumda testisten biopsi yapılarak alınan doku saklanıyor. Kadınlarda ise yumurta dondurma ya da döllenmiş yumurta (embriyo) dondurma seçenekleri var. Ergenlik çağına ulaşmamış kız çocuklarında da yumurtalık dokusu dondurmak onları gelecekte anne yapmaya ve menopozu geciktirmeyi mümkün kılıyor.
Muhammara Tarifi
Malzemeler:
4su bardağı ceviz
2 su bardağı sarı leblebi
3.5 yemek kaşığı acı biber salçası
2,5 yemek kaşığı domates salçası
5 diş sarımsak
½ su bardağı zeytinyağı
1/3 su bardağı tahin
1 çay kaşığı kimyon
Tuz
Karabiber
Hazırlanışı:
Leblebiyi rondoda toz haline gelinceye kadar iyice çekin ve süzgeçten geçirerek eleyin.
Cevizin yarısını sarımsak ile birlikte rondodan geçirin ve iyice parçalayın. Cevizin kalan yarısını bıçakla kesin, biraz dişe gelecek parçalar kalmasına özen gösterin.
Tüm malzemeyi borcam da güzelce yoğurun ve porsiyonlayarak servis edin.
Kaynak: Ardanın Mutfağı / Facebook
Biz kadınların yaşadığı en büyük problemlerden biri de cilt bozuklukları. Bir sabah uyandığımızda a sivilce sahibi ya da kırışıklık sahibi oluyoruz. Peki, gerçekten buna neden olan ne? İşte cildinize zarar veren ve hemen hemen her gün kullandığınız O 6 besin:
Yanlış karbonhidrat tüketiyorsunuz!
Beyaz un, şeker gibi rafine edilmiş karbonhidratlar kan şekerinizin yükselmesine sebep olur. Bu da insülin seviyesini artırıyor ve cildinizde iltihaplanmaya yol açıyor. Kaliforniya Üniversitesi Sağlık Merkezinden dermatolog Eleni Linos, Karbonhidratlar yağ üretimini artırır, gözeneklerinizi tıkar ve düzgün şekilde pul pul dökülmesini zorlaştırır, bu da daha fazla sivilce demektir.
Ne yapmanız gerekiyor?
Rafine edilmiş karbonhidratları tahıllarla takas etmek ve kesinlikle vücuda şeker alınımını azaltmak gerekiyor.
Süt ürünlerinin de bir sınırı var!
Evet, süt ürünleri kemik gelişimi ve protein alımı için çok önemli bir besin kaynağı. Ama ne yazık ki bazı süt ürünleri ciltte akneye sebep oluyor. Mesela dondurma! Ama konu az yağlı sütlere gelince biraz daha karmaşık hale geliyor.
Bir teoriye göre “Süt, sivilceye yol açan bazı proteinler içeriyor ve yağsız sütte bunun miktarı tam yağlı sütlere göre daha fazla. Bunun sebebi ise üreticilerin bu tip proteinleri, sütün kıvamını tutturmak için kullanmaları.
Spor içeceklerinizden ne kadar eminsiniz?
Akne ile bağlantılı proteinlerden söz ederken, peynir altı suyu hakkında ne biliyorsunuz? Peynir altı suyunun içindeki protein izolasyonu, popüler bir toz protein takviyesidir ve bazı çalışmalarda; insanların bunu diyetlerine ekledikten sonra genellikle akne problemi yaşadığı gözlemlenmiştir.
Eğer beslenmeniz sizi yaşlı gösteriyorsa…
90’lardaki beslenme modası şimdilerde demode…
Az yağlı yiyeceklerden oluşan diyetiniz 20 yıl önce fazlasıyla popülerdi ama ne yazık ki bugün o kadar da moda değil.
Artık poli ve mono doymamış yağların, sağlığınız için yararlı olduğunu (kalp rahatsızlığı riskinizi düşürmenize ve kan şekeri düzeyinizi düzenlemenize yardımcı olabilir) biliyoruz ve unutmadan da söyleyelim cildinizin nemli ve parlak görünmesini de sağlıyorlar.
Hücre zarlarımız yağlardan oluşuyor. Yeterli miktarda da yağ olmadığı zaman düzgün çalışmıyor ve cildimiz nemsiz kalıyor. Bu yüzden günlük öğünlerinize sağlıklı yağa sahip besinleri ekleyin; ceviz, avokado gibi…
Bir de alışkanlığınızı devam ettiriyorsunuz…
Eğer bu kadar yazılan şey sizi şekeri bırakma konusunda ikna edemiyorsa bir de bunu okuyun: Asitli içecekler, şeker oranı yüksek diğer tüm abur cuburlar göz çevrenizde oluşan ince çizgilere ve kırışıklıklara neden olabilir.
Ne kadar protein alıyorsunuz?
Biliyoruz size biraz önce kolay protein tozlarının ne kadar zararlı olduğundan bahsettik. Ama gelin görün ki proteinin içindeki amino asitler, cilde elastikiyet ve mukavemet kazandıran yapı taşlarından oluşuyor. Dolayısıyla, yeterince aldığınızdan emin olsanız iyi olur. Tavuk, ara sıra kırmızı et ve balık akıllı seçimlerdir.
KOÇ BURCU: Koç burçlarının doğum haritalarında Mars etkisi ağır basar, kuvvetli Mars açıları yükselen Koç ve Koçların vücuttaki mineral ve vitamin dengesine dikkat etmeleri gerekir.
Bitkisi: Isırgan Otu
Koçlar için mevsim geçişlerinde, mucizevi bir bitkidir. Kan temizleyici aynı zamanda kan dolaşımını da artırır. Bu konuda sorun yaşayanlar, 1 çay kaşığı ısırgan otunu 1 fincan suda 3–4 dakika kaynatarak kahvaltıdan yarım saat önce içebilirler.
BOĞA BURCU: Doğum haritasında Venüs etkisi hakimdir, yükselen Boğa ya da Boğaların, vücuda giren şeker ve karbonhidratlar kolay kolay yakılamaz ve direkt yağa dönüşürler. Boğa burçlarının bu besinlerden kaçınmaları, kilolarını dengede tutmalarını sağlayacaktır.
Bitkisi: Çoban Çantası
Boğalar için çok faydalı bir bitkidir. Mide, böbrek ve yumurtalıklar üzerinde olumlu etkileri vardır. Özellikle menopoz için, entele otu, idealdir. Bir çay kaşığı bitkiyi bir fincan suda kaynatıp 2 3 dakika bekletip içebilirler.
İKİZLER BURCU: Doğum haritalarında Merkür etkisi hakim, yükselen İkizler ya da ikizler burcunun, en büyük avantajları sindirim sistemlerinin çok iyi çalışmasıdır. Sürekli hareket halinde olduklarından kolay kolay şişmanlık problemi yaşamazlar.
Bitkisi: Ayı Sarımsağı
Ayı sarımsağı: kabızlık, yüksek tansiyon ve doku yaşlanmasının yavaşlatılması için kullanılan bir bitkidir. Bu kanın sulanmasını sağlar ve pıhtılaşmayı önler. İkizler için çok faydalıdır. Taze bitki yaprakları doğranıp salataların üstüne serpilerek yenmelidir.
YENGEÇ BURCU: Doğum haritasında Ay’ın etkileri baskındır. Yükselen Yengeç ve yengeç için tuz dengesi çok önemlidir. Vücut sıvılarının astrolojide yöneticisi Ay’dır. Vücutları su tuttuğu ve ödem yaptığı için tuzlu gıdalardan uzak durmalılar.
Bitkisi: Zerdeçal
Limon ve balla birlikte hazırlanan çayı soğuk algınlığında, boğaz ağrısında ve öksürüklerde etkilidir. Ayrıca, zencefil, bağışıklık sistemini güçlendirmesinin yanı sıra, zayıflamaya yardımcı bir bitki olarak da biliniyor.
ASLAN BURCU: Doğum haritalarında Güneş etkileri ağır basar. Bedenimizde yağlanmanın artacağı bu günlerde, Kuvvetli Güneş açıları yükselen Aslan ve Aslan burcu için kalp problemi çıkarabilir. Kilo problemine karşı açık hava sporları ve Güneş ana enerji kaynağıdır.
Bitkisi: Ebegümeci
Aslan burçları için Güneş’in ters açılarının gösterdiği bu günler düzensiz tiroksin salgı için ideal yardımcı şifalı bir bitkidir. ‘Vücudun metabolizmasını düzenleyen tiroksin hormonunu salgılar. Gastrit mide ve bağırsak ülserinde tiroit bezi hastalıklarında etkili bir bitkidir. Bir fincan soğuk suda sabaha kadar bekletilen ebegümeci çayı daha sonra ısıtılarak içilir.
BAŞAK BURCU: Doğum haritasında Merkür hakim, yükselen Başak ya da Başaklar, mide ve bağırsak problemleri yaşarlar. Sinir sistemleri oldukça hassastır ve buna bağlı olarak mideleri alarm verir ayrıca Merkür astrolojide kalsiyumla negatif enerjilere hakimdir. Çok hareketli olamayan yapılarından dolayı kalsiyum alımı ile ilgili problem yaşayabilirler.
Bitkisi: Altınbaşak
Çeyrek litre suda bir çay kaşığı bitkiyi haşlayın ve kısa bir süre demleyin. Ruhsal duyumlarınız canlanır… Altınbaşak şifalı bitkiler meleği olarak bilinir.
TERAZİ BURCU: Doğum haritasında Venüs etkisi hakim, Terazi ve yükselen Terazi insanının metabolizması yavaş çalışır, vücuda giren şeker ve karbonhidrat direk yağa dönüşür ve kolay kolay yakılamaz.. Baharatlı, soslu, alkol ve şekerli gıdalara olan düşkünlüğü fazla kilolara sebep olabilir.
Bitkisi: Çıban Otu, Zeytin yaprağı
Terazilerin ruhi dalgalanmalarına ve sinirlerinin yatışmasına çok iyi gelir. Bir fincan suya bir çay kaşığı çıban otu konulup kaynatılır ve demlemeye bırakılır. Sıcak olarak içilir. Zeytin yaprağı kuvvetli iltihap giderici ve ağrı kesici etkisine bağlı olarak romatizma gibi sorunlarda kullanılır.
AKREP BURCU: Doğum haritasında Plüton gezegenin etkileri baskın ve yükselen burcunuz Akrep ise özellikle Plüton Güneş’ten ters açı alıyorsa, endokrin hormonu düzenli çalışmayabilir ve psikolojik kökenli hastalıklar görülebilir.
Bitkisi: Calendula
Bir bahçe çiçeğidir ve Akrep burçları için şifa kaynağı bir bitkidir. Çayı bir tutam kuru çiçek iki fincan kaynamış suda demlenerek içilebilir. Melisa yapraklarının da sulu özütünün uçuk virüsü üzerindeki antiviral etkisi ilk olarak çeşitli araştırma grupları tarafından etkili olduğu yönelik bilimsel araştırmalara yayımlanmıştır…
YAY BURCU: Doğum haritasında Jüpiter etkisi hakim, yükselen Yay ve yay Jüpiter açıları sert etkilerde ise, vücut çabuk yağlanır. Çok çabuk kilo verip aynı hızla kilo alan yapıdadırlar. Genelde kuvvetli bir bünyeye sahiptirler. Özellikle erkeklerin orta yaştan sonra kalça ve baldırlarında yağlanma görülür. Bunun için yediklerine çok dikkat etmelidirler.
Bitkisi: Gece Çuha Çiçeği ve Ökse Otu
Gece çuha çiçeğinden elde edilen yağ vücudun kimyasal döngüsünün düzenli çalışmasına ve vücuttaki yağların kolay eritilmesine faydalı olur. Ökse otu ise pankreas üzerinde çok kuvvetli bir şifa kaynağıdır. 1 çay kaşığı ökse otunu bir fincan soğuk suda bırakıp sabah hafifçe ısıtıp içmelisiniz.
OĞLAK BURCU: Doğum haritasında Satürn gezegeni hakim, yükselen oğlak ve oğlak sırt ağrıları, siyatik, ishal gibi barsak problemleri yaşayabilirler. Kemikler boğaz ve dişler dikkat etmeleri gereken konulardır.
Bitkisi: Binbirdelik Otu ve Ada çayı
Özellikle romatizma, siyatik, ishal, uykusuzluk gibi konularda etkili bir bitkidir. Satürn açılarına sahip kişilerde şifa kaynağıdır. Bir çay kaşığı bitki, bir fincan kaynak suda haşlanır ve demlenmesi için bekletilip ılık olarak içilir.
Bitkisi: Tarçın, karanfil, papatya, biberiye
Bitkisi: Kırlangıç Otu
Kanın temizlemesinde etkili bir bitkidir. Yüzeysel hastalıkların şifa kaynağıdır. Bir çay kaşığı bitkiyi, bir fincan kaynar suda haşlayarak demleyip kullanabilirsiniz.