Blog

  • Bitki çayı tüketirken bunlara dikkat

    Bitki çayı tüketirken bunlara dikkat

    Ihlamur, zencefil, adaçayı, kuşburnu ve ekinezya gibi bitki çaylarının bağışıklık sistemini güçlendirdiğinin artık herkes tarafından bilindiğini belirten Fitoterapi Uzmanı Prof. Yeşilada, ancak bitki çaylarının beklenen ve istenilen yararı sağlayabilmesi için bilinçli hazırlanması ve tüketilmesi gerektiğini söyledi.

    Soğuk kış günlerinde birçok kişinin günlük tempodan geri kalmamak için yeni formüller ürettiğini aktaran Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, en tehlikeli olan düşüncenin de “bana bir şey olmaz” fikri olduğunu vurguladı.

    Yeşilada, işin sırrının, önce bakteri ve virüslerin kişiye yaklaşmasını engellemek olduğunun altını çizerek, bunun ardından da korunma formüllerinin öneminin ortaya çıktığını kaydetti.

    Özellikle çevrede hasta varsa, toplu taşıma araçları kullanılıyorsa, kalabalık ofislerde veya ortamlarda bulunuluyorsa hastalıktan korunmanın öneminin daha çok attığına işaret eden Yeşilada, “Basit ama etkili koruma yöntemleriyle bağışıklık sistemi güçlendirilebilir. Bunun için en doğal yöntem bitkilerin gücünden faydalanmak. Bitkilerin bu gücünden yararlanılmasında en kolay ve etkin uygulama bitki çaylarıdır. Bitkileri tek tek ya da birbirlerinin etkilerini destekler şekilde karıştırarak sağlık savaşçısı çaylar hazırlanabilir. Her gün 2-3 fincan ıhlamur, zencefil, adaçayı, kuşburnu ya da ekinezya çayı içmek gün içerisinde maruz kalınan bakterilere karşı bağışıklığın güçlendirilmesinde etkili olacaktır” ifadelerini kullandı.

    “GÜNDE 2-3 FİNCAN IHLAMUR İÇMEK İYİ HİSSETMEYE YARDIMCI”

    Prof. Dr. Yeşilada, ıhlamurun grip denilince akla ilk gelen bitkilerden olduğunu, yapısındaki bazı bileşenler sayesinde iltihap giderme ve ağrı kesmeyi desteklediğini, boğazı yumuşatarak soğuk algınlığı şikayetlerini hafiflettiğini belirterek, kışın olumsuz etkilerine karşı gün içerisinde 2-3 fincan tüketilebilen bitkinin kendini iyi hissetmeye de fayda sağlayacağını bildirdi.

    Soğuk algınlığı, boğaz ağrısı ve öksürüğe karşı korunmada etkili olan zencefile limon ve bal eklenerek etkisinin arttırılabileceğine işaret eden Yeşilada, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde balın da önemli bir etkiye sahip olduğunu kaydetti.

    “ANTİBİYLOTİKTEN ÖNCE BAL KULLANILIYORDU”

    Yeşilada, antibiyotikler keşfedilmeden önce insanların soğuk algınlığı dahil her türlü enfeksiyonla savaşta bal kullandığını anlatarak, şöyle devam etti:

    “Bitki çaylarının seçiminde ve kullanımında dikkatli olunması gerekir. İçeriği tam olarak bilinmeyen bitkiler kullanılmadan önce iyi araştırılmalıdır. Öncelikle soğuk havaların bizi zorladığı bu dönemde bağışıklık sistemimizi güçlendirerek hastalıklara karşı hazırlıklı olmamız gerekiyor. Ihlamur, zencefil, adaçayı, kuşburnu ve ekinezya gibi bitki çaylarının bağışıklık sistemini güçlendirdiğini artık bilmeyen kalmadı. Ancak önemli olan, bitki çaylarının beklenen ve istenilen yararı sağlayabilmesi için bilinçli hazırlanması ve tüketilmesi gerektiği. Uygun olmayan şekilde hazırlanan ya da nereden toplandığı bilinmeyen, açıkta satılan bitkiler yarardan çok zarar verebiliyor. Bu nedenle güvenilir kaynaklardan elde edilen bitkilerin doğru miktarlarda karıştırılması çok önemli.”

    Bitki çayı tüketirken bunlara dikkat
    Bitki çayı tüketirken bunlara dikkat

    “SOĞUK ALGINLIĞI TEDAVİSİNDE ADAÇAYI ETKİLİ”

    Yeşilada, Avrupa’da 27 ülkede gerçekleştirilen, Türkiye’den de iki tıp fakültesinin katıldığı bir araştırmanın sonucunda, insanların soğuk algınlığına karşı hala en çok balı tercih ettiğinin görüldüğünü ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:

    “Bu nedenle soğuk algınlığı konusunda etkili olan ıhlamur ve zencefil gibi bitki çayları ile balı bir araya getirdiğinizde, balın güçlü etkisi ıhlamur ve zencefilin etkisini de arttıracaktır. Soğuk algınlığına karşı mücadelede diğer bir etkili savaşçı da adaçayıdır. İçeriğindeki uçucu bileşenler sayesinde adaçayı ağız ve boğaz iltihaplarını gidermeye yardımcı olur. C vitamini bakımından zengin bitkisel kaynaklardan biri olduğu bilinen kuşburnu çayı ise mayhoş tadının yanı sıra kuvvetli antioksidan etkiye sahiptir. Geleneksel lezzetlerden kuşburnu çayı soğuk algınlığı, üşütme gibi hastalıklara karşı korunmayı destekleyici olarak günde 2 defa tüketilebilir. Son birkaç yıldır adını sıkça duyduğumuz ekinezya, hepimiz için tanıdık olan papatyagiller ailesinin bir üyesi ve bağışıklık dostu bir bitkidir. Özellikle üst solunum yolu rahatsızlıkları denince akla ilk gelen bitkiler arasında yer alan ekinezya, soğuk algınlığı şikayetleri durumunda yararlı etkiye sahiptir. Ekinezya aynı zamanda virüslerin yol açtığı iltihap etkenlerinin miktarını kontrol ederek, boğaz ve akciğerlerde oluşabilecek hasarı da engellemeye yardımcı olur.”

  • Sosyal medya ruhsal dengemizi bozuyor..

    Sosyal medya ruhsal dengemizi bozuyor..

    Gelişmeleri anında öğrenmek, başkalarının hayatlarını takip etmek ve “Ben de buradayım” demenin yolu artık sosyal medyadan geçiyor. Bu ağlar sayesinde hem sıradan hem de ünlü kişilerin hayatlarını yakından takip ederek duygusal bir tatmin duygusu yaşandığını belirten Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül’e göre, başkaları tarafından merak ediliyor olmak da bir haz kaynağı…Yani kişi sadece başkalarını takip ederken değil, takip edildiğinde ve paylaşımları beğenildiğinde de aynı şekilde haz duyuyor.

    Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, sosyal medyanın sunduğu cazibeleri anlatmaya şöyle devam ediyor: “Bazı kişiler kendi hayatının ya da karakterinin aslında ne kadar güzel ve düzgün olduğunu gösterme çabasına girerek mutlu oluyor. Ayrıca sosyal medya, gerçek dostlara ve ilişkilere sahip olmanın zor olduğu günümüzde, insanlara yalnız olmadığı yanılgısını da yaşatıyor.”

    SOSYAL MEDYA YENİ ŞÖHRET KAPISI

    Sosyal medya, genç yaşlı, ünlü ünsüz herkesin boy gösterdiği bir mecra haline dönüştü. Eskiden olduğu gibi ünlü olmak için artık insanların az ya da çok yeteneklerini sergilemesi gerekmediğinden bahseden UzmanKlinik Psikolog Reyhan Algül, onun yerine kişilerin bir şekilde evini, kendini veya fikirlerini sergileyerek kısa sürede ‘sosyal medya fenomeni’ne dönüşebildiklerini söylüyor. Bu yolla şöhretin çoğu kişiye çok cazip gelebildiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül,  “Çok sayıda kişi tarafından takip edilip beğenilmek ve üstüne bundan bir de para kazanabilmek kimileri için çok önemli” diyor.

    SOSYAL MEDYA HANGİ SORUNLARA YOL AÇIYOR?

    Sosyal medya bağımlılığı, kimine göre çok cazip yanlarına rağmen kişinin bireysel ve toplumsal yaşamında çeşitli bozulmalara ve sorunlara neden olabiliyor. Örneğin kişi sosyal medyada o kadar çok vakit harcar hale geliyor ki gün içinde yapması gereken işleri ihmal etmesine ya da eksik yapmasına neden oluyor. Bu da iş hayatında veya günlük hayatında aksamalara neden oluyor.

    Uzman Klinik Psikolog Reyhan Algül, bağımlılığın gerçek ilişkilerde de kopmalara yol açtığını ifade ederek gerçek ilişkiler ve etkileşimlerde kişinin gittikçe daha başarısız hale gelebildiğini kaydediyor. Öte yandan bu süreçte meydana gelen psikolojik sorunlara da değinen Algül, bu konuyu şöyle açıklıyor: “Başkalarının hayatlarını takip edip bunları gerçek sanmak, bazen kişilerin kendilerini değersiz hissetmelerine ve depresyona neden olabiliyor.Ayrıca telefon ya da bilgisayarla sürekli vakit geçirmek, kişinin vücudunda bir takım dengesizlikler yaratarak kaygı bozuklukları özellikle de panik atak için uygun bir zemin oluşturabiliyor. Ayrıca dikkat ve algıda bozulmalara da neden olabiliyor.”

    Bu tür sorunların önüne geçmek için:

    Paylaşılan her şeye inanmayın

    İnsanlar sosyal medya hesaplarından çoğunlukla en iyi anlarını paylaşıyor. Yani gerçeğin bir kısmını tamamını değil! Görünenin ardında ne olduğunu bilemiyoruz.

    Merak duygusu size değil, siz ona hükmedin

    Başkalarının hayatlarına sürekli dahil olmak bireyselliğe zarar veriyor. Mahremiyet duygunuzun zedelenmesine izin vermeyin.

    Kendinizi geliştirmenin başka yollarını arayın

    İnsanların birçoğu sosyal medyayı araştırma kaynaklı kullansa da pek çok bilgi yüzeysel ve genel geçer bilgilerden oluşabiliyor. Peki bilgi almak için okuma, araştırma ve gözlem yapmaya ne oldu?

    Hayatınızdaki boşlukları sorgulayın

    Sosyal medyaya aşırı takılmak, aslında hayatımızın pek de yolunda gitmediğine işaret ediyor. İşiniz mi kötü gidiyor yoksa ilişkiniz mi? Kaçtığınız şeyleri belki de çözme vakti gelmiştir.

    Gerçek ilişkiler kurun

    Bugün arkadaşlıklar bile neredeyse sosyal ağlar üzerinden yaşanıyor. Halbuki yüzyüze etkileşimin yerini sanal araçlar alamaz. Zaman zaman sevdiğiniz insanlara vakit ayırıp yüz yüze görüşün.

  • Zayıflamanın ilk kuralı bu..!

    Zayıflamanın ilk kuralı bu..!

    Yoga, spinning ve kardiyo derslerinde sürekli olarak kaslarımıza oksijen gitmesinin ve akciğerlerimizin kapasitesini genişletmemizin ne kadar önemli olduğunu duyuyorduk. İşte bu yüzden bir kez daha nefes alıp vermeye özen göstermenin ruhunuza ve bedeninize nasıl etki edebileceğini daha iyi öğrenmek için okumaya devam edin.

    SOLUĞUNUZ KESİLMESİN

    İyi haber: Egzersiz yaptığınız sırada nefesinize dikkat etmek zorunda değilsiniz. Vücudumuz, oksijeni ve diğer gazları olmaları gereken seviyede tutma konusunda zaten çok başarılı. Spor yaparken beynimiz vücudumuza daha hızlı nefes alıp vermemizi ya da nefes alıp verme işlemini ağzımızdan yapmasını emrediyor ve bu da biz hakkında bir saniye bile düşünmeden kendiliğinden olmaya başlıyor.

    AĞIRLIK KALDIRMAK

    Uzmanlar ağırlık kaldırırken nefes vermenizi, indirirken de nefes almanızı öneriyor. Böylece nefesinizi tutma durumunu önlemiş olursunuz. Ağırlığı indirirken kan basıncınız hızlıca düşer ve nefes alma konusunda hatalıysanız o an başınız dönebilir veya bayılabilirsiniz.

    KOŞU

    Koşucuların çoğu, yavaş ve derin nefes alıp vermenin koşuyu daha keyifli bir hale getirdiğini söylüyor. Bu yöntem, beyinde rahatlama tepkisi yaratıyor ve beyin ile bedenin rahat kalmasını sağlıyor. Fakat gerçekten zorlanmaya başladığınız bir ana geldiğinizde, bir tepe ya da hızlanma noktası gibi, nefes düzeniniz vücudunuzun o anki ihtiyacına göre daha yüzeysel ve hızlı olmaya başlayacaktır.

    YÜZME

    Yüzme esnasında en etkili şekilde nefes alıp vermenin yöntemi, nefes almayı bitirdiğiniz anda burundan ya da ağızdan o nefesi hemen vermenizdir. Bunun yerine yüzmeye yeni başlayanlar genellikle kafaları suyun içindeyken nefeslerini tutar, suyun dışına çıktıklarında da hızlı hızlı nefeslerini verir, yenisi alır ve başlarını çevirirler. Bu şekilde davranmak da yeteri kadar nefesin alınamamasına ve oksijen yetersizliğine sebebiyet verir. Sonuç olarak da durmanıza ya da sırt üstü dönüp birkaç derin nefes almanıza neden olur. Ritmi biraz zorlamanız gerekiyor.

    YOGA

    Yoga eğitmeni “Ujayi nefesi” derken neyi kastettiğini anlamıyor ve merak mı ediyorsunuz? “Ujayi nefesi”, temel yavaş yavaş nefes alıp vermenin biraz daha farklı bir halidir. Nefes alıp verirken, her defasında boğazınızın arkasını “brr” layan bir ses çıkartmak için daraltmak anlamına gelir. Bu yöntem rahatlamanız gereken anlarda mantra gibi olduğundan size bir odaklanma becerisi kazandırır ve sizi endişelerinizden uzaklaştırır. Bu nefes tekniğini uygulayanların çoğu gerçekten işe yaradığını onaylıyor. Nefes alıp vermenin etkileri psikolojik de olsa, placebo etkisi gibi de olsa yogada doğru nefes alıp verebilen öğrenciler esnekliklerinde ve genel başarılarında artış gösteriyor.

    SAĞ BURUN DELİĞİ NEFESİ

    Yorgun hissettiğiniz zaman kahveyi es geçin, yerine bu hızla enerji veren nefes tekniğini uygulayın. Rahat bir şekilde oturuyorken sol burun deliğinizi sol başparmağınızla kapatın. Üç veya beş dakika boyunca sağ burun deliğinizle nefes alıp, verin. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bu nefes tekniği kan basıncının yükselmesini, sonuç olarak da bizim canlanmamızı sağlıyor (Tersinde, sol burun deliği nefes tekniğiyse kan basıncını azaltıyor ve sakinleştirici bir etki sağlıyor.)

    posta.com.tr

  • Saçların Çabuk Yağlanma Nedeni

    Saçların Çabuk Yağlanma Nedeni

    Saçlarımı daha yeni yıkadım neden çabuk yağlanıyor? diyorsanız nedenleri bunlar olabilir.

    Çabuk yağlanan saçlar kadın erkek herkesi rahatsız eder. Yıkanmamış ve bakımsız bir görünümde olmayı kimse istemez sanırım.

    Saçlarınızın üstünde kocaman bir yağ tabakası varmış hissi sizi çıldırtmaya yeter. Saçlarınız kalınsa yağlı saçlar bir nebze daha iyi şekle sokulur ancak saç telleriniz ince yapılıysa vay halinize. Yağlanan saçları doğal olarak şekillendirmek kolay olmaz.

    Peki ya saçlar neden çabuk yağlanır ve çözüm önerileriniz neler diyorsanız işte açıklıyoruz..

    Yağlı saç derisi

    Eğer saç deriniz yağlı yapıdaysa saçlarınızın yağlanması kaçınılmaz olur. Saçlarınızda aşırı bir yağlanma oluşturduğunda kepek oluşumu başlar. Saç derinizdeki yağlanmadan kurtulmak için özel olarak yağlı saçlar için üretilen özel şampuanları deneyebilirsiniz.

    Saçların Çabuk Yağlanma Nedeni | 1

    Ağır kremler

    Saçlarınıza duş esnasında ya da duştan sonra bakım amaçlı sürdüğünüz ağır kremler saçlarınızın çabuk yağlanmasına neden olur. Saçlarınız aşırı yağlanmaya başladığında bu tür kremleri bir süre kullanmayın. İlla da kullanacaksanız eğer hafif ürünleri kullanın.

    Saç spreyleri, jöle ve köpükler

    Ağrı kremler gibi bu saydıklarımızda saçların aşırı yağlanmasına neden olur. Saç deriniz yağlanmaya çok müsaitse bu ürünleri sık tercih etmeyin.

    Saçlarınızda oluşan fazla yağı arındırmak için saçlarınızı sık sık yıkayın. Ancak yıkama esnasında saçınızdan çok saç derinize yoğunlaşın. Bunun için pratik bir öneri istiyorsanız saçlarını şampuanlarken saçlarınızı avuçlarınızla değil parmaklarınızla ovalayın.

    Saç yağlarından kurtulmak için saçlarınızı ne sıklıkla yıkayacağına artık siz karar vereceksiniz. Çünkü herkesin saç yapısı aynı değil. Bu nedenle belirttiğimiz sıklık sizin saçınızın daha çok yağlanmasına neden olabilir ya da yağlanmayı gidermeyebilir. En mantıklısı deneme-yanılma uygulaması ile uygun olan saç yıkama sıklığını bulmanız.

    Saçlarınızı yıkadıktan sonra yumuşatmak amacıyla bile saç kremi kullanmayın. Saçların iyice matlaşmasına neden olur.

    Evet bizim önerilerimiz bu kadardı ya sizin önerileriniz neler? :)

     

  • Temizliği çocuğunuz evde yokken yapın

    Temizliği çocuğunuz evde yokken yapın

    Alerji, vücudumuzun bağışıklık sisteminin alerjenlere karşı anormal yanıt vermesidir. Doç. Dr. Ahmet Akçay çocuklarda görülen alerji ve astımla ilgili bilgiler verdi:

    Çocuklarda görülen alerjik hastalıklardan en sık olanı astımdır. Alerjik nezle, egzama, besin alerjisi, ilaç alerjisi, ürtiker, arı alerjisi ve diğer böcek alerjileri çocuklarda görülen en sık alerjik sorunlardır.

    En önemli neden genetik olmakla birlikte çocuklardaki astımın nedeni; yüzde 90 alerjidir. Ev tozu mite’ları, polenler, evcil hayvanlar gibi çevresel faktörler de astımı tetikleyebilir.

    Sık sık öksürük, nefes sıkışması, akciğerde hışıltı olması astımın en önemli belirtileridir. Ancak bu belirtileri olan her çocukta astım var demek de yanlıştır.

    ‘PARFÜM VE DİĞER KOKULAR ÇOCUKLARI OLUMSUZ ETKİLER’

    Astımlı çocukların ve yetişkinlerin akciğerleri çok hassas olduğu için parfümler ve kokular da onları olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle evde temizliğin çocuğun olmadığı zamanda yapılması önemlidir. Ayrıca elektrik süpürgesinin de, tozu iyi emen bir model olmasına dikkat edilmeli.

    Astım belirtileri olan çocuklarda ayrıntılı bir öykü alınmalıdır. Çocuğun akciğerleri dikkatle dinlenmelidir. Belirtiler astımı düşündürüyorsa, gerekli testlerin yapılması gerekir. Çocuklarda astımın yüzde 80-90’ı alerjik olduğu için ciltten alerji testi yapılması çok önemlidir. 6 yaşından büyük çocuklarda solunum fonksiyon testleri yapılır.

    Astım tedavisi çocuklarda yüz güldürücüdür. Başta çocuğun alerjenden korunması olmak üzere birtakım ilaçlar ve aşıyla astım tedavisi yapılabilir.

     

    Kaynak: posta.com.tr

  • Dana Kaburga Tarifi

    Dana Kaburga Tarifi

    Karışık Sebzeli Dana Kaburga Tarifi
    Malzemeler,
    6 kalem dana kaburga- bütün
    Tuz
    Karabiber

    Sebzeli karışım için;
    Pancar – ortadan ikiye bölünmüş
    Kuru soğan – soyulmuş, ikiye bölünmüş
    Baby havuç
    Baş sarımsak
    Taze patates
    Kırmızı dolmalık biber
    Biberiye
    Deniz Tuzu
    Karabiber
    Zeytinyağı

    Dana Kaburga Tarifi | 3

    Hazırlanışı;
    Sebzeli karışım için; soğanların sadece kabuklarını soyup ortadan ikiye kesin, sarımsakları baş olarak sebzeli karışıma ekleyin. Biberleri boyutlarına göre iri küpler halinde doğrayın, pancarları da ortadan kesin.

    Sebzeleri pişirme kabınızın tabanına yerleştirin, üzerine zeytinyağı, deniz tuzu ve karabiber gezdirin. Biberiyeyi ekleyin ve kenara alın.
    Dana kaburgayı temizleyin her iki tarafına tuz ve karabiber serpin.
    Sebzelerin üzerine teli yerleştirip eti de telin üzerine koyun. İyice akıllı folyo ve alüminyum folyoya sarın 160 derece önceden ısıtılmış fırında 4 saat pişirin.
    Et ve sebzeler pişince beraber servis edin.

    Ardanın Mutfağı / Facebook

  • 40 yaşına giren kadının mutlaka bilmesi gereken 5 büyük değişim!

    40 yaşına giren kadının mutlaka bilmesi gereken 5 büyük değişim!

    KEL KALMAKTAN MI KORKUYORSUNUZ?

    Sizin bildiğiniz: Yaş ilerledikçe saç telleri de zayıflıyor. Bu durum; özellikle 40’lı yaşlarında olan kadınların dile getirdiği problemlerden biri…  Peki, neden? Cevabı aslında çok basit: Perimenopoz!

    Sizin bilmediğiniz: Boston Massachusetts Devlet Hastanesi’nde Kadın Sağlık Birliğinde çalışan Elizabeth Roth, kadınların 40’ından sonra sadece saç değil vücudunun her bölgesindeki kıllarının seyrekleştiğini ve döküldüğünü gözlemleyebileceğini belirtti.

    Ne yapmanız gerekiyor: Saç dökülmesinin sebebi sadece yaş değil. Ama vücudunuzun diğer bölgelerinde kılların seyrekleşmesini istemiyorsanız, korkmayın! Saç dökülmesi ya da herhangi bir kıl kaybı bir gecede olmuyor. Menopoza girmeden önce başlayan bu değişimleri o süre zarfına kadar doktorunuzla tartışabilir hatta çözüm yolu bile bulabilirsiniz.

    HAFIZANIZA NELER OLUYOR?

    Sizin bildiğiniz: Son zamanlarda yapmak istediğiniz şeyleri hatırlamakta zorluk mu çekiyorsunuz? Hatta bazılarınız severek izlediğiniz dizinin oyuncularının ismini hatırlayamıyor olabilir.

    Sizin bilmediğiniz: Unutkanlık sadece yaşın ilerlemesiyle alakalı değil. Bu durum aslında tamamen “kadın” yaşının ilerlemesiyle alakalı… Kuzey Amerika Manapoz Birliğinin başkanı Pauline Maki unutkanlık gibi konularla ilgili, “Hafızayı kontrol eden iki beyin bölgesinde östrojen reseptörümüz var ve daha az östrojen olduğunda bu alanlarda yapısal değişiklikler de meydana geliyor. Bu da çoğu şeyi hatırlamamamıza sebep oluyor” açıklamasında bulundu.

    Ne yapmanız gerekiyor: Size güzel haber verelim: Yaşadığınız unutkanlık kalıcı değil. Nasıl östrojen hatırlamamıza engel oluyorsa, östrojen terapisiyle de bu durumu düzeltebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken en önemli detay ise unutkanlık için hormon tedavisi görmenin de sağlık açısından riskleri var; Kalp rahatsızlıkları, kalp sıkışması ve göğüs kanseri gibi…

    DÜZENSİZ ADET

    Sizin bildiğiniz: En nihayetinde adet döneminiz sona erecek.

    Sizin bilmediğiniz: Massachusetts Genel Hastanesi Orta Yaş Kadın Kadın Sağlığı Merkezi müdürü Jan Shifren, “Yumurtalıklar kademeli olarak östrojen üretirse bu güzel haber ancak, bu çok öngörülemeyen bir model” diyor. Perimenopoz dönemine bir kez girdikten sonra yumurtalıklar, her ay çılgınca farklı miktarlarda östrojen pompalayabilir,

    Bu da döngülerin birbirine daha yakın olabileceği anlamına gelir (örneğin, 28 yerine her 25 veya 26 günde) veya daha uzakta olabilir; Bu yüzden döneminizi tamamen atladığınız aylar olacaktır. Söylediğimiz gibi tam bir kaos değil mi?

    Ne yapmanız gerekiyor: Düzensizlik sizi rahatsız ediyorsa, oral kontraseptifler veya hormon salınımı gibi düzenlemelere yardımcı olabilecek seçenekler hakkında doktorunuza danışmanızda fayda var.

    İDRARINIZI TUTMAKTA ZORLUK ÇEKMEYE BAŞLADIYSANIZ…

    Sizin bildiğiniz: Hamileyken nasıl tuvaletin kapısını zor buluyorsanız yaş 40’ı vurunca idrarınızı tutamaz hale gelmiş olabilirsiniz.

    Sizin bilmediğiniz: Kegel egzersizleri yapsanız bile, 40’lı yaşlarınızda sorun yaşayabilirsiniz. Çünkü daha az östrojen ile mesane kasları ve idrar yollarını destekleyen kaslar zayıflar ve böylece sızıntılara karşı daha savunmasız kalırsınız.

    Ne yapmanız gerekiyor: İdrar tutamama sorununu kökten çözemeyebiliriz. Ama idrar kaçırmanın sebebi sadece yaş değil. Aniden bastığınız kahkahalar, zorlu egzersizler, stres… Hepsi idrar kaçırmanıza sebep olacak nedenlerden. Belki östrojen hormonunuzu kontrol edemiyorsunuzdur ama bu tip hareketlerinizi kontrol ederek tuvalete yetişmek için zaman kazanabilirsiniz.

    İDRAR YOLLARI ENFEKSİYONUNU DAHA FAZLA MI YAŞAMAYA BAŞLADINIZ?

    Sizin bildiğiniz: 40’lı yaşlara girince bel altında belli başlı anormallikler hissedebilirsiniz (Vajina kuruluğu da bunlardan biri) Peki buna sebep olan ne? –Düşük östrojen seviyesi.

    Sizin bilmediğiniz: Östrojen seviyesinin düşmesiyle alakalı, menopoz dönemindeki kadınlar idrar yolları enfeksiyonu geçirme riskini diğer yaştaki kadınlara göre daha fazla yaşıyor. Cinsel Tedavi ve Menopoz Kliniğinin direktörü Lauren Streicher, “Yüzde 60 ile 70 oranında, kadınlar menopozdan sonra bu durumdan fazlasıyla muzdarip.

    Ne yapmanız gerekiyor: Streicher, lokal östrojeni, geleneksel hormon terapisine göre daha düşük dozda temin eden topik bir krem ??gibi kullanmanızı öneriyor. Düşük dozlarda, hormonun bir kısmı kan dolaşımına emilir, bu nedenle vücudunuzun geri kalan kısmını etkilemesi pek olası değildir. (Hâlâ endişeleriniz varsa, doktorunuza danışın ve almanız miktarı öğrenin.)

    Kaynak: posta.com.tr

  • Ayak okuma rehberi

    Ayak okuma rehberi

    Ayak okuma rehberi … Sadece burcunu okumakla yetinmek istemiyorsanız, partnerinizin karakterini ve sizinle uyumunu ayaklarını inceleyerek anlayabilirsiniz. İlişkinizin geleceği hakkında bilgi sahibi olmak için sevgilinizin ayakkabısını çıkarın. İşte refleksoloji uzmanlarından ilginç açıklamalar…

    Ayak okuma rehberi

    TUTTUĞUNU KOPARAN BİRİ Mİ?
    Ayak parmakları yuvarlak değil, kare şeklindeyse bu, sevgilinizin sizi daima düşündüğünü gösterir. Dikkat edilmesi gereken bir ayrıntı daha var; o da baş parmağının tırnak büyüklüğü. Bu tırnak korumacılık içgüdüsünü simgeler. Ne kadar küçük olursa, sahibini ikna etmek o kadar kolay olur. Yani kız arkadaşlarınızla baş başa geçirmek istediğiniz bir geceyi ona kabul ettirmek zor olmaz.

    DOĞUM GÜNÜNÜZÜ HATIRLAYACAK MI?
    Bunu anlamak için beyaz bir kağıdın üzerine basmasını isteyin. Ardından ayağının çevresini çizin. Parmaklarının boyu baş parmağından serçe parmağına doğru iniyorsa, sevgiliniz detaylar konusunda titiz demektir. Her şeyi planlı programlı yapmayı sevdiği için birinin planlarını bozmasını sevmez. Büyük olasılıkla doğum gününüzü unutma hatasına düşmeyecektir.

    Ayak okuma rehberi | 5

    UYGUN MUSUNUZ?
    Bunu anlayabilmek için her ikinizin ayağına da bakmalısınız. Örneğin siz küçük parmağınızı oynatabilirken, sevgiliniz küçük parmağını diğerlerinden ayıramazsa, çıkarmanız gereken anlam şu: Siz macerayı ve aşkı severken, o rutini sever. Sonuçta ruh eşiniz olmayabilir ama beyaz ve siyah arasındaki çekim de bazen baş döndürücü olabiliyor.

    DUYGULARINI İFADE EDİYOR MU?
    Eğer ikinci parmağı dar, ucu daha yassı ve enli ise o tam bir drama oyuncusudur. Hayatındaki her şey abartılıdır. Sinirlendiği zaman bir aslan gibi kükrer ama bir o kadar da kolay yatışır. Eğer ikinci parmağı diğerlerinden kısaysa, o zaman duygularını saklayan bir insanla karşı karşıyasınız demektir.

    PARTİ KUŞU MU?
    Bunu anlamak için ayak tabanına bakın. Taban boşluğu ne kadar belirginse, bu ayağın sahibi o kadar özgür bir ruha sahiptir. Yalnız kalmak istiyorsa, onu suçlamayın, gerçekten kafasını dinlemeye ihtiyacı vardır. Ayak tabanı düzse, sevgiliniz sosyal bir insan ve yalnız kalmaktan nefret ediyor demektir. Topukları yuvarlak ve şişkinse, sevgiliniz biraz çekingen olabilir.

    Ayak okuma kılavuzu
    Ayak okuma kılavuzu

    DUYGUSAL MI?
    Bunu anlamak için ayağının detaylarına bakmalısınız. Parmaklarında tüyler varsa, karşınızdaki insan duygusal ve hassas bir yapıya sahiptir ama bunu saklamayı tercih ediyordur. Anlayacağınız görünüşteki sert tavırlarına aldanmayın, onun kalbi sıcacık…

     

     

    cosmopolitanturkiye.com

  • Maden suyu zayıflatıyor

    Maden suyu zayıflatıyor

    Soda, maden suyu tüketmek, sizi daha fazla su içmeye teşvik edecektir. Bu iyi bir özelliktir çünkü araştırmalar suyun kilo kaybında etkili bir içecek olduğunu gösteriyor.

    Soda ve maden suyu zayıflatır mı?

    Uzman Diyetisyen M. Turgay Köse, maden suyunun zayıflamaya etkileri hakkında şu bilgileri veriyor:

    (Maden suyu, içeriğindeki mineraller ve özellikle bikarbonat sayesinde sindirimi kolaylaştırıcı olarak görev yapar. Alkali yapısıyla mide asidini nötralize eder. Böylelikle sindirim sistemine faydalı olup, mideyi rahatlatır. Dolayısıyla zayıflama diyeti uygulayanlar için rahatlıkla önerilebilir.)

    Soda ve maden suyu zayıflatıyor

    240. Amerikan Kimya Derneği Ulusal Toplantısında sunulan 2010 klinik sonuçlarına göre, su içmenin orta yaşlı yetişkinlerde kilo vermeye yardımcı olduğu tespit edilmiştir. 12 hafta boyunca katılımcılar her yemekten önce 2 bardak su içmişlerdir ve bu durum iştahı bastırarak öğün başına aldıkları kaloriyi 90 kaloriden 75’e düşürmüştür. Araştırma sonunda bu şekilde su içenlerin içmeyenlere göre 2,25 kilo daha fazla verdikleri saptanmıştır. Soda ve maden suyu içmek ise, suya nazaran midenizi daha çabuk dolduracak, böylece kalori alımını sınırlandırıp, sizi zayıflatacaktır.

    Sade soda için

    Soda, kalorisiz olmasıyla diğer içeceklerden daha avantajlıdır. Örneğin 340 ml yani 1 kutu kola tüketmek, 149 kalori almanız demektir. Soda seçerken yapay tatlandırılmış sodalardan uzak durun. Piyasada limonlu, sade, meyveli pek çok soda çeşidi bulunmaktadır. Amerikan Journal Halk Sağlığı’nın 2014’de yayınladığı çalışmaya göre, meyveli sodalar daha fazla yemenize neden olur. Birçok marka sodada portakal, limon ve ahududu gibi doğal lezzetler kullanılıyor. En az kalori için, meyveli soda yerine sade sodayı portakal ya da limon dilimi ile ya da ezilmiş çilekle birlikte tüketebilirsiniz. Sodaya katabileceğiniz, nane ve fesleğen gibi otlar da ferahlatıcı etki sağlayacaktır.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Yapmadıkları aşıyı yapmış gibi gösteriyorlar

    Yapmadıkları aşıyı yapmış gibi gösteriyorlar

    Erzurum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mahmut Uçar, bazı doktorların yeni doğan bebeklere Hepatit B ve KKK aşısını yapılmış gibi göstererek yapmadığını açıkladı. Uçar “Hangi tıbbi gerekçeyle böyle bir şey yapılabilir. Vicdanı olan bunu yapmaz” dedi

    Erzurum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mahmut Uçar, anne-bebek ölümüyle ilgili gelinen noktayı anlattı. Uçar, bu konuda büyük bir başarı sağlandığını belirterek hekimleri de uyardı. Uçar, bazı doktorların ‘kalem aşısı’ olarak da bilinen yeni doğan aşısı Hepatit B’ye ve KKK‘ye (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak) önem göstermediklerini söyledi.

    ‘HANGİ TIBBİ GEREKÇEYLE BÖYLE BİR ŞEY YAPILABİLİR’

    Geçen ay bu konuda 3 aile hekimine uyarı gönderdiğini vurgulayan Mahmut Uçar şunları söyledi:

    “Biz 2016 Türkiye’sinde bu kadar sağlık konusunda iyi bir noktada olmamıza ve daha da iyileşme gösterme çabalarımıza rağmen halen daha bazı arkadaşlarımız yapmadığı aşıyı yapmış gösteriyor. Yani bunun tekrar tekrar üzerinde duruyorum. İdari soruşturmayla falan uğraşmam, direkt savcılığa başvururum. Bir annenin çocuğu siz aşısını yapmadınız diye kızamıktan ölürse ne olacak. Hangi tıbbi gerekçeyle böyle bir şey yapılabilir. Bu konuyu en azından vicdanı olan insanların bu noktada hassasiyetleri oluşsun diye konuşuyorum. Geçen ay 3 aile hekimine bu nedenle uyarı göndermek durumda kaldım.”

    ANAYASA MAHKEMESİ ‘HAK İHLALİ’ SAYMIŞTI

    Yeni doğan bebeğe doğumun ardından yapılan Hepatit B ve KKK (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak) aşıları başta olmak üzere aşıların uzun vadede çocuklarda MS ve otizm gibi hastalıklarına yol açtığı iddiası tıp gündemini yıllardır meşgul ediyor. Türkiye’de yargıya taşınan aşı konusunda Anayasa Mahkemesi, anne ve babası istememesine karşın yeni doğan bebeğe çocukluk dönemi aşılarının uygulanmasının hak ihlali olduğuna hükmedip topuk kanı alınmasını ihlal saymamıştı.

     

    Kaynak: posta.com.tr