Blog

  • Boğaz ağrısına salep ve boza iyi geliyor

    Boğaz ağrısına salep ve boza iyi geliyor

    Kış aylarının vazgeçilmez içeceği olan salep ve boza boğaz ağrısı ile öksürüğe iyi geliyor.

    Takvim’de yer alan habere göre Diyetisyen Elif Yıldız, “Salebe konan tarçın hem kan şekerimizi dengeler hem de lezzet verir” diyor.

    Bozanın; darı, mısır veya pirinçten yapılan bir içecek olduğunu kaydeden Yıldız, şöyle devam ediyor: “Boza B grubu vitaminlerinden zengindir. Bağırsak florasını düzenleyici rolü vardır. Öksürüğe iyi gelir. Günde 1-2 bardaktan fazla tüketimi şişkinlik ve gaz şikayetlerine sebep olabilir.”

  • Konsept Bebek Fotoğrafı Nasıl Çekilir?

    Konsept Bebek Fotoğrafı Nasıl Çekilir?

    Konsept Bebek Fotoğrafı Nasıl Çekilir? Anne karnında büyümeye başladığı ilk andan itibaren bebeğinizle ilgili her ayrıntı, büyük bir heyecan ve sevinç kaynağı. Henüz yaşadığı dünyanın farkına varmadığı ve kendini ifade edemediği ilk günlerse paha biçilemez. Bugünleri farklı konseptlerle ölümsüzleştirip yıllar sonra baktığınızda gözlerinizin içinin gülmesini sağlayacak özel hatıralar yaratmaksa sizin elinizde! İhtiyacınız olan tek şey biraz ilham…

    Konsept Bebek Fotoğrafı Nasıl Çekilir?

    Bir tema belirleyin

    konsept_bebek_fotosu
    Fotoğraf: 1.bp.blogspot.com

    Belirleyeceğiniz tema konusunda çok fazla düşünmenize gerek yok. Çevrenize bir bakın. Sonbahar, kış, belki de yeni yıl! Yararlanabileceğiniz pek çok konu var. Sokağın renkleri, yağmurlu bir akşamüstü, dökülen sapsarı yapraklar ya da yakında başlayacak karlı günler… Bebek fotoğraf çekimi için ilhamınızı bulun ve elinizdeki materyallerle hayallerinizi bir araya getirmeye başlayın.

    Elinizdeki malzemeleri değerlendirin

    bebek_fotografi_cekimi
    Fotoğraf: 1.bp.blogspot.com

    Bebeğinizle konsept fotoğraf çekimi için bir alışveriş listesi yapıp yollara koyulmanızın hiç gereği yok. Elinizdeki kumaş parçalarını, perdeleri, bebeğinizin battaniyelerini, hatta gömlekleri kullanarak yepyeni dünyalar yaratabilirsiniz. Daha önce yapılmış örnekleri inceleyerek elinizdeki materyalleri nasıl kullanacağınızı planlayabilirsiniz. Bir kez denedikten sonra, çevrenizdeki her objeyi, yeni bir konsept yaratmak üzere kullanılabilecek materyaller olarak görmeye başlayacaksınız!

    Bebeğin en mutlu anını yakalayın

    bebek_fotosu
    Fotoğraf: 4.bp.blogspot.com

    Uykusunu almış, karnı doymuş ve altı temizlenmiş bir bebek, mutlu bebektir! Şimdi biraz da sizin tatlı sözlerinizle şımarmasına ve kameraya gülücükler saçmasına izin verin. Bu arada pek çok fotoğrafçı, bebek uyurken de mükemmel fotoğraflar yaratabiliyor. Bizce her ikisini de deneyin ve en iyilerine siz karar verin. Zaten içinde bebeğinizin yer aldığı her fotoğraf çok değerli.

    Teknik detaylar

    konsept_bebek_fotografi_nasil_cekilir
    Fotoğraf: simdibu.moda

    Elinizdeki malzemeler hazır, bebeğiniz de rahat. Ancak kaliteli bir fotoğraf çekimi için makinenizin ayarları ve ışık derecesi de oldukça önemli. Eğer fotoğraf çekimi konusunda yeniyseniz önerimiz, yarı profesyonel makinalarda otomatik ayarları tercih etmenizden yana. Bu şekilde var olan ışığa göre en iyi fotoğrafları çekebilirsiniz. Fotoğrafı çekerken net ve parlak görüntüler almak istiyorsanız evin en ışık alan yerini tercih etmelisiniz. Gelen ışığı doğru değerlendirmek içinse koyu fon kullanmanızı öneririz. Koyu renkli fon, gece ve uzay temaları yaratmak için harika bir seçim olacak!

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Partnerimize nasıl bağlanırız?

    Partnerimize nasıl bağlanırız?

    Bağlanma davranışını başka bir bireyde yakınlık arama ve sürdürme olarak tanımlayabiliriz. Bağlanma davranışını çiftleşme davranışı ve ebeveyn davranışı ile eşit öneme sahip bir sosyal davranış sınıfı olarak görülür. Bağlanma davranışı ve ayrıca bakıcılık davranışı memelilerin tüm türlerinde mevcuttur. Gelişimde bazı aksilikler olmadığı sürece bağlanma davranışı başlangıçta daima anneye yönelir.

    İnsan olmayan primatlarda bebeğin anneye yapışması doğumdan hemen sonra görülürken, insanlarda bebek annesinin çok yavaş farkına varır. Ainsworth’un araştırma bulgularına göre çocukların küçük bir azınlığı dışında herkeste bağlanma davranışı altı aylıkken açık bir şekilde mevcuttur ve sadece anne odadan ayrıldığında çocuğun ağlamasıyla değil aynı zamanda gülümseme, kollarına atlama, sevinç çığlıkları atma gibi davranışlarıyla da bu bağlanma davranışının gözlenebilir.

    Bebek doğduğunda bir tabula rasa olmaktan çok uzaktır. Tam tersine çok sayıda aktive olmaya hazır davranış sistemleriyle donanmıştır. Yapılan araştırmalar bebeğin doğumunda ya da çok kısa bir süre sonra nerdeyse tüm duyusal sistemlerinin çalıştığını gösterir. Bir çocukta bağlanmaya aracılık eden davranış sistemleri, çocukların yetiştiği aile ortamlarında bu sistemlerin nispeten belirli, stabil bir biçimde büyüyüp geliştiğinden dolayı var olmaktadır.

    Peki bebeklerimizin güvenle bağlanması için ne yapmalıyız? Bebeklerin en güvenle bağlandıkları anneler, bebeğin sinyallerine zamanında ve uygun şekilde cevap veren ve onlarla çok fazla sosyal etkileşim içinde olan annelerdir. Bunun dışında annenin bebeğin gerginliğini alabilmesi ve özellikle ilk altı ay boyunca anne ve bebek arasında devam eden fiziksel temas da bebeğin güvenli bağlanma geliştirmesi için gerekli olan annelik davranışlarıdır.

    Buraya kadar ifade ettiklerimizden de anlaşılacağı gibi çocuk bebekliğinden itibaren annesi ile yaşadığı deneyimleri ve onunla geliştirdiği ilişkisini, ilerleyen yaşlarında her türlü yakın ilişkisinde(partneri, yakın arkadaşları, eşi vs.) model olarak kullanır. Kişinin benlik modeli( kişinin kendini ne ölçüde sevgiye layık gördüğü) ve başkaları modeli(kişinin diğer insanlara ne ölçüde güvendiği, diğer insanları ilgi ve sevgi sunmaya hazır bireyler olarak algılayıp algılamadığı) bu ilişki sayesinde gelişir.

    Bağlanma davranışının türleri hakkında literatürde farklı tanımlamalar olsa da ben bağlanma davranışının üçe ayrıldığı bağlanma yaklaşımıyla bakmayı tercih etmekteyim.

    Güvenli Bağlanma: Bu bağlanma tarzına sahip bireyler hem kendilerini hem de başkalarını genelde olumlu olarak görürler. Yakın ilişkilere değer verirler, bu tür ilişkileri başlatmakta ve sürdürmekte başarılıdırlar. Ancak bu ilişkiler sırasında kişisel özerkliklerini yitirmemeyi de başarırırlar. Bu bağlanma stiline sahip kişiler çocukluklarında oyun sırasında aktif olan, anneyi güven üssü olarak kullanıp keşfe çıkan çocuklardır.

    Kaçınmalı Bağlanma: Bu bağlanma stiline sahip kişiler kendilerini ve başkalarını genelde olumsuz görme eğilimindedirler. Yakın ilişki kurma konusunda çok başarılı olduklarını söylemek güçtür. Bu bağlanma stiline sahip olan çocuklar genelde kısa bir ayrılıktan sonra anneyle birleşme konusuda kaçınmalı davranan, zaman zaman bir yabancıya anneden daha dostça davranan çocuklardır.

    Kaygılı Bağlanma: Bu bağlanma tarzında hem benlik hem de başkaları algısı olumsuzdur. Bu kişiler çocukluklarında yakınlık ve temas arasında kararsız, kaygılı çocuklardır.

    Yapılan tüm araştırmalara bakıldığında belirli bir yaştan sonra bağlanma davranışının hem yoğunluğu hem de sıklığı azalır. Ancak bağlanma davranışı asla yok olmaz; hem eski hem de yeni figürler seçilir ve onlarla devam eder.

    Ergenlik ve erişkinlik yaşamı boyunca bağlanma davranışının kapsamı genellikle aileden çok aile dışındaki kişilere ve gruplara yönelir. Yetişkin yaşamındaki bağlanma davranışını regrese olarak görmek, insan yaşamındaki hayati rolünü görmezden gelmek demektir.

    Yakın ilişkiler, psikolojik iyilik halinin en önemli belirleyicilerinden biri olarak görülür. Yakın, istikrarlı ve uzun süreli ilişkiler kurmak ve sürdürmek yetişkinin kişilik gelişimi süreçlerinin en önemli görevlerindendir. Bağlanma stilleri ise terapi ortamında çalışılmadığı sürece yaşam boyunca kalıcı ve durağan yapılardır. Yukarıda bahsettiğimiz içsel işleyiş modelleri çocuklukta oluşur ve yetişkinlikteki algısal ve bilişsel süreci; dolayısıyla davranışları ve yetişkinlikte kurulan ilişki kalitesini doğrudan etkiler.

    Cohn ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmaya göre; güvenli bağlanan yetişkinlerin çift etkileşiminde duygularını daha iyi düzenleyebildiği, daha uyumlu ve daha az çatışmalı ilişkiler kurdukları bulunmuştur. Ayrıca partnerlerden en az birinin güvenli bağlandığı durumda daha yüksek evlilik uyumu görülmüştür. Bu konuda yapılan çalışmalardan ortaya çıkan en kayda değer sonuçlardan biri güvenilir bağlanmanın yüksek evlilik uyumu ile ilişkili olduğu sonucudur.

    Güvenli bağlanan bireyler sevgi ilişkilerini; mutlu, arkadaşça ve güvenli olarak tanımlamışlardır. Eşlerini eksiklerine rağmen olduğu gibi kabul ederler ve desteklerler. Diğer bağlanma stillerine sahip kişilere oranla daha uzun süreli ilişkiler sürdürdükleri görülmüştür. Kaygılı bağlanan kişilerin ilişkileri yakınlığa dair korku ve uzaklığa dair rahatsızlıkla karakterizeyken; kararsız bireyler sevgiyi takıntı, cinsel çekim ve kıskançlık olarak tanımlamaktadırlar.

    Güvenli bağlanma stili ile bağlanmayan kişilerin duygu kontrolü duygunun eşle ilgili olup olmamasından bağımsız olarak yüksek bulunmuştur. Bu neden önemlidir? Çünkü olumlu ya da olumsuz duygularının ifadesinde bir denge belirleyen kişilerin daha istikrarlı ve uyumlu ilişkiler kurdukları bilinmektedir. Güvenli bağlanma yaşamayan kişiler ya genelde olumsuz duygulanıma sahiptir ya da olumlu ya da olumsuz duygular arasında gelgitlerle yaşayıp onu aşırı kontrol etmeye çalışır. Bu da ilişkideki duygusal kalitenin azalmasıyla sonuçlanmaktadır. Güvenli bağlanma duygulanımda olduğu kadar olumlu ve yapıcı iletişim örüntüsüyle de oldukça ilişkilidir.

    Bağlanma stillerinin incelendiği ülkemizde yapılan çalışmada ise, en sık karşılaşılan evlilik biçiminin iki eşin de güvensiz olduğu bağlanma biçimi olduğu görülmüştür. Ancak her iki eşin de güvenli bağlandığı çiftler en yüksek uyuma sahiptir.

    Bu makaleyi anne, baba, eş ya da çocuk rollerinizle ya da hepsiyle birden okuyabilirsiniz. Önemli olanın içinde mutlu olamadığınız bir bağlanma stiliniz varsa bununla barışıp değişiklikler yapmak için adımlar atmak ya da çocuklarınızın güvenli bir bağlanma stili oluşturabilmelerini sağlamak için istendik davranış örüntülerini harekete geçirebilmektir.

    Uzm. Psk. Dila HOTLAR

  • Saç dökülmesine yumurta-balık

    Saç dökülmesine yumurta-balık

    Soğuk havalarda saçlar ayrı bir özen istiyor…

    Takvim’de yer alan habere göre kış mevsiminde saç bakımının ayrı bir önem kazandığını söyleyen Dr. Ata Nejat Ertek, uyardı: “Saç için doğru vitaminler önemlidir. A vitamini eksikliği, saçları kırılganlaştırır ve kepek oluşumunu arttırır. Deniz ve süt ürünlerinde bulunan B1 veya kuruyemiş ile baharatlarda bulunan B6 vitaminleri eksikliği, saç dökülmesine yol açar. C vitamini saç köklerini uyarır ve saç uzamasını ve tellerideki pigment üretimini düzene sokar. B12 vitamini, saç köklerini besler. Bu vitamin kırmızı et, ciğer, peynir, yumurta ve balık gibi gıdalarda bulunur.”

  • Mercimek Köftesi Tarifi

    Mercimek Köftesi Tarifi

    Mercimek Köftesi
    Malzemeler:
    2 su bardağı kırmızı mercimek
    4 su bardağı su
    1 su bardağı ince bulgur
    ½ su bardağı zeytinyağı
    1 adet orta boy kuru soğan
    1 yemek kaşığı domates salçası
    1 yemek kaşığı biber salçası
    5-6 dal taze soğan
    ½ bağ maydanoz
    1 tatlı kaşığı pul biber
    1 çay kaşığı kimyon
    Tuz
    Karabiber

    Mercimek Köftesi Tarifi
    Mercimek Köftesi Tarifi

    Hazırlanışı:
    Mercimeği suda haşlayın. Mercimekler haşlanıp, iyice yumuşadıktan sonra tencerenin içerisine ince bulguru ekleyin. Tencerede biraz su kalmış olmasına dikkat edin.

    İnce bulguru mercimeğin içerisine iyice karıştırdıktan sonra tencerenin kapağını kapatın 10-15 dakika demlenmeye bırakın.

    Kuru soğanı yemeklik doğrayın ve bir tavada zeytinyağı ile birlikte soğanlar yumuşayıncaya kadar kavurun. Soğan yumuşadığında salçaları ilave edip salçaların kokusu çıkıncaya kadar kavurup kenara alın ve içerisine kuru baharatları ekleyip karıştırın.

    Mercimek ve bulguru geniş bir kaba alın ve tavadaki harcı üzerine dökün. Bu şekilde harç kıvama gelinceye kadar yoğurun. İnce doğradığınız maydanoz ve taze soğanı da ilave edin ve hepsi birleşecek şekilde tekrar yoğurup, elinizle şekil verip servis tabağına alın.

    Dilerseniz marul yapraklarıyla süsleyebilirsiniz.

    Kaynak: Ardanın Mutfağı

  • Gözenek ölçünüz genetik miras…

    Gözenek ölçünüz genetik miras…

    Kadın – erkek pek çok kişi gereğinden daha geniş gözenekler nedeniyle pürüzsüz bir cilt görüntüsüne sahip olamıyor.
    Derimizin üzerini kaplayan gözeneklerinizin çok büyük olduğunu düşünüyorsanız ve bunların cildinizin güzel gözükmesini engellediğinden yakınıyorsanız korkmayın yalnız değilsiniz. Kadın erkek pek çok kişi gereğinden daha geniş gözenekler nedeniyle pürüzsüz bir cilt görüntüsüne sahip olamıyor. Yapabilecekleriniz ve yaptırabileceklerinizle gözeneklerinizle baş etmek mümkün.

    Derinizin üzerindeki gözenek olarak adlandırdığımız küçük açıklıklar, yağ ve ter bezlerinin üretimlerini derinin üst tabakasına ulaştıran kanallardır. Bu gözenekler sayesinde derimizin üst tabakası nemlenir ve ter atılımı gerçekleşir. Deri sağlığımız için gerekli olan bu kanalların temiz kalması ve açık olması şart, gereğinden fazla geniş olması ise istenilmeyen bir durum.

    Gözenek ölçünüz genetik miras…

    Gözeneklerinizin ölçüsü aslında genetik olarak kodunuzda var. Çocukluk yaşlarında gözenekler gelişmeye başlıyor ve ergenlik döneminde belirgin genişleyerek erişkin ölçüsüne ulaşıyorlar. Her bir gözeneğinizin çevresinde bir kollajen yumağı var. Yaşla birlikte kollajeniniz azaldıkça bu kollajen lifler gözenekleri eskisi gibi sıkı tutamıyor ve genişleme meydana geliyor. Özellikle kadınlarda menapoz sonrası bu durum çok daha belirgin hale geliyor.

    Önce temizlik…

    Gözeneklerinizin açık kalabilmesi için derinizin temizlenmesi çok önemli. Her gece düzenli derinizi kurutmayacak PH sı dengeli bir temizleyiciyle yüzünüzü temizleme alışkanlığı önemli. Asla makyajla uyumamak gerek. Yüzünüzü kurutucu veya aşırı soyucu peelingler yağ bezlerinin daha çok çalışmasına neden olduğu için sık aralıklarla kullanılmamalı. Derinizin neminin sağlanabilmesi için yeterli su tüketimi şart. Bunun için günde 2 lt su içmeniz iyi bir başlangıç.

    Ya kremler…

    Gözeneklerin küçültülmesi için vitamin A dan elde edilen retinollu kremler tavsiye edilir. Bunlar kişiyi güneş hasarına hassas hale getirdiği için aksi doktor tarafından önerilmediği takdirde geceleri kullanmanız tavsiye edilir. Düzenli kullanımda gözeneklerin daraldığı ve yeni deri ve kollajen gelişiminde artış görülür. Bu kremleri tercih ederken mutlaka bir dermatolog veya plastik cerraha danışmakta fayda olur.

    Profesyonel cilt bakımları…

    Sıkarak yapılan cilt temizliği ve bakımlardan uzak durun. Teknolojik cilt bakım cihazları artık vakumla temizliği sağlayıp ardından da püskürtmeyle besleyici ve nemlendiricileri deri altına ulaştırıyor. İlk kez cilt bakımı yaptırırken yeterli temizliğe ulaşmak için hafta da bir kez den 3-4 kez yaptırmanız yeterli olur. Ardından aynı seviyeyi korumak için cilt tipinize göre ayda veya iki ayda bir cilt bakımı önerilir. Kullanılan cihazların ve solüsyonların önemli olduğunu söylemeye gerek bile yok tabi ki. Bu bakımlar siyah nokta dediğimiz tıkanmış gözenekleriniz tekrar açılmasına ve temizlenmesine yardımcı olacaktır. Unutmayın içi dolu ve ağzı tıkanık olan bir gözeneği küçültemezsiniz.

    Gözeneklerimizi daraltalım…

    Temizlik sonrası artık gözenekleri küçültmek için yapılacak işlemlere hazırız demektir. Bu noktada gözeneklerinizi daraltırken yaşınıza göre kollajen dokunuzu arttırmaya da çalışmakta fayda var. Yetersiz kollajen gözenekleriniz kolayca tekrar gevşeyip açılması anlamına gelecektir. Gözenek tedavisi kullanılabilecek pek çok yöntem var; bunlardan bir kısmına bakalım beraberce:

    Karbon peeling: Bu yöntem yüze sürülen karbon partiküllerinin Q switch denilen bir lazerle ortadan kaldırılmasıdır. Temizlenmiş gözeneklerin iç duvarına giren karbon partiküllerinin lazer enerjisi ile mikro düzeyde patlatılması sonucu gözenek duvarları birbirlerine hasarlanarak yaklaşır. Sonuç gözenek boyutunda küçülmedir. Ağrısız bu yöntemde, günlük yaşantıya hemen dönülür ve haftada bir toplamda 4-6 seans önerilir.

    Diamond peeling: Elmas uçlarla mikro düzeyde bir tıraşlama işlemi olan diamond peeling de alt tabakalara zarar vermeden sadece derinin en üst tabakası törpülenir. Böylelikle genişlemiş olan gözenek ağızları daralarak yeniden alttaki deriden gelişir. Bu da ağrısız bir yöntemdir, yaklaşık 2-3 saatlik kızarıklık olabilir. Her hafta bir kez yapılan bu uygulamada sonuçlar birinci seansla izlenmeye başlanır; toplamda 4-6 seans uygulanır.

    Fraksiyonel Lazer: Yeni nesil ultrapulse veya superpulse fraksiyonel lazerler yanık hasarı yaratmadan deri de bir yenilenme sağlar. Hem gözenekleri daraltırken hem de çevresindeki kollajen gelişimini arttıran bu uygulama gözenek tedavisindeki en etkin yöntemdir. Yüzeyi tamamen alan ve yüzeyde hasar bırakmayan iki değişik tipi mevcuttur ve ihtiyacınıza göre plastik cerrah veya dermatolog unuz tarafından buna karar verilmelidir.Ağrısız yaklaşık 30 dk lık bir uygulama sonrası 1-3 günlük iyileşmeye ihtiyaç vardır. Yani çalışanlar için Cuma günü yaptırıp Pazartesi işe gitmek mümkün olur. Yirmi günde bir 2-3 seans çoğu kişiye yeterlidir.

    (PROF. DR. REHA YAVUZER / AKŞAM GAZETESİ)

  • Ön Sevişme Hakkındaki Gerçekler

    Ön Sevişme Hakkındaki Gerçekler

    Ön Sevişme Hakkındaki Gerçekler… Kama Sutra kurallarına göre erkek; ilişkiye geçmek için kesinlikle aceleci davranmamalı. Önce eğlenceli bir konu hakkında konuşmalı, hatta bir iki kadeh hafif bir içki içmeliler. Hatta akabinde birlikte şarkı söylemeli ya da dans etmeliler. Sıcaklık yükselmeye başlamalı… Modern zamanlarda; hızlı yaşıyoruz. Şimdilerde birbirimize dokunmanın ne kadar eğlenceli olduğunu unutmuş durumdayız, İngiltere’nin en çok satan kitaplarından biri olan The Great Lover Playbook’un yazarı Lou Paget; “Ön sevişmeye yeterli zaman ayrılmıyor” diyor ve ekliyor, “Seks artık fast food yemek gibi oldu. Bir an önce sonuca ulaşmak istiyoruz.”

    Ön Sevişme Hakkındaki Gerçekler

    Jinekolog Dr. Ayşe öz ise “iyi bir ön sevişme, hoş bir seksi tam bir fenomene dönüştürebilir” diyor ve ekliyor; ” Kanınız daha hızlı akmaya başlar ve vücudunuz hassaslaşır. Kolunuza hafifçe dokunması bile sizi tahrik edebilir.” Hiç şüphesiz, kadınların yüzde 80’i ön sevişmeyi ne kadar uzun tutarlarsa orgazmı da o oranda garantilediklerini söylüyor. Aşağıdaki ön sevişme raporunu okuyun; şaşırtıcı buluşlar, uzman tavsiyeleri ve kendinizle ilgili keşifler sizi daha ciddi bir aşka götürecek…

    Ön Sevişmenin İdeal Süresi Nedir?

    10-20 dakika

    Kadın ve erkek üzerinde; ön sevişmenin ne kadar sürmesi gerektiğiyle ilgili bir araştırma yapıldı. 26 yaşındaki Jale; “ön sevişme sırasında kafamdaki tüm düşünceleri en aza indirgeyebiliyorum. Onun hemen işini bitirmek istediğini düşünmek ya da öyle hissetmek istemiyorum” diyor. Peki ya erkeklere göre?- 30 yaşındaki Mehmet; “Bazen üç dakika içinde her şeyi bitirmek istiyorum” diye itiraf ediyor ve ekliyor; “Ama sonra birbirimizin vücuduna ne kadar uzun süre odaklanırsak o kadar güzel bir seks yaşadığımızı ayırt ediyorum. En az 15 dakikamı ön sevişmeye ayırmam gerektiğini biliyorum. Bir kadını mutlu etmek bir tür ego tatmini aynı zamanda.” Belki de sırf bu yüzden erkeklerin yüzde 30’u ön sevişmenin yarım saat uğraşmaya değdiğini düşünüyor. Üzgünüz ama bu yüzde 30’luk kesimin telefon numaralarını size veremeyeceğiz!

    – “Bazı kadınlar sekste aradıklarını bulamadıkları için ön sevişmenin çok daha uzun sürmesini isteyebiliyorlar” diyor The Best You’ll Ever Have kitabının yazarlarından Shannon Mullen ve ekliyor; “Miktar için değil, kalite için çabalıyorlar olsa gerek!” 35 yaşındaki Selin ise “Manzaralı yoldan gitmek her zaman kısa yoldan gitmekten daha eğlencelidir. Ancak bazı geceler kısa yolları da tercih edebilirsiniz” diyor.

    Ön Sevişme Hakkındaki Gerçekler
    Ön Sevişme Hakkındaki Gerçekler

    Kadınların En Hoşuna Giden Ön Sevişme Taktikleri

    Evet; kadınlar ne tarz bir ön sevişmeyle çılgına dönerler? Yüzde 31’i boyunlarının ve omuzlarının öpülmesinden çok hoşlanıyorlar. Bunu yüzde 19 ile oral seks, yüzde 11 ile mastürbasyon takip ediyor. “Bir kadının kulak memesiyle omuzlarının arası tam anlamıyla bir tahrik bölgesidir” diyor The Great Lover Playbook kitabının yazarı Lou Paget ve ekliyor; “Sinir uçlarının yoğunluğundan dolayı, bu bölge oldukça hassastır.”

    Hiç kimsenin kaygılarının dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin. 28 yaşındaki Ceren; “Eşim kalçalarıma dokunduğu zaman utanıyorum” diyor ama köprücük kemiğine dokunduğu anda inanılmaz bir zevk alıyormuş.

    Biz kadınlar; bize tapılmasından hoşlanıyoruz. Tek sorun erkeklerin ilişkiye girme isteği. Shannon Mullen ise “Erkekler hemen genital bölgeye yoğunlaşıyor. Çünkü vücudumuzda dokunmayı en sevdikleri nokta orası. Partnerleri için de durumun aynı olduğunu sanıyorlar” diyor.

    Erkekler belki de yetiştirilişlerinden dolayı kadınlar kadar hassas bir vücuda sahip değiller diye düşünüyor, Newyork Center of Human Sexuality Başkanı Marian Dunn. “Erkek çocuklarıyla top oynayıp güreşirken, kız çocuklarını kucağımıza alır okşarız. Dolayısıyla erkekler yetişkin oldukları zaman, seks sırasında en hassas bölgelerine dokunulmasını isterler, başka şeylerin de hoşlarına gidebileceğini hiç düşünmezler” diye de ekliyor.

    31 yaşındaki Can ise kendi teorisini açıklıyor; “Erkekler keşfe çıkmaktan hoşlanırlar. Aşağıdaki bermuda üçgenini merak ederler. Bizi belin üst kısmında tutmanın tek yolu ne biliyor musunuz? Eteğinizi yukarı çekmek.”

    Erkekleri En Çok Baştan Çıkaran Oral Seks Yapmak Yaptırmak

    Erkeklerin en favori ön sevişme aktivitelerini listelediklerine asla inanmazsınız… Aslında inanmalısınız çünkü tamamıyla sizin düşündüğünüz gibi… 25 yaşındaki Ali diğer hemcinsleri gibi; “Sevişirken kız arkadaşımın aşağılara inmesine bayılıyorum. Doğum günü hediyesi almak gibi bir şey bu benim için” diyor. Erkekler partnerlerinin bu işin tamamıyla içinde olmalarından hoşlanıyorlar.

    “Aldıkları haz sadece fiziksel değil” diyor The Complete Idiot’s Guide To Amazing Sex kitabının yazarı Sari Locker ve ekliyor, “Erkekler kadın vücudunun tüm bölgelerinin kız arkadaşları tarafından kabul edilmesi fikrinden hoşlanırlar.” Ayrıca en fazla tedirgin olduğunuz konu olan seksi erken bitirme konusunda içinizi rahat tutabilirsiniz. Erkeklerin yüzde 78’i cinsel birleşme sırasında ara verilmesini o kadar da fazla önemsemiyor. Henüz erkeklerin oral seksten hoşlandıktan başlığının altındayken şunu da belirtmeden geçemeyeceğiz; erkeklerin yüzde 23’ü kendilerine oral seks yapılması kadar oral seks yapmaktan da hoşlanıyor.

    Buna ek olarak, daha fazla sayıda erkek en favori ön sevişme aktivitesini partnerine oral seks yapmak olarak tanımlıyor. 32 yaşındaki Raif; “Sadece tek bir bölgeye yoğunlaşmak çok güzel. Hamleler çok daha yavaş ve dolayısıyla tahrik edici oluyor. Bir anda dünyadaki her şeyi unutuveriyorsunuz” diyor.

    Ankete katılan kadınlar erkekler kadar şevkli değiller bu konuda. Sadece yüzde 5’i kendilerine oral seks yapılmasından hoşlanıyor. Ankete katılan kadınlardan biri; “Bazı erkekler yatakta öylece yatıyorlar. O yatarken siz aşağıda onu tahrik etmek için uğraşıp duruyorsunuz. O ise o anda sanki olayın bir parçası değilmiş gibi davranıyor” diyor.

    Lou Paget; “Çiftler pozisyon değiştirmeyi denemeliler. Böylece erkek olaya daha fazla dahil olabilir. Ayakta olmayı ya da oturmayı deneyin. Onu omzunuza elini koyması konusunda cesaretlendirin. Bir erkek karşısındaki kadına ne kadar fazla bakar, ona ne kadar dokunursa sekse o kadar dahil olur” diye tavsiyede bulunuyor.

    Erkekler Yönlendirilmek İstiyorlar!

    Evet; ankete katılan erkeklerin yüzde 55’i kadınların daha fazla ön sevişme direktifi vermesinden hoşlanıyor. “Detaylar çok önemlidir” diyor 34 yaşındaki Deniz ve ekliyor, “Hiçbir erkek, ne kadar olgun olup olmadığı önemli değil, garip bir şekilde kadının ne istediğini biliyor.” Ankete katılan erkek ve kadınların çoğu konuşmak yerine jest yapmayı tercih ediyorlar. “Anlatmak yerine göstermek her zaman en etkin taktiktir” diyor Shannon Mullen ve ekliyor; ” Bazen erkeklerin bazı şeyleri sizden duymaya ihtiyaçları vardır. Eğer, ‘Bu çok iyi hissettiriyor’ veya ‘Ah evet’ gibi şeyler söylerseniz, ‘birazcık sola demeniz gerektiğinde bu onda bir şok etkisi yaratmayacaktır.” 34 yaşındaki Mine için her şey sessiz olmaya bağlı. “Fısıltılar duyguyu daha canlı tutuyor ve hiçbir zaman hor görülmüyor” diyor.

    Ön Sevişmede Nelerden Vazgeçilebilir?

    Seksi canlandırma fikri gerçek hayatta pek de uygulanamıyor. Ankete katılanlara; ‘Hangi Ön sevişme aktivitesini hayatınızdan çıkarabilirsiniz?’ diye sorulduğunda nerdeyse erkeklerin yarısı ve kadınların yüzde 31’inin cevabı birlikte porno film izlemek oluyor. Bir sonraki vazgeçilebilir aktivite ise argo konuşmak… Ayrıca bazı temel aktiviteleri de küçümsememek lazım. Erkekleri en fazla heyecanlandıran ilk üç aktiviteden biri de partnerinin soyunuşunu izlemek. Ayrıca her iki cinsiyet de iyi bir öpüşmeyle heyecanlanıyorlar.
    Sadece küçük sürprizler ekleyin yeter! Lou Paget’e göre; yatakta yer değiştirmek, koltukta başlamak veya sol eliniz yerine sağ elinizi kullanmak ön sevişmeyi daha güzel kılıyor çünkü kendinizi acemi hissediyorsunuz. Acemi hissettiğinizde ise olaylar daha eğlenceli oluyor.

    ERKEKLERİN İLK BEŞİ

    1. Oral seks yapılması…
    2. Oral seks yapmak…
    3. Partnerini soyunurken izlemek…
    4. Boynunu ve omuzlarını öpmek…
    5. Dudaktan öpmek…

    KADINLARIN İLK BEŞİ

    1. Boyun ve omuz öpülmesi…
    2. Dudaktan öpmek…
    3. Belden aşağısının okşanması…
    4. Göğüslerinin ellenmesi…
    5. Oral seks yapılması..

    Kaynak: mahmure.hurriyet.com.tr

  • Badem Tatlısı Tarifi

    Badem Tatlısı Tarifi

    Badem Tatlısı Tarifi
    Malzemeler;
    5 adet yumurta – sarısı ve beyazı ayrılmış
    1 su bardağından 2 parmak eksik toz şeker
    1 su bardağından 1 parmak eksik pekmez
    1 su bardağından 1 parmak eksik tahin
    1 su bardağından 2 parmak toz badem
    1 yemek kaşığı un
    1 paket vanilya

    Şerbeti için;
    1 su bardağı toz şeker
    1.5 su bardağı su
    2-3 damla limon suyu

    Badem Tatlısı Tarifi
    Badem Tatlısı Tarifi

    Hazırlanışı;
    Bir sos tenceresinde su ve şekeri karıştırıp ocağa alın ve şeker eriyene kadar sürekli karıştırdıktan sonra kaynamaya bırakın. Şerbet kaynamaya başlayınca altını kapatın ve 2-3 damla limon suyu ekleyip soğumaya bırakın.

    Yumurta sarılarını pekmez ve tahinle kıvam alıncaya kadar iyice çırpın ve kenara alın.

    Ayrı bir kapta un, toz badem ve vanilyayı eleyin ve kenara alın.

    Yumurta beyazlarını mikserle hafif köpürene kadar çırpın, ardından yavaşça toz şekeri ekleyerek çırpmaya devam edin, karışım beze kıvamına gelince çırpmayı bırakın.

    Yumurta akları hazır olunca pekmezli karışımı ve kuru malzemeleri ekleyip spatula yardımıyla içten dışa olacak şekilde yumurta beyazlarını söndürmeden karıştırın.

    Karışımı fırın kabına döküp önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında 35- 40 dakika pişirin.

    Pişen tatlıyı dilimleyin ve şerbetini verin soğuk servis edin.

     

     

    Kaynak: Ardanın Mutfağı

  • Saç ekiminde fue yöntemi

    Saç ekiminde fue yöntemi

    Saçlı deride, iki kulak arkasındaki ense bölgesinde yer alan saç kökleri hormonal ve hastalıklara bağlı dökülmelere dirençli olduğundan dökülmezler. Saçların genetik olarak korunduğu bu bölge saç ekimi için en güvenlir donör (verici) bölgedir.

    Operasyonun ilk aşaması saçların alınacağı bölgenin lokal anestezi uygulanarak uyuşturulması işlemidir. İşlem bölgesel anestezi ile yapıldığından hasta operasyon süresince uyanık kalır, TV seyredebilir, yemek yiyebilir, gazete-kitap okuyabilir, ancak acı duymaz.

    İkinci aşamada ise bu işlem için geliştirilen özel cihazlarla saç kökleri foliküler ünite şeklinde hazır olarak çıkarılır. Diğer bir deyişle saç kökleri “tek tek” çıkartılır. Özenle yerinden çıkartılan saç kökleri steril şartlarda hazırlanmış petri kutularına yerleştirilir. Saç köklerinin alınması ile ekimi arasındaki geçen sürede çıkartılan saç kökleri çeşitli solüsyonlar ve saçın büyümesini sağlayan ilaçlar içeren bu kutularda muhafaza edilir. Kliniğimizde bu işlem için PRP (trombositten zengin plazma) ve çeşitli saç köklerini uyarıcı özel ilaçlar kullanılır.

    Üçüncü aşamada ekim yapılacak bölgeye kanallar açılır. Kanalların yönü ve sıklığı saç ekim başarısını etkileyen en önemli faktördür. Kanal boyutlarının küçük olması alınan saç köklerinin deri içine tam oturmasını sağlar. Kanalların yönü doğal saç yönleri ile paralel olmalıdır. Uygun sıklıkta ve dağılımda ekilmeyen saçlarda göze hoş görünmeyen sonuçlar doğar. Kliniğimizde bu işlem titizlikle yapılır. Daha önceki fotoğraflarınıza ve derinizin yapısına bakılarak kanallara uygun açı verilir. Bu aşamada bir diğer önemli konu ise ön saç çizginin belirlenmesidir. Saç cerrahisin başarısını iyi planlanmış bir ön saç çizgisi belirler. Çünkü iyi planlanmamış bir ön çizgi kişinin görünümünü olumsuz etkileyebileceği gibi ileriki yaşantısında psikolojisini olumsuz etkiler. Ayrıca ikinci bir tamir amaçlı saç cerrahisine yol açar. Ön saç çizgisi simetrik ve uyumlu olmalıdır. Kişinin yüz şekli ve anatomik yapısı ile orantılı şekilde olmalıdır. Ayrıca bu özelliklerin yanında saçın dökülme şekline uygun olarak belirlenmelidir. Kliniğimizde bu işlem bilimsel literatür eşliğinde ve estetik ölçümler yapılarak gerçekleştirilir.

    Operasyon sonrası

    Kliniğimizde operasyon sonrasında ekim yapılan bölgeye hiçbir şey kapatılmaz. Saçların alındığı bölgede yer alan bandaj ekim sonrası ilk gün kontrolünüzde çıkartılır. Bandaj çıkarıldıktan sonra, dışardan bakıldığında herhangi bir operasyon izi görülmez. Saçların alındığı bölgenin çabuk iyileşmesini sağlayan ve enfeksiyon gelişimini önleyecek ilaçlar reçete edilir ve kullanımları anlatılır.

    Hasta operasyon sonrası hemen evine gidebilir. İşlem sonrasında ilk 3 gün yıkama yapılmaz. İşlemden 3 gün sonra ilk yıkama işlemi kliniğimizde yapılır.

    Ekim yapılan saçlar operasyonu takiben 3-4 hafta sonra dökülmeye başlarlar. Ekilen saç kökleri zaman içinde tekrar uzamaya ve çıkmaya başlarlar. Bu süreç için 3-6 ay arasında zaman gereklidir.

    Uzm. Dr. Murat KÜÇÜKTAŞ

  • Doğum sonrası depresyon

    Doğum sonrası depresyon

    Bebek sahibi olmak ebeveynler için mutluluk ve heyecan verici olduğu kadar aynı zamanda stresli bir deneyimdir de…

    Takvim’de yer alan habere göre bu deneyimin doğum sonrası anneleri depresyona sokabildiğine dikkat çeken DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Dr. Klinik Psikolog Ayşe Bombacı, “Depresyona giren anne içine kapanıp yalnızlaşır” diyor.

    Bombacı şu uyarılarda bulunuyor: “Doğum sonrası depresyon annelik hüznüne benzeyebilir. Annelik hüznü, ağlama nöbetleri, depresif ve kaygılı bir ruh hali ile karakterizedir. 10 günden uzun sürerse, depresyona dönüşebilir. Sonuç olarak yeni doğum yapmış anneler erken teşhis ve tedaviyle mutlu hayatına geri dönebilir.”