Blog

  • Kadınlarda görünen cinsel işlev bozuklukları

    Kadınlarda görünen cinsel işlev bozuklukları

    Kadınlarda Cinsel İşlev Bozukluklarını değerlendirilirken, özellikle yaşanılan ilişkinin cinsellik dışı boyutları da göz önünde bulundurulmalıdır. Esiyle mutsuz olan, istemeden evlendirilmiş olan, eşinden psikolojik, fiziksel veya duygusal olarak şiddet gören, aldatılan, esi tarafından anlaşılmadığını hisseden ve esi ile cinsellik dışında başka bir paylaşımı olmayan, ilişkiden beklentileri karşılanmayan kadınlarda oldukça sık görülür.

    Ayrıca cinsellik hakkında tecrübesizlik,abartılmış ilk gece hikayeleri,travmatik cinsel yaşantılar,kızlık zarı ile ilgili korkutucu anlatımlar, eşler arası uyumsuzluk,değerli hissedilmeme,ilişkisel problemler gibi daha birçok neden belirtilmiştir.

    Kadınlardaki cinsel işlev bozuklukları şu şekilde tanımlanmaktadır;

    Kadında Cinsel Uyarılma Bozukluğu:
    Kadınlarda cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel birleşmenin rahat bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli olan vajinal ıslanmanın sürekli ve yineleyici bir biçimde yetersiz olması durumudur. Bu bozukluk, kişilerde sıkıntıya ya da kişiler arası ilişkilerde zorluklara neden olmaktadır.

    İnhibe Kadın Orgazmı:
    Kadınlarda orgazm bozukluğu, normal bir cinsel uyarılmayı izleyerek orgazmın sürekli olarak gecikmesi ya da yokluğu olarak tanımlanmaktadır. Orgazm sorununun daha çok çiftlerin orgazm ile ilgili bilgi ve beklentileriyle, erkeğin kendi gücünü ve performansını sorgulama tutumuyla oluşabildiği gözlenmektedir.

    Orgazm bozukluğu yaşayan bayan ise, aynı geç boşalan erkek gibi, orgazm refleksini serbest bırakma konusunda çeşitli derecelerde problem yaşamasına rağmen cinsel açıdan isteklidir.

    Kadında cinsel uyarılma bozukluğu tanısının konulabilmesi için kadınlarda rahat bir cinsel birleşmeye olanak tanıyan vajinal ıslanmanın sürekli olarak yetersiz olması gerekmektedir. Ayrıca klinisyenin, kadının yaşı, cinsel deneyimi ve aldığı cinsel uyarıların yeterliliği açısından baktığında orgazm olma yetisinin beklenenden daha az olduğu yargısına varması temeline dayanmalıdır. Bu bozukluk belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası ilişkilerde zorluklara neden olmaktadır.

    Bu bozukluğun önemli psikolojik nedenleri arasında tutucu değer yargıları, suçluluk duyguları, cinsel travmalar, yetersiz cinsel bilgi ve deneyim, duygusal hazırladığının ya da eşle olan duygusal iletişimin yetersizliği, yetersiz ön sevişme ve cinsel uyarı, eşteki erken boşalma ya da ereksiyon güçlüğü nedeniyle yetersiz cinsel birleşme süresi sayılabilir.

    Kadındaki orgazm bozukluğu, yaşamın önceki dönemlerinde yokken sonradan da ortaya çıkabilir. En sık rastlanan nedenleri arasında, eşler arası uyumsuzluk, evlilik içi sorunlar, cinsel travma, çeşitli jinekolojik ve sistemik hastalıklar, kullanılan ilaçlar, alkol ya da uyuşturucu madde kullanımı.

    Kadın cinsel uyarılma bozukluğu tüm cinsel yakınmalarla başvuran kadınlar arasında %20-35 oranında saptanmıştır. Otuz yasından sonra daha sık rastlandığı söylenmekle birlikte en çok 50-59 yasları arasında görülmektedir. Uyarılma fazıyla ilişkili işlev bozukluğu olan kadınlarda sıklıkla orgazm sorunları da bulunmaktadır ve görece mutlu evli çiftlerden oluşan bir grupta kadınların %33’ünün cinsel heyecanı sürdürmede zorluk yasadıkları bulunmuştur. Cinsel uyarılma bozukluklarının nedenleri arasında performans korkusu ve ‘kendini seyretme’ davranışı önemli bir etkendir.

    Disparoni (Ağrı bozukluğu):
    Cinsel ağrı bozukluğu, cinsel ilişki öncesi, sırasında ya da sonrası sürekli ya da yineleyici bir genital ağrının olması olarak tanımlanmaktadır. Disparoni tanısının konulabilmesi için ağrının, vajinal ıslanma eksikliğinden veya vajinismustan kaynaklanmıyor olması gerekir.

    Kadınlarda ağrı vajen girişinde hissediliyorsa etiyolojide uyarılma eksikliği, hafif bir vajinismus durumu, vajinal enfeksiyon ve bartholini kisti gibi nedenler araştırılmalıdır. Eğer ağrı cinsel birleşmenin süresi uzadıkça azalıp kayboluyorsa uyarılma eksikliğine bağlı olduğu ortaya çıkmaktadır.

    Vajinismus:
    Erkeklerde benzeri bulunmayan, kadınlara özgü bir sorun olan vajinismus, vajina girişini koruyan kaslar, herhangi bir penetrasyon girişiminde bulunulduğunda spazmodik tepki vermeye şartlanmıştır. Bu bozukluk bu yüzden cinsel birleşmeyi imkânsız kılar.

    Vajinismus, vajinanın dış üçte birindeki kaslarda birleşmeyi engelleyecek biçimde, sürekli ya da yineleyici istem dışı kasılmalar olarak tanımlanabilir. Bu bozukluk belirgin bir sıkıntıya ya da eşler arasında sıkıntıya neden olmaktadır.

    Bu kasılma istemsiz, yani kadının bilinçli kontrolü dışında gerçekleşen bir kasılmadır. Bu kasılmaya tüm bedendeki kasılmalar, bacakların kapanması, adeta bir kitlenme, korku, cinsel birleşmeden kaçınma, girişin olmayacağı inancı eşlik eder. Nadiren, cinsel birleşme olmaktadır ancak kasılma sürdüğünden, cinsel birleşme ağrılı ve sıkıntılıdır. Vajinismus, genellikle cinsel yaşamın, daha doğrusu cinsel birleşme denemelerinin başlamasıyla birlikte, çok daha seyrek olarak ise jinekolojik muayene, kürtaj, zorlu ya da komplikasyonlu geçen doğumlardan veya benzeri deneyimlerden sonra gelişmektedir.

    Bu sorun kadının hem kendi kadınlığında eksiklik olduğunu düşünmesine hem de eşine karşı suçluluk hissetmesine neden olur. Erkek de, eşine karşı öfke duyabilir, ya da istenmeme, reddedilme olarak yaşadığı için kırgınlık, ereksiyon güçlüğü yaşayabilir. Bazen eşlerin bekaret konusunda şüphe duymalarına neden olabilir. Sıklıkla adli olaylara, boşanmaya, tecavüz girişimi ya da fiziksel şiddet davranışlarına neden olur.

    Cinsel İstek Azlığı:
    Genel olarak, kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Hatta ülkemizde, kadınlar arasında en sık görülen cinsel işlev bozukluğudur. Bunun en temel nedeni, cinsellik ile ilgili mitlerin yaygınlığıdır. Toplumumuzda, cinselliğin, yalnızca erkeklere özgü olduğu, erkeklerin cinselliği istemeye, ondan zevk almaya ve doyuma ulaşmaya hakkı olduğu şeklinde yaygın bir inanç bulunmaktadır. Bu inanca göre, cinsellik kadınlar için bir “haz” ve “doyum” aracı değil bir “görev” dir .

    Genel isteksizlik yaşayan bayan, aynı ereksiyon sorunu çeken erkek gibi genel uyarıma tepki vermez, yani ıslanma ve genital vazokonjesyon belirtilerini göstermez.

    Tedavisi var mıdır?

    Öncelikle ilk değerlendirme için cinsel işlev bozuklukları konusunda deneyimli bir jinekoloji uzmanına başvurulmalıdır. İlk değerlendirme sorunun psikolojik, ilişkisel, duruma bağlı ya da fiziksel kaynaklı olup olmadığını ayırma açısından oldukça önemlidir. Cinsel İşlev Bozukluklukları fizyolojik bir neden bulunamadıysa Cinsel Terapi yöntemi ile tedavi edilebilmektedir.Cinsel terapi, cinsel soruna (cinsel işlev bozukluğu) odaklı psikoterapötik yaklaşımlar içerir. Bilgilendirme, yanlış inanışları düzeltme amaçlanır. Her cinsel işlev bozukluğuna özgü özel teknikler öğretilir. Süresi, ortalama 1-4ay arasında olmaktadır. Çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilmesine karşın, haftada en az bir görüşme yapılması idealdir.

    Uzm.Psk.Damla KANKAYA

  • Kontrolsüz diyet sebep oluyor

    Kontrolsüz diyet sebep oluyor

    Dermatolog Uzm. Dr. İlkay İçke, siğillerin halk sağlığı açısından tehdit oluşturduğunu bu nedenle farkındalığın arttırılması gerektiğini söyledi. Kansızlık, beslenme bozukluğu, kontrolsüz diyet, aşırı yorgunluk, stres, düzensiz uyku, bağışıklık sisteminin bozulması gibi sebeplerin siğile neden olabildiğini ifade eden Dr. İçke, özellikle okul çağındaki çocuklarda ve genç erişkinlerde görüldüğünü kaydetti.

    Dermotoloji Bölümünden toplumda özellikle okul çağındaki çocuklar ve genç erişkinlerde görülen siğillerin, bulaşıcı olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. İlkay İçke, “Kişinin kansızlık, beslenme bozuklukları, kontrolsüz diyetler, aşırı yorgunluk, stres, düzensiz uyku bağışıklık sisteminin bozulması, bağışıklığı baskılayan hastalık veya ilaç alımı, alerjik kişilerde, çok eşlilerde (genital siğillerde) bulaşma riskini yükseltmektedir” dedi.

    Siğil (Verruka) oluşumundan HPV Virüsü yani insan papiloma virüslerinin sorumlu olduğunu belirten Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Dermatoloji Bölümünden Uzm. Dr. İlkay İçke, “Deriden deriye temas ve deri bütünlüğünü bozan travmalar oluşumunu kolaylaştırır. Okul ve spor salonları gibi kalabalık ortamlarda hatta aynı evi paylaşan kişilerde bulaşma kolay olmaktadır. Ayrıca etle uğraşanlarda, HIV/AIDS ile enfekte, organ nakli geçirmiş kişilerde oluşma riski de yüksektir” ifadelerini kaydetti

    O siğiller kanser türüne dönüşebilir

    Daha çok el ve ayaklarda, genital bölgede görülmekle birlikte vücudun hemen her yerinde siğillere rastlanabileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. İlkay İçke, “Siğiller, kozmetik bir sorun olabildiği gibi çok kalınlaşan lezyonlar, ağrı ve hareket kısıtlılığına da sebep olabilir. Cinsel yolla bulaşan anogenital siğiller ileriki dönemlerde bazı kanser türlerine dönüşebileceği için insan sağlığı açısından oldukça önem taşımaktadır. Tedavide, siğilin tipine, bulunduğu yere ve büyüklüğüne göre çeşitli topikal ilaçlar, kriyoterapi, elektrokoter, lazer, cerrahi gibi yöntemler uygulanmaktadır” şeklinde konuştu.

    Farkındalık arttırılmalı

    Yayıldığında tedavinin daha uzun sürdüğünü ve siğilin fark edilir edilmez doktora başvurulması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. İçke, “Hem kişinin sağlığını hem de temasla bulaşma riski nedeniyle hepimizi ilgilendiren bu sorunun, halk sağlığı açısından farkındalığını arttırmak önemlidir. Siğili olan kişinin tedavi olana kadar havuz, hamam, kaplıca kullanılmaması, el ve ayaklarda olduğunda başkasına ait ayakkabı, kalem gibi ortak kullanım gereçlerini kullanılmaması, genital bölgede şüpheli bir lezyon olduğunda dermatoloğa görünülmesi, partnerin korunmasına yönelik önlemler alınması, siğillerin koparılmaması ve kesilmemesi alınabilecek önlemlerdir” dedi.

  • Anne sütünün 10 önemli faydası

    Anne sütünün 10 önemli faydası

    Özellikle ilk 6 ayda yeterli kilo alan bebekte anne sütü dışında hiçbir ek gıdaya da gerek olmuyor. Anne sütünün en önemli etkilerinden biri, anne ve bebek arasındaki bağı güçlendirmesi. Bu nedenle doğumdan hemen sonra bebeğin anne memesiyle tanıştırılması en kısa zamanda sağlanmalı. ‘Bebek anne sütü ile beslenmeye ne kadar erken başlarsa, anne sütü de o kadar hızla gelecektir’ diyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ülkü Tıraş, 1-7 Ekim Dünya Emzirme Haftası öncesinde anne sütünün 10 yaşamsal öneme sahip faydasını anlattı.

    Obeziteyi önlüyor

    Emzirmenin başlangıcındaki ön sütün içeriği ile emzirmenin sonundaki ard sütün içeriği birbirinden farklı oluyor. Ön sütte protein, ard sütte de yağ oranı yüksek oluyor. Bu da bebekte doygunluk hissi sağlayarak obeziteyi önlüyor. Anne sütü prematüre doğan bebek için en uygun komposizyonda oluyor. Bu sayede prematüre bebeğin yeterli kilo almasını sağlıyor.

    Ciddi enfeksiyonlardan koruyor

    Anne sütü birçok mikro organizmaya karşı öldürücü etkiye sahip.  İçerdiği özel enzimler sayesinde bebeklere doğal bağışıklık sağlıyor. Bu sayede annenin geçirdiği kızamık, kızıl ve suçiçeği gibi hastalıklara karşı ilk 9 ay bebeği koruyor.

    Alerjik hastalıkları önlüyor

    İlk günlerde gelen anne sütüne kolostrum deniyor. Bu süt bebeğin birçok hastalıklara karşı korunmasını sağlıyor. Yararlı bakteriler bu sütte olgun süte göre çok daha fazla oluyor. Bebeğin yararlı bakterilerle bağırsağın kaplanmasını sağlıyor. Bu sayede alerji yapabilecek maddelerin emilimini engelliyor.

    I.Q. puanları daha yüksek oluyor
    Anne sütü alan bebeklerin ortalama I.Q. puanları diğerlerinde daha yüksek oluyor. “Özellikle prematüre bebeklerde bu durum daha belirgin görülüyor.” diyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ülkü Tıraş sözlerine şöyle devam ediyor: “Nedeni tam olarak saptanamamakla birlikte uzun zincirli yağ asitlerinin etkisi olduğu düşünülüyor. Bu konuda çok sayıda çalışma mevcut olup en yeni çalışma Yeni Zelanda’da yapılmış. 1000 üzerinde birey üzerinde yapılan ve bu bireylerin 18 yıllık incelenmesinden oluşan çalışmada, anne sütüyle beslenmiş olanların hem zeka seviyeleri hem de öğrenim hayatındaki başarılarının daha yüksek olduğu tespit edilmiş.”

    Büyüme faktörlerini etkiliyor

    Anne sütünün içeriğindeki çeşitli büyüme faktörleri bebeğin bağırsak ve beyin gibi birçok organ gelişiminin daha iyi olmasını sağlıyor. Bu gelecekteki bebeğin hayatını etkileyen en önemli özelliklerinden birini oluşturuyor.

    Böbreklerine ek yük oluşturmuyor

    Kolostrum bağırsak hareketlerini de hızlandırarak ilk dışkı çıkışını kolaylaştırıyor. Mikroorganizmalara karşı daha yoğun koruma faktörü içeriyor. Ozmoloritesi daha düşük olduğu için böbrekleri de koruyor.

    Meme kanserine yakalanma riski düşüyor

    Bağışıklık sistemini güçlendiren, enfeksiyon hastalıklarından koruyan anne sütünün bir diğer mucizesi; anne sütüyle beslenen kız çocuklarının ileride meme kanserine yakalanma risklerinin nispeten daha düşük olması. Aynı zamanda emziren annelerde de meme kanserine yakalanma oranı daha düşük oluyor.

    Psikolojik destek sağlıyor

    Anne sütü her an hazırdır ve zaman kaybetmeden bebeğin ihtiyacı olduğunda sunulabiliyor. Böylelikle bebeğin gereksinimi olduğu anda hazır olduğu için bebek daha az ağlıyor. Anne sütü ayrıca anneyi daha çok yanında bulan bebek için psikolojik destek ve bağlanmada da önemli role sahip. Ayrıca annenin hem kendisine hem de bebeğine daha fazla zaman ayırmasını sağlıyor.

    Ağız temizliğinde etkili oluyor

    Bazı bebekler özel nedenlerle anne yanında olamayabiliyor. Bu durumlarda annenin sütü sağılarak bebeğe veriliyor. Özelikle yoğun bakım sürecinde olan prematüre bebek ağızdan beslenemese bile ağız temizliğinde anne sütünün kullanılmasının çok yararlı olduğu gözlemlenmiş.

    Hazımsızlığa bağlı sorunları engelliyor

    Bebeğin ihtiyacı olan protein, yağ, demir ve vitamin gibi her türlü besin öğelerinden zengin olan anne sütü vücutta  daha kolay hazmediliyor. Anne sütünün tamamına yakınının  sindirildiğini belirten Dr. Ülkü Tıraş, “Bu sayede anne sütü alan bebeklerde kabızlık, ishal ile kolik tarzında hazımsızlık nedeniyle oluşan karın ağrıları az görülüyor. Anne sütü ile beslenen bebeklerde ayrıca diş eti hastalıkları, diyabet demir eksikliği anemisi, pişikle ilgili cilt hastalıkları çok daha az görülüyor. “ diyor.

    Süt gelmeyecek stresine girmeyin

    Doğumdan hemen sonraki dönemde anne sütü stresi, sütün gelmesini engelleyebiliyor. “Özellikle prematüre doğan bebeklerde anne sütü gecikebiliyor, bu beklenen bir durum.” diye konuşan Dr. Tıraş, “Bu durum sizde strese yol açmamalı. Bebek ne kadar küçük olursa olsun annesinin sütü geldiği zaman tolere edildiği gösterilmiş. Çünkü prematüre bebeği olan annenin sütü bebeğinin haftasına uygun olarak üretiliyor.” Şeklinde konuşuyor.

     

    kaynak: ntv.com.tr

  • Ciğer sarma tarifi

    Ciğer sarma tarifi

    Amasya yöresinin lezzetlerinde olan ciğer sarma tarifi farklı lezzet arayanlar için…

    Ciğer sarma tarifi

    Malzemeler:

    1 takım kuzu ciğeri (tavla zarı şeklinde doğranmış olmalı)
    1 adet kuzu gömleği (iç yağ)
    3 yemek kaşığı zeytinyağı
    1 su bardağı pirinç
    Yarım demet maydanoz
    Yarım demet taze nane
    6-7 adet taze yeşil soğan
    2 çay kaşığı tuz, karabiber
    2 çay kaşığı kırmızı biber
    2 su bardağı su
    1 adet yumurtanın sarısı

    Yapılışı:

    1 su bardağı pirinci sıcak suda 30 dakika bekletin.
    Kuzu ciğerlerini ince ince doğranmış taze soğanla birlikte zeytinyağında 5 dakika kadar kavurun.

    Suda bekleyen pirinci süzüp kavrulan ciğerlerin üzerine ilave edin. Karabiber,kırmızıbiber ve tuzu serpiştirip 5-6 dakika daha kavurun. 1su bardağı sıcak su ekleyin.

    Orta ısılı ateşte pirinç suyunu çekinceye kadar pişirin, pirincin diri kalmasına dikkat edin. Maydanoz ve naneyi de incecik doğradıktan sonra pilava karıştırarak soğumaya bırakın.
    Kuzu gömleğini ılık suyun içinde bekleterek gömleğin açılıp yumuşamasını sağlayın.

    Açılan kuzu gömleğinden avuç içinden biraz büyük parçalar kesin. Her parçayı küçük bir kaseye, kenarlarından taşacak şekilde yerleştirin. Hazırladığınız ciğerli, pirinçli içten koyup üzerine hafifçe bastırın.

    Kasenin kenarlarından sarkan kuzu gömleklerini pilavlı için üstüne doğru kapatıp bohça şekli verin.

    Son olarak, kaseleri fırın tepsisine ters çevirerek, sıralayın. Bütün kuzu gömleklerine aynı işlemi uygulayıp tepsiye yerleştirin.

    Üzerlerine fırçayla yumurta sarısı sürüp, 1 su bardağı suyu tepsiye gezdirin. 10 dakika önceden ısıtıp 180 dereceye ayarladığınız fırında ciğer sarmalarını altın sarısı oluncaya kadar, en az 25-30 dakika pişirin ve sıcak sıcak servise sunun.

  • Çocuğunda reflü olan annelere 10 öneri

    Çocuğunda reflü olan annelere 10 öneri

    Çocuklarda çok sık rastlanan mide içeriğinin yemek borusuna geri gelmesi hali olan reflü, bebeklerde 1’inci aydan itibaren görülmeye başlıyor. Kusmaya neden olan sorun, hem çocuğun hem de anne-babanın yaşamını önemli ölçüde etkiliyor.

    Bebeklerde beslenme hataları nedeniyle reflü olabileceğini söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nermin Tansuğ, “Anneler özellikle bebeklerin beslenmesini desteklemek ve sabaha kadar uyumalarını sağlamak için yatmadan önce veya uykuda bebelerini beslerler. Ancak bu reflüyü artırır. Bu nedenle yapılmamalıdır. Özellikle reflüsü olan bebekler ve çocuklar son öğününden iki saat sonra yatırılmalıdır” diyor.

    Doç. Dr. Nermin Tansuğ reflüsü olan bebekler için annelere şu önerilerde bulunuyor:

    – Öncelikle beslenme şekli ve çevre koşulları düzeltilmelidir. Reflü tanısı alan çocukta yatak başı 30 derece kadar yükseltilmelidir. Özellikle sol yan pozisyonda yatırılmaları reflüyü azaltır.

    – Reflüsü olduğundan şüphe edilen bebeklerin beslenmesinde dikkat edilecek nokta, kusmalar nedeniyle bebeğin normal koşullarda beslenmesini sürdürememesidir. Bu nedenle bebek çok yakından takip edilmeli düzenli olarak kilo artışı izlenmelidir.

    – Az miktarda, sık sık beslenmelidir. Her beslenmeden sonra gazı çıkarılmalıdır.

    Bebeklerin yalancı emzik kullanmaları da reflü tedavisinde faydalı olabilir. Emzik bebekte tükürük salgısını ve bağırsak hareketlerini artırarak reflü olasılığını azaltır.

    – Anne sütü ile beslenen bebeklerde reflü belirtileri daha az görülür. Verilen besinlerin koyulaştırılması ya da keçi boynuzu tozu katılmış özel mamalar kullanılabilir.

    – İnek sütü alerjisi varsa diyetten inek sütü çıkartılmalıdır.

    – Pasif sigara içimi de reflüyü arttırır. Bu nedenle evde sigara içilmemelidir.

    – Büyük çocuklarda reflüyü arttıran çikolata, aşırı yağlı baharatlı, acılı, ekşili cips, ketçap, mayonez, hardal, soğan, sarımsak gibi gıdalar, asitli gazlı içecekler yasaklanmalıdır.

    – Öğün miktarları küçük tutulmalı, ideal vücut ağırlığı korunmalı, akşam yemekleri yatmadan en az 2 saat önce yenmeli, yemeklerden sonra en az 1 saat yatar pozisyon alınmamalıdır.

    – Öğün miktarları küçük tutulmalı, ideal vücut ağırlığı korunmalı, akşam yemekleri yatmadan en az 2 saat önce yenmeli, yemeklerden sonra en az 1 saat yatar pozisyon alınmamalıdır.

    Reflü hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçların yemek borusu kapakçığının basıncını artırarak, mide içeriğinin yemek borusuna kaçışını önlediğini belirten Dr. Tansuğ, “İlaçlar, mide boşalmasını kolaylaştırır, mide asidini nötralize eder veya azaltır. İlaçla tedaviye yanıt alınamadığı geçici solunum durması, ani bebek ölümü tehdidi gibi ciddi belirtiler varsa, darlık gelişmişse, doğuştan kalp hastalığı veya zeka özürlü çocuklarda ender olarak cerrahi tedavi uygulanabilir” şeklinde konuştu.

  • Ekonomik diyet için ipuçları

    Ekonomik diyet için ipuçları

    Diyetisyen Gülay Kızıl, sanılanın aksine diyet yapmanın lüks olmadığını ve doğal besinlere ulaşmanın artık çok kolay olduğunu belirterek, kişinin ekonomik durumuna göre hazırlanan diyet programlarıyla sağlıklı bir yaşam sürdürmenin mümkün olabileceğini kaydetti.

    Özel Bağlar Hastanesi’nden Diyetisyen Gülay Kızıl, ekonomik bir diyet için ipuçlarında bulundu. Doğal besine ulaşmanın artık hem çok daha kolay hem de çok daha ekonomik olduğunu anlatan Kızıl, “Danışanlarıma liste hazırladığım zaman onların ekonomik, sosyo-kültürel özelliklerini göz önünde bulundurarak listeleri hazırlarım. Ekonomik bir diyet de gelir düzeyi orta olan birini ele alacak olursak haftanın birkaç günü et, balık, tavuk tüketilmesini ön görürüm fakat kişinin durumu buna müsait değilse protein açığını kapatabileceğimiz seçenekler her zaman vardır. Kurubaklagil, süt, yoğurt, peynir de bu seçeneklere örnek olarak verilebilir. Bunun dışında meyve ve sebze olarak tropikal ürünleri tercih etmem, rahatlıkla manavda markette bulabileceğimiz meyve ve sebzeleri yazarak temin olayını biraz daha kolaylaştırırız” dedi.

    “İthal ürünler diyette olmazsa olmaz bir kural değildir”

    Diyet programlarında bazen ithal ürünler kullanıldığını anımsatan Kızıl, “Bu ürünlere bazen diyette ve supplementlerde yer veririz. Bu diyette olmazsa olmaz bir kural değildir. Kişinin durumuna göre ve damak tadına göre eklediğimiz zamanlar olur ama ithal ürünlerin olmadığı bir diyet verimsiz olur gibi bir tanımlama ve yaklaşımda yanlış bir yaklaşımdır ve ekonomik diyetin en önemli özelliği liste oluşturulurken evinizde ne var dolabınızda ne var diye geri bildirimler alarak listeleri planlarız. Ara öğünü de ekstra bir gider olarak görmemek gerekir. Toplum olarak zaten bir kere atıştırmayı çok seviyoruz. Ara öğün dediğimiz şey de sağlıklı atıştırmalıklardır. Bu kimi zaman bir porsiyon meyve, bir bardak süt, 5-10 tane badem olabilir. Çoğu zaman danışanlarımın ara öğünlerini planlarken yanlarında taşıyabilecekleri, ekonomik olan alternatifleri seçerim. Örnek vermek gerekirse ara öğüne kefir yazdığım zaman bunun sürekli marketten alınmaması gerektiğini vurgularım. Evde nasıl kefir nasıl mayalanır tarifini veririm. Daha sonra cam kavanozlarda muhafaza ederek de gün içerisinde yanlarında taşıyabiliyorlar. Tıbbi anlamda beslenmesi gereken özel hastalıklarda, onkoloji hastalarında, sindirim sistemi hastalıklarında bu ürünleri kullanmak kaçınılmaz olabilir. Ben kilo kontrolünde bu tür mamaları hiçbir şekilde önermiyorum ve diyetimde de yer vermiyorum. Diyette gıdaları birbirinin yerine kullanabilmek de çok önemli. Mesela Çiya tohumunu genelde sütlü tatlı yapımında kullanırız, OMEGA3 yönünden de çok zengin bir besindir ama OMEGA3’ün tek kaynağı değil. Bunu kullanamayanlar için de semiz otuyla salata yaptırma şansımız olabiliyor. Çölyak hastalarının glutensiz beslenmesini diyetisyenler olarak genelde ön görürüz ve glutensiz beslenmeyi gerektiren gıdalar olabildiğince pahalıdır. Bu tür danışanlara glutensiz ekmeği dışarıdan aldırmak yerine kendileri evde özel yapacakları glutensiz ekmeğin tarifini oluşturup ve diyetlerine ekleyebiliriz. Bu şekilde çok daha ekonomik bir seçenek sunmuş oluruz” diye konuştu.

     

    Kaynak: timeturk.com

  • İlişkilerde yaş farkı ne kadar olmalı?

    İlişkilerde yaş farkı ne kadar olmalı?

    Uzun süren bir ilişkiniz olsun istiyorsanız aranızdaki yaş farkı gerçekten büyük önem taşıyor.

    Amerika’nın Atlanta eyaletindeki Emory Üniversitesi ‘nin yaptığı araştırmanın sonucu aslında pek de şaşırtmıyor. Tahmin edildiği gibi bilim de çiftler arasındaki yaş farkının çok olmamasından yana.

    3 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, ne kadar yaş farkı olursa boşanmaya da o kadar yakın oluyorsunuz. Aranızdaki yaş farkının azalması da ayrılık ihtimalinizi azaltıyor.

    Araştırmaya göre, eğer aranızda 5 yaş fark varsa, aynı yaştaki çiftlere göre boşanma ihtimaliniz yüzde 18 daha fazla. Eğer aranızda 10 yaş fark varsa yüzde 39, 20 yaş fark varsa yüzde 95 boşanma olasılığınız var demektir.

    Çiftlerin seks hayatı da yaş farkıyla çok ilgili. Erkeklerin cinsel isteğinin azaldığı orta yaşlarda kadınların cinsel isteği ise artışa geçiyor. Araştırmanın bir diğer yanı ise ne kadar birlikte zaman geçirirseniz boşanma ihtimalinizin o kadar azalacağını gösteriyor.

     

  • Gripten korunmak için 7 saat uyuyun

    Gripten korunmak için 7 saat uyuyun

    Grip ve soğuk algınlığından korunmak için bağışıklık sistemini zayıflatacak durumlardan (kötü beslenme, aşırı alkol tüketimi, uykusuzluk ve stres) kaçınmak, kişisel hijyene özen göstermek, mümkünse kalabalık ve havalandırması yetersiz ortamlardan uzak durmak gerekiyor.

    Yeterli miktarda yüksek kaliteli protein ve sebze tüketmek, rafine şeker, işlenmiş gıda, ambalajlı meyve suyu, alkol ve tütün ürünlerinin kullanımından kaçınmak da hastalığa yakalanma riskini azaltıyor.

    7 SAAT UYKU, YARIM SAAT YÜRÜYÜŞ

    Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Demet Yalçın, ayrıca günde en az yedi saat uyumanın ve yarım saat açık havada yürüyüş yapmanı gripten korunmada büyük önem taşıdığına vurgu yapıyor. Çünkü kronik yorgunluk bağışıklık sistemini kötü yönde etkilenmesine neden oluyor.

    ELLERİNİZİ 20 SANİYE SABUNLA YIKAYIN

    Dr. Yalçın’ın verdiği bilgilere göre, hastalıktan korunmak için alınması gereken en önemli tedbirler arasında kapalı ortamların havalandırılması, optimal oda ısısının sağlanması, yeterli kişisel alanın sağlanması, klimaların bakımlarının düzenli yapılması, kullanılan yüzeylerinin ve tuvaletlerin sık aralıklarla temizlenmesi de yer alıyor. Ayrıca ellerin sık sık, su ve sabun ile en az 20 saniye yıkanması, bunun mümkün olmadığı zamanlarda ise alkol bazlı el dezenfektanlarının kullanılması gerekiyor.

     

    ntv.com.tr

  • Uyurken Kilo Verme, Zayıflama İçin Neler Yemeli?

    Uyurken Kilo Verme, Zayıflama İçin Neler Yemeli?

    Doğru gıdalar tüketmek, yani kalorisi düşük, besin oranı yüksek yiyeceklere yönelmek kilo verme hedefinize ulaşmakta çok önemlidir. Uykuda zayıflama, kilo verme için neler yemeli? makalemizdeki gıdalar içerdiklerinden daha fazla kalori yakımı potansiyeline sahiplerdir ve siz uyurken de yağ kütleleriyle savaşıp, zayıflamanızı sağlarlar.

    Uyurken Kilo Verme, Zayıflama İçin Neler Yemeli?

    Narenciyeler (portakal, mandalin, greyfurt, limon vb), yağ yakıcı özelliği ile bilinen lif ve C vitamini depolarıdır. “Fat Free Kitchen”‘a göre, C vitamini, içeriğindeki karnitin amino asit sayesinde, vücudunuzun yağ işleme kapasitesi konusunda önemli bir rol oynar.Bu besin, yağ seyreltilmesi sürecini hızlandırır ve daha sonra vücudun bunu ortadan kaldırmasını sağlar. Metabolizmayı artırmak ve yağ yakmak için lif ve C vitamini açısından zengin turunçgiller sofranızdan eksik olmasın. Greyfurt, guava, limon, misket limonu, portakal, mandalina, papaya ve domates en bilindik narenciye çeşitlerindendir. Bu meyvelerden yapılan meyve sularını içmek de aynı işi görecektir.uykuda_zayiflama_kilo verme_icin_neler_yemeli (1)

    Baklagiller, size bitkisel kökenli yağsız protein sağlarlar. “Fat Free Kitchen”‘a göre proteinin sindirimi uzun sürer, böylece daha fazla kalori yakmanızı sağlar. Akşam yemeği için fasulye çorbası yemek ya da piyaz yemek, uyku saatlerinde kalori yakmanıza yardımcı olabilir. Önemli baklagiller arasında, mercimek, bezelye ve fasulye çeşitleri yer alıyor.

    Yine “Fat Free Kitchen”‘a göre, süt ve süt ürünleri içeren besinler de, yağ hücreleri ile savaşarak hızlı kilo vermenizde önemli rol oynarlar. Yapılan bilimsel araştırmalar, kalsiyumun yağları parçaladığı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Süt ise en zengin kalsiyum kaynaklarındandır. Yağ yakıcı özelliklerinden yararlanmak için, günlük 1,300mg 1,200 arasında tüketmek gerekir. Süt aynı zamanda, kompleks karbonhidrat deposu olan bir içecektir. Kompleks karbonhidratlar insülin seviyesini düşük bir seviyede tutmak için etkilidirler. Düşük insülin seviyesi ise metabolizma hızının artırılması ve kalori yakmaya yardımcı olur. Kaymağı alınmış süt içmek gereksiz kalori eklemeden yağ yakmanızı sağlayacaktır. Yağ yakma özelliği olan diğer kalsiyumdan zengin süt ürünleri, sert – yumuşak peynir ve yoğurttur. Gün boyu 3-4 porsiyon süt ürünü tüketerek sütün uykuda da yağ yakma potansiyelinden yararlanabilirsiniz. Kalsiyum takviyesi haplar almak, bu yiyecekleri tüketmekle bir değildir, süt ürünleri ile beslenmek doğrudan metabolizma üzerinde uyarıcı etki gösterir. uykuda_zayiflama_kilo verme_icin_neler_yemeli (2)

    “New York Daily News”‘e göre, kepekli tahıllar, insülin seviyesini düşük tutan, yağ yakıcı besin öğeleri içerirler. Kepekli tahıllar, her ikiside metabolizma uyarıcı özelliğe sahip olan, karbonhidrat ve lifin mükemmel kaynaklarıdır.Kepekli tahıllar arasında, tam buğday, arpa, kahverengi pirinç, quinoa, buğday kepeği ve buğday tohumu sayılabilir. Sabah 1 kase yulaf ezmesi ile kahvaltı etmek sizi, hem uzun süre tok tutar hem de güne enerjik başlamanızı sağlar.
    Keza akşamları atıştırmalık olarak da yoğurtlu veya meyveli yulaf ezmesi tahıl gevreği tüketmek de, uyurken zayıflamanıza yardımcı olacaktır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir

     

  • Kirpik uzatma ve gürleştirme yöntemleri

    Kirpik uzatma ve gürleştirme yöntemleri

    Kirpik uzatma ve gürleştirme yöntemleri … Her kadın uzun ve gür kirpiklerin hayalini kurar. Ancak kullanılan kötü makyaj ürünleri, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, genetik nedenler ve bazı ilaçlar ya da hastalıklar sonucunda kirpikler çoğu zaman istenilen uzunlukta ve kalınlıkta olmaz. Tabii kirpiklerin sağlıklı uzaması ve daha sık olması için çözümler yok değil.

    Kirpiklerin uzamasına yardımcı solüsyonlardan vitaminlere, kaliteli maskaralardan badem yağına kadar kullanabileceğiniz ürünler ve yöntemler var.

    Öncelikle belirtelim ki, saçlarımızın doğal ve sağlıklı olması için gereken vitaminler kirpiklerimiz içinde gereklidir. Yeterli miktarda B vitamini, A ve E vitaminleri günlük beslenmeye eklenmelidir.

    Bu vitaminler saçlarınızın daha canlı görünmesini ve kirpiklerinizin daha hızlı uzamasını sağlayacaktır. Havuç, muz gibi B ve E vitamini yönünden zengin taze meyve ve sebzeler hem kirpikleriniz hem de cildiniz için oldukça faydalıdır.
    Şifalı bitki uzmanlarının kirpikler için en çok tavsiye ettiği bitkisel ürün badem yağı. Makyajdan ya da duştan sonra kirpiklerinize badem yağı sürebilir ve onları nemlendirerek kırılmalarını, koparak dökülmelerini azaltabilirsiniz.
    Cildinize uygun, kaliteli makyaj ürünleri kullanmak uzun dönemde kirpiklerin yıpranarak seyrekleşmesinin önüne geçecektir. Aldığınız ürünlerin hipoalerjenik olmasına dikkat edin. Kirpik uzatma ve gürleştirme uygun ürün kullanımı ve iyi bir bakım sonucu olacaktır bunu unutmayın.

    KİRPİK UZATMA VE GÜRLEŞTİRME YÖNTEMLERİ

    • Günde 2 defa kirpiklerinizi kirpik tarağı ya da fırçası ile tarayın. Eğer kirpik fırçası yoksa temiz bir maskara fırçası da kullanabilirsiniz. Fırçaya birkaç damla E Vitamini yağı ekleyin ya da bu yağı direkt kirpiklerinize sürün. E Vitamini yağı kirpiklerinizin dökülmesine engel olacaktır. Kirpiklerinizi her gün fırçalamak kirpiklerin uzamasını harekete geçirecek ve kirpiklerinizin daha sağlıklı, daha kalın görünmesini sağlayacaktır.
    • Kirpiklerinizi zeytinyağı sürün. Zeytinyağı saçları güçlendirmek ve saç uzamasını harekete geçirmek için kullanılmaktadır. Pamuğun üzerine bir kaç damla zeytinyağı damlatın ve hafifçe kirpiklerinize sürün. Yaklaşık 5 dakika bekledikten sonra ılık su ile yıkayın. Bu yöntemi 4 hafta boyunca ya da istediğiniz sonuca ulaşıncaya kadar uygulayın.
    • Vazelin de saç ve kirpik uzamasını harekete geçirir. Yatmadan önce kirpiklerinize sürün ve sabah uyandığınızda ılık suyla durulayın. Eğer elinizde E Vitamini yoksa vazelini kirpik fırçanıza sürüp gece yatmadan önce kirpiklerinizi bununla fırçalayabilirsiniz.
    • Günlük besinlerinizin kirpik uzamasını ve güçlenmesini destekleyecek B, D ve E vitaminleri içerdiğinden emin olun. Bu vitaminler maskara ve kirpik kıvırıcılarının vereceği zararlara karşı kirpiklerinizin güçlü olmasını sağlar.
    • Protein ve vitaminler bakımından zengin besinler tüketmeye çalışın. Balık, yumurta, soya proteini ve yoğurt gibi besinler kirpiklerinizin uzamasına yardımcı olur. Somon balığı omega 3 yağ asitleri bakımından oldukça zengindir ve güçlü tırnakların, parlak saçların, uzun kirpiklerin gelişmesine yardımcı olur.
    • Göz makyajınızı silmeyi ihmal etmeyin. Ancak silme işlemini de nazikçe yapın ve hem kirpiklerinize hem de hassas göz çevrenize zarar vermemeye özen gösterin.
    • Kirpik kıvırma aletlerini kullanmamaya çalışın. Bunların kullanımı tüm uğraşlarınıza mani olabilir çünkü kirpikleri zayıflatırlar ve kırılmalarına yol açabilirler. Ayrıca kirpikleriniz istediğiniz uzunluk ve gürlüğe ulaşana kadar maskara da kullanmamaya çalışın ya da ara sıra takma kirpik kullanın.
    • Bir parça pamuğu yeşil çayın içine batırın ve kirpiklerinize yayın. Yeşil çay kirpiklerin uzamasını harekete geçirecektir.
    • Göz kapaklarınıza nazikçe yapacağınız masaj kan dolaşımını hızlandırabilir ve bu da kirpiklerin uzamasını harekete geçirebilir. Ellerinizi temiz bir şekilde yıkadıktan sonra parmaklarınızla göz kapaklarınıza hafif hafif masaj yapın.
    • Gözlerinizi çok fazla ovalamaktan kaçının. Gözlerinizi çok fazla ovalamak kirpiklerinizin gevşemesine ve daha hızlı bir şekilde dökülmesine yol açabilir.
    • Makyajınızı temizlerken kirpiklerinizi çekmemeye özen gösterin. Bunun için de daha önce de belirttiğimiz gibi makyajınızı nazik bir şekilde ve hafif hareketlerle temizlemeniz gerekmektedir.

           KİRPİK BAKIMI HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER NELERDİR?

    • Tıpkı saç bakımına özen gösterdiğiniz gibi kirpik bakımına da özen göstermelisiniz.
    • Yağlı makyaj temizleyicileri tercih etmelisiniz. Böylece makyaj kalıntılarını kirpiklerinizden arındırmak için aşırı baskı uygulamanız gerekmeyecektir.
    • Haftada 3 defa badem yağı, zeytinyağı ve kakao yağı ile kirpiklerinize bakım yapabilirsiniz. Böylece kirpikleriniz hem nem kazanacak hem de beslenecektir. Bu yağları kulak temizleyicilerine sürüp kirpik diplerine uyguladıktan sonra fazlasını yumuşak bir mendille alıp yatağa girebilirsiniz.
    • Kirpiklerinize uygulayacağınız yağların kimyasal madde içermemesine dikkat etmelisiniz. Paketlerde TSE damgasının olmasına, belirli ve güvenilir markalara ait olmasına, kaliteli olmasına özen göstermelisiniz.
    • Kirpik bakımında kozmetik ürünler de kullanılabilir. Bu ürünler bilinen markaların ürünü olmalı, belirli kalite belgeleri olmalı, yurt dışından geliyorsa CE belgeleri ve Türkiye’de ise TSE belgeleri olmalıdır.
    • Rimel uygulaması kirpiklere zarar verebilmektedir. Bu sebeple ürünü yumuşak hareketlerle uygulamalısınız. Ayrıca rimelin kaliteli olması ve nemlendirici özelliği olması da önemlidir. Rimel de bir kuruma gözleniyorsa kullanım süresi dolmuş demektir ve kullanımdan kaçınılmalıdır.
    • Uyumadan önce makyaj kesinlikle temizlenmelidir. Kirpik bakımı adına yapılacak en önemli adım kirpiğin tamamen makyajdan arındırılıp nefes almasına izin verilmesidir.

    Kaynak: Posta.com.tr