Blog

  • En iyi sonucu alabilmek için günün hangi saatinde spor yapmalısınız?

    En iyi sonucu alabilmek için günün hangi saatinde spor yapmalısınız?

    New York Times’da yayımlanan son araştırmalar sabah erken saatlerde kahvaltı etmeden spor yapmanın kilo kaybını hızlandırdığını ve enerji seviyenizi yukarı çıkardığını gösteriyor. Aç karnına yapılan egzersizler, vücudunuzu gün boyu daha fazla yağ yakmaya da hazırlıyor.

    Yapılan araştırmada, üç gruba ayrılan katılımcıların hepsi normalde yediklerinden %50 daha fazla yağ ve %30 daha fazla kalori tüketmeye başlamışlar. İlk grup 6 hafta boyunca neredeyse hiç spor yapmamış. İkinci grup her gün kahvaltıdan sonra spor yapmış. Üçüncü grup da her gün ikinci grupla aynı egzersizleri, sabah erken aç karnına yapmış.

    6 hafta sonra spor yapmayan ilk gruptaki katılımcılar yaklaşık üçer kilo almış. Kahvaltı sonrası spor yapan ikinci gruptakiler de kilo almış, ama sadce 1,5 kilo, yani birinci grubun sadece yarısı kadar. Kahvaltı öncesi spor yapan birinci gruptakiler ise hiç kilo almamışlar!

    Erken kalkan yol alır, üstelik kilo da verir!

    Spor için en etkili saat Sabah erken, kahvaltı etmeden yapılan egzersizin etkili olmasının sebebi vücudun yağ depolarından enerji harcatması olabilir.

    Başka bir araştırmada iki gruba ayrılan katılımcılar 400 kalori yakana kadar koşmuşlar. İlk grup aç karnına koşmuş. İkinci grup ise koşmadan bir saat evvel 400 kalorilik yulaf ezmesi ile kahvaltı etmiş. Sonrasında yapılan ölçümlerde aç karnına koşanların hem koşarken hem de sonrasında daha yoğun yağ yaktıkları görülmüş.

    Bu sonuçlar aç karnına sabah erken yapılan sporun, hem spor sırasında hem de sonrasında daha fazla yağ yakmanızı sağladığını gösteriyor.

    Günışığı alın, kilo verin!

    Spor için en etkili saat Sabah erken spor yapmanın kilo kaybı için başka bir önemli faydası da günışığı.
    Aslında insan vücudunun doğal ritmi doğa ile uyumludur. Hava kararınca uyumak, aydınlanınca uyanmak ister. Bu ritme uyduğunuzda metabolizmanız düzene girer.

    Yakınlarda yapılan bir araştırma, uyandıktan sonra iki saat içinde günışığı alan kişilerin almayanlara göre, gün içinde ne yedikleri fark etmeksizin daha ince olduklarını gösteriyor.

    Sabah alarm çaldığında kapatmadan önce, yapacağınız egzersizin size uyuyacağınız ekstra yarım saatten çok daha iyi geleceğini unutmayın!

  • Seks trendleri 2017

    Seks trendleri 2017

     

    Konu 1980 sonrası çocukları. Milenyum kuşağı, milenyaller, Y kuşağı… Her önüne gelen bir isim veriyor çünkü yeni dünya düzeninin bu özgürlük düşkünlerini anlamak, giderek karmaşık hale geliyor. Bu nesil artık yerini “Salvador öpüşmesi” ne bırakıyor. Porno filmler yerlerini çoktan sosyal medya hesaplarına bıraktı. İşte, yeni dünya düzeninde seksin evrimi.

    Seks trendleri 2017

    Y kuşağı ya da milenyaller

    Son dönemlerde büyük iş yerlerinde, internette ve markaların hedeflediği kitleler içerisinde en çok lafı geçen kardeşler Milenyaller. Bruce Horovitz, X Neslinden Sonra Milenyaller. Bir Sonraki Nesil Ne Olacak? isimli kitabında açık bir biçimde tanımlamış bu kuşağı. 1980 sonrası doğan ve son doğum tarihi 2004 olan nesle, “Y Kuşağı” ya da “Milenyaller” adı veriliyor. Benim de içinde bulunduğum bu kardeşlerin belirli özellikleri var. Kalıpları sevmiyorlar. Belirli iş saatleri içerisinde çalışmaktan hoşlanmıyorlar. Özgürlük ve bağımsızlık favori kelimeleri… Bu nedenle en büyük istekleri ya bulundukları yerde yönetici olmak ya da daha da baskın olarak kendilerine ait bir iş kurmak. Doğum tarihleri 2000’lere yakın olanlar kısa ve öz konuşuyorlar. Yazı, video fark etmez, bir bilgi üzerine uzun vakit harcamayı sevmiyorlar. Konuşmalarında bile kelimelerden tasarruf etmek için bol bol emoji kullanıyorlar. (Gerçi araştırmalara göre her 5 kişiden 4’ü bu gülen suratları, yüzünü kapatan maymuncukları kullanıyor. Sadece bu kuşağa atfedip haksızlık etmeyeyim.) En büyük tüketim ortamları ve en çok sosyalleştikleri yer internet. Milenyal denilen bu kuşağın 27 milyon üyesi bulunuyor ve ülkemizin yüzde 35’ini oluşturuyorlar. Eee nesil farklılaştıkça, zevkler ve renkler de farklılaşıyor. Klasikler yerlerini yenilere doğru bırakıp seksin bildiğimiz ve alıştığımız sahnelerinden yavaş yavaş inmeye başlıyorlar. İşte bazı ana hatlar…

    seks trendleri 2017
    seks trendleri 2017

    Açık ilişkiler nesli

    Biliyorsun işte “Açık ilişki” ne demek. Önce hepimiz Facebook’un ilişki güncellemelerinden öğrendik bu kavramı. Vay efendim durumunu “Bekar” yaptı. “Son dedikoduyu biliyor musun? “In a relationship yapmış ilişki durumunuuuu…” tartışmalarının arasında bir de “Açık ilişki” kavramı ekledi sevgili Zuckerberg. Hem Face’ye hem de ilişki terminolojimize… Bunu kendi başına yapmadı elbette. Böyle bir ihtiyaç vardı ki “Open Relationship” diye bir sekme açıldı oraya. Nitekim ABD’nin en ünlü magazin ve gündem dergisi olan Rolling Stone yazarı Alex Morris; “Yeni nesil hem ikili ilişkileri hem de cinsel tercihleri ciddi şekilde gözden geçiriyor. Özel hayat, adanmışlık ve takılmak kavramları değişiyor” diyor. Röportajı içerisinde Ryan isimli bir milenyal erkek ve Lean isimli bir milenyal kadınla konuşuyor. Her ikisi de açık ilişkideler. Kendilerini şu şekilde ifade ediyorlar. “Gördüğüm ve beğendiğim herkesle birlikte olmak istiyorum. Bir aidiyete sahip değilim. Tek endişem benden önceki kuşakların yaptığımı yadırgaması ve beni dışlaması.” Yazar Morris, neslin monogomi, yani tek eşlilikten koşar adımlarla uzaklaştığını söylüyor. “Bu neslin 68 kuşağını andırdığını söylemek mümkün. Fakat 68 kuşağındaki, karavanlarda yaşayan ve kapitalizmi reddeden hippi kolonilerinin aksine bu çocuklar plazalarda ve kendi kurdukları özel işlerde çalışıyorlar. Spor yapıyorlar. Kaliteli besleniyor ve lüks dairelerde oturuyorlar.”

    Öpüşmenin bile ismi değişiyor

    Klasiklerden, hatta klişelerden sıkılmak bu kuşağın en önemli alışkanlığı dedik. Küçük bir nostaljik kesim dışında her bir milenyum kuşağı üyesi yeni bir deneyim, yeni bir isim arıyor hayatta. Hal böyle olunca da eski eşyaları bile retro, vintage adı altında modernize edip ancak öyle satıyorlar Y kuşağına. Seks için de aynısı geçerli. Hatta öpüşme için de öyle… seventeen.com sitesinde yapılan bir araştırmada Y kuşağının en çok zevk aldığı öpüşme tiplerinin listesini çıkarmışlar. Yani Fransız Öpücüğü out; oyunlu, şakalı öpüşmeler in. Mesela liste başı “Salvador Öpüşmesi.” Bu tekniğe göre dil doğrudan ağzın içerisinde değil, dudaklar ve dişin arasında yuvarlaklar çiziyor. Listenin ikinci sırasında “Buz Küpü” yer alıyor. Partnerlerden birinin öpüşmeden önce ağzında bir adet buz çiğnemesinden dolayı bu stile “Buz Küpü” adı veriliyor. Sıcak ve soğuğun temas etmesi de sitede yapılan yorumlara göre dondurma yemek kadar ferahlatıcı… Listenin üçüncü sırasındaki teknik ise, “Körü körüne öpüşme.” Bu stilde partnerlerden birinin gözleri bağlı. Bu noktada en kontrolcü olan partneri seçmek zevki katlıyormuş. Partnerlerden hangisinin daha kontrolcü olduğunu öğrenmenin en kısa yolu da kendinizi sırt üstü partnerinizin kucağına bırakmak. Gözlerinizi kapatın. İki ayağınızı yan yana koyun ve sırtüstü, eller yanda olacak şekilde kendinizi bırakın. Eğer partneri tutmazsa patates çuvalı gibi yere yuvarlanacak kadar rahat hanginiz bırakıyorsa, diğerinin gözlerini bağlayabilirsiniz.

    Porno öldü yaşasın sosyal medya

    Özellikle 1980 öncesi doğan X kuşağının yoğun yoğun yaşadığı bir süreçti seks furyası. Önce ABD’de sonra Türkiye’de bir dönem seks filmleri hiç olmadığı kadar trend oldular. Ardından telefon hatları, dergiler, CD’ler, DVD’ler derken porno sektörünün en son durağı internet oldu. Nitekim daha geniş bir dünyaya açılamazdı porno endüstrisi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde yapılan araştırmalara göre bugün resmi internet kullanımı dahil internet üzerinde üretilen ve tüketilen içeriklerin yüzde 80’i porno veya pornografik içerik. İlk Y kuşakları ve X kuşakları için bu ciddi bir travmaydı. Hepimiz internette gezerken, “Yalnız mı yaşıyorsun? Gece eğlence ister misin?” mesajlarına ve kadının sınırsızca seks objesi olarak kullanılmasına şahit olduk. Millenialis and Sex makalesinin yazarı Alex Morris, “Milenyumdan önce pornokolik bir nesil yarattılar. Ancak yeni nesil için porno çok normal” diyor. “Yeni nesil pornografiyi hayatın dışında ve yasak bir eylem olarak görmüyor. Zaten var olan ve istenirse kolayca ulaşılabilecek bir internet içeriği olarak biliyor.” Morris’in söyleşi yaptığı Milenyal nesilden 22 yaşındaki Jack kız arkadaşıyla OkCupid adındaki arkadaşlık sitesinde tanıştığını söylüyor. “İnternet ve sosyal medya sevgili bulmak için çoklukla tercih ettiğim bir alan. Aynı şeyi porno için söyleyemem” diyor. “Kendimi tanıdığım günden beridir internet ve sosyal medya kullanıyorum. Pornonun benim ve kız arkadaşım için bir film türünden farkı yok.” Araştırmalar da Jack’i doğruluyor. Artık yeni nesil, porno sitelere girmek yerine canlı yayın yapılan ya da video paylaşılan sosyal mecralardaki pornografik içerikler, çıplak pozlar ve şovlarla vakit geçiriyor.

    Ejderhayı kovalayanlar

    Amerika’da bir özdeyiş var. Bağımlılık tedavisi gören kurumlar içerisinde sıkça kullanılıyor. Kişinin ilk sigarayı içtikten sonra, ilk yudum alkolünü aldıktan sonra, ilk defa bir uyuşturucuyu denedikten sonra hayat boyunca o ilk seferde aldığı zevk ve yaşadığı kafayı kovalamaya devam etmesine verilen bir isim: “Ejderhayı Kovalamak.” Buna göre beyin ilk defa bir uyuşturucu, yani zevk veren herhangi bir maddeyle tanıştığında tanımlayamadığı bir zevk yaşıyor. Her zevk verici madde kullandığındaysa o ilk kullandığı anki zevki arıyor. Ne yazıktır ki beyin, bir kere yaşadığı hormonel patlama ve “merhaba” zevkini hafızaya kodladığı için bir daha hiçbir zaman şaşıramıyor. Dolayısıyla asla bir daha o ilk seferki zevki almıyor. İnsanların uyuşturucu bağımlısı olmasının, hatta her seferinde bağımlı oldukları uyuşturucu ya da keyif verici maddenin dozunu artırmalarının sebebi de bu ejderhayı kovalama sevdası. Yazar Morris, “X kuşağının imtihanı eroin ve kokainleydi. Y kuşağının imtihanı ise ecstasy ve seksle” diyor. “90’ların popüler uyuşturucusu Ecstasy bile aynı zamanda zevk manasına geliyor. Yeni nesil gerçek bir zevk düşkünü olabilir çünkü arkadaşlığa ve sekse çok kolay ulaşıyorlar hem de internet gibi her türlü bilgi ve içeriğin bulunduğu bir dünya ile iç içe yaşıyorlar. Sınırlarının olmamasının sebebi bu. Aynı şeyi 2000 sonrası doğan nesil için söylemek çok zor. Onlar da asla maksimum zevk diye bir şey olmadığını öğrenmiş olan abileri, ablaları ve genç ebeveynlerinden zevkin bağımlısı olmamayı öğrenebileceklerdir. Kesin bir şey söylemek çok zor. Bunu bize sadece zaman gösterecektir.”

    Hazırlayan: Özgür Uysal

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Kadınlar nasıl erkeklerden hoşlanır?

    Kadınlar nasıl erkeklerden hoşlanır?

    “Kadınlar nasıl erkeklerden hoşlanıyor?” diye bir soru sorsak, her kafadan pek çok ses çıkacağı kesin. Ama yapılan araştırmalar bazı gerçekleri ortaya koyuyor. Bazı klişeler değişmiyor ve kadınlar ortak noktada buluşuyor.
    Şu ana kadar 4 milyon beğeniye ev sahipliği yapan ‘mobile dating’ uygulaması Couplinked, tüm verilerini inceleyerek kadınların nasıl erkeklerden hoşlandığını çıkardı.

    Kadınlar nasıl erkeklerden hoşlanır?

    İlgi çekici verilere infografikten ulaşabilirsiniz.

    • Kadınlar arasında en sevilen burç Boğa, en sevilmeyen burç Kova
    • Kadınlar en hızlı içinde ‘Nasılsın?’ geçen mesajlara cevap veriyor
    • Erkeklerde en çok olunması istenen hobiler sırasıyla; sinema, seyahat, kitap, yüzme ve tiyatro
    • Kadınların erkeklerde en çok görmek istediği üniversiteler sırasıyla; ODTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İTÜ, Bilkent Üniversitesi
    • Gülümseyen, fit ve 1.76’dan uzun erkekler diğerlerine göre çok daha çekici

    kadinlar_nasl_erkeklerden_hoslanir

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Chanel 2017

    Chanel 2017

    Chanel 2017 İlkbahar/Yaz defilesi Paris Moda Haftası kapsamında gerçekleşti. Gelecek sezona yön veren tasarımcılar, koleksiyonlar, podyum arkası detayları ve daha fazlası için takipte kalın.

    Chanel 2017

    chanel_2017-1
    Chanel 2017
    chanel_2017-2
    Chanel 2017 İlkbahar/Yaz defilesi

    chanel_2017-3 chanel_2017-4 chanel_2017-5 chanel_2017-6 chanel_2017-7 chanel_2017-8 chanel_2017-9 chanel_2017-10 chanel_2017-11 chanel_2017-12 chanel_2017-13 chanel_2017-14 chanel_2017-15 chanel_2017-16 chanel_2017-17 chanel_2017-18 chanel_2017-19 chanel_2017-20 chanel_2017-21 chanel_2017-22 chanel_2017-23 chanel_2017-24 chanel_2017-25 chanel_2017-26 chanel_2017-27 chanel_2017-28 chanel_2017-29 chanel_2017-30 chanel_2017-31 chanel_2017-32 chanel_2017-33 chanel_2017-34 chanel_2017-35 chanel_2017-36 chanel_2017-37 chanel_2017-38 chanel_2017-39 chanel_2017-40 chanel_2017-41 chanel_2017-42 chanel_2017-43 chanel_2017-44 chanel_2017-45 chanel_2017-46 chanel_2017-47 chanel_2017-48 chanel_2017-49 chanel_2017-50 chanel_2017-51 chanel_2017-52 chanel_2017-53 chanel_2017-54 chanel_2017-55 chanel_2017-56 chanel_2017-57 chanel_2017-58 chanel_2017-59 chanel_2017-60

     Kaynak: Vogue.com.tr
  • Ciltteki lekeleri gidermek için patates suyu

    Ciltteki lekeleri gidermek için patates suyu

    Ciltteki lekeleri gidermek için patates suyunda bulunan nişasta son derece etkilidir. Ayrıca patates suyunun cildi yenileyici etkisi vardır. Lor cildinizi nemlendirmeyi sağlarken limon cilt renginizi açıp ferahlık sağlayacaktır.

    Gerekli malzemeler:

    1 yemek kaşığı Patates
    1 yemek kaşığı Limon suyu
    1 yemek kaşığı Lor

    cilt_lekeleri

    Hazırlanışı:

    1 yemek kaşığı patates suyunu 1 yemek kaşığı limon suyu ile karıştırın. 1 yemek kaşığı loru da bu karışıma ekleyerek iyice karıştırın. Bu karışımı yüzünüze sürün ve 15 dakika bekleyin. Sonrasında yüzünüzü bol suyla yıkayarak durulayın. Bu maskeyi uyguladıktan sonra güneşe çıkmamanız gerektiği için bu maskeyi gece uygulamanız daha iyi olacaktır. Bu maskeyi de haftada 1 uygulayarak cildinizi rahatlatabilirsiniz.

     

    Kaynak: Kadının gazetesi

  • Alerjisi olanlar için ev temizliği

    Alerjisi olanlar için ev temizliği

    Astımın, dünyada yaklaşık 300 milyon insanı etkilediği tahmin ediliyor. Ülkemizde de ortalama her 100 erişkinden yaklaşık 7’sinde, her 100 çocuktan ise 15’inde astım görülüyor.

    Çalışmalara göre, çocukluk çağındaki astımın yüzde 90’ı alerjik kökenli. Alerjik astım genetik bir hastalık.

    Anne veya babada ya da her ikisinde birden alerjik astımın bulunması, hastalığın büyük oranda çocukta da çıkması anlamına geliyor.

    Genetik yatkınlığın yanı sıra maruz kalınan ev tozu akarı, küf mantarları veya kedi, köpek döküntüleri gibi ev içi alerjenler de hastalığın tetiklenmesinde önemli rol oynuyor.

    Tüm alerjik hastalıklarda olduğu gibi alerjik astımdan korunmanın birinci yolu da alerjen maddelerden uzak durmaktan geçiyor.

    Özetle; ev başta olmak üzere alınacak çevresel önlemlerle hastalık belirtilerinin yatıştırılması ve atakların önlenmesi büyük oranda sağlanabiliyor.

    Bu nedenle tıbbi tedavinin yanı sıra, aşırı duyarlılığa yol açan astım tetikleyicilerinden korunmak, hastalığın kontrol altına alınmasında son derece önemli bir adım.

    Alerjik astıma yol açan en önemli alerjenlerden biri de ev tozu akarları. Ev tozunda yaşayan ve gözle görülemeyen bu küçük böceklerin dışkıları alerjen niteliğinde.

    Ev akarlarının dışkı parçacıkları daha çok yatak, yorgan, yastık, halı, kumaş kaplı mobilyalar ve tüylü oyuncaklarda bulunuyor.

    alerji_ev_temizligi

    Evi sık sık havalandırmak, kumaş eşya yerine deri veya ahşap olanları kullanmak, özellikle yatak odasında halı bulundurmamak, tüylü ve içi dolu oyuncakları kaldırmak, yatak takımlarını en az haftada bir ve 60 derecenin üzerinde yıkamak, yatak, yorgan ve yastıkları özel kılıflarla kaplamak, ev tozu akarlarından korunmak için alınabilecek önlemler arasında.

    Alerjik astımın tetiklenmesinde son derece önemli rol alan ev tozu akarlarından korunmanın en etkili yollarından biri ise haftada en az bir kez hipoalerjik özelliği olan güçlü bir elektrik süpürgesi ile evin temizlenmesi.

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Patates Suyu İle Zayıflama Kürü

    Patates Suyu İle Zayıflama Kürü

    Çiğ patates suyu, sindirim sistemini uyarır, doğal bir anti-inflamatuar olarak hareket eder ve vücudun optimum pH dengesini sağlamaya yardımcı olabilecek alkali bir besindir.Patates suyu ile zayıflama kürü makalemizde aşama aşama bu su ile nasıl zayıflanacağını anlattık. Bu su aynı zamanda mide ülseri ve karaciğer bozuklukları tedavi etmek için de kullanılagelmiştir. Çiğ patates suyu içmek karaciğeri temizler, kabızlığı engeller ve giderir. Çiğ patates suyu sindirimi hızlandıran, kolonda “dost” bakterilerin üremesini sağlayan özlerden oluştuğu için kilo vermeye yardımcı olabilir.
    Diyet programınıza, 2 hafta boyunca günde 2 kez birer bardak çiğ patates suyu ekleyin.

    1. Adım
    Manavdan veya pazardan en taze patatesi temin edin, taze patatesin besin değeri, eskimiş patatesten daha fazladır.

    2.Adım
    Patates dilim dilim kesip, katı meyve sıkıcağına atın, suyunu çıkarın.
    Şayet katı meyve sıkıcağınız yoksa çiğ patatesi rendeleyip, süzün, bu şekilde de suyunu çıkarabilirsiniz.

    3.Adım
    Kahvaltıdan en az yarım saat önce sabahları aç karına, 100-150 yani yaklaşık 1 çay bardağı patates suyu için. Patates suyunu akşamdan hazırlayıp, sbaha kadar bekletmeyin, taze taze yapın, taze taze için. Patates suyundan hoşlanmıyorsanız içine biraz bal yahut havuç suyu katıp daha içilebilir hale getirebilirsiniz.
    Limon suyu eklemeniz de, limon suyunun kalorisiz özelliği sayesinde iyi bir alternatif olacaktır.patates_suyu_ile_zayiflama

    4.Adım
    Yine akşam yemeğinden en az yarım saat önce de aynı miktar patates suyunu için.
    2 hafta bu şekilde sabah, akşam patates suyu tüketmeye devam edin, 2 haftanın sonunda baktınız kilo vermenize yardımcı oluyor, 1 hafta ara verin, 2 hafta tekrar patates suyuna devam edin.

    5. Adım
    2 hafta boyunca ağır yemekler, rafine şekerler ve işlenmiş gıdalardan uzak durun, sebzeyle meyveye yönelin.

    İlgili Konular

    Haşlanmış Patates Kilo Yapar Mı? Tıklayınız

    Patates Diyeti İle 3 Günde 5 Kilo Tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Doğum sonrası cinsel isteksizlik

    Doğum sonrası cinsel isteksizlik

    Doğum yapan ve emzirmeye başlayan kadınların birçoğunda cinsel isteksizlik baş gösterebiliyor. Bunun sebebi de emzirme işleminin yüksek düzeyde prolaktin hormonu salgılamasıdır. Bu hormon, cinsel isteği azaltıcı özelliğe sahiptir. Yani doğum sonrası dönemde yüksek oranda salgılanan prolaktin, cinsellikte önemli rol sahibi olan estrojen ve androjen hormonları üzerinde baskı uygular. Bu durum da kadınların cinselliğe karşı bir soğukluk yaşamalarına yol açar.

    Bilhassa sorunlu bir emzirme dönemi geçiren, sütünün az olması konusunda sıkıntı yaşayan yeni anneler, bebeklerine yetemediklerini düşündükleri için mutsuz ve depresif olabiliyor. Bebeğini besleyemediğine inanan bu anneler, kendilerini yalnızca bebeği doyurabilmeye odaklar. Bu nedenle doğum sonrası, hormonal değişikliklerin yanı sıra bir de psikolojik değişimler yaşayan annelere cinsellik konusunda ısrarcı yaklaşılmaması gerekir.

    Cinsel isteksizlik süresi önemlidir
    Öncelikle kadınlarda görülen doğum sonrası cinsel isteksizliğin normal karşılandığı bilinmelidir. Fakat bu isteksizlik sürecinin uzaması bazı ciddi problemlere zemin hazırlayabiliyor. Bu konuda yapılan araştırmalar, kadınların yüzde 21’lik kısmının doğum sonrası cinsel anlamda tamamen isteksizlik yaşadığını, yüzde 20’lik kısmında ise ilk 3 ay boyunca cinsel isteklerinde azalma olduğunu göstermiştir.
    Hamilelik sonrası dış görünüş cinsellikten uzaklaştırabilir
    Hamilelik sürecinden geçen ve yeni doğum yapan kadınların, vücutlarının değiştiğini düşünmeleri cinselliği olumsuz yönde etkileyen diğer sebepler arasındadır. Çünkü hamilelik döneminde alınan kilolar ve vücudun bozulduğu düşüncesi kadınların psikolojisini bozabiliyor.

    Doğum sonrasındaki 6. haftadan sonra uygun egzersiz programı ve emzirmeyi takiben uzman tavsiyesi çerçevesinde uygulanabilecek diyetler yeni annelerin zayıflamasına yardımcı olabilir.

    Anneler, bebeklerinden başka bir şeyle ilgilenmek istemeyebilir
    Kadınların doğum sonrası yaşadığı cinsel isteksizliği başka farklı sebeplerin de tetikleyebildiği söylenebilir. Çünkü yeni bebek sahibi olan anneler, gününün büyük bir kısmını bebeğiyle geçirirler ve bebeğin ihtiyacı dışındaki her şeyden alakalarını keserler.

    Mevcut tüm enerjilerini bebekleri için harcadıklarından hem fiziksel hem de ruhsal olarak yorulabilirler. Bebeklerinden arta kalan zamanlarda yalnız kalmak ve dinlenmek isteyen anneler, bu nedenle cinsellikten uzak kalmak isteyebilirler.

    cinsel_isteksizlik
    Cinsel isteksizlik yaşayan kadınlara karşı sabırlı olunmalı
    Lohusa olarak adlandırılan doğum sonrası ilk 40 gün, anneler için bir iyileşme sürecidir. Kadınlar, fiziksel, ruhsal ve duygusal olarak toparlanmaya çalıştıkları bu dönemde cinsel ilişkinin genellikle fiziksel olarak acı vereceğine inanır. Bu zaman diliminde erkekler eşlerine karşı sabırlı olmalı ve onları desteklemelidir.
    Yeni anneye destek olabilirsiniz
    Doğumdan sonraki süreçte eşlerin yanı sıra aile büyükleri de anlayışlı olmalıdır. Yeni anneleri mutsuz edecek olumsuz eleştirilerde bulunulmamalıdır. Ayrıca aile büyükleri, yeni oluşan aileye zaman tanımalı, annenin bebeğiyle olan ilişkisine çok fazla müdahale etmemeli ve ev içinde gereğinden fazla kalabalık oluşturmamalıdır.

    Yeni babalar bebeğin bakımına aktif şekilde destek olmalıdır. Eşinin desteğini hisseden yeni anneler böylece, ilişkilerinin eski haline geri dönüş yapabilir. Fakat tüm bu desteklere rağmen annenin olumsuz davranışları, duygularının süresi ve şiddeti artıyorsa bir uzman desteğine başvurulmalıdır.

    Kaynak: Milliyet.com.tr / Pembenar
  • Eksikliği kısırlığa yol açıyor!

    Eksikliği kısırlığa yol açıyor!

    “D vitamini eksikliğinin, son yıllarda infertilite (kısırlık) ve düşük problemi olan hastalarda daha sık oranda görüldüğü saptandı. D vitamini eksikliği; üreme sağlığını, yumurta rezervini, yumurtanın kalitesini ve döllenme oranlarını olumsuz olarak etkiler. Ayrıca döllenmiş yumurtanın anne rahmine tutunma oranını da düşürür.”

    YUMURTA SARISI VE SÜT TÜKETİN 

    “Kanda 25 hidroksi vitamin D düzeyini ölçerek vitamin D depolarını değerlendiririz. 30 ng/ml’nin altındaki değerler düşük olarak kabul edilir” diyen Op. Dr. Seval Taşdemir, “D vitaminini güneşten alabileceğimiz gibi ton balığı, uskumru, karides, yumurta sarısı, karaciğer, süt ve süt ürünleri, tahıl gibi ürünlerde de bulabiliriz” diyerek D vitamini eksikliği olanların bu gıdalardan tüketmesi gerektiğini özellikle belirtiyor.

    “Eksiklik tespit edilirse günde 600-800 IU arası D vitamini alınabilir. 1000 IU’dan fazla alınmaz, yan etkileri ortaya çıkabilir” diyen Op. Dr. Seval Taşdemir uyarıyor:

    TEDAVİDEN ÖNCE D VİTAMİNİ DÜZEYİNE BAKILMALI 

    “Özellikle kısırlık ve tüp bebek tedavisi görecek olan hastalarda mutlaka D vitamini düzeyine bakılmalı. Özellikle yaşı 35’in üzerinde olan ve güneşten daha az faydalanan grupta, D vitamini eksikliği daha sık görülür. Eksik olan vitaminin tedavisinden sonra yapılan infertilite (kısırlık) tedavisinden, çok daha başarılı sonuçlar elde ediliyor. Son yıllarda bunu destekleyen birçok çalışma yapıldı. Kısacası D vitamini, vücudumuzda sadece kanda kalsiyum oranlarını belirleyen, bağırsaktan kalsiyum emilimine yardımı olan vitamin değil; tüm vücut bağışıklık sistemini düzenleyerek gribal enfeksiyonlara direncimizi artıran bir vitamindir. Önemli kanser vakalarında, meme, pankreas, kolon, rektum kanserlerinin seyrini etkiler, kalp ve damar hastalıklarını önler. İnfertiliteyi (kısırlığı) önemli şekilde etkileyen çok önemli vitamindir.”

    Op. Dr. Seval Taşdemir / Pembenar

  • Aldatılmak

    Aldatılmak

    Aldatılmak, kadın ya da erkek için yaralayıcı, acı verici ve hasar bırakıcı bir travma durumudur. Aldatılma sonrası travması yaşayan insanın, dünyaya, hayata ve kendisine ait temel inançlarında sarsılmalar olur. Kişinin kendi öz güvenini sarstığı gibi karşısındaki insan için de telafisi güç bir güvensizlik yaratır.

    Aldatılma sonrasında ilişki bitmiş olsa bile, kişinin bu yaralayıcı durumun kendisinde yarattığı özgüven sarsılmasın etkisi yaşamının diğer alanlarını da etkileyebilir. Ve yüksek oranda, diğer insanlarla yaşayacağı ilişkilerde güven duymakta zorluklar yaşayabilir.

    Aldatılma sonrasında ilişki sürmeye devam etse de bu oluşmus olan güven sorunu çok ciddi problemleri de beraberinde getirir ve ilişki zamanla içinden çıkılamaz bir hale gelebilir.

    Aldatılmak ruhsal durumumuzu alt üst ettiği gibi, öfke kızgınlık, nefret gibi duyguların yanında fiziksel olarak tepkilerle de bedenimizde kendisini gösterebilir. Baş ağrıları, mide ağrıları, uyku problemleri, halsizlik gibi etkilerin beraberinde depresyona da sebep olabilir.

    Bu durumda ilk sorulan ve kişinin zihninde tekrarlayan soru `neden?` dir.

    Nedenler çeşitli olabilir, ilişkide uyumu bulamama ya da kaybetme, iletişim kopuklukları, ihtiyaç ve duyguların, beklentilerin karşılıklı olarak ifade edilememiş ve karşılanamamıs olması, tamamlanamamış duygusal eksiklikler, eksikliklerden kaynaklanan arayış vs türlü sebepler olabilir.

    Aldatılmak, genelde ilişkide bir problemin olduğuna işaret eder. Danışan ile psikologun birebir yürüttükleri terapi seanslarinda bu problem ortaya çıkarılır ve ilişki devam etse de etmese de kişiye mutluluk, farkındalık getirebilir.

    İlk zamanlarda yaşanan duygu karmaşası ve öfkeyle ani kararlar vermekten kaçınmak, kendimize ve karşımızdaki kişiye duyduğumuz kızgınlık, öfke gibi yoğun duygularımızın geçerek gerçek duygularımızın su yuzune çıkması icin zaman vermek doğru olacaktır.

    Güven sarsılması kolay baş edilebilir bir duygu değildir. Karşımızdaki kişiyle sağlıklı ve dürüst bir iletişim sağlanarak beklentiler ve problemler net bir biçimde konusulursa, itiraf ve kabullenmeler ile oluşturulan güven ortamıyla, ilişkinin devam etmesi ya da yol ayrımına girmesi herkes için daha kolay olmakla birlikte, kişilerin hayatlarında iyileşmeler sağlayacaktır.

    Bu aşamada kişi psikolog ya da psikolojik danışmandan bireysel psikoterapi alarak, baş edemediği duygularıyla baş edebilmeyi, duygu karmaşalarını çözümlemeyi öğrenerek, doğru kararlar alabilir.

    Devam etmesi istenen ilişkilerde ise, psikolog ya da psikolojik danışmandan ilişki terapisi ya da evlilik&cift terapisi alınarak sağlıklı bir iletişim kurulmasina ve problemlerin ne olduğunun bulunmasina ve çözümlenmesine yönelik yapılacak seanslar, ilişkinin iyileşme sürecine fayda sağlayabilir.

    Psk. Berna Incekara