Blog

  • Aşk kurabiyesi tarifi

    Aşk kurabiyesi tarifi

    Aşk kurabiyesi nasıl yapılır ? Aşk kurabiyesi malzemeleri nelerdir ? Aşk kurabiyesi tarifi…

    Malzemeler:
    – 1 paket margarin yada tereyağ (250 gr)
    – 9 kahve fincanı un
    – 3 kahve fincanı pudra şekeri
    – 1 paket vanilya
    – 1 adet yumurta
    – 1 paket kakao
    Hazırlanışı :
    Yağ, un, pudra şekeri,yumurta,vanilya ve kakaoyu güzelce yoğurup bir hamur elde edin. 15 dakika kadar buzdolabında üzerini strech filmle kaplayıp dinlendirin Daha sonra kalp kalıp yardımıyla şekil verin. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizilip 170 derecede pişirin. Pişen kurabiyeleri dilediğiniz gibi süsleyebilirsiniz.

  • Dekorasyonda renkleri nasıl kullanmalıyız?

    Dekorasyonda renkleri nasıl kullanmalıyız?

    1- Odanın rengini seçerken mekandaki en büyük ebatlı parçayı baz alın. Bu büyük bir halı olabilir ya da sizin için önem taşıyan bir tablo.

    2- Yatak odasında açık renklerin huzur verici olduğu doğru ama bej ya da krem rengi bir oda fazla monoton. Bunu canlı tonda yatak örtüleri, yastıklar ve desenli tüllerle kırabilirsiniz.

    3- Dekorasyonun ahenk yakalaması için geniş düşünün. Ana renginizi diğer tonlardan her birini farklı yerde öne çıkartarak çeşitlendirebilirsiniz.

    4- Özel bir renk uygulaması yaparken karışımın yüzde oranlarını yazılı olarak alırsanız gelecek sefer aynı rengi tutturmanız kolaylaşır. Aksi halde hiçbir zaman aynısı olmaz.

    5- Ahşap renklerini baz alarak hareket etmeyin. Meşe küfü portakal rengine çok yakındır, monoton durur. Maun ise mekanı karanlık gösterir.

    6- Boya seçiminde kartelayı duvara birbirinden en az 90 cm uzaklıkta yapıştırın. Baktığınızda renkleri karıştırmadan net bir seçim yapabilmenizi sağlar.

    7- Her yerde sevdiğiniz rengi görme saplantınız varsa bunu ana renginiz yapın ve diğer tonları destekleyin. Sarı hayranıysanız gri duvar ve krem döşemeyle vurgulayabilirsiniz.

    8- Profesyonelce dekore edilmiş bir odada rengin pek çok tonu birarada olabilir.

    9- Boya renkleri, karteleda göründüğü renkte çıkmaz. Küçük alanda farklı, geniş duvarda ise daha farklı duracaktır. Bu yüzden boya seçerken bir duvarda deneme yapın.

    10- Kartelada rengin en sonuna bakın. Bu, rengin en doymuş tonudur. Böylece ana renk ve alt tonlara daha kolay karar verebilirsiniz.

    11- Kartelada doğru rengi bulduysanız, duvarda bir alt ya da bir üst tonuna gidin. Bu şekilde pastel renkleri kombinlemek çok daha kolay olur.

    12- Renk kartelasına doğal ışıkta bakamıyorsanız tonları en az bozan parlak halojen ışıkta bakın.

    13- Herkesin beğendiği rengi bulmak sizi yanıltır. Kimi sonbahar, kimi ilkbahar renklerini seviyorsa ortak bir rengi baz alın.

    14- Odayı doğal renklerde dekore ediyorsanız, koyu ve açık ton kombinini çizgili olarak uygulayarak tüm dikkati bu alana toplayabilirsiniz.

    15- Sıradışı renkler cesaret ister. Ancak tasarımın ana kurallarından biri renk kombinleriyle hareket kazandırmaktır. Kavun sarısı ve marine mavisi mekana farklı kimlik kazandırır.

    16- Kanepenin kendi yastıklarına rengi canlandıracak desen ve tonda farklı yastıklar da eklemeyi ihmal etmeyin.

    17- Halı, perde, kanepe, hatta yastıklarda bile düz renk tercih ediliyor ama değişik dokulu kumaş ve aksesuarlar yaşam alanlarını şık gösterir.

    18- Çoğu zaman bir renge odaklanır diğerlerini unutabiliriz. Ancak bazen kontrast renkleri yan yana kullanmak sıradışı bir ışıltı ekleyebilir.

    19- Güneş ışığı tekstilleri ve duvar renklerini soldurabilir. Arada bir aynı renkte bir ceket, havlu ya da kumaş parçasını üzerine tutun. Farkı hemen algılayacaksınız.

    20- Güzel bir manzaranız varsa perdeyi duvarlarla aynı renk seçin. Ancak manzaranız yoksa kontrast renklerde ve desenli seçerek dikkati sadece perdelere çekebilirsiniz.

  • Baş ağrısında sinyalleri

    Baş ağrısında sinyalleri

    Hayatında hiç baş ağrısı çekmemiş insan bulmak oldukça zor. Kadınların yüzde 95’i erkeklerin ise yüzde 90’ı yılda en az bir kez baş ağrısı çekiyor. Toplumlarda görülme oranı değişmekle birlikte, yüzde 30-40 ile en sık gerilim tipi baş ağrısı, 2. sıklıkta ise ortalama her 4-5 kişiden birini etkileyen migren görülüyor. Duygusal stres, uzun süre stres içinde çalışmak, düzensiz beslenmek ve uykusuzluk gibi yaşam alışkanlıklarından etkilenen baş ağrıları günlük yaşamı olumsuz etkilese de tehlikeli olmuyor. Ancak bazı tip baş ağrıları var ki beyin tümörü, beyin kanaması veya anevrizma gibi yaşamı tehdit eden ciddi hastalıkların ilk, bazen de tek belirtisi olabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi Yalçınkaya, asla atlanmaması gereken 9 baş ağrısı sinyalini anlattı.

    Dr. Beyza Çiftçi Yalçınkaya, aşağıdaki baş ağrıları sinyallerinin yaşamı tehdit eden hastalıkların habercisi olabileceği için bu durumlarda zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. İşte o sinyaller:

    1. Çok şiddetli ve ani başlayan baş ağrıları: Kişi hayatında ilk kez, çok şiddetli ve yaklaşık 1 dakika içinde en yüksek şiddetine ulaşan baş ağrısı tarif ediyorsa subaraknoid kanamadan şüphe ediliyor. Subaraknoid kanama, beyin damar duvarlarındaki anomaliden kaynaklanan balonlaşma şeklinde tarif edilebilecek anevrizmaların yırtılması nedeniyle oluşuyor. Baş ağrısı bazı hastalar tarafından ”başımın içinde bir şey patladı” şeklinde de ifade ediliyor. Yakınması olmayan hastada ani ve şiddetli baş ağrısı ile birlikte bilinç değişiklikleri, uyku hali, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, epilepsi (sara) nöbetleri gözlenebiliyor. Hastaların yaklaşık dörtte biri ilk 24 saat içinde kaybedilebiliyor. Bu nedenle hastanın acil olarak hastaneye ulaştırılması gerekiyor.

    2. Giderek şiddetlenen ve geçmeyen baş ağrısı: Baş ağrısı altta yatan tehlikeli bir hastalık olmaksızın da sık görülmesine rağmen, eğer ağrı gittikçe artıyorsa mutlaka önemsenmeli. Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan genç bir kadında gittikçe şiddeti artan baş ağrısı, beyin venlerinde pıhtılaşma sonucu oluşan serebral sinüs trombozu gibi hızla tedaviye başlanması gereken bir hastalığın işareti olabiliyor.

    3. Hapşırmak, ıkınmak, cinsel aktivite veya efor ile ortaya çıkan baş ağrısı: Egzersiz, hapşırmak veya ıkınmak gibi kafa içi basıncının artması nedeniyle baş ağrısı oluşması, kafa içinde yer kaplayan bir oluşum düşündürüyor. Beyin tümörleri, anevrizmalar bu tip baş ağrısına neden olabileceği gibi, genç-orta yaş şişman kadınlarda daha sık gözlenen, beyin omurilik sıvısının basıncının artmasının neden olduğu psödotümör serebri gibi hastalıklar da buna neden olabiliyor.

    4. Kafa travması sonrası ortaya çıkan baş ağrısı: Özellikle trafik kazaları gibi şiddetli kafa travmalarından sonra kafa kemiklerinde kırıklar, beyin dokusunda ya da beyin zarları arasında kanamalar oluşabiliyor. Daha az sıklıkta beyin zarları arasında sızıntı şeklindeki kanamalar başlangıçta bulgu vermeyip travmadan günler, hatta aylar sonra baş ağrısı ve denge bozukluğu gibi bulgularla ortaya çıkabiliyor.

    5. Kol ve bacakta uyuşma, güçsüzlük, görme bozukluğu, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomların eşlik ettiği baş ağrısı: Baş ağrısı ile bu nörolojik işaretlerin görülmesi beyin dokusunda sorun olduğunu bildiriyor. Yukarıdaki hastalıklara ek olarak örneğin inme hastalarının yüzde 10’unda inme öncesinde baş ağrısı görülebiliyor.

    6. Tedaviye rağmen düzelmeyen baş ağrıları: Kafa içinde yer kaplayan lezyonlar, tümör, kafa içi basınç artışı, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları gibi beyinde yapısal olarak değişiklik, iritasyon yapan pek çok hastalık dirençli baş ağrısı şeklinde görülebiliyor.

    7. Baş ağrısının hep aynı bölgede olması: O bölgede yer kaplayan lezyon sonucu ortaya çıkabiliyor.

    8. Yüksek ateş, uyku hali, kafa karışıklığı veya vücut döküntüsünün eşlik etmesi: Menenjit beyni çevreleyen zarların, ensefalit ise beyin dokusunun enfeksiyon etkenleri ile oluşan iltihabi hastalığıdır. Bu hastaların hemen tamamında giderek şiddeti artan baş ağrısı görülüyor. Baş ağrısı ile birlikte yüksek ateş, halsizlik, uyku hali olması mutlaka beynin enfeksiyondan etkilendiğini akla getirmeli. Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları da ölümcül olabilen ya da sakatlığa yol açabilen hastalıkları oluşturuyor.

    9. İleri yaşta yeni başlayan baş ağrıları: Temporal arterit, 50 yaş üstü bireyleri etkileyen tehlikeli bir hastalık. Orta veya şiddetli, gittikçe artan baş ağrısına, halsizlik, eklem ağrıları, görmede azalma, çiğnerken yorulma gibi semptomlar eşlik edebiliyor. Erken tedavi edilmemesi kalıcı görme kaybına ve beyin hasarına yol açabiliyor. Yine ileri yaşlarda ortaya çıkan baş ağrıları beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerini akla getirmeli.

    GELİŞİGÜZEL ALINAN İLAÇLAR HASTALIĞI ŞİDDETLENDİREBİLİR

    Tehlikeli hastalıkların ortaya çıkardığı baş ağrıları, ağrı kesicilere pek fazla yanıt vermiyor. Yine de bazı ağrılarda geçici düzelme ya da ağrı şiddetinde azalma sağlayarak kişinin doktora başvurmasını, dolayısıyla tanı ve tedavisini bir miktar geciktirebiliyor. Bir diğer önemli tehlike ise beyin kanamalarında, örneğin bazı kanı sulandırıcı etkiye sahip ilaçların kanamayı şiddetlendirmesi. Dolayısıyla bu tür baş ağrılarında kişilerin kendilerince çözüm arayışına girmek yerine bir an önce doktora başvurmaları gerekiyor. Günümüzdeki modern teknolojik cihazlar sayesinde baş ağrısına yol açan nedenler kolaylıkla tespit edilebiliyor.

  • Diyet yapanlar için dost ve düşman içecekler

    Diyet yapanlar için dost ve düşman içecekler

    Eğer sizde diyet yapıyor fakat sonuca ulaşamıyor iseniz, içecek listemizi gözden geçirmenizde fayda var diyor, Diyetisyen & Yaşam Koçu Gizem Şeber.

    Diyet yapanların aklına takılan sorulardan biri içecek tüketimidir. Genelde içecekler çok masum görünür ve bazen diyeti bozmamıza neden olur. Eğer sizde diyet yapıyor fakat sonuca ulaşamıyor iseniz, içecek listemizi gözden geçirmenizde fayda var diyor, Diyetisyen&Yaşam Koçu Gizem Şeber.

    SU: Diyetin vazgeçilmezi. Daha uzun süre tok hissetmemizin yanı sıra metabolizmamızı hızlandırmaya yardımcı. Çünkü vücutta yetersiz sıvı olması veya sıvı kaybının aşırı olduğu durumlarda vücut alarm veriyor ve metabolizmayı yavaşlatıyor. Kabızlık sorununun en önemli önleyicilerinden olan su, vücudumuzun ödem tutmamasını, kan dolaşımının düzgün sağlanmasını da sağlıyor. Tüm bu olumlu etkilerinin yanı sıra zayıflama esnasında vücutta yıkılan ve zararlı etkisi olabilecek öğelerin vücuttan uzaklaştırılmasını da sağlıyor.
    Diyetteyseniz günde en az 1.5 litre su içmeyi ihmal etmeyin.

    Minerallerden zenginleştirilmiş sular: İçerisine potasyum ve magnezyum eklenmiş sular özellikle diyetin yanı sıra egzersiz yapanlar için önemli. Terle atılan potasyumun karşılanmasını kolaylaştırdıklarından ötürü, olası kas kramplarını önlüyorlar. Magnezyum, kabızlıktan koruyan minerallerden biri olduğundan ötürü diyette yaşanan en büyük problemlerden biri olan kabızlığın da önüne geçmeye yardımcı.

    Maden suyu: Maden suyu olarak bildiğimiz doğal mineralli sular, içerdikleri mineraller ile sağlığımızı korumaya ve geliştirmeye yardımcı. Aynı zamanda yemeği hızlı tükettiğimiz veya fazla yediğimiz zamanlar için de kurtarıcı. Hipertansiyon hastalarının uzak durması gereken içeceklerden biri.

    Sebze Suları: Kalorisi düşük ve tokluk hissetmeye yardımcı sebze suları diyet yapanlar için ideal olabilir. Sebze suları birçok vitamin ve mineralden aynı zamanda antioksidanlardan zengindir. Fakat bazı çeşitlerinin sodyum içeriğinin yüksek olduğu unutulmamalı. Hipertansiyon hastalarının dikkat etmesi gereken içeceklerden biri.

    Yarım yağlı süt: İçerdiği protein ile tokluk hissi sağlar ve metabolizmanın hızlanmasına yardımcı olur. Kalsiyum mineralinin düzenli alınmasının özellikle göbek çevresinde yağlanmanın düşmanı olduğu bilinmektedir. Tam yağlı sütlere göre daha az kalori, doymuş yağ ve kolesterol içerir. Günde 2 bardak süt tüketimi kemik sağlığını korumak için gerekli ve aynı zamanda zayıflamaya yardımcıdır.

    Filtre kahve: Günde 3-4 kupa kahve tüketmenin kafein sebebi ile konsantrasyonu güçlendirdiği ve metabolizmayı hızlandırdığı biliniyor. Yapılan son bilimsel çalışmalar kahvenin şeker ve kanser hastalıklarına karşı koruma sağlayabileceği sonucuna ulaştı. Hipertansiyon hastaları ve yüksek kolesterol hastalarının günde 1 kupanın üzerine çıkmaması gerekiyor.
    Yeşil çay: İçerdiği kateşin ile metabolizma hızlandırmaya yardımcı ve yaşlanmayı geciktirici etkileri var. Antioksidan içeriği ile kansere karşı koruma sağladığı düşünülüyor. Günde 2 kupa tüketilmesi sağlıklı. Reflüsü olan veya hipotansiyonu olanların tüketmemesi gerekli.

    Meyve çayları: İştahı azaltıcı etkisi olduğu düşünülüyor. Kalori maliyeti olmayan bir içecek çeşidi. Diyette yer almasında sorun yok. Su içemeyenler için su yerine geçecek sağlıklı bir alternatif olarak kabul edilebilir.
    Şekerli asitli içecekler: Yüksek şeker içerdiklerinden ötürü yüksek kalorili olan bu tür içecekler gizli kalori alımına yol açarak kilo verememenize sebep olabilir.

    Kremalı kahveler: İçerdiği krema oranına ve kahvenin boyutuna göre bir hamburger kadar kalori içerebilecek içeceklerdir. Gizli kalori bombası olan bu tür içecekler tüketilecek ise, küçük boy seçilmeli ve ara öğün yerine tüketilmelidir.

    Enerji içecekleri: Kalori ve şeker içerikleri yüksek diğer bir içecek grubudur. Yüksek kafein içerikleri ile genelde tüketilmeleri önerilmemektedir.

    Alkollü içecekler: İçerdikleri alkol oranına göre kalorileri yükselen içeceklerdir. Bir gram alkol 7 kalori içerir. Bunun dışında vücutta yağ yakımını güçleştirir ve ödem tutmaya sebep olabilir.

  • İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri

    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri

    İlkbahar / yaz 2014 renk trendleri pastel ve parlak olarak dolabınızı canlandırcak… İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri galerimizde sizlerle…

    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri

    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri
    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri
    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri
    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri
    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri
    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri
    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri
    İlkbahar / Yaz 2014 Renk Trendleri
    2014 yaz moda renkleri
    2014 yaz moda renkleri
    2014 ilkbahar moda renkleri
    2014 ilkbahar moda renkleri
    2014 yaz trend renkler
    2014 yaz trend renkler
    ilkbahar 2014 renk trendleri
    ilkbahar 2014 renk trendleri
    2014 yaz modası
    2014 yaz modası
    2014 ilkbahar modası
    2014 ilkbahar modası
    2014 ilkbahar elbise renk modası
    2014 ilkbahar elbise renk modası
    2014 yaz elbise renk modası
    2014 yaz elbise renk modası

  • Ellerdeki kırışıklıklar için…

    Ellerdeki kırışıklıklar için…

    Elleriniz çok hassas ve kırışıklık sorunumu yaşıyorsunuz? Evinizde sıkça tükettiğiniz meyvelerin yardımıyla tamamen doğal bir maske hazırlayarak ellerinizin bakımını yapabilirisiniz.

    Malzemeler:
    • 30 ml havuç suyu
    • 30 ml salatalık suyu
    • 40 ml portakal suyu
    • 50 ml gülsuyu
    • 10 ml gliserin
    Yapılışı:
    1. Sırasıyla tüm malzemeleri karıştırıp ellerinize sürün.
    Not: 10 dakika bekletmeniz yeterlidir, haftada bir kez yapabilirsiniz.
    Gliserin alerjisi olanlar gliserini eklemeden yapabilir.Taze meyve suları ile yapılması gerekir her uygulamada yeni yapılmalıdır.

  • Bir Yalanı İtiraf Etmenin Yolları…

    Bir Yalanı İtiraf Etmenin Yolları…

    Uzun zamandır vicdan azabı çekmenize sebep olan yalanınızı itiraf etmeye karar verdiniz… Tebrikler, doğru yoldasınız!  Şimdi Uzman Psikolog Bill Crawford’ın tavsiyelerine kulak verip suçunuzu kabul edin. Sevgilinizin sarsılan güvenini yeniden kazanmaya hazır mısınız?

    1- Ona söylemeniz gereken önemli bir şey olduğunu, daha evvel anlatmaya çalıştığınızı fakat onu üzmemek için söylemekten vazgeçtiğinizi açıklayın. Onu sevdiğinizi belirterek dürüst davranmadığınız için özür dileyin. Yaptığınızın yanlış olduğunu kabullenin ve ardından da kötü haberi verin.

    2- Gerçeği hazmetmesi için zaman tanıyın, söyleyeceklerini dikkatlice dinleyin. Kendinizi savunmaya ve onu sakinleştirmeye çalışmayın. Kızmasının, bağırıp çağırmasının hakkı olduğunu kabul edin. Yalnız kalmak istiyorsa ona zaman tanıyın, ama sık sık aramayı ihmal etmeyin. Her zaman onu düşündüğünüzü ve canı ne zaman isterse size ulaşabileceğini bilmesini sağlayın.

    3- Sinirleri biraz olsun yatışınca hislerinizi ifade etmeniz için şans tanımasını sağlayın. Neden o hatayı yaptığınızı ve yalan söylediğinizi çalıştığınızı anlatın.

    4- Ona neden bir daha asla yalan söylemeyeceğinizi anlatın. Düşüncelerinizin değiştiğini, yalan söylemenin kötü bir fikir olduğunu ve ilişkinin daha iyisini hak ettiğini söyleyin

    5- Bundan sonrasını yumuşak başlılıkla halletmelisiniz. Sizi affetmesi için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğunuzu söyleyin. Size bir daha güvenebilmesi için zamana ihtiyacı olduğunu anladığınızı ve onu sevdiğinizi belirtin. Sizden uzaklaşıp şüpheci davranmaya başlarsa da ona anlayış gösterin ve savunmaya geçmeyin. Kırık kalbini ve gururunu onaracak en iyi merhem sizin ilgi ve şefkatiniz olacaktır.

  • Yataktaki Düşman

    Yataktaki Düşman

    The Guardian’ın haberine göre İngiltere’de yaşayanlar 2000 yılına oranla yüzde 20 daha az seks yapıyor.

    16-44 yaş arası nüfusun bir ayda seks yapma sayısı ortalama 6.3’ten 5’e kadar geriledi.

    Uzmanlar bu gerilemenin olası sebeplerini şöyle sıralıyor:

    * İlk sebep depresyon. Çiftlerin en çok şikayet ettiği konu bu.

    * Tablet bilgisayarlar, telefonlar, bilgisayarlar yatak odasında çiftin arasına sınırlar koyuyor, motivasyonu kaçırıyor.

    * İşsiz insanlar seks yapmak istemiyor. İki durum arasında inkar edilemez ve güçlü bir bağ var.

  • Samsa Oturtma Tarifi

    Samsa Oturtma Tarifi

    Samsa Oturtma Nasıl Yapılır ? Samsa Oturtma Malzemeleri Nelerdir ? Samsa Oturtma Tarifi…

    Malzemeler:
    – ½ kg un
    – 2 kg şeker
    – 3 tane yumurta
    – 2 kg ceviz
    – 1 kg badem
    – 2–3 adet karanfil
    – çok az miktarda tuz
    – ½ lt zeytinyağı
    – 2 yarım yumurta ölçüsünde zeytinyağı

    Hazırlanışı :
    Bademleri sıcak su da kabukları çıkarılana kadar bekletin .Kabuklar temizlendikten sonra, bir tavada, orta ateşte 15–20 dakika süreyle kavrulur ve havanda dövülür. Ceviz ise ocakta kabuğundan ayrılana kadar, kavrulduktan sonra havanda dövülür.Yumurta, tuz ve 2 yarım yumurta kabuğu zeytinyağı çırpılarak, un ve 1 su bardağı su ile özlü bir şekilde yoğrulur. Yumuşak bir hamur elde edilir. 1 saat dinlenmeye bırakılan bu hamur, yumurta büyüklüğünde parçalara bölünür.
    7. Tezgahın üzerinde oklava yardımıyla yuvarlak olarak, baklava yufkası inceliğinde açılır. Her yufkaya dövülmüş ceviz, badem ve karanfilden 1’er çay bardağı ölçüsünde koyulur.Yufka daha sonra oklavaya sarılarak, rulo şeklinde sarılır.
    10. Daha sonra 3–4 cm genişliğinde kesilerek, uzunlamasına tepsiye dizilir. ½ lt zeytinyağı kızdırılarak, tepsideki soğuk malzemeye dökülür ve fırına verilir. Malzemeler, tepsi salladığında kayabilir ölçüye geldiğinde –hafif pembeleşince fırından alınarak,soğumaya bırakılır. Şeker, ½ lt su ile koyulaşana kadar kaynatılır. Kaynar halde, tepside soğumuş halde duran malzemenin üzerine dökülür. 1 saat sonra, suyunu çektiğinde servis edilir…

    Afiyet olsun…

  • Evlendikten sonra değişir demeyin!

    Evlendikten sonra değişir demeyin!

    Evlilik kararı, insan hayatının belki en önemli kararlardan biri. Peki “evet” demeden önce nelere dikkat etmek gerekiyor? Psikolog Burcu Atatür, evleneceğiniz kişiyi tanımak için neler gerektiğini anlattı.

    Eş seçimi, kişinin kalan ömrünü kiminle paylaşmak istediğiyle alakalı. Dolayısıyla sadece bir “eş” değil, onu meydana getiren kavramlar ve değerler dünyası mevzu bahis. En basit kişisel zevklerden tutun da bireyin varoluşuna verdiği anlama kadar uzanan kocaman bir paket bu. Ömür dendiği zaman, hem sonsuzluk kadar uzun hem de bir göz açıp kapama süresi kadar kısa zaman dilimi gelir akla ve burada izafiyet eş seçimiyle birebir alakalı. İyi bir eş ve mutlu bir evliliğe sahip olmak, ömrü uzatmıyor belki ama yaşanan, paylaşılan her anı keyifli hale getirip, hayata anlam katıyor.

    Evleneceğiniz insanı tanımak için neler gerekiyor?

    Eş adayını seçmeden önce kişiye ilk gereken kendine ait farkındalık. İlk bakışta kolay gibi görünen bu madde eğer tam olarak yerine getirilmezse ilişkilerde en büyük çatışmalara sebep oluyor. Kendini bilmeyen, tanımayan, kimliği ve benliği üzerinde kafa yormayan insan korku ve kaygılarından da habersiz oluyor. Hayal, emel ve beklentilerini de netleştirmediğinden hayattaki yerini ve duruşunu doğru değerlendiremiyor, yanlış ilişkiler kurmaktan kurtulamıyor.

    Özellikle dayatmaların, yönlendirmelerin, aile-mahalle baskısının egemen olduğu toplumlarda kişiler istedikleri için değil “uygun” görüldüğü birtakım sosyo-ekonomik kriterler veya statüler ön plana alındığı için, uyumdan çok menfaatlerin gözetilmesi doğrultusunda eş adayına yöneliyor. Oysa ruh, sadece dengini bulduğunda kanatlanan ve tüm engelleri aşabilen cesur ve pervasız bir yapıda. Herkesçe en ideal görünen eş, evlilik için doğru eş anlamına gelmiyor. Kişinin kimi hayatına alacağına karar verebilmesi, kendisinin kim olduğundan geçiyor. Varlığını tek ve bütün olarak tanımlayamıyor, ayakları üzerinde duramayıp aile ve ortamından sağlıklı şekilde ayrışamıyor, birey olamıyorsa başkasını tanımaya yeltenmek, hayatta aynaya bakmadan el yordamıyla şeklini keşfetmekten öteye gitmiyor.

    Kendini tanıyan, günah ve sevaplarıyla kabullenen, kusursuz olamayacağına ikna olan ve doğal haliyle de sevilebileceğine kanaat getiren kişi, işin zorlu kısmını aşmış oluyor. Bundan sonraki ilk gösterge, yanında olabildiği kadar kendi olduğu insanları fark etmek. Eğer eş adayı olarak gördüğü kişinin yanında hala maskelere ihtiyaç duyuyor, kalkanlarını indiremiyor, kendini açıkça ortaya koyamıyor ve tüm bunların evlendikten sonra bir anda yoluna gireceğini düşünüyorsa ilerleyen günlerin tatsız sürprizlere gebe olduğunu söylenebilir.

    En büyük eksik samimiyet!

    Günümüz insanının en büyük eksiği samimiyet. Güvenemiyor, kimseye kolay inanmıyor, her an tetikte ve doğal davranamıyor. Rollerine kendini her zamankinden fazla kaptırmış durumda ve işin kötüsü bir müddet sonra kendi yalanına kendi de inanmaya başlıyor. İçtenlikten uzaklaştıkça benliğinden de uzaklaşan bireyler ömür boyu taktik uygulayıp rol yapabileceklerine inanıyorlar. Ancak ilişkilerin en fazla ilk üç senesinde ak koyun kara koyun ortaya çıkıyor. Çünkü insanları bir araya getiren ve yuva kurma hayalleri aşılayan en büyük etken olan romantik aşk, ilk üç sene içerisinde değişime uğrayarak yerini daha akıllı ve dengeli bir aşka bırakıyor. Eşini seçerken maskelerini ve kalkanlarını indirmemiş, gereken rolleri başarıyla yerine getirmiş ama gerçek istek ve dürtülerini bastırmış olan kişiler aşkın ikinci evresinde rollerine devam edebilecek içsel enerji ve motivasyonu bulmakta zorlanıyorlar. Eninde sonunda çatlaklar büyüyor ve çift onları görmezden geldikçe ilişki parçalanarak kopmaktan kurtulamıyor.

    Hiç kimseyle olunmasa da eş adayının yanında doğal olabilmenin önemi büyük. Ev ortamı, kişiler rahatça nefes alabildikleri ve kendileri olabildikleri oranda yuva halini alıyor. Orada kalkanlara ihtiyaç yok. Çift sırtını rahatça birbirine dayayabilmeli, kendini korumak zorunda kalmamalı, bireyselliğini ve özgünlüğü yaşayabildiği, birbirine saygı duyabildiği kadar; beraberlik, uyum ve hoşgörüyü de öne çıkarabilmeli.

    Evlendikten sonra değişir demeyin!

    Evlenmeden önce yapılan en büyük yanlış ise eş adayının o an istenen özellikleri tam olarak taşımamasına rağmen evlendikten sonra kişinin gösterilen yönde değişebileceğinin düşünülmesi. Değişimin kaçınılmaz olduğu ve herkesin başına geldiği bir gerçek. Yaşamanın bir bakıma anlamı bu. Amacı ise değişimi fark etmek, onu kabullenmek, bundan maksimum keyif alıp, fayda sağlamak. Buraya kadar sorun yok, yalnız tüm bu farklılaşmayı evliliğe bağlamak hatta öncesini dikkate almayarak sonrasından mucize ummak pek gerçekçi sayılmaz.

    Herhangi birinde bir değişime sebep olunacaksa bu en iyi ihtimalle kişinin kendisi olabiliyor. Zaten gerçekte farklılık eşte değil onu algılama ve anlamlandırmada meydana geliyor. Kişiler eşlerinin artık tanıdıkları, bildikleri, seçtikleri insan olmadığını ve hatta yanlış eş seçimi yaptıklarını düşünmeye başlasalar da hedefe karşı tarafı oturtmadan önce dönüp kendilerine yeniden bakmaları gerekiyor. Çoğu zaman başta sevilen ve tercih edilen özellikler sonradan problem haline gelebiliyor.

    Muhtemelen iki taraf da kendince bir başkalaşım geçirmesine rağmen sadece eşindeki değişiklikleri fark ediyor. Eğer okları hemen dışarı yöneltmekten, suçlu aramaktan, kendini temize çıkarma ihtiyacından bir an bile kurtulabilirse, eşler uzun zamandır ihmal ettikleri bireyselliklerini tekrar fark edip kendilerinin de yerinde saymadıklarını görebiliyorlar.