Blog

  • Odalarınızı Doğru Renklere Boyayın

    Odalarınızı Doğru Renklere Boyayın

    Bir odaya renk seçerken, o odanın ne amaçla kullanılacağı, nasıl bir ışıklandırmasının olacağı, odanın büyüklüğü ve kendi renk tercihleriniz göz önünde bulundurulmalıdır.

    Mutfak

    Mutfağınız için renk seçerken, mutfak dolaplarının rengini esas almak ve onlara uygun bir renk seçmek önemlidir. Mutfaklarda kullanılan en popüler tonlar kahverengi, şeftali rengi ve sarı gibi toprak tonlarıdır. Koyu kırmızı gibi kuvvetli renkler de mutfaklarda gayet güzel dururlar özellikle de daha natürel renklerle kombinasyon yapıldıkları zaman. Mavi ve yeşil mutfak için iyi tercihler olmayacaklardır özellikle de açık tonlarda kullanıldıklarında. Fakat koyu yeşil ve koyu mavi doğru kullanıldıkları zaman güzel bir seçim de olabilirler.

    Yemek odası

    Yemek odası için tercih edilen en popüler renkler genellikle toprak tonlarıdır. Bu renkler, odaya, bir sıcaklık verdikleri gibi son derece de kullanışlıdırlar. Renklere psikolojik açıdan yaklaşırsak, kırmızı ve turuncu gibi renkler uyarıcı özelliğe sahiptirler çünkü insanlar üzerinde iştah açıcı etkileri vardır. Mavi ise iştah bastırma özelliğine sahiptir, bu nedenle de genellikle yemek odaları için kötü bir tercih olarak görülür.

    Banyo

    Banyonuz için renk seçerken, o odada nasıl bir havaya sahip olmak istediğinizi göz önünde bulundurmalısınızdır. Açık mavi, deniz köpüğü yeşili ve açık toprak tonları gibi açık renkler ve doğal tonlar banyolar için her zaman en popüler olan renklerdir çünkü bu renkler banyoda rahatlatıcı bir spa etkisi yaratırlar. Diğer yandan, eğer banyonuz küçükse, çok koyu renkler kullanmaktan kaçınmalısınız çünkü koyu renkler odanızı olduğundan daha da küçük göstereceklerdir.

    Yatak odası

    Yatak odanızda mavi tonları, yeşil tonları ve açık toprak tonları gibi rahatlatıcı renkler kullanmak son derece doğru olacaktır. Kırmızı ve parlak sarı gibi parlak renkleri yatak odanızda kullanmamaya özen göstermelisiniz çünkü bu renkler yatak odası gibi dinlenme amaçlı kullanılan bir oda için fazla uyarıcı etkiye sahiptirler. Şeftali, şarap rengi, pembe tonları ve mercan renkleri ise odanıza romantik bir görünüm katarlar.

    Oturma odası

    Oturma odasına en doğru renk seçimi, odanın boyutlarının ve ışıklandırılmasının göz önünde bulundurulduğu zaman yapılabilir. Açık renkler odanın daha büyük görünmesine sebep olurken, koyu renkler de zaman zaman insanlara çekici gelebilirler. Çünkü koyu renkler odaya sıcaklık katarlar. Sıcak renk tonları, bej, krem rengi ya da sarının tonları gibi, açık renkler olsalar bile odaya sıcaklık katarken, gri gibi daha soğuk renkler odaya daha resmi bir hava katacaklardır. Parlak kırmızı gibi çarpıcı renkler genellikle oturma odaları için iyi seçimler değillerdir çünkü insanlar üzerinde fazla uyarıcı etkileri vardır. Şarap rengi ya da bordo ise doğru kullanıldıkları zaman son derece güzel dururlar.

  • Zahmetsizce Kilo Vermenin Yolları

    Zahmetsizce Kilo Vermenin Yolları

    Her yolu denediniz ancak diyete başlasanız bile bir süre sonra yarım bırakıyorsunuz. Yoksunluk duygusu daha çok yemenizi tetikliyor ve yeniden kilo alıyorsunuz.

    Ancak diyetin kısa bir süre yaptıktan sonra eski yeme alışkanlıklarına dönerek fayda getirmeyeceğini anlamalısınız.

    Doğru yaşam biçimini seçmeden, doğru beslenme alışkanlıkları edinmeden, sağlıklı kilo vermeniz mümkün değildir. Bu yüzden önerilerimize göz atın ve köklü değişikliğe giderek, kilo sorunundan uzaklaşın.

    Sürekli tartılmak

    Her gün ve gün içinde sürekli tartılmak bir takıntı haline gelebilir. Sürekli tartıya çıkmaktan vazgeçin. Diyet yaparken haftada bir kere tartılmak yeterlidir. Onda da sabahları aç karnına olması gerekir.

    Güzellik uykusu

    Unutmayın hayatla başa çıkmak için bedeniniz siz farkında olmasanız bile yorulur ve yıpranır. Böyle durumlarda bağışıklık sistemi zarara uğrar.

    Her gün düzenli ve doğru bir uyku uyumayı alışkanlık haline getirin. Vücudunuzun ve zihninizin iyileşmesi için rem uykusuna ihtiyacınız var. Eğer sağlıklı uyku uyumazsanız, kilo vermeniz zorlaşır çünkü bedeninize hükmetmeniz zordur.

    Küçük tabaklar

    Kilo vermede en önemli kısmın zihinde olduğunu biliyor musunuz? Yani midenizden çok aklınızı kandırmanız gerekir.

    Porsiyon boyutlarını azaltarak kilo verebilirsiniz ancak bu sefer mideniz doymadığınızı düşünür çünkü gözünüz tabağın içindeki yemek miktarının az olduğunu söyler. Oysa tabağı küçük tutarsanız, tabağı dolduran yiyecekler, gözünüzden beyninize doygunluk sinyali göndererek, doymanızı sağlayacaktır.
    Masaya oturun

    Pek çok kişi tepsiye aldığı yemeğini televizyon izlerken bitirir, bunu yapmayın. Ayaküstü yemeyin ve başka şeylerle ilgilenmeyin.

    Eğer çok fazla yemek istemiyorsanız, masaya oturarak yemek yiyin. Bu sizin kilo vermenizi sağlar ve karnınızın doyduğunu hissederek kalkarsınız.

    Yavaş yiyin

    Yemek hızlı yapılan bir eylem olmamalıdır. Ne kadar yavaş yerseniz, o kadar avantajlısınız. Eğer bilinçli olarak yavaş yemek yerseniz, kilo vermeniz hızlanır. Uzun çiğnemeler, size tokluk sinyali yollar.

    Gerçekten mideniz dolduğunda beyninize sinyal gider ve doyduğunuzu hissedersiniz.

    Dışarıda yiyorsanız

    Eğer o gün dışarıda yemeğe karar verdiyseniz ve arkadaşlarınızla birlikte bir restorana giderseniz, ilk siparişi siz verin.

    Niyetiniz en masum olan yiyeceği söylemek olacaktır. Eğer ilk siz söylerseniz, avantajlı olursunuz. Onların sipariş ettikleri yemekler ise, kilo almanıza yardımcı olacak, bol kalorili şeyler olabilir. Onlardan sonra sipariş vermek, fikrinizi değiştirmenize neden olabilir.

    Özendiren yiyecekler

    Eğer karşısında zayıf kaldığınız yiyecekler varsa, ya hiç sipariş etmeyin veya yarısını koymalarını söyleyin.

    Yemek yerken sevdiğiniz ancak kalorili yiyeceklerden uzak durmanın yolu, onlarla karşılaşmamaktır. Bununla başa çıkmak aslında zor değil. Beyniniz bir süre sonra bunu sevdiğini unutur ve aramaz ancak sizin önce kendinize dur demeniz gerekir.

    Beyniniz bir süre sonra bunu sevdiğini unutur ve aramaz ancak sizin önce kendinize dur demeniz gerekir.

    Motivasyon ve olumlama

    Sizi motive eden grupların posta gönderilerine üye olun. Her sabah posta kutunuza baktığınızda, önünüze gelen motivasyon cümleleri olumlu etki yaratır.

    Olumlama meditasyonları, yoga gibi rahatlama araçlarında bu olumlamaları kullanabilirsiniz.

    Olumlu davranışlara odaklanın

    Sürekli olumsuzlukları düşünerek başarılı olamazsınız. Mesela makarna yememeniz gerektiğini düşünerek, diyeti başaramazsınız.

    Bunun tam tersine olumlu davranışlara odaklanın ve bunu eğlenceli hale getirin. Örneğin sağlıklı yaşam seven bir arkadaşınızı arayıp gün boyu kimin daha fazla su içeceğine iddiaya girebilirsiniz.

    Gizlice kalori yakın

    Sürekli egzersiz yapıyorsanız, vücudunuzu şaşırtın ve bu sefer değişik bir egzersiz yapın.

    Basit şeylerde hareket edin, asansör kullanmak yerine merdiven çıkmak gibi… telefonla konuşurken yürümek gibi…

     

  • Yüksek Topuklu Giyenler Dikkat

    Yüksek Topuklu Giyenler Dikkat

    Amerikalı ortopedi uzmanları uzun topuklu ayakkabı giymenin ayakta neden olduğu sorunlara mercek tuttu.

    Ortopedi uzmanları tarafından hazırlanan grafiğe göre yüksek topuklu ayakkabılar sonucu değişen duruş, bacağa aşırı yük bindirerek ayakta şekil bozukluğuna yol açıyor. Ayakkabının burun kısmının dar olması sonucundaysa üçüncü ve dördüncü parmaklar arasındaki sinirler kalınlaşıyor ve bu da ayak parmaklarında ağrı ve his kaybına yol açıyor.

    Ağrılar Yüzde 26 Artıyor

    Dar ve yüksek topuklu ayakkabılar baş parmağın diğer parmaklara baskı yapmasına ve ayakların yan tarafında kemiksi bir şişliğin ortaya çıkmasına yol açıyor. Yapılan son araştırmalara göre topuklu ayakkabı giyen kadınlarda eklem ağrıları yüzde 26’ya kadar artıyor.

    Yüksek Topuklu Giyenler Dikkat
    Yüksek Topuklu Giyenler Dikkat
  • Evde Manikür ve Pedikür Nasıl Yapılır?

    Evde Manikür ve Pedikür Nasıl Yapılır?

    Önce sterilizasyon

    Tırnak bakımında kullanılan tüm aletlerin sterilizasyonu çok önemli. Hepatit B ve C gibi çok ciddi virüs enfeksiyonları veya birçok mantar enfeksiyonu manikür salonlarından alınıyor. Alet sterilizasyonu için en uygun yöntem ultrasonik bir temizleyicinin ardındanözel sterilizasyon çözeltilerinden (glutaraldehit gibi) yararlanmak.

    Tırnak Cilaları, Ojeler için tıklayın !

    Ojelerinizi silin

    Tırnak bakımına, daha önceki işlemlerden kalan cila artıklarının temizlenmesi ilebaşlanmalı. Bu amaçla kullanılan aseton, butil, etil asetat veya benzer bileşikler içeren maddeler, tırnak boyasıyla birlikte tırnak plağından yağ(lipit) kaybına neden olabiliyor.tırnaklarda aşırı kurumaya neden olmamak için bu ürünlere bazı yağlar eklemek gerekiyor. Bizim bildiğimiz doğal badem yağı, susam yağı ve bazı bitkisel yağ çeşitlerini kullanabilirsiniz. Bu yağları, asetonun içine katabileceğiniz gibi, hemen arkasından bakım olarak da uygulayabilirsiniz. Burada amaç yağ kaybını hemen tolere edebilmek.

    Tırnaklarınıza şekil verin

    Bakımdan bir sonraki adım; şekil verme işlemi. Tırnaklarınızı keserken tırnak plağının tümüyle hasar alma riskini göz ardı etmeyin. Bunun dışında, tırnak uçlarını düzgün tutabilmek için düzenli olarak tırnaklarınızı törpüleyin. Zımparalı törpü veya metal tırnak törpüsü kullanabilirsiniz. Unutmayın, tırnak törpülerinin kişiye özel olması şart. Hiçbir dezenfeksiyon işlemine tabi tutulmayan törpüler birçok enfeksiyonun bulaşmasına neden olabiliyor, özellikle mantar enfeksiyonlarına dikkat edilmesi gerekiyor.

    Tırnak etlerinizi kesin

    Tırnak plağı üzerindeki düzensizlikleri tırnak tamponu ile giderebilirsiniz. Kutikül yani tırnak eti temizliği öncesinde bu kısımları yumuşatın. Bunun için tırnaklarınızı önce sabunlu suda bekletin, ardından kutikül gidericiler uygulayın. Yaklaşık 10 dakika bekledikten sonra da ellerinizi yıkayın. Ardından çeşitli iticilerle veya makaslarla bu kısımların fazlalıklarını alabilirsiniz. Bunu yaparken tırnak –kutikül bütünlüğünü bozmamaya özen gösterin.

    Oje zaman

    Bakımdan son olarak, bir kat zemin astarı, üzerine renkli cila ve onun da üzerine şeffaf üst astar uygulayın. Bu sayede hem ojeniz daha dayanıklı olur hem de ojenizi çıkarırken tırnaklarınızda renk kalıntıları kalmaz.

  • İlişkiyi ne bitiriyor?

    İlişkiyi ne bitiriyor?

    Birlikteliklerin noktalanmasına neden olan faktörlerin başında iş hayatındaki stres geliyor.

    Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre Almanya’da her üç evlilikten biri boşanma ile sonuçlanıyor. Peki, günümüzde boşanmalardaki artışın nedeni ne? “ElitePartner” adlı partner sitesi bu konuyla ilgili bir anket yaptı. Ankette 10 bini halihazırda bir birliktelik içerisinde olan toplam 14 bin 432 kişiye ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar ve en çok hangi konuların kendilerini zorladığı soruldu.

    Anketin ortaya koyduğu sonuçlara göre, ilişkilerde en fazla soruna yol açan faktörlerin başında yüzde 57’lik oranla ile çiftlerin birbirine az zaman ayırması geliyor. Yüzde 55 ile ikinci sırada iş stresi geliyor. Çiftlerin ekonomik sorunlar yaşamasının ilişkiye olumsuz etkisi olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 53. Bunu cinsel sorunlar, çiftlerin farklı kentlerde yaşaması, partnerin sadece kendi ihtiyaçlarını dikkate alması, çocuklar nedeniyle birlikte zaman geçirememe, gündelik hayatta stres ve önceki ilişkiden sahip olunan çocuklar gibi faktörler izliyor.

    Erkekler kadınlara göre bencil

    Ankete katılan kadınların neredeyse yarısı partnerlerinin sadece kendi ihtiyaçlarına öncelik vermesinin ilişkiyi zorladığı görüşünde. Aynı şekilde gündelik hayattaki tartışmalar da ilişkileri zorlayan bir başka önemli etken. Kadınların yüzde 35’ine göre ev işleri, alışveriş ya da buna benzer sorunlar nedeniyle partnerleriyle yaptıkları tartışmalar ilişkilerin sınavdan geçmesine neden oluyor. Kadınların yüzde 46’sı ise cinsel sorunlardan dertli. Kadınlar ilişkide cinsel hayatın canlı tutulmasının büyük bir zorluk olduğu görüşünü dile getiriyor. Yine kadınlara göre ilişkide uzun vadede partnerlerin birbirine sadık kalması da bir sorun.

    Evlileri ekonomik sıkıntılar zorluyor

    Evli çiftlerde ilişkiyi zorlayan en büyük sorunların başında ekonomik sorunlar gelirken, üniversite mezunu çiftler iş yaşamındaki stresten yakınıyor. Üniversite mezunu çiftlerin yüzde 58’i iş hayatındaki stresin ilişkileri öldürdüğü görüşünü savunuyor. Üniversite eğitimi almamış çiftlerde bu oran yüzde 52.

    ElitePartner’in yaptığı anketin sonuçlarını değerlendiren psikolog Lisa Fischbach, iş hayatındaki beklentilerin yüksek olmasının, işverenin çalışanlardan daha esnek olmasını beklemesinin ya da ekonomik krizler nedeniyle hissedilen güvensizliğin, çiftlerin ilişkisini olumsuz etkilediğini söylüyor. Stres ve çiftlerin birbirine yeterince zaman ayıramamasının ilişkileri bitirdiğini söyleyen Fiscbach, “İş hayatında aşırı baskı, kariyerle ilgili istekler, çocuklarla ilgilenme ya da ekonomik kaygılar, partnerle geçirilen zamanda insanların rahat olamamasına yol açıyor. Böylesine durumlarda iletişim zarar görüyor ve ilişki gündelik ihtiyaçlarla sınırlı kalıyor” diyor.

    Fischbach’a göre, bütün bu olumsuzluklar çiftlerin cinsel hayatına da yansıyor; erkeklerin bazıları eşlerini aldatma yolunu seçebiliyor. Psikolog Lisa Fischbach çiftlerin ilişkilerinde bu olumsuzlukları erken fark etmeleri halinde, birbirlerine zaman ayırmalarını, rahatlayacakları bir ortam yaratmaları gerektiğini söylüyor.

  • Seks sonrası yatma pozisyonları ne anlatır?

    Seks sonrası yatma pozisyonları ne anlatır?

    Erkeğin, sevişmeden sonra uykuya geçiş pozisyonu, kadına dair hisleri hakkında ipucu verir.

    Kuytuya sokulma
    Kadını boynunun içine sokan bir erkek, olabildiğince yakınlaşmak isteyen, duygusal biridir. Bu hareket, güçlü bir güven ve ilgi işaretidir. Öte yandan eğer erkek kadının kuytu köşelerine kendini kıvırıp yerleştiriyor ve orada kıpırdamadan duruyorsa, bu adam pasif biri de olabilir. Kararlarının kadının vermesine ve yönetilmeye ihtiyaç duyuyordur.

    Sarılma
    Sevişme sonrası uykuya geçerken kolunu kadının üzerine atan erkek, geçinilmesi kolay biridir. Kadının istek ve beklentilerinin farkında, bunları gidermeye gönüllüdür. Seks sırasında sarf ettiği efor sonrası tükenmiş bir halde olsa da kadının dokunulmaya ve şefkate ihtiyacı olduğunun farkındadır ve bu ihtiyacı gidermeye çalışıyordur.

    Kaşık pozisyonu
    Erkeğin ve kadının cenin pozisyonunda iç içe geçtiği bu yatma biçiminde erkek kadını sırtından sarıp sarmaladığı için, erkeğin kendine güveni var demektir. Kendine güvenen ve kadınını çok seven bu erkeğin biraz buyurgan olma ihtimali de vardır. Eğer bütün vücudu kadının üzerindeyse ve kadın neredeyse hiç kıpırdayamayacak gibiyse, bu, erkeğin eşini sahiplendiğinin işaretidir. Ters kaşık pozisyonunda, yani kadının erkeği sırtından sardığı yatma şeklinde, erkek eğer kendini kadına daha yaklaştırmak için iterse, bu, o erkeğin eşinden ilgi görmek istediği ve eşine ihtiyacı olduğu anlamına gelir.

    Tek başına yatma
    Sevişme sonrası erkek, kadından bağımsız bir şekilde sırt üstü uzanıyorsa, bu adam bağlanmaktan korkan biri olabilir. Hem fiziksel hem de duygusal olarak aranıza mesafe koymaktan yanadır. Bu tip bir erkekle ilişkiye devam edebilmek için kadının bağımsızlığına düşkün erkeğin fazla üzerine gitmemesi gerekir. Ya da yol yakından yeni bir eş bulması…

  • Revizyon (Düzeltici) Burun Estetik Ameliyatı

    Revizyon (Düzeltici) Burun Estetik Ameliyatı

    Burun üzerindeki en küçük problemlerin bile göz önünde ve dikkat çekici olması estetik burun ameliyatlarını en sık düzeltici ameliyat (revizyon) yapılan cerrahi işlemler arasına sokmaktadır.

     Revizyon (Düzeltici) Burun Estetik Ameliyatı

    Burun estetik ameliyatları günümüzde en fazla yapılan estetik amaçlı ameliyatlar arasındadır. Yüzün ortasında en belirgin anatomik yapı olan burun üzerinde yapılan bu ameliyatlar sonrasında oluşabilen en küçük problemlerin bile göz önünde ve dikkat çekici olması estetik burun ameliyatlarını en sık düzeltici ameliyat (revizyon) yapılan cerrahi işlemler arasına sokmaktadır.

    Burun estetik ameliyatları sonrasında oldukça uzun süren iyileşme sürecinde maruz kalınan travmalar, kişisel doku özellikleri, yara iyileşme özellikleri ya da cerrahi teknikle ilgili hatalar nedeni ile ortaya çıkan farklı problemleri düzeltmek çoğu zaman ancak ikinci bir ameliyat (revizyon) ile mümkün olabilmektedir. Estetik burun ameliyatı sonrasında tekrar ameliyat gerektiren bir sorun oluşma ihtimali hakkında çok farklı rakamlar verilmekle beraber bu oranın Dünya standartlarında %10-15 civarında olduğu kabul edilmektedir.

    Revizyon (Düzeltici) Burun Estetik Ameliyatı | 1

    Açık ten rengi ve ince cilt yapısı olan kişilerde ya da ileri derecedeki şekilsel bozuklukların düzeltilmesi ve buruna ilave kıkırdak parçalar eklenmesi gereken durumunda ikinci bir müdahale ihtimali artarken, cildi çok ince olmayan ve burunda karşıdan bakışta belirgin asimetrisi olmayan hastalarda bu ihtimal oldukça düşük olmaktadır. Karşıdan bakışta “C” ya da “S” şeklinde asimetrik ve eğri olan burunlarda ise burnu oluşturan tüm kıkırdak ve kemiklerde asimetri olması nedeni ile iyileşmenin tamamlanması ve dokuların nihai şekillerini almaları sonrasında bir miktar eğiklik ya da asimetrinin fark edilmesi nadir olmayarak karşılaşılan bir durum olmaktadır.

    Ameliyattan sonra arzu edilmeyen sonuç ya da problemlerin oluşmasına neden olan değişik etkenler vardır, bunlar içinde en sık karşılaşılanlar; 

    • Ameliyat öncesinde problemlerin tam olarak belirlenememesi
    • Hastanın beklentilerinin tam olarak anlaşılamamış olması
    • Cerrahi teknikte yapılan hatalar
    • Hastaya ait yapısal özellikler (çok ince ya da kalın cilt vb.)
    • Ameliyat sonrası iyileşme döneminde yaşanan problemler (travma, enfeksiyon vb.) olarak sayılabilir.

    Tekrar ameliyat gerektiren durumlar ise problemin içeriği ve ciddiyetine göre;

    • Estetik açıdan belirgin bir problem olmamasına karşın hastanın arzu ettiği sonucun elde edilmemesi
    • Minör problemler: Burun sırtında küçük düzensizlikler, burun ucunda hafif asimetriler
    • Orta derecede problemler: Burun solunumunu da olumsuz etkileyen asimetri ve düzensizlikler
    • Majör problemler: Kıkırdak ya da kemik yapılarda eksiklik ya da bozulma ile birlikte burun solunumunu olumsuz etkileyebilen ciddi asimetri ve görsel bozukluklar olmak üzere dört farklı kategoride değerlendirilmektedir.

    Bu kategoriler içinde kaçınılması en kolay olan hastanın ameliyattan beklentilerinin karşılanamaması durumudur. Günümüzde hızla gelişen tıbbi teknolojilerle ameliyat öncesinde mevcut problemler hassas bir şekilde değerlendirilebilmekte aynı zamanda burun ve yüz bölgesinde yapılacak müdahalelerin olası sonuçları oldukça gerçekçi bir şekilde üç boyutlu olarak görüntülenebilmektedir. Bu amaçla geliştirilen görüntüleme sistemleri ile farklı açılardan alınan yüksek çözünürlüklü dijital görüntüler kullanarak özel bir yazılım yardımı ile burun ve yüz bölgesinin üç boyutlu görüntüsü oluşturulmakta ve ameliyat sırasında yapılması planlanan değişiklikler bu görüntüler üzerinde uygulanabilmektedir. Bu teknoloji ile ameliyat sonrası oluşacak yeni burun ve yüz yapısının gerçeğe en yakın şekilde ön görülmesi, hastaların ameliyattan beklentilerinin hem kendileri hem de ameliyatı yapacak doktorları tarafından tam olarak anlaşılmasını sağlamakta, ameliyatın bu doğrultuda gerçekleştirilmesi sonucunda beklentilerinin karşılanmaması riski en aza indirgenebilmektedir.

    Üç boyutlu dijital görüntü ile ameliyat sonucunun öngörülmesi

    Ameliyatın beklentileri karşılayacak şekilde ve mümkün olan en az riskle gerçekleştirilebilmesi için en önemli koşul ameliyatı yapacak cerrahın bu konudaki bilgi, beceri ve tecrübesidir ancak çok iyi bir ameliyat öncesi değerlendirme ve olabilecek en uygun cerrahi yaklaşımla bile her ameliyat belli bir oranda revizyon riski içermektedir.

    Ameliyat sonrasında iyileşmenin tamamlanması ve burnun son şeklini almasının yapılan müdahalenin içeriğine ve hastanın doku özelliklerine bağlı olarak altı ay ile bir yıl arasında sürdüğü kabul edilmekle beraber burun cildindeki değişikliklerin sonuçlanması cilt yapısına bağlı olarak daha da uzun sürebilmektedir. Bu nedenle genel olarak ikinci bir ameliyat yapmadan önce en az bir ya da bir buçuk yıl beklenmesi önerilmektedir.

    İkinci ameliyatın zamanlamasına karar verirken revizyon gerektiren problemin nedeni ve içeriği belirleyici rol oynamaktadır.

    Estetik açıdan belirgin problem olmamasına karşın hastanın beklentilerinin karşılanamaması nedeni ile yapılacak revizyonlarda ise üçüncü bir ameliyat riskini en aza indirebilmek için mümkünse en az bir yıl iyileşmenin tamamlanmasını beklemek en doğru yaklaşım olacaktır.

    Hafif düzensizlikler, asimetriler ve hastanın kalın cilt yapısı ya da aşırı iyileşme dokusu oluşumundan kaynaklanan problemlerin düzeltilmesi için genellikle iyileşmenin tamamlanmasının beklenmesi (en az bir yıl) ve bu arada gerek görülen durumlarda kortizon uygulamaları ile kalın ve ödemli dokuların inceltilmesi tercih edilmektedir. İlk ameliyatta burun sırtına şekil vermek amacı ile kıkırdak parçalar (kıkırdak greft) kullanılan hastalarda ikinci bir müdahale yapmadan önce burnun son şeklini alması için kullanılan greft tekniğine bağlı olarak 1,5-2 yıl beklemek gerekmektedir.

    Zaman içinde düzelme ihtimali olmayan, aynı zamanda hastanın burun solunumunu olumsuz etkileyen majör problemlerde ve ameliyat sonrasında buruna gelen darbelere bağlı oluşan asimetri ve şekilsel bozukluklarda iyileşme süresini beklenmeden ikinci ameliyatın yapılabilmektedir.

    Revizyon burun ameliyatları, önceki ameliyata bağlı olarak doku planlarının bozulmuş olması, cilt ile kıkırdak ya da kemik çatı arasında oluşan yapışıklıklar ve kıkırdak ya da kemik dokularda oluşmuş hasar ve bozulmalar nedeni ile cerrahi açıdan önemli zorluklar içeren müdahalelerdir. Bu nedenle revizyon ameliyatlarda başarılı sonuçlar alınabilmesi için mevcut problemlerin çok iyi analiz edilmesi, ameliyat sırasında uygulanabilecek alternatif yaklaşımların önceden planlanarak gereken hazırlıkların yapılması, uygun cerrahi alet, malzeme ve teknolojilerin kullanılması ve en önemli koşul olarak ameliyatı yapacak cerrahın bu tür vakalardaki bilgi birikimi ve tecrübesinin yeterli düzeyde olması gerekmektedir.

    Doç. Dr. Teoman Dal
    www.teomandal.com

    İlgili konular ;
    – Revizyon Burun Estetik Ameliyatı
    – Ultrasonik Yüz Gençleştirme
    – Burun ve yüz estetiğinde 3D görüntüleme

  • Köstebek pasta tarifi

    Köstebek pasta tarifi

    Köstebek pastası nasıl yapılır ? Köstebek pasta malzemeleri nelerdir ? Köstebek pasta tarifi…

    Malzemeler:

    – 3 yumurta
    – 1,5 su b. şeker
    – 1 su b. süt
    – Yarım su b. sıvıyağ
    – 1 paket vanilya
    – 1 paket kabartma tozu
    – 2,5 su b. un
    – 1 paket kakao
    – Kreması için

    Hazırlanışı :

    Kek için yumurtlaarı ve şekeri çırpın, sırasıyla süt,vanilya,sıvıyağı ekleyerek çırpmaya devam edin

    Unu ve kabartma tozunu ilave edip karışıma ekleyin, son olarak kakaoyu da koyup çırpın

    Hazırladığınız karışımı yuvarlak kek tepsisine koyarak 180 derecede ısıtılmış fırında pişirin

    Krema için, süt, vanilya ve unu tencereye koyarak pişirin

    Pişirdikten 5 dakika sonra krem şantiyi ekleyin toz olarak ve karıştırın

    Kek pişince 1,2 cm kadar içeriden oyun

    Oyduğunuz kek parçalarını elinizle veya robotta ufalayın

    Kekin ortasına muzları yanyana dizin

    Üzerine kremasını dökün

    En üste de ufalanan kek parçalarını serpiştirin(daha güzel şekil alması için derin bir kaseyi üzerine kapatıp ters çevirin ve hafif bastırıp buzdolabında soğutup servis yapın. Afiyet olsun…

     

  • Benzersiz Dekorasyon Fikirleri

    Benzersiz Dekorasyon Fikirleri

    Güzellik ayrıntıda gizlidir.Eşsiz dekorasyon görselleri galerimizde sizlerle…

    Benzersiz Dekorasyon Fikirleri

    benzersiz_dekorasyon_fikirleri (1)

    benzersiz_dekorasyon_fikirleri (2)

    benzersiz_dekorasyon_fikirleri (3) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (4) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (5) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (6) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (7) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (8) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (9) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (10) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (11) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (12) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (13) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (14) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (15) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (16) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (17) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (18) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (19) benzersiz_dekorasyon_fikirleri (20)

     

  • Tedaviyle her 2 çiftten 1’i tüp bebek sahibi oluyor!

    Tedaviyle her 2 çiftten 1’i tüp bebek sahibi oluyor!

    Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 600 bin tüp bebek uygulaması yapılıyor ve bu uygulamalarla 400 binden fazla bebeğin dünyaya gelmesi sağlanıyor.

    Günümüzde tüp bebek ve mikroenjeksiyon yöntemiyle doğmuş 5 milyondan fazla bebek bulunuyor. Yakın çevre ve eşlerin birbirine verdiği stresin gebe kalmayı zorlaştırdığı belirtiliyor.

    Ülkemizde tüp bebek başarı oranları dünya ülkeleriyle yarışır düzeyde. Tüp bebek tedavisi; tüpleri tıkalı kadınlar, açıklanamayan infertilite, endometriozis ve diğer nedenlerle çocuk sahibi olamayan çiftlere uygulanıyor. “Mikroenjeksiyon” yöntemi de erkeklerin çocuk sahibi olmasına yardımcı olarak kullanılıyor. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru, “Tedavi gören çiftlerin yüzde 50 oranında gebelik şansı vardır” diye konuşuyor. Tedavi ve laboratuar tekniklerindeki gelişmeler ışığında kadınlardaki tüp ve erkeklerdeki spermle ilgili sorunlar büyük ölçüde çözülüyor.

    Yumurtası olmayan tüp bebek yapamaz
    “Döllenme” sperm ile yumurtanın, rahim ve yumurtalıklar arasında yer alan tüplerde birleşmesi olarak tanımlanıyor. Tüp bebek uygulamasında kadından toplanan yumurtalar ile erkekten elde edilen spermlerin, laboratuar ortamında bir araya getirilerek vücut dışında döllenmesi sağlanıyor. Tüp bebek uygulamasının yapılabilmesi için sağlıklı ve kaliteli bir yumurta gerekiyor. Prof. Dr. Buyru, “Yumurtaları tükenmiş bir kadın, tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olamaz” diyor.

    Normal yollardan gebe kalmak için milyonlarca sperm gerekirken, “mikroenjeksiyon” sayesinde birkaç sperm gebelik için yeterli oluyor. Tüp bebek yönteminde döllenme vücut dışında gerçekleştirildiği için kadının tüplerine ihtiyaç duyulmuyor. Gebeliğin yerleşerek bebeğin gelişmesi için sağlıklı bir rahim iç ortamının bulunması gerekiyor.

    Tek embriyon ile çoğul gebelik önleniyor
    Son yıllarda çoğul gebeliklerden kaçınmak için tek embriyon transferinin yapılması tercih ediliyor. Bu sayede üçüz gebelik oranının yüzde 3.7’den yüzde 0.7’ye düşürüldüğü belirtiliyor. Türkiye’de düşük ve erken doğum riski yüksek olan 35 yaş altı kadınlardaki çoğul gebelikleri önlemek adına tek embriyon transferi yapılabiliyor. Kalan embriyonların dondurularak daha sonra tekrar kullanılması da gerçekleştirilebiliyor. 2 seferden fazla başarısız deneme yaşamış olanlar ile 35 yaş üzerindeki kadınlara ise birden fazla embriyon transfer ediliyor.

    Türkiye’de demikroenjeksiyon yaygın
    Dünyadaki uygulamaların üçte ikisi klasik tüp bebek, üçte biri mikroenjeksiyon ile yapılırken, Türkiye’de daha çok mikroenjeksiyon yöntemi tercih ediliyor. İki yöntemde de kadına uygulanan tedavi aynıyken aradaki fark laboratuar işleminde oluyor. Klasik tüp bebek yönteminde laboratuvar ortamında her yumurtanın etrafına bırakılan 150-200 bin spermden birinin yumurtayı döllemesi beklenirken; mikroenjeksiyon yoluyla yumurta, embriyolog tarafından seçilen tek bir sperm ile dölleniyor. Mikroenjeksiyon yöntemi esas olarak erkek kısırlığının çözümü için geliştirilmesine rağmen, diğer infertilite nedenlerinde de sıklıkla kullanılıyor.

    Tüp bebek yönteminin dünü bugünü
    İlk tüp bebek uygulamalarında doğal olarak gelişen tek yumurta kullanılırken, daha sonra başarı şansını artırmak için yumurtalıkları uyarıcı ilaçların tedaviye eklenmesi gerçekleştiriliyor.
    Önceleri çok yumurta geliştirmek amacıyla yüksek doz ilaç verilirken, bugün yeterli yumurta sayısına ulaşmak için daha düşük dozda ilaç kullanımı tercih ediliyor. Bu sayede hem tedavinin yan etkileri azaltılıyor hem de maliyet düşürülüyor. Ayrıca kısa süreli ve düşük doz ilaç tedavisiyle hastanın konforu da artırılıyor.
    İlk tüp bebek uygulamalarında yumurtalar “laparoskopi” ameliyatıyla toplanıyorken, günümüzde “ultrasonografi’ kullanılıyor.
    Yumurta toplandıktan 2-5 gün sonra, embriyonların gelişimi izlenerek bunların rahim içine yerleştirilmesi anestezi olmadan ağrısız şekilde yapılıyor.
    İlk yıllarla karşılaştırıldığında ilaç ve tedavi maliyetlerinin önemli ölçüde azaldığı görülüyor.

    Doğru embriyonu seçerken
    Transfer edilecek embriyon hücre sayısı
    Hücrelerin birbirine eşit büyüklükte olması
    Embriyondaki artıkların tespiti
    Embriyonların 6 saat arayla fotoğrafını çekerek erken bölünen, uygun ve gebelik şansı yüksek embriyolnarı değerlendiren “embriyoskop” yöntemi
    Doğru spermin seçimine yarayan özel mikroskoplar önem taşıyor.

    Tedavinin detayları yakın çevreyle paylaşılmamalı
    Çocuk sahibi olmak için tedaviye karar veren çiftlerin birden fazla merkez veya doktorun görüşünü alarak tedaviye başlaması öneriliyor. Prof. Dr. Buyru, “Tedavi yerinin seçiminde; merkezin başarı oranı ile deneyimi, çiftlerin doktorlarıyla kurdukları iletişim ve işlemin maliyeti göz önüne alınmalıdır” diyor. Ayrıca çiftlerin tedavi ayrıntılarını çevreleriyle fazlaca paylaşmaları doğru bir hareket olarak görülmüyor. Buyru, “En deneyimli ve en başarılı merkezlerde bile gebelik oranlarının yüzde 50 oranında olduğu ve tedavi yapılan 2 çift arasından ancak 1’inin gebeliğe ulaşacağı unutulmamalıdır” diyor.

    Kadının yaşı ile embriyon-yumurta kalitesi tedavi başarısını doğrudan etkileyen faktörler olsa da çok iyi embriyonların transfer edilmesine karşın gebe kalamayan çiftlerin de bulunduğu belirtiliyor.

    Çevre baskısı gebe kalmayı zorlaştırıyor
    Yıllarca gebe kalamadıktan sonra tedaviyle çocuk sahibi olmalarının ardından birkaç ay sonra tekrar doğal olarak gebe kalan birçok çift bulunuyor. Ayrıca defalarca başarısız tüp bebek denemesinden sonra tedaviyi bırakarak kendi kendine gebe kalan çiftlere de sıkça rastlanıyor. Prof. Buyru, “Bu, ‘Açıklanamayan infertilite’ olgularında görülen bir durumdur” diyor. Çevre baskısı veya eşlerin birbirleri üzerinde kurduğu stres, gebe kalmayı zorlaştırabiliyor. Böyle çiftlerin psikolojik destek alması öneriliyor.

    Embriyon dondurmada yaş çok önemli
    Yumurtalıkları aşırı uyarılan kadınlarda, karında sıvı birikmesi ve böbrek yetersizliği gibi risklerden kaçınmak için embriyon dondurma işlemi gerçekleştirilebiliyor. Dondurulmuş ve çözünmüş embriyon transferlerindeki başarı oranının yüzde 30 civarında olduğu belirtiliyor.

    Prof. Dr. Buyru, “Dondurulmuş embriyonların çözülerek tekrar transferi yapıldığında taze embriyonlar kadar yüksek gebelik şansı vardır” diyor. Yapılan son çalışmalar, yumurtalıkları aşırı uyarılmış ve hormon düzeyleri beklenenden çok yükselmiş kadınlarda, embriyonların dondurulduktan sonraki aylarda çözülerek transfer edilmesi ile daha iyi gebelik oranlarına ulaşıldığını gösteriyor. Prof. Dr. Buyru, “Bu yöntemin başarılı olabilmesi için yeterli sayı ve kalitede yumurtaya gereksinim vardır. Bu, kadının yaşıyla doğrudan ilişkilidir” diyor.

    Her isteyen yumurtasını donduramıyor
    Ülkemizde yumurta dondurulmasına belirli koşullarda izin veriliyor. Kanser gibi bazı hastalıklar nedeniyle uygulanacak tedaviler sonucu zarar görebilecek kadınlara yumurta dondurma işlemi yapılabiliyor. Kişinin daha sonra çocuk sahibi olma düşüncesiyle yumurtalarını dondurmasına yasal olarak izin verilmiyor. Dondurulan yumurta ve embriyonların yasal olarak 5 yıllık bekleme süresi olsa da tıbbi açıdan bir son kullanma tarihi yok.

    Tüp bebek özel bölüm için tıklayın !