Blog

  • Yaza fit girmenin yolları

    Yaza fit girmenin yolları

    Kışın kasvetli günlerinden sonra baharın habercisiyle güneş yüzünü tekrar göstermeye başladı. Kışlık kıyafetlerimizin altına sakladığımız, kışın yeterince ilgi göstermediğimiz vücudumuzu yaza hazırlamanın zamanı geldi. Yaza yeterli zaman varken, metabolizmanızı bozmadan, sağlıklı kilo verecek kadar vaktimiz var…

    İdeal kilonuz da olmak, yazın özgürce giyinmenizi de sağlayacak. İdeal kilonuza inmek için son günleriniz, bunu değerlendirin. Yaza sayılı zaman kala fit görünme telaşına kapılanlar, Diyetisyen Canan Aksoy’un önerilerine kulak verebilirsiniz.

    • Azar azar sık sık yemek, hem iştahınızı dengeleyecek hem de metabolizmanız daha etkin çalışmasını sağlayacak. 3-4 saatlik periyotlarda beslenmeye çalışın.

    • Sıvı tüketiminizi artırın. Biz diyetisyenlerin günlük sıvı tüketimi önerisi 1 kaloriye 1 mililitre su tüketindir.1500 kaloriye 1.5litre mesela. Yeterli sıvı aldığınızın en kolay göstergesi, idrar çıkışı sayınız ve rengidir. 6-7 kere idrara çıkacak ve açık sarı olana kadar sıvı tüketin. Unutmayın susuzluk ve açlık hissi birbirine çok karışır. Acıktığınızda önce bir bardak su içip aç olup olmadığınızı kontrol edin.

    • Güneş, insan için en önemli D vitamini kaynağıdır. Ofislerde, kışın kapalı havalarda mahrum kaldığınız D vitamini için her gün yarım saat açık alanda olun. Uzun kemiklerinizin ( kol ve bacak kemikleri ) güneş alması kemik erimesi riskinizi azaltacaktır.

    • Hareket edin, kilonuzu vermek veya korumak, hipertansiyondan kaçınabilmek, kalp hastalıklarından korunabilmek, kemik mobilizasyonunu sağlamak için haftada en az 150 dakika hareket edin. En iyisi bu güneşli günlerde açık havada yürüyün egzersiz sırasında alınan güneş D vitamini ihtiyacınızı da karşılayacaktır. Unutmayın en önemli D vitamini kaynağı güneştir.

    Diyet Yöntemleri ve Deneyimlerimiz için tıklayın !

    • Günde 5-7 porsiyon sebze meyve salata tüketin. Sebze ve meyveler hem düşük kaloriye sahiptir, hem posa içerir bağırsak faaliyetlerinizi sağlayıp, kan yağlarınızın düşmesini sağlar. Ana öğünlerinizde salata veya sebze tüketin, ara öğünlerinizde meyve. Vitamin ve antioksidan alımınızda böylece düzene girecektir.

    • Ana öğünlerinizde yağsız süt, yoğurt yemeye özen gösterin. Kalsiyum yemeklerde aldığınız yağın sindirime uğramadan atılmasına yardımcı olacaktır. Hem de güneşle aldığınız D vitaminiyle beraber kalsiyum tüketimi kemikleriniz için de faydalı olacaktır.

    • Tuzu azaltın, son yapılan çalışmalar günlük tuz alımımızın 18 grama çıktığını gösteriyor, hâlbuki ihtiyacımız olan tuz 4-5 gram civarında. Yüksek tuz, hipertansiyona, vücudunuz da şişkinliğe ve kalp damar sisteminizin yaşlanmasına sebep olur. Hazır-paketlenmiş ürünlerin içinde tuz miktarı yüksektir. Rafine edilmemiş, doğadan direkt sofranıza gelen besinleri tercih edin.

    • Yemek pişirme sistemlerinizi gözden geçirin, tuz ve yağ kullanımına dikkat edin. Kızartmayın, haşlayın, ızgara yapın veya fırında pişirin. Yemeklerinize az yağ ve mutlaka sıvı yağ ve az tuz koyun. Tuz yerine baharat kullanmaya çalışın.

    • Sıvı kalorilere dikkat: gazlı içecekler, alkol, meyve suları, aromalı kahvelerden kaçının. Gazlı –şekerli içecekler yerine su veya maden suyunu tercih edin. Frappeler, aromalandırılmış kahveler yerine, Türk kahvesi veya latte gibi kahveleri tercih edin.

    • İyi çiğneyin, midenizle beyniniz arasında gelişen tokluk süresi en az 20 dakikadır. Öğünlerinizi yavaş tüketin, tokluk hissinizin gelmesi için kendinize vakit tanıyın.

    • Unutmayın vücudunuzun yedek parçası yok. Ona her mevsim ve her zaman iyi bakmak zorundasınız.

  • Brezilya Fönü Yaptıracaklar Fırsat Sitelerine Dikkat!!!

    Brezilya Fönü Yaptıracaklar Fırsat Sitelerine Dikkat!!!

    Son yılların en büyük buluşudur Brezilya fönü. Brezilya fönü ya da diğer bir ismi ile keratin bakımı.

    Natura keratin saç uzmanı Fulya Hanım Brezilya fönü ile ilgili sorularımızı cevaplayacak.

    Keratin bakımı ayrı Brezilya fönü ayrı şey midir?

    Aslında ikisi de aynı şeydir. Sadece bazı keratinlerin düzleştirme özelliği zayıf bakım özelliği yüksektir. Ya da bizim markamızda da olduğu gibi markaların düzleştirme (kalıcı fön) isteyenler için ayrı bir keratin çeşidi vardır. Bakım isteyenler için ayrı bir keratin çeşidi.

    Türkiye’de herkesin kafasında şu soru var Brezilya fönü zararlı mıdır?

    Öncelikle şunu söylemek isterim. Brezilya fönünün kesinlikle saça bir zararı yoktur. Aksine boyadan açıcılardan çeşitli kimyasallardan hasar görmüş yıpranmış saçları onarmak için keratin tedavisine ihtiyaçları vardır. Fakat dikkat edilmesi gereken en önemli nokta doğru marka ve doğru üründür.

    Keratin içeriğinde formaldehit denilen bir kimyasal vardır. Amerikan sağlık kuruluşu FDA’ nın onayladığı keratin ürünlerinde Formaldehit oranı %4’ ün üzerinde olanlar sağlık açısından zararlıdır.

    Bunu burada söylemek zorundayım maalesef Türkiye’de içerisinde %7 – % 10 formaldehit olan keratinler var.

    Aslında Türkiye’de gerçekten profesyonel ve gönül rahatlığı ile saçlarınıza yaptırabileceğiniz 2 -3 keratin markası vardır.

    Bunlardan biride Natura keratin’dir. Tüm Natura keratin ürünleri FDA onaylıdır, Organik ürün sertifikası vardır, Amerika’dan ithaldir, Türkiye’de tüm sağlık sertifikaları ve yasal izinleri mevcuttur.

    Fırsat sitelerinde 50 TL’ ye Brezilya fönü görüyoruz bu mümkün mü?

    Bu sorunuza şöyle cevap vereyim hiçbir fırsat kampanyasında kullanılan ürün olarak Natura keratin göremezsiniz.

    Neden? Nedeni şu fırsat sitelerinde örnek olarak 50 TL’ye brezilya fönü kampanyası düzenleyen bir kuaför bu 50 TL nin 25 TL sini fırsat sitesi alır 25 TL sini kuaföre verir.

    25 TL ye Brezilya fönü yapma imkânı var mı?

    Bu konuda gerçekten çok hassasım biz bayanlar olarak bilinçli tüketici olursak. Sonradan pişman olacağımız şeyler yapmayız.

    Şöyle bir matematiksel bir hesaplama yapalım. Bir Brezilya fönü uygulaması için ortalama 80 – 100 ml arasında keratin kullanılmaktadır. Kuaföre bunun maliyeti 70 – 90 TL arasında değişmektedir.

    Kuaför bu işlem için 3 gün uğraşmaktadır. Kaliteli iyi bir markadan en uygun brezilya fönü uygulamasının olabileceği rakam 250 TL’dir.

    Peki bu fırsat sitelerindeki kampanyalarda nasıl olur?

    Bununla ilgili 3 – 4 teori oluşturabiliriz.

    1. Türkiye’ ye kaçak yollarla giren hiçbir yasal izni olmayan içerisindeki formaldehit oranı %10 üzerinde olan keratin kullanılıyor saçlarınız düzleşiyor mu düzleşiyor. Ama sizde sağlığınızdan oluyorsunuz.
    2. Saçınıza hiç keratin sürülmüyor saç maskesi ile bir işlem yapılıp gönderiliyorsunuz. 3 gün sonra saçlarınız eskisinden bir farkı yok.
    3. Ya da fırsat sitesine ödeme yapıyorsunuz hizmet alamıyorsunuz.

    Birçok bayan bu işlemi evde kendiside yapabilmektedir. Ya da bizim ürünlerimizi satın alarak kuaförlerine götürüp yaptırabilmektedir. Böylelikle Kuaförde 400 TL – 500 TL ye yaptıracağı işlem çok daha uyguna yapabilmektedir.

    Hemen sipariş vermek için tıklayınız…. www.naturakeratin.com.tr

    Brezilya fönü
    Brezilya fönü

    Kadınlar Kulübü üyelerine özel Natura Keratin’ den % 15 indirim kuponu
    İndirim kuponuna nasıl sahip olacaksınız?

    1 – www.naturakeratin.com.tr  sitemize üye olduktan sonra info@naturakeratin.com.tr mail adresimize üye adınızı ve kadınlar kulübü indirim kuponundan faydalanmak istediğinizi yazmanız yeterlidir. Üyelik hesabınıza ve mail adresinize hediye kuponunuz gönderilecektir.

    2 – 0212 475 82 26 Sipariş hattımızdan vereceğiniz siparişlerinizde kadınlar kulübü üyesi olduğunuzu söylediğinizde %15 indirim alacaksınız.

    Brezilya fönü ile ilgili sormak istediğiniz sorularınızı www.facebook.com/naturakeratinturkiye sayfamızdan bize sorabilirsiniz.

  • Beyinismus

    Beyinismus

    Vajinismus ülkemizde diğer Avrupa ülkelerine oranla çok daha yaygın bir şekilde görülmekte. Ülkemizde 10 kadından birinde görülen bir sorun olan ve çiftlerin cinsel hayatlarını kâbusa çeviren vajinismus, yıllardan beri “cinsel birleşme sırasında vajina kaslarının kasılması ve cinsel ilişkiyi engellemesi” olarak tanımlanmakta. Aslında vajina kaslarının kasılmasına neden olan beyindir, bu nedenle de bu hastalığa vajinismus yerine “beyinismus” denmesi daha doğru olur. Peki, vajina kasları kendiliğinden mi kasılmakta?

    Vajinismus aslında kadının kendini korumasıdır, savunmasıdır
    Ülkemizde çiftlerin cinsel terapiye başvurma nedenlerinde vajinismus ilk sıralarda yer alır. Diğer ülkelerde bizdeki kadar yaygın olmayan vajinismus ülkemizde cinsel hayatı aktif olan her 10 kadından birinde görülmektedir. Bunun temel nedeni de kadına çocukluğundan itibaren aşılanan cinsellikle ve özellikle kızlık zarıyla ilgili olumsuz telkinlerdir. “İlk gecenin çok acılı, ağrılı olacağı, oluk oluk kanlar akacağı, canının çok yanacağı ama dişini sıkması gerektiği, içinde bombalar patlayacağı, cinsel ilişkinin tıpkı iğnenin deliğinden limonu geçirmeye benzediği, deliğin küçük ve dar olduğu, kızlık zarının yırtılacağı, delineceği, patlayacağı, çok kanama olursa hastaneye kaldırılabileceği, ilk gece kadın ve erkeğin birbirine kilitli kalabilecekleri” gibi olumsuz telkinler çocukluktan itibaren kadının kafasına yerleşir ve cinsel ilişkiyi gözünde fazlaca büyütmesine neden olabilir. Bunları duyarak büyüyen bir genç kızın ileride cinsel hayatında sorun yaşaması kaçınılmazdır. Çünkü vajinismus aslında kadının kendini korumasıdır, savunmasıdır. Yani vajinismus bir savunma mekanizmasıdır.

    Beyinismus nedir?
    Vajinismus yıllardan beri vajinanın ilk 1/3’lük kısmındaki kasların cinsel birleşmeyi engelleyecek şekilde istem dışı kasılması olarak tanımlanıyor. Vajinismus dendiğinde sadece vajina kaslarının kasılması akla gelse de aslında cinsel birleşme sırasında her kadında farklı tepkiler olabilir. Sadece vajina kasları değil, kadının tüm vücudu kasılabilir, bacaklarını kapatabilir, eşini elleriyle itebilir, hatta panik atak benzeri bir durum yaşanabilir. Peki, başta vajina kasları olmak üzere vücuttaki kasların istem dışı kasılması neden olur? Vajina durup dururken kendi kendine kasılmaz, vajinanın kasılmasına neden olan beyindeki cinselliğe dair olumsuz duygu ve düşüncelerdir. Aslında vajinismusa neden olan genellikle vajina değildir, beyindir. Bu nedenle de vajinismus yerine beyinismus demek daha doğru olacaktır.

    Vajinismus deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim tıklayın !

    Penis ve vajina figürandır, başrol oyuncusu beyindir
    Cinsellik tamamen beyinle ilgili bir süreçtir. Cinsel organlar denildiğinde akla penis ve vajina gelir ve toplumda cinselliğin penis-vajina birleşmesinden ibaret olduğuna dair yaygın bir yanlış inanış vardır. Oysaki en büyük cinsel organımız beyindir, çünkü cinsellikten alınan haz tamamen duygularımız ve düşüncelerimizle bağlantılıdır. Eğer kişinin cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri varsa, cinsel ilişkiden haz alması da zordur. Sağlıklı ve mutlu bir cinsellik için kişinin konsantre olması ve kafasının başka şeylerle meşgul olmaması gerekir. Penis ve vajina figürandır, başrol oyuncusu beyindir.

    Cinsel işlev bozukluklarının temelinde cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceler yatar
    Sadece vajinismusun değil neredeyse tüm cinsel işlev bozukluklarının temelinde kişinin kendisiyle, kendi bedeniyle, partneriyle ya da cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri yer alabilir. Genellikle vajinismusta neden cinsel birleşme ile ilgili çocukluktan itibaren duyulan yanlış bilgilerken, erken boşalmada her ilişkiye başlarken erkeğin kafasında var olan “ya erken boşalırsam” düşüncesidir. Şimdiye kadar toplum tarafından erkeğin kafasına yerleştirilmiş erkeklik ve cinsel güçle ilgili “penisin her zaman sert olması gerektiği, penisin sertliğinin erkekliğin simgesi olduğu, erkeğin her zaman cinsel ilişkiye hazır olması gerektiği” gibi olumsuz telkinler sertleşme sorununa neden olurken, yine kadının kendisi ve kendi bedeniyle ilgili olumsuz düşünceleri ve ilişki sırasında kendini rahat bırakamaması de orgazm olamamaya yol açabilir. Görüldüğü gibi aslında çoğu cinsel sorunun nedeni de yine beyindeki olumsuz düşüncelerdir.

    Cinsel mitler olumsuz etkiliyor
    Cinsel mitlerin yani toplumda yüzyıllardan beri var olan cinsellikle ilgili yanlış, abartılı ve gerçekdışı inanışların cinsel işlev bozukluklarının ortaya çıkmasında büyük etkisi vardır. Cinsel mitler sadece ülkemizde değil, tm dünyada mevcuttur ve bu yanlış bilgilere inanıldığında çiftlerin cinsel hayatları da olumsuz etkilenmektedir. Ülkemizde cinsel eğitim olmaması büyük bir eksikliktir. Cinsel bilgi edinilecek doğru ve güvenilir kaynaklar az olduğu için, kişiler bilgisizlikten dolayı cinsel sorunlar yaşamaktadırlar. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) doğru bilgi edinmek için güvenilir bir adrestir. Unutmayın cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır…

  • İlişkinizdeki Sorunları Nasıl Çözersiniz?

    İlişkinizdeki Sorunları Nasıl Çözersiniz?

    Mümkün olduğunca sorunlardan uzak durmaya, ilişkinizde tartışma çıkarmamaya özen gösterin. Sizin dışınızda gelişen olaylar için ise, çözüme yönelik davranın.

    Sorunu çözmek için ihtiyacınız olan gücü, karşınızdakini suçlayarak, farklı teoriler geliştirerek harcamayın. Çözüme yönelik düşünün, var olan sorunu büyütmeyin. Doğru hedefi belirleyin ve oraya yürüyün.

    Pişman olacağınız hareketleri yapmaktan kaçının
    Ani tepkiler vermek, ön yargılı yaklaşmak ve düşüncesiz davranarak sürekli hata yapmak, karşınızdakinin yeter artık demesine sebep olur. Sabrı zorlamayın.

    İnatlaşmayın
    Sevdiğiniz kişiye ders olsun diye düşünerek, gereksiz davranışlarda bulunmayın. Bu sizin de ilişkiniz, onu cezalandırırken, aslında kendinizi de cezalandırdığınızı unutmayın.

    Affetmeyi öğrenin
    Önemsiz hataları büyüterek sevdiğiniz insanın kalbini kırmayın. Sizden özür diliyorsa affedin ancak elbette bunu bir yaşam şekli haline getirmesine de izin vermeyin.

  • Kolay şekil alan saçlar için öneriler

    Kolay şekil alan saçlar için öneriler

    Saçlarınızı düzleştirmek ya da saçınıza hafif dalga vermek istiyorsanız, saçlarınızı kuruturken fırça kullanmamalısınız. Böylece saçlarınız daha doğal bir görünüme kavuşur.

    Kuaföre, saç uçlarınızı incelterek kesmesini söyleyin.

    Röflenizin muhteşem olması için kuaförünüz aynı renk grubunun değişik tonlarını kullanmalı. Bu farklı tonlar, saçınızda derinlik oluşturur.

    At kuyruğu modelini en güzel şekilde yapmak için saçınızı toplamadan önce saç diplerinize sprey sıkın.

    Saçlarınız kuru bir haldeyken şekillendirmek istiyorsanız; saçlarınızı öne doğru atın ve saç diplerinize sprey sıkın. Bu işlemden sonra saçlarınızı geriye attığınızda çok rahat şekil alacak ve havalı duracaktır.

    Saçlarını yukarıdan toplayan biriyseniz, kuaföre röfle işlemini saçlarınızın alt kısımlarına uygulamasını söyleyin. Böylece at kuyruğu modeliniz daha parlak bir hal alacaktır.

    Gece dışarı çıkacaksınız ve parlak bir saç istiyorsunuz. Allık fırçanızın yardımıyla far ya da allığı saçlarınıza sürün. Saçlarınız ışıl ışıl olacak.

    Saç yıkama işleminde şampuanı yalnızca saç diplerine sürün. Saç kremini ise uç kısımlara sürün. Saçlarınız kuru bir hal almayacaktır.

    Saç Yıkarken Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir? Tıklayın !

  • Oleg Cassini abiye 2013 modelleri

    Oleg Cassini abiye 2013 modelleri

    Birbirinden güzel bu Oleg Cassini 2013 abiye modelleri ile dilediğiniz her yerde şık olabilirsiniz. Düğün ve nişanda giymek için bu koleksiyondaki modellerden bir çoğunu beğeneceğinizi garanti ederiz.

    Oleg Cassini abiye modelleri 2013

  • Çocuk Odaları İçin Tüyolar

    Çocuk Odaları İçin Tüyolar

    Uyumlu bir dekorasyon planı ile tasarlanacak çocukodasının, zaman içinde oyun odası, yatak odası ve çalışma odası olarak kullanılacağını unutmayın!

    Çocuk odasının dekorasyonu çocuğun doğumu ilebaşlayan ilk yılda kritik önem taşır ve bu odanın doğrudekorasyonu gelecek yıllarda aile bütçesine olumlu yansır.Çocuk odası dekore edilirken gelecek 5, 10 hatta 15 yılhesaplanarak hareket edilmelidir. Odanın dekorunun temelini ve mobilyalarını basit tutmak, çocuğun büyümesi ile odanın uyum sağlamasına yaradığı gibi, çocuk odasınındekorasyonunun evin genel havası ile de uyumlu kalmasını sağlar.

    Fonksiyonel mobilyalar;

    Çocuk odasına sağlam ve fonksiyonel mobilyalar konmalıdır. Genç yatağına dönüşebilecekçocuk karyolası, masa olarak da kullanım özelliği olan çekmeceli sehpalar, içine battaniye ve yastıkların kaldırılabileceği ve daha sonraki yıllarda üstüne bilgisayarın veya televizyonun konabileceği gardırop, çocuk odasında tercih edilebilecek fonksiyonel seçeneklerdir. Fiyatı ucuztutabilmek için cilasız mobilyalar alınıp, daha sonra boyanabilir. Biraz zımparalayıp, birkaç katboya çekerek, çekmecelerin kulplarını yenileyerek eski bir mobilyayı çocuğunuzun odasınakoyabilirsiniz.

    Fonksiyonel puflar tekrar popülerleşti. Ahşap küp şeklindeki puf, ebeveynler içinyerleştirilen bir sallanan sandalyenin yanına konumlandırılabilir. Çocuk küçükken bu pufunüstüne oturup oyun oynar, daha büyüğünde ise sallanan sandalyede rahatça oturup müzikdinler.

    Duvar kaplamaları;

    Eğer mobilyalar ve duvar kaplamaları basit tutulursa, çocuğun odasının diğer aksesuarlarıbirkaç yılda bir kolayca değiştirilir. Yeni doğmuş bir çocuğun odasını yumuşak sarı tonda duvar kağıdı ile kaplamak mantıklıdır, nötr renge geçişi olduğu için çocuk büyüdükçe iyi görünecektir.

    Duvar kağıdı bordürleri çocuğun odasına farklı anlamlar ve yenilik katmak için idealdir. Bu bordürler hayvan figürleri veya bebek motifleriyle yenilenebilir. Bordürlerde seçilen bir desen,parça halı, perde ve çarşafla tamamlanabilir.

    Aksesuar seçimi;

    Bir odayı kişiselleştirmenin en iyi yolu aksesuar kullanmaktır. Çocuk büyüdükçe odasınakonulabilecek renkli sandıklar, odanın dağınıklığına çözüm olabileceği gibi çocuk odasına daruh katar.

    Konulacak her sandığın, dergi ve kitapların içine konması gibi farklı bir amacı olmalıdır.Odaya raflar kurularak küçük oyuncaklar buralara konulabilir; aynanın yanına hobiaksesuarları yerleştirilebilir. Abajurlar ve yer yastıkları arada değiştirilerek renk trendleriyansıtılabilir.

    Çocuk kendi odasını düzenlemek isterse…

    8-12 yaşa ulaştığı zaman çocuk, odasının dekorasyonuna karışmak isteyebilir. Bu isteklerekulak verilmelidir, ama ev halkının zevki ve maddi koşullar arasındaki dengeyi kurmakebeveynlere düşer. Tüm seçimleri çocuğunuza bırakmamalısınız, ama yine de ona zamanzaman seçenekler sunmanız, odasına kişilik katması için önemlidir.

    Çocuğunuz ergenlik dönemine girdiğinde kendine örnek aldığı şarkıcıların ve sporcuların posterlerini odasına yapıştırmak ve odasının tüm dekorasyonunu kendi kontrol etmek isteyebilir. Bu durumda duvarın zarar görmemesi için posterlerin çerçevelenmesi daha uygundur, bantla yapıştırılması duvara zarar verecektir. Fotoğraflar ve yazıların asılması için ise bir pano asılması daha iyi olacaktır. Deri veya sünger görünümünde bir duvar kağıdı ilginç bir fon oluşturabilir.

  • Hacaburi tarifi

    Hacaburi tarifi

    Hacaburi malzemeleri nelerdir ? Hacaburi nasıl yapılır ?

    Malzemeler:
    500 gr yağsız dana kıyma
    10 adet yumurta
    7 adet soğan
    1 paket maya
    1 çay kaşığı pul biber
    1 çay kaşığı karabiber
    1 çay kaşığı şeker
    ½ çay bardağı zeytinyağı
    Çörekotu

    Yapılışı:

    1 paket maya 1 bardak ılık suyla açılıp, unun üzerine dökülür.1 çay kaşığı şeker, 1 yumurta, yarım çay bardağı zeytinyağı, 1 çay kaşığı tuz katılıp ekmek hamuru kıvamına gelene kadar azar azar ılık su dökülerek yoğrulur. Yoğrulan hamur dinlenmeye bırakılır. İçi için; 9 adet yumurta haşlanır. Yemeklik doğranan 7 adet soğan zeytinyağında kavrulur. Yarım kilo kıyma eklenip 1’er çay kaşığı pul biber ve karabiber atılır. Pişen kıymalı iç soğumaya bırakılır. Fırın tepsisi sıvı yağ ile yağlanır. Mayalanan hamurun yarısı yağlanmış tepsiye yayılır. Hamurun üzeri kıymalı içle kaplanır. Haşlanmış yumurtalar ikiye bölünür ve kıymalı içle kaplanan hamura yerleştirilir. Hamurun kalan yarısı yağlanmış zeminde açılır ve tepsiye serilir. Arası kıymalı yumurtalı iki kat hamurun kenarları sıkıştırılır. Üzerine 1 yumurtanın sarısı sürülüp çörek otu serpilir. Ortalama 180-200 derecede ısıtılmış fırında pişmeye bırakılır. Pişen ikramın üzerine tereyağı sürülür. Dilimlere ayrılır.
    Hacaburi servise hazırdır.

    Afiyet olsun…

  • Seks Şifa Verir

    Seks Şifa Verir

    Cinsellik kavramı kadın ve erkekler için farklılıklar gösteriyor. Geçmişten bugüne uzanan “erkekler ve erotizm” veya “erkekler ve seks”, “kadınlar ve romantizm” veya “kadınlar ve aşk” eşleştirilmeleri çiftlerin cinsel yaşamını ve çatışmalarının doğasını bir hayli etkiliyor. Erkeklerin sadece seks yapmak için kendileriyle ilgilendiklerini savunan ve bu nedenle onları yüzeysel olmakla suçlayan kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Kadınların bu algılarının altında yatan nedenleri anlamaları, beklentilerin iyice arttığı günümüzde bir hayli zorlaşmış gibi görünüyor. Oysa cinsellik erkeklerin aşk ve sevgi duygularının farkına varmalarında çok önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle erkelerin erotizm alabilmek için romantizm vermeleri, kadınlarında romantizm alabilmek için erotizmi sunmaları gerekiyor.

    ERKEKLER SEKS İLE SEVGİLERİNİ GÖSTERİRLER…

    Cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen bir gerçek oldu. Aslında bu işleyiş sanıldığı gibi kadınlara uzak bir düşünce değil. Kadınlarda aynı erkekler gibi cinsellik üzerinden duygularını açığa çıkartıyor, sevgi ve bağlılıklarını arttırıyorlar. Çünkü cinsellik, çift arasında olabilecek en üst düzeydeki yakınlaşmayı sağlayan, onların birbirlerini hem ruhsal hem de bedensel olarak tanımalarına ön ayak olan sıcak bir ilişkidir. Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır… Doğaları gereği, duygusal olan, şefkate ve aşka önem veren kadınlar hisleriyle hareket ederken, sevgi açlığı duyan erkekler cinsel içgüdüleriyle aşka yöneliyorlar. Diğer bir değişle, seks erkeğin sevgi gereksinimi duymasını, kadının ise sevildiğini ve değerli olduğunu hissetmesini sağlayan önemli bir araç. Bu nedenle, kadınların erkeklerin sadece cinselliği düşündüklerini ve bu doğrultuda harekete geçtiklerini düşünmemeleri gerekiyor. Nasıl ki, kadınlar sevgi göstermenin yöntemlerinden biri olan dokunulmaktan hoşlanıyorlarsa, erkeklerde dokunmaktan hoşlanıyorlar ve seksi sevgilerini gösterme biçimi olarak yaşıyorlar. Kadınlar, erkeklerle aşklarını tazelemek adına iletişime geçmek istiyorlarsa, konuşmak, bakışmak, öpüşmek gibi eylemlerle sevildiklerini hissediyorlarsa, erkekler de sevildiklerini seks yoluyla hissederler ve gösterirler. Yani erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu partnerlerine ifade etme yollarından biri sekstir. Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini seksle açmalarında fayda var. Çünkü ‘sevmek’ belki bir şeydir ama ‘sevildiğini bilmek ve hissetmek’ çok şeydir, büyük bir zenginliktir.

    ÇİFTLERİN ÖNCELİĞİ SEKS OLMALI…

    Çiftlerin sağlıklı, mutlu ve haz dolu bir ilişkiye sahip olabilmelerinin yollarından biri ve belki de en önemlisi, cinsel ilişkilerinin kalitesi ve tutku düzeyleridir. Haz alınıp, verilen harika bir cinsel ilişki sonucunda erkekler içlerindeki sevgiyi hissedip, sevgilerini gösterirlerken, kadınlar da ihtiyaçları olan sevgiye ulaşmış oluyorlar. Çünkü erkelerin kalplerini açtıkları, sevgilerini gösterdikleri, şefkatlerini en iyi şekilde paylaştıkları ve içlerindeki kadınsı yönlerini fark ettikleri en iyi yöntemlerden biri sekstir. Aslında kadınlar da ön yargılarından arınıp, sağlıklı düşündüklerinde, seks ile yumuşadıklarını, gevşeyip, rahatladıklarını, sevildiklerini ve değerli olduklarını hissettiklerini ve daha çok partnerlerine bağlandıklarını göreceklerdir. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani seksi daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdırlar.Böylece çiftler çok daha tutkulu bir cinsel yaşama ve hoş bir iletişime sahip olabilirler.

  • Doğum Sırasına Göre İlişki Analizi

    Doğum Sırasına Göre İlişki Analizi

    Linda Blair’in yazdığı “doğum Sırası” isimli kitabına göre, sevgilinizin kaçıncı çocuk olduğu ilişkinizdeki karakterini belirliyor

    Ailenin kaçıncı çocuğu olduğunuzun hayatınız için ne kadar önemli olduğunu düşündünüz mü hiç? Düşünmeyenleri biraz düşündürtelim o zaman. Klinik psikologu Linda Blair’in yazdığı ‘Birth Order’ (doğum Sırası) isimli kitap, bu sıranın sadece karakteri değil aynı zamanda kariyeri ve hatta ilişkileri bile etkilediğini savunuyor.

    Henüz flört etmeye başladığınız biriyle buluştuğunuzda ortaya çıkan o fotoğrafı hayal etsenize bir kere. Karşı taraf hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz ama aranızdaki muhteşem çekimden dolayı ayaklarınız yerden kesiliyor, midenizde kelebekler uçuşuyor. (Vay halinize!) Her şey iyi giderse, tekrar buluşmayı neden istemeyesiniz ki? (İstersiniz, istersiniz…)

    Aylar geçtikçe onun düzenli, hırslı, kendine güvenen, kıskanç veya duygusal olup olmadığını öğreneceksiniz, kuşkusuz. Tamam filmi hızlandırıyoruz o zaman ve karşı tarafı daha çabuk tanıyabilmeniz için sizi Blair’in kitabına yönlendiriyoruz.

    Burcunun ne olduğundan veya iyi sevişip sevişmediğinden önce (!) ailenin kaçıncı çocuğu olduğunu sorun. İlk doğan çocuk mu yoksa sonuncu mu? İkinci veya üçüncü sırada da olabilir. Ya da tek çocuk! (Olabilir, korkmasanıza yahu!)

    Linda Blair, her sıranın kendine özgü bir karakteri olduğunu söylüyor. Sadece sevdiğiniz adam için değil, sizin için de geçerli yani bu. Uzun lafın kısası; ailenizde kaçıncı çocuk olduğunuz, ilişkinizdeki uyum ya da uyumsuzluğu ortaya çıkarma konusunda en belirleyici faktör. Buyurun buradan yakın!..
    Partnerinizi iyi seçmek için:

    İlk çocuk – son çocuk ilişkisi:

    Klişeler çoğu zaman doğrudur; zıt kutuplar birbirini çeker. Tıpkı ilk ve son doğan çocukların birlikteliğinde olduğu gibi. Psikoloğa göre bunun bir nedeni ailenin en büyük çocuğunun duyarlı, düşünceli ve sorumluluk sahibi olması. Ailenin en küçüğüyse diğerlerine göre çok daha bağımsız ve sorumluluklardan kaçan biri olarak tanımlanıyor. Bu farklılık, çiftlerin birbirlerini tamamlaması bakımından önemli. İlk doğan, onu gerçekten çok sevebilecek birine ihtiyaç duyarken son doğansa kendisine bakabilecek birini arar. Ailenin en küçüğü genellikle kardeşlerine göre daha canlı ve eğlencelidir. İlişkisinde de renkli taraf olması kaçınılmazdır.

    Ancak bu ilişkinin en riskli tarafı kesinlikle son doğan çocuğun isyankarlığı. Bu asi çocuk, kuralları yıkmak için elinden geleni yaparken ilişkiye de zarar verebilir. Son doğanlar, inandıkları şeylere tutkuyla bağlı olduklarından ilk doğanın üstlendiği sorumlulukları görmezden gelebilir ya da her şeyi bozabilir.

    Her iki taraf da ilk doğansa:

    En zorlu ilişki tiplerinden biri kesinlikle bu. Eğer her iki taraf da rekabet içinde olursa, çatışma, tartışma, kavga gürültü asla eksik olmayacaktır. Bu ikili, birbirlerinin isteklerine saygı gösterdikleri müddetçe uyum içinde çalışabilir. Ama mutlaka bir tarafın kararları baskın geleceğinden diğeri mutsuz olmaya meyilli olacaktır.

    İlk doğan ve tek çocuk ilişkisi:

    Kolay anlaşmaları pek mümkün görünmüyor. İlişkinin sağlıklı olabilmesi için ilk doğanın, tek çocuğun ihtiyaçlarına cevap verebilmesi, duygularını anlayabilmesi gerekiyor.

    Ortanca çocuk ve ilk doğan ilişkisi:

    Ortada doğanlar, ilk doğanlar için iyi birer partner olabilir. Aslına bakarsanız evin ortanca çocuğu, herhangi bir doğum sırasındaki partnerle anlaşabilir. Çünkü o dengedir. Ortada ve ılıman olmayı iyi bilir. Kavgalara çözüm arayan bu tip, anlaşması ve anlaşılması kolay biridir.

    Ortanca çocuk ve son doğan ilişkisi:

    Bir başka iyi geçinen çift daha! Ortanca çocuk, uysal ve uzlaşmacı bir tavır içinde olduğu için her iki taraf da fazla tartışmaya girmeden kolay bir ilişki yaşayacaktır. Birbirleriyle rekabet etmek yerine ‘Biz’ olarak hareket etmeyi tercih ederler.

    Her iki taraf da ortanca çocuksa:

    Uyum artı bir uyum daha eşittir mutluluk! Karakter olarak farklı da olsalar, her iki taraf da birbirlerinin isteklerine öncelik tanıyacaktır. Sorumluluk sahibi olmaları ve çözümcü yapıları, ilişkilerinin tehlikeye girmesini önler.

    Ortanca ve tek çocuk ilişkisi:

    Tek çocuk, her şeyi üzerine almak isteyecektir. Kooperatifçi ortanca da buna izin verir. Tek çocukla birlikte olan ortanca, kimi zaman kendisini gölgede kalmış gibi hissedebilir. Hatta bu yüzden ortancanın ruh sağlığı bile bozulabilir. Bu tür bir ilişkide her iki tarafın da yapması gereken karşılıklı konuşmak, planları, hayalleri hakkında ortak bir karar almaktır.

    İki taraf da son doğansa:

    Her iki taraf da mantıklı planlar yapma konusunda zayıf olsa bile, birlikte yol alırlarsa her şeyi organize edebilirler. Ancak hayat bu çift için biraz kaotik geçecek gibi görünüyor.

    Son doğan ve tek çocuk ilişkisi:

    Genellikle mantıklı ve vicdanlı davranan tek çocuk, kendisine göre daha plansız davranan partnerinin sorumluğunu da üzerine alır. Son doğan çocuksa bu ilişkide yaratıcı ve maceraperest rolünü üstlenir.

    İki taraf da tek çocuksa:

    Tek çocuk için en zor ilişki, bir başka tek çocukla olmaktır. Birbirlerini yanlış anlama olasılıkları bir hayli fazla. Her ikisi de lider olmak ve ilişkiyi kendi eline almak ister. Karşı tarafın kararlarını kabul etmekte de oldukça zorlanırlar. Bu ilişkide huzursuz olmak içten bile değildir.