Eğer ne kadar zararlı olduğunu bildiğiniz halde saatlerinizi güneşlenerek, denize girmeden, hareket etmeden geçiriyorsanız yalnız değilsiniz. Araştırmalara göre güneşlenmek bağımlılık yaratıyor ve beyni eroin kullanımıyla benzer bir şekilde etkisi altına alıyor.
Harvard Üniversitesi’nden bilim adamları güneş ışınlarının vücutta endorfin hormonu salgılanmasına neden olduğunu, bunun da hem ağrıları azalttığı hem de daha iyi hissettirdiğini belirtiyor. Düzenli olarak güneş ışığına maruz kalam fareler üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda bağımlılık belirtileri gösterdiği ortaya çıktı.
GÜNEŞLENMEKTEN VAZGEÇEMEMENİN NEDENİ BU OLABİLİR
Bilim adamlarına göre bu da neden güneşin zararlı ışınlarının kansere yol açtığını bilmemize rağmen güneşlenmekten vazgeçemediğizi gösteriyor. ABD’li araştırmacılar bilinen en güçlü karsionjenlerden biri olan UV ışınlarına genetik olarak bağımlı olmamızın son derece şaşırtıcı olduğunu söylüyor.
Çalışmada Harvard Tıp Fakültesi’nden bir ekip farelere 6 hafta boyunca günlük olarak UV ışını verdi. Bu her gün Florida’da 20-30 dakika güneşlenmeye eşdeğerdi. Bir hafta içinde hayvanların endorfin seviyeleri yükseldi ve acıya daha az duyarlı hale geldiler. Profesör David Fisher, bunu eroin etkisine benzetti.
Sıcak havalarda oda ısısını düşürerek konforlu bir ortam yaratmak için kullanılan klimalar aynı zamanda hava yolu ile bulaşan mikroorganizmaların da kaynağı olabilmekte ve sağlığımız açısından ciddi sorunlara neden olabilmektedir.
Klima yoluyla bulaşan en önemli hastalık “klima hastalığı” olarak da adlandırılan “lejyoner hastalığı” dır. Lejyoner hastalığı, Legionelle pneumophilia adlı bir bakterinin sebep olduğu bir zatürredir. Lejyoner hastalığı adını bu enfeksiyonun ilk olarak 1976 yılında Amerikan Lejyonu adındaki kongreye katılan Amerikan ordusu emekli askerlerinde görülmesi nedeniyle almıştır.
Bu bakteri, klimaların filtre sistemlerinde, uygun nem ve ısıda çoğalıp buralardan ortam havasına dağılmaktadır. Bakteri klima sistemlerinin yanı sıra otel, hastane vb büyük yapıların su sistemlerinde de (soğutma kuleleri, su depoları, su dağıtım kanalları) bulunabilmektedir. Havaya dağılan bu bakterinin solunum yolu ile kişilerin vücuduna girmesi ile hastalık (zatüre) oluşmaktadır. Hastalığın en önemli belirtileri kuru öksürük, bulantı kusma, ishal, yaygın kas ve eklem ağrıları, baş ağrısı, halsizlik, huzursuzluk ve ateş dir. Diğer zatürlerden farklı olarak bu hastalıkta ishal daha yüksek oranda görülür. Hastalık otel, büyük ölçekli gemiler ve hastanelerde salgına neden olabilmektedir. Hastalığın önemli bir özelliği insandan insana bulaşmamasıdır. Bu nedenle bu hastalığı bulunan insanlardan kaçınmak doğru değildir. Legionella pneumophilia bakterisi zatüre dışında sadece ateş ile seyreden ve hafif bir hastalık tablosu olan Pontiak ateşine de neden olabilir.
Klimalı sistemlerin bulunduğu otel, işyeri ve evlerde yaşayanlar veya çalışan kişiler bu hastalık açısından risk altındadır. Bu bakterinin bulaştığı herkeste hastalık oluşmaz. Özellikle şeker ve kanser hastaları, kronik böbrek ve akciğer hastalığı olan kişiler, alkolikler, siroz hastaları ve sigara içen kişilerde hastalık oluşma riski daha fazladır. de oluşumu daha yüksek oranlardadır. En yaygın kolaylaştırıcı faktör sigara içilmesidir.
Lejyonella Hastalığın tedavisi belirli antibiyotikler ile yapılabilmektedir. Antibiyotiklerin hastalığın erken döneminde başlatılması tedavinin etkinliğini artırmaktadır. Bu nedenle klimalı ortamda bulunan kişilerde yukarda bahsedilen şikayetlerin meydana gelmesi halinde, bunu basit bir gribal enfeksiyon olarak değerlendirmeyip, bunun klimaya bağı bir zatürre olabileceğini akılda bulundurup tetkikler için uzman bir doktora başvurulmalıdır.
Hastalığın önlenmesi için gerek evler gerekse de otel ve hastane gibi büyük yapılardaki klima sistemlerinin uygun bir şekilde bakımlarının yapılması gerekmektedir. Bunun için en uygun yol bu cihazların periyodik olarak bu konuda uzmanlaşmış firmalar tarafından yapılmasıdır. Bu yolla klimalar güvenli bir şekilde kullanılabilir ve yaşam konforumuzu sağlamaya devam edebilir.
Diş çürükleri daha çok koyu renklenmelerle birlikte görülen oyuklar olarak bilinmektedir.
Önlenebilir bir rahatsızlık olmasına rağmen dünyada diş çürüğü deneyimi yaşamayan çok az insan vardır. Diş Hekimi Murat Zogun konu ile ilgili bilgiler verdi.
Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı,yemek sonrası özellikle şekerli ve unlu yiyeceklerden sonra ağızda kalan artıklarından asit oluşuyor.Bu asitler dişin minesinin bozulmasına,dişin güçsüz/savunmasız kalmasına ve diş çürüğünün başlamasına neden olabiliyor.Özellikle bakımı yapılmayan ve temizlenmeyen dişlerde çürük oluşumu daha da kolaylaşıyor.Ayrıca dişin anatomik ve histolojik özellikleri diş çürüklerinin oluşmasında etkili olabiliyor. Oluşumsal olarak kıvrımlı, girintili alanlara sahip olan dişler, bu girintilerde gıda artıkları ve bakteri birikimi artığından daha kolay çürürler.
Bir çok sebebe bağlı olarak oluşan diş çürükleri,oyulmuş ve koyu renkli boşluğuyla kendini belli eder.Fakat bazı durumlarda diş çürümeleri içten olabilir.Dışarından hiçbir çürüme etkisi görülmezken diş yardımcı tanı cihazları diş röntgeni aracılığıyla teşhis edilebilir.Bir de iş aralarında kalan çürükler vardır.Bu tür çürüklerde uzun süre görülmezler ve çoğunlukla bu dişler çürüyerek güçsüzleşirler daha sonra da yemek yerken farklı bir durumda kırılmaya maruz kalırlar.
Diş çürüğünün etkenleri arasında;Bakteri plağı,Karbonhidratlı gıdalar (Şeker, un gibi…) ve Bünyesel etkenler (Dişin yapısı,tükürüğün bileşimi gibi…) ilk sıralarda yer almaktadır.
Diş çürüğünde ağrı diş hekimine gitmeyi gerektiren en önemli belirtidir.Bu ağrılar genellikle sıcak,soğuk,ekşi ya da acı bir şeyler yenildiğinde sızlama şeklinde kendini gösterir.Ağrının şiddeti kişiden kişiye değişir ve etken ortadan kalkınca ağrıda geçer; fakat tedavi edilmeyen çürüklerde ağrılar bir süre sonra sürekli olmaya başlarlar.Gece başlayan şiddetli diş ağrısı ise ileri derecede çürümüş bir dişin iltihaplanmaya başlamasıyla ortaya çıkabiliyor.İltihap diş sinirinin ölmeye başlaması ile oluşur.İltihabın kök dışına doğru yayılmaya çalışmasıyla dokularda baskı ve bu nedenle de ağrı meydana gelir.Bu durum diş hekimliğindeki en şiddetli ağrıdır. Şiddetli ağrının özellikle gece meydana gelme sebebi; gece saatlerinde hormonal farklılıklar nedeniyle damarlarımızın genişlemesidir. Kök ucundaki iltihap dişte dolaşım bozukluğu oluşturur ve bu durum basınca neden olur. Basınç diş içindeki sinirler üstünde ağrı yapar.Bu durumda hemen diş hekimine gidilmesinde fayda vardır.
Tükürük ve tükürüğün yapısı diş çürükleri ile savaşmada en etkili silahtır.Bu nedenle tükürük miktarını azaltıcı ilaçlar kullanan kişiler diş çürüklerine karşı daha savunmasız halde kalırlar ve bu nedenle çürüklere daha kolay maruz kalırlar.
Diş çürüğünden korunmak için günlük diş bakımı,ip ve gargara kullanılması gereklidir.Diş çürüklerine karşı tükürük akışını hızlandırdığı için şekersiz sakız çiğnemek oldukça faydalıdır.Ayrıca düzenli olarak diş hekimi kontrolleri de büyük önem taşımaktadır.
Vücudunuza detoks uygulamanın, onu içten dışa temizlemenin pekçok yolu vardır, size bildireceğimiz “Doğal Detoks Yöntemleri” ile karaciğeriniz, iç organlarınız temizlenmeye başlayacak, sağlıklı bir bedene kavuşacaksınız.
Kendinizi halsiz, yorgun, depresif ve bitkin mi hissediyorsunuz? tüm bu belirtiler bedeninizde toksin yani zehirli atıkların birikimini gösteriyor. Günümüz hayat koşulları, çevre kirliliği, hormonlu gıdalar, stres gibi pek çok etken hücre, doku ve organlarınızı paslandırıp, hastalıklara yol açıyor. Bütün bunlar temizlenmeye, arınmaya, hafiflemeye kısacası detokslanmaya ihtiyacınız olduğu anlamına geliyor. Bedenimiz toksinleri dört yoldan atar,bu yollar karaciğerden safra kesesi yoluyla bağırsaklar, idrar yolu ile, balgamla ve derimizden yoluyla.Vücudumuzun toksinleri temizlemekte kullandığı en önemli yollardan biri karaciğerdir.Karaciğer yoluyla atılan toksik maddeler safra aracılığıyla atılır.
Detoks yapan maddeler kullanırken zehirli maddeler safra aracılığıyla bağırsaklara bol miktarda dökülür ,ve vücudumuz temizlenir. Vücudunuza detoks uygulamanın, onu içten dışa temizlemenin pekçok yolu vardır, size bildireceğimiz “Doğal Detoks Yöntemleri” ile karaciğeriniz, iç organlarınız temizlenmeye başlayacak, sağlıklı bir bedene kavuşacaksınız.
Doğal Detoks Yöntemleri Limonlu Sıcak Su İçin
Sabah ilk iş olarak limonlu sıcak su içmek, günlük yapılması gereken, bedeni detokslamanın en kolay yollarındandır.
Limon ekşi ve asidik olsa da, aslında vücudun dengesini, sağlığını koruyan alkali bir yiyecektir.
Limon, vücudumuzun temel organlarından olan karaciğeri toksinlerden arındırıyor, düzenli bir şekilde işlemesini sağlıyor.
Taze sıkılmış sıcak (aşırı sıcak değil) limon suyunu içerek güne başlamak bedeninize yapacağınız en büyük iyiliklerdendir.
Kahvaltınızda Muhakak Yeşillik Olsun
Yeşilliklerden oluşan bir öğün, alkali seviyemizi dengeler, vücudumuzda birikmiş olan zehirleri temizler.
Günlük diyet listeniz mümkün mertebe sebze ve meyveden bolca içersin.
Meyve ve sebzelerin bedenize ne kadar mineral ve vitamin sağladığını, muhakkak hergün yenmesi gerektiğini bilen, bu bilinçte olan insan maalesef az.
Sağlıklı bir yaşam için, ıspanak, lahana, pazı, domates, salatalık, aklınıza ne sebze gelirse sabah kahvaltılarınızda bunlar yeralsın.
Aç Karnınızda Meyve Yiyin
Meyvelerin 20-30 dakika gibi kısa sürede sindirilip, kana karıştığını, bu kadar kısa sürede bedenimize faydalı hale geldiğini biliyor muydunuz?
Meyveler çok sağlıklı besinlerdir, sindirimleri de kolaydır, aç karnına tüketildiğinde bedeninize detoks etkisi yaparak, size çok enerji verir.
Maksimum fayda için meyveleri açken, yemekten yarım saat önce yemelisiniz.
Lifli Gıdalarla Beslenin
İyi bir sindirim ve boşaltım sistemi detoks programının en önemli kısmıdır.
Tahıllar, meyveler, sebzeler, baklagiller gibi bol lifli(posalı) yiyeceklerle beslenmek
sağlıklı bir tüketim ve boşaltım sistemi demektir.
Posalı yiyeceklere beslenmenizde sıkça yer vermek şişkinlik, kabızlık, midede gaz birikimi gibi sindirim sorunlarından da sizi koruyacaktır.
Bitkisel Çay İçin
Bitkisel çay içmek doğal detoks yöntemlerinden biridir. Bitki çayları özellikle biz kadınların vazgeçilmezlerindendir.
Zencefil, tarçın, rezene, nane, kekik, ısırgan, ve benzeri otlar vücuttan toksinlerin atılmasında büyük rol oynarlar.
Bu çaylar karaciğerinizi, dalağınızı ve diğer iç organlarınızı temizleyip, sağlıklı bir şekilde fonksiyonlarına devam etmelerini sağlar.
Günde 2 Litre Su İçin
Su içmek, detoks için çok etkili bir unsurdur.
Doktorlar ve sağlık uzmanları günde ortalama 8 bardak su içmeyi tavsiye ediyorlar.
Fakat egzersiz yapıyor ve terleyerek sürekli su kaybediyorsanız, daha fazla içmelisiniz.
Organlarımızın görevlerini kolayca yerine getirebilmesi, sağlıklı hücrelerin bekası için günde ortalama 2 litre su için.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, “Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri” yazımızı siz enerji düşüklüğünden şikayetçi kişiler için hazırladık, burda bildirilen önerilere
uyarak kısa sürede bu derdinizden kurtulabilirsiniz
Uykudan uyanıp, yataktan çıkmak için enerjiniz olmadığını mı düşünüyorsunuz?
İşten eve geldiğinizde piliniz bitik mi hissediyorsunuz?
Halim yok diye spora gitmek istemiyor musunuz?
Bedensel kuvvet gerektirmeden bir iş yapıp yorgunluk duymak, vücudunuzda birşeylerin yolunda gitmediğinin işaretidir.
Belli hataları yaptığınızda bedeniniz açlık moduna girer ve beyin otomatik olarak stoktaki kalorileri yakmayı reddeder, bu durumda size enerjisiz, halsiz bir “siz” olarak geri döner. Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, “Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri” yazımızı siz enerji düşüklüğünden şikayetçi kişiler için hazırladık, burda bildirilen önerilere
uyarak kısa sürede bu derdinizden kurtulabilirsiniz.
Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri
Kahvaltı Yapmamak
Ortalama 8 saat uykudan sonra, kahvaltı yapmazsanız, bedeniniz yemek yemeyeceğinizi düşünüp, açlık moduna geçer.
Kendi kendini koruma amaçlı, enerji tasarrufu yapmaya, düşük enerjiyle vücudunuzu işletmeye başlar.
Bu durum ağır öğlen yemeklerinin size enerji değil, kilo olarak dönmesine yol açar.
Sabah kahvaltısız dışarı adım atmamayı prensip edinmelidir.
Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri
Abur Cubur Gıdalar
Fast food yiyecekler yüksek kalori içerir.
Fakat bunları yedikten sonra neden kendimizi yine halsiz hissederiz?
çünkü bu yiyecekler boş kaloridir.
Bu tarz yiyeceklerin içindeki yağlar hiç bir besin değeri taşımayan trans yağlardır, metabolizmada enerjiye dönüşmezler.
Gücünüzün, kuvvetinizin yerine gelmesi için yüksek enerji veren kurutulmuş meyvelerden,
meyve sularından, kuruyemişlerden faydalanabilirsiniz, bu gıdalar hem sağlığınızı korur,
hem de gün boyu size lazım olacak enerjiyi sağlarlar.
Spor Yapmamak
Sanılanın aksine spor yapmak sizi yormaz, düzenli spor yapmak oksijen alımımızı yükseltip, bizi daha enerjik yapar.
Egzersiz yaptığınızda kan dolaşımınız ve metabolizma hızınız artar.
Bu durum bedeninizdeki her hücrenin güçlenmesine, tazelenmesine sebep olur.
Size önerimiz spor yapın, hayatınızda neler değiştiğini göreceksiniz.
Düzensiz Uyku
Bir insanın günlük uyku ihtiyacı ortalama 8 saattir.
Hafta içi az uyuyup hafta sonu bunu telafi etmek adına çok uyursanız, bedeniniz
uzun süre yemek yemediğinizde açlık moduna geçip enerjisini düşürdüğü gibi, yine
enerji kısıtlama yoluna gider, kendinizi bitkin halsiz hissedersiniz.
Hergün düzenli olarak 8 saat saat uyumalıdır.
Özellikle gece 11.00-02.00 arasını uykuda geçirmeye dikkat etmelidir.
Bu saat melatonin hormonun en verimli olarak salgılandığı zaman dilimidir.
Depresyon
Bazen yorgunluğumuz zihinsel kaynaklıdır.
Beyniniz neyi söylüyorsa bedeniniz onu yaşar.
Depresyonda olduğunuzda gün boyu sıkkın, bezgin ve halsiz hissedersiniz.
Depresyondan kurtulma yollarını aramalı, biran önce tedavi olmalıdır.
B12 Eksikliği
Vejetaryansanız, kuvvetli ihtimal sizde B12 Vitamini eksikliği vardır, çünkü bu vitaminin en büyük kaynağı hayvansal besinlerdir.
Bu besinler sağlıklı sinir sistemi için çok önemlidir.
Kendinizi yaşam enerjisinden yoksun hissediyorsanız, b vitamini oranınıza baktırın ve
gıdalarla alamıyorsanız, takviye hap olarak kullanın.
Kalp Rahatsızlıkları
Kronik yorgunluğun altındaki bir diğer sebepte kalp hastalıklarıdır.
Kalbiniz sağlıklı bir şekilde kanı pompalamıyorsa, bedeninizdeki hücreler yeterli enerjiden mahrum kalacaklardır.
Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri
Uyku Sorunları
Uyku apnesi, horlama gibi nedenlerden sağlıklı bir şekilde uyku alınmaması,
kendinizi gün boyu yorgun hissetmenize yol açar.
Bu durumun sizde varolduğunu düşünüyorsanız, kısa sürede tedavi olmalısınız.
Yorgunluk Nedenleri ve Başa Çıkma Yöntemleri
Diyabet
Sağlıklı beslendiğinizi ve düzenli uyuduğunuzu düşünüyor
fakat kendinizi güçsüz buluyorsanız, size önerimiz şekerinizi ölçtürün.
Şeker hastalığı, kronik yorgunluğun tetikleyicisi en önemli etmenlerdendir.
Az Su İçmek
Su, yediklerimizi sindirmemiz böylece enerji almamız için temel içecek maddemizdir.
Su olmadan metabolizmamız çalışmaz.
Yeterli su içilmediğinde bedenimiz, özellikle beynimiz, düzgün çalışmak için enerjiden mahrum kalmış olur,
bu da gün boyu yorgunluk, bitkinlik hissi demektir.
Günde 2-2,5 litre su içerek bu durumdan kurtulabilir, kendinizi sağlıklı ve enerjik bulabilirsiniz.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
İnsanın yaşamındaki biyoritmik değişikliklerle ilgili en mutlu olduğumuz zaman aralığını açıkladı.
Mersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başaralı, insanın fıtratına uygun yaşamasının hayatı kolaylaştırıp, verimli hale getireceğini belirterek, “15.00-16.00 saatleri en mutlu olduğumuz saatlerdir. Mutluluk hormonu endorfin zirve seviyededir. Spor faaliyetleri için en iyi saattir. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumdadır. Antrenmanlar için de en iyi zamandır” dedi.
İnsanın yaşamındaki biyoritmik değişikliklerle ilgili açıklama yapan Doç. Dr. Mustafa Kemal Başaralı, insan hayatında iki türlü ritmin mevcut olduğunu ifade ederek, birincisinin bir günlük değişimler, ikincisinin ise yıllık değişimler olduğunu kaydetti. 24 saatlik yaşam döngüsünün başka canlılarda farklı olabileceğini vurgulayan Başaralı, “Çünkü her canlının yaşamsal faaliyetleri, beslenme alışkanlıkları, dinlenme zaman ve periyotları farklı farklı olmaktadır. Yine belirlenen saat dilimleri sonradan belirlenen suni aralıklardır ileri geri alınabilmektedir. Gerçek biyolojik saat güneşin dünyanın ve ayın konumlarına ve hareketlerine bağlı olan zaman dilimleridir” diye konuştu.
İnsanın biyoritmik değişiklikleriyle ilgili de bilgiler veren Başaralı, “05.00 güne hazırlanma saatidir. Bu saatte vücutta kortizon seviyesi gittikçe artmaya başlar. Buna bağlı olarak vücudu hareketli bir duruma hazırlayan hormonlar da artmaya başlar. Erkeklik hormonu/testosteron fazla salgılanır. Stres hormonunun konsantrasyonu bizi yeniden faaliyete geçirmiştir. Bu hormon gündüz değerinin tam altı katına çıkar. Diğer hormonların salgılanması en üst düzeye çıkmaya başlar. Kortizon salgılanmasıyla organizma uyanır. 06.00-07.00 saatleri arası kahvaltı saati.
Metabolizma hareketlenir ve o günün işleri için enerji ve proteinler hizmete hazır olur. Vücudumuz harekete geçer, kaybolan enerji yeniden geri gelir. Vücut yüzde 50-60 faaliyete geçmiştir ama bu saatte ağır spor yapmaktan kaçının. Çünkü kalbe ve dolaşıma gereksiz yere yüklenilmiş olur. Spor yerine yürüyüş yapın ve güzel bir kahvaltı edin, çünkü sindirim organları bu saatte iyi çalışır. 08.00-09.00 saatleri arası nabız ve tansiyon yükselir. Uyurken 60 olan kalp atışı, uyandığımızda 72-78 arasına çıkar. Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saattir. Herhangi bir hastalık için ilaç alacaksanız bu doğru zamandır. Vücudumuz dış etkilere ve röntgen ışınlarına karşı daha dirençlidir” ifadelerini kullandı.
“EN MUTLU OLDUĞUMUZ ZAMAN 15.00-16.00 SAATLERİ ARASIDIR” 10.00-11.00 saatleri arasında ise insanın dinamik olduğunu vurgulayan Başaralı, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Saat 12.00’da vücudun dinlenmeye ihtiyacı vardır. Dikkat azalır ve uyku basar. Saat 13.00‘da vücut formdan bir hayli düşmüştür. Verimlilik gün ortalamasının yüzde 20 aşağısındadır. Bütün organlar en alt düzeyde çalışır. Saat 14.00′da kendimizi bitkin hissederiz, çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşmüştür.
15.00-16.00 saatleri arası ise en mutlu olduğumuz saatlerdir. Mutluluk hormonu endorfin zirve seviyededir. Enerjimiz yeniden geri gelmiştir, belleğimiz tam formundadır. İkinci kez verimliliğe yaklaşırız, gerçi bu verimlilik sabahkinden azdır. Spor faaliyetleri için en iyi saattir. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumdadır. Antrenmanlar için de en iyi zamandır. 17.00’da organların faaliyeti üst düzeydedir. Adrenalin tavan seviyededir. 18.00 akşam yemeği için iyi bir saattir. Pankreas bu saatte özellikle aktiftir. Karaciğer faal ve dayanıklı sayılabilir. 19.00′da nabız yavaşlar, tansiyon düşer, bu saatte vücut tembelleşir.
20.00‘da karaciğerdeki yağ düzeyi düşer ve kandaki gıdalarla alınan karbonhidratlar, proteinler, yağlar kullanılmıştır. Bundan sonra alınanlar harcanmaktan çok çeşitli şekillerde depolanacaklardır. 21.00’de sindirim organlarının günlük görevi sona ermiştir, istirahate geçerler. Bu saatten sonra yemek yenmemelidir yenen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalır.
22.00′da vücutta melatonin hormonu salınımı artmıştır, vücut ve organlar istirahate hazırlanmaktadır, günün yorgunluğundan sonra organizma dinlenmelidir. 23.00’da organizma gün boyunca aktif bir şekilde faaliyet gösteren stres hormonu kortizon ve ona bağlı hormonların salgılamasını durdurur.
Tansiyon, kalbin frekansı ve vücudun ısısı düşer. Uyku saatidir. 24.00‘da uyuduğumuz sırada deri hücreleri durmadan çalışır, gündüzde olduğundan daha sık bölünürler. 01.00′de verimliliğimiz en alt düzeydedir. Bu saatte hala çalışanlar hata yaparlar, zorunlu olmayanlar çalışmamalıdırlar, dikkat son derece azalır. 02.00‘da yolda olanlar arabayı çok dikkatli sürmelidirler.
03.00‘da melatonin hormonunun salgılanması bizi tembelleştirir ve oldukça kararsız yapar. Bu safha bedensel ve ruhsal olarak karanlık bir safhadır. 04.00’da stres hormonları yeniden artmaya başlar. Yeniden enerji kazanırız. Vücut kendini yeniden hazırlamaya başlamıştır.”
Brüksel Tüp Bebek Merkezi Direktörü Prof. Dr. Yücel Karaman tüp bebek tedavisinde doğru bilinen yanlışlar hakkında açıklamalarda bulundu.
Tüp bebek tedavisi düzenli cinsel ilişkiye rağmen, en az bir yıl süreyle bebek sahibi olamamış olan çiftlerin başvurduğu tedavi yollarından biridir. Ancak çiftler buna karar verirken, bu tedavi hakkında doğru bilgilere sahip olmalıdır.
Tüp bebek tedavisi hakkında doğru bilinen yanlışlar nelerdir?
Tüp bebek tedavisinde ikincil tedavilerde başarı oranı fazladır: Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığında, dört denemenin başarı oranı yakındır. Bundan sonra başarı oranı azalır.
Tüp bebek tedavisi zor ve ağrılı bir yöntemdir: Günümüzde bu tedavi 15 günde tamamlanmaktadır. Gelişen teknolojik
imkânlarla yapılan iğne miktarları ve ilaç kullanımı azaltılmış, şişkinlik gibi yan etkilerde etkisiz kalmıştır.
Tüp bebek tedavisinde doğum sürecine kadar yatılması gerekir: Bu yöntemle oluşturulan gebeliklerin risk oranı, normal gebelikler gibidir. Kadınların transfer sonrasında 2 saat yatması tercih edilir 1 hafta kadarda ağır işlerden kaçınılmalıdır. Günlük yaşam ağır işlere girmeden, aynı
seviyede devam edebilir.
Her yaştaki kadında tüp bebekle gebelik sağlanabilir: Kadınlarda erkeklerin aksine yaşın ilerlemesiyle birlikte üretim fonksiyonlarında değişim olur. Doğurganlık özellikleri 35 yaşından itibaren düşer. Bir kadında 25-30 yaş arasında gebe kalma olasılığı % 50 iken, 40 yaşından sonra % 15 kadardır. Bu nedenle tüp bebek tedavisinde 45 yaşın üzerindeki kadınlarda gebelik oranı yok denecek kadar azdır.
Tüp bebek tedavisinde ikiz ve üçüz gebelikler olur: Bu tedavide çoğul gebelik riski bulunmaktadır. Fakat embriyo transferinde bu sayı ayarlanabildiğinden, çoğul gebeliklerin önüne geçilebilir. Kaliteli ve tek embriyo transferi yapılarak,
tekil gebelikler sağlanabilir.
Sperm hücresi olmayan erkeklerin baba olması imkânsızdır: Teknolojik gelişmelerle mikroskobik aletler kullanılıp, sperm bulma ameliyatı yapılabilmektedir. Bu nedenle menisin de sperm hücresi olmayan erkeklerde çocuk sahibi olabilir.
Tüp bebek tedavisiyle % 100 başarı sağlanabilir: Bu tedavi ne kadar başarılı bir merkezde yapılırsa, yapılsın başarı oranı % 50 kadardır. Özellikle kadının yaşının ilerlemesi, başarı oranını düşüren bir etkendir.
İnfertilite sorunu kadından kaynaklanmaktadır: İnfertilite bir yıl sürede haftada 2-3 defa korunmasız cinsel ilişkiye girilmesine rağmen, gebe kalama durumudur. İnfertilite sorununun % 40 oranında kadından, % 40 oranında erkekten, % 20
oranında ise kadın ve erkekte olan ortak sorundan kaynaklandığı belirlenmiştir.
Düzenli adet görüyorum, hemen hamile kalabilirim: Bir kadının düzenli olarak adet görmesi, hemen gebe kalacağını göstermez. Bunun yanında birçok faktör gebe kalmakta etkilidir.
Kilolu olmak gebe kalmayı etkilemez: Kadında fazla kilo olması östrojen hormonunun salınımını ve dağılımını etkiler. Aynı şekilde düşük kilolu kadınlarda bu riski taşımaktadır. Vücut kitle endeksi 30 üzerinde olan ve 20 altında olan
kadınlarda yumurtlama ciddi şekilde etkilenmektedir.
Tüp bebek tedavisi çocuk sahibi olmak için son alternatiftir: Kadında her iki yumurta kanalının tıkalı olması ve erkekte şiddetli İnfertilite olması halinde, tüp bebek tedavisi ilk tercih olmalıdır.
Yazın Hasta Olmamak İçin Neler Yapmalıyız? bu makalemizde, sizle yazın hasta olmamanız için, uzman önerilerinden oluşan bilgileri paylaşacağız.
Yaz demek, güneş, deniz, kumsal, soğuk, ferahlatıcı içecekler ve serin tatlı bir klima esintisi demektir. Çoğumuza yaz mevsimi bunları çağrıştırır.
Yaz ayrıca kimileri için havuzda geçirilen keyifli vakitler ve geceleri dans anlamına da gelir.
Tüm bu aktiviteler yazın yapılır, çünkü nasıl olsa hava sıcak ve soğuk algınlığına yakalanma riski de az diye düşünülür.
Fakat yazın dahi olsa soğuk algınlığına yakalanabileceğiniz aklınıza gelmiş miydi veya hiç yazın hasta olma tecrübesi yaşamış mıydınız?
Şunu bilelim ki dışarısı çok sıcakta olsa, yazın hasta olma ihtimalimiz herzaman vardır.
Özellikle çocuklarda bu durum daha çok görülür. Yaz aylarında ordan oraya koşturup terler, üzerine de soğuk içecekler içer veya dondurma yerler, ardından da şifayı kaparlar.
Yazın soğuk algınlığını tedavi etmek çok zor değildir.
Ancak yazın soğuk algınlığına neden olan şeyleri bilip hasta olmamak en iyisidir, böylece bir sürü kimyasal madde olan ilaçları yutmaktanda kurtulmuş oluruz.
Yazın Hasta Olmamak İçin Neler Yapmalıyız?
Aşırı Terleme
Çok terlediğinizde, elbiselerinizde ıslanır.
Bu durum uzun süre cildinizi nemli tutar ve soğuk algınlığına yakalanma ihtimalinizi çok yükseltir. Kadınlar olarak kendiniz veya evladınızın sağlığı için kesinlikle terli giysilerle durmayın,
en kısa zamanda üstünüzü değiştirin, o an değiştirme imkanınız yoksa arkanıza ince bir tülbent veya benzeri birşey koyun ki teri emsin.
Güneş Çarpması
Güneşin yoğun olduğu öğle saatlerinde dışarıda güneş altında gezmek güneş çarpmasıyla karşılaşmanıza neden olabilir.
Güneşin altında gezdiğinizde durumun vahametini farketmezsiniz fakat eve geldiğinizde
baş ağrısı, ateş yükselmesi, halsizlik, mide bulantısı gibi semptomlarla karşılaşabilirsiniz..
Bu nedenle güneşin tam tepede olduğu öğle saatlerinde mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın, çocuğunuzu da bu saatte dışarı salmayın.
Sıcak-Soğuk!
Güneşin kavurucu sıcağından eve geldiniz ve ayaklarımı uzatıp şöyle bir klima karşısına geçeyim,
bedenim soğusun diye düşünebilirsiniz, fakat bu kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülüklerden olur.
Sıcak bir yerden gelip, direk soğuk klimayla serinlemek bedeninize termostat sistemini çalıştırmak için zaman vermez ve soğuk algınlığına yakalanmaya neden olursunuz
Dışarıda bedeninizin çok ısındığını düşünüyorsanız, size önerimiz, en sağlıklısı banyoya girip, ılık duş almaktır.
Soğuk İçecekler İçmek
Bedeninizi hararet basmış ve soğuk su diye hücreler size seslenmeye başlamış olabilir.
Bu durumda soğuk suyu içerseniz, şifayı da kaparsınız.
Çünkü soğuk içecekler boğazlar için iyi değildir.
Yazın dahi olsa çok soğuk su içmekten veya soğuk içeceklerden uzak durun.
Çok soğuk içecek hariç hiç bir şey sizi kesmiyorsa, içecekleri haşlayıp, yani biraz ılık su karıştırıp öyle için.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
Karşılıksız yaşanan aşk ile birlikte duyulan üzüntü sonrasında kişilerin bazı sağlık sorunları yaşayabilirler.
Avrasya Hospital Kardiyoloji Uzmanı Dr. Celal Gölgeci, bu sağlık sorunlarından en önemlisinin de kalp yetmezliği olduğunu ifade etti.
Uzm. Dr. Gölgeci, ilk olarak Japon bir bilim adamı tarafından bulunduğu için, o bilim adamının ismi olan Tako-Tsubo adıyla bilinen ve İngilizler tarafından da ‘’Broken Heart’’ denilen bu hastalığı kendisinin ‘’Kırık Kalpler Hastalığı’’ olarak Türkçe’ye çevirdiğini belirtti.
Hastalığın gelişim sürecini anlatan Uzm. Dr. Gölgeci, ‘’ Bir insanın kalbi normal şartlar altında her bir kan pompalaması sırasında düzenli olarak bütün katmanlarıyla kasılır. İnsan yoğun bir stres,üzüntü veya hayatında önemli bir değişiklik yaşadıktan sonra, kalpte tuhaf değişiklikler oluşur. Bu değişiklikler ile birlikte kişide, gribal enfeksiyona benzeyen belirtiler, halsizlik,hafif ateşlenme, yatalak olma gibi sağlık sorunları ortaya çıkar. Bu evreler ise kalbin uç kısmının kasılmamaya başlaması ile birlikte, insanı ileri derece bir kalp yetmezliğine götürebilir’’ dedi.
HASTALIK, ÇOK DUYGUSAL KİŞİLERDE GÖRÜLÜYOR
Kırık Kalpler Hastalığı’nın daha çok duygusal kişilerde görüldüğünün altını çizen Uzm. Dr. Gölgeci, ‘’Bu insanlarda malesef hastalığa sebebiyet verebilecek bir çok unsur ve tedavi yöntemi araştırılmış olmasına rağmen, hastalığın gerçek sebebi bilinemiyor. Bu tür hastaları yoğun bakımda da takip ettiğimiz de oluyor ve maalesef bu kişiler genelde genç hastalar oluyor. Hastalık ölümle de seyredebildiği için çok üzücü sonuçlara neden olabiliyor’’ ifadelerine yer verdi.
DÜNYADA SIK GÖRÜLEN BİR HASTALIK
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gölgeci, ‘Bu hastalığın tanısını ilk koyan bilim adamı, hastalığı ilk olarak birkaç kişide görmüş ve incelemiş. Bu bilim adamı daha sonrasında hastalığı dünya çapında incelemeye başlamış. Daha sonra bu hastalıkla ilgili Japonya’ya adeta yağmış’ diyerek bu hastalığa binlerce kişinin yakalandığına vurgu yaptı. Bizim toplumumuzda da bu hastalığın görüldüğünü kültürel üretimlerimizden anlayabileceğimizi dile getiren Uzm. Dr. Gölgeci, ‘’ Bizim türkülerimizde de ‘’Aşkıyla buluşamadı, derdinden verem oldu’’ gibi söylemlere rastlarız. Buna benzer durumlar çağımızda da görülebilir haldedir. Derin üzüntüler sonucunda kişi gerçekten yatalak olabilir, ciddi sağlık sorunları yaşayabilir’’ diye konuştu.
İYİLEŞMENİN YOLU ÜZÜLMEMEKTEN GEÇİYOR
Hastalığın kesin bir tedavi yönteminin olmadığını ifade eden Uzm. Dr. Gölgeci, ‘’Bu hastalığın ilaç tedavisi ile etkilerinin hafifletilmesi mümkün ancak, net bir tedavisi yok. Hastanın iyileşebilmesi için vücut direncinin kendinde iyileşme ümidini görmesi gerekiyor. Hastanın iyileşebilmesinin en önemli yolu, üzüntü kaynağı her ne ise onu ortadan kaldırmak, kişinin aşkına karşılık bulması ya da aşkına kavuşmasıdır’’ dedi.
Üzüntü kaynaklı olarak ortaya çıkan bu hastalığı yaşayan kişilerin genellikle ilk olarak göğüs ağrısı şikayetiyle dahiliye uzmanlarına müracaat ettiklerini belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gölgeci, ‘’ Hastalar bu süreci yaşarken genel bir halsizlik hissetmekle birlikte gribal bir enfeksiyonun yol açtığı belirtileri gösteriyorlar. Hastalar bazen halsizlik, bacaklarda şişme, bazen ise şiddetli bir göğüs ağrısı ya da kalp krizi riski ile de bize müracaat edebiliyorlar’’ diye konuştu.
Hastaların kalp krizi geçiriyor olma ihtimali kuvvetlendiği taktirde bir kardiyoloji uzmanına baş vurduklarını ifade eden Uzm. Dr. Gölgeci, ‘’ Kalp krizi riskiyle bize ulaşan ve bizim de belirtilerden yola çıkarak kalp krizi geçirdiğini düşündüğümüz ve acilen anjioya aldığımız, gerçekten kalp krizi geçiren çok hasta oluyor. Bu hastaların, daha sonra kalp damarlarını incelediğimizde kalp damarlarında bir sorun olmadığını ancak kalp kaslarında problem olduğunu görüyoruz’’ ifadelerini kullandı.
Kadınlar kulubü editörleri olarak araştırdık, bitkisel tedavi uzmanlarının tavsiyelerinden oluşan diş ağrısından kurtulmanın doğal yolları yazımızı siz diş ağrısına deva arayanlar
için hazırladık, burda bildirilenleri uygulayarak kısa sürede bu sorununuzdan kurtulabilirsiniz.
Diş ağrısı çeken bilir insanı hayattan bezdiren, dünyasını karartan bir ağrıdır. Bu ağrılarının çoğu çürük kaynaklıdır, diğer sebepler ise dişlerdeki boşluklar, dişe eti hastalıkları, dişlerdeki çatlak vb.
Hamilelik sırasında diş ağrısı özel bakım gerektirir, dişlerde bakteri kan dolaşımına girip bebeğe zarar verebilir.
Bu sebepten diş ağrısı için ev ilaçları hamile olan veya antibiyotik ilaçlara başvurmak istemeyen kişiler için büyük nimettir.
Kadınlar kulubü editörleri olarak araştırdık, bitkisel tedavi uzmanlarının tavsiyelerinden oluşan diş ağrısından kurtulmanın doğal yolları yazımızı siz diş ağrısına deva arayanlar
için hazırladık, burda bildirilenleri uygulayarak kısa sürede bu sorununuzdan kurtulabilirsiniz.
Diş Ağrısından Kurtulmanın Doğal Yolları
Diş Ağrısından Kurtulmanın Doğal Yolları
Sarımsak
Sarımsak antibakteriyel özellikleri sayesinde,
her türlü diş ağrısından kurtulmanıza yardımcı olabilir.
Bir diş sarımsağı alın, hafifçe ezin.
Biraz kaza tuzu ekleyip, ağrayan dişe koyun.
Bu uygulama ağrınızı kesecektir.
Sarımsağın bu sihirli gücü içeriğindeki allicin maddesinden gelir.
Allisin hafif bir antibiyotik etkiye sahiptir ve doğal antibakteriyellerdendir.
Fakat sarımsak, geceyi kurtarmanıza yarayan geçic.i bir çözümdür,
en güzeli kısa sürede doktorunuza başvurmaktır.
Diş Ağrısından Kurtulmanın Doğal Yolları
Tuz
Tuzda ağrı giderici özellikleri vardır.
Kaya tuzu normal tuzdan daha fazla tıbbi değer içerir.
Diş ağrısı için, sıcak bir bardak suya ½ çay kaşığı kaya tuzu tozu koyun çözülsün.
Tuzlu sudan biraz alıp ağzınızda gargara yapın.
Bunu birkaç kez yapıp, her seferinde suyu tükürün.
Diş ağrısından kurtulmak için günde 2 kez bildirileni uygulayın.
Karanfil
Karanfil diş ağrısını tedavi etmede yüzyıllardır kullanılmıştır.
Diş ağrısını hafifletmekte etkili bir bitkidir.
Karanfil antiseptik özelliği sayesinde diş ağrısına iyi gelmekle kalmaz, diş çukurlarına yerleşmiş mikropları da kırar.
Dişiniz ağrıdığında ağrayan dişe karanfil koyabilir veya karanfil yağı sürebilirsiniz.
Diş Ağrısından Kurtulmanın Doğal Yolları
Limon
Limon kabuğu diş ağrısından kurtulmanın doğal yollarındandır.
Limon diş ve diş etlerini güçlendirmek için yardımcı olan C vitaminini zengin miktarda içerir.
Bir tutam tuz ile 1 çay kaşığı ince öğütülmüş limon kabuğunu karıştırın ve dişinizin ağrıdığı
dişte sorun olan yerleri tedavi etmek için diş tozu olarak kullanın.
Günde iki kez bu karışımla diş ve diş etlerine masaj yapın.
Dişiniz ağrısı geçmekle kalmayacak, dişleriniz de beyazlayacaktır.
Diş Ağrısından Kurtulmanın Doğal Yolları
Pul Piper
Kırmızı pul biber diş ağrısından kurtulmanın doğal yollarındandır.
Dişiniz çok ağrıyor ve ne yapacağınızı bilmiyorsanız, mutfağa gidin ve pul pibere biraz tuz ekleyip
dişinize koyun, ağrınız kısa sürede kesilecektir.
Diş Ağrısından Kurtulmanın Doğal Yolları
Soğan
Soğan, diş ağrısından kurtulmanın doğal yollarındandır.
Sarımsakta olduğu gibi, soğan da antibakteriyel özelliklere sahiptir.
Her gün yapmanız gereken şey sadece bir kaç dakika için küçük bir parça çiğ soğan çiğnemek.
Bu uygulama ağızdaki ve dişlerdeki bakterileri yok etmeye yardımcı olacaktır.
Diş ağrısı için, bir parça soğanı ezin ve dişinizin ağrıdığı yere yerleştirin.
Diş ağrısını önlemek için hergün bir parça soğan çiğneyin veya salatalarınıza ekleyin.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.