Pamuk Prenses aslında ne diyor?

candan44

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
3 Ocak 2014
977
984
34
Hala büyük bölümünü erkeklerin yönettiği, kuralları onların koyduğu dünyada ve ülkemizde kadınların derdi çok maalesef. Son yıllarda sık sık neden bu durum bir türlü değişmiyor diye düşünüyordum. Gelenekler görenekler adetler eğitim vb gibi çok sebep bulmuştum.

Masallar üzerine pek düşünmedim. Okumayı seven vardır sevmeyen vardır ama benim bayıla bayıla okuduğum Güneş Çavması kitabındaki şu Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalının analizini herkesin özellikle okumasını çok istediğim için o kısmı alıntılamak istedim.
Bakalım siz nasıl bulacaksınız?

.................


Handan herkese hitap ederek, “Sizce dünyadaki en meşhur masal nedir? Erkek kadın, dünyadaki herkesin bildiği masal?” diye sordu. Kimi Hansel ve Gratel dedi, kimi Külkedisi, kimi Pinokyo. Handan yavaş yavaş konuşmaya başladı. “Küçükken bana ananem kendi uydurduğu masalları anlatırdı. Çok geç okudum ben Pamuk Prenses ve Yedi Cüceleri ve bu masal yıllarca, bilemediğim bir nedenden beni hep rahatsız etti.”
Yannis merakla sordu. “Neden?”
“Yıllar sonra, beş altı yıl evvel, bir arkadaşımla, Güneş’le oturup saatlerce düşündük. Çözümlemeler yaptık… Masalı tersten okuduk ve neden rahatsız olduğumu bulduk.”
Herkes dikkatle dinliyordu. Erdal sordu. “Neymiş?”
“Masalı hepiniz biliyor musunuz?” diye sordu Handan, hepsi başını salladı.
Kuzey, “Ben masalı bilmiyordum ama çizgi film olarak izledim” dedi.
Handan, bazı kelimeleri vurgulayarak, yavaş yavaş açıkladı. “Masalın başına gidelim… Üç ana karakter var. Birincisi güzel ve iyi Pamuk Prenses. İkincisi güzel ve kötü Kraliçe. Üçüncüsü iyi Kral.
İki kadın karakterin de güzel olduğuna dikkat! Bilinçaltına işlenen ilk şey: Kadınsan ve hayatta başrol kapmak istiyorsan güzel olman ilk şart. Gizli dayatmayı görüyor musunuz?”
Biraz uzaktaki şezlongta oturan Eylül ve Ceren Handan’ın karşısındaki boş sandalyelere geçti.
Genç kadın anlatmaya devam etti. “Gelelim bir sonraki bilinçaltı atışına! Bu güzellerden Pamuğumuz iyi, Kraliçemiz kötü. Niye?”
Maral cevapladı. “Çünkü Pamuk Prenses yardımsever, hem annesi öldü. Kraliçe ise tahtı ele geçirmek istediği için evlendi.”
Handan başını eğdi. “Yani? Bir insanın iyi olması için yardımsever denmesi ya da annesinin ölmesi yeterli. Başka bilgi yok, hanım hanımcık ortalıkta dolaşıyor ama Kraliçe kesinlikle çok kötü çünkü iktidara talip! Kraldan sonra yönetimi ele almak istiyor!
Masalı dinleyen küçük insanların çiplerine böylece ikinci veri yerleşiyor: İktidara talip olan kadınlar, cadıdır, arsızdır, kötüdür.
Günümüzde de durum bu… Etrafınıza bakın, masalın bu yüklemesi dolaşır etrafta, bazen en modern ailelerde bile… Bacağını kırıp evde oturan, çalışsa da, kocasının yanında önemsiz görünmeyi başaran, dır dır etmeyen kadın makbuldür. Pamuk Prenses gibi kadınlar makbuldür.
Sonra biliyorsunuz, Pamuk Prenses öldürülmek üzere cellâda verilir. Evlenme yaşında olduğunu düşünürsek, yaşı en az on yedi- on sekiz ama o karşı çıkar mı cellâda? Mücadele eder mi? Canını kurtarmak için tekme bile atmaz! N’apar, hatırlayın! Bu erkek cellâttan, ağlayarak ve yalvararak canını bağışlamasını ister!
Masalı dinleyen küçük insanların çiplerine yükleme: Canınız bile erkeğe emanet! Zaten sizin olan bir şey için bile olsa, erkekten bir şey istemenin, onu ikna etmenin yolu ağlamaktır! Yalvarmaktır! Küçülmektir!
Evlerde de aynı masal sürer… Kadın, kendi isteklerini doğrudan ortaya koymaz! Ağlayarak, sızlayarak, susarak, cilve yaparak, boyun bükerek, zaten ona ait olanı almaya çalışır… Küçülerek!”
Dinlediklerini hayatına yerleştiren ve susarak kelimesine takılan Gökhan, elinde olmadan, “Vayyy be! Demek bu!” dedi.
Herkes ona bakınca Handan’a dönerek, “Yani… Hiç böyle düşünmemiştim bu masalı” dedi.
Eylül, Ceren ve Ece de başını sallayarak, “Ben de” dedi.
Handan gülerek, “Ben de yıllarca düşünemedim,” dedi doğal bir şekilde.
Mecnun masalın gerisini çözmüştü kafasında ve Handan’ın her şeyi açıkça söyleyip söyleyemeyeceğini merak ederek, “Eeee, devam etsene” dedi.
Handan, ona gülümseyerek başını öne doğru salladı. “ Cellattan kurtulan prensesimiz ormanda gördüğü eve girer. Biliyorsunuz, ortalık müthiş dağınıktır, pistir. Yığılmış bulaşıklar, kokan çoraplar… Ve Prenses, Prenses de olsa kadındır! Bütün kadınların hormonlarında taşıdığına inanılan üstün temizleme, arıtma, düzenleme yeteneği devreye sokulur! Çünkü bunlar kadın işidir. Doktor, öğretmen veya Prenses olman fark etmez, bu işler kadına aittir. Yükleme açık: Cüce olan bu adamlar madende çalışır ama evlerini temizleyemezler çünkü bu aşağılık görülen işler kadına ait!”
Seray, herkesin Handan’ın ağzına bakmasından hoşlanmıyordu ama bu noktada onu onaylamak zorunluluğu hissetti. “Çok doğru bir tespit!”
Handan konuşmaya devam etti. “Sonra yedi adet cüce erkeğimiz işten gelirler ve yorgun Prensesin güzelliğini seyrederler. Sonra bu yedi er kişiden sadece salak olan Keloğlan dışında, kimse Prenses’e aşık olmaz! Cinsel çekim duyan olmaz! Neden?
Gözümüze soka soka çiplerimize yerleştirilen birden fazla şey var burada… Sınıfsal farklılık! Aşk için bile şartlar vardır! Kendi sınıfının dışından birine aşık olmak, sadece Keloğlan gibi salaklara mahsustur.
Cüce olmak acınası bir durum mudur? Güzel bir genç kadının yedi erkekle bir evde olmasında sakınca yoktur. Bu masalı yazan neden Prensesi yakışıklı normal yedi erkekle bir eve koymaz? O zaman penis önemli olur çünkü!”
Açıklamanın bu kısmında gülümseyerek, ‘Ha şöyleee!’ dedi içinden Mecnun. Handan açıklamasını sürdürdü.
“Çünkü öyle olursa, masalı dinleyenlerin aklına bir gariplik gelmez. Onlar şöyle düşünür: Neden yedi erkekle bir kadının aynı evde kalması tuhaf olsun ki?
Ama ikiyüzlü düzen içinde uyuyan ve aynı masalla büyümüş ebeveynlerin, bunu çocuklarına okuması için, burada erkeğin penissiz kabul edilmesi gerekir! Bu da ancak cücelerle mümkün olmuştur! Cüceyse penisi yoktur!
Bu nasıl bir aşağılamadır, farkında mısınız? Ama aşağılama, cücelerin sevimliliği içinde eritilmiştir…
Böyleceeee, fiziksel farklılığın aşağılandığı nokta da yerleşir çiplere…
Artık insanların, birbirini, kısa boylu, burnu kocaman, şişman, zayıf, kalın bacaklı, at suratlı gibi değerlendirmesinin olağan olacağı yol açılmıştır!
Sonrası belli! Beyaz atlı yakışıklı Prens gelip onu kurtarır… Kocanız aynı sınıftan olacak, e siz güzelseniz o da yakışıklı olacak ve elbette zengin olacak yüklemesi!”
Handan gülerek, “Zaten kocanız olması onu doğrudan iyi yapmıştır!” dedi ve “Bu masalla ilgili daha bir çok alt okuma yapılabilir ama özü budur! Erkek egemen düşünce ile yüzyıllardır işlenen bu! Hangi kolektif akıldan bahsedeceğiz bu gerçeği görmeden? ” diyerek bitirdi sözlerini.

..........................
(Güneş Çavması kitabından alıntıdır.)
 
Hala büyük bölümünü erkeklerin yönettiği, kuralları onların koyduğu dünyada ve ülkemizde kadınların derdi çok maalesef. Son yıllarda sık sık neden bu durum bir türlü değişmiyor diye düşünüyordum. Gelenekler görenekler adetler eğitim vb gibi çok sebep bulmuştum.

Masallar üzerine pek düşünmedim. Okumayı seven vardır sevmeyen vardır ama benim bayıla bayıla okuduğum Güneş Çavması kitabındaki şu Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalının analizini herkesin özellikle okumasını çok istediğim için o kısmı alıntılamak istedim.
Bakalım siz nasıl bulacaksınız?

.................


Handan herkese hitap ederek, “Sizce dünyadaki en meşhur masal nedir? Erkek kadın, dünyadaki herkesin bildiği masal?” diye sordu. Kimi Hansel ve Gratel dedi, kimi Külkedisi, kimi Pinokyo. Handan yavaş yavaş konuşmaya başladı. “Küçükken bana ananem kendi uydurduğu masalları anlatırdı. Çok geç okudum ben Pamuk Prenses ve Yedi Cüceleri ve bu masal yıllarca, bilemediğim bir nedenden beni hep rahatsız etti.”
Yannis merakla sordu. “Neden?”
“Yıllar sonra, beş altı yıl evvel, bir arkadaşımla, Güneş’le oturup saatlerce düşündük. Çözümlemeler yaptık… Masalı tersten okuduk ve neden rahatsız olduğumu bulduk.”
Herkes dikkatle dinliyordu. Erdal sordu. “Neymiş?”
“Masalı hepiniz biliyor musunuz?” diye sordu Handan, hepsi başını salladı.
Kuzey, “Ben masalı bilmiyordum ama çizgi film olarak izledim” dedi.
Handan, bazı kelimeleri vurgulayarak, yavaş yavaş açıkladı. “Masalın başına gidelim… Üç ana karakter var. Birincisi güzel ve iyi Pamuk Prenses. İkincisi güzel ve kötü Kraliçe. Üçüncüsü iyi Kral.
İki kadın karakterin de güzel olduğuna dikkat! Bilinçaltına işlenen ilk şey: Kadınsan ve hayatta başrol kapmak istiyorsan güzel olman ilk şart. Gizli dayatmayı görüyor musunuz?”
Biraz uzaktaki şezlongta oturan Eylül ve Ceren Handan’ın karşısındaki boş sandalyelere geçti.
Genç kadın anlatmaya devam etti. “Gelelim bir sonraki bilinçaltı atışına! Bu güzellerden Pamuğumuz iyi, Kraliçemiz kötü. Niye?”
Maral cevapladı. “Çünkü Pamuk Prenses yardımsever, hem annesi öldü. Kraliçe ise tahtı ele geçirmek istediği için evlendi.”
Handan başını eğdi. “Yani? Bir insanın iyi olması için yardımsever denmesi ya da annesinin ölmesi yeterli. Başka bilgi yok, hanım hanımcık ortalıkta dolaşıyor ama Kraliçe kesinlikle çok kötü çünkü iktidara talip! Kraldan sonra yönetimi ele almak istiyor!
Masalı dinleyen küçük insanların çiplerine böylece ikinci veri yerleşiyor: İktidara talip olan kadınlar, cadıdır, arsızdır, kötüdür.
Günümüzde de durum bu… Etrafınıza bakın, masalın bu yüklemesi dolaşır etrafta, bazen en modern ailelerde bile… Bacağını kırıp evde oturan, çalışsa da, kocasının yanında önemsiz görünmeyi başaran, dır dır etmeyen kadın makbuldür. Pamuk Prenses gibi kadınlar makbuldür.
Sonra biliyorsunuz, Pamuk Prenses öldürülmek üzere cellâda verilir. Evlenme yaşında olduğunu düşünürsek, yaşı en az on yedi- on sekiz ama o karşı çıkar mı cellâda? Mücadele eder mi? Canını kurtarmak için tekme bile atmaz! N’apar, hatırlayın! Bu erkek cellâttan, ağlayarak ve yalvararak canını bağışlamasını ister!
Masalı dinleyen küçük insanların çiplerine yükleme: Canınız bile erkeğe emanet! Zaten sizin olan bir şey için bile olsa, erkekten bir şey istemenin, onu ikna etmenin yolu ağlamaktır! Yalvarmaktır! Küçülmektir!
Evlerde de aynı masal sürer… Kadın, kendi isteklerini doğrudan ortaya koymaz! Ağlayarak, sızlayarak, susarak, cilve yaparak, boyun bükerek, zaten ona ait olanı almaya çalışır… Küçülerek!”
Dinlediklerini hayatına yerleştiren ve susarak kelimesine takılan Gökhan, elinde olmadan, “Vayyy be! Demek bu!” dedi.
Herkes ona bakınca Handan’a dönerek, “Yani… Hiç böyle düşünmemiştim bu masalı” dedi.
Eylül, Ceren ve Ece de başını sallayarak, “Ben de” dedi.
Handan gülerek, “Ben de yıllarca düşünemedim,” dedi doğal bir şekilde.
Mecnun masalın gerisini çözmüştü kafasında ve Handan’ın her şeyi açıkça söyleyip söyleyemeyeceğini merak ederek, “Eeee, devam etsene” dedi.
Handan, ona gülümseyerek başını öne doğru salladı. “ Cellattan kurtulan prensesimiz ormanda gördüğü eve girer. Biliyorsunuz, ortalık müthiş dağınıktır, pistir. Yığılmış bulaşıklar, kokan çoraplar… Ve Prenses, Prenses de olsa kadındır! Bütün kadınların hormonlarında taşıdığına inanılan üstün temizleme, arıtma, düzenleme yeteneği devreye sokulur! Çünkü bunlar kadın işidir. Doktor, öğretmen veya Prenses olman fark etmez, bu işler kadına aittir. Yükleme açık: Cüce olan bu adamlar madende çalışır ama evlerini temizleyemezler çünkü bu aşağılık görülen işler kadına ait!”
Seray, herkesin Handan’ın ağzına bakmasından hoşlanmıyordu ama bu noktada onu onaylamak zorunluluğu hissetti. “Çok doğru bir tespit!”
Handan konuşmaya devam etti. “Sonra yedi adet cüce erkeğimiz işten gelirler ve yorgun Prensesin güzelliğini seyrederler. Sonra bu yedi er kişiden sadece salak olan Keloğlan dışında, kimse Prenses’e aşık olmaz! Cinsel çekim duyan olmaz! Neden?
Gözümüze soka soka çiplerimize yerleştirilen birden fazla şey var burada… Sınıfsal farklılık! Aşk için bile şartlar vardır! Kendi sınıfının dışından birine aşık olmak, sadece Keloğlan gibi salaklara mahsustur.
Cüce olmak acınası bir durum mudur? Güzel bir genç kadının yedi erkekle bir evde olmasında sakınca yoktur. Bu masalı yazan neden Prensesi yakışıklı normal yedi erkekle bir eve koymaz? O zaman penis önemli olur çünkü!”
Açıklamanın bu kısmında gülümseyerek, ‘Ha şöyleee!’ dedi içinden Mecnun. Handan açıklamasını sürdürdü.
“Çünkü öyle olursa, masalı dinleyenlerin aklına bir gariplik gelmez. Onlar şöyle düşünür: Neden yedi erkekle bir kadının aynı evde kalması tuhaf olsun ki?
Ama ikiyüzlü düzen içinde uyuyan ve aynı masalla büyümüş ebeveynlerin, bunu çocuklarına okuması için, burada erkeğin penissiz kabul edilmesi gerekir! Bu da ancak cücelerle mümkün olmuştur! Cüceyse penisi yoktur!
Bu nasıl bir aşağılamadır, farkında mısınız? Ama aşağılama, cücelerin sevimliliği içinde eritilmiştir…
Böyleceeee, fiziksel farklılığın aşağılandığı nokta da yerleşir çiplere…
Artık insanların, birbirini, kısa boylu, burnu kocaman, şişman, zayıf, kalın bacaklı, at suratlı gibi değerlendirmesinin olağan olacağı yol açılmıştır!
Sonrası belli! Beyaz atlı yakışıklı Prens gelip onu kurtarır… Kocanız aynı sınıftan olacak, e siz güzelseniz o da yakışıklı olacak ve elbette zengin olacak yüklemesi!”
Handan gülerek, “Zaten kocanız olması onu doğrudan iyi yapmıştır!” dedi ve “Bu masalla ilgili daha bir çok alt okuma yapılabilir ama özü budur! Erkek egemen düşünce ile yüzyıllardır işlenen bu! Hangi kolektif akıldan bahsedeceğiz bu gerçeği görmeden? ” diyerek bitirdi sözlerini.

..........................
(Güneş Çavması kitabından alıntıdır.)

harika bir kitaptır..
herkese tavsiye ediyorum..
 
harika bir kitaptır..
herkese tavsiye ediyorum..

ilk okumamda kadın konusuyla ilgili bu kısım çok hoşuma gitmişti.
ikinci okuyuşumda fark ettim esasında kadınların kendilerine ne kadar haksızılık yaptığı aysel ve nurcan karakterleri ile çok güzel işlenmiş. komşuluklarından önce bu var.
 
X