- Konu Sahibi KIVILCIM28
-
- #181
evet cnm esenle çok benziyor hikayemiz,Allah razı olsun güzel dileklerin için...Eşime aşık olduğum kesin,onsuz bi hayat düşünemiyorum,Rabbim yaşatmasın,,ay bi heyecanla sonunu bekledim..cok hüsrana ugradim be :))) eşin sandim :) biran önce anlat eşinle hikayenide al bu hüsrani benden :))
ay ikinizin hikayesi ne kadar benziyor birbirine..yani yanliş anlamayin..tabi herkesin aşk hikayesi elbet kendine özeldir..ama hani yaz zamani baslamasi,arkadas ortaminda baslamasi,babalarinizin karsi cikislari,gecirdiginiz zorluklar felan..o acidan benzettim acikcasi :)
ama haticeye degil neticeye bakmak lazim :)
ikinizde gördügüm kadariyla eslerine asik kisilersiniz :) sanirim zorluklar insani güclendirdigi gibi aşklarida güclendiriyor..
inşaAllah yasadiginiz zorluklar son olmustur ve 2 cihanda da mutlulugunuz,sevginiz her gün katlanarak daim olsun canlarim a.s.
Amin cnm çok sağol...Ve mutlu son...Keyifle okudum canim ve dilerim bir ömür boyu ayirmaz Allah sizi...
Tamam Tuba'cigim, Dorugu uyuttum, zamanim var su anda. Az sonra yazmaya baslayacagim.zemuszemus
Benim gibi yasaminin pek cok karesi hüzünlerle bezeli birinden, civil civil bir ask hikayesi beklemeyin kizlar.
Bizim esimle hikayemiz sizinkilerden biraz farkli gelisti. 22 yasinda, yalniz bir kizdim ben. Üniversiteye gidiyor, Pedegoji okuyordum ve Pedegog olmaktan baska hayali olmayan, ask defterini kapamis hatta evlenmeyi asla düsünmeyen biriydim. Özellikle ikinci ask(hala asik miydim, onu bile bilmiyorum ya) hikayemde hüsranla sonuclaninca...
Birgün okulun büfesinde oturuyorum ve karalamalar yapiyorum. Dersim yok ama evede gitmek istemiyorum, tanidik birileri gelsede biraz cene calsak derdindeyim. Tek lüksüm buydu o yillarda. Derken, iki kiz arkadasim geldi, ödevleri varmis ve bilgisayarda yapmalari gerekiyor. Tutusuyorlar resmen. Cünkü bilgisayar kullanmayi bilmiyorlar ve isin icinden nasil cikariz diye yardim ariyorlar. Bende bilmiyorum, merakta etmiyorum. Hem komsum, hemde yakin arkadasim olan Jutta diye bir kiz vardi. Onu aradim konunun uzmani olarak ve hemen geldi. Bize bilgisayari genel hatlariyla ögretti birkac gün. Böylelikle interneti kesfettim. Edebiyata o zamanlar ilgim doruk noktasinda. Yazilar yazip hikayeler gönderebilecegimiz, genelde Avrupa'da yasayan Türklere hitap eden bir internet sitesine, birkac hikaye yolladim. Birkac gün icinde bir mesaj aldim o siteden birinden. Cok etkilendigini söyleyen biri. Biraz mesaj trafigi gelisti aramizda ve sonrasinda o kayip, ben kayip. Internet olayini kapattim, cok genis bir dünyaydi ve icinde kaybolurum diye korktum. Okulum, aileme karsi sorumluluklarim v.s...
Ve birgün cikageldi Innsbruck'a...Inanilmaz birseydi bu benim icin. Sadece önadimi ve yasadigim sehri biliyordu. Calistigi firma, onu Almanya- Avusturya sinirina(yani bize) cok yakin bir sehire 2 haftaligina is icin yollamis. Oda ilk firsatta solugu Innsbruck'da almis. Biraz paldir-küldür tanistik ama sonrasinda cok iyi anlastik. Hemen annem ve kardesimi devreye soktum, onlarda tanisinlar istedim. Annem cok sevdi, kardesimde öyle. Islerini bitirince, geldi bir otele yerlesti ve birkac gün doya doya sohbet ettik, sakalastik, birbirimize yasamlarimizi sansürlememeye özen göstererek anlattik. Mükemmel bir dörtlü olmustuk. Sanki yillardir taniyorduk birbirimizide uzak diyarlarda ayri düsmüs gibiydik. Bu arada babam bizi görmesin diye, kiyi-köse kactigimiz icin macerada yasiyorduk. Memet, Almanya'ya, yasadigi sehre döndügünde pesinden aglamistik, hic unutmuyorum. Sonra telefon, internet trafigi basladi aramizda. Okulda bilgisayar yetmiyordu, cünkü belli bir saatten sonra bilgisayar odalari kapaniyordu. Annem bir bilgisayar aldi bize. Buldugumuz ilk firsatta bulusmalar hatta zamandan kazansin diye gece yola ciktigi icin, yolda uykuda kalmis ve agir bir kaza gecirmisti bir keresinde. Ondan cok yogun bir sevgi görüyordum ve ayni sekilde bende usul usul ama derinden ona baglaniyordum. O hayatimda olmazsa, ölmekten baska carem yok gibi geliyordu. Öylesine cok seviyordum onu. Evlenmek istiyordu artik benimle. Iste bu noktada basliyordu sorunlar. Zaten evimizde babamdan dolayi büyük bir yangin vardi, babama söyleyemiyorduk. Öte yandan annem ve kardesimi birakip gidemezdim babamin kucagina. Annem "seviyorsan evlenebilirsin tabi" diyordu "ama buraya yerlesin, ben senden nasil ayri yasarim"ida ekliyordu. Kardesim keza, "bizi birakip gidecek misin?" diyordu mahsun mahsun. Öyle bir izdirabin ortasindaydim ki, tipki arafta olmak gibi. Ne Memet'den vazgecebiliyordum, ne annem ve kardesimden. Zaten okulumda vardi daha bitirmem gereken. Evdede resmen psikolojik bir terörün ortasindaydik ve dengemizi gün be gün yitiriyorduk. Sonra bu böyle olmayacak diye, birgün bir ev buldum kuytu bir dag köyünde. Herseyi gizli servis ajanlari gibi planlayarak yapiyordum. Annem bosanmaya raziydi ama korkuyordu, bize zarar verir diye. Cünkü babam psikolojik sorunlari olan biridir ayni zamanda. Esyalar aldik, evi dayadik dösedik. Okul kaydimi dondurdum, ehliyet kursumu biraktim, sehirden kayitlarimizi sildirdim, bosanma davasi actik anneme ve postaneden yeni adresimize cok gizli, kimseye verilemez diye bir kayit aldim. Özel birkac esyamizi, kiyafetlerimizi ve birkac parca büyük esya almak zorundaydik evden. Bunun icinde Memet girdi devreye. Babamin gece calistigi bir aksamüstü, araba kiraladik ve seri bir sekilde esyalarimizi yüklenerek resmen kactik. Üst kat komsumuz vardi Irene. Bana anne kadar yakin bir kadindi. Bir tek ona söyledim durumu. Ki, zaten tüm olayimizin en yakin sahidi oydu, onunla irtibattaydik. Babam sinir krizleri gecirmis falan. Günlerce telefon etti durdu cepten ama acmiyorduk. Sadece kardesim konustu bir kere. Cok aci günlerdi o günler. Ama kurtulmustuk iste, tüm eziyetler bitmisti bir cirpida. Yeni yuvamiz öylesine huzurluydu ki...
Birgün kahvalti icin ekmek almaya giderken, tamda Memet'i yolculadigimiz gün...Karsima babam cikti. Beni öldüreceginden emindim, son dakikalarim oldugunu saniyordum. Ama kacamiyordum, arkamdan vurmasin istiyordum. Bana yaklasmasina saniyeler kala, annemi, kardesimi ve Memet'i ne kadar cok sevdigimi düsünürek, aglamakli olmustum ki, babam bana sarilip hickirarak agladi. Dondum kaldim ben. Kaskati...Bir yere oturduk, konustuk, konustuk, konustuk. Üstümde telefonda yok, annem ve kardesim cildiriyordur meraktan diye düsünüyorum. Sonra bir telefon geldi babama. W´"Kizimi hemen yolla" yoksa seni kendi ellerimle öldürürüm diye feryat ediyor annem. Ben aldim telefonu, annemi sakinlestirdim ve kisa bir süre sonra geldiler onlarda. Babam cok pisman ve barismak istiyor. Neyse bu hikaye cok cok uzun ve hikaye icinde hikaye anlatmak gibi bir huyum var maalesef kizlar. Lafin özü, ailevi sorunlarimizi böylece bir nevi cözdük ve annem babama Memet'i söyledi. Ama bu seferde babam tutturdu, babasi olmadan ben kizimi vermem diye. Gelip babasi isteyecek diyor, baska birsey demiyor. Babasi 80 yasinda, ömründe Datca disina askerlik haric hic cikmamis birisi. Nasil gelsin adamcagiz? Bu arada biz bir kere tatil amacli Datca'ya 3 günlügüne gittik annemle ama ben kesin istenmiyorum, anladim. Ablasi selam bile vermedi bize, hic konusmuyor. Babasinin hayali, zeytin silkmesini bilen, köy islerinden anlayan ve onun köyüne yerlesebilecek bir kiz. Oglunu Almanya'da yasasin istemiyor. Annesi cok iyi bir kadincagiz, cok sevdim ve hala da cok severim. Neyse, sürekli pürüzler cikiyor iliskimizde anlayacaginiz. Bu arada 4 yildir birlikteyiz...
Ve ayrilma noktasinda gelip gelip gidiyoruz...Birgün Memet'e ulasamiyorum bir türlü, sürekli mesgul telefonlari. Son zamanlarda da keyifsiz, ilgisiz halleri var. Birseyler sezdim ama konduramiyorum. Ve sonrasinda aci bir sekilde hayatinda birisinin oldugunu ögrendim ve benimle ayrilmak istedigini, bu yasananlarin cok agir geldigini, bizim umutsuz oldugumuzu söyledi. Nasil yikildim anlatamam. Günlerce agladim, ölü gibi dolastim evde. Sinir krizleri geciriyorum, annem basucumda teskin edip duruyor beni. Arayip Memet'le konusmaya yeltendim bir kac kere, hic konusmuyor, dinliyor sadece. Is yerinde, tüm arkadaslarim halimi garipsiyor, yardim etmeye calisiyorlar ama birsey diyemiyorum. Ve böyle aci ceke ceke birkac ay gectikten sonra, dirilme belirtileri göstererek toparlandim yeniden. Sürekli yazi yaziyorum, okuyorum, Italya'ya gezmeye gidiyorum, yeni evimiz sinirda oldugu icin...Hayatima arkadas olarak biri giriyor, sempatik geliyor bana ama sadece o kadar. Benim gönlümü calabilmek icin, süslü laflar ediyor. Komik geliyor laflari. Laflari süsleme, en yalin haliyle ifade et duygularini diyorum ona...Bir yayinevine ortak...Öykülerimi kitaplastirmaktan bahsediyor birgün, cok canimi sIkIyor bu durum. Zaten aklimin bir tarafi Memet'de, adi konmamis sacma sapan görüsmelerimizi noktaliyorum hemen. Agliyor pesimden ama vicdanim sizlamiyor. Cünkü ben ona durumumu anlatmis ve ümit vermemistim hic. Sadece arkadaslik demistim. Ve hala kiziyorum arkadasiz demesine ragmen, ötesine gecmeye ve beni vaatlerle kandirmaya calistigina...
Birgün telefon geliyor Memet'den. Tam "unuttum" demisken. Gönül denen o illeti icimde derin bir yerlere kitlemisken. Sesi titrek, üzgün, durgun. Görüsmek istiyor yeniden. Bir sürü sey konusuyoruz, icim canlaniyor, meger kendimi kandirmisim ben. Ask herseyi affediyormus. Ama nasil bir kizginlik hali var üstümde, öldürebilirim, herseyi yakip yikabilirim. Istedigini yap diyor ama beni hic birakma...Ben gitsem bile sIkI sIkI tut. Kos pesimden...
Burnundan fitil fitil getirdim mi? Tabiki hayir. Fettan birisi degilim ben. Sadece cok kirildi kalbim. Hala da kirik-dökük bir aci vardir icimde. O günlerimi hic unutamiyorum, nasil aci cektigimi, ölmeyi deli gibi arzuladigimi, sabahlara kadar agladigimi, sis gözlerle ise gidip bayginlik gecirdigimi...Icimde resmen kendi cenazemi tasiyordum ve cok agir geliyordu bu aci bana...
Bizim aramizda 10 yas fark var ama ruhu bazen bir cocuk gibidir. Ne yaparsa yapsin, ona hic kiyamam. Sanki ben büyügümde, o kücükmüs gibi...
Baldan tatli sohbetimiz var sonra bizim. Kendisi Felsefe bölümü mezunu ve malum cenesi biraz düsük. Kimseyle pek anlasamaz daha dogrusu kimse onu pek anlayamaz. Hayata karsi tüm zitliklarini seviyorum onun. Onu en iyi ben anliyorum bu hayatta.
Sert mizaclidir, ukaladir disarida. Ama aslinda öyle degildir. Cok uysal, anlayisli ve duygusal...Onunla birbirimizi cok iyi dengeliyoruz. Ve eminim ki, bir elmanin iki yarisi gibi bu hayati birlikte bitirecegiz. Ve dilerim ki, o benden önce ölmesin, onun acisina hic dayanamam...
Gelelim diger detaylara. Buraya kadar okuyabilen kac kisi kalir bilemem ama...
Zor bela babami ikna ederek 07 Nisan 2007'de nisanlaniyorduk ki, tam beni istedikleri sirada bir telefon geldi babama. Enistesi trafik kazasinda feci bir bicimde ölmüs. Bu is bir an önce bitsin, zaten formalite diye hop oturup hop kalkerken, babam "Cenazem var, baska bir zamana" demesin mi? Zaten babasinin yerine gelen akrabasini zor bela getirtmisiz, bir sürü otel masrafi, gezdirme hikayeleri ve kaprislerde cabasi...Üstelik Memet'in en yakin izini 6 ay sonra...Annecigim devreye girdi hemen. "O da Allah'in emri, bu da. Bitir bir an önce, zora sokma cocuklari" diye cikisti ve babam birazda annem yine postayi koyar diye korktugundan kabul etti.
28 Temmuz 2007'de Innsbruck'da kücük ama dillere destan bir dügünümüz oldu. Hala Innsbruck'a gittigimde konusulur ve hala gelemeyenler hayiflanir durur. Neredeyse 3 yildir evliyim ve annem ve kardesimden uzak, hic sevmedigim ve alismak istemedigim bir sehirde yasamama ragmen, cok seviyorum Memet'i. Bana karsi cok hassas ve anlayisli. Cok evcimen ve sevgi dolu. Dilerim hep böyle sürer gider. Ve dilerim, herkesin hikayesi böyle mutlu biter...
cnm sendende böyle bi hikaye çıkardı zaten,ne zorluklar çekmişsin,allahım yaşatmasın bidaha,eşinle ömür boyu hep mutlu ol...