eşin bazı yönlerden benimkine benziyor. hamileyken buna kızdım bağırdım evde bişey kalmamış, ne yiyecegiz, yok çayın yanına ne getircen deyip duruyorsun falan filan. git markete mutfak alış verişi yap dedim. abartmıyorum 4 tane sile boyu cips, meyve suları, 4 kilo muz, hazır çorbalar, bisküviler, çikolatalar, colalar... ne kadar gereksiz şey varsa almış. 1 tane sebze ya da yararlı bişey yok. bu seferde kavga bundan çıktı. muzlar çürüyor, hiç mi anlamazsın adam. aynen vur deyince öldürüyor. pazara gitse (5 yılda 5-6 yı geçzem. her hafta ağlarım beni pazara götür diye, nefret eder pazardan) kilolarca alır bilmediğinden çürür aldıkları. mutfak işlerinden anlayan adamlara imrenerek bakarım.
mozp okurken 3 kere maşaallah dedim vallahi eşine. insan biraz değeri anlaşılsın istiyor. ben işe başlarsam nasıl olur bilmiyorum tabi. ama eşinden kaynaklanıyor, sen çalışmasan da yardım eder bence.
ben 15 yıldır iş hayatındayım. üniversitede her gün işe giderdim. 15 yılda sadece 1 ay boşta kaldım. ben çalışmadan duramam derdim hep. elimde param olmalı, erkeğe muhtaç olmamalıyım falan falan. ama mecburiyetten çalıştım üniversitede. yoksa okulu bitiremezdim. neyse şimdi evdeyim. işi hiç özlemediğimi gördüm. evde sıkılıyorum ama çocuk yorucu ve burası küçük bir ilçe oldugu için. yani il merkezinde olsam ve arkadaslarım olsa hiç sıkılmam. Allaha şükür eşimde bu yıl uzman oldu. asistanlığı bitti, benim maaşa da çok da ihtiyac yok şu aralar. işten nefret etmişim. aman cebimde para olmasa da olur. zaten çocukla bir yere gitsem bile giyinip, süslenemiyorum. devlette çalışmama rağmen 17.30 kadar mesai ve kafamı kaldıramazdım. köylere de haftada 2-3 gun giderdik. çok yorulurdum. köyde tuvaletin gelir, acıkırsın, çay içesin gelir perişan olursun, günde 400 km yol yaptıgımız olurdu git gel. ama çocukta çok yoruyor. sonra iş yerinde bazı uyanıklar oturur, sen kendini yorarsın, devlette öyledir , hiç çalışmayan da emekli oluncaya kadar maaş alır. bazen senden bile çok alır. amannnn. konu nerelere geldi.