Yurdum annelerinin klasik "Yular tutma" özelliği. Sanırım default özellik olarak hepsinde fazla-az var.
Israr, sürekli emir ve istediği olmayınca çeşitli duygu sömürüleri.
Sürekli suyunu ayağına getirirseniz, sürekli her işini yaparsanız ölmezsiniz, ama o sizsiz ölür.
Ne hoş bir yular, hele bunun sevgi vurguları ile verileni daha hoş.
Burada çoğu kişi annesine kıyamıyor, anne denince akan sular duruyor.
Ben de bir anneyim ve annem bana "Anne olanca hak vereceksin" derdi. O hakkı yarı yarıya verdim, yarısı hak değil gasptı benim için, hak vermeye programlanmıştım nasıl olsa tüm çocukluğum boyunca çünkü anneliği annemizden öğreniyoruz. :)
Onlara elbette her gayretleri için müteşekkiriz, bizim için neler yaptılar, şimdi bir suyu mu ayaklarına getiremiyoruz?
Annelik borcu ödenir mi?
Peki ya evladın hakkı, ödenmeyen borç için tam zamanlı ve her zamanlı kölelik mi? Ödenmiyor işte. :)
Bu da sanırım o yuların esprisi.
Bunalıyorsanız, söyleyin.
Anneniz sağlıklıysa, ayakları elleri tutuyorsa kendi suyunu alabilir.
Siz rica üzerine getirirsiniz evlatlık, yorgun görür getirirsiniz evlatlık, annenize ellerinizle bir su götürmeye acizlenecek değilsiniz, ancak yap tut et getir götür... Bitmiyorsa, ee?
Yolları biraz ayırmanın vakti gelmiştir.
"Sensiz ölürüm" denilmesi de o yolu ayıramayın diye söylenir genelde.
"Sensiz ben ne yaparım, sen elim kolumsun kızım"... Vefa-Muhtaçlık kartı.
Ne kadar size muhtaç olduğunu da ayırt edersiniz diye düşünüyorum annenizin, onu öyle kabul edin ve sınırlarınızı belirlemeye koyulun derim. Aynı evde bunu yapamazsınız.