ailevi farklılıklar yüzünden biten evlilik sürecim ve yaşadıklarım

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Sheela

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
28 Ocak 2019
14
85
Merhaba, öncelikle benzer hikayeleri burada sıkça okuduğunuzu varsayarak tekrara girdiğim için özür dilerim. Bunu bilerek kendi hikayemi uzun uzun yazmamın sebebi ise anlatacak kimsemin olmaması ve artık üzüntüden fiziksel olarak çökme noktasına gelmem.

Ben 27 yaşında İstanbul’un iyi devlet üniversitelerinden birinde araştırma görevlisi olarak çalışan genç bir kadınım. Dış görünüş olarak da çevremde oldukça beğenilen biriyim. 2,5 yıl kadar önce internet üzerinden şu an nişanlı olduğum kişiyle tanıştım. Bu süre yıl boyunca kıskançlık, ilgisizlik gibi konularda 1-2 kez sorun yaşadık, hatta küs kaldığımız zamanlar oldu ama hep çözüm odaklı yaklaşarak birbirimizi anlamaya ve sorunları çözmeye çalışılarak devam ettik. Eğitim ve hayat görüşü olarak birbirine yakın seviyelerde insanlarız. Hatta eğitim olarak nişanlım benden daha iyi diyebilirim. O başarı bursuyla Amerika’da tıp eğitimi görmüş, akabinde 5 yıl Londra’da yaşamış- en ünlü labarotuvarlarda çalışmış, ben mesela Erasmus’a gittiğim 6 ay haricinde hep burada okudum. Benden 6 yaş büyük ve dediğim gibi bu zamana kadar hep sorunlarımızı çözerek ilerlememize karşın artık öyle bir noktaya geldik ki ilişkimiz resmen kangrene dönüştü.
Bütün olaylar, 6 ay önce yıldönümümüzde bana evlenme teklifi etmesi ile başladı. Yani bir nevi aile faktörünün devreye girmesi ile. O benim annem ve erkek kardeşlerimle tanışmıştı. Ama benim o zamana dek ailesinden sadece abisi ve abisinin çocukları ile tanışma şansım olmuştu. Ki abisi çekirdek aile ile çok fazla görüşmeyen biri, nedenini ise geniş aileyi bizzat tanıdığımda anladım. Her neyse, önce kendi aile yapımdan bahsedeyim. Benim babam subaydı, vefat etti. Annemin babası -dedem- de öyleydi. Yani militarist kökenli ve taviz vermez Atatürkçü bir ailede büyüdüm. Hepsi kendi çapında inançlı insanlar. Dini ritüelleri yerine getiren de var getirmeyen de. Ama hiçbir şekilde kısıtlama veya yargılama eğilimde değiller. Mesela anneannem-dedem namaz kılar, kurban keser ama ailede sonraki jenerasyondan kimsenin içki, sigara içmesine tek söz etmezler ama tabi ki kendileri de içmezler. Gelelim nişanlımın ailesine, daha doğrusu annesi, babası ve ablalarına. Bir kere ailede, hatta sülalede akademik eğitim görmüş tek kişi nişanlım. Örneğini çok duymuşuzdur hani, doğuda bir köyde çok parlak bir çocuk çıkar muazzam iyi okur, iyi yerlere gelir -Nobel ödülü alan bilim insanımız Aziz Sancar gibi mesela- nişanlımınki de biraz böyle bir hikaye. Buna takılmıyorum zira imkan meselesi, kendi çevreleri buna izin vermemiş şartlar oluşmamışsa yargılamak zaten ayıp. Zira benim ananem de okul yüzü görmemiş bir kadın ama her insana, inancına, düşüncesine saygı gösteren biri ve böyle biri olmak için okula gitmeye zaten gerek yok. Çünkü insan asıl eğitimi, görgüyü ailesinden alır.
Her neyse, ben zaten ailesiyle tanıştığım günden beri yaşanan şey resmen bir soğuk savaş. Bütün ablaları ve annesi tesettürlü, bu yüzden benim ve ailemin öyle olmaması bir kere onlar için büyük bir eksi oldu. Öyle ki kız istemeye evimize geldikleri günkü hal tavırları anlatmaya kelime yetmez. Dışarıdan gören oğullarının sevdiği beğendiği kişiyi istemeye değil, cenaze almaya geldiklerini falan zannederdi. Biz oldukça büyük, bahçeli bir evde yaşıyoruz. 1 büyük 2 küçük köpeğimiz var mesela. Söz kesme günü gürültü olmaması için bahçede bağlılardı ama ablalarından biri ikram olarak hazırlanan hiçbir şeyden yememe sebebini “evde köpek beslenmesine” bağladı. Nişan günü ailem servis için panik yaşamasın diye bu tip ev içi nişan-söz organizasyonları yapan bir firma ile anlaşmıştık (yani yemekleri hazırlayan bile biz değildik) ayrıca yakın arkadaş ve akraba çevremizden bir çok insan da davetli olduğu için hem alkollü hem alkolsüz içeceklerin servis edildiği bir bölüm hazırlamıştı. Öteki ablalarından biri de, kahve içme faslı harici gece boyu verandada arkası dönük olarak oturma gerekçesini “içeride içki şişlerinin durmasından duyduğu rahatsızlık” olarak açıklamış.
Bu kadar detaylı örneklendirerek anlatıyorum çünkü bu zamana dek pek çok dindar eş dost tanıdığımız oldu, evimize gelen ve dindar olduğunu ve kesinlikle içmeyeceğini bildiğimiz insanın önüne rakı koyacak kadar görgüsüz değiliz ama içen içer, içmek istemeyen içmez. Bundan bu kadar rahatsızlık duymak bana normal bir psikoloji gibi gelmiyor. Özetle o akşam böyle saygısızlıklarla gölgelense de iyi kötü nişan yapıldı.

Özellikle ablalarının bu davranışlardan ailem çok alınsa da beni üzmemek için tek kelime bile etmediler ama ben çok üzüldüm ve utandım. Nişanlıma da bunu söylediğimde “dünyada senin aile yapından çok farklı yapıda aileler ve insanlar var. Yapılacak tek şey saygı göstermek. Evet göze aşırı görünebilir, ben de konuya bu şekilde yaklaşmıyorum ama onlar da böyle ne yapabilirim” dedi. Ben de nasıl olsa rahatsızlığımı açıkça dile getirdim diye düşünerek konuyu kapattım. Daha doğrusu kapanmasıyla açılması bir oldu, zira bir sonraki büyük kriz elbette düğünün nerede, alkollü mü alkolsüz mü olacağı üzerinden çıktı ve akıl almaz boyutlara ulaştı. Benim ailemin talebi isteyenlere içki servisinin yapılacağı bir düğün olması yönündeydi. Onlar ise arttırarak içkili düğün yapmaktansa asla düğün yapmayacaklarını söylediler. Bu arada düğünü ve tüm masrafları yapacak olan da aile falan değil, direkt nişanlım. Zaten eve o bakıyor, tüm ablalarının kocaları beş para etmez tipler, tüm çocukların okul masrafları ve ablalarının kişisel ihtiyaçlarına kadar her şey nişanlıma ait. Bir de söz haklarının bile fiilen olmadığı maddi bir konu üzerinden çıkış yapmaları bende bardağı taşıran son nokta oldu.

Nişanlımla yurtdışında konsoloslukta sade bir nikah ve balayı yaparak bu düğün dernek geriliminden kurtulmayı düşündük ama yine annesinin “hakkımı helal etmem” çıkışıyla bu fikir de çöpe gitti. Benim ailem desen 4 çocuklu bir ailenin tek kızıyım ve en küçüğüyüm. Diğer tüm kuzenlerim de erkek, düşünün ailedeki tek kızım. Kendimi annemin teyzelerimin yerine koyunca elbette hak veriyorum, her anne kızını usülüne uygun evlendirmeyi isterken benim gibi tek kız çocuğu olan aileler için bunun önemi ne demek eminim anlayabilirsiniz.
Devam ediyorum, o olmaz bu olmaz engellemeleri sonucu en sonunda bir nikah dairesinde nikah yapma kararı alındı. Daha doğrusu dayatıldı. İşler öyle bir kördüğüm oldu ki, nikahtan sonra aile arasında yemek bile organize edilemiyor bu alkollü-alksolsüz olacak davası yüzünden.

Son olarak 1 hafta önce bugün, annemin doğum günüydü ve annem (ki bu yaşa kadar cenazede bile kimsenin önünde ağladığını görmedim, hep çok dirayetli ve güçlü bir kadındır) kahvaltı masasında elinden çatalı düşürdü ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ve “doğduğun gün saplantılı, radikal insanlar yüzünden düğün gününü bile göremeyeceğim bir hayatım olacağını nereden bilebilirdim” dedi. O an ne kadar kötü olduğumu anlatmaya kelimeler yetmez, resmen babam öldüğünde en son bu kadar acı çektiğimi hatırlıyorum. Sonrası günler, geceleri süren uykusuzluk ve hesap kitap sonrası dün, nişanlımla buluşarak çok yorulduğumu, aileme hak verdiğimi, onu çok sevmeme rağmen beni bu yaşa bu konuma getirmiş insanları üzmeye hakkım olmadığını, beni ve ailemi tanıyarak bu teklifle bana geldiğinde zaten kendi ailesine karşı beni savunma sorumluluğunu aldığını zannettiğimi ama bunu asla yapmadığı için ona kırgın olduğumu söyleyerek yüzüğü geri verdim ve bu iş malesef bitti.

Beni zorluklara göğüs gerememek ve pes etmekle suçladı sadece. Evet çok üzgünüm ama doğru olanı yaptığıma inanıyorum.

Bunu paylaşma nedenimi en başta belirtmiştim ama ek olarak söyleyebileceğim tek şey, eğer güzel giden bir ilişkiniz varsa, birlikte olduğunuz kişinin ailesini yakından tanımayı ilişkiniz evlilik yoluna girene dek ertelemeyin. Açık konuşayım, ben bu farklılığı en baştan gözlemleseydim bu yola girip kendimi hasta etmezdim.

Okuyan herkese teşekkür ederim. Herşey herkesin gönlünce olsun. Sevgiler.
 
Öncelikle her şeyin hayırlısı diyerek başlamak istiyorum... Bence doğru bir karar vermişsiniz. Zira bende keşke baş birinin sözünü dinleyerek nişandan geri dönme fikrini rafa kaldırmasaymışım diyorum.. Çünkü aile yapılarımız, kültürümüz yememiz içmemiz hiçbir seyimiz uyumlu değil maalesef bu yüzden de ailelerimiz birbirleriyle görüşmek istemiyorlar... bu hem benim hem de eşim için kötü bir durum halbuki aynı masalarda yemek yemelerini beraber bir yerlere gitmelerini çok isterdim... Sizin yaşadıklarınız henüz çok yeni eminim zamanla siz de doğru tercih yaptığınızı anlayacak ve üzüntünün yeri huzurla dolacak çünkü eğer evlenmiş olsaydınız bu durum evliliğinize hep yansıyacaktı..
 
Merhaba çok güzel ifade etmişsiniz herşeyi ve aldığınız doğru bir karar Allah sabır versin inşallah bu süreci kolay atlatırsınız.
Sorunlar çıkardı elbette bu durumlarda karşılıklı güçlü bir aşk bile yıpranır zor bir durum...
Ailelerin uyuşması çok önemli.Bende yeni evliyim ve ailemle eşimin ailesinin arasında dert sayılmayacak kadar bile az kültür farkı var keşke olmasaydı diyorum.
 
doğru karar vermişsiniz maalesef kültür farkı mutsuzluk sebebi oluyor ileriki zamanlarda
 
Merhaba yorum yapan herkese teşekkür ederim.

Nişanlımın ailesini “gömdüğüm” yönündeki ifadeye katılmıyorum. Olanı olduğu gibi anlattığımda çıkan profil bu. Bana uyup uymaması 2.planda kalan bir mesele.
Kaldı ki nezaket kuralları ve oğullarının kararına saygı gereği biraz olgun davranabilseler süreç bu noktaya gelmezdi zaten.
 
Şuan benzer şeyleri ben de yaşıyorum. Benim ailem de bana uygun olmadıklarını düşünüyor ama sırf benim için susuyorlar. Ben de günlerdir nişanlımla konuşmayı düşünüyorum ama yapamıyorum. Günlerdir aramız kötü. Hatta dün sıcaklık olsun aramızda sonrasında da bu meselleri konuşurum diye onu akşam kuzenlerimle eğlenmek için dışarı davet ettim. Ertesi gün işe gideceğim erken uyanacağım diyip reddetti ama bahaneydi. Ben direkt ayrılık konuşması yapmak yerine önce sorunlarımızı, duygularımı, düşüncelerimi ona anlatıp çözebilir miyiz buna bakacağım. Çünkü yıllar süren ve arada aşk olan bi ilişkide ayrılık kararının tek başına alınması karşı tarafa saygısızlık olur bence. Size hak veremediğim tek nokta sonunuz oldu. Bence önce nişanlınızın da söyleyeceklerini dinleyip ondan sonra karar vermeliydiniz. Hepimizin hakkında hayırlısı olsun..
 
Konuyu paylasmaniz ögüt acisindan iyi olmus diye düsünüyorum.
Aile uyumu evliliklerin sagligi acisindan cok büyük rol oynadigini düsündügüm icin görücü usulü-ask evliliklerinin en dogrusu oldugunu gözlemliyorum cok zaman.
Aile yapilariniz uyusmadigi icin ne siz eski nisanlinizi nede eski nisanliniz sizi tam anlamiyla anlayamaz.
Cünkü iki tarafta birbirlerinin görüsü icin saygi bekliyor. Kimse kendim saygi duyayim demiyor.
Icki icmeyen ve bunun günah oldugunu savunan birnin gerek kücük yemeklerde gerekse büyük organizasyonlarda icki kabul etmeyecekleri asikaridir.
Daha rahat ve icki icen birilerine göre bu tarz organizasyonlarsa icki beklentisine sasiramayiz.
Iki tarag birbirine uyumlu olmasigi icin yol yakinken dönmeniz iyi olmus.

Icki icmek ve ickili ortamlarda yemek yemek islam dininde caiz olmadigi icin bu ailenin bu hareketini "radikal" olarak tanimlamanizda ne kadar farkli oldugunuzun altini bir kez daha ciziyor. Islam dini acisindan bakildiginda bu radikal olmadigi gibi aksi asilik olarak nitelendirilebilir. Objektif bir yazi olmadigini kullandiginiz kelimelerden anlamak mümkün.

Ayrilma kararinizdan ötürü sizi tebrik ediyorum.
 
Ben sizin ve ailenizin tavrını haksız buldum, kusura bakmayın.
Aynı şeyleri, sizin konumunuzda yaşadım.
Ama insanların dini hassasiyetleri olduğu an, mesele biter.
Sizin istek ve diretmelerinizin önemi kalmaz.
Dolayısıyla alkollü bir nişan organizasyonu yaparak, en büyük odunu siz atmışsınız ayrılığa.
İnançları gereği, alkolün olduğu bir ortama girmiyorlarsa, kullanıp kullanmamak meselesinden çok başka bir boyuta giriyor durum, saygısızlığa.
Hayırlısı olmuş, ne diyelim.
 
Merhaba, öncelikle benzer hikayeleri burada sıkça okuduğunuzu varsayarak tekrara girdiğim için özür dilerim. Bunu bilerek kendi hikayemi uzun uzun yazmamın sebebi ise anlatacak kimsemin olmaması ve artık üzüntüden fiziksel olarak çökme noktasına gelmem.

Ben 27 yaşında İstanbul’un iyi devlet üniversitelerinden birinde araştırma görevlisi olarak çalışan genç bir kadınım. Dış görünüş olarak da çevremde oldukça beğenilen biriyim. 2,5 yıl kadar önce internet üzerinden -düne kadar- nişanlı olduğum kişiyle tanıştım. Bu süre yıl boyunca kıskançlık, ilgisizlik gibi konularda 1-2 kez sorun yaşadık, hatta küs kaldığımız zamanlar oldu ama hep çözüm odaklı yaklaşarak birbirimizi anlamaya ve sorunları çözmeye çalışılarak devam ettik. Eğitim ve hayat görüşü olarak birbirine yakın seviyelerde insanlarız. Hatta eğitim olarak nişanlım benden daha iyi diyebilirim. O başarı bursuyla Amerika’da tıp eğitimi görmüş, akabinde 5 yıl Londra’da yaşamış- en ünlü labarotuvarlarda çalışmış, ben mesela Erasmus’a gittiğim 6 ay haricinde hep burada okudum. Benden 6 yaş büyük ve dediğim gibi bu zamana kadar hep sorunlarımızı çözerek ilerlememize karşın artık öyle bir noktaya geldik ki ilişkimiz resmen kangrene dönüştü.
Bütün olaylar, 6 ay önce yıldönümümüzde bana evlenme teklifi etmesi ile başladı. Yani bir nevi aile faktörünün devreye girmesi ile. O benim annem ve erkek kardeşlerimle tanışmıştı. Ama benim o zamana dek ailesinden sadece abisi ve abisinin çocukları ile tanışma şansım olmuştu. Ki abisi çekirdek aile ile çok fazla görüşmeyen biri, nedenini ise geniş aileyi bizzat tanıdığımda anladım. Her neyse, önce kendi aile yapımdan bahsedeyim. Benim babam subaydı, vefat etti. Annemin babası -dedem- de öyleydi. Yani militarist kökenli ve taviz vermez Atatürkçü bir ailede büyüdüm. Hepsi kendi çapında inançlı insanlar. Dini ritüelleri yerine getiren de var getirmeyen de. Ama hiçbir şekilde kısıtlama veya yargılama eğilimde değiller. Mesela anneannem-dedem namaz kılar, kurban keser ama ailede sonraki jenerasyondan kimsenin içki, sigara içmesine tek söz etmezler ama tabi ki kendileri de içmezler. Gelelim nişanlımın ailesine, daha doğrusu annesi, babası ve ablalarına. Bir kere ailede, hatta sülalede akademik eğitim görmüş tek kişi nişanlım. Örneğini çok duymuşuzdur hani, doğuda bir köyde çok parlak bir çocuk çıkar muazzam iyi okur, iyi yerlere gelir -Nobel ödülü alan bilim insanımız Aziz Sancar gibi mesela- nişanlımınki de biraz böyle bir hikaye. Buna takılmıyorum zira imkan meselesi, kendi çevreleri buna izin vermemiş şartlar oluşmamışsa yargılamak zaten ayıp. Zira benim ananem de okul yüzü görmemiş bir kadın ama her insana, inancına, düşüncesine saygı gösteren biri ve böyle biri olmak için okula gitmeye zaten gerek yok. Çünkü insan asıl eğitimi, görgüyü ailesinden alır.
Her neyse, ben zaten ailesiyle tanıştığım günden beri yaşanan şey resmen bir soğuk savaş. Bütün ablaları ve annesi tesettürlü, bu yüzden benim ve ailemin öyle olmaması bir kere onlar için büyük bir eksi oldu. Öyle ki kız istemeye evimize geldikleri günkü hal tavırları anlatmaya kelime yetmez. Dışarıdan gören oğullarının sevdiği beğendiği kişiyi istemeye değil, cenaze almaya geldiklerini falan zannederdi. Biz oldukça büyük, bahçeli bir evde yaşıyoruz. 1 büyük 2 küçük köpeğimiz var mesela. Söz kesme günü gürültü olmaması için bahçede bağlılardı ama ablalarından biri ikram olarak hazırlanan hiçbir şeyden yememe sebebini “evde köpek beslenmesine” bağladı. Nişan günü ailem servis için panik yaşamasın diye bu tip ev içi nişan-söz organizasyonları yapan bir firma ile anlaşmıştık (yani yemekleri hazırlayan bile biz değildik) ayrıca yakın arkadaş ve akraba çevremizden bir çok insan da davetli olduğu için hem alkollü hem alkolsüz içeceklerin servis edildiği bir bölüm hazırlamıştı. Öteki ablalarından biri de, kahve içme faslı harici gece boyu verandada arkası dönük olarak oturma gerekçesini “içeride içki şişlerinin durmasından duyduğu rahatsızlık” olarak açıklamış.
Bu kadar detaylı örneklendirerek anlatıyorum çünkü bu zamana dek pek çok dindar eş dost tanıdığımız oldu, evimize gelen ve dindar olduğunu ve kesinlikle içmeyeceğini bildiğimiz insanın önüne rakı koyacak kadar görgüsüz değiliz ama içen içer, içmek istemeyen içmez. Bundan bu kadar rahatsızlık duymak bana normal bir psikoloji gibi gelmiyor. Özetle o akşam böyle saygısızlıklarla gölgelense de iyi kötü nişan yapıldı.

Özellikle ablalarının bu davranışlardan ailem çok alınsa da beni üzmemek için tek kelime bile etmediler ama ben çok üzüldüm ve utandım. Nişanlıma da bunu söylediğimde “dünyada senin aile yapından çok farklı yapıda aileler ve insanlar var. Yapılacak tek şey saygı göstermek. Evet göze aşırı görünebilir, ben de konuya bu şekilde yaklaşmıyorum ama onlar da böyle ne yapabilirim” dedi. Ben de nasıl olsa rahatsızlığımı açıkça dile getirdim diye düşünerek konuyu kapattım. Daha doğrusu kapanmasıyla açılması bir oldu, zira bir sonraki büyük kriz elbette düğünün nerede, alkollü mü alkolsüz mü olacağı üzerinden çıktı ve akıl almaz boyutlara ulaştı. Benim ailemin talebi isteyenlere içki servisinin yapılacağı bir düğün olması yönündeydi. Onlar ise arttırarak içkili düğün yapmaktansa asla düğün yapmayacaklarını söylediler. Bu arada düğünü ve tüm masrafları yapacak olan da aile falan değil, direkt nişanlım. Zaten eve o bakıyor, tüm ablalarının kocaları beş para etmez tipler, tüm çocukların okul masrafları ve ablalarının kişisel ihtiyaçlarına kadar her şey nişanlıma ait. Bir de söz haklarının bile fiilen olmadığı maddi bir konu üzerinden çıkış yapmaları bende bardağı taşıran son nokta oldu.

Nişanlımla yurtdışında konsoloslukta sade bir nikah ve balayı yaparak bu düğün dernek geriliminden kurtulmayı düşündük ama yine annesinin “hakkımı helal etmem” çıkışıyla bu fikir de çöpe gitti. Benim ailem desen 4 çocuklu bir ailenin tek kızıyım ve en küçüğüyüm. Diğer tüm kuzenlerim de erkek, düşünün ailedeki tek kızım. Kendimi annemin teyzelerimin yerine koyunca elbette hak veriyorum, her anne kızını usülüne uygun evlendirmeyi isterken benim gibi tek kız çocuğu olan aileler için bunun önemi ne demek eminim anlayabilirsiniz.
Devam ediyorum, o olmaz bu olmaz engellemeleri sonucu en sonunda bir nikah dairesinde nikah yapma kararı alındı. Daha doğrusu dayatıldı. İşler öyle bir kördüğüm oldu ki, nikahtan sonra aile arasında yemek bile organize edilemiyor bu alkollü-alksolsüz olacak davası yüzünden.

Son olarak 1 hafta önce bugün, annemin doğum günüydü ve annem (ki bu yaşa kadar cenazede bile kimsenin önünde ağladığını görmedim, hep çok dirayetli ve güçlü bir kadındır) kahvaltı masasında elinden çatalı düşürdü ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ve “doğduğun gün saplantılı, radikal insanlar yüzünden düğün gününü bile göremeyeceğim bir hayatım olacağını nereden bilebilirdim” dedi. O an ne kadar kötü olduğumu anlatmaya kelimeler yetmez, resmen babam öldüğünde en son bu kadar acı çektiğimi hatırlıyorum. Sonrası günler, geceleri süren uykusuzluk ve hesap kitap sonrası dün, nişanlımla buluşarak çok yorulduğumu, aileme hak verdiğimi, onu çok sevmeme rağmen beni bu yaşa bu konuma getirmiş insanları üzmeye hakkım olmadığını, beni ve ailemi tanıyarak bu teklifle bana geldiğinde zaten kendi ailesine karşı beni savunma sorumluluğunu aldığını zannettiğimi ama bunu asla yapmadığı için ona kırgın olduğumu söyleyerek yüzüğü geri verdim ve bu iş malesef bitti.

Beni zorluklara göğüs gerememek ve pes etmekle suçladı sadece. Evet çok üzgünüm ama doğru olanı yaptığıma inanıyorum.

Bunu paylaşma nedenimi en başta belirtmiştim ama ek olarak söyleyebileceğim tek şey, eğer güzel giden bir ilişkiniz varsa, birlikte olduğunuz kişinin ailesini yakından tanımayı ilişkiniz evlilik yoluna girene dek ertelemeyin. Açık konuşayım, ben bu farklılığı en baştan gözlemleseydim bu yola girip kendimi hasta etmezdim.

Okuyan herkese teşekkür ederim. Herşey herkesin gönlünce olsun. Sevgiler.
Her aile yapısı aynı olacak diye kural yok. İnanç, dil, din ırk mezhep farklı da olabilir.Eğer sen illede alkollu nişan alkollu düğün diye insanlara dayatma yapmasaydın, iki aile arasında böyle uçurum fark olmayacaktı.Kendimi o kişilerin yerine koydum, bana da bunlar yapılsaydı bende aynılarını yapardım. En azından uyum sağlama diye bişi olabilirdi. Ben olanlarda en büyük hata payının sende olduğunu düşünüyorum. Bitirerek de iki aile için en doğru kararı vermişsin. Olması gereken de buymuş zaten.
 
Çok doğru bir karar vermişsiniz zira nisanliniz saygıyı sadece sizden beklemiş. Kendi ailesine gidip de her insan farklı görüş ve düşüncededir saygı duymalısınız dememiş. Yol yakınken dönmek hep en iyisidir.
 
Beni zorluklara göğüs gerememek ve pes etmekle suçladı sadece. Evet çok üzgünüm ama doğru olanı yaptığıma inanıyorum.
Yazdiklarinizi uzun uzun ve dikkatle okudum.
Sizi zorluklara gogus gerememek ile suclamasi cok sacma, cunku sizin aileniz, onun ailesine gore "anlayisli davranma" konusunda gayet basarili davranis gosterirken, onun ailesinin sizin ailenize saygisi yok.
Siz de ailesine karsi sizi koruyamayacak ve sizin kararlariniza ve ailenize saygi duyamayacak birinden bu sekilde kurtulmus oldunuz.
Bu noktaya kadar degisim gostermeyen birisi, bu noktadan sonra da degisim gostermeyecektir inanin.
Belki bugun uzulur verdiginiz emege, kaybettiginiz sevgiye caniniz yanar, ama inanin bir omur caninizin yanmasindan iyidir.
Umarim gelecekte karsiniza daha saglikli bir iliski kurabileceginiz, cok daha saygili, daha kendi kultur seviyenize uygun bir es cikar.
Hakkinizda en hayirlisinin olmasini dilerim.
Ayrica demeden de edemeyecegim, cok gecmis olsun... Bence gercekten cok gecmis olsun...
 
Sizi anlıyorum, ama karşı tarafı da anlıyorum. Madem bu çocuk böyle bir aileden cıkmış kendine gore birisini bulmasi gerekirdi. Yargılarımı açık kadın veya kapali kadin olarak yapmıyorum lütfen yanlış anlamayin. Ama islamiyet aslında bir yaşayış biçimi. Sadece bir din değil. Alkollü bir nişan bence de olmamalıydı. Alkol sorunu yaşayıp düğün icin de diretmeniz de benim gözümde hatalı bir davranış tıpkı onların sizi istemeye gelip evdeki yemekleri yememesi gibi. Yani aslında tam tersi aileler olsanız da görgü yönünden eşit düzeydesiniz. Ayrılmamız isabet olmuş. Bence basından olmamalıydınız zaten.
 
Merhaba, öncelikle benzer hikayeleri burada sıkça okuduğunuzu varsayarak tekrara girdiğim için özür dilerim. Bunu bilerek kendi hikayemi uzun uzun yazmamın sebebi ise anlatacak kimsemin olmaması ve artık üzüntüden fiziksel olarak çökme noktasına gelmem.

Ben 27 yaşında İstanbul’un iyi devlet üniversitelerinden birinde araştırma görevlisi olarak çalışan genç bir kadınım. Dış görünüş olarak da çevremde oldukça beğenilen biriyim. 2,5 yıl kadar önce internet üzerinden -düne kadar- nişanlı olduğum kişiyle tanıştım. Bu süre yıl boyunca kıskançlık, ilgisizlik gibi konularda 1-2 kez sorun yaşadık, hatta küs kaldığımız zamanlar oldu ama hep çözüm odaklı yaklaşarak birbirimizi anlamaya ve sorunları çözmeye çalışılarak devam ettik. Eğitim ve hayat görüşü olarak birbirine yakın seviyelerde insanlarız. Hatta eğitim olarak nişanlım benden daha iyi diyebilirim. O başarı bursuyla Amerika’da tıp eğitimi görmüş, akabinde 5 yıl Londra’da yaşamış- en ünlü labarotuvarlarda çalışmış, ben mesela Erasmus’a gittiğim 6 ay haricinde hep burada okudum. Benden 6 yaş büyük ve dediğim gibi bu zamana kadar hep sorunlarımızı çözerek ilerlememize karşın artık öyle bir noktaya geldik ki ilişkimiz resmen kangrene dönüştü.
Bütün olaylar, 6 ay önce yıldönümümüzde bana evlenme teklifi etmesi ile başladı. Yani bir nevi aile faktörünün devreye girmesi ile. O benim annem ve erkek kardeşlerimle tanışmıştı. Ama benim o zamana dek ailesinden sadece abisi ve abisinin çocukları ile tanışma şansım olmuştu. Ki abisi çekirdek aile ile çok fazla görüşmeyen biri, nedenini ise geniş aileyi bizzat tanıdığımda anladım. Her neyse, önce kendi aile yapımdan bahsedeyim. Benim babam subaydı, vefat etti. Annemin babası -dedem- de öyleydi. Yani militarist kökenli ve taviz vermez Atatürkçü bir ailede büyüdüm. Hepsi kendi çapında inançlı insanlar. Dini ritüelleri yerine getiren de var getirmeyen de. Ama hiçbir şekilde kısıtlama veya yargılama eğilimde değiller. Mesela anneannem-dedem namaz kılar, kurban keser ama ailede sonraki jenerasyondan kimsenin içki, sigara içmesine tek söz etmezler ama tabi ki kendileri de içmezler. Gelelim nişanlımın ailesine, daha doğrusu annesi, babası ve ablalarına. Bir kere ailede, hatta sülalede akademik eğitim görmüş tek kişi nişanlım. Örneğini çok duymuşuzdur hani, doğuda bir köyde çok parlak bir çocuk çıkar muazzam iyi okur, iyi yerlere gelir -Nobel ödülü alan bilim insanımız Aziz Sancar gibi mesela- nişanlımınki de biraz böyle bir hikaye. Buna takılmıyorum zira imkan meselesi, kendi çevreleri buna izin vermemiş şartlar oluşmamışsa yargılamak zaten ayıp. Zira benim ananem de okul yüzü görmemiş bir kadın ama her insana, inancına, düşüncesine saygı gösteren biri ve böyle biri olmak için okula gitmeye zaten gerek yok. Çünkü insan asıl eğitimi, görgüyü ailesinden alır.
Her neyse, ben zaten ailesiyle tanıştığım günden beri yaşanan şey resmen bir soğuk savaş. Bütün ablaları ve annesi tesettürlü, bu yüzden benim ve ailemin öyle olmaması bir kere onlar için büyük bir eksi oldu. Öyle ki kız istemeye evimize geldikleri günkü hal tavırları anlatmaya kelime yetmez. Dışarıdan gören oğullarının sevdiği beğendiği kişiyi istemeye değil, cenaze almaya geldiklerini falan zannederdi. Biz oldukça büyük, bahçeli bir evde yaşıyoruz. 1 büyük 2 küçük köpeğimiz var mesela. Söz kesme günü gürültü olmaması için bahçede bağlılardı ama ablalarından biri ikram olarak hazırlanan hiçbir şeyden yememe sebebini “evde köpek beslenmesine” bağladı. Nişan günü ailem servis için panik yaşamasın diye bu tip ev içi nişan-söz organizasyonları yapan bir firma ile anlaşmıştık (yani yemekleri hazırlayan bile biz değildik) ayrıca yakın arkadaş ve akraba çevremizden bir çok insan da davetli olduğu için hem alkollü hem alkolsüz içeceklerin servis edildiği bir bölüm hazırlamıştı. Öteki ablalarından biri de, kahve içme faslı harici gece boyu verandada arkası dönük olarak oturma gerekçesini “içeride içki şişlerinin durmasından duyduğu rahatsızlık” olarak açıklamış.
Bu kadar detaylı örneklendirerek anlatıyorum çünkü bu zamana dek pek çok dindar eş dost tanıdığımız oldu, evimize gelen ve dindar olduğunu ve kesinlikle içmeyeceğini bildiğimiz insanın önüne rakı koyacak kadar görgüsüz değiliz ama içen içer, içmek istemeyen içmez. Bundan bu kadar rahatsızlık duymak bana normal bir psikoloji gibi gelmiyor. Özetle o akşam böyle saygısızlıklarla gölgelense de iyi kötü nişan yapıldı.

Özellikle ablalarının bu davranışlardan ailem çok alınsa da beni üzmemek için tek kelime bile etmediler ama ben çok üzüldüm ve utandım. Nişanlıma da bunu söylediğimde “dünyada senin aile yapından çok farklı yapıda aileler ve insanlar var. Yapılacak tek şey saygı göstermek. Evet göze aşırı görünebilir, ben de konuya bu şekilde yaklaşmıyorum ama onlar da böyle ne yapabilirim” dedi. Ben de nasıl olsa rahatsızlığımı açıkça dile getirdim diye düşünerek konuyu kapattım. Daha doğrusu kapanmasıyla açılması bir oldu, zira bir sonraki büyük kriz elbette düğünün nerede, alkollü mü alkolsüz mü olacağı üzerinden çıktı ve akıl almaz boyutlara ulaştı. Benim ailemin talebi isteyenlere içki servisinin yapılacağı bir düğün olması yönündeydi. Onlar ise arttırarak içkili düğün yapmaktansa asla düğün yapmayacaklarını söylediler. Bu arada düğünü ve tüm masrafları yapacak olan da aile falan değil, direkt nişanlım. Zaten eve o bakıyor, tüm ablalarının kocaları beş para etmez tipler, tüm çocukların okul masrafları ve ablalarının kişisel ihtiyaçlarına kadar her şey nişanlıma ait. Bir de söz haklarının bile fiilen olmadığı maddi bir konu üzerinden çıkış yapmaları bende bardağı taşıran son nokta oldu.

Nişanlımla yurtdışında konsoloslukta sade bir nikah ve balayı yaparak bu düğün dernek geriliminden kurtulmayı düşündük ama yine annesinin “hakkımı helal etmem” çıkışıyla bu fikir de çöpe gitti. Benim ailem desen 4 çocuklu bir ailenin tek kızıyım ve en küçüğüyüm. Diğer tüm kuzenlerim de erkek, düşünün ailedeki tek kızım. Kendimi annemin teyzelerimin yerine koyunca elbette hak veriyorum, her anne kızını usülüne uygun evlendirmeyi isterken benim gibi tek kız çocuğu olan aileler için bunun önemi ne demek eminim anlayabilirsiniz.
Devam ediyorum, o olmaz bu olmaz engellemeleri sonucu en sonunda bir nikah dairesinde nikah yapma kararı alındı. Daha doğrusu dayatıldı. İşler öyle bir kördüğüm oldu ki, nikahtan sonra aile arasında yemek bile organize edilemiyor bu alkollü-alksolsüz olacak davası yüzünden.

Son olarak 1 hafta önce bugün, annemin doğum günüydü ve annem (ki bu yaşa kadar cenazede bile kimsenin önünde ağladığını görmedim, hep çok dirayetli ve güçlü bir kadındır) kahvaltı masasında elinden çatalı düşürdü ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ve “doğduğun gün saplantılı, radikal insanlar yüzünden düğün gününü bile göremeyeceğim bir hayatım olacağını nereden bilebilirdim” dedi. O an ne kadar kötü olduğumu anlatmaya kelimeler yetmez, resmen babam öldüğünde en son bu kadar acı çektiğimi hatırlıyorum. Sonrası günler, geceleri süren uykusuzluk ve hesap kitap sonrası dün, nişanlımla buluşarak çok yorulduğumu, aileme hak verdiğimi, onu çok sevmeme rağmen beni bu yaşa bu konuma getirmiş insanları üzmeye hakkım olmadığını, beni ve ailemi tanıyarak bu teklifle bana geldiğinde zaten kendi ailesine karşı beni savunma sorumluluğunu aldığını zannettiğimi ama bunu asla yapmadığı için ona kırgın olduğumu söyleyerek yüzüğü geri verdim ve bu iş malesef bitti.

Beni zorluklara göğüs gerememek ve pes etmekle suçladı sadece. Evet çok üzgünüm ama doğru olanı yaptığıma inanıyorum.

Bunu paylaşma nedenimi en başta belirtmiştim ama ek olarak söyleyebileceğim tek şey, eğer güzel giden bir ilişkiniz varsa, birlikte olduğunuz kişinin ailesini yakından tanımayı ilişkiniz evlilik yoluna girene dek ertelemeyin. Açık konuşayım, ben bu farklılığı en baştan gözlemleseydim bu yola girip kendimi hasta etmezdim.

Okuyan herkese teşekkür ederim. Herşey herkesin gönlünce olsun. Sevgiler.
Sizi anlıyorum Aile arasındaki kültür, örf, adetler cok farklı bu iki aileyi cok etkilemiş ve büyük sorunlara yol acabilecegini, cok önceden görmuşsünüz kısaca en bastan böyle bir karar almanız cok mantıklı olmuş gerçekten. Sonra dan daha da yıpranmaktansa kendinize ve ailenize en dogru olanı yapmışsınız hayırlısı hakkınızda olsun
 
Yine eski konu hortlamış🙄Konu sahibi bence doğru karar vermissiniz aile çok önemli ilerde daha büyük sorunlarla boğuşmak zorunda kalırdınız. Umarım şimdi kendinize uygun biriyle mutlu bi ilişki içindesinizdir🤗
 
Dindar insanlar için içki vb alkollü icecekler kırmızı çizgidir. Annenizin sırf düğün merakından nisanliniz terk etmeniz iyi olmamış bence.
 
çok yerinde bi karar ileride mutsuz olursunuz iki insandan çok aileler evleniyor nişanlınınız sizi mutlu edemez
 
Herkes birbirinin tercihlerine diretmek yerine saygı duysaydı belki de çok farklı güzel bir süreç sizi bekliyor olacaktı.
İçkilidir içkisizdir kapalıdır açıktır bunlardan ziyade ben şu yazdığınız kısma daha çok takıldım.
‘Zaten eve o bakıyor, tüm ablalarının kocaları beş para etmez tipler, tüm çocukların okul masrafları ve ablalarının kişisel ihtiyaçlarına kadar her şey nişanlıma ait.’
Birbirlerinin tercihlerine saygı duyma faslı atlatılmış olsa bile bu kısım kesinlikle evlendikten sonra sorun olabilecek bir kısım. Böyle bir düzende yıllarını geçirmiş olan insanlar evlenip ayrı yerde yaşayan kardeş ayrımını zor yapardı diye düşünüyorum.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
X