Psikolojik sebeplerin arkasında beynimizde yaşadığımız nörokimyasal değişimler yatıyor. Beyin aslında bizden bağımsız bir organ. Biz farkında olmadan bağımlılık geliştiriyor. Yerinizde olsam yediklerimin içinde ne var onları tespit etmekle başlardım. Monosodyum glutamat (MSG) adı verilen, tatlandırıcı diye Türkçe'de isimlendirdiğimiz bir şey var, aslında bir tür lezzet arttırıcı, diğer adıyla Çin tuzu. Kullanımı çok yaygın, hemen her şeyde var. İşin kötüsü maske isimleri var, soya, soya lesitin, E6xx vs. Bütün hazır gıda üreticileri bunu kullanıyor ve adı beşinci tad: acı, ekşi, tatlı,tuzludan sonra bunun tadı var. AB bunu düzenlemiş, hazır gıdalarda %2'ye kadar kullanılabiliyor. Bizdeki durum nedir, bilemiyorum. Literatürde, (Google akademikten bulacağınız bağımsız ve cesur çalışmalara göre) MSG yaygınlaştığından beri tip 2 diyabet neredeyse üçe katlanmış .Kanser ile arasında bağ kuruldu (nedensellik değil ama korelasyon). Büyük firmalar kar paylarının düşmemesi için çalışmalara da müdahale edip gerçeği gizliyorlar.
Ben yediğim her şeyin içine bakıyorum, eğer bir şekilde MSG almışsam direkt iştahım açılıyor. En çok tatillerde, hele de Uzakdoğu gibi bunun çok (harbiden sınırsızca) kullanıldığı bir yere gidip gelmişsem doyma hissimin kaybolduğunu görüyorum. Arınmam 2-3 ayımı alıyor. Yediklerinizin içine bakın, ben eminim ki uzunca bir süredir bu maddeye maruz kalmışsınız. Diğer bütün bağımlılıklar gibi azaltarak kesmek işe yaramayacaktır, bir kereden kesecek, bir süre yoksunluk sendromuna girecek olsanız bile, atlatınca da bir daha canınız çekmeyecek.
Son sözüm: yediklerinizin içine bakın. Hazır gıdadan şeytan görmüş gibi kaçın.