EsincimBanucum,
12 senedir aynı adamla evliyim ben,
severek evlenmedik biz, görme usulu tanıdık birbirimizi
rahatsız olmadık birbirimizden, evlendik.
ilk beş sene, yaşadığını anlattığın düzende
anlaşamayan kedi köpek hırlaşıp durduk. (bazı kedi köpekler anlaşabiliyor çünkü. ondan anlaşamayan dedim)
önce ben boşancam
hayır önce ben seni boşuycam gibi tırmalayıp durduk birbirimizi
ikinci beş sene ise
I. duraklama ve farkındalık devri başlangıcı oldu,
düşündüm,
düşündüğüm kadarıyla da
odağım yüz birimse
90 birimini komple ona yönelttiğimi farkettim.
hep beklenti hep beklenti.
hep, bi beraber birşeyler yapalım isteği ve ondan benzer istekler gelmesini bekleme hali.
insan bir şeyi, herhangi bir şeyi isterse,
istediği için o şey onun aklına gelir.
aklına gelirse de,
içinden gelmiş olur. içtenlikle yapmış olur,
benimkine ilk beş sene zarfında bağırıp çağırırken söylenmiştim,
'bir sefer bile demedin ki şu kadına şu giysi ne kadarda yakışır, onca dükkan geziyosun bir seferde elinde bişiy alıp gelmiyosun'
düşünmüyosun sen beni. aklına bile gelmiyorum. düşünsen şöyle yapardın böyle yapardın,
n'oldu,,
üç gün sonra gelmiş bak sana ne aldım!
kendimden tiksinmiştim o gün.
ben istediğim için yaptı o eylemi çünkü. kendisi istediği için değil.
halbuki benim isteğim bir şey alması değildi,
benim isteğim düşünüldüğümü hissetmekti.
düşünüldüğümü, düşündürmeden hissetmekti.
beklentilerimi zihnimde yavaş yavaş azatmaya başlamam lazım geldiğini farkettim,
-osho abimizin 'farkındalık' kitabının da bulunduğu bi serisi var. dingin, huzurlu sakinlik veren okumalar-
beklentilerimizi azaltmaya çalıştım,
beklediğim herhangi şey olmadığında sinirlendim
sinirlendiğimi yansıtmadım
bir iki beş sekiz derken,
azalta azalta sıfıra yaklaştırdım.
bazen seks bi mesaj atıyorum örneğin
bakalım ne yazcak diye bekler ya insan,
beklemiyorum artık.
nasıl alıştırdıysam kendimi, güzel yapmışım. mesaj yazıyosun cevap beklemiyorsun :)
ilk 5 senem beyzade ile, ikinci beş senem kendimle cebelleşmekle geçti,
üçüncü beş senenin dolmasına bir üç sene daha var
beğenilerimiz hala tamamen farklı
yıldızlar bile bizim için sürtüşüyor, burçlarımız siz anlaşamazsınız yazıyor hep,
birbirine yakın filmlerden hoşlanmayız,
beyefendi paso fantastik bilim kurgu izler. bense seviş kurgu filmler izlemeyi severim. şakaşaka,
kurgu sevmem. samanyolunda sır kapılı filmler gibi gerçeğin yakınından geçen filmleri izlemeyi severim,
izlediğim film üzerine uzun uzuun konuşmak isterim.
kurgu üzerine ne konuşacağım ki der o filmden ne anladın diye sorduğumda :S
kitap okumayı hiç hiç sevmez. kurt değilim ama, kitap kurtlarına yakın olmasa da okurum,yazarım.
dışarda gezmeyi çok sever, bense evden çıkmak istemem.
yastığa başını koyarken o arada uyur, o yastığa gömesim gelir onu. hemen uyuma az konuşalım diyorum
karanlıkta uykum geliyor, hem insan uyumak için yatağa girer, konuşcaksak ışığı yakalım salona gidelim ne konuşçaksak konuşalım diyor bana
tamam tamam uyu sen diyorum.diyordum.
üçüncü beşinci senemde, birinci beşinci senemde problem ettiklerimi
artık önemsememekle,
odağımı ondan almakla olumlu anlamda yol aldım. günlük 50 doz lustrali gizlersem hakkı kalır,
işte böyle şeyler. buda benim başarı öyküm :)
beklenti yok.
ilgi, alâkâ talepkârlığı yok.
ayrışmaktan gelen,
kendiliğinden gelen
güzel hissediyorumlar var :)