Bundan bi tane de ben de olduğu için yorum yazma gereği duydum. Kocaları kindar olmayan insanlar seni anlayamaz, herkese sesini çıkarttığın, alttan almadığın, sınırlarını belli ettiğin zaman daha iyisi olacak, seni anlayacak, seni sindiremeyeceğini bilecek deniyor ama işin gerçek hayat boyutu öyle değil. Hiç kin gütmeyen, hatta kısmen kendi haklarını bile aramayan bi aile de büyüdüm, ben kendimi onlara nazaran bana verdikleri fırsatlarla geliştirmiş biriyim. Ben 1,5 yıllık evliyim, evlenmeden önce kinini, geçmişe olan takıntısını görmüştüm, düzeltirim diye düşünmedim ama evlenince aynı ev içinde yeri geldi alttan aldım çoğunlukla, mizacım sakindir. Baktım alttan almakla olmuyor cevap verdim, ben cevap verdikçe konu başka boyutlara , kavga başka boyuta geçti. Bazen sadece gözlemlemek için kavga çıkarttım, kavga ettim. Gördüğüm şey alttan almanın veya takmamanın beni daha iyi hissettirdiği. Erkekler tek tip değil, sen konuşuyosun hakkını savunuyosun diye kendini geri çekmeyenleri de var, bazıları geri adım atıyordur bilemem. Bende ki eli kanda dahi olsa geri adım atmayanından , istersen dövüş. Ben seni anlıyorum, kabullenmenin zor olduğunu biliyorum. Artık tartışma konusu açıldığında onu yükseltmeden kendi fikrimi beyan ediyorum, tartışmaya mahal vermiyorum. Baktım olayı 2 sene öncesine çekecek, konuşmayalım diyorum. Çünkü ben onun bu algısını değiştiremiyorum, konuşarak konuyu çözsen bile konu senin kişiliğine, mizacına laf sokmaya dönüyor. Gerek yok. Ben bilhassa planlayarak denemiş biri olarak, kendi çözümümü kendimi yormayarak, gereksiz gördüğüm kavga konularını kişiselleştirip, kendime yük etmeyerek buldum.
Düşenin halini esekten düşen daha iyi anlıyor.
Bilmiyorum evlendigimde ben görmedim yaşadığım uzun bir geçmişim olmadığı için öyle bir davranışı olduğunu .
Insan gerçekten ayni eve girince tanirmis insanları demeleri bundanmis demek.
Her yolu denedim.
Bazen diyorum ki mandalina bu sen değilsin neden böyle davranıyorsun?
Kendimi bukelemun gibi görüyorum kendi ozumu unuttum bu ne kadar üzücü bir durum gerçekten çeken anlar.
Eski bekar günlerime gidiyorum.
Insanları severdim ama haksızlığa tahammülüm yoktu.
Karşımdaki benden büyük de olsa eğer bir yanlış görüyorsam bana karşı yapılan ya da başka bir kişiye yapılan davranışını saygi çerçevesinde uyarma ihtiyacı hisseder ve ciddi bir tavırla uyarırdim.
Hiç bir zaman babamla bile iletişimi zayif bir insan olmadım. Cok iyi anlaştık biz.
Ne beyin fırtınaları yaptık ve ikimiz de birbirimize saygi duyduk.
Bazen aklima babam gelir duygulanirim.
Insanin en çok bu zoruna gidiyor . Düşmanın bile hakaret etme cesareti bulamazken sana ,
geliyor en cok sevdiğim adam dediğin yerlere göklere sigdiramadigin eşin hakaret ediyor.
O kadar hayal kırıklığına uğradım ki. Kendime olan saygimi yitirmekten korktum. Degersizlik duygusu nedir gerçekten en iyi çeken anlar.
Bir zaman geldi ben bile devamli kendimde sorun arar oldum.
Ne yalan soyliyeyim bana burası bu yüzden cok iyi geldi belkide.
Beni eleştirenlere bile hak verdim ben burada .
Belki de bu yüzden bunlar başıma geliyor dedim.
Sonra bu da bana tokat olmuş aslında sonradan farkettim.
Sonra savunmak aslinda güzel bir tepkiymis .
insanlari , bu
kadar kolay kabullenmek kendi ozumuze yaptığımız büyük bir saygisizlikmis bunu farkettim.
Çok sey ogretiyorsun hayat.
Eğer
görüşlerimi inanislarimi insanlara verdiğim saygimi bile sorguluyorsam bence benim daha yiyeceğim cok fırın ekmek var...