• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Anksiyete sorunu..

Benim doktorlarım da hiç konuşmayan ilaç yazıp gönderen insanlardı. İyi bi psikiyatrist bulsam çok mutlu olurum aslında offf...Hangi şehirdesiniz acaba aynıysa sizden doktor ismi alsam diye dedimm:16:

Eskisehirdeyim canim..Doktorum Huseyin Unlu.Ne zaman gitsem kapisinda sira olur.Yasli bir doktor,bende emekli olup giderse diye cok korkuyorum:)
 
telefondan yazınca düşmedi kusura bakmayın...nerden başlasam bilmiyorum ki..2010 da memurluğumu aldım vana gittim..ilk 6 ay iyiydi sonra öyle bi yerde çok kötü bir telefon şakası aldım..bunu yapan akrabam ve memleketimden yapıyor van gibi bir yerde tek başıma yaşadığımı bildiği halde..çok büyük bir şok geçirdim hatta felç geçiriyodum o şakada...neyse ...6 ay sonra ilk atağımı yaşadım,ama ne olduğunu bilemediğimden çok korkmadım üstünde durmadım...ondan bir 3 ay sonra ikinci atağımı yaşadım...kurban bayramıydı babaannem korktu yüzümün şeklinden ...kafa derim 5 cm çıkıp çıkıp iniyodu o derece bir kasılma derken ambulans çağrıldı...ilk defa karşılaştım bir şeyin yok cümlesiyle....sonra zamanla seriye bağladı bu durum hastane kapısını bilmeyen ben hastanelerin acil servislerinden çıkamaz olmuştum...hastalığımın ne olduğunu öğrenene kadar 1,5 sene geçmişti bile ...23 ekim 2011 kara gün yatağımda uzanırken eşi benzeri görülmeyen van depremini yaşadım ki ben zaten eski bir depremzedeydim...6 ay boyunca hiç durmadan beşik gibi sallanan bir şehirden geçici görevle erzuruma gönderildim 6 aylığına ...-35 i gördük orda ekipçe...durursan donarsın mantığıyla dışarda hiç es vermeden yürümek, ilk defa gittiğimiz için bilemedik tabi güneş ışınları kara vurunca parlama yapıyor az daha kör olacaktık...Allahtan önlemimizi çabuk aldık...Erzurumda sıkıntım yoktu iyiydim..derken Vana döndük ve konteyner hayatımız başladı...işe gidiyodum döndüğümüzde iki saat konteynerimize giremiyorduk nitekim tenekeden ev yanıyodu güneşten soğutup giriyoduk..kovalarla su salıyoduk dışardan konteynerlere....önce kalp çarpıntıları,beyinde dalgalanmalar,vücutta uyuşmalar derken vücudumun kontrolünü komple kaybettim...acil memleketime gönderildim...nöroloji ve psikiyatrinin ortak kararı ile mora terapi aldım..elektrik akımıyla yapılan bir tedavi...bana iyi geldiğini düşünüyorum...ha bu arada diyeceksiniz sen panik ataksın anksiyete değil bu...evet doğru ben panik atak olmuştum fakat bu süre zarfında tamamen mutsuz huzursuz her an atağı bekleyen bir ansiyetelide olmuştum...iki ilaç verildi uzun bir süre doktoru görmediğimden 2 sene kadar kullandım ...kendimi tanıdım...daha rahatım...%90 aştım bu durumu...bende bu muhabbetten takıntı kaldı...kalp takıntısı...göğüs kemiklerim 3 senedir ağrıyor..durmadan kulunç giriyor...biraz fazla yürüsem bacaklarım ağrır...hareket etmeyi çok sevmeme oldu...27 yaşımdayım..bendeki vücut ağrılarını çeken yoktur heralde...durmadan hastalık araştıran prospektüs okuyan kalp krizi geçircem ya da ben kesin kanser oldum deyip kendimi buna inandırıp korku nöbetleri geçiren biri oldum çıktım...yakın zamanda evlendim eşime korkularımı yansıtmadım pek durumumu biliyor fakat sırt ağrılarından ve kol ağrılarından suratım gidince garibimde beni çekiyor..bu durumdan kurtulmayı çok istedim ama beceremedim...her gün bir yol arıyor ve deniyorum...psikiyatri ve ya psikolog inancım kalmadı 2010-2012 sonuna kadar denekleri oldum ve 15 kilo aldı m zaten..şu an 163 e 90 kiloyum..özgüven gitti...ama hala bir arayıştayım...ümidimi kaybetmedim yeneceğim...en azından eskisi gibi hastanelere gitmiyorum...ilaçsız kendimi telkin yoluna gidip rahatlamayı seçtim...ve başarmış gibi oldum çok şükür..Umarım panik atak ve ansiyete sorunu olan herkes bu durumu yenmenin bir yolunu bulur,Rabbimden tek temennim bu...:43:
 
Merhaba kizlar..
Benim sorunum baslikta oldugu gibi anksiyete sorunu..
Surekli aklima kotu seyler olucakmis gibi geliyor.Surekli olansa saglik konusu.Ufacik bir durumda bile felaket senaryolari uretebiliyorum.Mesela hic bir belirtim yokken,bir hastalik belirtisi okursam o belirtilerin aynisini beynim bana yasatiyor.Ornek verirsem x hastaliginin belirtisi bas donmesi diyelim,direkt o anda basim donmeye basliyor.Birden panik olmaya basliyorum..Psikiyatriye gidiyorum ve ilac tedavim var.Cok sukur ilk zamanlarima gore cok cok iyiyim.Ama bu durumdan cok yiprandim.Aranizda benim gibi Bu durumu yasayan var mi ?

Merhaba Lillsa,

Senin hissetiklerinin tamamı bende de mevcut..:5: Seni çok iyi anlıyorum.. Yıllar önce bende yardım almıştım, ilaçlar etkili olmuştu.. Umarım yakın zamanda atlatırsın.. Ben kendimle savaşıyorum şu an, olumlu düşünmeye çalışıyorum,çok geçmiş olsun..:16:
 
telefondan yazınca düşmedi kusura bakmayın...nerden başlasam bilmiyorum ki..2010 da memurluğumu aldım vana gittim..ilk 6 ay iyiydi sonra öyle bi yerde çok kötü bir telefon şakası aldım..bunu yapan akrabam ve memleketimden yapıyor van gibi bir yerde tek başıma yaşadığımı bildiği halde..çok büyük bir şok geçirdim hatta felç geçiriyodum o şakada...neyse ...6 ay sonra ilk atağımı yaşadım,ama ne olduğunu bilemediğimden çok korkmadım üstünde durmadım...ondan bir 3 ay sonra ikinci atağımı yaşadım...kurban bayramıydı babaannem korktu yüzümün şeklinden ...kafa derim 5 cm çıkıp çıkıp iniyodu o derece bir kasılma derken ambulans çağrıldı...ilk defa karşılaştım bir şeyin yok cümlesiyle....sonra zamanla seriye bağladı bu durum hastane kapısını bilmeyen ben hastanelerin acil servislerinden çıkamaz olmuştum...hastalığımın ne olduğunu öğrenene kadar 1,5 sene geçmişti bile ...23 ekim 2011 kara gün yatağımda uzanırken eşi benzeri görülmeyen van depremini yaşadım ki ben zaten eski bir depremzedeydim...6 ay boyunca hiç durmadan beşik gibi sallanan bir şehirden geçici görevle erzuruma gönderildim 6 aylığına ...-35 i gördük orda ekipçe...durursan donarsın mantığıyla dışarda hiç es vermeden yürümek, ilk defa gittiğimiz için bilemedik tabi güneş ışınları kara vurunca parlama yapıyor az daha kör olacaktık...Allahtan önlemimizi çabuk aldık...Erzurumda sıkıntım yoktu iyiydim..derken Vana döndük ve konteyner hayatımız başladı...işe gidiyodum döndüğümüzde iki saat konteynerimize giremiyorduk nitekim tenekeden ev yanıyodu güneşten soğutup giriyoduk..kovalarla su salıyoduk dışardan konteynerlere....önce kalp çarpıntıları,beyinde dalgalanmalar,vücutta uyuşmalar derken vücudumun kontrolünü komple kaybettim...acil memleketime gönderildim...nöroloji ve psikiyatrinin ortak kararı ile mora terapi aldım..elektrik akımıyla yapılan bir tedavi...bana iyi geldiğini düşünüyorum...ha bu arada diyeceksiniz sen panik ataksın anksiyete değil bu...evet doğru ben panik atak olmuştum fakat bu süre zarfında tamamen mutsuz huzursuz her an atağı bekleyen bir ansiyetelide olmuştum...iki ilaç verildi uzun bir süre doktoru görmediğimden 2 sene kadar kullandım ...kendimi tanıdım...daha rahatım...%90 aştım bu durumu...bende bu muhabbetten takıntı kaldı...kalp takıntısı...göğüs kemiklerim 3 senedir ağrıyor..durmadan kulunç giriyor...biraz fazla yürüsem bacaklarım ağrır...hareket etmeyi çok sevmeme oldu...27 yaşımdayım..bendeki vücut ağrılarını çeken yoktur heralde...durmadan hastalık araştıran prospektüs okuyan kalp krizi geçircem ya da ben kesin kanser oldum deyip kendimi buna inandırıp korku nöbetleri geçiren biri oldum çıktım...yakın zamanda evlendim eşime korkularımı yansıtmadım pek durumumu biliyor fakat sırt ağrılarından ve kol ağrılarından suratım gidince garibimde beni çekiyor..bu durumdan kurtulmayı çok istedim ama beceremedim...her gün bir yol arıyor ve deniyorum...psikiyatri ve ya psikolog inancım kalmadı 2010-2012 sonuna kadar denekleri oldum ve 15 kilo aldı m zaten..şu an 163 e 90 kiloyum..özgüven gitti...ama hala bir arayıştayım...ümidimi kaybetmedim yeneceğim...en azından eskisi gibi hastanelere gitmiyorum...ilaçsız kendimi telkin yoluna gidip rahatlamayı seçtim...ve başarmış gibi oldum çok şükür..Umarım panik atak ve ansiyete sorunu olan herkes bu durumu yenmenin bir yolunu bulur,Rabbimden tek temennim bu...:43:

Çoook geçmiş olsun. Sizin yaşadıklarınız bizimkilerin yanında çok çok fazla. Ama yine de anlayabiliyorum bir anksiyeteli olarak. Şu an ilaç kullanmıyor musunuz?
 
:23:
Çoook geçmiş olsun. Sizin yaşadıklarınız bizimkilerin yanında çok çok fazla. Ama yine de anlayabiliyorum bir anksiyeteli olarak. Şu an ilaç kullanmıyor musunuz?

Allah razı olsun canım hayır şu an ilaç kullanmıyorum bir doktorumda yok dediğim gibi...evlenir evlenmez bıraktım yaşım 27 bir çocuğum olur ihtimali ile...ama dediğim gibi bu aralar sık sık gene hastaneye gittim ama panik atakla değil...sırt boyun kol ve göğüs ağrılarıyla...tabi artık bu da anksiyeteden kaynaklandığını düşündüğüm bir durum...çünkü bende göğüs takıntısı var maalesef.göğüs kemiklerim kütlüyor..durmadan ağrı oluyor..bir kere acile gittim kas ağrısı dediler..iğne vurduklarında rahatladım...birde internetten bir yazı buldum tam beni tarif ediyor şimdi onu göndereceğim buraya.Başlığı KAYGI VE EVHAM SİZİ ESİR EDİYORSA....



Toplumda % 4-5 gibi önemli bir sıklıkta bulunan genelleşmiş anksiyete bozukluğu (GAB), eşlik eden bedensel belirtiler ve fiziksel bozukluklar nedeniyle genellikle ve öncelikle psikiyatrist dışındaki hekimlere başvururlar. Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye'yi de kapsayan 15 ülkede yaptığı bir araştırma, genelleşmiş anksiyetenin her toplumda belirgin bir işlevsel yeti yitimine yol açtığını; yani anksiyete yaşayan kişilerin işe devam etme, verimli olabilme gibi alanlarda belirgin zorlanma yaşadıklarını göstermiştir. Dolayısıyla, hastanın başvuru şekli ve önde gelen şikayeti her ne olursa olsun her hekimin GAB' nu tanıyıp tedavi edebilmesi halk sağlığı açısından önem taşımaktadır.

GAB hastaları evhamlı kişilerdir, günlük hayatta karşılaşabilecek küçük şeyleri dahi kafalarına takıp büyütürler. Her durumla ilgili kötü ihtimaller akıllarına gelir ve bunun gerçekleşmesinden korkarlar. Örneğin ne zaman çocuğu evden çıksa kaza geçirebileceğini düşünme, ortada önemli bir sebep yokken sürekli işlerinin bozulmasından korkma, kendisi ya da yakınlarının sağlığı ile ilgili endişeler, randevulara geç kalma ve bunlar gibi düşünceler kişinin hayatını, çalışma kapasitesini etkileyecek düzeyde zihnini meşgul etmektedir.

GAB hastaları hem ruhsal hem de fiziksel anlamda sürekli gergindirler. Gerili bir yay gibi duran bu insanlar bir ses duyduklarında aniden sıçrayabilirler ya da ufak nedenlerle sinirlenip aşırı tepkiler verebilirler. Gece yattıklarında zihinlerini türlü düşünceler istila eder. Bunlardan kurtulup uykuya dalamaz ya da sık sık uyanırlar. Kas gerginliği nedeniyle uykuda diş gıcırdatma ya da çene eklem hastalıkları nedeniyle çene ağrısı görülebilir. Kasları sürekli gerili olduğundan her tarafları ağrır ve kendilerini yorgun hissederler. Yaptıkları işe yoğunlaşmakta zorluk çekerler. Bütün bu nedenlerle iş başarıları düşer, insan ilişkilerinde sorunlar yaşayabilirler.

Anksiyete korkuya benzer bir duygudur. Hastalar bunu "sanki her an kötü bir şey olacak ya da önemli bir haber alacakmış" gibi bir his, nedeni belli olmayan bir sıkıntı olarak ifade ederler, karınlarının üst kısmında bir şeyin çırpındığını hissedebilirler.

GAB olan hastanın yaşadığı kaygı normal bir kaygının çok ötesindedir. Örneğin bir öğrencinin sınavlar için endişe duyması normaldir ama sürekli iyi notlar aldığı halde sınıfta kalmaktan korkması GAB için tipiktir. Bazı hastalar duydukları endişenin aşırı olduğunu ama bunu engelleyemediklerini belirtebilirler. Ancak hastaların pek çoğu yaşadıkları anksiyeteden rahatsız olsalar da kaygılanmakta kendilerinin haklı bulurlar.

GAB, genellikle stresle karşılaşıldığı zamanda kötüleşir. Kişi, yaşadığı stresi belirtilerin gerekçesi olarak öne sürer. Bazı hastalar durumun ne kadar kaygı verici olduğu konusunda oldukça ikna edici olabilir. Doktor, böyle bir durumda, çözümün hastayı kaygılandıran durumu ortadan kaldırmak olarak görüp yanılabilir. Örneğin kardeşleri ile birlikte yürüttüğü işin her an bozulabileceğinden, çeklerin ödenemeyeceğinden endişe eden bir hastanın kardeşleri piyasada genel bir durgunluk oldugunu ama durumlarının hiç de fena olmadığını anlatıyorlardı.

GAB'da anksiyete, yaşanan stresle baş etmeyi daha da güçleştirir. Bir düzeye kadar konsantrasyonu ve motivasyonu arttırıcı etki yapan anksiyete, bir noktadan sonra bunları bozarak başarıyı olumsuz yönde etkiler. Örneğin sınavlar yaklaşınca pek çok öğrenci, sınav anksiyetesiyle daha iyi ve daha yoğun çalışır. Oysa patolojik düzeyde anksiyete yaşayan kişi, adeta paralize olmuş gibi kendisini çaresiz hisseder. GAB'da eşlik eden endişeleri kontrol etmek zordur ve bunlar işlevselliği bozar: oysa günlük hayatta duyulan normal endişeler kontrol edilebilir ya da ertelenebilir. GAB'ndaki endişeleri normal olandan ayıran bir diğer nokta da GAB'da endişelerin daha yaygın, belirgin, sıkıntı verici ve uzun süreli olmasıdır. Kişiyi aşırı endişelendiren şeyler (parasal sorunlar, sağlık, yakınlarının güvenliği, iş başarısı vb) ne kadar fazlaysa tanı koymak o kadar kolaylaşır. Üçüncüsü, günlük hayatta duyulan endişelere yorgunluk, huzursuzluk, irrıtabilite gibi fizik belirtiler eşlik etmez.

Bu hastalar için doktora başvurma nedeni genellikle kas ağrıları, titreme, çarpıntı, terleme, ağız kuruluğu, bulantı, yutma güçlüğü, boğazda yumru hissi, uyuşma, sık idrara çıkma ve ishal gibi fiziksel belirtilerdir. Ayrıca irritabl barsak sendromu (spastik kolon), baş ağrısı, hipertansiyon ve gastrit gibi fiziksel bozukluklar da bu hastalarda sıktır. Bu nedenle hastalar öncelikle pratisyen hekimlere ya da iç hastalıkları, FTR, nöroloji, kardiyoloji gibi branşlara baş vururlar. Eğer asıl altta yatan psikiyatrik bozukluk tanınmazsa yeterli tedavi yapılamaz.

GAB genellikle erken gençlik döneminde başlayan ve dalgalanarak seyreden kronik bir hastalıktır. Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülür.

GAB'da noradrenerjik, serotonerjik ve GAB’da noradrenerjik sistemlerde bir düzensizlik vardır. GAB'na yol açan nöroendokrin mekanizma kesin belli olmamakla birlikte anksiyetenin fiziksel belirtileri bu biyokimyasal düzensizlikle ilgilidir, ikiz ve aile çalışmaları GAB'nun oluşumunda genetik faktörlerin de rol oynadığını desteklemektedir. Psikodinamik olarak endişelenmek, daha rahatsız edici konuları düşünmekten alıkoyan bir savunmadır. Hastaların çocukluk çağına ait çatışmaları ve travmaları yoğundur.

GAB'nun diğer psikiyatrik bozukluklarla birlikte görülmesi oldukça sıktır. Bunların basında depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları (panik bozukluk, fobiler, obsesif kompulsif bozukluk) ve alkolizm gelir. Alkol bağımlısı olan hastalar alkol almadıklarında yoğun anksiyete yaşarlar. Diğer yandan GAB hastaları anksiyetelerini bastırmak için alkol kullanabilirler. GAB kronik seyrettiği için alkol alımı sürekli hale gelir ve zamanla tolerans gelişir. Kullanma ve bırakma döngüsü altta yatan anksiyete bozukluğunu daha da şiddetlendirir. Şüphelenilen hastalarda hipertiroidizm ve feokromositomayı dışlamak için kan tetkikleri yapılmalıdır. Bu fiziksel bozuklukların GAB'dan çok daha seyrek oldugunu da unutmamak gerekir.

GAB'da en sık kullanılan ilaçlar benzodiyazepinler, antidepresanlar ve buspirondur. Benzodiyazepinler anksiyeteyi hızlı ve etkin bir biçimde kontrol eder. Günlük 15-25mg diazepam ya da eşdeğeri hastaların %70'inde belirgin düzelme sağlar. Uyku verici etkiye tolerans geliştiği halde anksiyolitik etki korunur. Ancak GAB kronik olduğu için benzodiyazepinler gibi bağımlılık yapma potansiyali yüksek olan ilaçların uzun süre kullanılması sakıncalı olabilir. Kesilmeleri sırasında yoksunluk sendromu ortaya çıkar. Üstelik benzodiyazepin kesildikten sonra hastaların çoğunda tekrarlama görülür.

Buspiron, günlük 30-60 mg dozla hastaların ortalama %70'inde etkili olur. Benzodiyazepinlerin aksine sedatif değildir ve bağımlılık yapma potansiyali yoktur. Ancak etkisi oldukça geç başlar (2 aya kadar). Buspiron'un Türkiye'deki preperatları 5 mg'lıktır ve etkin dozun alınabilmesi için çok sayıda kapsül gerekir. Ayrıca ilacın gün içine bölünmüş 3 dozda alınmasının gerekmesi de kullanımı zorlaştırır.

Antidepresanlar GAB'nun uzun süreli tedavisinde en sık kullanılan ajanlardır. Hemen her tür antidepresan denenebilir. Ancak amitriptilin, klomipramin, imipramin gibi trisiklik antidepresanların ağız kuruluğu, çarpıntı ve terleme gibi yan etkileri GAB ile örtüştüğü için tolere edilmeleri zordur. Atipik antidepresanlardan venlafaxine ABD'de GAB tedavisinde FDA (Food and Drug Administration) tarafından onay verilen tek antidepresandır.

Propranolol gibi beta blokerler GAB'da görülen çarpıntı, titreme, terleme gibi bazı belirtileri kontrol etmede yardımcı olsalar da asıl altta yatan anksiyete bozukluğunu düzeltmezler. En sık kullanılan tedavi düşük dozla başlanarak arttırılan bir antidepresan ve beraberinde onun etkisi başlayana kadar hastayı rahatlatmakta yardımcı olacak bir benzodiyazepin ya da beta adrenerjik antagonist kombinasyonudur, istenen etki elde edildiğinde benzodiyazepin ya da beta bloker yavaş azaltılarak kesilir. GAB kronik seyirli olduğu için antıdepresan kullanımı belirtiler ortadan kalktıktan sonra en az bir yıl tedavi dozunda sürdürülmelidir. Bazı hastaların aralıklı olarak ömür boyu ilaç kullanması gerekebilir. Hastaya durumunun yüksek tansiyon ya da şeker hastalığında olduğu gibi vücuttaki bazı biyokimyasal sistemlerin düzensizliğine bağlı olduğu ve kullandığı ilaçların uyuşturucu değil düzenleyici olduğu, bir tansiyon hastasının uzun süre ilaç kullanmasının gerektiği gibi kendisinin de bu rahatsızlığın kontrolü için uzun süre ilaç kullanması gerektiği açıklanmalıdır.

Pratisyen hekimlerin ve diğer branşlarda çalışan hekimlerin dikkat etmesi gereken şey belirtilerle uğraşıp altta yatan hastalığı atlamamaktır. Bu, bataklıkta sivrisinek avlamaya benzer. Örneğin sadece kas ağrılarına odaklanıp ağrı kesiciler ve kas gevşeticilerle, ya da çarpıntı ve nefes darlığına odaklanıp sadece beta blokerle, ya da uyuşma belirtisine odaklanıp vitaminler ve damar genişleticilerle, ya da "asabi tansiyon" diyerek istirahat halindeki kan basıncı normal olan bir hastayı tansiyon ilaçlarıyla, bulantıyı bulantı gidericilerle tedavi etmek böyle bir çabadır. Hastaların çoğu uygun tedaviyi alana kadar bir çok doktor dolaşır ve çantası her birinden aldığı çeşit çeşit ilaçla dolar.

Psikiyatri dışındaki hekimlerin düşebileceği bir başka yanılgı da bedensel belirtilerin altında bir psikiyatrik bozukluğun yattığını fark edip bunu bir kişilik bozukluğu ya da hastanın rol yapması olarak değerlendirmek ve "nevroz" damgasıyla hastayı ciddiye almamaktır. Biraz önce de belirttiğim gibi uygun psikofarmakolojik tedavi ile bu hastaların büyük kısmı düzelir.

Hastaya uygun ilaç tedavisi başlanmadan önce rahatsızlığın kaynağının psikiyatrik olduğu, muayene ve tetkiklerinde fiziksel bir bozukluğun saptanmadığı açıklanmalıdır. Hastaya asla "hiçbir şeyin yok" deyip psikiyatrik ilaç verilmemelidir. Bu durumda hasta anlaşılmadığını, deli yerine konduğunu ya da kendisine inanılmadığını düşünür ve tedaviyi kullanmaz. Oysa psikiyatrik hastalıklar da "birşey"dir. Bazı doktorlar, hastaya hiçbir şeyi olmadığını söyleyip "kafana takma" demekle hastaların düzeleceğini sanırlar. Oysa bu tavsiye bir çok hastayı sadece kızdırır. Çünkü hasta ya bunu zaten biliyor ama yapamıyordur ya da kaygısının aşırı olduğunu kabul etmiyordur. Hastaya şikayetlerinin sinir sistemindeki bazı salgıların düzensiz çalışmasına bağlı olduğu açıklanmalıdır. Verilen psikiyatrik ilaçların düzenleyici olduğu söylenmelidir. Hastaya fiziksel bir hastalık tanısı koyup birkaç ilacın arasında psikiyatrik ilaç da reçete edildiğinde eczanede o psikiyatrik ilacı almadığı sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle hastayı kandırmaya çalışmamalı, kendimiz de inanarak hastalığı ve tedavisini hastaya açıkladıktan sonar uygun psikiyatrik ilaçları reçete etmeli ve mutlaka hastayı takip etmeliyiz.

Tedaviye dirençli vakalar, başka psikiyatrik bozuklukların eşlik ettiği vakalar, intihar eğilimi olanlar, psikoterapiye uygun ve istekli olan kişiler bir psikiyatriste yönlendirilmelidir.

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu için Tanı Ölçütleri

A. En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, bir çok olay ya da etkinlik hakkında (işte ya da okulda başarı gibi) aşırı anksiyete ve üzüntü (endişeli beklentiler) duyma.

B. Kişi, üzüntüsünü kontrol etmekte güçlük çeker.

C. Aşağıdakilerden en az üçü son 6 ay boyunca hemen her zaman bulunur:

1. huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da endişe

2. kolay yorulma

3. konsantrasyon bozukluğu

4. çabuk sinirlenme .

5. kas gerginliği

6. uyku bozukluğu

D. Anksiyetenin odağı başka bir psikiyatrik bozukluk ile ilişkili değildir.

E. Anksiyete ya da fiziksel yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese, ya da toplumsal, mesleki vb alanlarda bozulmaya neden olur.

F. Bu bozukluk bir maddenin (ör: alkol yoksunluğu) ya da genel bir tıbbi durumun (hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ve sadece bir duygudurum bozukluğu, psikotik bir bozukluk ya da yaygın gelişimsel bozukluk sırasında ortaya çıkmamaktadır.

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğuna Eşlik eden Fiziksel Belirtiler

o Kas ağrıları
o Yutma güçlüğü
o Titreme
o Boğazda yumru hissi
o çarpıntı
o şık idrara çıkma
o terleme
o diyare
o ağız kuruluğu
o bulantı
o uyuşma

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğuna Sık Eşlik eden Fiziksel Bozukluklar

o irritabl barsak sendromu
o fibromiyalji
o baş ağrısı
o oynak hipertansiyon
o gastrit
o çene eklemi hastalıkları

Doç.Dr. İlhan Yargıç
Psikiyatri Uzmanı, Çapa Tıp Fakültesi
İstanbul - 30.10.2001
http://sufizmveinsan.com
 
:23:

Allah razı olsun canım hayır şu an ilaç kullanmıyorum bir doktorumda yok dediğim gibi...evlenir evlenmez bıraktım yaşım 27 bir çocuğum olur ihtimali ile...ama dediğim gibi bu aralar sık sık gene hastaneye gittim ama panik atakla değil...sırt boyun kol ve göğüs ağrılarıyla...tabi artık bu da anksiyeteden kaynaklandığını düşündüğüm bir durum...çünkü bende göğüs takıntısı var maalesef.göğüs kemiklerim kütlüyor..durmadan ağrı oluyor..bir kere acile gittim kas ağrısı dediler..iğne vurduklarında rahatladım...birde internetten bir yazı buldum tam beni tarif ediyor şimdi onu göndereceğim buraya.Başlığı KAYGI VE EVHAM SİZİ ESİR EDİYORSA....



Toplumda % 4-5 gibi önemli bir sıklıkta bulunan genelleşmiş anksiyete bozukluğu (GAB), eşlik eden bedensel belirtiler ve fiziksel bozukluklar nedeniyle genellikle ve öncelikle psikiyatrist dışındaki hekimlere başvururlar. Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye'yi de kapsayan 15 ülkede yaptığı bir araştırma, genelleşmiş anksiyetenin her toplumda belirgin bir işlevsel yeti yitimine yol açtığını; yani anksiyete yaşayan kişilerin işe devam etme, verimli olabilme gibi alanlarda belirgin zorlanma yaşadıklarını göstermiştir. Dolayısıyla, hastanın başvuru şekli ve önde gelen şikayeti her ne olursa olsun her hekimin GAB' nu tanıyıp tedavi edebilmesi halk sağlığı açısından önem taşımaktadır.

GAB hastaları evhamlı kişilerdir, günlük hayatta karşılaşabilecek küçük şeyleri dahi kafalarına takıp büyütürler. Her durumla ilgili kötü ihtimaller akıllarına gelir ve bunun gerçekleşmesinden korkarlar. Örneğin ne zaman çocuğu evden çıksa kaza geçirebileceğini düşünme, ortada önemli bir sebep yokken sürekli işlerinin bozulmasından korkma, kendisi ya da yakınlarının sağlığı ile ilgili endişeler, randevulara geç kalma ve bunlar gibi düşünceler kişinin hayatını, çalışma kapasitesini etkileyecek düzeyde zihnini meşgul etmektedir.

GAB hastaları hem ruhsal hem de fiziksel anlamda sürekli gergindirler. Gerili bir yay gibi duran bu insanlar bir ses duyduklarında aniden sıçrayabilirler ya da ufak nedenlerle sinirlenip aşırı tepkiler verebilirler. Gece yattıklarında zihinlerini türlü düşünceler istila eder. Bunlardan kurtulup uykuya dalamaz ya da sık sık uyanırlar. Kas gerginliği nedeniyle uykuda diş gıcırdatma ya da çene eklem hastalıkları nedeniyle çene ağrısı görülebilir. Kasları sürekli gerili olduğundan her tarafları ağrır ve kendilerini yorgun hissederler. Yaptıkları işe yoğunlaşmakta zorluk çekerler. Bütün bu nedenlerle iş başarıları düşer, insan ilişkilerinde sorunlar yaşayabilirler.

Anksiyete korkuya benzer bir duygudur. Hastalar bunu "sanki her an kötü bir şey olacak ya da önemli bir haber alacakmış" gibi bir his, nedeni belli olmayan bir sıkıntı olarak ifade ederler, karınlarının üst kısmında bir şeyin çırpındığını hissedebilirler.

GAB olan hastanın yaşadığı kaygı normal bir kaygının çok ötesindedir. Örneğin bir öğrencinin sınavlar için endişe duyması normaldir ama sürekli iyi notlar aldığı halde sınıfta kalmaktan korkması GAB için tipiktir. Bazı hastalar duydukları endişenin aşırı olduğunu ama bunu engelleyemediklerini belirtebilirler. Ancak hastaların pek çoğu yaşadıkları anksiyeteden rahatsız olsalar da kaygılanmakta kendilerinin haklı bulurlar.

GAB, genellikle stresle karşılaşıldığı zamanda kötüleşir. Kişi, yaşadığı stresi belirtilerin gerekçesi olarak öne sürer. Bazı hastalar durumun ne kadar kaygı verici olduğu konusunda oldukça ikna edici olabilir. Doktor, böyle bir durumda, çözümün hastayı kaygılandıran durumu ortadan kaldırmak olarak görüp yanılabilir. Örneğin kardeşleri ile birlikte yürüttüğü işin her an bozulabileceğinden, çeklerin ödenemeyeceğinden endişe eden bir hastanın kardeşleri piyasada genel bir durgunluk oldugunu ama durumlarının hiç de fena olmadığını anlatıyorlardı.

GAB'da anksiyete, yaşanan stresle baş etmeyi daha da güçleştirir. Bir düzeye kadar konsantrasyonu ve motivasyonu arttırıcı etki yapan anksiyete, bir noktadan sonra bunları bozarak başarıyı olumsuz yönde etkiler. Örneğin sınavlar yaklaşınca pek çok öğrenci, sınav anksiyetesiyle daha iyi ve daha yoğun çalışır. Oysa patolojik düzeyde anksiyete yaşayan kişi, adeta paralize olmuş gibi kendisini çaresiz hisseder. GAB'da eşlik eden endişeleri kontrol etmek zordur ve bunlar işlevselliği bozar: oysa günlük hayatta duyulan normal endişeler kontrol edilebilir ya da ertelenebilir. GAB'ndaki endişeleri normal olandan ayıran bir diğer nokta da GAB'da endişelerin daha yaygın, belirgin, sıkıntı verici ve uzun süreli olmasıdır. Kişiyi aşırı endişelendiren şeyler (parasal sorunlar, sağlık, yakınlarının güvenliği, iş başarısı vb) ne kadar fazlaysa tanı koymak o kadar kolaylaşır. Üçüncüsü, günlük hayatta duyulan endişelere yorgunluk, huzursuzluk, irrıtabilite gibi fizik belirtiler eşlik etmez.

Bu hastalar için doktora başvurma nedeni genellikle kas ağrıları, titreme, çarpıntı, terleme, ağız kuruluğu, bulantı, yutma güçlüğü, boğazda yumru hissi, uyuşma, sık idrara çıkma ve ishal gibi fiziksel belirtilerdir. Ayrıca irritabl barsak sendromu (spastik kolon), baş ağrısı, hipertansiyon ve gastrit gibi fiziksel bozukluklar da bu hastalarda sıktır. Bu nedenle hastalar öncelikle pratisyen hekimlere ya da iç hastalıkları, FTR, nöroloji, kardiyoloji gibi branşlara baş vururlar. Eğer asıl altta yatan psikiyatrik bozukluk tanınmazsa yeterli tedavi yapılamaz.

GAB genellikle erken gençlik döneminde başlayan ve dalgalanarak seyreden kronik bir hastalıktır. Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülür.

GAB'da noradrenerjik, serotonerjik ve GAB’da noradrenerjik sistemlerde bir düzensizlik vardır. GAB'na yol açan nöroendokrin mekanizma kesin belli olmamakla birlikte anksiyetenin fiziksel belirtileri bu biyokimyasal düzensizlikle ilgilidir, ikiz ve aile çalışmaları GAB'nun oluşumunda genetik faktörlerin de rol oynadığını desteklemektedir. Psikodinamik olarak endişelenmek, daha rahatsız edici konuları düşünmekten alıkoyan bir savunmadır. Hastaların çocukluk çağına ait çatışmaları ve travmaları yoğundur.

GAB'nun diğer psikiyatrik bozukluklarla birlikte görülmesi oldukça sıktır. Bunların basında depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları (panik bozukluk, fobiler, obsesif kompulsif bozukluk) ve alkolizm gelir. Alkol bağımlısı olan hastalar alkol almadıklarında yoğun anksiyete yaşarlar. Diğer yandan GAB hastaları anksiyetelerini bastırmak için alkol kullanabilirler. GAB kronik seyrettiği için alkol alımı sürekli hale gelir ve zamanla tolerans gelişir. Kullanma ve bırakma döngüsü altta yatan anksiyete bozukluğunu daha da şiddetlendirir. Şüphelenilen hastalarda hipertiroidizm ve feokromositomayı dışlamak için kan tetkikleri yapılmalıdır. Bu fiziksel bozuklukların GAB'dan çok daha seyrek oldugunu da unutmamak gerekir.

GAB'da en sık kullanılan ilaçlar benzodiyazepinler, antidepresanlar ve buspirondur. Benzodiyazepinler anksiyeteyi hızlı ve etkin bir biçimde kontrol eder. Günlük 15-25mg diazepam ya da eşdeğeri hastaların %70'inde belirgin düzelme sağlar. Uyku verici etkiye tolerans geliştiği halde anksiyolitik etki korunur. Ancak GAB kronik olduğu için benzodiyazepinler gibi bağımlılık yapma potansiyali yüksek olan ilaçların uzun süre kullanılması sakıncalı olabilir. Kesilmeleri sırasında yoksunluk sendromu ortaya çıkar. Üstelik benzodiyazepin kesildikten sonra hastaların çoğunda tekrarlama görülür.

Buspiron, günlük 30-60 mg dozla hastaların ortalama %70'inde etkili olur. Benzodiyazepinlerin aksine sedatif değildir ve bağımlılık yapma potansiyali yoktur. Ancak etkisi oldukça geç başlar (2 aya kadar). Buspiron'un Türkiye'deki preperatları 5 mg'lıktır ve etkin dozun alınabilmesi için çok sayıda kapsül gerekir. Ayrıca ilacın gün içine bölünmüş 3 dozda alınmasının gerekmesi de kullanımı zorlaştırır.

Antidepresanlar GAB'nun uzun süreli tedavisinde en sık kullanılan ajanlardır. Hemen her tür antidepresan denenebilir. Ancak amitriptilin, klomipramin, imipramin gibi trisiklik antidepresanların ağız kuruluğu, çarpıntı ve terleme gibi yan etkileri GAB ile örtüştüğü için tolere edilmeleri zordur. Atipik antidepresanlardan venlafaxine ABD'de GAB tedavisinde FDA (Food and Drug Administration) tarafından onay verilen tek antidepresandır.

Propranolol gibi beta blokerler GAB'da görülen çarpıntı, titreme, terleme gibi bazı belirtileri kontrol etmede yardımcı olsalar da asıl altta yatan anksiyete bozukluğunu düzeltmezler. En sık kullanılan tedavi düşük dozla başlanarak arttırılan bir antidepresan ve beraberinde onun etkisi başlayana kadar hastayı rahatlatmakta yardımcı olacak bir benzodiyazepin ya da beta adrenerjik antagonist kombinasyonudur, istenen etki elde edildiğinde benzodiyazepin ya da beta bloker yavaş azaltılarak kesilir. GAB kronik seyirli olduğu için antıdepresan kullanımı belirtiler ortadan kalktıktan sonra en az bir yıl tedavi dozunda sürdürülmelidir. Bazı hastaların aralıklı olarak ömür boyu ilaç kullanması gerekebilir. Hastaya durumunun yüksek tansiyon ya da şeker hastalığında olduğu gibi vücuttaki bazı biyokimyasal sistemlerin düzensizliğine bağlı olduğu ve kullandığı ilaçların uyuşturucu değil düzenleyici olduğu, bir tansiyon hastasının uzun süre ilaç kullanmasının gerektiği gibi kendisinin de bu rahatsızlığın kontrolü için uzun süre ilaç kullanması gerektiği açıklanmalıdır.

Pratisyen hekimlerin ve diğer branşlarda çalışan hekimlerin dikkat etmesi gereken şey belirtilerle uğraşıp altta yatan hastalığı atlamamaktır. Bu, bataklıkta sivrisinek avlamaya benzer. Örneğin sadece kas ağrılarına odaklanıp ağrı kesiciler ve kas gevşeticilerle, ya da çarpıntı ve nefes darlığına odaklanıp sadece beta blokerle, ya da uyuşma belirtisine odaklanıp vitaminler ve damar genişleticilerle, ya da "asabi tansiyon" diyerek istirahat halindeki kan basıncı normal olan bir hastayı tansiyon ilaçlarıyla, bulantıyı bulantı gidericilerle tedavi etmek böyle bir çabadır. Hastaların çoğu uygun tedaviyi alana kadar bir çok doktor dolaşır ve çantası her birinden aldığı çeşit çeşit ilaçla dolar.

Psikiyatri dışındaki hekimlerin düşebileceği bir başka yanılgı da bedensel belirtilerin altında bir psikiyatrik bozukluğun yattığını fark edip bunu bir kişilik bozukluğu ya da hastanın rol yapması olarak değerlendirmek ve "nevroz" damgasıyla hastayı ciddiye almamaktır. Biraz önce de belirttiğim gibi uygun psikofarmakolojik tedavi ile bu hastaların büyük kısmı düzelir.

Hastaya uygun ilaç tedavisi başlanmadan önce rahatsızlığın kaynağının psikiyatrik olduğu, muayene ve tetkiklerinde fiziksel bir bozukluğun saptanmadığı açıklanmalıdır. Hastaya asla "hiçbir şeyin yok" deyip psikiyatrik ilaç verilmemelidir. Bu durumda hasta anlaşılmadığını, deli yerine konduğunu ya da kendisine inanılmadığını düşünür ve tedaviyi kullanmaz. Oysa psikiyatrik hastalıklar da "birşey"dir. Bazı doktorlar, hastaya hiçbir şeyi olmadığını söyleyip "kafana takma" demekle hastaların düzeleceğini sanırlar. Oysa bu tavsiye bir çok hastayı sadece kızdırır. Çünkü hasta ya bunu zaten biliyor ama yapamıyordur ya da kaygısının aşırı olduğunu kabul etmiyordur. Hastaya şikayetlerinin sinir sistemindeki bazı salgıların düzensiz çalışmasına bağlı olduğu açıklanmalıdır. Verilen psikiyatrik ilaçların düzenleyici olduğu söylenmelidir. Hastaya fiziksel bir hastalık tanısı koyup birkaç ilacın arasında psikiyatrik ilaç da reçete edildiğinde eczanede o psikiyatrik ilacı almadığı sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle hastayı kandırmaya çalışmamalı, kendimiz de inanarak hastalığı ve tedavisini hastaya açıkladıktan sonar uygun psikiyatrik ilaçları reçete etmeli ve mutlaka hastayı takip etmeliyiz.

Tedaviye dirençli vakalar, başka psikiyatrik bozuklukların eşlik ettiği vakalar, intihar eğilimi olanlar, psikoterapiye uygun ve istekli olan kişiler bir psikiyatriste yönlendirilmelidir.

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu için Tanı Ölçütleri

A. En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, bir çok olay ya da etkinlik hakkında (işte ya da okulda başarı gibi) aşırı anksiyete ve üzüntü (endişeli beklentiler) duyma.

B. Kişi, üzüntüsünü kontrol etmekte güçlük çeker.

C. Aşağıdakilerden en az üçü son 6 ay boyunca hemen her zaman bulunur:

1. huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da endişe

2. kolay yorulma

3. konsantrasyon bozukluğu

4. çabuk sinirlenme .

5. kas gerginliği

6. uyku bozukluğu

D. Anksiyetenin odağı başka bir psikiyatrik bozukluk ile ilişkili değildir.

E. Anksiyete ya da fiziksel yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese, ya da toplumsal, mesleki vb alanlarda bozulmaya neden olur.

F. Bu bozukluk bir maddenin (ör: alkol yoksunluğu) ya da genel bir tıbbi durumun (hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ve sadece bir duygudurum bozukluğu, psikotik bir bozukluk ya da yaygın gelişimsel bozukluk sırasında ortaya çıkmamaktadır.

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğuna Eşlik eden Fiziksel Belirtiler

o Kas ağrıları
o Yutma güçlüğü
o Titreme
o Boğazda yumru hissi
o çarpıntı
o şık idrara çıkma
o terleme
o diyare
o ağız kuruluğu
o bulantı
o uyuşma

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğuna Sık Eşlik eden Fiziksel Bozukluklar

o irritabl barsak sendromu
o fibromiyalji
o baş ağrısı
o oynak hipertansiyon
o gastrit
o çene eklemi hastalıkları

Doç.Dr. İlhan Yargıç
Psikiyatri Uzmanı, Çapa Tıp Fakültesi
İstanbul - 30.10.2001
http://sufizmveinsan.com

Bunu okumuştum canım. İlaçları bıraktıktan 2 yıl sonra anksiyete had safaya ulaştı bende de . Tanıyı doktor koymuştu zaten ama tüm belirtileri gösteriyorum şu sıralar. Derslerimdeki başarım feci düştü, konsantre olamıyorum hiçbir şeye, kusuyorum ishalim heyecanlıyken stresliyken vs. Çok zor gerçekten. Ama bu yazıyı tekrar görünce doktora gitmeye karar verdim. Gerçekten kendi kendine telkinle çözülecek iş değil bu... Uzun süreli ilaç tedavisi gerekiyor
 
Bunu okumuştum canım. İlaçları bıraktıktan 2 yıl sonra anksiyete had safaya ulaştı bende de . Tanıyı doktor koymuştu zaten ama tüm belirtileri gösteriyorum şu sıralar. Derslerimdeki başarım feci düştü, konsantre olamıyorum hiçbir şeye, kusuyorum ishalim heyecanlıyken stresliyken vs. Çok zor gerçekten. Ama bu yazıyı tekrar görünce doktora gitmeye karar verdim. Gerçekten kendi kendine telkinle çözülecek iş değil bu... Uzun süreli ilaç tedavisi gerekiyor


vallahi artık psikolojik bir durum için ilaç ne kadar önemli olabilir ki diye düşünmeye başlamışken bu yazı çıktı karşıma...şöyle bir bakıyorum da son 8-9 senedir pek te mutlu bir insan değilmişim...sürekli huzursuz gergin sinirli heyecanlı stresli bir insanmışım bu da beni en kötüye doğru götürmüş...şu an psikiyatri ile değil ama psikolog terapisi ile bunun çözülebileceği kanısındayım bu yazıya rağmen...klinik psikoloğu diye bir branş var bizim için gidilmesi gereken o bence.
 
Merhaba kizlar..
Benim sorunum baslikta oldugu gibi anksiyete sorunu..
Surekli aklima kotu seyler olucakmis gibi geliyor.Surekli olansa saglik konusu.Ufacik bir durumda bile felaket senaryolari uretebiliyorum.Mesela hic bir belirtim yokken,bir hastalik belirtisi okursam o belirtilerin aynisini beynim bana yasatiyor.Ornek verirsem x hastaliginin belirtisi bas donmesi diyelim,direkt o anda basim donmeye basliyor.Birden panik olmaya basliyorum..Psikiyatriye gidiyorum ve ilac tedavim var.Cok sukur ilk zamanlarima gore cok cok iyiyim.Ama bu durumdan cok yiprandim.Aranizda benim gibi Bu durumu yasayan var mi ?

benimde aynı sorunum var sürekli kötü bişeyler olucakmış gibi hissediyorum, ben yakınlarımı kaybettim 1 sene arayla kazada öldüler ondan sonra böyle kaygılarım oluşmaya başladı, bir ara eşimi hiçbiryere yalnız göndermiyordum mecbur gitse bile gelene kadar stresten mahvoluyodum, bu hissettiklerim annem babam kardeşlerim içinde geçerli onlarda yola çıksa bende hep bir telaş, şimdi biraz daha rahatım o konuda ama bu kezde sürekli hemen ölücekmiş hissine kapılıyorum bu yüzden hayattan bir zevk alamamaya başladım kalp çarpıntım oluyo sürekli özellikle sinir ve stres arttığında yada böyle kaygılar oluştuğunda artıyo kalp ağrım hemen doktora gidiyorum bakıyolar hiç bişi yok psikolağa gittim ilaç verdi onu kullanırkende kalp çarpıntım sürekli devam etti bende bırakmak zorunda kaldım acaba bu kezde onun yan etkisimi diye :( kısacası bu sorun hayatı bana zindan ediyo :((((
 
Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu için Tanı Ölçütleri

A. En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, bir çok olay ya da etkinlik hakkında (işte ya da okulda başarı gibi) aşırı anksiyete ve üzüntü (endişeli beklentiler) duyma.

B. Kişi, üzüntüsünü kontrol etmekte güçlük çeker.

C. Aşağıdakilerden en az üçü son 6 ay boyunca hemen her zaman bulunur:

1. huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da endişe

2. kolay yorulma

3. konsantrasyon bozukluğu

4. çabuk sinirlenme .

5. kas gerginliği

6. uyku bozukluğu

D. Anksiyetenin odağı başka bir psikiyatrik bozukluk ile ilişkili değildir.

E. Anksiyete ya da fiziksel yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese, ya da toplumsal, mesleki vb alanlarda bozulmaya neden olur.

F. Bu bozukluk bir maddenin (ör: alkol yoksunluğu) ya da genel bir tıbbi durumun (hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ve sadece bir duygudurum bozukluğu, psikotik bir bozukluk ya da yaygın gelişimsel bozukluk sırasında ortaya çıkmamaktadır.

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğuna Eşlik eden Fiziksel Belirtiler

o Kas ağrıları

o Titreme

o çarpıntı
o şık idrara çıkma

o diyare
o ağız kuruluğu
o bulantı
o uyuşma

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğuna Sık Eşlik eden Fiziksel Bozukluklar


o baş ağrısı

o gastrit

bunların hepsi bende var :(
 
vallahi artık psikolojik bir durum için ilaç ne kadar önemli olabilir ki diye düşünmeye başlamışken bu yazı çıktı karşıma...şöyle bir bakıyorum da son 8-9 senedir pek te mutlu bir insan değilmişim...sürekli huzursuz gergin sinirli heyecanlı stresli bir insanmışım bu da beni en kötüye doğru götürmüş...şu an psikiyatri ile değil ama psikolog terapisi ile bunun çözülebileceği kanısındayım bu yazıya rağmen...klinik psikoloğu diye bir branş var bizim için gidilmesi gereken o bence.

Haftada iki defa terapiye gidebilecek olsak haklısınız bence de ama işin kötü yanı bi seansı 120 lira olan psikologa ben iki haftada bir gidebiliyorum ancak:19: O yüzden en mantıklısı ilaç gibi geliyor artık. Hayatı zindan etti yani bana...
 
telefondan yazınca düşmedi kusura bakmayın...nerden başlasam bilmiyorum ki..2010 da memurluğumu aldım vana gittim..ilk 6 ay iyiydi sonra öyle bi yerde çok kötü bir telefon şakası aldım..bunu yapan akrabam ve memleketimden yapıyor van gibi bir yerde tek başıma yaşadığımı bildiği halde..çok büyük bir şok geçirdim hatta felç geçiriyodum o şakada...neyse ...6 ay sonra ilk atağımı yaşadım,ama ne olduğunu bilemediğimden çok korkmadım üstünde durmadım...ondan bir 3 ay sonra ikinci atağımı yaşadım...kurban bayramıydı babaannem korktu yüzümün şeklinden ...kafa derim 5 cm çıkıp çıkıp iniyodu o derece bir kasılma derken ambulans çağrıldı...ilk defa karşılaştım bir şeyin yok cümlesiyle....sonra zamanla seriye bağladı bu durum hastane kapısını bilmeyen ben hastanelerin acil servislerinden çıkamaz olmuştum...hastalığımın ne olduğunu öğrenene kadar 1,5 sene geçmişti bile ...23 ekim 2011 kara gün yatağımda uzanırken eşi benzeri görülmeyen van depremini yaşadım ki ben zaten eski bir depremzedeydim...6 ay boyunca hiç durmadan beşik gibi sallanan bir şehirden geçici görevle erzuruma gönderildim 6 aylığına ...-35 i gördük orda ekipçe...durursan donarsın mantığıyla dışarda hiç es vermeden yürümek, ilk defa gittiğimiz için bilemedik tabi güneş ışınları kara vurunca parlama yapıyor az daha kör olacaktık...Allahtan önlemimizi çabuk aldık...Erzurumda sıkıntım yoktu iyiydim..derken Vana döndük ve konteyner hayatımız başladı...işe gidiyodum döndüğümüzde iki saat konteynerimize giremiyorduk nitekim tenekeden ev yanıyodu güneşten soğutup giriyoduk..kovalarla su salıyoduk dışardan konteynerlere....önce kalp çarpıntıları,beyinde dalgalanmalar,vücutta uyuşmalar derken vücudumun kontrolünü komple kaybettim...acil memleketime gönderildim...nöroloji ve psikiyatrinin ortak kararı ile mora terapi aldım..elektrik akımıyla yapılan bir tedavi...bana iyi geldiğini düşünüyorum...ha bu arada diyeceksiniz sen panik ataksın anksiyete değil bu...evet doğru ben panik atak olmuştum fakat bu süre zarfında tamamen mutsuz huzursuz her an atağı bekleyen bir ansiyetelide olmuştum...iki ilaç verildi uzun bir süre doktoru görmediğimden 2 sene kadar kullandım ...kendimi tanıdım...daha rahatım...%90 aştım bu durumu...bende bu muhabbetten takıntı kaldı...kalp takıntısı...göğüs kemiklerim 3 senedir ağrıyor..durmadan kulunç giriyor...biraz fazla yürüsem bacaklarım ağrır...hareket etmeyi çok sevmeme oldu...27 yaşımdayım..bendeki vücut ağrılarını çeken yoktur heralde...durmadan hastalık araştıran prospektüs okuyan kalp krizi geçircem ya da ben kesin kanser oldum deyip kendimi buna inandırıp korku nöbetleri geçiren biri oldum çıktım...yakın zamanda evlendim eşime korkularımı yansıtmadım pek durumumu biliyor fakat sırt ağrılarından ve kol ağrılarından suratım gidince garibimde beni çekiyor..bu durumdan kurtulmayı çok istedim ama beceremedim...her gün bir yol arıyor ve deniyorum...psikiyatri ve ya psikolog inancım kalmadı 2010-2012 sonuna kadar denekleri oldum ve 15 kilo aldı m zaten..şu an 163 e 90 kiloyum..özgüven gitti...ama hala bir arayıştayım...ümidimi kaybetmedim yeneceğim...en azından eskisi gibi hastanelere gitmiyorum...ilaçsız kendimi telkin yoluna gidip rahatlamayı seçtim...ve başarmış gibi oldum çok şükür..Umarım panik atak ve ansiyete sorunu olan herkes bu durumu yenmenin bir yolunu bulur,Rabbimden tek temennim bu...:43:

İlacın yanı sıra en güzel tedavi biraz dini sorumluluklar diye düşünüyorum ben. Dikkat ederseniz eskiden bu kadar bilinmezdi şimdi herkezde var.
İlaçla beraber dua ve ibadet en büyük iyileştirici, belkide eksiğimiz bu farkında değiliz :26:
 
Arkadaslar ben yillardir omuz boyun agrisi cekiyorum coj siddetli:43: 2 ay once psikiyatriye gittim yaygin anksiyeteden oldugunu soyledi agrilarimin ilac tedavisiyle bunun gececegini soyledi sizin de cok kadilma agriniz oluyor mu.
 
İlacın yanı sıra en güzel tedavi biraz dini sorumluluklar diye düşünüyorum ben. Dikkat ederseniz eskiden bu kadar bilinmezdi şimdi herkezde var.
İlaçla beraber dua ve ibadet en büyük iyileştirici, belkide eksiğimiz bu farkında değiliz :26:

bu konuda çok haklısın ...orucumu tutarım Allah kabul etsin..fakat namazdan ısrarla kaçıyorum...bir kılıyosam iki kılmıyorum bu istikrarsızlık beni mafetti...şimdi bununla ilgili araştırmalar yapıyorum...devamlı namaz kılmak için dualar yazılar ne varsa...iman zayıflığı bu hastalığı tetikliyor bu bir gerçek.:43:
 
Haftada iki defa terapiye gidebilecek olsak haklısınız bence de ama işin kötü yanı bi seansı 120 lira olan psikologa ben iki haftada bir gidebiliyorum ancak:19: O yüzden en mantıklısı ilaç gibi geliyor artık. Hayatı zindan etti yani bana...

maalesef maddiyat gerekli bu durumda...:44:
 
bu konuda çok haklısın ...orucumu tutarım Allah kabul etsin..fakat namazdan ısrarla kaçıyorum...bir kılıyosam iki kılmıyorum bu istikrarsızlık beni mafetti...şimdi bununla ilgili araştırmalar yapıyorum...devamlı namaz kılmak için dualar yazılar ne varsa...iman zayıflığı bu hastalığı tetikliyor bu bir gerçek.:43:

Yapmayın allah aşkına...Ne iman bozukluğu...Tüm ibadetlerini yerine getiren, günde bilmemkaç saat kuran okuyan teyzem üç senedir anksiyeteyle uğraşıyor. Anksiyete bir rahatsızlık. Burda da olay imana bağlandı şok oldum cidden byull yapmayın...Herkesin inancına saygılıyım da namaz kılmıyorsunuz diye anksiyeteye yakalanmadınız.
 
Ben de geçen pazartesi gittim doktora.
Anksiyete bozukluğum var benim de. Sanırım panik atağım da var ama doktor öyle bir teşhis koymadı.
Ve Morbalık bahsetmiş sanırım; ben de o bağırsak sendromu olmalı çünkü ben de anında tuvalete gidiyorum ve ishal oluyorum.
Mide bulantısı , öğürme cabası.

Aşırı heyecanlanma var bende de. Rezil olma korkusu, düşme korkusu vs vs.

En son açtığım konuya bakarsanız anlarsınız, bende 1 hafta önce açtım böyle bir konu.
Uyurken odada köşede biri duruyor gibi korkuyorum bazen. Çok fazla korkum var :/
 
Bu arada 3.günüm ilaçta bugün.
Tam anlamıyla ne zaman etki eder ? İçim sakin gibi ama 3 günde etki etmesi mümkün mü ?
Dün yarım saat ağlama nöbeti geçirdim elim ayağım tutmadı yattım. Çenem kitlendi.
Ve yüzümde aşırı bir seyirme, karıncalanma böyle sanki bir sürü minik iğneyi saplıyorlar gibiydi.
Antidepresanlarda alışma sürecinde bu oluyormuş sanırım ? Ama çok kötü oldum .
 
Bu arada 3.günüm ilaçta bugün.
Tam anlamıyla ne zaman etki eder ? İçim sakin gibi ama 3 günde etki etmesi mümkün mü ?
Dün yarım saat ağlama nöbeti geçirdim elim ayağım tutmadı yattım. Çenem kitlendi.
Ve yüzümde aşırı bir seyirme, karıncalanma böyle sanki bir sürü minik iğneyi saplıyorlar gibiydi.
Antidepresanlarda alışma sürecinde bu oluyormuş sanırım ? Ama çok kötü oldum .

canım 10 gün geçsin..özelemi gitmiştin dr.a bir telefon aç sor istersen..
 
Back
X