Bu aslında sosyal yapıyla ilgili bir olay. Yakın yaşlarda olduğumuzu tahmin ediyorum. Bizim neslimizde üniversite bitirmenin, meslek sahibi olmanın bir ayrıcalığı kalmadı artık. Ben de çevremde kendi yaş grubumda bu tarz bir ayrım hiç gözlemlemedim. Ama eski nesillerde ne yazık ki var, evet. Çünkü eskiden çok az üniversite varmış, üniversite kazanmak büyük bir olaymış. Şu an kıytırık gözüyle bakılan bölümlerde bile o vakitler gerçekten başarılı öğrenciler okuyormuş. E haliyle diploma=başarıymış. İmkanlar da şimdiki gibi değil. Kazanan dişini tırnağına takıp kazanıyormuş. Yani dirayet göstergesi de aynı zamanda. Halk da yoksulmuş, okuyanla okumayan arasında ciddi bir gelir farkı da varmış. Üniversite okumak sınıf atlamakmış bir bakıma. Şimdi işler öyle değil tabii. Okul kazanmak için neredeyse okuryazar olmak yetiyor. Lisenin son 1, hadi bilemedin 2 yılında dershane-özel ders-evde test üçlüsüyle herkes üniversiteli. Her şehirde en az 10 üniversite var zaten. Ama nitelik yok, okullarda da öğrencilerde de. Arkadaşlarla bunun eleştirisini sık sık yapıyoruz. Aslında sadece gerçekten hak edenler üniversite okumalı diye.
Her geri kalmış toplumda kendini gösteren bazı kompleksli davranışlar bizde de var tabii. İnsanlara meslek edinme denen şeyin toplumun devamlılığını ve iş bölümünü sağlamak için geliştirilmiş bir sistem olduğunu anlatamazsınız. Aslında toplumda marangozun da halkla ilişkiler müdürünün de savcının da bulunma amacı ve işlevi aynıdır. Hepsi aynı işi yapar, aynı amaca hizmet ederler. Ama işte insan denen varlığın egoları devreye giriyor burada. Bir de özellikle ekonomik düzende aksaklığı engellesin diye uydurulmuş ''kariyer'' kavramı.
Bunlar çok derin mevzular. Kitap yazılır bunlar üzerine. Şu kadarını söyleyeyim, ben çok çok iyi olmayan ama ortalama üstü puanla öğrenci alan bir okulda okuyorum, yani bu okulun öğrencileri Türkiye genelinin üstünde bir başarı elde etmiş diyebiliriz. Fakat hiçbiri beş para etmez. Okudukları bölümden başka bir şey bilmezler. Bu okulu bitirip iş güç sahibi oldu diye onlara saygı duyacak insan da ancak onların seviyesindedir. Genel sorunumuz da bu zaten; cehalet.
Kendi okulumu bıraktım, çevrem okumuş/okuyan cahillerle dolu. Doktor bir arkadaşım var mesela, en iyi tıp fakültelerinden birini bitirmiş ama ne bir müzik zevki var, ne film kültürü, ne edebiyattan anlar. Kocaman bir 0 bu arkadaş benim gözümde. Yine iyi hukuklardan birinde okuyan bir arkadaşım var, liseden beri tanırım ama ders kitapları ve kıytırık romanlar haricinde bir şey okuduğunu görmedim. Beşeri bir alanda eğitim gören bir insan olarak hiç değilse temel seviyede sosyoloji, siyaset, felsefe vs. bilmesi gerekir ama zerre ilgisi yok. Bir de kuzenim var mesela, akran kuzenler arasında tek sayısalcı olduğu için alttan alta bize hep hava atar. Mühendislik bitirdi, 1 yıldır çalışıyor. Hayatında kitap okumamıştır, imla bilmez, diksiyonu bozuktur. Bu arada bu saydığım insanlar çok samimi olmasam da sevdiğim insanlardır. Sevmediğimden gömmek için demiyorum bunları yani. :) Kendi çaplarında hoş, eğlenceli insanlardır ancak durum bu. Bunlara mesleklerinden, akademik çabalarından ötürü saygı duyamam. Çabaysa bütün öğrenciler çabalıyor, lisanstaki de ön lisanstaki de, düşük puanlı bölümdeki de yüksek puanlı bölümdeki de. Üniversiteye gitmek yerine liseden sonra hayata atılan da çabalıyor. Tüm bu insanlara duyacağım saygı eşittir, çabalarına ve insanlıklarına duyacağım saygı. Daha fazlası değil.
Başka bir hukukçu arkadaşım da felsefeyi yalamış yutmuş bir insandır, cayır cayır yabancı dili var. Şimdi bu örnekteki arkadaşla ilk örnekteki arkadaş eşit mi? Tabii ki değil. Demek ki konunun özü başka. Uzak bir akrabamız var, kendisi temizlik işçisidir. Hayatımda tanıdığım en kültürlü insanlardan biri. Kadının hayatı kitap ve belgesel olmuş. Bazen öyle şeyler anlatıyor ki bu bilgiye nerede rastlamış olabilir, benim niye haberim yok diye ağzım açık kalıyor. Ben bu kadına CEO'dan fazla saygı duyarım. Ne bileyim ya. Bence böyle yani.
Yine de kimseyi eleştirmiyorum, herkesin kriterleri farklıdır. Ben insanları bu açıdan değerlendiriyorum. Öncelikler kişiden kişiye değişir, değişmese hepimiz aynı olurduk zaten diyerek bitireyim.
Çok uzun yazdım sebebi de son zamanlar üzerinde düşündüğüm bir konu olması. Takipteyim, fikirleri merak ediyorum.