Erkek kısırlığı, çok nadir bazı hallerde altta yatan ve hayatı tehdit eden ağır bir hastalığın örneğin testis tümörlerinin de ilk bulgusu olabilir. Bu nedenle belirgin düzeyde erkek kısırlığıyla karşılaşıldığında Ürolog (bevliyeci)muayenesi gerekir.
Yapılan araştırmalar sonucunda erkek kısırlığına neden olan en önemli nedenler, çocukluk çağında geçirilen tıp dilinde “kriptorşizm” denilen inmemiş testisler, üreme organlarındaki enfeksiyonlar ve ileri yaşlarda karşılaşılan ‘varikosel’dir.
Erkek kısırlığına neden olan ve daha nadir görülen diğer sebepler ise; testis tümörleri, testislerde yaralanma, yüksek ateşli hastalıklar, üreme kanallarında tıkanıklık, geriye doğru boşalma, sinir sistemine ait nedenler, genetik bozukluklar, hormonal ve cinsel fonksiyon bozukluklarıdır.
Genetik sorunlardan kaynaklanan kısırlık vakalarında, tüp bebek uygulamaları sonucu elde edilecek çocuğun sağlığını etkileyecek genetik anomaliler de saptanabilir.
Son yıllarda genetik alanında ilerlemeler erkek kısırlığının nedenleri hakkında çok önemli bilgiler elde etmemizi sağlamıştır. Seks kromozomlarından Y kromozomu üzerindeki genlerdeki silinmeler vücut yapısı ve fonksiyonları normal olmasına rağmen testiste sperm yapımının azalması veya hiç sperm yapılmaması gibi duruma yol açmaktadır.
Aynı şekilde yine seks kromozomlarındaki sayı anomalileri örneğin en sık görülen 47 XXY Klinefelter sendromu gibi genetik hastalıkta da testis gelişimi yetersiz kalmış ve sperm yapımı azalmış olabilir.
Ayrıca testislerden sperm taşıyan kanalların doğuştan olmaması halinde testiste normal sperm üretimi olmasına rağmen çıkış imkanı olmadığı için menide sperm görülmez. Bu da genetik olarak Konjenital Bilateral Vas Deferens Agenezisi (CBAVD) denilen bir hastalığa bağlıdır.
Kısırlık sorunu olan erkeklerin bir kısmı, eksikliği saptanan hormonların yerine konması veya bazı ilaç tedavileri ile sperm üretimi arttırılarak tedavi edilebilir.
Sperm tahlilinde hiç sperm hücresine rastlanmayan (azoospermik) hastalar ise detaylı tetkikler ile değerlendirilerek testislerde gerçekten sperm üretimi olup olmadığı veya spermin geçtiği kanallarda tıkanıklık varlığı araştırılır.
Ayrıca toplumdaki erkeklerin %15'inde rastlanan ve kısırlık tanısı ile müracaat eden erkeklerin ise %40'ında saptanan varikosel (testis damarlarında genişleme, varisleşme), sperm üretimini bozan etkenlerden biridir. Varikosel, testislerde ısı artışı ve toplardamarlardaki kullanılmış kanın testise geri akımı sonrası testis içi mikro-dolaşımı etkileyerek sperm üretimini ve özellikle de hareket özelliklerini bozabilir.
Değişik derecelerde görülebilen varikoselin tanısı muayene ile ve çeşitli radyolojik tetkiklerle konulabilir.
Uzman bir kişinin muayenesi ile saptanmayan sadece doppler ultrasonografi ile gösterilen yani az düzeyde var olan varikosel ameliyatı yapmanın herhangi bir faydasının olmadığı gösterilmiştir.
Bazen ağrı sebebi de olabilen varikosel, genelde bir sağlık sorunu olmayıp sadece çocuk sahibi olmak isteyen erkeklerde saptandığı takdirde önem taşır. Ergenlik çağında başlayan varikosel testislerin gelişmesine de engel olabilir, bunun çok gecikmeden tedavisi gereklidir. Varikosel, sperm üretimine olan etkisini yıllar içerisinde gösterebilir.
Genellikle varikosel operasyonunu takiben 6 ay içersinde spermiyogram sonuçlarındaki düzelmeye rağmen gebe kalmayan olguların mutlaka rahim içi aşılama (IUI) veya tüp bebek –mikroenjeksiyon- uygulamalarına geçmeleri gereklidir.
Aşırı olmayan hafif düzeydeki sperm bozukluklarında sperm yıkama işlemi ve aşılama ile gebelik elde etmek mümkündür.
Semen analizinde hiçsperm bulunmaması yani Azospermi dediğimiz durum ya sperm yapılmamasına ya da yapılmış spermin çıkış yolunun tıkanmasına bağlı olabilir. Bunların ayırt edilmesi hastanın muayenesi ve hormon tetkikleri sonucu yapılabilir.
Verilen sperm örneğinde hiç sperm olmaması durumunda ve bunun nedeni olarak da tıkanıklık saptanmadıysa yani sperm üretim azlığı söz konusuysa o zaman testislerden (erkeğin yumurtalıklarından) alınacak parçalardan elde edilecek spermler ile (TESE) tüp bebek tedavisi yapılması gereklidir.