- 21 Eylül 2012
- 1.502
- 1.673
- 158
Çocuğunuza cok üzüldüm...........................
Ah Adem Güneş... Seni herkes bilmeli.
Kreşe Uzun Süre Bırakılan Çocuklar…ne diyor kendileri bu konuda acaba???*
arkadaşım bi de şu açıdan düşün. bi 8-10 sene sonra o seni bırakıp gidecek ama. önce arkadaşlarıyla dışarıya çıkmaya başlayacak sonra da üniversite felan derken. ve o evde olmadığı zamanlarda seni hayata bağlayacak en güçlü yanlarından biri çalışma hayatı bence. evet dezavnatajları olabilir ama artıları hep fazla gelmiştir bana. böyle düşün ferahlat içinibebeğim 1 yaşındayken işe başladım. pişmanlıktan ölüyorum hala. kaç sene oldu hala zor ayrılıyorum.işe gelmek istemiyorum. olayı dramatize ediyor olabilirim ama seçme şansım daha doğrusu imkanım olsa asla ve asla çalışmazdım. çocuğumun yanında kalırdım.
Tamamen vazgectim galiba ama calismam sart offBu çalışan anne psikolojisini baba bile anlamaz tam olarak.
Her gün işe giderken aslında kızımın yanında olmak istiyorum, onu öperek uyandırıp, güzelce birlikte kahvaltı etmek istiyorum, sonra güle oynaya okula gitmek istiyorum. Ama annesi çalışıyor ve onun için, onun daha iyi yaşaması için…. Allah başka ayrılık vermesin, başka dert vermesin.
Tek derdimiz bu olsun diyorum artık. Ama hayatı da ertelemek beni çok üzüyor. Kaçırdığım ya da sürekli ertelediğim şeyler. Kızım nasıl 5,5 yaşına geldi anlamadım bile. Bir bakacağım koca kız olmuş, evlenmiş gitmiş. O zaman sanırım yaşayamadıklarım için üzülürüm. Keşkelerin pişmanlığı maalesef kalıcı.
Neguzel sanslisin ozmabBen de 7 aylık bıraktım şu an 26 aylık . Gayet iyiyiz . Sabahları gülerek uğurluyor beni el sallıyor . ama bebekliğinden beri çok bağımlı değildi bize . Büyüyünce bırakmak daha zor sanırım . Anneniz bakacak durumdaysa keşke daha küçükken işe başlasaydınız . Bu konularda ben çok duygusal değilim
Tamamen vazgectim galiba ama calismam sart off
Of bunlari okudukdmca kizima aciyorum hepten vazgeciyorum sabah 7 de birakilip aksam 19 da alinan cocuklara bende cok uzuluyorum lutfen kizmasin kimse ama gercekteb uzucu bir durum o saate kadar naparlar orda yaKreşe Uzun Süre Bırakılan Çocuklar…
İnsanın sevgiye en çok ihtiyaç duyduğu dönem çocukluk dönemidir. Bir kişi, çocukluk yıllarını ne kadar annesinin kucağında ve babasının omuzlarında geçirmişse ruhen o kadar dingin olur.
Bu yüzden bir çocuğun ilk yıllarını annesinin yanında geçirmesi çok önemlidir.
Sevgi sunan hiç kimse anne kucağı kadar sıcağını sunamaz çocuklara. Ve hiçbir omuz baba omuzu kadar yücelere çıkaramaz çocukları.
Özellikle erken çocukluk döneminde bir çocuğu annesinden uzun süre ayrı kalması onun duygusal gelişimini olumsuz etkiler, bazen ciddi hasarlara sebep olabilir.
Zira çocukluk döneminde bir duygusal yakına ‘güvenli bağlanamayan’ kişiler yetişkinlik döneminde ‘güvensiz’ bir hayat sürer. Hem küçüklükleri hırçınlık ve söz dinlemezlik içinde geçer, hem de yetişkinlik yılları problemli olur.
Annesine güvenle bağlanamayan kişi, eşine de güven içinde kendisini teslim edemez. Hep, bir yanı kendisini korumak üzere kenarda durur. “Ne olur ne olmaz, dünyanın bin bir türlü hâli var” diyerek en yakınlarından bile kendini korumaya çalışır. Ve hayatın bir savaş üzerine kurulu olduğunu her fırsatta dile getirir, kendi hayatını da o anlayışla kurgular; eşi ile savaş, işi ile savaş, komşu ve akrabaları ile savaş…
Böylesi kişiler hayatlarında başarılı olsa da ruhen hep bir tükenmişlik içindedir. Tahammül güçleri zayıftır, her an patlayacak bir bomba gibidirler.
Çocukluğunda güven duygusunu doyasıya tadamamış çocuklar büyüyüp yetişkin olduklarında kullandıkları en belirgin söz ‘babana bile güvenmeyeceksin’ olur.
Belki kalabalıklar içinde çok neşelidir bu kişiler. Sosyal hayatın ‘palyaçosu’ gibi vazgeçilmezdirler. Girdikleri ortamların cıvıl cıvıl şenlendiricisidirler. Ama geceleri aynanın karşısında yüzlerindeki maskeyi çıkardıklarında altındaki ‘mutsuz’ asık suratlarını kendileri bile görmeye tahammül edemez. Dolayısıyla çoğu defa kendileri ile baş başa kalmayı hiç sevmezler.
Kendi ruh acılarını kendilerinden başkası bilemez…
Bugün toplum olarak, ruhunda böylesi acılar barındıran kişilerin sorunları ile boğuşuyoruz. Annesiz büyüyen çocukların sorunlarını konuşuyoruz. Annesi olduğu hâlde anne sevgisine doyamamış veya annesi yanında olmadan büyüyen çocukların oluşturduğu toplumun sıkıntısıdır çektiğimiz.
Sevgisizliktir sorunumuzun adı, aşkı bilememektir. Mevlana’sızlıktır çocukların kalbindeki katılaşmış yükün adı. Çocuklar anne sevgisine doyamadan büyüdükleri için kendi çocuklarına da hakkıyla annelik yapamıyor. İşte bu yaman çelişkinin sıkıntısını yaşıyoruz toplum olarak. Çocuklar ile annelerin koparılması sorunudur bugünkü sorunumuzun temelinde yatan.
Bakın etrafınıza göreceksiniz, çocuğuna yetemediğini düşünen birçok anne daha erken yaşlarda ‘davranış öğrenmesi’ için onu kreşe veriyor. Belki de hiç ihtiyacı yokken ‘madem çocuğu kreşe verdim, okul parasını da çıkarayım’ düşüncesiyle çalışma hayatına atılıyor.
Günümüz çalışma hayatı ise kadına karşı çok acımasız; ‘Bu kadının bir çocuğu var, işten erken çıksın da çocuğu ile buluşsun’ demiyor. Aksine, ‘kadın, erkek ile eşittir’ diyerek erkek gibi çalıştırıyor anneleri.
Eğer bir toplumsal diriliş yaşanacaksa, bu dirilişin ilk ‘saygın kişisi’ kadınlar olmalı, anneler olmalı. Bunun yolu anneler ile çocuklarını buluşturmaktan geçiyor.
Örneğin, kadınların mesaisi geç başlasın, sabahları bebekleri ile sarmaş dolaş olsunlar. Erkeklerden daha yüksek maaş alsınlar, daha az çalışsınlar. Mesaisi erken bitsin annelerin. Hiçbir şey yapamazsanız, belediyeler annelere özel otobüs, taksi oluştursun. Pembe taksi deyin örneğin bunlara. Anneler saatlerini sokakta otobüs bekleyerek, çocuğuna yetişmek üzere sağa sola koşturarak geçirmesin.
Biliyorum, ‘Bunlar sanayi toplumuna uygun değil. Kadın önce bir iş gücüdür, anne değil’ diyeceksiniz. Ama gidin bakın kreşlere, çocuklar ‘çiftlik civcivleri’ gibi işten çıkıp kendisini alacak annelerini bekliyor geç saatlere kadar.
İster işveren olun, ister bu ülkeyi yöneten bir makam sahibi; saat 07.00’de kreşe bırakılıp 19.00’da alınan çocuklardan oluşacak bir toplumda ‘güvenli’ ve ‘huzurlu’ insanlar beklemeniz doğru olmaz.
Sanırım arkadaş bu yazıdan bahsediyor.
Tam tersi calismak icin gaz bekliyorum bunun icin actim konuyu zaten ozellikle belirttim duygusaljm bana guc verin destek olun diyeSen gaz bekliyorsun çalışmamak için. Dünya üzerinde kaç milyon çalışan anne vardır Allah bilir. En duygusal sen değilsin emin ol.
Reel şeyler daha çok mutsuzluk verir insana. Mesela çocuğuna gönlünce harcamama yapamamak mı yoksa sabah gidip akşam gelen aktif bir anne mi? Hangisi mutsuz eder seni?
Duygu insanın yapısında var. Çıkarıp atamazsın ki onlarla yaşamayı idame etmen lazım.Tam
Tam tersi calismak icin gaz bekliyorum bunun icin actim konuyu zaten ozellikle belirttim duygusaljm bana guc verin destek olun diye
Bende artik işe başlamak istiyorum ama bana annenin calisip çocuğunu baskalarinin yetistirmesi ters geliyor. Okula başlama donemine kadar çocuk annenin yaninda olmali diye dusunuyorum. Anneanne veya babaanne bile olsa çocuğa anne bakmali anne yetiştirmeli. Çocuk bi şekilde buyur elbet kreste de anneannede de ama kucukten yetistiren bence anne olmali. Ben çocuğumu annem yetiştirsin ilk herseyini o ogretsin istemiyorum.
Anneanne veya babaanne yaninda büyüyen çocuklar daha farkli oluyor gibi geliyor. Tabi ki anne zorunluysa çocuk için de evi için de calismasi gerekir. Ama mesela ben Çocuğumun ilk yillarini yanimda geçirmesini ilk eğitimini ben vermek istiyorum. O yüzden de calismaktan vazgeciyorum. Mesela evim biraz geç olsun ama cocugumla daha çok vakit gecireyim diye düşünüyorum. İki evi ve bir arabasi olan arkadasim da arabam daha lüks olsun diye kredi cekmek için oğlu 4 aylikken işe baslayabiliyor. Herkesin düşüncesi farkli. Benim için oglumdan ayrilmak çok zor.
Canim 2 yas annelerinin cocuklarinin hissettikleribi merak ediyodum en cok saol yazdigin icin peki ilk gun nasildi cocuk icin ve senin icin kim bakti cocuna
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?