Çalışmak

biraz önyargısız okusaydınız, orada neden özelikle üretmek kelimesini kullandığımı anlardınız. ayrıca fikirlerden korkmayın. aydın olun.
valla ben kafası 1-0 çalışan bir kadınım. 1-0 çalışması beynin nedir araştırın.
fikirlerden korkarım, sizin ki gibi bu devirde abesse. ha sizin hayatınız, istediğinizi yaparsınız. ama burayı okuyan daha genç arkadaşlara kötğ örnek olmamalısınız.
aydın olmak sizin yazdıklarınızı alkışlamaksa da kör cahilim demekten onur duyarım.
kimin kötü örnek olduğuna siz karar veremezsiniz. her kes iki tarafında yazdıklarını okuyor. ve neyin doğru olduğunu anlıyor. insanlar salak değiller anlarlar... beyni 1-0 çalışan birinin bunu anlaması lazımdı ama neyse...

ikinci olarak; aydın olmak; fikirlerden korkmamaktır. zıt fikirler çarpışmadan hakikat ortaya çıkmaz. benim fikirlerimi 'abes ve devre uygun değil' gibi yaftalamak ta sizi haklı yapmaz. bende sizin fikirleriniz için uçuk kaçık fikirler desem haklı mı olacağım?

alkışlama mevzunu ise siz uydurdunuz. ona cevap yazmıyorum.
 
kocasının karşısında güçlü durmak için; birilerinin emri altında güçsüz bir pozisyon seçmekten bahsediyorum.

hani demişsiniz ya paranız varsa çocuk bir şey istediğinde kocadan izin almak gerekmiyor diye. çocuk çarşamba günü hava çok güzel olacak pikniğe gidelim dediğinde kimden izin alacaksınız? patrondan!

ben illaki birinden izin alacaksam o kişi kocam olsun. sevip güvendiğim adam. ne üdüğü bilinmeyen patron değil...
Açayım o zaman, çalışan kadın hayat karşısında güçlüdür. Eşim işini kaybetti diyelim, ya da daha ileriye gideyim Allah göstermesin ama hayatını kaybetti diyelim, çalışmıyor olsam birilerine muhtaç yaşamak zorundayım. Çocuğumu da muhtaç edeceğim ayrıca. Olmaz ya eşim şeytana uydu beni aldattı, çalışmıyor olsam ayrılırsam ne yaparım diye düşüneceğim. Çaresizlik yaşayacağım. Eşim benim hayat ortağım işimi kaybetsem para istemekten yerinmem elbette ama istediğimi alabilmek, kendi kazandıģım parayla eşime hediye alabilmek, kendi kazandığım parayla ona bir kahve, bir yemek ısmarlayabilmek çok güzel bir duygu. Merak etmeyin çocuğuma da ayıracak vaktim var. Ben şunu merak ettim siz evde otururken çocuklarınızla ne gibi aktiviteler yapıyorsunuz? Ben çalışırken sinemaya da gidebiliyorum, pikniğe de gidebiliyorum, şehir dışı seyahatler de yapabiliyorum, balık tutmaya da gidebiliyorum mesela. Siz neler yapıyorsunuz? Biraz ayrıntılı yazdım ki burada bunları okuyan genç kızlarımız çalışmamak hakkında bir kez daha düşünsün.
 
Bir de şu var; çalışıp parasını eşine vermeyen kadın da gördüm ben. Doğru yanlış o tartışılır tabii ama kadınlar çalışıyor, eziliyor zaten ellerine geçen parayı da eşleri çarçur ediyor diye bir şey de söz konusu değil. Benim annem de çalışan bir kadındı ve hatırlıyorum da her şeyi yapıyorduk ama annesi çalışmayan arkadaşlarıma bakıyorum da benim sahip olduğum sosyal imkanların birçoğuna sahip değillerdi. Ben daha 5 yaşındayken çıktım yurtdışına... Babamın annem gibi izni yoktu. O yüzden yaz tatilinde biz annemle takılırdık, babam sonradan gelirdi. İstanbul'da doğup büyümedim ama iki ayda bir illa ki İstanbul'a tiyatroya falan gelirdik çünkü altımızda arabamız vardı ve annem babam çalışırken bile beni alıp istediğim aktiviteye götürürdü. Bu böyle uzar gider. Bir öğretmen arkadaşım var. Meslek öğretmeni, eşi de öyle. Çocukları kaç ülke gördü şimdiden. Doğruya doğru; eğer yüksek standartlı bir yaşam istiyorsak çalışmamız şart ama meslek seçimi kişiye bağlı. Ben sayısal öğrencisi değildim ama sayısalcı olsam ve başarılı olsam bile tıp seçmezdim. Kişiliğim müsait değil. Meslek seçimi insanı vezir de ediyor rezil de.
Açayım o zaman, çalışan kadın hayat karşısında güçlüdür. Eşim işini kaybetti diyelim, ya da daha ileriye gideyim Allah göstermesin ama hayatını kaybetti diyelim, çalışmıyor olsam birilerine muhtaç yaşamak zorundayım. Çocuğumu da muhtaç edeceğim ayrıca. Olmaz ya eşim şeytana uydu beni aldattı, çalışmıyor olsam ayrılırsam ne yaparım diye düşüneceğim. Çaresizlik yaşayacağım. Eşim benim hayat ortağım işimi kaybetsem para istemekten yerinmem elbette ama istediğimi alabilmek, kendi kazandıģım parayla eşime hediye alabilmek, kendi kazandığım parayla ona bir kahve, bir yemek ısmarlayabilmek çok güzel bir duygu. Merak etmeyin çocuğuma da ayıracak vaktim var. Ben şunu merak ettim siz evde otururken çocuklarınızla ne gibi aktiviteler yapıyorsunuz? Ben çalışırken sinemaya da gidebiliyorum, pikniğe de gidebiliyorum, şehir dışı seyahatler de yapabiliyorum, balık tutmaya da gidebiliyorum mesela. Siz neler yapıyorsunuz? Biraz ayrıntılı yazdım ki burada bunları okuyan genç kızlarımız çalışmamak hakkında bir kez daha düşünsün.
 
Eğer tamamen kendime ait bir gelirim olsa asla calismazdim, burda calismak uretmek guzellemesi yapmayacagim, sabahın köründe kalkip calismayi seven insanlar calissin isterdim.
Ama calismayi sevmiyorum diye de kocam ve babam dahil kimsenin eline bakmam, o yuzden lotodan buyuk ikramiyeyi tutturana kadar devam..
 
Bir de şu var; çalışıp parasını eşine vermeyen kadın da gördüm ben. Doğru yanlış o tartışılır tabii ama kadınlar çalışıyor, eziliyor zaten ellerine geçen parayı da eşleri çarçur ediyor diye bir şey de söz konusu değil. Benim annem de çalışan bir kadındı ve hatırlıyorum da her şeyi yapıyorduk ama annesi çalışmayan arkadaşlarıma bakıyorum da benim sahip olduğum sosyal imkanların birçoğuna sahip değillerdi. Ben daha 5 yaşındayken çıktım yurtdışına... Babamın annem gibi izni yoktu. O yüzden yaz tatilinde biz annemle takılırdık, babam sonradan gelirdi. İstanbul'da doğup büyümedim ama iki ayda bir illa ki İstanbul'a tiyatroya falan gelirdik çünkü altımızda arabamız vardı ve annem babam çalışırken bile beni alıp istediğim aktiviteye götürürdü. Bu böyle uzar gider. Bir öğretmen arkadaşım var. Meslek öğretmeni, eşi de öyle. Çocukları kaç ülke gördü şimdiden. Doğruya doğru; eğer yüksek standartlı bir yaşam istiyorsak çalışmamız şart ama meslek seçimi kişiye bağlı. Ben sayısal öğrencisi değildim ama sayısalcı olsam ve başarılı olsam bile tıp seçmezdim. Kişiliğim müsait değil. Meslek seçimi insanı vezir de ediyor rezil de.
Sonuna kadar katılıyorum. Umarım bir gün benim evladım da sizin gibi annemle bunları bunları yapardık diye anlatır.
 
Babasını çok küçük (10) yaşında kaybetmiş bir arkadaşım vardı. Annesi çalışmıyordu. Kız ne dershaneye gidebildi ne de kitap alabildi. Üniversiteyi kazandı evet ama taşra üniversitesi diye tabir edilen bir üniversiteyi... parasızlık yüzünden gidemedi. İkinci sene yine girdi sınava. Bu sefer yaşadığı şehrin yine diğer üniversiteyle aynı ayarda olan üniversitesini tutturdu. Oraya gitti. Gitti ama mezun olunca iş bulamadı. Çünkü üniversitesi de bölümü de maalesef vasattı. Eminim o kızın annesi çalışsaydı, şu an arkadaşım çok farklı yerlerde olurdu. Hayatın piknik yapmak yanında bir de böyle gerçekleri var.

Başka bir tanıdığımdan daha bahsedeyim. Anne doktor, baba doktor. Kız lise de ünlü bir özel okula gitti. Sonuç? Boğaziçi'ni kazandı. Psikolog ve İstanbul'un en pahalı semtlerinden birinde kliniği var. Evet çok zeki ama anne babanın maddi desteği olmadan borçsuz iş yeri açmak hem de zengin semtinde? Bu mümkün mü? Hayır. Kızkardeşi yurtdışında okuyor. Tek baba çalışsaydı eminim böyle olmazdı. İşte iki hikaye, iki yaşam öyküsü. Pay çıkarmak isteyen çıkarsın.
 
Tabii ki anlatacak. Hiç şüpheniz olmasın. ☺ Hatta bu durum hala da devam ediyor. Bir tur buldum, kısmetse kocişleri bırakıp kız kıza takılacağız. 😂
Sonuna kadar katılıyorum. Umarım bir gün benim evladım da sizin gibi annemle bunları bunları yapardık diye anlatır.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Cok sukur isim var is arayan bulamayan cok insan var Allah issizlere tez zamanda hayirli kapilar acsin. Sukursuz olmak istemiyorum ama artik calismak icin yasadigimi hissediyorum, isten eve geldim neden uyumak icin peki neden uyuyup uyanacagim ise gitmek icin. Hayatimiz is. Her gun ise mutsuz gidiyorum. Aksam mutsuzum cunku yarin yine is var. Bir pazarimiz var diger gunler sadece calismaktan ibaret.
Ben bu durumu nasil da cevirsem baska turlu goremiyorum. Bakis acimi degistiremiyorum lutfen bana mantikli birseyler deyin arkadaslar ben mantikli dusunemiyorum cok bunaldim.

Seni çok iyi anlıyorum. Bende bir zamanlar böyleydim. Ama çalışma ortamında çok baskı vardı. Aldığım para asgari ücretin biraz üstüydü. O kadar çalışmaya ve baskıya aldığım para tatmin etmiyordu.Çünkü istediğim şeylerin çoğunu alamıyordum. Çok şükür geçiniyordum eksiğim yoktu ama kendimi iyi hissetmek için yapabileceklerimi yapamıyordum. Bu da beni her gün mutsuz ediyordu.

Bu yaz evlendikten sonra şehir değiştirdim ve işten ayrıldım. Ama suan daha mutsuzum. Keşke yine aynı parayı alsaydım ve baskı görseydim evde oturmasaydım.
 
Çalışmakla anne olmak arasında nasıl bir bağlantı kuruluyor da bu tip konularda mevzu muhakkak oraya bağlanıyor anlayamıyorum. Çalışmıyorum amaaa bak ben çocuk doğuruyorum, daha önemli iş yapıyorum. Komik arkadaşım komik, hem doğurup hem çalışan kadın ne oluyor o zaman? Hem evde hem işte “üreten” yüzbinlerce belki milyonlarca kadın için şu yazılanlar komik ötesi. Çalışın çalışmayın kendi bileceğiniz iş de şu mevzuyu her zaman anneliğe bağlamayın itici oluyor.
 
Cok sukur isim var is arayan bulamayan cok insan var Allah issizlere tez zamanda hayirli kapilar acsin. Sukursuz olmak istemiyorum ama artik calismak icin yasadigimi hissediyorum, isten eve geldim neden uyumak icin peki neden uyuyup uyanacagim ise gitmek icin. Hayatimiz is. Her gun ise mutsuz gidiyorum. Aksam mutsuzum cunku yarin yine is var. Bir pazarimiz var diger gunler sadece calismaktan ibaret.
Ben bu durumu nasil da cevirsem baska turlu goremiyorum. Bakis acimi degistiremiyorum lutfen bana mantikli birseyler deyin arkadaslar ben mantikli dusunemiyorum cok bunaldim.
Para para para varlığı bir dert yokluğu yara.Mecburuz akarken doldurmalıyız.Bazılarıda har vurup harman savuruo bunuda yapmaman lazım.Akarken doldurmak lazım.Arada bır gezsenız fln sevdıgınız seylerı yapsanız daha ıyı olur.
 
Seni çok iyi anlıyorum. Bende bir zamanlar böyleydim. Ama çalışma ortamında çok baskı vardı. Aldığım para asgari ücretin biraz üstüydü. O kadar çalışmaya ve baskıya aldığım para tatmin etmiyordu.Çünkü istediğim şeylerin çoğunu alamıyordum. Çok şükür geçiniyordum eksiğim yoktu ama kendimi iyi hissetmek için yapabileceklerimi yapamıyordum. Bu da beni her gün mutsuz ediyordu.

Bu yaz evlendikten sonra şehir değiştirdim ve işten ayrıldım. Ama suan daha mutsuzum. Keşke yine aynı parayı alsaydım ve baskı görseydim evde oturmasaydım.
Olayın özeti 👏👏👏👏👏Sizi alkışlıorum
 
Soyle diyeyim sizin durumunuz 2 seye sebep olabilir:

1) Cidden ya yaptiginiz isi ya da isyerinizi sevmiyorsunuz.

2) Isle ilgili bir probleminiz yok ama hayatin monoton olmasindan sikayetcisiniz. Evden ise, isten eve yazmissiniz, bir hobiniz, arkadas cevreniz olsaydi bence hayattan daha cok zevk alirdiniz ise de gelir giderdiniz. Yani hayatinizin monoton olmasinin sebebi is degil ki. Ayrica isten ayrildiniz diyelim, eee 24 saat evde oturacaksiniz o zaman hayatiniz daha mi heyecanli olacak? Spora yazilin, bir ilgi alaniniz aktiviteniz olsun. arkadaslarinizla gezin...sonra tekrar bakin hayat tatminim nasil diye.
 
Her zaman soyledim eger paramla mutlu olacagim seyler yapmazsam ertesi gun ise gidemem. Yani eger paramla istedigim bir kiyafeti alamazsam bir filme bir tatile gitmezsem cocugumu mutlu edecegim bir seyi yapmazsam ertesi gun ise gidemem net. Ha kimi icin ise gitme motivasyonu bankada biriken parasidir kimi icin gittigi tatil kimi icin yedigi kimi icin yaptigi birikimidir. Motivasyonunuzu bulun ne yapmak istediginizi
 
çalışmayan biri olarak şunu söyleyebilirim;

ihtiyacı olup ta çalışanlara bir sözüm yok.

ihtiyacı olmadığı halde çalışmak isteyenleri gerçekten anlamıyorum. çalışmayan kadının kıymetsiz görüldüğü bir zamanda yaşıyoruz maalesef.

kendime ve çocuklarıma rahatça zaman ayırabilmek varken, neden elin adamlarını zengin etmeye çalışayım.

birazdan üreten insan olmak diye bik bik bik diyenler olacak.

onlara sözüm şu: çalışmadan üretememek erkeklere mahsus.

dünyada çocuk üretebilen tek varlık olan benim işim çocuk yetiştirmek olmalı. dünyadaki diğer sakil işleri bırakın da hiç bir şey üretemeyen erkekler yapsın.

erkeklerden üstün olduğum tek konudan vazgeçip; onlarla aynı kulvarda sidik yarışına girmek biraz ahmakça bir fikir gibi geliyor bana.

bir arının bal yapmayı (miktarı az diye) kıymetsiz görüp, (benim inekten ne eksiğim var deyip)ineklerle süt üretme yarışına girmesi gibi...

Kadınlar klübünde bu zamana kadar okuduğum en saçma gereksiz yorum..
 
Ben çalışmayı ve yaptığı işi sevenlerdenim.
Çalışmak bana maddi konfor yanında manevi anlamda da çok şey kattı.
23 yıldır ara ara yorulsam da işimi tamamen bırakacak noktaya hiç gelmedim.

Genç arkadaşlara örnek olması açısından bir olay anlatayım.
Lisede en samimi olduğum sıra arkadaşım mühendis oldu,ben Matematik bölümünü terk edip okul öncesi öğretmenliği okudum.
O evlendikten sonra işi bıraktı,iki çocuğu oldu.
Eşi de iyi kazanan bir mühendisti.
Ben oğlum doğunca verdiğim üç yıllık ara hariç hep çalıştım.

Arkadaşımın eşi 3-4 yıl önceki darbe girişiminden sonra psikolojik olarak rahatsızlandı ve malulen emekli oldu.
İkisi de lise öğrencisi olan çocuklarının tüm ihtiyaçlarını ve evin geçimini sağlamak için arkadaşım iş aramaya başladı.
20 küsur yıldır çalışmayan bir mühendis olarak kendi alanında iş bulamadı.
Mecburen daha düşük ücretle,
farklı bir pozisyonda işe girdi.

Bana söylediği şu cümle hiç aklımdan çıkmayacak.
Hayatın bana hazırladığı bu kötü sürprizden haberdar olsaydım mesleğimi asla bırakmazdım.

Uzun lafın kısası insan şu hayatta önce Allaha sonra kendine güvenmeli.
Eşlerimiz zengin de olsa,çok para da kazansa, hayatta hiç bir şeyin garantisi yok.

Patronla eşi kıyaslamanın mantığını da hiç anlamadığımı söylemeden geçemeyeceğim.
 
Ne iş yaptığınızı yazmamışsınız ne yazık ki. Eğer gerçekten çok ağır bir işiniz varsa çalışmak istememeniz çok normal . Türkiye de özel sektör denilen bir durum var ve çoğu gerçekten çok acımasız. Mesai saatleri çok uzun ve alınan ücret çok ama çok az. Bundan dolayı sizi anlayabiliyorum . Çalışmak güzel ama yaptığınız işe göre de değişir bu durum. Gayet güzel, rahat bir işte çalışır hakkınızı da alırsanız çalışmak güzeldir ama tabiri caizse köle gibi çalıştırılıp iki kuruş alınca çalışmak güzel değil . Bundan dolayı işinizi bilmemiz gerekir size yardımcı olabilmemiz için . Umarım hakkınızı alabileceğiniz ve mutlu olabileceğiniz güzel bir iş hayatınız olur.
 
kimin kötü örnek olduğuna siz karar veremezsiniz. her kes iki tarafında yazdıklarını okuyor. ve neyin doğru olduğunu anlıyor. insanlar salak değiller anlarlar... beyni 1-0 çalışan birinin bunu anlaması lazımdı ama neyse...

ikinci olarak; aydın olmak; fikirlerden korkmamaktır. zıt fikirler çarpışmadan hakikat ortaya çıkmaz. benim fikirlerimi 'abes ve devre uygun değil' gibi yaftalamak ta sizi haklı yapmaz. bende sizin fikirleriniz için uçuk kaçık fikirler desem haklı mı olacağım?

alkışlama mevzunu ise siz uydurdunuz. ona cevap yazmıyorum.
bana kendi hakikatım uygun ve ben bir insanın okuyup çalışmamayı seçerek o okulda okuyup ardından çalışacak, ülkesine katkıda bulunacak bir insanın hakkını yemesini istemem.

Emin olun çok kadın artık bir firmada olmasa bile evinde veya ofisinde veya dükkanında üretmeyi seçiyor.

Maddi zorunluluğum yok nasılsa diyip evde oturmayı ben biraz meşhur dizi utc nin sarmaşık sitesi sakinliğine bağlıyorum.

Belki de ben üretkenliği sadece çocuk doğurmakla sınırlandırmadığım içindir.
 
Ben çalışmayı ve yaptığı işi sevenlerdenim.
Çalışmak bana maddi konfor yanında manevi anlamda da çok şey kattı.
23 yıldır ara ara yorulsam da işimi tamamen bırakacak noktaya hiç gelmedim.

Genç arkadaşlara örnek olması açısından bir olay anlatayım.
Lisede en samimi olduğum sıra arkadaşım mühendis oldu,ben Matematik bölümünü terk edip okul öncesi öğretmenliği okudum.
O evlendikten sonra işi bıraktı,iki çocuğu oldu.
Eşi de iyi kazanan bir mühendisti.
Ben oğlum doğunca verdiğim üç yıllık ara hariç hep çalıştım.

Arkadaşımın eşi 3-4 yıl önceki darbe girişiminden sonra psikolojik olarak rahatsızlandı ve malulen emekli oldu.
İkisi de lise öğrencisi olan çocuklarının tüm ihtiyaçlarını ve evin geçimini sağlamak için arkadaşım iş aramaya başladı.
20 küsur yıldır çalışmayan bir mühendis olarak kendi alanında iş bulamadı.
Mecburen daha düşük ücretle,
farklı bir pozisyonda işe girdi.

Bana söylediği şu cümle hiç aklımdan çıkmayacak.
Hayatın bana hazırladığı bu kötü sürprizden haberdar olsaydım mesleğimi asla bırakmazdım.

Uzun lafın kısası insan şu hayatta önce Allaha sonra kendine güvenmeli.
Eşlerimiz zengin de olsa,çok para da kazansa, hayatta hiç bir şeyin garantisi yok.

Patronla eşi kıyaslamanın mantığını da hiç anlamadığımı söylemeden geçemeyeceğim.
Harikasınız.. Tam olarak budur !
 
Back
X