Çalışmak

çalışmayan biri olarak şunu söyleyebilirim;

ihtiyacı olup ta çalışanlara bir sözüm yok.

ihtiyacı olmadığı halde çalışmak isteyenleri gerçekten anlamıyorum. çalışmayan kadının kıymetsiz görüldüğü bir zamanda yaşıyoruz maalesef.

kendime ve çocuklarıma rahatça zaman ayırabilmek varken, neden elin adamlarını zengin etmeye çalışayım.

birazdan üreten insan olmak diye bik bik bik diyenler olacak.

onlara sözüm şu: çalışmadan üretememek erkeklere mahsus.

dünyada çocuk üretebilen tek varlık olan benim işim çocuk yetiştirmek olmalı. dünyadaki diğer sakil işleri bırakın da hiç bir şey üretemeyen erkekler yapsın.

erkeklerden üstün olduğum tek konudan vazgeçip; onlarla aynı kulvarda sidik yarışına girmek biraz ahmakça bir fikir gibi geliyor bana.

bir arının bal yapmayı (miktarı az diye) kıymetsiz görüp, (benim inekten ne eksiğim var deyip)ineklerle süt üretme yarışına girmesi gibi...
Gunumuzde hemen hemen hicbir erkek cok zengin de olsa karim cocuklarimiza baksin guzelce yetistirsin benimde basimin taci olsun her istedigini yapayim demiyor.

Erkekler paralariyla ezmeye calismaktan baska hicbir sey yapmiyorlar.

Sizin bu yazdiginiz aslinda olmasi gereken bir durum ama gercek hayat boyle degil..

Evde olupta deger verilen bir kadin ben gormedim.

Kadinlar her firsatta kendini gelistirmeli calismali ve ayaklari ustunde durmali.

Bu hayat bir erkege bagli gecirilecek kadar ucuz degil.
Bir gun adam sıkılsa bosanicam dese kadin ne yapacak bunuda hic dusundunuzmu?
 
Gunumuzde hemen hemen hicbir erkek cok zengin de olsa karim cocuklarimiza baksin guzelce yetistirsin benimde basimin taci olsun her istedigini yapayim demiyor.

Erkekler paralariyla ezmeye calismaktan baska hicbir sey yapmiyorlar.

Sizin bu yazdiginiz aslinda olmasi gereken bir durum ama gercek hayat boyle degil..

Evde olupta deger verilen bir kadin ben gormedim.

Kadinlar her firsatta kendini gelistirmeli calismali ve ayaklari ustunde durmali.

Bu hayat bir erkege bagli gecirilecek kadar ucuz degil.
Bir gun adam sıkılsa bosanicam dese kadin ne yapacak bunuda hic dusundunuzmu?
Aslında var. Var ama çok nadir. Maalesef biz güç toplumuyuz. O yüzden ne kadar güç, o kadar rahatlık. Bu devirde de güç=para. Bu kadar kadın buraya yazıyor demek ki sorun yaşıyor. Bir de ellerinde ekonomik özgürlüklerinin olmadığını düşünemiyorum. Ben bizim yaş grubumuzun da bu kadar travmatik şeyler yaşamasını da bir nevi bu duruma bağlıyorum.
 
o zaman size sorum şu:

erkek- kadın eşit mi? yada değilse kim üstün? ve hangi konuda? lütfen beni aydınlatın. penceremin dar kalmasını istemiyorum.
Kimse üstün degil. Haklar ve şartlar konusunda herkes eşit. Fiziksel bir özellik kimseyi üstün kılmaz. Zira çocuk dogurabilmek üstünlük olsaydı çocuk sahibi olmayan, olamayan tüm kadınlar alt sınıf olarak kabul edilirdi. Bu da iğrenç bir düşünce.
 
Açayım o zaman, çalışan kadın hayat karşısında güçlüdür. Eşim işini kaybetti diyelim, ya da daha ileriye gideyim Allah göstermesin ama hayatını kaybetti diyelim, çalışmıyor olsam birilerine muhtaç yaşamak zorundayım. Çocuğumu da muhtaç edeceğim ayrıca. Olmaz ya eşim şeytana uydu beni aldattı, çalışmıyor olsam ayrılırsam ne yaparım diye düşüneceğim. Çaresizlik yaşayacağım. Eşim benim hayat ortağım işimi kaybetsem para istemekten yerinmem elbette ama istediğimi alabilmek, kendi kazandıģım parayla eşime hediye alabilmek, kendi kazandığım parayla ona bir kahve, bir yemek ısmarlayabilmek çok güzel bir duygu. Merak etmeyin çocuğuma da ayıracak vaktim var. Ben şunu merak ettim siz evde otururken çocuklarınızla ne gibi aktiviteler yapıyorsunuz? Ben çalışırken sinemaya da gidebiliyorum, pikniğe de gidebiliyorum, şehir dışı seyahatler de yapabiliyorum, balık tutmaya da gidebiliyorum mesela. Siz neler yapıyorsunuz? Biraz ayrıntılı yazdım ki burada bunları okuyan genç kızlarımız çalışmamak hakkında bir kez daha düşünsün.
uzun uzun cevaplayabilirim ama, şu kısa örnek sorunuzu açıklar.

uçağa binerken de uçağın düşme ihtimaline karşı paraşüt kuşanıyor musunuz? kuşanıyorsanız bu yazdıklarınızda yerden göğe kadar haklısınız.
 
bana kendi hakikatım uygun ve ben bir insanın okuyup çalışmamayı seçerek o okulda okuyup ardından çalışacak, ülkesine katkıda bulunacak bir insanın hakkını yemesini istemem.

Emin olun çok kadın artık bir firmada olmasa bile evinde veya ofisinde veya dükkanında üretmeyi seçiyor.

Maddi zorunluluğum yok nasılsa diyip evde oturmayı ben biraz meşhur dizi utc nin sarmaşık sitesi sakinliğine bağlıyorum.

Belki de ben üretkenliği sadece çocuk doğurmakla sınırlandırmadığım içindir.
kendinize göre hakikat üretmişsiniz. harikasınız. kendinize göre trafik kuralları, anayasa, ne bileyim iç tüzük filan da üretiyormusuz? gülmekten kendimi alamıyorum.

beyni 1-0 çalışan insanları seviyorum. :)
 
Bir süre kendinizi sıkın. Sıkı çalışıp seveceğiniz çalışma saatleri daha uygun bir meslek edinmeye çalışın. Büyük şehirlerde çalışma saatleri maalesef ki genellikle böyle. Kendinize daha çok vakit ayırmak için bir süre buna katlanmak zorundasınız. Ama bu motivasyonunuzu artırsın bence yapabilirsiniz.
 
Kimse üstün degil. Haklar ve şartlar konusunda herkes eşit. Fiziksel bir özellik kimseyi üstün kılmaz. Zira çocuk dogurabilmek üstünlük olsaydı çocuk sahibi olmayan, olamayan tüm kadınlar alt sınıf olarak kabul edilirdi. Bu da iğrenç bir düşünce.
erkek le kadının eşit olduğu tek nokta var, o da her ikisinin de insan olması ve insan haklarına sahip olması... bunun dışında hiçbir konuda eşit değiller. (mantık olarak; birbirine eşit olan şeylere farklı isimler verilemez.) adı üstünde biri kadın biri erkek...

öyle olmasa; çocuk istemeyen erkekler birbirleriyle, çocuk istemeyen kadınlarda birbirleriyle evlenirlerdi. madem eşit; neden özellikle karşı cinsi seçsinler ki evlenirken? hangisi denk gelirse artık... :) değil mi?

şimdi bu yazdıklarım komik gibi görünüyor. ama eşitliği savunanların varacağı son nokta bu. hatta bazı ülkelerde cinsiyetsiz insanlar türemeye başladı bile. hemde ünlü...
 
Ben çalışmayı ve yaptığı işi sevenlerdenim.
Çalışmak bana maddi konfor yanında manevi anlamda da çok şey kattı.
23 yıldır ara ara yorulsam da işimi tamamen bırakacak noktaya hiç gelmedim.

Genç arkadaşlara örnek olması açısından bir olay anlatayım.
Lisede en samimi olduğum sıra arkadaşım mühendis oldu,ben Matematik bölümünü terk edip okul öncesi öğretmenliği okudum.
O evlendikten sonra işi bıraktı,iki çocuğu oldu.
Eşi de iyi kazanan bir mühendisti.
Ben oğlum doğunca verdiğim üç yıllık ara hariç hep çalıştım.

Arkadaşımın eşi 3-4 yıl önceki darbe girişiminden sonra psikolojik olarak rahatsızlandı ve malulen emekli oldu.
İkisi de lise öğrencisi olan çocuklarının tüm ihtiyaçlarını ve evin geçimini sağlamak için arkadaşım iş aramaya başladı.
20 küsur yıldır çalışmayan bir mühendis olarak kendi alanında iş bulamadı.
Mecburen daha düşük ücretle,
farklı bir pozisyonda işe girdi.

Bana söylediği şu cümle hiç aklımdan çıkmayacak.
Hayatın bana hazırladığı bu kötü sürprizden haberdar olsaydım mesleğimi asla bırakmazdım.

Uzun lafın kısası insan şu hayatta önce Allaha sonra kendine güvenmeli.
Eşlerimiz zengin de olsa,çok para da kazansa, hayatta hiç bir şeyin garantisi yok.

Patronla eşi kıyaslamanın mantığını da hiç anlamadığımı söylemeden geçemeyeceğim.
kendinizi örnek vermişsiniz. kişisel örnek vermeniz bir şey ifade etmez. ondan bir hükme varılamaz.

çünkü mesela biri de çıkar, iş hayatı sebebiyle hayatının nasıl kabusa(taciz, tecavüz, mobing...vs) döndüğünü yazar. hayatım zindan oldu der çalışan kadın. ne yapalım şimdi. buna göre hüküm verelim mi?

bence her ikisini de bırakıp işin mantığını tartışalım.

patronla eş kıyasına gelince; birinden emir almaktan kaçarken, diğerinin emri altına girmekle övünmek mantığıyla yazıldı.
 
Cok sukur isim var is arayan bulamayan cok insan var Allah issizlere tez zamanda hayirli kapilar acsin. Sukursuz olmak istemiyorum ama artik calismak icin yasadigimi hissediyorum, isten eve geldim neden uyumak icin peki neden uyuyup uyanacagim ise gitmek icin. Hayatimiz is. Her gun ise mutsuz gidiyorum. Aksam mutsuzum cunku yarin yine is var. Bir pazarimiz var diger gunler sadece calismaktan ibaret.
Ben bu durumu nasil da cevirsem baska turlu goremiyorum. Bakis acimi degistiremiyorum lutfen bana mantikli birseyler deyin arkadaslar ben mantikli dusunemiyorum cok bunaldim.

malesef çalışan herkesin yaşadığı psikolojik sorun bu.. buna bende dahilim... ama çlışmak zorunda olduğumuzunda farkındayız.. malesef hayat bu döngüden ibaret.. bunu içinize atıp düşündükçe daha çok üzülürsünüz...
pazar günlerini hiç bir şekilde evde oturmadan geçirin ve sosyal aktivitelere yönelin... grupça yapılan düzenli farklı aktiviteler yapın.. hem yeni çevre edinirsiniz hemde farklı bir uğraş olur
 
kendinize göre hakikat üretmişsiniz. harikasınız. kendinize göre trafik kuralları, anayasa, ne bileyim iç tüzük filan da üretiyormusuz? gülmekten kendimi alamıyorum.

beyni 1-0 çalışan insanları seviyorum. :)

aydın olun diye ahkam keserken aydın olmaktan bi haber olan sizsiniz. gerçi bebek için üretmek terimini kullanan birinden ancak saldırganlık beklenirdi.
elbette orda kendi düşüncem bana göre doğrudur ben de buna göre hareket etmeyi tercih ediyorum dedim.
siz çok detaylı düşünerek ama aynı zamanda makinaymışçasına çocuk üretebilen biri olduğunuz için tabi benim düşünce yapım basit gelir.

ben kendi kafama göre anayasa belirleyemem ama siz kendi kafanıza göre doğaya aykırı olup çocuk üretebiliyorsunuz. hani doğada üremek vardır ya, üretmekten başka birşeydir o.

siz bana gülün ne olacak ki ? insanlar fikirleri doğru ve değerli olanların laflarına bozulur. ben sizin o yazdığınız yazıyı çok çirkin, üslupsuz ve kötü örnek olarak değerlendirdim. dilerseniz suzan avcı kahkahası atın, burada kadının çalışması ve kendini geliştirmesi için son derece güzel yazılar yazan arkadaşlar beni bir şekilde destekliyor ya, onun kıymeti paha biçilemez.
 
uzun uzun cevaplayabilirim ama, şu kısa örnek sorunuzu açıklar.

uçağa binerken de uçağın düşme ihtimaline karşı paraşüt kuşanıyor musunuz? kuşanıyorsanız bu yazdıklarınızda yerden göğe kadar haklısınız.
Paraşütle atlama konusunda uzman değilim. Ama belli bir yükselik, basınç, rüzgar hesaplaması yapmak gerekiyor atlarken sanırım. Uçak kazası raporu diye bir program var onu çok seyrettim, uçak düşerken paraşütle kurtulmak pek mümkün görünmüyor. Ama hayatta başınıza gelebileceklere karşı birtakım şeyler kuşanabilirsiniz. Çalışmak da bunlardan biri. Çalışarak sadece kendimi değil ailemi de birtakım olumsuzluklara karşı koruyabiliyorum.
 
kendinizi örnek vermişsiniz. kişisel örnek vermeniz bir şey ifade etmez. ondan bir hükme varılamaz.

çünkü mesela biri de çıkar, iş hayatı sebebiyle hayatının nasıl kabusa(taciz, tecavüz, mobing...vs) döndüğünü yazar. hayatım zindan oldu der çalışan kadın. ne yapalım şimdi. buna göre hüküm verelim mi?

bence her ikisini de bırakıp işin mantığını tartışalım.

patronla eş kıyasına gelince; birinden emir almaktan kaçarken, diğerinin emri altına girmekle övünmek mantığıyla yazıldı.
Burada okuduğum "ekonomik gelirim de yok eşimden ayrılırsam nasıl yaşayabilirim? Aileme de yük olamam "tarzı cümleler, "işimde tacize uğradım" cümlesinden çok daha fazla . İşyerinde yaşadığınız olumsuzluklara yasal yollarla çözüm bulabiliyorsunuz ama çalısmamanın verdiği caresizliği yasalar çözmüyor.
 
çalışmayan biri olarak şunu söyleyebilirim;

ihtiyacı olup ta çalışanlara bir sözüm yok.

ihtiyacı olmadığı halde çalışmak isteyenleri gerçekten anlamıyorum. çalışmayan kadının kıymetsiz görüldüğü bir zamanda yaşıyoruz maalesef.

kendime ve çocuklarıma rahatça zaman ayırabilmek varken, neden elin adamlarını zengin etmeye çalışayım.

birazdan üreten insan olmak diye bik bik bik diyenler olacak.

onlara sözüm şu: çalışmadan üretememek erkeklere mahsus.

dünyada çocuk üretebilen tek varlık olan benim işim çocuk yetiştirmek olmalı. dünyadaki diğer sakil işleri bırakın da hiç bir şey üretemeyen erkekler yapsın.

erkeklerden üstün olduğum tek konudan vazgeçip; onlarla aynı kulvarda sidik yarışına girmek biraz ahmakça bir fikir gibi geliyor bana.

bir arının bal yapmayı (miktarı az diye) kıymetsiz görüp, (benim inekten ne eksiğim var deyip)ineklerle süt üretme yarışına girmesi gibi...
helal olsun vala...elın adamına tahammül gösterıyoruz. eve gelınce evladına eşine tahammül yok. kapitalizim yutuyor kadınları resmen.yorgun stresli kadın çalışıyorum diye eşine demediğini bırakmıyor.modern kadın çünkü.ondan sonra en ufak şeyde ben boşonoyorom.
 
aydın olun diye ahkam keserken aydın olmaktan bi haber olan sizsiniz. gerçi bebek için üretmek terimini kullanan birinden ancak saldırganlık beklenirdi.
elbette orda kendi düşüncem bana göre doğrudur ben de buna göre hareket etmeyi tercih ediyorum dedim.
siz çok detaylı düşünerek ama aynı zamanda makinaymışçasına çocuk üretebilen biri olduğunuz için tabi benim düşünce yapım basit gelir.

ben kendi kafama göre anayasa belirleyemem ama siz kendi kafanıza göre doğaya aykırı olup çocuk üretebiliyorsunuz. hani doğada üremek vardır ya, üretmekten başka birşeydir o.

siz bana gülün ne olacak ki ? insanlar fikirleri doğru ve değerli olanların laflarına bozulur. ben sizin o yazdığınız yazıyı çok çirkin, üslupsuz ve kötü örnek olarak değerlendirdim. dilerseniz suzan avcı kahkahası atın, burada kadının çalışması ve kendini geliştirmesi için son derece güzel yazılar yazan arkadaşlar beni bir şekilde destekliyor ya, onun kıymeti paha biçilemez.
alkışlarla yaşamaya devam edin. tebrik ediyorum sizi...
 
Paraşütle atlama konusunda uzman değilim. Ama belli bir yükselik, basınç, rüzgar hesaplaması yapmak gerekiyor atlarken sanırım. Uçak kazası raporu diye bir program var onu çok seyrettim, uçak düşerken paraşütle kurtulmak pek mümkün görünmüyor. Ama hayatta başınıza gelebileceklere karşı birtakım şeyler kuşanabilirsiniz. Çalışmak da bunlardan biri. Çalışarak sadece kendimi değil ailemi de birtakım olumsuzluklara karşı koruyabiliyorum.
kadının dış dünyada hayatın gerçeklerinden haberdar olması, güncel yaşamı takip etmesi kesinlikle bazı insanları korkutuyor ne yazık ki.. madem bu kadar kötü kadının çalışması, eşinin parasına güvenip evinde oturanlar maddiyattan dolayı çalışmak zorunda kalan kadınlar maddi destek versinler, o kadıncağızlar da evlerinde oturabilsin.

ve yaklaşımınız çok doğru. hayatta herşey bir anda değişebiliyor. bir kadının özelliklede emeklilik çalışması gerektiğini düşünüyorum. yaşlılık için gençlikte çabalamıyor muyuz zaten ?
 
Gunumuzde hemen hemen hicbir erkek cok zengin de olsa karim cocuklarimiza baksin guzelce yetistirsin benimde basimin taci olsun her istedigini yapayim demiyor.

Erkekler paralariyla ezmeye calismaktan baska hicbir sey yapmiyorlar.

Sizin bu yazdiginiz aslinda olmasi gereken bir durum ama gercek hayat boyle degil..

Evde olupta deger verilen bir kadin ben gormedim.

Kadinlar her firsatta kendini gelistirmeli calismali ve ayaklari ustunde durmali.

Bu hayat bir erkege bagli gecirilecek kadar ucuz degil.
Bir gun adam sıkılsa bosanicam dese kadin ne yapacak bunuda hic dusundunuzmu?

mehmet aslantuğ'da aynen böyle konuşan hülya avşar'a ne güzel bi cevap vermişti:

“Hiçbir kadın geleceğini bir adamın vicdanına, aşkına, günün sonunda bir gün aklının karışmasına bırakmamalı”
 
yok ben çalışarak memleketime faydalı şeyler üretmek ve hastalara şifa olmak için yaşıyorum.
alkışlar sizin olsun, evinizde rahat rahat otururken.
dilerseniz suzan avcı kahkahası atın, burada kadının çalışması ve kendini geliştirmesi için son derece güzel yazılar yazan arkadaşlar beni bir şekilde destekliyor ya, onun kıymeti paha biçilemez.

sizin cümlenizdeki altı cizili yerler , kimin alkış sevdiğini açıkça gösteriyor.
 
Paraşütle atlama konusunda uzman değilim. Ama belli bir yükselik, basınç, rüzgar hesaplaması yapmak gerekiyor atlarken sanırım. Uçak kazası raporu diye bir program var onu çok seyrettim, uçak düşerken paraşütle kurtulmak pek mümkün görünmüyor. Ama hayatta başınıza gelebileceklere karşı birtakım şeyler kuşanabilirsiniz. Çalışmak da bunlardan biri. Çalışarak sadece kendimi değil ailemi de birtakım olumsuzluklara karşı koruyabiliyorum.
Uçaklarda paraşüt yoktur çünkü paraşütle atlamak için 3500 irtifa ve sabit hız gerekir. Ayrıca kaza çok hızlı olur genelde ve bu atlamayı imkansız kılar çoğu zaman
uzun uzun cevaplayabilirim ama, şu kısa örnek sorunuzu açıklar.

uçağa binerken de uçağın düşme ihtimaline karşı paraşüt kuşanıyor musunuz? kuşanıyorsanız bu yazdıklarınızda yerden göğe kadar haklısınız.
Uçaklarda paraşüt bulunmaz çünkü atlatabilmek için 3500 irtifa ve sabit hız gereklidir. Ayrıca bir çok kaza çok hızlı olur ve o kadar insanın o kadar kısa sürede atlayabilmesi imkansızdır ki eğitim almazsanız atlarken basınç yüzünden bilinciniz kapanır ve sağlıklı bir iniş gerçekleştiremezsiniz. Bir de işin maliyet kısmı var tabii. İşin uzmanı olarak yazdım. Bilmiyorsanız öğrenin. Kendini güvenceye almak ayrı bu ayrı.
 
dilerseniz suzan avcı kahkahası atın, burada kadının çalışması ve kendini geliştirmesi için son derece güzel yazılar yazan arkadaşlar beni bir şekilde destekliyor ya, onun kıymeti paha biçilemez.

sizin cümlenizdeki altı cizili yerler , kimin alkış sevdiğini açıkça gösteriyor.

alkış toplamak için değil, samimi görüşlerimi yazdım. ve fikirlerine değer verdiğim, hali hazırda yazdıklarını takip edip beğendiğim kişilerin benim alkış çabam olmadan desteklemeleri, beğenilerini bırakmaları bana saçma düşüncelerimin olmadığını kanıtladı.

şimdi siz kendinizi haklı çıkarmak için çabalıyorsunuz ya, buna da "siz aydın değilsiniz, aynı fikirler birbirilerini tabi destekler" gibi bir yorum yazarsınız. iki günde çözülecek kadar belirgin ve düz bir bakış açınız var çünkü.

bence uzatmayalım. siz eşinizin parasıyla evinizde oturmayı seçmişsiniz. bense her daim yeni ve beni ilerletecek eğitimleri alarak insanlara yararımın az bile olsa dokunduğu bir işte çalışmayı seçtim.

karşıma "benim durumum iyi, evlendiğimizde çalışmanı istemem" diyen kişileri reddetmiş biri olarak iyi ki yolumdan sapmamışım diyorum.

beni tatmin eden kariyer yapmış olmak değil sadece. hayata anlam kattığımı, belki hiç tanımayacağım insanlara bile şifa gönderebildiğimi bilmek.

bu nedenle sizinle ne kadar tartışsak da görüşlerimiz o kadar zıt ki, ortak nokta bulmamız imkansız.

yukarıda da anlattığım gibi farklı hayat tarzlarını benimsemişiz. benim çocuğum olur mu bilemem ancak dünyanın herhangi bir yerinde bir insanın ürettiğimiz bir ilaçla iyileştiğini bir yerlerden duyabilmek, şahsıma edilmeyen bir teşekkür, direkt bana yönlenmemiş bir alkış olsa da beni sonsuz mutlu ediyor.

oysa eve kapanmış bir kadının - bakın şahsına direkt değil bunu seçen her kadına söylüyorum - ömrü boyunca çocuklarından ve eşinden bir takdir duymaya mahkum olacak. çünkü dokunabildiği başka kimse olmamış olacak.
 
Back
X