- 25 Aralık 2017
- 773
- 2.145
- 113
Uzun uzun içimi dökmek için yazıyorum. Uyarımı koyayım baştan. :) Çoğunluğun derdine göre de derdim yok, ruh halim kötü biraz sadece.
Benim derdim çocukluğumdaki acı ve eksikliklerimle ve bunu atlatamamla ilgili. Çok iyi ve ilgili bir anneyle ve alkolik bir babayla büyüdüm. Babam çok iyi bir insandı, bize karşı da hep çok kibardı. Anneme de hep çok saygılı davranmıştır ama alkolikti işte. Her akşam içki içiyordu, küçücük evimizdeki tek oturma odasında onun içki sofrasının yanında oturarak büyüdük. Çok utandım bu durumdan çocukken, hala içimde çokça yaraları var. Misafir gelemez, arkadaş asla çağırtmazsın, bütün özel günler sarhoş kavgasıyla geçer, içki borç da getiriyor tabii... En kötüsü de sanırım bu durum bende aşağılık kompleksine neden oldu. Kendimi sevilmeye değer göremedim. Hala da göremiyorum.
Annemin bütün çocukluğumuz boyunca tek gayesi bizim okulda başarılı olup, iyi işlerle hayatımızı kurtarmamızdı. Neredeyse her konuda serbesttik ama okulda notlar iyi olacaktı. 90 alsam neden 100 değil, 100 alsam da öyle pek bir tebrik yok, “olması gereken durum”du. Ben de kendimi sadece okul notları sayesinde iyi hissediyordum küçükken. Çok iyi bir lise ve üniversite bitirdim. Okul bitti çok iyi bir işe girdim, kendi biriktirdiğim parayla istediğim ülkede yüksek lisans yapıp, dereceyle bitirdim. Şimdi de iyi ödeyen bir işim var. Hayatım böyle özetleyince harika gözüküyor, mutluyum da çoğunlukla ama o mükemmelliyetçilik, yüksek not takıntısı beni zedeledi sanırım. Hep daha çok çalışmam lazım ve yeterli kadar iyi yere gelemedim, daha hızlı ilerlemem gerekiyor gibi geliyor. Tatmin olup, huzur bulamıyorum hiçbir başarıyla. Hep bir sonraki kafama takılıyor.
Okulda durumum iyi olduğu için genelde bize göre daha varlıklı, daha mutlu ailelerden (bu tip ailelerin çocukları genelde daha başarılı) gelen arkadaşlarım oldu hep. Marka takıntım, lüks heveslerim okuldayken de yoktu şimdi de yok. Sadece ev ve aile düzenlerini hep çok kıskandım arkadaşlarımın. Ailece gidilen ve babanın sarhoş olmadığı bir tatil, düzgün bir ev (oturma odasında içen biri olmayan), kavgasız gürültüsüz kuruyemişli evde yılbaşı gibi isteklerim oldu hep. Şimdi de öyle bir zenginliğim olmasa da istediğim yılbaşı partisine, tatile gidebiliyorum, gidiyorum da ama içimdeki bu burukluğu atamıyorum.
Bu konuyu buraya bana açtıran da bugün erkek arkadaşımla çok güzel bir spa otele gittik, haftasonu değişiklik olması için. Otelin havuz kısmında da şu kaydırakların epey güzellerinden vardı. Küçükken hep babamın bütün parasını alkole yatırması, saçma sapan borç yapması nedeniyle özenip özenip hiç yapamadığım tatiller geldi aklıma. Her seferinde hevesle kayarken, bir taraftan da içim burkuldu. Bu şekilde genelde şimdi para kazanıp elde ettiğim rahatlığın içinde, bazen kendimi çok yabancı buluyorum ortama. Çok klişe gelse de kulağa içimde kalbi kırık bir çocuk var gibi hissediyorum.
Kafamda bütün bunlar olurken, her zaman dışarıdan bağımsız, güçlü, kendinden emin göründüm. Küçükken en büyük derdimden (alkolik baba) sanki benim suçummuş gibi utandığım için kimseye zayıf yanımı, derdimi göstermedim, şimdi de alışkanlık oldu. Babamın vefatından sonra (2 yıldan fazla oldu) bu alakasız yerlerde patlak vermeye başladı. Su kaydırağından kayarken ağlama hissinin gelmesi gibi.
Ne yapayım ben hanımlar? Var mı benim gibi kendi kendine dert çıkaran, çocukluk anılarından kurtulamayan? Terapiye mi gitsem? Yüz yüzeyken böyle açık konuşamıyorum. Buraya bile böyle yazmak zor geliyor. Terapiye gitsem, sanki saçma sapan şeylerden bahsedip evime dönerim gibi geliyor. Belki burada bir çare bulurum diye, şansımı deneyeyim dedim.
Okuduysanız çok teşekkürler.
Benim derdim çocukluğumdaki acı ve eksikliklerimle ve bunu atlatamamla ilgili. Çok iyi ve ilgili bir anneyle ve alkolik bir babayla büyüdüm. Babam çok iyi bir insandı, bize karşı da hep çok kibardı. Anneme de hep çok saygılı davranmıştır ama alkolikti işte. Her akşam içki içiyordu, küçücük evimizdeki tek oturma odasında onun içki sofrasının yanında oturarak büyüdük. Çok utandım bu durumdan çocukken, hala içimde çokça yaraları var. Misafir gelemez, arkadaş asla çağırtmazsın, bütün özel günler sarhoş kavgasıyla geçer, içki borç da getiriyor tabii... En kötüsü de sanırım bu durum bende aşağılık kompleksine neden oldu. Kendimi sevilmeye değer göremedim. Hala da göremiyorum.
Annemin bütün çocukluğumuz boyunca tek gayesi bizim okulda başarılı olup, iyi işlerle hayatımızı kurtarmamızdı. Neredeyse her konuda serbesttik ama okulda notlar iyi olacaktı. 90 alsam neden 100 değil, 100 alsam da öyle pek bir tebrik yok, “olması gereken durum”du. Ben de kendimi sadece okul notları sayesinde iyi hissediyordum küçükken. Çok iyi bir lise ve üniversite bitirdim. Okul bitti çok iyi bir işe girdim, kendi biriktirdiğim parayla istediğim ülkede yüksek lisans yapıp, dereceyle bitirdim. Şimdi de iyi ödeyen bir işim var. Hayatım böyle özetleyince harika gözüküyor, mutluyum da çoğunlukla ama o mükemmelliyetçilik, yüksek not takıntısı beni zedeledi sanırım. Hep daha çok çalışmam lazım ve yeterli kadar iyi yere gelemedim, daha hızlı ilerlemem gerekiyor gibi geliyor. Tatmin olup, huzur bulamıyorum hiçbir başarıyla. Hep bir sonraki kafama takılıyor.
Okulda durumum iyi olduğu için genelde bize göre daha varlıklı, daha mutlu ailelerden (bu tip ailelerin çocukları genelde daha başarılı) gelen arkadaşlarım oldu hep. Marka takıntım, lüks heveslerim okuldayken de yoktu şimdi de yok. Sadece ev ve aile düzenlerini hep çok kıskandım arkadaşlarımın. Ailece gidilen ve babanın sarhoş olmadığı bir tatil, düzgün bir ev (oturma odasında içen biri olmayan), kavgasız gürültüsüz kuruyemişli evde yılbaşı gibi isteklerim oldu hep. Şimdi de öyle bir zenginliğim olmasa da istediğim yılbaşı partisine, tatile gidebiliyorum, gidiyorum da ama içimdeki bu burukluğu atamıyorum.
Bu konuyu buraya bana açtıran da bugün erkek arkadaşımla çok güzel bir spa otele gittik, haftasonu değişiklik olması için. Otelin havuz kısmında da şu kaydırakların epey güzellerinden vardı. Küçükken hep babamın bütün parasını alkole yatırması, saçma sapan borç yapması nedeniyle özenip özenip hiç yapamadığım tatiller geldi aklıma. Her seferinde hevesle kayarken, bir taraftan da içim burkuldu. Bu şekilde genelde şimdi para kazanıp elde ettiğim rahatlığın içinde, bazen kendimi çok yabancı buluyorum ortama. Çok klişe gelse de kulağa içimde kalbi kırık bir çocuk var gibi hissediyorum.
Kafamda bütün bunlar olurken, her zaman dışarıdan bağımsız, güçlü, kendinden emin göründüm. Küçükken en büyük derdimden (alkolik baba) sanki benim suçummuş gibi utandığım için kimseye zayıf yanımı, derdimi göstermedim, şimdi de alışkanlık oldu. Babamın vefatından sonra (2 yıldan fazla oldu) bu alakasız yerlerde patlak vermeye başladı. Su kaydırağından kayarken ağlama hissinin gelmesi gibi.
Ne yapayım ben hanımlar? Var mı benim gibi kendi kendine dert çıkaran, çocukluk anılarından kurtulamayan? Terapiye mi gitsem? Yüz yüzeyken böyle açık konuşamıyorum. Buraya bile böyle yazmak zor geliyor. Terapiye gitsem, sanki saçma sapan şeylerden bahsedip evime dönerim gibi geliyor. Belki burada bir çare bulurum diye, şansımı deneyeyim dedim.
Okuduysanız çok teşekkürler.