dini paylaşım alanı

canım çok şükür iyiyiz :)
yavrum büyüyor şükürler olsun
ay teyzesi secde yapıyordu iananamazsın
dr secde ediyor diyor :)
çok mutlu oldum çok çoook

maşallah subhanallah canım
çok mutlu oldum :)
okuduğun dualar hatimler şimdiden yerine ulaşmış şükürler olsun
 
hadi ya küçük beyefendi inşallah büyüdüğünde annesine namazda kıldırır :)
yerler onun totosunu .
maşallah barekallah

amin teyzesi :)
çok isterim sağlıkla hayırla ..
hep hayalim babası ile oğlumu cuma namazına uğurlamak
Rabb im imanlı ihlaslı sağlıklı hayırlı ömürler nasip eylesin cümlemize inşaallah
 
NİHAT HATİPOĞLU
Yalandan kaç , ahmaktan uzak dur.


Bir babanın oğluna bırakacağı en iyi miras hiç şüphesiz güzel bir ahlak ve hayatına yön verecek nasihatleridir. Hz. Ali’nin (r.a.), oğlu Hz. Hasan’a (r.a.) yaptığı altın öğütlerden alacağımız çok ders var

Hz. Hasan diyor ki; "Babam bana otuza yakın konuda öğütte bulundu. Ve şöyle dedi; Oğlum! Üç şeyden sakın! Kibirden, gazaptan ve başkasının elindekini tamahtan sakın. Kibir, şer insanların özelliğidir. Büyüklük Allah'a yakışır. Kendinde bir gram kibir taşıyan ateşe mutlaka uğrar. Gazap yumuşak huyluyu perişan eder. Âlimin ayağını kaydırır. Aklı giderir. Cehaleti çıkarır. Başkasının elindekine göz dikme, bakma. Çünkü başkasına tamah şeytanın tuzaklarından biridir. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Oğlum! Üç şeyden kork! Allah'tan kork, Allah'tan korkmayandan kork, dilinden kork. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Oğlum! Üç şeyi arzu ve ümit et. Allah'ın günahlarını affedeceğini, iyi amellerin seni kurtaracağını, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) şefaatini ümit et. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Oğlum! Üç şeye uy! Allah'ın kitabına, Peygamberin sünnetine, Allah'a ve kitabına uyana uy. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Oğlum! Üç şeyden utan! Allah'ın haram kıldığı şeyi isterken Allah'ın seni gördüğünü düşün ve utan. Yazıcı meleklerin senin işlediklerini yazdıklarından utan. Salih insanların önünde mahcup olmaktan utan. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Oğlum! Üç şeyde atik ol! Usandıran işlerden Allah'a sığınmada atik ol. Kötü amellerden Allah'a sığınmada atik ol. İlim ehline kavuşmada atik ol. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Oğlum! Üç şeyle kendini kurtarmaya çalış, üç şeyde duru ol! Nefsini tanımakta duru ve halis ol. Nefsinin ayıplarını ortaya çıkar. Allah'ın takvasına sığınmada duru ve halis ol. Nefsini kontrolde halis ol. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Oğlum! Üç şeyden kaç! Yalandan kaç. Zalimden kaç. İsterse baban veya oğlun olsun. Seni yoracak olan imtihan ortamlarından kaç. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Oğlum! Üç şeyden uzak dur! Heva ve arzunun peşinden koşmaktan, heva ehlinden ve şerre bulaşmış insanlardan, çok yakının da olsa ahmaklardan uzak dur. Dedim ki, 'doğru diyorsun babacığım.' Dedi ki, "Allah sana selamet versin."

HZ. ALİ'NİN TAVSİYELERİ
Sana ihanet etseler bile, sana güvenenlere ihanet etme.
Senin sırrını yayanın sen sırrını yayma.
Kendisini ayıplarından dolayı suçlama.
Günahlarından ümitsizliğe bürünme. Tövbe kapısı açıktır.
Sana zulmedilmesini istemediğin gibi sen de kimseye zulmetme.
Bilmediğini söyleme. Ve hatta her bildiğini de söyleme.
Günah olmayan konuda çok yasaklayıcı olma.
Farzları ihmal edip de, nafilelere fazla dalma.
Sinsi işler yapma. Zira bu çirkin ve kınanmış bir huydur.
Sakın ailene nasihatte ihmalkâr davranma, onlardan sen sorumlusun.
Allah seni hür yaratmışken başkasına köle olma.
Sinirliyken hüküm verme.
Ahlakı sana benzemeyeni oturacağın ortama çağırma.
Sana ikram edeni hafife alma.
Nefsini çok da gülmeye alıştırma. Zira bu ciddiyetini azaltır.
Dostunun düşmanını dost edinme. Bu dostunu senden uzaklaştırır.
Kardeşinin hakkını koru. Zira kardeşinin hakkını zayi eden kardeş olmaz.

BİR AYET
Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? (Nisa, 144)

BÜYÜKLERİN DUALARI

Hz. Ali'nin Duası
Allah'ım! Belâ ve musibetlerden, düşmanların sevinmesinden, hapsedilmekten, bağlanmaktan, sopa ve kamçılarla dövülmekten sana sığınırım. Allah'ım! Benim günahlarım sana zarar vermez, senin bana merhamet eylemen de senden bir şey eksiltmez. Allah'ım! Senden bu ayda; iyilik, fetih, yardım, bereket, bol rızk, aydınlık, temizlik ve hidayet dilerim. Bu ayın şerrinden, bu ayda cereyan edecek olayların şerrinden ve bu aydan sonra cereyan edecek olayların şerrinden sana sığınırım.

BİR HADİS
"Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) 'Lailahe İllallah' demeyi telkin edin." (Müslim)

BİR SEVAP
" Allah'a secde etmelisin. Çünkü sen Allah'a secde ettikçe Allah senin dereceni yükseltir ve senden bir günahı düşürür."
 
NİHAT HATİPOĞLU
Merhametli ol ki , merhamet bulasın...



Yeniden bir temizlenme ve arınma dönemi yaşamalıyız. Tek akıl, tek vicdan, tek ses ve tek yürek olmalıyız. Merhametten vazgeçmemeliyiz


Hz. Peygamber (s.a.v.), "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyuruyor.
İnsanın vicdanında var olan ama örselenmiş güzel ahlakı tamamlamak için. Demek ki, eksikler var. Bugün o eksikler daha da belirgin. Yeniden bir temizlenme, arınma dönemi yaşamalıyız. Yüreklerimizi, saflarımızı sıklaştırmalıyız. Birbirimizi sevmeliyiz. Tek akıl, tek vicdan, tek ses ve tek yürek olmalıyız.
İnsanlığın onurunu korumak için.
Ellerindeki kutsalları değiştirenlere, gönüllerinden "sevmek, merhamet etmek ve insan olmak" kavramlarını çıkarmış olanlara, görmeyenlere veya bu kutsalları göremeyenlere denecek fazla bir şey yok maalesef.
Hz. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) ilk turfanda meyveyi gördüklerinde o yemişi yanındaki en küçük çocuğa verirdi.
(Müslim, Hacc, 85) Önce çocukları sevindirirdi.
Bir harbin sonunda vurulmuş bir çocuk gördü.
Kimin vurduğu belli değildi. Çocuk kimdi, belli değildi. O gün, bütün bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.) mübarek ellerini göğe çevirdi ve "Ya Rabbi, ben bu çocuktan dolayı sana yöneliyorum.
Muhammed'in bundan haberi yoktu. Muhammed bundan razı değildir. Muhammed bu günahtan habersizdir."

SAVAŞTA BİLE AHLAKLI VE NAZİKTİ
Mazlumun, mağdurun, çocuğun dini ve ırkı sorgulanmaz ve sorulmaz. Onun yanında olunur, karşısında olunmaz. Kanı dökülmez, kanı dindirilir.
Gözü yaşartılmaz, gözyaşı dindirilir. Hiçbir kutsal 'çocuk öldür', diyemez. Medeni
dünya bundan ne kadar uzakta!
Savaşmak zorunda olan ashabına -Hz. Ali'yetalimat veriyordu. "Kadın öldürmeyin, çocuk öldürmeyin, yaşlı öldürmeyin, kilise yakmayın, yeşillikleri koparmayın." Dünya bu ilkelerden ne kadar uzakta! Dünya bu güzelliklere ne kadar da yabancı düşmüş. Bir yanda medeni olduğunu, nazik olduğunu fısıldarken öte yanda ölüm kusanlara tebessümle bakanlar.

MERHAMET ETMEYENE….
Bir adam Resulullah'a şöyle dedi: "Ya Resulullah, ben koyun kesiyorum. Ancak ona acıyorum". Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sen koyuna merhamet edersen Allah da sana merhamet eder." Koyuna merhamet etmek.
Sahabe bunu söyleyince Peygamberimiz yadırgamıyor, seviniyor, mutlu oluyor; "Allah da sana merhamet etsin" buyuruyor.
Hz. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:
"Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu. 'Biri yolda yürürken çok susadı. Derken bir kuyu buldu.
İçine inip su içti, çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine bu köpek de benim gibi susamış deyip tekrar kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeğe su verdi. Allah onun bu davranışından dolayı razı oldu ve onu bağışladı. Sahabe sordu: "Hayvanlara iyilik yapmaktan dolayı bize sevap var mı?" O cevap verdi: "Her yaş ciğer (canlı) için bir sevap vardır." (Buhari, Şirp, 9; Müslim, Selam, 153) Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu. "Merhamet etmeyenlere (ahirette) merhamet olunmaz. Bağışlamayan kimse bağışlanmaz. Tövbe etmeyen kimseden tövbe kabul edilmez.

BÜYÜKLERİN DUALARI

Hz. Muaz ile Bilal'in
duaları
Allah'ım! Gözler uyumuş, yıldızlar kaybolmuştur. Sen ise sağsın ve her şeyi kudret elinde tutansın. Allah'ım! Cenneti arayışım ağır, ateşten kaçışım zayıftır. Allah'ım! Bana bir vaatte bulun ki, kıyamet günü senin vaadine dayanayım. Şüphe yoktur ki, sen vaadine muhalefet etmezsin.
 
"Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım." ﴾68﴿
"Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz." ﴾69﴿
Onlar, "Sen bize tek Allah'a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir" dediler. ﴾70﴿
Hûd, "Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah'ın, haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler (düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!" dedi. ﴾71﴿
Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik. ﴾72﴿
Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka bir ilah yoktur. Gerçekten size Rabbinizden (benim peygamber olduğumu gösterecek) açık bir delil geldi. İşte size bir mucize olarak Allah'ın şu devesi... Bırakın onu da Allah'ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Yoksa sizi elem dolu bir azap yakalar." ﴾73﴿

sayfa159
 
Hatırlayın ki Allah Âd kavminden sonra, sizi onların yerine getirdi ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Yerin ovalarında köşkler kuruyor, dağları oyup evler yapıyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." ﴾74﴿
Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, küçük görülüp ezilen inanmışlara, "Siz, Salih'in, Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu (sahiden) biliyor musunuz?" dediler. Onlar da, "Biz şüphesiz onunla gönderilene inananlarız" dediler. ﴾75﴿
Büyüklük taslayanlar, "Şüphesiz biz sizin inandığınız şeyi inkar edenleriz." dediler. ﴾76﴿
Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve "Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir" dediler. ﴾77﴿
Derken, onları o kuvvetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. ﴾78﴿
Artık Salih onlardan yüz çevirdi ve "Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz" dedi. ﴾79﴿
Lût'u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: "Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?" ﴾80﴿
"Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz." ﴾81﴿


sayfa 160
 
Kavminin cevabı ise sadece, "Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!..." demek oldu. ﴾82﴿
Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azab içinde kalanlardan oldu. ﴾83﴿
Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık." Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu. ﴾84﴿
Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır." ﴾85﴿
"Bir de, tehdit ederek Allah'ın yolundan O'na iman edenleri çevirmek, Allah'ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere her yol üstüne oturmayın. Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de o sizi çoğalttı. Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?" ﴾86﴿
. "Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır." ﴾87﴿

sayfa 161
 
Şuayb'ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: "Ey Şuayb! Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da mutlaka seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız." Şuayb, "İstemesek de mi?" dedi. ﴾88﴿
"Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah'ın dilemesi olmadıkça sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz yalnız Allah'a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın." ﴾89﴿
Şuayb'ın kavminden inkar eden ileri gelenler dediler ki: "(Ey ahali!) Andolsun ki eğer Şuayb'a uyarsanız o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz." ﴾90﴿
Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. ﴾91﴿
Şuayb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. Şuayb'ı yalanlayanlar var ya, asıl ziyana uğrayanlar onlar oldu. ﴾92﴿
(Şuayb) onlardan yüzçevirdi ve dedi ki: "Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim. Şimdi ben, inkarcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?"﴾93﴿
Biz hiçbir memlekete bir peygamber göndermedik ki (karşı çıkmaktan vazgeçip) yalvarıp yakarsınlar diye ora halkını yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım. ﴾94﴿
Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): "Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı" dediler. Biz de, farkında değillerken onları ansızın yakaladık. ﴾95﴿


sayfa 162
 

Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik. ﴾96﴿
Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular? ﴾97﴿
Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular? ﴾98﴿
Yoksa Allah'ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah'ın tuzağından emin olamaz. ﴾99﴿
Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler. ﴾100﴿
İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. Allah kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler. ﴾101﴿
Biz onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulmadık. Ama gerçekten onların çoklarını yoldan çıkmış kimseler bulduk. ﴾102﴿
Sonra onların ardından Mûsâ'yı, apaçık mucizelerimizle Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gönderdik de onları (mucizeleri) inkar ettiler. Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu. ﴾103﴿
Mûsâ dedi ki: "Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim." ﴾104﴿

sayfa 163
 
Bana, Allah'a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder. ﴾105﴿
Firavun, "Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen" dedi. ﴾106﴿
Bunun üzerine Mûsâ asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha. ﴾107﴿
Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş. ﴾108﴿
Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: "Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır." ﴾109﴿
"Sizi yerinizden çıkarmak istiyor." Firavun ileri gelenlere, "Öyle ise siz ne düşünüyorsunuz?" dedi. ﴾110﴿
Onlar şöyle dediler: "Mûsâ'yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla." ﴾111﴿
"Bütün usta sihirbazları (toplayıp) sana getirsinler." ﴾112﴿
Sihirbazlar Firavun'a geldiler. "Galip gelenler biz olursak mutlaka bize bir mükafat vardır, değil mi?" dediler. ﴾113﴿
Firavun, "Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız" dedi. ﴾114﴿
(Sihirbazlar), "Ey Mûsâ!" Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım" dediler. ﴾115﴿
(Mûsâ), "Siz atın" dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar. ﴾116﴿
Biz de Mûsâ'ya, "Elindeki değneğini at" diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor. ﴾117﴿
Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı. ﴾118﴿
Artık orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi. ﴾119﴿
Sihirbazlar ise secdeye kapandılar. ﴾120﴿

sayfa 164
 
"Âlemlerin Rabbine iman ettik" dediler. ﴾121﴿
"Mûsâ ve Hârûn'un Rabbine." ﴾122﴿
Firavun, "Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!" dedi. "Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz!" ﴾123﴿
"Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım." ﴾124﴿
Dediler ki: "Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz." ﴾125﴿
"Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al." ﴾126﴿
Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: "Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ'yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?" Firavun, "Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?" dedi. ﴾127﴿
Mûsâ kavmine, "Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah'ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır" dedi. ﴾128﴿
Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da." Mûsâ, "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizi bu yerde (Mısır'da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır" dedi. ﴾129﴿
Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık. ﴾130﴿

sayfa 165
 
Oruç

Şu mübarek ay içinde oruçla yüzleri ilâhîleşmiş Müslümanları gördükçe, dinimizin yüceliğine bir kere daha inanıyorum. İbadet şekillerinin belki de en mükemmeli oruç tutmak. Oruç ne değil ki?
Oruç sağlık, oruç nefis arıtmak, oruç bizi varlığın mânasına yaklaştıran en saf riyazet, ruhu iyiliğe ve selâmete davet eden murakabe, oruç yoksula, fakire doğru yaklaşma, oruç en hâlis tevazu, oruç hatta millî ekonomiye yardım, oruç hatta millî bir tasarruf.

Yârabbi, Müslüman kulların sana daha yaklaşmak, gösterdiğin iyilik, esenlik ve kulluk yolunda yorulmadan yürüyebilmek için; nefislerini tam bir ay kaba dünya nimetlerinden mahrum etmeyi bilirler. En yoksul insanla aynı sofraya oturur, sadece ölmemek için bir dilim ekmek ve İki tek zeytinle dahi kifaf-ı nefs ederek senin kulun olduklarına hamd ü sena ederler. Bol gıdalarla yılın on bir ayında bozdukları ve yordukları vücutlarından. ruhlarına doğru sızmaya başlamış zehirden, günah temayüllerinden ve küfranlardan, Hızır gibi yetiştirdiğin mübarek Ramazanın ilâhî banyosunda arınırlar ve bu banyodan ruhları kadar bedenleri de sağlık ve esenlikle çıkar.

Müslüman kulların oruca girdikleri andan itibaren her geçen günde hayatın ve ölümün mânâsını da daha iyi anlarlar. Bu düşünen ve konuşan mahluk, bu senin en güzel ve büyük eserin insan, oruçla erimeye başlayan maddesine baktıkça ve fakat yine oruçla yücelmeye başlayan ruhunu gördükçe, şöyle düşünür: "Madde eridikçe ruh gelişiyor. Ölümden sonra Allah`ın bize vad ettiği hayat, yaşarken erişilmesi mümkün olmayan mükemmellikte bir saadet ve ebediyettir. O halde ruhumuzu bu ilâhî saadete ve ebedî hayata lâyık kılmak için maddeyi hor görmesini bilelim." işte insanları birbirini sevmeye, iyiliğe, aşka ve tevazuya ve imana götüren kılavuz hikmet budur.

Sana kaba saadetler ve zevkler veren dünya nimetleri tenle birlikte bir gün yok olur. Yok olmasa da, onlar senin için artık hiçbir manâ ifade etmezler. Fakat seni Allah`ın huzuruna ulaştıracak, seni visale kavuşturacak olan ruh, günahı ve sevabıyla, hafifliği veya ağırlığıyla daima mevcut olacaktır. Ve sen onunla bu kâinat içinde payidar olacaksın. Veyl ağırlıklarından ve günahlarından ötürü ışıklı katlara ulaşamayıp karanlıklar içinde bocalamaya mahkûm ruhlara.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…