Kalbimizde taşıdığımız niyete göre yolculuğumuz kutlu bir
göç, bir destan, ihlasın, sadakatin, kulluğun bir ifadesi olabilir.
Çünkü bütün davranışlara anlam katan, onları Allah katında
değerli kılan niyetlerdir. Niyetler, amellerin ruhudur. İnsanın
bu ruhu hissetmesi ise ancak kendisine yaklaşmasıyla, içine,
özüne, gönlüne bakmasıyla mümkündür. Eğer kişi kendisine
yabancılaşmamışsa, aynadaki suretini hâlâ tanıyabiliyorsa,
gözleri kalbindekileri göremeyecek kadar körleşmemişse, kalbindeki
niyetlerini idrak edebilir. Kalbin niyetlerin mahalli olmasından
dolayı Rasul-i Ekrem, “Allah sizin dış görünüşlerinize
ve mallarınıza bakmaz, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim,
Birr, 34.) buyurarak onun nazargâh-ı İlahî oluşuna dikkat
çekmiştir.
Niyetler, amellere açılan kapılardır ve ancak niyet hayır
olduğunda akıbet hayır olabilir. Niyetlerin temizliği, arınmışlığı
ve halis oluşu kadar amellerimiz ihlaslı sayılabilir. Bu yüzden
Rabbimiz, ancak samimi bir şekilde ve kendi rızası gözetilerek
yapılan amelleri kabul eder. (Nesaî, Cihad, 24.) Dini yalnız Allah’a
has kıldığımızda (A’râf, 7/29.), Rabbimize karşı samimi bir kulluk
sergilediğimizde davranışlarımız O’nun için bir değer arz eder.
Niyetlerimizde rıza-yı Hakk’ı gözetmediğimizde, niyetimizi
salih kılamadığımızda ise salih amellerden de söz edilemez. Bu
durumda, ruhumuzun miracına sebep olması gereken namazlarımız,
bizleri kötülüklerden alıkoyamaz. Oruçlarımız, artık bizim
için bir kalkan değildir, sadece açlık ve susuzluktan ibarettir.
Kurbanlarımız Rabbimize kurbiyete vesile olamaz, elimizde
kalan sadece onların etleri ve kanlarıdır. İhlasın yerini gösteriş,
samimiyetin yerini riya almışsa, sağ elimizin verdiğini sol elimizin
bilmemesi gereken fedakârlıklarımızı herkes biliyorsa,
o vakit sadakalarımız Rabbimize sadakatimizi ifade etmekten
çok uzakta demektir. Gösteriş malzemesi yapılan sadakalar ömrümüze
bereket getirmekten ziyade bizi çoraklaştırır. Riya ile
safiyetini kaybeden ameller, Rabbimizin katında, üzerinde az
bir toprak bulunan ve şiddetli yağmura maruz kalınca çıplak
hâle gelen kayaya benzer. (Bakara, 2/264.)