• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

ekmeksiz sekersız diyetim :)

72,8 kilom bu sabah öğlen hellim peynirli salata yedim yaklasık da 1 litre su ictim
 
he ne dicektim dün acık uyku surubumdan içip yattım çok rahat olmasam da rahat bi gece geçirdim en azından kalkıp yemek yimedim
 
Stresli ve hiperaktif bir yaşam vücudun magnezyumu stoklarını tüketir. Üstelik magnezyum zihni dinlendirmek, konsantrasyonu artırmak, hafızayı güçlendirmek için şarttır. Ayrıca krampları ve duygusal iniş çıkışları da engeller. Hap olarak almanız tavsiye ediliyor. Ancak süt ürünleri, balık, marul, elma, kayısı ve muzda da bol miktarda bulunur.


Kilo: Magnezyum sindirimi, emilimi ve protein, yağ ve karbonhidrat kullanımını kontrol eden enzimleri aktif çalıştırır. Magnezyum eksikliğinde insülin ve glukoz seviyeleri yükselir ve vücut insülini uygun bir şekilde kullanamadığı zaman fazla glukoz yağlarda depolanır. Kronik magnezyum eksikliği hipoglisemi, anksiyete, obezite ve diyabet sorunlarına yol açabilir.

Magnezyum sağlıklı bir vücut için temel gereksinimlerden olduğu için eksikliği kolayca anlaşılır. Kas dokusunda zamansız yaşanan titreme ve spazm, nedensiz kas güçsüzlüğü, çarptıntı ve sürekli halsizlik magnezyum eksikliğinin başlıca belirtileri arasında. Çarpıntı kalp ritminde bozukluk anlamına gelir ve farklı sağlık sorunlarına zemin hazırlar. Fazla magnezyum tüketirseniz ishal olabilirsiniz.

Magnezyum eklikliği ayrıca kan şekeri seviyenizde dengesizliğe neden olabilir. Bu diyet yapanlar için oldukça önemlidir. Kan şekerindeki değişiklikler aniden gelen acıkma krizlerine neden olabilir. Bu da dengesiz beslenme ve aşırı yemeyi tetikleyen başlıca faktörlerdendir. Kan şekeriniz dengelenirse zamansız acıkmaz, yemeniz gerektiği kadar yersiniz.
 
Zayıflamaya yardımcı

Son zamanlarda kalsiyum ile ilgili yapılan araştırmalarda, kalsiyumun zayıflamaya yardımcı olduğu ile ilgili de kanıtlar var. Yapılan bir araştırmada, yüksek kalsiyum içerikli düşük kalorili diyetle, düşük kalsiyum içeren düşük kalorili diyet deneklere uygulandığında, yüksek kalsiyum grubunun daha fazla zayıfladığı gösterilmiş. Özellikle ağırlık kaybının daha çok yağ kitlesinden olması da önemli.

Kalsiyumun bu şekilde zayıflamayı kolaylaştırıcı etkisinin vücudumuz tarafından sentezlenen kalsitiriol denen hormon düzeyini dengelemesi ve vücudumuzdaki yağların depolanmasının azaltması şeklinde açıklanmaktadır. Özellikle az yağlı süt ürünleri kullanımı ile bu etki artmaktadır. Çünkü sütün yağı azaltılırken kalsiyum oranı değişmemektedir. Dolayısı ile daha az kalori almak mümkün olmaktadır.

Orta dereceli kalori kısıtlaması yapılan, az yağlı bir diyetin uygulandığı kişiye özel beslenme programında, günde 3 bardak süt tüketimi yeterli olmaktadır. Sütün içindeki kalsiyumun zayıflamayı artırıcı etkisi diğer süt ürünlerinden bir miktar fazladır. Ancak süt yerine yoğurt, ayran, peynir tüketildiğinde de yağ yakımı hızlanmakta, kişilerde daha fazla doygunluk hissi oluşmaktadır.
 
aksam tavuk ve salata 45 dk yürüyüş ve kayısı ve erik


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 
Ay evet o da bir problem
Özellikle ramazan ayında her akşam evde bulunuyo baklava vs.
Off gelde yeme dimi :)


valla ya :18: bizler hamur işine düşkün milletiz o yüzden işimiz zor. ama tatlı krizlerim için huma yedim bayağı iyi geldi canım tatlı istemedi bi deneyin bence :52:
 
dun gece aynı şeyi yaptım yedim biskuviyi yedim salcali ekmegi benim su gece yemek yeme sendromumu çözmem lazım kilo 73


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 
Gece Yeme Sendromu

Geceleri aşırı yemek yeme ülkemizde sık karşılaşılan bir durum. Bunun nedeni nedir?

Prof. Özata: Biz buna Gece yeme sendromu diyoruz. Bu durum bir günde yenen gıdaların en azından %25-50’sini akşam yemeği ile ertesi sabah arasında geçen sürede yenmesi durumudur.

Bu kişilerde sabah kahvaltı yapma isteği veya iştah yoktur. Diğer önemli bir özellik ise uykuya dalmakta zorluk çekmeleridir. Bu kişiler gece uykudan uyanır ve buzdolabına koşarak kontrolsüz bir şekilde aşırı yemek yerler. Gece yeme durumu sıklıkla stresli kişilerde görülür ve şişmanlığa neden olur. Şişman kişilerin önemli bir kısmında gece yeme durumu vardır. Gece yeme sendromu olan kişilerde stres hormonu dediğimiz kortizol hormonu ve beyinden salgılanan CRH hormonunun salgılanmasında ve strese verdikleri cevapta anormallik vardır.



Gece yemelerinin altında uyku bozuklukları veya uykuda nefes durması gibi hastalıklar olabilir. Bu nedenle gece çok atıştıran ve uykudan uyanıp buzdolabına koşan kişilerde uyku bozuklukları ve uyku apnesi hastalığı olup olmadığı bir uyku laboratuarında araştırılmalıdır.

Bu kişilerin çoğu gece yeterli uyku uyuyamadıkları için gündüzleri uyuklar vaziyette dolaşırlar. Sabahları ise sersemlemiş bir vaziyette uyanırlar ve çok öfkeli olurlar.

Gece yeme sendromunun tedavisi için psikoterapi, kas gevşeme eğitimleri, egzersiz yapmak ve bazı ilaçların (topiramate, selektif serotonin reuptake inhibitörleri gibi) faydalı olduğu ortaya konmuştur. Gece yemelerini azaltmak için şeker yükü fazla olan reçel, bal, şeker, beyaz ekmek, patates püresi, beyaz pirinç pilavı gibi gıdalar almamalı, egzersiz yapılmalı, gece saat 22.00’de yatmalı ve stres yaratan etkenlerden uzak durulmalıdır.

Nadir de olsa tıkanırcasına yemek yiyenler oluyor. Bunun nedeni nedir?

Prof. Özata: Tıkanırcasına yemek yeme (Binge eating) bir psikiyatrik hastalıktır. Kontrol edilemeyen aşırı yemek yeme nöbetleri vardır. Şişmanların %1.3-30.1’inde tıkanırcasına yemek yeme durumu vardır. İlginç olanı tıkanırcasına yeme sıklığının şişmanlığın derecesi artıkça artmasıdır. Bu kişilerde sıklıkla depresyon belirtileri vardır ve yeme nöbetleri çoğunlukla gece ortaya çıkar.

Yeme nöbetlerinin iki özelliği vardır:

1. Belirli bir zaman içinde (örneğin 2 saat içinde) başka kişilere nazaran aynı şartlarda daha çok yemek yemek.

2. Bu nöbetler sırasında aşırı yemek yemeyi kontrol edememek.

Bu hastalar aşırı yeme durumundan sıkıntı duyarlar ve pişman olurlar. Tıkanırcasına yemek yeme hastalığının teşhisi için kişinin haftada en az iki kez yeme nöbeti yaşaması ve bunu en az altı ay sürdürmesi gerekir. Çoğu kişi tedavi olmadan düzelebilirse de bu kişilerin çoğunda aşırı kilo alma gözlenir. Bu tür yeme nöbetleri olan kişiler bir psikolog veya psikiyatri uzmanından yardım almalıdırlar.

Yemek yeme olayının başlamasını neler etkiliyor? Bunu kontrol imkanımız var mıdır?

Prof. Özata: Günlük yaşantımızda bize basit gibi gelen yemek yemeye başlama ve doygunluk hissi duyarak yemeği kesmemiz, aslında üzerinde uzun yıllardır araştırma yapılan ve hâlâ önemli bir kısmı tam anlamıyla bilinmeyen bir olaydır. Bu nedenle bilim adamları iştahın nasıl düzenlendiğini çözmek için uğraşmaktadırlar.

Yemeğe başlamada öğrenilmiş davranışlar, vücuttan gelen uyarılar, psikolojik etkiler, gıdanın örümü, kokusu, lezzeti, sosyal ortam ve çevre değişiklikleri de etkindir. İnsanlar açlık hissi duymadan da yemek yemektedirler. Aslında yemeye başlamamız, daha çok öğrenilmiş bir olaydır. Yemeğin sonlandırılması ise hormonlarla sağlanır. Yemek yedikten sonra midenin şişerek gerilmesi ve bağırsaklardan salgılanan hormonlar doygunluk hissi yaratarak yemeği sonlandırırlar. Alınan gıdanın içeriği de tokluk hissinde etkili olur. Proteinler daha fazla tokluk hissi verirken, yağlar fazla doygunluk sağlamaz. Tersine, yemeğin yağlı olması, yemeğin tadını artırarak daha fazla yemek yenmesine yol açar. Posalı gıdalar da kişileri daha fazla tok tutar.

Gıda alımının başlaması, devam etmesi ve sonlandırılması vücudumuzdan beynimize gelen bazı uyarıların etkisiyle olur. Bu sinyal veya uyarılardan en önemlileri yemek yenince kanda artan insülin hormonu ve yağ dokularından salgılanan leptin hormonudur. Ayrıca mide ve bağırsaklardan salgılanan bazı hormonların beyine etki etmesi de önemli rol oynar.

Kandaki şeker düzeyinde geçici bir azalma, beyindeki bazı bölgeleri harekete geçirerek yeme davranışını başlatmaktadır. Ancak kandaki şeker düşüklüğünün beyin tarafından nasıl saptandığı henüz tam olarak bilinmemektedir. Tüm bu sinyallerin karmaşık etkisiyle gıda alımında düzenleme ve böylece yeme davranışı oluşur. Bu sinyallerdeki küçük bir hata, aşırı beslenmeye yol açarak kilo alınmasına neden olmaktadır.

Beynimizin hipotalamus bölgesinde, iştahın düzenlenmesinde rol alan hormonlar daha yeni ortaya çıkarılabilmiştir, ancak her geçen gün bu bölgeden salgılanan yeni bir hormon saptanmaktadır. Bu bilimsel çalışmalarla iştahın düzenlenmesinde beynin rolü daha iyi anlaşılmış ve şişmanlık tedavisi için yeni ilaçlar geliştirme olanağı doğmuştur
 
ATİPİK YEME BOZUKLUKLARI

TIKINIRCASINA YEME SENDROMU ( BINGE EATİNG DİSORDERS)

Tıkınırcasına yeme sendromlu kişiler bulimia nervozalı kişilerde olduğu gibi tıkınırcasına yeme olaylarına sahip fakat farkı tıkınırcasına yeme sendromlu kişilerin arınma eylemlerinde bulunmamalarıdır.

Genellikle tıkınırcasına yeme nöbeti stres ile ilişkilidir. Bireyler besinleri öfke, mutsuzluk ve yetersizlikle baş etmek amacıyla kullanırlar. Tıkınırcasına yeme sendromu olan hastaların, yeme bozukluğu endişeleri değil, ağırlık kontrolü endişeleri vardır. Tıkınırcasına yeme eyleminin altı ay süresince en az haftada iki kez olması bireylerde tıkınırcasına yeme teşhisi için gereklidir.

BED’li bir kişi;

Genellikle 2 saat gibi kısa bir zaman periyodunda aşırı miktarda yemek yemektedirler. Tıkınma nöbeti süresince aşırı yemenin kontrolünü kaybederek kendilerini durduramayacakları hissine kapılırlar. Yemek yeme süresince yalnız olmayı tercih ederler. Aşırı yeme nöbeti sonrasında kendilerinden hoşlanmazlar ve depresif davranış sergilerler.

GECE YEME SENDROMU (NIGHT EATING SYNDROME )

Gece yeme sendromu uykunun bozulur hale gelmesi ve enerji alımının eş zamanlı örneğiyle ortaya çıkar. Bu senkronizenin sebebi normal uyuma siklusunun ve yeme şeklinin bozulmasından kaynaklanır.

Günlük kalorinin en az %50’sinin son akşam yemeğinden sonra atıştırmalar ile alınması ve yenilen besinlerin genel içeriğini şeker ve nişasta gibi karbonhidratların oluşturması ile karakterize bir hastalıktır. Uyandıktan sonra ilk öğünü birkaç saat geciktirme ve gece yediklerinden dolayı mide bozukluğu rahatsızlıkları görülür. Hasta sabahleyin uyandığı zaman iyi durumdadır ve gün ilerledikçe ruhsal durumu bozulmaktadır.

Nedeni serum melatonin düzeyinin düşmesi, leptin hormonunun azalması ve kortizol düzeyinin yüksek olması düşünülmekle birlikte asıl neden aşırı stresdir.



Teşhis kriteri

Haftada 3 gece en az bir kez uyanma ve uyku problemleri, gece uyanma sırasında yüksek kalorili atıştırmaların yapılması, bu durumun en az 3 ay sürmesi, yedikten sonra suçluluk hissidir.

ATİPİK YEME BOZUKLUKLARINDA TEDAVİ

Tıkınırcasına yeme sendromunda 3 değişik tedavi önerilmektedir. İlki psikoterapi ve beslenme tedavisi. Bilişsel davranış tedavisinde amaç tıkınırcasına yeme periodlarını azaltmak ve kilo kaybını sağlamaktır. Davranış tedavisinde egzersiz yapmada artış ve yaşam tarzında düzenleme yapmaktır.

İkincisi ilaç tedavisi ise tıkınırcasına yemenin sıklığını azaltmaktadır. Üçüncüsü ise ağırlık yönetimi programlarıdır.

Gece yeme sendromunda genel tedavi ise zayıflama programı ve beslenme eğitimidir.

Dyt. Mine Bilge
 
İSTANBUL - Obezitenin en büyük nedeninin yeme bozukluğu olduğuna dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bunun önemli nedenlerinden başında duygusal açlığın geldiğini belirtti.

Ruhun doyurulmadıkça fiziksel açlığın giderilmesi ve fiziksel doygunluğa ulaşmanın mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dilbaz, duygusal açlıklarını yiyerek giderme eğiliminde olan ancak bu şekilde mutlu olabileceklerine inanan kişilerin bu şekilde duygusal açlıklarını doyuramayacaklarını vurguladı.

Karın doyurmakla ruhu doyurmanın aynı şey olmadığını ifade eden Dilbaz, bu kişilerin hep aç kalma korkusuyla hareket ettiklerini söyledi. Aslında bunun bir yanılsama olduğunu belirten Dilbaz, fiziksel açlıktan ziyade kişilerin duygusal açlıklarını gidermek için karınlarını doyurduklarını ifade etti.

Haberin devamı ↓
--------------------------------------------------------------------------------
reklam
--------------------------------------------------------------------------------

MUTSUZLUĞU GİDERME ARZUSU KISIR DÖNGÜYE ULAŞIR
Şişmanların kişisel çatışmalardan kaçmak adına yeme davranışında bulunduğunu vurgulayan Dilbaz, içine düşülen kısırdöngüyü şu şekilde ifade etti: “Kişi, ruhsal açlık ya da çatışmalardan dolayı yiyerek haz almanın peşine düşüyor. Yeme anında o hazzı alıyor ancak sonrasında inanılmaz bir pişmanlık hissediyor ve suçluluk yaşıyor. Yaşadığı bu ruhsal durumdan yine yemek yiyerek kurtulma gayretine düşüyor. Mutsuzluğunu giderme arzusu bir kısırdöngüye dönüşüyor. Sarmal büyüdükçe büyüyor ortaya obezite çıkıyor. Beyin artık şu mesajı veriyor. ‘En ufak bir mutsuzluk halinde yemek ye mutlu ol.’ Haz alınmayan hiçbir şeye bağımlılık oluşturmaz.”

Fiziksel açlıkla ruhsal açlığın aynı şeyler olmadığını, belirtilerinin de farklı olduğunun altını çizen Dilbaz bu farklılıkları şöyle sıraladı:
• Fiziksel açlıkta kişinin karnında bir aşınma, burukluk olur fiziksel belirtiler verir. Kan şekeri düşer ancak duygusal açlıkta böyle bir şey olmaz ve aniden başlar.
• Fiziksel açlıkta kişi doygunluğa yedikçe ulaşırken duygusal açlıkta ne kadar yerse yesin doygunluğa bir türlü ulaşamaz.
• Fiziksel açlıkta kişi bekleyebilir ancak duygusal açlık hissedenler hemen yemek ihtiyacını karşılamak ister ve işe girişir.
• Fiziksel açlıkta kişi ufak bir atıştırmayla doygunluk hissederken duygusal açlıkta aperatif atıştırmalar doygunluk vermez.
• Fiziksel açlıkta yemeyle ilgili kişi ne yiyeceğinin planını yaparken duygusal açlıkta bir plan olmaz. Kişi ne bulursa onu yer ve doymak bilmez.
• Fiziksel açlıkta mideyi doyurmak mideden beyine giden uyaranlarla olurken duygusal açlıkta ağız ile beyin arasında bir bağlantı söz konusu değildir.

DEPRESYONUN DA NEDENİ
Duygusal açlığı yemek yiyerek giderme gayretine giren kişilerin ilerleyen dönemlerde şişmanlayarak depresyona kadar sürüklenebildiklerini ifade eden Dilbaz, yapılan araştırmaların diyet yapılarak kilonun ancak yüzde 15’inin verildiğini ortaya çıkardığını söyledi. Sadece diyetle bir noktaya varılamadığının altını çizen Dilbaz, kiloda duygusal boyutun önemine vurgu yaptı. Dilbaz bu noktada psikiyatrik yardımın kaçınılmaz olduğunu hatırlattı
 
DUYGUSAL AÇLIĞI FARKEDEREK ZAYIFLAYIN
Stresli olduğunuzda, kaygılı, öfkeli olduğunuz zamanlarda, iş yoğunluğunuz arttığında, sinirlendiğinizde ya da sıkıldığınızda, aniden özellikle çikolata, tatlı gibi şeyler canınızı çekiyorsa, tok olduğunuz halde yiyorsanız, kısa zamanda çok yiyorsanız, yiyerek rahatladığınızı hissediyorsanız ’’Duygusal Açlık’’ çekiyor olabilirsiniz.



Bu kilo almanın önemli nedenlerindendir; çünkü genellikle duygusal açlık, biyolojik açlıktan ayırt edilemiyor. Gerçek açlık olan biyolojik açlık yavaşça ortaya çıkıyor, yemekten sonra tamamen ortadan kalkıp tatmin sağlıyor. Duygusal açlık ise aniden ortaya çıkıyor, kendinizi buzdolabının önünde buluyorsunuz, tok olmanıza rağmen yiyorsunuz, sonrasında suçluluğa, pişmanlığa neden oluyor. Genellikle çikolata, pizza, hamburger, dondurma, tatlı gibi yiyecekleri yatıştırıcı etkisi olan bir yiyeceği seçiyorsunuz. Özellikle yemek yeme konusunda aşırıya kaçıldığında, bunun arka planında duygusal ihtiyaçlar olabileceğini unutmayın.



Duygusal açlık ile biyolojik açlığı ayırt edip, aşırı veya anormal yediğinizde bu davranışınızın arka planında hangi duygunun olduğunu fark eder ve aşağıdaki önerileri uygulayıp, yazının sonundaki hipno-meditasyon çalışmasını yaparsanız daha sağlıklı olabilir ve kalıcı olarak kilo verebilirsiniz.



Aslında doğumdan itibaren yemeği; sevgi, güven, huzur ve şefkatle ilişkilendiririz. Annemizin sütüyle beslenirken güvende, sevilen, ihtiyaçlarına değer verilen ve sevilmeye layık olduğumuzu hissederiz. Çocukluğumuzda uslu olduğumuzda veya başarılı olduğumuzda çoğu kez bir yiyecekle ödüllendirilmişizdir. Belki de, fiziksel veya duygusal olarak incindiğimizde en sevdiğimiz yiyecekle avutulmuşuzdur. Yetişkinliğimizde ise, büyük ihtimalle bu ödüllendirme sistemini devam ettiririz. Stresle başa çıkmanın, mutlu hissetmenin, kızgınlığı yatıştırmanın yolunun yemek yemek olduğuna şartlanmış olabiliriz.



Yaşamın getirdiği zorluklar sonucu oluşabilen stres, kaygı ve huzursuzluk gibi durumlarla baş edebilmek için herkes kendine göre farklı yöntemler kullanır. Bazıları sigara, alkol, aşırı yemekle, alışverişle, bazıları da sporla, meditasyonla rahatlamaya çalışır.



Duygusal yeme; stres, kaygı, öfke, yalnızlık gibi olumsuz duygularla başa çıkmak için yiyecekleri kullanma durumudur.



UCLA Üniversitesi’nden Dr. Roger Gould, açlığın temelinde duygusal boşluklar olduğunu savunuyor. “Biyolojik açlık kendini yavaş yavaş gösterir ve bir tabak sebze dahi doymanız için yeterlidir. Duygusal açlık ise günün farklı saatlerinde kendini aşerme olarak belli eder” diyerek duruma açıklık getiriyor ve ekliyor; “Üstelik ihtiyacınız olan besinleri değil de, sizi duygusal sorunlarınızdan uzaklaştıracak olanları tercih edersiniz.



Kanada Calgary Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ise kadınların yüzde 97′sinin aşırı yemelerinin sebebinin duygusal açlıktan olduğu tespit edilmiş. Yine 2006 yılında dünya genelinde MR ile yapılan beyin taramalarında, acıkmanın beynin duyguları yöneten bölümüyle yakın bağlantıda olduğu gösterildi ve duygusal açlığın önemi ortaya çıktı.



2005 yılında Amerikalı Psikoterapist Cynthia Power; 500 hastasına yemek yedikleri zaman kendilerini nasıl hissettiklerini sorarak özel bir günlük tuttu. Araştırmasının sonunda da belli gıdaların belli durumlar neticesinde tüketildiğini keşfetti. Tokken, aşırı yediklerinde, bunun ne anlama geldiğini sorulmuş ve aşağıdaki yanıtlar alınmış:



“Canım peynir ve tuzlu kraker çekiyor.” Bu ne anlama geliyor? “Kafam karışık ve hayal kırıklığına uğradım.”

“Canım et ürünleri tüketmek istiyor.” Bu ne anlama geliyor? “Sinirliyim.”

“Canım dondurma yemek istiyor.” Bu ne anlama geliyor? “Huzura ihtiyacım var.”

“Canım kahve ve çikolata çekiyor.” Bu ne anlama geliyor? “Çok mutsuzum ve ilgiye ihtiyacım var.”

“Bol miktarda mısır gevreği tüketmek istiyorum.” Bu ne anlama geliyor? “Çok stresliyim.”

“Canım pasta yemek istiyor.” Bu ne anlama geliyor? “Kendimi yalnız hissediyorum.”



Peki duygusal açlıkla nasıl baş edebiliriz?



1 – İlk olarak fiziksel açlık mı duygusal açlık mı çektiğinizin farkına varın. ‘’Şu an aç değilim, sinirli olduğum için, öfkeli olduğum için yemek istiyorum, ama şimdi yersem bu sadece geçici bir çözüm olacak.’’ diyerek farkındalığınızı arttırın.

2 -Tokken niye yiyorum, bunun anlamı nedir, hangi duyguyla yiyorum soruları ile aşırı yemenin arkasındaki duyguyu bulun.

3- Negatif iç konuşmalarınızı olumluya çevirin.

4- Yemenin yerine geçecek faaliyetlerin bir listesini yapın ve gerektiğinde bakmak için hazır bulundurun.. Mesela buzdolabınıza yapıştırabilirsiniz. Bu faaliyetler, yiyecekle ilişkilendirilmeyecek her şey olabilir. Yürüyüşe çıkmak, kitap okumak, bir arkadaşınızı aramak, film izlemek, nefes egzersizleri yapmak gibi.

5- Düzenli spor yapın. Spor yapmak hem kalori yakmanızı sağlar, hem de yemek yeme ihtiyacını azaltır.

Bazı duygusal yeme ataklarının temelinde kronik stres, depresyon gibi tıbbi sorunlar olabilir. Bu durumda doktorunuza başvurmanız etkili bir çözüm için yardımcı olacaktır. Ayrıca Psikoterapi ve Hipnoterapi yöntemleri duygusal yeme ataklarının temelindeki gerçek nedenleri bulup çözmenize yardımcı olabilir.
 
Dünya genelinde giderek yaygınlaşan obezite sorunu sadece kalp hastalığı, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve felç riskini artırmıyor. Yapılan araştırmalar obezitenin özellikle kadınlarda rahim ağzı, meme kanseri ve kalınbağırsak kanseri riskini de artırdığını gösteriyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından vücutta sağlığı bozacak ölçüde aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanan obezite tüm dünyanın alarma geçtiği global bir sağlık sorunudur hatta artık hastalık olarak kabul edilmektedir. DSÖ’nün araştırmalarına göre, 2008 yılında obez olan insan sayısı 400 milyonken, bu sayının 2015’te 700 milyon olması bekleniyor.

Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı tarafından, 7 bölgedeki 7 ilde 15 bin 468 birey üzerinde yapılan ‘’Sağlıklı beslenelim, kalbimizi koruyalım’’ araştırmasına göre, erkeklerde obezite görülme sıklığı yüzde 21,2 olarak belirlendi. Bu oran, kadınlarda ise yüzde 41,5 olarak tespit edildi.

Obezitenin nedeni..

Obezitenin en önemli nedenleri yanlış beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği gibi görünse de asıl neden beynimizde yani bilinçaltımızın işleyişinde gizli.

Zihnimiz, aldığı bilgileri hem bilinçli hem de bilinçaltı olarak işlemektedir. Bilinç, zihnin yaklaşık yüzde 1’ini oluşturan, mantık yürüten, kavrayan, eleştiren, yargılayan kısmıdır. Bilinçaltımız ise beynimizin yüzde 99’unu oluşturan farkında olmadığımız yanıdır. Birçok kişi yüzde 1’i şef sanar. Öyle olsaydı; doktorlar zararlarını bildikleri halde sigara içer veya kilolu olurlar mıydı?

Gerçek şef bilinçaltıdır. Sadece bilincin bilmesi yetmiyor, bilinçaltının da ikna olması gerekiyor. Hepimiz sağlığımız için spor yapmamız, sağlıklı beslenmemiz gerektiğini biliyoruz ama yapamıyoruz. Çünkü bilmek yetmiyor, bilinçaltı çalışmaları ile yeme davranışı ile ilgili hataları bulup, bilinçaltını ikna etmek gerekiyor. Yoksa her şey geçici olur, kilo verirsiniz ama tekrar alırsınız ki bu çok zararlıdır.

Kontrolsüz yemenin altında aslında duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarımız yatıyor. Stres, gerginlik, endişe, suçluluk, kızgınlık gibi olumsuz duygular, aşırı yemeye neden olabiliyor. Yemek yiyerek bu olumsuz duyguları bastırmaya çalışıyor olabilirsiniz. Öte yandan yemek yeme keyifli bir şeydir ve bununla ilgili çocukluğumuzdan beri bilinçaltımızda olumlu anılar mevcuttur. Örneğin doğum günleri birçoğumuz için eğlence, pasta ve yemek demektir. Bu durumda bilinçaltı bu anları daha sık yaşamak, anne babayı memnun etmek, kızdırmamak için yedirtir. Ya da içindeki değersizlik duygusuna bir yanıt olarak “Madem kendini değersiz hissediyorsun, kendini beğenmiyorsun, ben de sana yardım edeyim” der ve çılgınca yedirerek sizi şişmanlatır.

Bir hastamla bilinçaltı çalışmaları yaparken neden aşırı yediği ile ilgili imgelem çalışmasında 8 yaşlarındayken çok hasta olduğu bir zamanda annesinin ona söylediklerini hatırladı:’’Ben sana demedim mi iyi yemezsen hasta olur ve ölürsün’’. Bilinçaltımız bizi hayatta tutmak için vardır. Sonuç; yemezsem ölürüm düşüncesi bilinçatına yerleşince danışanım şişmanlamıştır.

Yine bir hastamın aşırı çikolata yeme durumu ile çalışırken, babasını işten eve geç geldiği zamanlar çikolata getirdiğini ve kendisine sarılıp okşadığını hatırladı. Çikolata ile baba sevgisini ve güvende olmayı birbirine bağlamıştı ve kendini güvende hissetmediğinde canı çikolata çekiyordu.

Bazen de zayıflamak için mide kelepçesi ameliyatı olan ama hala kilolu olan birçok hastam oluyor. Sorunun midede değil, beyinde yani bilinçaltında olduğunu farkettiklerinde ise hızla kilo vermeye başlıyorlar.

Bence metaforik olarak mideye değil, bilinçaltına kelepçe gerek. Zaten ben de bilinçaltı imgelem çalışmalarında danışanlarıma midelerinin içi hava dolu balonun ağzı açıldığında sönmesi gibi küçüldüğünü ve çok az yediğinde bile hemen doyduklarını hayal ettiriyorum. Ayrıca aşırı yemenin, hızlı yemenin anlamlarını bilinçaltında farkettirince işim kolaylaşıyor.



Peki ne yapmalıyız?

Sağlıklı beslenme alışkanlığını egzersizle desteklemek kilo vermenizi hızlandırır, ama esas önemli olan sorunu temelde yani bilinçaltında çözmektir. Bataklığı kurutmazsak sivrisinekler bitmez. Terapi ancak bilinçaltını ikna ederek, inançlarını değiştirerek gerçekleşir. Dış şartları değiştirmek yerine içimizdeki inançları değiştirmek zorundayız. Mevlana’nın söylediği gibi: “Sen düşünceden ibaretsin, geri kalan et ve kemiksin. Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun.’’

Bilinçaltımızı olumlu düşünce ve duygularla doldurursak hastalığı sağlığa, mutsuzluğu mutluluğa, başarısızlığı başarıya çevirebiliriz. Kendinize 15 dakika ayırarak ’’Bilinçaltı Değişim Çalışması’’ olarak adlandırdığım çalışmayı yapabilirsiniz:

Değiştirmek istediğiniz inancı ve yerine koymak istediğiniz inancı belirleyin ve başınızı hareket ettirmeden sadece gözlerinizle önce kaşlarınızın arasına gözlerinizi kırpmadan 10 saniye bakın, nefeslerinizi verirken içinizden veya sesli ‘’rahat, daha rahat ” deyin. Sonra yine başınızı çevirmeden sadece gözlerinizle sol üst tarafa bakın. Böylece bilinçaltınız ile iletişime geçmiş olursunuz. Olumlu düşünceyi örneğin ’’Yavaş yavaş azar azar yiyorum’’ veya ‘’İdeal kiloma iniyorum.’’ telkinlerini içinizden veya sesli olarak bir kez söyleyin. Cümleniz bitince sağ elinizin işaret parmağı ile sol elinizin üstüne bir kere hafifçe vurun. Sol üst yöne olan bakışınızı bozmadan tekrar olumlamanızı söyleyin ve tekrar parmağınızla elinize vurun. Bu işlemi bu şekilde en az 40 kere tekrarlayın. Bu çalışma süresince gözünüz hep sol üst köşeye bakıyor olsun, gözünüz yorulursa kırpabilirsiniz ama sol üste bakmaya devam edin.Bu çalışmayı bir gün bile atlamadan 21 gün boyunca yapın. Atlarsanız baştan başlamanız gerekecek bunu hatırlayın. 21 gün bitince artık her gün yalnızca 1 kere sol üst köşeye bakarak parmağınızla elinize vurmanız ve 1 kere olumlamanızı söylemeniz yeterli olacaktır. Günde 1 den fazla olumsuz inanç ile çalışabilirsiniz. Ancak her biri ile 21 gün çalışmanız gerektiğini unutmayın. Tabii ki bir Hipnoterapist ile çalışırsanız,değişim daha hızlı ve kalıcı olacaktır.

Bilinçaltınızı daha iyi tanıyarak ve yöneterek ideal kilonuza inmeniz dileğiyle…
HİPNOTERAPİYENİ YILDA YENİ BİR BİLİNÇ VE FARKINDALIK
 
Kilo vereceğim derken zehirlenmeyin


Son yıllarda da zayıflamak için piyasaya sürülen ürünlerin başında yeşil kahve geliyor. Zayıflamak amacıyla piyasaya sürülen yeşil kahvenin etki mekanizmasını içerisindeki klorojenik asit oluşturuyor. Fakat şöyle bir gerçek var ki yeşil kahvenin içerisindeki klorojenik asitin gerçek anlamda etki gösterebilmesi için bahsi geçen kahveden insanların günde 7 fincan içmesi gerekiyor. Hatta bununla ilgili dünyaca ünlü Türk Kalp Cerrahı Dr. Mehmet Öz kendi adını taşıyan Dr. Öz Show’da yeşil kahve ve klorojenik asit özütü arasında ki farkı belirtmiş olmasına rağmen yeşil kahvenin satışları konusunda bu isimden faydalanılmıştır. Geçtiğimiz günlerde de bu reklam çalışmaları sebebiyle Dr. Öz ABD senatosuna ifade verdi.

YAĞ VE ŞEKER SADECE KİLO ARTIŞI DEĞİL İLTİHAPLANMA KALP DAMAR HASTALIKLARI DİYABET VE KANSER DEMEK
Klorojenik asidin faydalarıyla ilgili açıklama yapan ODTÜ Gıda Teknolojileri Uzmanı Dr. Uğur GÖĞÜŞ; “Kahve ile ilgili soru işaretlerinin oluşmasının en büyük sebebi içerisindeki kafein miktarıdır. 4 bardak kahve içtiğinizde içerdiği 400 mg kafeinden dolayı kendinizi biraz zinde ve dinç hissedebilirsiniz. Zira yeşil kahvede kafeinden çok daha yararlı, kanser düşmanı ve şeker emilimini azaltarak kilo verdiren klorojenik asit adlı bir madde var. Bu maddenin kilo azaltıcı etkisi içinse en az günde 7 su bardağı kahve tüketmek gerekiyor ki 4 bardağın üzerine çıktıkça içindeki yüklü kafein miktarı yüksek tansiyon, yorgunluk, kalp yetmezliği dahil ciddi sağlık sorunlarına yol açar; bu da kafein zehirlenmesi demek. 7 su bardağı dolusu kahvede bulunan kilo verdirebilecek klorojenik asit miktarını aynı miktar kahvedeki kafeinin ciddi hayati tehlikeleri olmaksızın günlük 600 mg klorojenik asit ile alabiliyor ve kilo verebiliyorsunuz. Aynı zamanda klorojenik asit; diyabet, kalp-damar hastalıkları ve kanser başta olmak üzere pek çok kronik metabolik hastalığa, Alzheimer ve Parkinson gibi önemli nörolojik hastalıklara karşı da koruma sağlıyor.

LANSE EDİLENİN YANINDA KLOROJENİK ASİTİN FAYDALARI
- Diyabet Hastalığını Engeller: Yemeklerden yarım saat önce alınan klorojenik asit; bağırsakta şekerin emilimini sağlayan sodyum ve potasyum mineralleriyle etkileşime geçerek, fazla şekerin kana geçmesini engeller. Böylelikle yemeklerden sonra kana karışan şeker miktarında yüzde 29-40 oranında azalma olur. Kana karışan şeker miktarında ki bu azalma özellikle diyabet hastalığına karşı korunmada son derece etkili olmaktadır.

- Kanseri Engeller: Klorojenik asit pankreasta bulunan ve kan şekerinin düşmesini sağlayan insülin hormononu etkileyerek engellerken, yine pankreasta salgılanan glukagon hormonunun salınımını arttırmaktadır. Glukagon hormonu insülinin tersine hücrelerden kana şekeri çekmekte ve böylelikle hücrelerde şeker birikimini engellemektedir. Hücrelerde fazla şeker konsantrasyonu kanser hücrelerini besleyerek kanseri tetikleyebilmekte ve de fazla şeker hücrelerde yağa dönüşerek hücre ve doku yağlanması sonucu fazla kilo ve obeziteye sebep olabilmektedir.

- Kalp ve Damar Tıkanıklığını Engeller: Kandaki şekerin fazlasının yağa dönüşmesi aynı zamanda damarların kireçlenmesine neden olabilir ki bu durumda kalp yetmezliği ve kalp krizini tetikler. Zaten kalp damar hastalıklarının kökeninde de kan damarlarındaki şeker ve yağ fazlasından kaynaklanan bu kireçlenme yani damar daralması yatmaktadır.

- Kronik Hastalıkları Engeller: Fazla şeker-yağ kanda ve hücrede solunan havadaki oksijenle tepkimeye girerek toksik radikal adı verilen zararlı maddeler açığa çıkarır. Bu zararlı maddeler damar çeperlerinde birikerek damar tıkanıklığı ve takibinde kalp ve damar hastalıklarına, mide yüzeyini tahrip ederek gastrit ve ülsere, eklemlerde birikerek eklem iltihaplanmasına (artrit), beyin damarlarında birikip bu damarları daraltarak Alzheimer ve Parkinson gibi neurolojik hastalıklara neden olabilmektedir.”
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Asıl Sorun Duygusal Açlık Olabilir mi?
Bu aralar sıklıkla duyduğum ve araştırmaya karar verdiğim bir konuyu sizlerle de paylaşmak istedim: Duygusal Açlık. Ne yaparsanız yapın iradenize bir türlü hakim olamayıp abur cuburlara koşuyorsanız; yemekten şişkinlik hissetmeden hatta bazen o şişkinlik hissine rağmen kalkamıyorsanız; stresi, üzüntüyü, korkuyu, öfkeyi yemekle bastırıyor, geçiştiriyorsanız sizde duygusal açlıktan muzdarip olabilirsiniz. Ben de internet üzerinde yaptığım araştırmalar sonucu bulduğum çeşitli makaleleri sizlerle paylaşmak istiyorum.


Bugünki yazımda helpguide.org sitesinde bulduğum bir yazıyı çevirdim. Yazının orjinalini okumak isteyenler için link BURADA.


Duygusal Yeme


Duygusal Yemeyi Tanımak ve Durdurmak


Her zaman sadece açlığımızı dindirmek için yemeyiz. Yemeği stresten kurtulmak veya bir ödül gibi gördüğümüz de olur. Ne yazık ki, duygusal yeme problemlerimizi çözmez. Hatta genellikle kendinizi daha kötü hissettirir. Üstelik asıl problemin verdiği rahatsızlığa bir de fazla yemenin verdiği suçluluk duygusu eklenir. Duygusal yeme sebeplerinizi öğrenmek hem aşırı iştahınızdan ve kompülsif aşırı yemeden kurtulmanızı sağlar hem de geçmişte diyetlerinizi sabote eden durumları değiştirir.


Duygusal Yemeyi Anlamak


Tamamen doyduğunuz halde hala tatlıya yeriniz varsa veya üzgün olduğunuzda bir kutu dondurmayı bitirdiyseniz, duygusal yemeyi yaşadınız demektir. Duygusal yeme, kendinizi iyi hissetmek için yemeği kullanmak; doymak için değil duygusal ihtiyaçlarınız doyurmak için yemek demektir.


Ara sıra yemeği canlanmak için, ödül olarak veya kutlamak için kullanmak tamamen kötü bir şey değil elbette. Fakat yeme birincil başa çıkma mekanizmanıza dönüştüyse - üzgün, öfkeli, yalnız, stresli, bitkin veya sıkkın hissettiğinizde ilk iş buzdolabını açmak gibi - gerçek problemin asla çözülmediği sağlıksız bir döngüye sıkışmışsınız demektir.


Duygusal açlık yemek ile tatmin edilemez. Yemek o an için iyi hissettirebilir, fakat yemeyi tetikleyen faktörler hala orada duruyor olur. Genelde de alınan gereksiz kaloriler nedeniyle yemeden öncekinden bile daha kötü hissedersiniz. Kendinizi herşeyi berbat etmekle ve iradesiz olmakla suçlarsınız. Ana problemle beraber bir de duygularınızla başa çıkmanın sağlıklı yollarını öğrenmeyi bırakır, kilonuzu kontrol etmekte her geçen gün daha da zorlanır ve zamanla kendinizi hem duygularınız hem yemek konusunda daha çaresi hissedersiniz.


Duygusal Yiyici misiniz?
Stres altındayken daha çok mu yersiniz?
Aç değilken veya tamamen doyduğunuz halde yiyiyor musunuz?
Daha iyi hissetmek için mi yiyiyorsunuz? (Örneğin, üzgünken, kızgınken, sıkkınken, sinirliyken kendinizi sakinleştirmek için)
Kendinizi yemekle mi ödüllendiriyorsunuz?
Düzenli olarak kendinizi tıka basa doldurana kadar yer misiniz?
Yemek kendinizi güvende hissetmenizi mi sağlıyor? Yemeği bir arkadaş olarak mı görüyorsunuz?
Yemek konusunda kendinizi çaresiz ve kontrolsüz mü hissediyorsunuz?
Duygusal Açlık ve Fiziksel Açlık Arasındaki Farklar


Duygusal yeme döngüsünden kurtulmadan önce, duygusal açlık ile fiziksel açlığı ayırt etmeyi öğrenmeniz gerekir. Bu söylendiğinden daha zor olabilir, özellikle de sorunlarınızla başa çıkmak için yemeği sıklıkla kullanıyorsanız.


Duygusal açlık çok güçlü olabilir. Sonuç olarak, bunu fiziksel açlıkla karıştırmak kolaydır. Fakat ikisi arasındaki farkı anlamanıza yarayacak bazı ipuçları da vardır.


Duygusal açlık aniden gelir. Sizi birden çarpan baskın ve ısrarcı bir histir. Fiziksel açlık ise azar azar gelir. Yeme hissi o kadar acil değildir ve anında tatmin edilmeyi gerektirmez. (tabi uzun süre aç kalmadıysanız)
Duygusal açlık belirli yiyecekleri aş erer. Fiziksel açlıkta ise hemen hemen herşeyi kabul edersiniz - sebzeleri bile. Ancak duygusal açlık yağlı veya şekerli gıdaları anında yemek ister. Hemen bir cheesecake veya pizza yemezseniz öleceğinizi hissedersiniz.
Duygusal açlık dikkatsiz yemeye neden olur. Daha siz anlamadan bir paket cipsi veya koca bir kutu dondurmayı yemiş olursunuz. Ancak fiziksel açlığı doyurmak için yediğinizde ne yediğinizin daha farkında olursunuz.
Duygusal açlık doyduğunuzda bile tatmin edilmiş olmaz. Daha ve daha fazlasını istemeye devam edersiniz. Tıka basa dolduğunuzu hissetseniz de yemek istersiniz. Fiziksel açlık ise tıka basa dolmaya gerek duymaz. Karnınız doyduğunda tatmin olursunuz.
Duygusal açlık mide ile ilgili değildir. Guruldayan bir karın veya midede bir sancı değil de kafanızdan atamadığınız bir açlık hissi ile karşı karşıya kalırsınız. Belirli dokulara, kokulara ve tatlara odaklanırsınız.
Dugyusal açlık genellikle pişmanlık, suçluluk ve utanç doğurur. Fiziksel açlığınızı doyurmak için yediğinizde ise, vücudunuzun ihtiyaçlarına cevap verdiğiniz için suçluluk veya utanç hissetmezsiniz. Eğer yedikten sonra suçlu hissediyorsanız, bilinçaltınızda bedensel nedenlerle yemediğinizin farkındasınız demektir.
Duygusal Açlık ve Fiziksel Açlık Arasındaki Farklar
Duygusal açlık aniden gelir. Fiziksel açlık kademeki olarak hissedilir.
Duygusal açlık anında doyurulmak ister. Fiziksel açlık bekleyebilir.
Duygusal açlık belirli rahatlatan yiyecekleri ister. Fiziksel açlık kulağa iyi gelen bir çok seçeneğe açıktır.
Duygusal açlık dolu bir mideyle tatmin olmaz. Fiziksel açlık doyduğunuzda durur.
Duygusal açlık, suçluluk, güçsüzlük ve utanç duyguları ile tetiklenir. Fiziksel açlığı doyurmak kendiniz hakkında kötü hissettirmez.

Duygusal Yemeyi Durdurma Adım 1 : Tetikleyicilerinizi Belirleyin


İnsanlar birçok farklı nedenden ötürü yer. Duygusal yemeye bir son vermede ilk adım, sizi neyin tetiklediğini bulmaktır. Hangi durumlar, yerler veya duygular sizi rahatlatan yiyeceklere yöneltiyor?


Duygusal yeme çoğunlukla kötü duygularla bağlantılansa da kendinizi ödüllendirmek veya bir tatili, güzel bir olayı kutlamak gibi pozitif duygularla da ilgili olabilir.


Duygusal yemenin yaygın nedenleri:
Stres - Stresin sizi nasıl acıktırdığını hiç fark ettiniz mi? Bu sadece beyninizde değil. Stres kronik hal aldığında, stres hormonu olan kortizol seviyesinin yükselmesine neden olur. (Kortizol, adrenal korteks tarafından üretilen, vücudun strese gösterdiği tepkiyle ilişkili bir hormondur. Kan basıncı ve şekeri arttırır, kadınlarda kısırlığa neden olur ve bağışıklık sistemini baskılar.) Kortizol tuzlu, tatlı ve yüksek yağlı gıdalar gibi size enerji patlaması ve keyif veren gıdalara isteği tetikler. Hayatınızda kontrol edilemeyen stres arttıkça, duygusal rahatlama için yemeğe yönelme de artar.
Duyguları bastırmak - Yemek; öfke, korku, üzgünlük, sinirlilik, yalnızlık, küskünlük ve utanç gibi rahatsızlık veren duyguları bastırmakta veya geçici olarak susturmakta işe yarayabilir. Kendinizi yemeklerle duygusuzlaştırırken hissetmek istemediğiniz şeylerden kendinizi koruduğunuzu düşünebilirsiniz.
Sıkılmak veya boşluk hissi - Hiç kendinize yapacak bir iş bulamadığınızda, sıkıntıdan kurtulmak için veya hayatınızdaki bir boşluğu doldurmak için yediğiniz oldu mu? Kendinizi tatmin edilmemiş ve boş hissedip yemeği zamanınızı ve ağzınızı doldurmak için kullanırsınız. Tam bu anda, sizi doldurur ve amaçsızlık ve tatminsizlik hislerinden uzaklaştırır.
Çocukluk alışkanlıkarı - Çocukluğunuzdaki yeme hatıralarınızı düşünün. Ebeveynleriniz iyi davranışı dondurmayla ödüllendirmek, güzel bir notu pizza yemeye götürmek veya üzgünken şekerler vermek gibi şeyler yapar mıydı? Bu duygusal kaynaklı çocukluk yeme alışkanlıkları yetişkinliğe de taşınır. Veya bazı yeme durumlarınız sizin için nostaljik bir hal alır- örneğin babanızla yaktığınız mangallar, annenizle pişirip yediğiniz kurabiyeler, veya ailenizle oturduğunuz büyük sofralar gibi anıları yaşatmak için yersiniz.
Sosyal etkiler - Diğer insanlarla bir araya gelip yenen yemekler stresten kurtulmak için en iyi yoldur ancak bu aşırı yemeye de sebep olur. Bunu alışkanlık haline getirmek kolaydır çünkü yemek oradadır veya diğer herkes yiyiyordur. Sosyal ortamlarda asabiyet sebebiyle de aşırı yiyebilirsiniz. Veya aileniz ya da arkadaşlarınız fazla yemeniz için sizi yüreklendirebilir ve gruba uymak her zaman daha kolaydır.
Duygusal yeme günlüğü tutun


Büyük ihtimalle yukarıda sayılan durumlardan birkaçını yaptınız. Yine de, daha belirgin olmasını isteyeceksiniz. Duygusal açlığınızın arkasındaki kalıpları belirlemenin en iyi yollarından biri yemek-duygu günlüğü tutmaktır.


Her aşırı yediğinizde veya kendinizi rahatlatan yiyeceğinize ulaşmaya mecbur hissettiğinizde, bir dakika durun ve bu aciliyeti neyin tetiklediğini bulun. Geriye doğru gittiğinizde, genellikle duygusal açlığınızı dürten moral bozucu bir olay bulacaksınız. Bunların tamamını yemek-duygu günlüğünüze yazın: ne yediniz(veya yemek istediniz), sizi üzen ne oldu, yemeden önce ne hissettiniz, yerken ne hissettiniz ve yedikten sonra ne hissettiniz.


Zamana, tekrarlayan bir kalıp göreceksiniz. Belki sizi habire eleştiren o arkadaşla her buluşmanızdan sonra kendinizi oburca yerken buluyorsunuz. Veya aile buluşmaları veya bir işin teslim tarihi sizi strese sokuyor. Duygusal açlık tetikleyicilerinizi tespit ettikten sonraki adım ise duygularınızı beslemenin doğru yolunu bulmak olacak.


Duygusal Yemeyi Durdurma Adım 2: Duygularınızı Doyurmanın Başka Yollarını Bulun


Eğer duygularınız yemekten başka bir şekilde yönetmenin yolunu bilmiyorsanız, yeme alışkanlıklarınızı uzun süre kontrol altında tutamazsınız. Diyetler genellikle başarısız olur çünkü onlar mantıklı beslenme önerileri sunarlar, ama sizi yediren bilgisizlik değildir. Böyle bir öneri ancak yeme alışkanlıkları hakkında bilinçli ve kontrollü olan kişilerde işe yarar. Duygular ilerlemey baltaladığında, hemen yemeğe koşarsınız.


Duygusal yemeyi durdurmak için, duygularınızı doyurmanın başka yollarını bulmalısınız. Önemli bir ilk adım olmasına rağmen duygusal yemeyi veya tetikleyicilerinizi anlamak yeterli değildir. Yemeğe alternatif olacak ve duygusal tatmin yaşatacak şeylere ihtiyaç duyarsınız.


Duygusal yemeye alternatifler
Eğer depresif ve yalnız hissediyorsanız, sizi daha iyi hissettiren birini arayın, köpeğiniz veya kedinizle oynayın,veya en sevdiğiniz fotoğrafa bakın ya da güzel bir anıyı düşünün.
Sinirliyseniz, en sevdiğniz şarkıda dans ederek, bir stres topunu sıkarak, veya yürüyüşe çıkarak bu enerjiyi atın.
Eğer bitkinseniz, sıcak bir bardak çay için, banyo yapın, kokulu mumlar yakın, veya sıcak bir battaniyeye sarının.
Eğer sıkıldıysanız, güzel bir kitap okuyun, bir komedi şovu izleyin, dışarı çıkın, veya yapmaktan hoşlandığınız bir şey yapın (ahşap işleri, gitar çalma, halka atma, koleksiyonla ilgilenme, vs.).




Duygusal Yemeyi Durdurma Adım 3: Aş Erme Geldiğinde Durun


Birçok duygusal yiyici aş erme sırasında güçsüz hisseder. Yeme aciliyeti vurduğunda, tek düşünebildiğiniz bu olur. Karşı konulamaz ve hemen doyurulması gereken bir gerilim hissedersiniz. Çünkü geçmişte karşı koymayı denemiş ve başarısız olmuşsunuzdur, iradenizin yetersiz olduğunu düşünürsünüz. Ancak gerçekte düşündüğünüzden daha güçlüsünüz!


Aş ermeye cevap vermeden önce 5 dakika düşünün


Daha önce de bahsettiğimiz gibi, duygusal yeme otomatik ve dikkatisizdir. Ne yaptığınızı bile anlamadan, bir kutu dondurmanın yarısını yemiş olursunuz. Ancak eğer bir süre durabilir ve aş ermekte olduğunuzu fark edebilirseniz farklı bir karar verme şansını kendinize vermiş olursunuz.


Tüm yapmanız gereken yemeyi 5 dakika ertelemek veya 5 dakika fazla uzun geliyorsa, 1 dakika ile buna başlamak. Kendinize "bunu yemeyeceksin!" demeyin, hatırlayın yasak olan çekicidir. Kendinize sadece beklemeniz gerektiğini söyleyin. Beklerken kendinizi kontrol edin. Nasıl hissediyorsunuz? Duygusal olarak neler oluyor? Yemeye karar bile verseniz, bunu neden yaptığınızı daha iyi anlıyor olacaksınız. Bu, gelecek sefer farklı bir tepki vermenize yardımcı olabilir.


Duygularınızı kabul etmeyi öğrenin - kötü olanları bile


Ana problem yemek karşısında güçsüz olmanız gibi görünse de, duygusal yeme duygularınıza karşı güçsüz olmanız ile ilgilidir. Hislerinizle başa çıkmakta kendinizi yeterli hissetmediğiniz için yiyerek onları yok sayarsınız.


Kendinizi rahatsız duyguları hissetmeye bırakmak korkutucu olabilir. Kapıyı bir kere açtınız mı bir daha kapatamayacak olmanızdan korkabilirsiniz. Fakat işin aslı duyguları bastırmak konusunda takıntılı olmazsak, en acı verici ve zor duygular bile kolayca yatışır ve dikkatimizi çekme gücünü kaybeder. Bunu yapmak için, dikkatli olmalı ve an-be-an duygu durumunuzla bağlantıda kalmayı öğrenmelisiniz. Böylece stres altındayken kendinizi kontrol edecek ve duygusal yemeyi tetikleyecek duygusal problemleri tamir edebileceksiniz.


Dahası, duygusal olarak kendinizi açtığınızda hayatınız daha zenginleşecek. Hislerimiz dış dünyaya açılan bir penceredir. En derin arzularımızı, korkularımızı, öfkemizi ve bizi mutlu eden şeyleri anlamamızı ve keşfetmemimizi sağlarlar.


Duygusal Yemeyi Durdurma Adım 4: Sağlıklı Yaşam Alışkanlıkları Edinin


Fiziksel olarak güçlü güçlü, rahat ve iyi dinlenmiş iseniz, hayatın yolunuza çıkardığı engelleri daha kolay aşarsınız. Ancak eğer çoktan bitkin ve fazla boğulmuş hissediyorsanız, herhangi küçük bir hıçkırık bile sizi raydan çıkarmaya ve buzdolabına koşmanıza yeter. Egzersiz, uyku ve diğer sağlıklı yaşam alışkanlıkları, zor zamanları duygusal yeme olmadan atlatmanıza yardımcı olur.


Günlük egzersizi önceliğiniz haline getirin. Fiziksel aktivite ruh haliniz ve enerji seviyeniz üzerinde harikalar yaratır. Ayrıca güçlü bir stres savardır.
Rahatlamak için zaman ayırın. Knedinize her gün en az 30 dakika rahatlama, basıncı azaltma ve gevşeme izni verin. Bu sizin sorumluluklarınızdan uzaklaşmak ve pillerinizi tekrar doldurmak için zamanınız.
Başkalarıyla iletişim kurun. Yakın ilişkilerin ve sosyal aktivitelerin önemini hafife almayın. Pozitif insanlarla vakit geçirmek sizi stresin negatif etkilerinden korur.
Uykunun aş erme ve kilo alma üzerine etkileri/Duygusal yemeye alternatifler
Hiç uykusuz kaldığınızda hızlı bir enerji patlaması yaşamak için yemek aş erdiğiniz oldu mu? Bunun iyi bir nedeni var. Uykusuzluğun stres, aşırı yeme ve kilo alımı ile doğrudan ilgisi vardır.
Vücudumuzda normal açlık ve tokluk hissini ayarlayan iki hormon vardır. Ghrelin iştahı yönetirken, leptin beyine tokluk sinyallerini gönderir. Eğer yeteri kadar uyunmazsa, ghrelin seviyesi ve iştahınız artar; daha fazla yemek istersiniz. Leptin seviyesi ise azalır, yani tatmin olmuş hissetmezsiniz veyemeye devam etmek istersiniz. Uyumayı ne kadar önemsemezseniz o kadar fazla aş erersiniz.
Yorgun hissetmek, aş ermekle savaşmayı zorlaştırdığı gibi, stres seviyenizi de arttırır ve daha çok duygusal açlığa sebep olur.
İştahınızı kontrol etmek ve aş ermeleri azaltmak için, her gece 8 saat kadar uyumaya dikkat edin.
 
DUYGUSAL AÇLIK





Ruhunuzu doyurmadıkça fiziksel açlığın giderilmesi de mümkün değildir. Karnınızı doyurmakla ruhunuzu doyurmak aynı şey değildir. Bu kişiler hep aç kalma korkusuyla hareket ederler.

Mutsuz olan kişiler de ,mutsuzluğu giderme amaçlı yemek yeme kısır döngüye ulaşıyor. Kişi ruhsal açlık ya da çatışmalardan dolayı yiyerek haz almanın peşine düşüyor. Yeme anında o hazzı alıyor. Sonrasında inanılmaz pişmanlık ve suçluluk yaşıyor. Yaşadığı bu ruhsal durumdan yine yiyerek kurtulmaya çalışıyor. Böylece bu bir kısır döngüye ulaşmış oluyor.

Beyin artık şu mesajı veriyor "En ufak bir mutsuzluk halinde yemek ye, mutlu ol."

Duyguya bağlı yemek yeme sendromundan kurtulmanın en önemli anahtarı farkındalıktır. Farkında olabilmek için kişinin kendini tanıması hangi duyguların yemek yeme ihtiyacın
a sebep olduğunu anlaması gerekir.

kızgınlık ve öfke: Bastırıldığında huzursuzluk hissi açlığa sebeptir.

Yorgunluk ve bitkinlik: Gece geç saatlerde yeme eğlimi gösterenler yorgun hissettikleri içinenerji seviyelerini arttırmak için yerler.

Depresyon: Kişiler süt ve süt ürünleri yemeye yönelirler. Bunlar dondurma, çikolata vs..

Güvensizlik, yetersizlik ve yanlızlık: Yeterince iyi hissetmemek kişiyi boşluğa sürükler. Midesinin ortasındaki kara deliği doldurmaya çalışırlar.

Suçluluk duygusu : Herkesin mutluluğundan sizin sorumlu olmadığınızı kabul etmelisiniz. Kendinizi boşuna hissettiğiniz suçluluk duygusunu ve buna bağlı olan yeme sorununu çözecektir.



Kıskançlık duygusu: Yemeyle bağdaştırılmasa da aslında kendini başkalarıyla karşılaştıran birçok insanı yemeye yönlendirir.

Mutluluk: Bir kısım yemekten zevk aldıkları için duydukları mutluluğu daha da arttırmaya çalışırlar.

Mutsuzluk: Her an bitebilecek sınrılı bir kaynak olarak görülür ve olabildiğince kısa bir zamanda depolamaya çalışırlar. Güven eksikliği da buna örnektir.

Kaygı ve asabiyet: Yiyenler az az ama sürekli yedikleri için toplamda sakinleşmeye çalışırlar. Sanki transtaymışcasına kaygı hissini yiyerek geçirmeye çalışırlar.

Hayal kırıklığı ve icinmişlik: İnsanı yanlız ve gelecek hakkında umutsuz hissettirirler. Bu da kişinin kendine olan ilgisini kaybetmesine ve belki de kilosunu umursamamasına neden olur.



Bastırılmış üzüntü ve keder: Duyguları farkedilip başa çıkmadığı sürece sebebini bilmeden yemek yememizi sağlar. Geçmişte ki kaygılarımızı düşündüğümüzde hala göğsünüzde bir baskı hissediyorsanız henüz bitmemiş bir yas süreci var demektir. Acınıza odaklanmak yeme problemlerinizin çözümü olabilir.

Erteleme: Huyuna sahip kişilerde bir işi yapmamak için yemek yemeğe yönelme olabilir.

Bu duygulardan herhangibiri ile başa çıkmak için, bir yeme günlüğü tutun. Ne zaman ne yediğinizi, yemeği canınız çektiği duyguları yazın. Kendinize zaman ayırın.... Evinizde sizi kışkırtan yiyecekler bulundurmayın. Kendiniz için faydalı olan ve sevdiğiniz yiyeceklerin listesini oluşturun.

Duygusal açlık, aslında aç olmadığımız halde stres, sıkıntı veya can sıkıntısı gibi nedenlerle yemek yeme isteği duyulmasına denir. Duygusal yeme davranışında kişiyi yemeye yönlendiren şey aslında "açlık" değil, çözülmeyen duygulardır.
 
haaa ben burda napıyorum benı sısmanlatan sebeplerı bulup onlarla ılgılı elde ettıgım bılgılerı depoluyorum yanı sunu yedım bunu yedımden zıyade sorunun çözümüne yonelık bılgıler topluyorum emınım gece yemek yeme sıkıntımı asabılırım
 
hahahah dün gecede yemeden uykuya dalamadım ama çok az yedim demekki iyi yoldayım vucudumun alısmanı bekliycem ama sabah acıktım demekki artık doğru biseyler yapıyorum

kilo 73,2:51:
 
2 gundur gecelerı nerdeyse hıc e yakın kaçamak yaptım 1 haftadır yaptığım ekmeksızlık ıse ıse yaramış gıbı kılom 72 ve kendımı gayet ıyı hıssedıyorum
 
Back
X