Yaş farkı çok fazla...
Siz otuzun güzel zamanlarını sürerken... Eş adayınız ellilerin adaptasyon süreci ile boğuşacak... Kadınlarda bu yok ama erkeklerde ne yazık ki kırk yaş sendromu, elli yaş sendromu ve huzura kavuşulmaya başlanan altmışlı dönemler diye on'luk üç dönem var.. Elli yaş sendromu biraz ağır geçiyor.. Zira çok yaşlı hissetmekle hala genç hissetmek arasında bocalıyorlar. Üstelik ciltleri tam da bu dönemde kendilerine ihanet etmeye başlıyor.. Çoğunlukla.. Kulak kılları, farklı bölgelerde sarkma vs. gibi bir sürü fizyolojik değişikliğin psikolojik külfeti altında kalıyorlar. Elbette sürekli bir evlilikleri varsa ve uzun süreli hayat arkadaşları yanlarındaysa bu dönem daha kolay atlatılabiliyor... Küçük kazalarla diyelim.. Bazıları hiç altından kalkamazken, kalkanlar çoğunlukta sanırım.. Kendine ne kadar bakarsa baksın insan, hayatın aslında ikinci yarısı başlıyor elliden sonra.. İyiniyetli bir yaklaşım bu.. kimisi 35'ten sonra der, bir şiire ithafen..
Bu bir açıdan bakış...
Farklı bir açıdan bakmak gerekirse...
Rabbim 100'lü yaşlarınızı göstersin birlikte ancak yine de bir veda zamanı geldiğinde ve bu sıralı olursa... Her veda erkendir bu arada... Biraz daha yalnız hissetme durumunuz olabilir.. Üstelik daha genç yaşlarınıza denk gelirse bu durum, yaşamınızın bir dönemini sevdiğinizin sık rahatsızlanmalarına çözüm aramakla geçirirken bulabilirsiniz... Üzücü bir kader olur bu.. Çok uç bir senaryo ama bakış açısı...
Yine farklı bir senaryo daha...
Evlenirseniz... Hemen çocuk yapsanız bile.. En iyi ihtimalle baba ve çocuk arasında ki yaş farkı 47 olacak... Tek çocukla kalmak isteyebilirsiniz, ama arkasının da gelmesi bir ihtimal.. Bu çocuklar ergenlik dönemlerinde en çok babaya ihtiyaç duyacaklar... Baba kaç yaşında olacak o vakit.. ?
Ben sizi kızdırmak istemiyorum...
Ama her evlilik aynıdır... Üstelik erkekler hep çocuk gibidir... Hiç değişmezler.. Mutlaka bir çocukluk patlak verir bir yerlerden.. Dedelerden çeken büyükannelerimizi göz önüne getirelim.. Ya da şu an hali hazırda annelerimizi çileden çıkartmayı başaran babalarımızı (annelerimiz daha iyi bilirler tabi.. her özel anda yanlarında değiliz) Erkek hiç büyümez.. Büyük gibi davranabilir ve kadında varsa "baba" boşluğunu kapatabilir, sevgiliyken.. Ama bir gün bir yerden bir "çocukluk" patlak verir mutlaka.. Mutlaka bir kapris çıkar ortaya.. Üstelik o hayatın yarısı dediğimiz 50, doruk noktasıdır.. İnsan gittikçe çocuklaşır o dönemden sonra... Aklıma bir arkadaşımı getirdiniz.. Güzel bir soru sormuştu bana.. Ben de size sorayım...
Birgün evlenmeye karar verdiniz "Evlad edineceğiniz çocuğu (kocayı) kaç yaşında istersiniz"?
25? 30? 50?
Ya da 45...
(25 yaşında insan hala biraz yaş olabilir, 30'unda da öyle.. eğilme ihtimali vardır... Kendinize göre eğip bükmeniz gerekecek bu çocuğu bazen.. evliliğinize adapte etmeniz gerekecek... bu sorudan kasıt buydu o akşam.. açıklamak istedim)