evet evliliğin ilk iki senesi hele ki şu yy'da çok kritik. biliyor musun biz de öğretmeniz. (ama ben atanmayanlardanım, çok bilmiş bir ev kadını hallerindeyim. büyüüüükk depresyonumun ikinci nedeni.) o yüzden merhaba hocam demek istiyorum :))
biz liseden beri birbirimizi tanıyoruz. ben eşimin ilk aşkıyım. tam 12 sene oldu. liseden sonra üniversitelere gittik. ben istanbul'a gittim, o da anca üç sene sonra kıbrıs'a gidebildi. zaten sadece 1 ay çıkmıştık. sonra onun okul bitti pdr olduğu için bölümü hemen atandı van'a bende ist'da yüksek yaptım. onun okul biter bitmez geldi buldu beni istiyorum dedi bende tamam dedim. ve 3.5 sene uzaktan, çetrefilli ama aşk dolu bir zaman dilimi yaşadık. 4 aylık evliyim ama evlendiğimden günden beri acı çekiyorum evet. hatta 2 gün önce internette boşanma nedenlerini filan okudum o derece. çünkü çok ağır şeyler yaşadım şu 4 ayda ve ben her gün biraz daha boğuluyorum.
şimdi böyle pattadanak anlatmak da zor, anlayabilmek de zor. herkesin derdi bin fena, benim canım çok yanmasaydı onu affedebilirdim. onun da canı yandı yalnız benim ki kadar değil.. benim kocam çok bencil ben de aksine çok vericiyim. işte bu yüzden 4 ayda ben bende kalmadım. ama fazla da üzerinde durmak istemiyorum, beni sevdiğini biliyorum. sadece bir an önce ayağa kalkmak istiyorum. gerisine sonra bakıcam. çünkü gerçekten çok yoruldum. işte kabaca budur benim hikayem hocam, haklısın ben de çoğu kadın gibi mutsuzum :))
maalesef ataerkil toplumumuzda erkek evlat sahibi klasik türk anneleri (hele bir de tekse) oğullarına fazlaca düşkün. benim de doktor bi abim var istanbul'da. ailenin tek erkek çocuğu. annem her gün ağlıyor gurbet ellerde noldu oğlucağızım diye. adam 30 yaşında. kalkıp istiklalde kızlarla geziyor diyemiyorsun kadına. öyle bir acı çekiş yok yani :)))
biliyor musun aynı evde iki insan çok düşünce birbirine gerçekten bir yerden sonra biz kadınlar iki kişilik ilişkiyi böyle sığdıralım bir kılıfa tek kişilik olsun diye tırmalıyoruz kendimizi. ben de bunu yaptığım zamanlar oldu. ama sonra tek kişilik bolca ağlamalar, yıkılmalar, senaryolar ve depresyonlardan sonra anlıyorsun ki aşk, sevgi bunlar zaten aynı evde iki insanı birlikte tutmaya yetiyor. işte zorlayınca yine bir başımıza kalıyoruz sonunda. erkekler çok somut varlıklar. düz. sığ.. bir yere kadar inebiliyorlar derine. neden bu kadar kendimizi hırpalıyoruz ki. oysa ki kapı gibi tapusu var bizde adamların :)) ben beni seven adamı kendimle boğduğumda değil kendimden bir kulaç uzak tuttuğumda bana daha çok sarıldığını fark ettim. bu sadece bir öz eleştiridir :))
flluuu, eşinin annesi büyük ihtimalle cahil bir oğultapan klasik türk annesi. buna yapabileceğin birşey yok. ki öğretmensin. aslında bu kadar derinden bakmak ya da ilişkine üçüncü bir müdahil olarak görmek yerine kayınvalideni patolojik bir vaka olarak görebilirsin. dediğim gibi ilişkilerin çok içine düşmemek, bazen içinden sıyrılıp dışardan bakmak sen ve herkes için inanılmaz sağlıklı olacaktır. bir anne ve bir oğul. yalnız bırak biraz onları boşver, dertleşsinler. emin ol böylesi senin için daha huzurlu olacaktır.
ben çoğu zaman bunu yapıyorum. ama seninle ilgili bir şey varsa ortada ona tabiki müdahale edebilmelisin. kv çok dedikoducu ise eşine artık kendi yuvanızı kurduğunuzu ve özelinizi bir başkasına anlatmasının senin mahremiyetine bir saygısızlık olacağını iyice anlatmalısın. dediğim gibi erkekler zor... anlayabildikleri kadar işte :))
bir de maddi konularda sakın ama sakın kendini geri çekme. sana haber vermeden bunu yapması yine bir saygısızlıktır ve feysbuk ya da annesiyle konuşmasından çok, ilerde ilişkinize bu zarar verebilir...
çenem çok düştü benim di mi? :)) iyi sabahlar dilerim...
hadi gülümse şimdi, bence bunu hakettim