Eski Dostlar Buyrun Topiğime :)

yuhhhh diyorum yaaa nasıl bilmez tamam düzensizlik var 9 ay mı olur hiç mi gitmezsin dr
 
Bin Derde Deva ÇÖREK OTU(Hadislerde övülmüş Bitki)(nigella Sativa)



Genel Olarak
Peygamber(S.A.V) tarafından övülmüş olan çörekotu bitkisi dünyanın değişik yerlerinde değişik isimlerle bilinir ve destekleyici tedavide de bolca kullanılır. Açık mâvi renkli çiçekler açan ve 20-40 cm boyunda bir senelik, otsu bir bitkidir çörek otu. Yol kenarları ve özellikle ekin tarlaları içinde bulunur. Gövde dik ve kısa tüylüdür. Yaprakların alttakileri saplı, üsttekileri sapsızdır. Çiçekler uzun saplı ve tek tektir. Taç yaprakları iki parçalı ve bal özü bezleri taşıyan 8 tâne küçük parça hâlindedir. Meyveleri çok tohumlu olup, tohumlar siyah renkli ve oval şekillidir. Güney Avrupa, Balkan memleketleri, Kuzey Afrika, Türkiye ve Hindistan’da yetiştirilmektedir.



Tarihi Olarak
Çörek Otu asırlar boyunca, bitkisi ve yağı ile birlikte, Afrika’da, Asya’da ve Ortadoğu’da, günümüzde ise Amerika ve Avrupa’da milyonlarca insan tarafından “sağlıklarını desteklemek için” kullanılmaktadır. Aromatik bir baharat türü ve siyah rengi hariç susam tohumuna benzer olan çörekotu, geleneksel olarak çeşitli durumlar ve tedaviler için mükemmel bir ilaç olarak da kullanılmıştır.,

ıslam alimleri de peygamberlerinin övmüş olduğu bu bitkiye bigane kalamamış ve hakkında bolca eser yayınlamışlardır. El-biruni ve ibn-i Sina bunlardan bazılarıdır.

Günümüzde ise özellikle Amerika ve Avrupa’nın elit bilim merkezlerinde çörek otu hakkında araştırmalar yapılmakta ve her geçen gün yıldızı parlayan bu şifalı bitki hakkında kesin kanıtlar elde edilmektedir.


Çörek Otunun Etken Maddeleri

Takriben %21 protein, %38 karbonhidratlar ve %35 bitkisel yağlardan oluşmaktadır. ıçeriğindeki aktif maddeler, nigellon, thymoquinon ve uçmayan yağlardır. Diğer maddeler ise, linoelik asit(Omega-6, Omega-3), oleic asit, palmitik asit, kalsiyum, sodium, potasyum, demir, çinko, bakır, magnezyum, selenium, fosfor, vitamin A, vitamin B, vitamin B2, niasin ve vitamin C dir.

Yukarıdaki maddelerden özellikle nigellon ve thymoquinon etken maddeleri çörek otunun destekleyici özelliğiyle doğrudan alakalıdır.


Hangi Hastalıklarda Kullanılır?

1- ılk olarak çörek otu bir hastalık durumunda kullanılabileceği gibi günlük veya gün aşırı olarak öylesine de tüketilebilir. Aşırı alınmadığı taktirde herhangi bir yan etkisi ve zararı bildirilmemiştir.(not: Alerjinizin olmadığını var sayıyoruz.)

2- Çörek otu Bağışıklık sistemini güçlendirir.

3- Vücudu tahrip eden mikroplara karşı vücut direncini artırır.

4- Kanserden AıDS e kadar bir çok hastalıkta kullanılabilir.

5- ıltihaplı vakalarda iltihap engelleyici olarak kullanılabilir.

6- Nefes darlığı ve solunum yolları hastalıklarında iyi bir yardımcı etken olduğunu defalarca kanıtlamıştır.

7- Çörek Otu özünün(yağından bahsediliyor) meme, prostat, cilt kanseri gibi bazı kanser türlerinde kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı görülmüştür

8- Bayanlarda sıkça görülen rahim ve vajinal iltihaplara iyi geldiği bilinmektedir. (Bunu, iltihabı ve akıntıyı meydana getiren mantar hücrelerini yutan vücut savunma hücrelerini destekleyerek başarmaktadır.)

9- Çörek Otu Karaciğeri Tahripten Korur şifalı bitkiler

10- Ayrıca bu mucizevi bitki canlılarda biriken zararlı toksik zehirleri de baskılar ve onların vücuttaki zararlı etkilerini en aza indirir. Özellikle hava kirliliği yaşanan illerimizde ki insanlarımızın bu mucizevi bitkiden her gün almaları gerçekten faydalarınadır.

11- Kolon kanserini engeller.

12- Şeker hastalığına Karşı sonderece fatdalıdır.

13- Yüzyılımızın hastalıklarından birisi de alerjidir. Özellikle gelişmiş ülkelerin insanları “nedeni anlaşılamayan bir şekilde” hemen hemen her maddeye karşı alerji geliştirebilmektedir. Çörek otunun alerjik reaksiyonlarda vücudu baskılayıcı rol oynadığı Berlin Charite Ünv. Tarfından kanıtlanmıştır.

14- Egzama gibi rahatsızlıklarda çörek otu iyi bir iyileştiricidir.

15- Romatizmal hastalıklar.

16- Mide rahatsızlıkları ve reflü.

17- Böbrek hastalıkları.

18- Alkolün zararlı etkilerinin en aza indirilmesi.

19- Kalp damar hastalıkları.

20- Anti oksidan oluşu.

21- Kolesterolün düşürülmesi.

22- Hiper Tansiyon(yüksek tansiyon) vakalarında.

23- Uyarıcı etkilerinden dolayı; hemoroit, hepatit, nezle, ishal, öksürük ve tenya gibi etkiler.



En genel Olarak Çörek Otunun Faydaları Şu Şekilde Sıralanabilir;

• Mikrop, virüs ve mantarlara karşı öldürücü tesire sahiptir.
• ıfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir.
• Kansere karşı koruyucu etkisi vardır.
• Kan şekerini düzenler.
• Yorgunluk halini giderip zindelik verir.
• Damar hastalıklarını önler.
• Cinsel gücü arttırır.
• Hazmı kolaylaştırır.
• Vücuttaki toksinleri süzerek atar.
• ıdrar söktürücü özelliği ile safraya iyi gelir.
• Yaraların çabuk iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmesini hızlandırır.
• Alerjileri önler. Çörekotu
• Savunma sistemini dengeler.
• Hormon sistemini ve ruh hâlini sağlamlaştırır.




Hastalıklara Göre Çörek otunun Kullanım Şekilleri;

Astım ve Bronşiyal Problemler (Uzak Doğu, Orta Doğu ve Malezya)
Kahve içerisine bir çay kaşığı Çörek otu yağı karıştırılır. Günde iki defa alıır. Aynı zamanda, her gece Çörek otu yağı ile göğüs ovulur ve kaynar su içindeki Çörek otu yağının buharı nefesle içeri çekilir.

Sırt ağrısı ve diğer Romatizma çeşitleri (Orta Doğu ve Malezya)
Az bir miktar Çörek otu yağı hafifçe ısıtılır ve daha sonra romatizmalı alan yoğun bir şekilde sıvazlanır. Günde üç defa da yağdan bir çay kaşığı içilir.

Şeker Hastalığı (Hindistan)
Bir fincan bütün Çörek otu, bir fincan su teresi veya hardal tohumu, yarım fincan nar kabuğu ve yarım fincan şahtere otu karıştırılır. Toz haline getirmek için mikserden geçirilir. Bir ay boyunca, Hergün kahvaltıdan önce bir çay kaşığı Çörek otu yağı ile birlikte bir çay kaşığı karışım alınır.

ıshal (Hindistan ve Orta Doğu)
Bir fincan yoğurt ile bir çay kaşığı Çörek otu yağı karıştırılır. Belirtiler kayboluncaya kadar karışımdan günde iki defa içilir.

Kuru Öksürük (Orta Doğu ve Kuzey Afrika)
Kahve içerisine bir çay kaşığı Çörek otu yağı karıştırılır ve günde iki defa alınır. Göğüs ve sırt Çörek otu yağı ile ovulur.

Grip ve Burun Tıkanıklığı (Genel)
Herbir burun deliğine 3-4 damla Çörek otu yağı akıtma, burun tıkanıklığını ve kafanın soğuk algınlığı ızdırabını giderebilir.

Saçın Kırlaşması(Genel)
Çörek otu yağı ile düzenli bir şekilde saçlara masaj yapılması, saçların erken kırlaşmasını önleyebilir.

Saç Dökülmesi(Hindistan ve Orta Doğu)
Kafa derisinin tamamına limonu darbeli bir şekilde sürün ve takriben 15 dakika böylece hareket edin. Sabunlayın. Durulayın ve saçların tamamını kurulayın. Daha sonra Çörek otu ile kafa derisinin içine masaj yapın. Kahve veya çaya bir çay kaşığı Çörek otu yağı karıştırarak için.

Saman Nezlesi (Orta Doğu)
Bir yemek kaşığı Çörek otunu bir bardak limon suyuna karıştırın. Belirtiler giderilinceye kadar, günde iki kez alın.

Baş ağrısı (Genel)
Alın ve kulaklara yakın yüz kısımları Çörek otu yağı ile ovulur ve kafa bandajlanır. Aynı zamanda bir çay kaşığı Çörek otu kahvaltıdan önce alınır.

Sağlıklı Cilt (Hindistan)
Bir çorba kaşığı Çörek otu yağı ile bir çorba kaşığı zeytin yağı karıştırılır. Bu karışım ile yüz ovulur ve en az bir saat böyle devam edilir. Sabunla yıkanır ve durulanır.

Yüksek Tansiyon (Hindistan)
Kahvaltıdan önce her sabah iki diş sarmısakla birlikte herhangi bir içeceğe bir çay kaşığı Çörek otu yağı karıştırarak alın. Çörek otu yağı ile bütün vücudunuzu ovun ve üç günde bir kez 1.5 saat güneş ışınlarına maruz bırakın. Bu işlemlere bir ay devam edin.

Uyuşukluk ve Yorgunluk (Türkiye)
Bir bardak saf ve taze portakal suyu ile bir çorba kaşığı Çörek otuna her sabah 10 gün boyunca devam edilir.

Hafıza Düzeltme (Orta Doğu)
100 mg kaynatılmış nane içerisine bir çay kaşığı Çörek otu yağı karıştırılır ve 15 gün içmeye devam edilir.

Kas Ağrıları (Genel)
Ağrıyan yerler Çörek otu yağı ile ovulur.

Sinirsel Tansiyon Stresi (Hindistan)
Bir fincan çay veya kahve ile bir çay kaşığı Çörek otu günde 3 kez alınmaya devam edilir.

ıktidarsızlık (Genel)
200 g zeytin yağlı öğütülmüş Çörek otu tohumu, 100 g günlük, 50 g Çörek otu yağı, 50 g zeytin yağı, 200 g saf bal güzelce karıştırılır. Her öğünden sonra bir çorba kaşığı alınır.

Uyku Bozukluğu (Genel)
Balla karıştırılmış herhangi bir sıcak içeceğe bir çay kaşığı Çörek otu yağı ilave edilip akşamları içmeye devam edilir.

Diş ağrısı ve Diş eti iltihabı (Genel)
Önce sirke ile birlikte Çörek otu tohumları pişirilir. Çörek otu yağı ilave edilir. Diş ağrısı ve diş eti iltihabını gidermek için bu karışımla ağızda gargara yapılır.

Ülserler(Yaralar) (Endonezya ve Hindistan)
Ateş üzerinde Çörek otu tohumları kavrulur. Süsen kökü yağı ile veya kına bitkisi yağı ile karıştırılır ve merhem haline getirilir. Daha sonra cerahatlı yaralar üzerine yayılır. Sonra sirke ile muamele edilerek yıkanır.


Çörek otu Tohumu mu? Çörek otu yağı mı?

Tezde Çörek otu tohumunun lifli yapısının sindirilemediği bu durumun çörek otunun etkinliğini azatlığı savunulmaktadır. Bu durumda çörek otu yağının daha faydalı olduğu söylenir. Çörek otu
tezde ise çörek otu tohumundaki lifli yapının tohumda bulunan etken maddeleri vücuda yavaş yavaş ama etkili bir biçimde verdiği ve aşırı dozları engellediği söylenir.
Bu iki tezin de bilimsel verilerle kanıtlandığı söylenemez. Kimin haklı olduğunu ancak uzun yıllar deneme yanılma yöntemi bize gösterecek.


Ticari şekilleri ve Temininde Dikkat Edilecek Hususlar

Değerli ziyaretçilerimiz gerek sitemizdeki sponsor bağlantılardan gerekse internetten arayarak çörek otu tohumu ve çörekotu yağının ticari takdimlerine ulaşabilirsiniz. Ancak, dikkat etmeniz gereken en önemli şey Çörek otu yağının nasıl elde edildiğidir.

Çörek otu yağı 2 türlü elde edilmektedir. 1. si soğuk pres yoluyla. 2. si sıcak pres yoluyla. Sıcak pres yolunda daha fazla çörek otu yağı elde edilir ve bu soğuk presten daha hızlı ve daha az masraflıdır. Fakat sıcak pres sırasında çörek otu yağı ısıya dayanamaz ve özelliklerini yitirir. Bundan dolayı biz sıcak pres yöntemiyle elde edilmiş çörek otu yağını tavsiye etmiyoruz. Bir ürünü alırken özellikle sorun ve soruşturun tercihiniz soğuk pres yoluyla elde edilmiş çörek otu yağı olmalıdır.
 
--------------------------------------------------------------------------------



KıMYON










Latince ismi : Cuminum cyminum




Bilimsel sınıflandırma

Alem Plantae (Bitkiler)
Şube Magnoliophyta (Kapalı tohumlular)
Sınıf Magnoliopsida (ıki çenekliler)
Takım: Apiales
Familya Apiaceae (Maydonozgiller)
Cins: Cuminum
Tür: C.cyminum





-

Kimyon (Cuminum cyminum) Mayıs-Haziran ayları arasında, beyaz ve pembemsi renkli çiçekler açan, 40-60 cm boyunda, bir yıllık otsu bir bitki. Gövdeleri dik, üstte dallanır. Yaprakları iplik gibi parçalı ve tüysüzdür. Çiçekler şemsiye durumunda toplanmışlardır. Şemsiye, 3-5 saplıdır. Çiçekler beyaz veya pembe renklidir. Meyvesi köşeli, oval şekilli, 4-5 mm boyundadır. Temmuzda meyveler olgunlaşır. Özel kokuludur ve meyveleri sabit ve uçucu yağ, tanen ve reçine taşımaktadır. Midevi, gaz giderici, terletici olarak kullanılır. Ayni zamanda özellikle Kuzey Afrika, Orta Doğu, batı Çin, Hindistan ve Meksika mutfağında çok kullanılan bir baharattır



Tohumlar tüketim için genelde toz haline getirilir. Kimyonun genel olarak en sık yetiştiği yerler: ıran, Özbekistan, Tacikistan, Türkiye, Fas, Mısır, Hindistan, Suriye, Meksika ve Şili. Türkiye'de yetiştiği yerler: Ege ve Karadeniz Bölgesinde kültür olarak yetiştirilir. Hindistan'da kimyon jiira olarak, Pakistan/ıran'da ziira olarak, batı Çin'de ziran olarak adlandırılır



Kimyon nedir, nerde yetişir?

Latincesi Cuminum cyminum olan kimyon, bir yıllık otsu bitkidir, meyvaları için yetiştirilir. Meyvaları baharat olarak kullanılır. Ülkemizde Frenk kimyonu denen, Carum carvi diye bir türü de vardır. Kars bölgesinde bu bitkinin genç dalları çorbalara ve yemeklere koku vermesi için katılır. Kefe Kimyonu denen Laser trilobum borkh, ülkemizde yetişen diğer bir kimyon türüdür. Özellikle çam ormanlarının altında yetişir. Olgun meyvaları baharat olarak kullanılır. Toros dağlarının Mersin/Adana kesiminde yetişen türüne sıra ismi verilir. Adana, Tarsus ve Mersin bölgelerinde baharat olarak kullanılır ve satılır.



Akdeniz bölgesinde tarih öncesinden beri yetişen bir bitki kimyon. Fas, Mısır ve Suriye’nin yanı sıra Hindistan, Meksika, Kuzey Amerika ve Şili de yetiştirilmektedir. Sebzelerde, sakatat, et yemekleri ve içeceklerde kullanılır. Spesifik olarak, Fas ve Ortadoğu ülkelerinde tavuk, keçi eti ve uykuluk terbiyesinde kullanılırken, Hindistan da baharat olarak kullanılmasının yanı sıra, sindirimi kolaylaştırmak için çay gibi demlenir.



Tarihte kimyon

Şu anda en fazla kimyon kullanan ülke mutfakları arasında Hindistan, Fas ve Mesika geliyor. Ancak, milattan önceki dönemde kimyonu en fazla Yunanlılar ve Romalılar kullanmış.



Eski Yunanlıların yemek masalarının üzerinde duran özel bir kimyon kutuları varmış. Kimyonu o denli bol kullanıyorlarmış ki, cimriliği kimyon kullanımıyla tarif eder olmuşlar. Cimri bir insana, 'kimyon tanesini bölen' anlamına gelen kyminopristes diyorlarmış! Antik Roma döneminde kimyonun, 'hırsın ve paranın' sembolü haline geldiğini de söylemeliyiz. Her şeye hükmeden ve sahip olan Marcus Aurelius’un takma ismi kimyon du. Kral Antonius savurgan insanlara tutumlu olmayı öğretmeye kalkınca bu tutumundan dolayı, o da hakaretten nasibini aldı ve kimyonu ikiye yarar cümlesi onu taklit ve alay eden insanlarca kendisine karşı kullanıldı.



Aşağı yukarı aynı yıllarda kimyon, Doğu Akdeniz ülkelerinde ve özellikle de Nil Nehri’nin yukarı kısımlarında yetiştiriliyordu. Bu sırada sindirimi kolaylaştırmasının yanı sıra, ekmek ve et yemeklerine lezzet vermesi için de kullanılırdı. Kimyonun diğer bir görevi ise vergi ödemek için para yerine geçmesiydi. Ayrıca, meşhur hatip Pliny, öğrencilerine konuşma yaparlarken tenlerine soluk, yüzlerine dikkatli ifade verdiği için kimyon yemelerini tavsiye etmiştir.



Romalıların her yiyecekle kimyonu özgürce kullandıklarını söyleyebiliriz. Öyle ki 'patina de piris' isimli bir tür armut tatlının içine bile kimyon koymuşlar. Kabuklu deniz hayvanları için kullandıkları başka bir sos ise, bal, sirke, maydanoz, nane, karabiber ve bol miktarda kimyondan oluşuyormuş.



Nerelerde kullanılıyor

Günümüzde kimyonun kullanıldığı Avrupa mutfakları sınırlı. Fransa ve Almanya’da ekmeklerde, Hollanda ve ısveç’te ise bazı peynir türlerinde kullanılıyor. ıspanya da hiç kullanılmıyor. Meksika da onu ıspanyollar tanıttıkları için halen bu mutfağın bir numaralı baharatı olma özelliğini koruyor



KıMYON (Carvi fructus)
Bitki :Carum carvi

Meyveleri % 3-7 oranında uçucu yağ taşır. Gastrointestinal sistem üzerinde etkilidir. Spazm çözücü ve gaz söktürücüdür. Ayrıca antimikrobiyal etkiye sahiptir. Özellikle midede şişkinlik hissi, sindirim güçlüğü gibi hazımla ilgili sorunlarda ve iştahsızlıkta kullanılır.



Dahilen: Günlük doz 2,5 - 6 g’ a eşdeğer olacak şekilde, 1-3 çay fincanıdır. Günlük dozun sabah, öğle, akşam şeklinde alınması tavsiye edilir. Amaca göre, iştah açıcı ve gaz söktürücü olarak kullanıldığında yemeklerden yarım saat önce, sindirim güçlüğünde kullanıldığında ise yemeklerden sonra içilmesi önerilir.



KıMYON ZıRAATI

1-KıMYONUN EKONOMıK DURUMU : Kimyon, kokusundan faydalanılan baharat bitkisidir. Son yıllarda yurt içinde ve yurt dışında sucuk imalinde, ilaç sanayinde ve boya sanayinde kullanılmaktadır. Türkiye'den A.B.D' ne Avrupa, Orta Doğuda, Arap ve Körfez ülkelerine devamlı ihraç edilmektedir.



2-KıMYONUN BıTKıSEL DURUMU : Kimyon tohumu 4-5 mm uzunluğunda, açık kahverengi renkte küçüktür. Kimyon bitkisi 35-40 cm boyunda ( mercimek bitkisi ) gibi dallanan ince uzun üzerinde küçük yaprak, bulunan hafif bir bitkidir. Genellikle Orta Anadolu da erken ilkbaharda 15 şubat- 15 Mart tarihleri arasında mutlaka ekimi yapılmalıdır.



3-KıMYONUN ıKLıMı ıSTEĞı : Kimyon ziraatı genellikle Orta Anadolu Bölgesinde bilhassa Afyon, Ankara, Eskişehir, Konya, ılleri ile bunların çevresinde bulunan illerde yapılmaktadır.

Eskişehir yöresinde kimyon bitkisine (ZIRA) tabir edilmektedir. Bu sebeple kimyon bitkisi ilkbaharda erken ekim yapılacak yazları sıcak kışları soğuk olan Orta Anadolu bitkisidir.



4- KıMYONUN TOPRAK ıSTEĞı : Kimyon bitkisi hafif ve nazik bir bitki olduğundan genellikle ot getirmeyen yumuşak, kaymak bağlamayan hafif topraklarda iyi yetişir ve randımanlı olur.

Bilhassa hamdan yeni açılan topraklarda daha fazla randımanlı yetişir. Çorak, kepir, topraklarda yetişmekle beraber randıman alınabilmesi için yılın yağışlı geçmesi şarttır.



5- KıMYONUN GÜBRE ıSTEĞı: Kimyon ekimi yapılırken kimyon tohumu mutlaka fenni gübre ile ekilmelidir. Kimyon bitkisi fosforlu gübreye ihtiyacı olmakla beraber daha fazla azotlu gübreye ihtiyaç duyulmaktadır. Ekimi ile birlikte toprağa 10 kg % 18-46 DAP veya 10 kg % 15-45 Kompoze ve 10 kg % 20-20 Kompoze veya yalnız 10 kg % 26 lık A. Nitratla ekilebilir, Ekimden sonra kimyon toprak yüzünde görülünce dönüme 10-15 kg azotlu gübre serpildiği taktirde randıman alınır.



6- KıMYONUN TOPRAĞININ HAZIRLANMASI: Kimyon bitkisi genellikle Orta Anadolu'da münavebede hububattan sonra ekilir. Bu münasebetle hasadı yapılmış anız tarlalarının saplarının mutlaka yakılarak yağışlara müteakip mutlaka kimyon güzden soklu pullukla 18-20 cm derinliğinde aktarılmalıdır. Kimyon ekilecek tarla yağışlarını iyice alıp yumuşadıktan sonra erken ilkbaharda 15 Şubat 15 Mart arasında

a) Kazayağı ile ikilenerek erken çıkan otlar imha edilir.

b) Barana (tırmık ) çekilerek üçlenip ekilecek saha kısmen tesviye edilir. Tarla ekime hazır duruma getirilir.



7- KıMYONUN EKıMı: Kimyon tohumu genellikle mibzerle sıraya ekilir. Serpme ekim daha ziyade dar arazilerde tatbik edilebilir. Kimyon tarlası arzu edilen şekilde hazırlandıktan sonra dekara 10 kg fenni gübre ile 1 kg tohum hesaplanarak gübre ile tohum iyice karıştırılır. Bu karışım mibzerlerin tohum sandığına konulur. Kombine mibzeri ile tohum sandığı ayarı 10-12 dereceye getirildiğine dekara 10 kg gübre 1 kg tohum en idealdir. Tohumlar genellikle 2-3 cm derinliğe ekilmelidir. Daha derine giderse katiyetle çıkmaz. Bunun için Kimyon ekilecek tarlanın toprak hazırlığının iyi yapılarak ekimde tohumunun derine gitmesi önlenmelidir. Kimyon bilhassa tavsiye edilmiş kısmen sıkıştırılmış topraktan 30-40 gün içinde toprak yüzüne çıkar.



8- KıMYON BAKIMI VE YABANCI OT ıLAÇLAMASI : Kimyon ekildikten sonra genellikle 30-40 gün içinde toprak yüzüne çıkar. Kimyon ot getirmeyen veya az ot getiren tarlaya ekilebilir.

Kimyonla birlikte yabancı otlarda kimyon tarlası içinde büyümeye başlarlar, Nisan ortalarından sonra kimyon üst azotlu gübreden atıldıktan sonra 1-15 Mayıs arasında yabancı otların,

a) Elle yolmalıdır.

b) Veya kimyon yabancı otunu imha eden AFALON ilacı ile hububat tarlalarında yapılan yabancı ot ilaçlaması gibi beher dekara 150-200 gr arası bir ilaç ile 20 litre su düşecek şekilde yabancı ot ilaçlaması yapılmaktadır. Çiçek zamanı yapılacak yabancı ot ilaçlaması kimyonun verimini çok düşürmektedir.



9-KıMYONUN HASAT VE HARMANI: Kimyon mahsülü genellikle Haziran ayı içinde çiçeklenerek Haziran sonrası Temmuz başlarında rengi yeşilden mat kahverengi rengi alınca hasadın mutlaka yapılması lazımdır.

Bin işçi günde yarım dekar ile 1 dekar arası yolma yapabilir. Yapılan demetler tarlaya batör ayarı düzenlenmiş ve rüzgarlıkları kısmen yapılmış biçer döver yürütülerek önüne atmak suretiyle hasat ve harman yapılır. Kimyon harman yerinde sopalarla dövülerek veya dövenle sürülerek harmanı yapılmakta beraber harmanı güçtür.



10-KıMYONUN VERıMı: Kimyon genellikle iyi ekimi yapılmış iyi gübrelenmiş iyi ot alınmış kuvvetli tarlalardan ortalama beher dekara 50-80 kg arasında verim yapar. Zayıf şartlarda bu verim 20-30 kiloya düşebilir. Yüksek verim almak için az sahaya yapıp iyi emek verip birim sahadan yüksek verim almak esastır



Romalılar döneminden beri bedene yararlı etkileri bilinen ve kullanılan kimyonun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:

• Midevidir: iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.
• Diyareyi hafifletici etkisi vardır.
• ıdrar söktürücüdür.
• Sinirleri uyarır.
• Terletici etkisi de bulunmaktadır.



Bu etkilerinden yararlanılmak üzere yaz mevsiminde bitkinin çiçek şemsiyeleri tam olgunlaşmadan önce kesilip alınır. Bunlar gölge ve havadar bir yerde kurutulur. Yere serilen bir kağıdın üzerine bu şemsiyeler başaşağı edilip silkelenir. Böylece toplanan olgun tohumlar ya da piyasadan satın alınan kimyon tohumlarından 1-2 tatlı kaşığının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp kabın üzeri kapatılarak 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen infüzyondan günde iki kez sabah ve akşam yemeklerinden önce birer bardak içilir
 
Zerdeçal, zencefil familyasından lifli bir bitki olan Curcuma longa bitkisinin kökünden elde edilmektedir. Kaynatıldıktan ya da buharda bekletildikten sonra sonra kurutulur ve ufalanır. Başta Hindistan olmak üzere Çin ve Endonezya'da da yetiştirilmektedir. Hafif bir aroması ve zencefile benzer, keskin bir tadı vardır. Köri sosu yapımında kullanılan bir baharattır. Özellikle Hint mutfağında ve Güney Asya yemeklerinde kullanılır. Ayrıca hardal yapımında da kullanılmaktadır. Serin, kuru ve karanlık yerlerde saklanmalıdır. Parlak sarı rengiyle zerdeçal, M.Ö. 600'lü yıllardan bu yana boya, ilaç ve baharat olarak kullanılmaktadır. Marko Polo zerdeçalı “safranın yerini tutan ama safran olmayan bir sebze” olarak tanımlamıştır. Endonezyalılar bu baharatı düğün törenlerinde vücutlarının bazı bölümlerini boyamak için kullanırlardı. Zerdeçal ayrıca Asya'da mide ve karaciğer rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmıştır.



Nerelerde kullanılabilir?
Fümeler, turşular, zerde ve bazı keklerde kullanılır. Yumurtalı yemeklerde de kullanılmaktadır. Çorbalara ilave edilir ve safranın kullanıldığı her yerde kullanılabilir. Bir miktar margarini erittikten sonra içine zerdeçal ekleyerek sebzeler, makarna ve patatesin üzerine dökerek bir sos elde edebilirsiniz



Zerdeçal: Bilimselliği çok araştırılmış bir halk ilacı



Bir halk ilacı ve baharat olarak bildiğimiz zerdeçal aslında birçok hastalığın önlenmesinde ve hatta tedavisinde önemli roller oynar. Güney Asyalıların çok tükettiği zerdeçal ile ilgili binlerce araştırma yapılmıştır. Fakat ucuz olması nedeni ile ilaç sanayinin gözdeleri arasında değildir. Zerdeçal ile ilgili bu yazıyı ilginç bulacağınızı düşünüyoruz



Zerdeçal nedir?



Zerdeçal (zerdeçöp , zerdeçal , safran kökü, sarıboya, zerdeçav, hint safranı, CURCUMA LONGA L., Zingiberaceae) polifenolik bir bileşiktir(4).



Zerdeçal sarı çiçekli, büyük yapraklı ve rizomlu çok yıllk otsu bir bitkidir. Başta Pakistan, Hindistan, Çin ve Bangladeş olmak üzere Asya’nın tropik bölgelerde yetişir. Bitkinin toprak altındaki ana rizomları yumurta veya armut seklindedir. Yan rizomları ise parmak şeklindedir. Rizomların üst yüzü sarımsı, iç yüzü ise sarı renklidir. Acımsı bir tadı vardır.



Piyasada parmak şeklinde (rizom) ve toz şeklinde bulunur. ıçinde onlarca madde bulunur. Fakat aktif maddesi kurkumindir. Zerdeçal tozunun yaklaşık 1:30- 1:100 kadarı curcumindir. 1 silme tatlı kaşığı zerdeçal 3 gramdır; ortalama 30-90 mg curcumin içerir.



200 mg/gün’lük dozlarda (yaklaşık 2-4 silme tatlı kaşığı toz) zerdeçalın antienflamatuvar, antikanserojen ve antiaterojenik olduğu gösterilmiştir. Bilinen bir yan etkisi yoktur.



Zerdeçal ipek kumaşlar ve ince derilerin boyanmasında ve kına yakmada da renklendirici olarak kullanılmaktadır



Zerdeçalın içindeki maddeler

» 1,8-CINEOLE (kgv) 30-720 ppm
» 2-BORNANOL (bt)
» 2-HYDROXY-METHYL-ANTHRAQUINONE (kgv)
» 4-HYDROXY-CINNAMOYL-(FERULOYL)-METHANE (kgv) 180 ppm
» ALPHA-ATLANTONE (kgv)
» ALPHA-PINENE (ey) 5,300 ppm
» ALPHA-TERPINEOL (kgv)
» AR-TURMERONE (kgv) 5,800 ppm
» ARABINOSE (kgv) 10,000 ppm
» ASCORBIC-ACID (kgv) 0-293 ppm
» ASH (kgv) 9,000-148,000 ppm
» AZULENE (kgv)

» BAKIR (kgv) 6-17 ppm
» BETA-CAROTENE (kgv)
» BETA-PINENE (ey) 2,700 ppm
» BETA-SESQUIPHELLANDRENE (kgv)
» BIS-(PARA-HYDROXY-CINNAMOYL)-METHANE (kgv) 1,360 ppm
» BIS-DESMETHOXYCURCUMIN (kgv) 67-27,000 ppm
» BISABOLENE (Kök)
» BORNEOL (kgv)
» BORON (Kök) 1-6 ppm
» CAFFEIC-ACID (kgv) 5 ppm
» CAPRYLIC-ACID (kgv)
» CARBOHYDRATES (kgv) 79,000-829,000 ppm
» CARYOPHYLLENE (ey)
» ÇıNKO (kgv) 22 ppm
» CINEOLE (ey) 29,200 ppm
» CINNAMIC-ACID (kgv)
» COBALT (kgv) 1 ppm

» CUMINYL-ALCOHOL (kgv)
» CURCUMENE (ey) 121,700 ppm
» CURCUMENOL (ey) 21,300 ppm
» CURCUMIN (kgv) 9-38,888 ppm
» CURDIONE (ey) 11,900 ppm
» CURLONE (kgv) 120 ppm
» CURZERENONE (kgv)
» CURZERENONE-C (ey) 20,400 ppm
» CYCLO-ISOPRENEMYRCENE (kgv) 8,500-29,750 ppm
» D-ALPHA-PHELLANDRENE (kgv) 30-720 ppm
» D-CAMPHENE (kgv) 480 ppm
» D-CAMPHOR (kgv) 30-1,500 ppm
» D-SABINENE (kgv) 20-432 ppm
» DEHYDROTURMERONE (kgv)

» DEMıR (kgv) 121-467 ppm

» DESMETHOXYCURCUMIN (kgv) 500-11,100 ppm
» DI-P-COUMAROYL-METHANE (kgv)
» DICINNAMOYLMETHANE (kgv)
» DIDESMETHOXYCURCUMIN (kgv)

» DIDESMETHOXYCURCUMIN (kgv)

» DIFERULOYL-» METHANE (kgv)

» DIHYDROCURCUMIN (kgv) 57 ppm
» EO (kgv) 3,000-72,000 ppm
» EUGENOL (ey) 2,100 ppm
» FERULOYL-P-COUMAROYL-METHANE (kgv)

FOSFOR (kgv) 640-6,307 ppm
» FRUCTOSE (kgv) 120,000 ppm
» GAMMA-ATLANTONE (kgv)
» GLUCOSE (kgv) 280,000 ppm
» GUAIACOL (kgv)
» ISOBORNEOL (kgv) (ey) 200 ppm

» KROM (kgv) 6 ppm

» KALSıYUM(kgv) 270-2,898 ppm
» L-ALPHA-CURCUMENE (kgv) 18,000 ppm

» L-BETA-CURCUMENE (kgv) 18,000 ppm
» LIMONENE (ey) 2,300 ppm

» LıF(kgv) 9,000-84,000 ppm
» LINALOL (ey) 1,600 ppm
» MANGANESE (kgv) 33-78 ppm
» MONODESMETHOXYCURCUMIN (kgv)
» NIACIN (kgv) 5-62 ppm
» NICKEL (kgv) 3.8 ppm
» O-COUMARIC-ACID (yp)
» P-COUMARIC-ACID (kgv) 345 ppm
» P-CYMENE (kgv)
» P-METHOXYCINNAMIC-ACID (kgv) 360 ppm
» P-TOLYMETHYLCARBINOL (kgv) 500-1,750 ppm
» POTASSIUM (kgv) 4,870-41,271 ppm
» PROTEIN (kgv) 12,000-306,000 ppm
» PROTOCATECHUIC-ACID (yp)
» RESIN (kgv)
» RIBOFLAVIN (kgv) 0-12 ppm
» SODYUM (kgv) 30-4,290 ppm

» SU (kgv) 133,000 ppm
» SYRINGIC-ACID (yp)
» TERPINENE (ey) 27,200 ppm
» TERPINEOL (ey) 500 ppm
» THIAMIN (kgv) 0-8 ppm
» TURMERONE (kgv) 1,800-43,200 ppm
» UKONAN-A (kgv) 33-6,600 ppm
» UKONAN-B (kgv) 47 ppm
» UKONAN-C (kgv) 52 ppm
» UKONAN-D (kgv)
» VANILLIC-ACID (yp)

» YAĞ (kgv) 18,000-153,000 ppm
» ZINGIBERENE (kgv) 750-18,000 ppm




Çeşitli hastalıklarda zerdeçal



Antiioksidan/zerdeçal

Zerdeçal en etkin ve en yaygın kullanılan antioksidanlardan biridir(2-6).



Zerdeçal/enflamasyon

Yapılan araştırmalar zerdeçalın lökotirien, prostaglandin, tumor nekroze edici faktör ve interlökin-12 gibi iltihap oluşturan kimyasal maddelerin ortaya çıkışını geciktirip hafiflettiğini göstermiştir(7,8).



Solunum yolu enfeksiyonları/zerdeçal

Zerdeçal antienflamatuar ve antioksidan etkileri ile solunum yolu enfeksiyonlarınada (üst solunum yolu enfeksiyonu, astım, bronşit, sinüzit) yaygın olarak kullanılan bir halk ilacıdır.



Zerdeçal/kanser

Zerdeçalın aktif maddesi curcumin hem kanserin korunmasını sağlar hem de bazı kanserlerde tedavi edici olarak kullanılmıştır Tümör hücrelerinin üremesini engeller ve toksik yan ürünlerini azaltır (9-14).



Zerdaçal/Alzheimer

Zerdeçal antioksidan ve antienflamatuar etkileri ile Alzheimer hastalığına gidişi engellemektedir. Zerdeçalın beta-amiloid plaklarının gelişimini yavaşlattığı da gösterilmiştir (15-17).



Diğer hastalıklar

Zerdeçalın başta mültipl skleroz (18,19), katarakt oluşumu (20), karaciğer hasarı (21), enfarktüs(22) ve felç (23) olmak üzere çeşitli hastalıklar üzerine olumlu etkileri olduğuna ilişkin çok sayıda çalışma vardır.


ZERDEÇALLE ıLGıLı BıR GAZETE HABERı AŞAĞIDA

Kanserin düşmanı ZERDEÇAL
Zerdeçalın içindeki ‘curcumin’ maddesi kanserli hücreleri öldürüyor. Bilim adamları hint safranı olarak da bilinen zerdeçalın yemek borusu kanserine karşı savaştığını ortaya çıkardı.

Bilim adamları, köri sosunun da içinde bulunan zerdeçal baharatının kanser hücrelerini öldürdüğünü ortaya çıkardı.

Zerdeçalın içinde bulunan “curcumin” adlı madde bugüne kadar kireçlenme ve bunama gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyordu. Ancak ırlanda’da bulunan Cork Kanser Araştırma Merkezi’nin son dönemde yaptığı bir araştırmada ise bu maddenin laboratuvar ortamında yemek borusu kanseri hücrelerini öldürdüğü ortaya çıktı.

24 saat içinde öldürüyor

Dr. Sharon McKenna ve ekibi yaptıkları araştırmada curcumin adlı maddenin 24 saat içinde kanser hücrelerini öldürmeye başladığını belirlerken, bu keşfin yeni tedavi yöntemlerine kapı aralayabileceği söyleniyor.

ıngiltere Kanser Araştırmaları Merkezi’nden Dr. Lesley Walker da yemek borusu kanserinin son yıllarda artış gösteren obezite ve reflü vakalarına bağlı olarak yaygınlaştığını belirtti. Dr. Lesley Walker, McKenna ve ekibinin yaptığı buluşun bu hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde kullanılabilecek önemli bir adım olduğunu söyledi.

Bir Onkoloji uzmanı ise, zerdeçalın dünyada kanserle mücadelede etkisi ispat edilmiş en önemli bitki olduğuna dikkati çekti. “Zerdeçal, tümörü öldürür. Günde 2-3 çorba kaşığı hakiki zerdeçal tüketmek kanseri önlemek bakımından çok faydalı” diyerek, sahte zerdeçalın piyasada yaygın olduğuna işaret ederek şöyle konuştu: “Bu bitki ıran, Hindistan ve Uzakdoğu kökenli. Türkiye’de ise Safranbolu’da yetiştiriliyor. Gerçek zerdeçal çok faydalı ama sahte zerdeçalın içine bir madde konuluyor ve kokusu benzetiliyor. Alırken dikkatli olunmalı.”
Baharatçı ustabaşı ise, zerdeçalı karabiber gibi çok sattıklarını söyleyerek, “Bağışıklık sistemini güçlendirir, antioksidan özelliği vardır, metabolizmayı hızlandırır. Sarılığa ve Hepatit B-C hastalıklarına iyi geldiğini de biliyoruz” diye konuştu. “Müşterilerimiz en fazla zerdeçallı pilav yapmak için alıyor” dedi.

Zerdeçallı pilav tarifi
MALZEMELER
Haşlanmış ya da
ızgara tavuk
Karışık sebze (mısır, börülce, sarı biber, havuç vs.)
1 su bardağı kabuklu pirinç
Su, tuz
1 yemek kaşığı zerdeçal
1 yemek kaşığı sıvı yağ

NASIL YAPILIYOR?

Pirinci, zerdeçal, tuz ve yeterli miktarda suyla pişirin. Tavuğu didikleyerek bir tavada sıvı yağ ile hafif soteleyin. Üzerine lokmalık şekilde kesilmiş sebzeleri ekleyin. Sebzeler fazla yumuşamadan ateşten alın ve servis edin.
 
ZENCEFıL










Latince ismi : Zingibar officinale




Bitki özelliği :Uzakdoğu ülkelerinde yetiştirilen bir kültür bitkisidir.



Drog adı :Zingiberis rhizoma / kök



Tentür : Zingiber D1 – D6



Bileşim: Zingiberen içerikli eterli uçucu yağ,Zingiberol, acı maddeler, Gingerol ve Shogol.



Etkileri: Uyarıcı, gaz söktürücü, terletici,antiseptik, grip, soğuk algınlığı, sindirim sistemi problemleri.



Kullanım alanları: Zencefil, mide bulantısı, şişkinlik ve kolik gibi sindirim problemlerine karşı başarıyla kullanılabilir. Yolculuk kusmalarına karşı etkilidir. Antiseptik etkisi sayesinde, mide ve bağırsak enfeksiyonlarına ve hatta gıda zehirlenmelerine karşı kullanılabilir.



Zencefil kan dolaşımını uyarır ve böylece kanın yüzeysel bölgelere de rahatça ulaşmasını sağlar.Bu etkinliği sayesinde, donuklarda, ısınmayan el ve ayakların ısıtılmasında çok önemli görevler üstlenebilir. Aynı zamanda yüksek kan basıncını da normalleştirebilir.Terletici ve ateş düşürücü etkileri vardır. Öksürük,grip, soğuk algınlığı ve öteki solunum yolları hastalıklarında, ısıtıcı veyatıştırıcı etkiye sahiptir. Ayrıca iştah açar ve kabızlığa karşı kullanılabilir.



Kullanım biçimleri: Zencefil çayı: Değirmende inceltilmiş yarım tatlı kaşığı zencefil, bir bardak dolusu soğuk suya eklenir,hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır,5-6 dakika hafif ısıda kaynatılır ve süzülür.Gerektiğinde bir bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.



Tentür kullanımı: D2’den D6’ya kadarki herhangi bir seyrelti kullanılabilir. Öncelikli kullanım alanları, mide zayıflığı, sindirim problemleri ve bronşiyal astımdır. Ayrıca, idrar tutukluğuna ve ekmekten kaynaklanan şişkinliklere karşı önerilebilir.



Sürekli olarak veya ihtiyaçduyulduğunda, günde 2-3 kere, 10-15 damla, yarım yemekkaşığı ılık suya eklenerek alınır.



Baharat: Özellikle zayıf ve sinirsel etkiyeaçık mideler için çok yararlı bir baharattır. Zencefil,mide ülseri olanların bile kullanabileceği özelliktedir.



Uyarı: Zencefilin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.

Son yıllarda Batı dünyası da Doğu'nun şifalı baharatı zencefilin önemini keşfetti. Bilim dünyasındaki ismi Zingiber officinale'dir. Gerçekten de zencefil bir şifa kaynağıdır. Sadece Uzakdoğu'nun kutsal kitaplarında adı geçen bir baharat değildir. Örneğin; Kuran'da da adı geçen tek baharat zencefildir. Hatta cennet tasvirlerinde cennete giren kişilerin zencefilli içeceklerle ödüllendirileceklerinden bahsedilir. Zencefil içerisindeki bir etken madde ile romatizmal hastalıklarda ağrıyı azaltıcı ve iyileşmeye yardımcı bir rol oynar. Ayrıca, taşıt tutmalarına, hamilelik kusmalarına ve genelde kolay midesi bulanan kişilere yardımcıdır. Bu tarz problemlerde özellikle limonla beraber kullanılırsa daha da ferahlatıcıdır.

Zencefil aynı zamanda vücudun soğuğa karşı direncini artırmaya, üşümeyi azaltmaya yardımcı olur. Özellikle ağır sofralardan kalkarken yemeğin daha iyi sindirilmesi ve daha az gaz yapması için yemek yerken biraz zencefil serpmek, yemek sırasında veya yemeğin üstüne zencefilli, limonlu 1-2 fincan çay içmek oldukça yararlıdır.



Yemeklere baharat olarak katılan ya da balla karıştırılıp yenilen zencefil afrodizyak etkisi yapıyor. Cinsel soğukluğu giderip vücudu canlandırıyor

Trafik, iş stresi, ekonomik sorunlar cinsel yaşamı kabusa dönüştürüyor. Uzmanlar, cinsel sorunların ortaya çıkmasında psikolojik faktörlerin önemli ölçüde rol oynadığına dikkat çekiyor. Şifalı bitkiler, stres nedeniyle cinsel isteksizlik yaşayanların imdadına yetişiyor. Sağlıklı bir cinsellik için karanfil, tarçın, ısırgan otu, fesleğen gibi bitkilerden karışımlar yapılıyor.

Şifalı bitkilerin cinsel yaşam üzerindeki etkilerine dair birçok efsane de var. Bir efsaneye göre, Yunan Aşk Tanrıçası Afrodit, birlikte olduğu erkeklere , onların cinsel gücünü artırıcı bitkisel içecekler hazırlıyor. Bu nedenle uyarıcı etkisi olan karışımlara 'afrodizyak' adı veriliyor.



Zencefil ve bal, soğuk algınlığının doğal ilacı

Binlerce yıldır Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerinde, birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bu baharat, aynı zamanda soframızda güzel bir lezzet kaynağıdır. Zencefili hangi hastalıklarda, nasıl kullanabiliriz? Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklarda bir çay kaşığı toz zencefil bir tatlı kaşığı bal ile karıştırıp macun yapılarak yenildiği zaman insanın içini ısıtarak bronşlarını açar ve temizler. Balgamı söktürür, öksürüğü keser. Zencefil aynı zamanda doğal aspirindir; kanı sulandırır, damarları açar, pıhtılaşmayı önler. ıyi bir zihin açıcıdır, hafızayı güçlendirir. Zencefil yeni projeler üretmek isteyen insanların ilacıdır, beyni canlandırır. ılaçların mide ve bağırsaklara yaptığı yan etkiyi yok eder. ıyi bir bulantı ilacıdır. Ameliyatlardan sonraki anesteziden kaynaklanan bulantılar, deniz ve araba tutmasındaki bulantılarda etkilidir.



Zencefilin doğum sonrasında annenin emzirme döneminde, anne sütünü artırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır. Sindirim sistemini düzenler, hızlandırır, enerji verir. Zencefil, ıngiltere'de besin takviyesi olarak kabul edilmiştir. Kışın salepin üzerine tarçın yerine zencefil serperek içilmesi yorgunluğu alır, sinir sistemini düzeltir. Taze zencefil kökünden yapılan turşu sofralara güzel bir çeşni olmanın yanında sindirime faydalı bir takviye olur.



Zencefil, asırlar boyu iyi bir besin ve ilaç olarak güvenle kullanılmıştır. ınsanlar üzerinde yapılan deneylerde zencefilin hiçbir yan etkisine rastlanmamıştır. Zencefil aynı zamanda çok güçlü doğal bir romatizma ilacıdır. Bal ve toz zencefil karışımından hazırlanan macun, günde üç tatlı kaşığı yenildiğinde bel ve bacak ağrılarını, romatizmayı tedavi eder. Çinliler yüz yıllardır romatizmayı zencefil ile tedavi etmektedir. Faydalarını saymakla bitiremeyeceğimiz zencefil hakkında Alman bir uzman şöyle der: "Bir kızım olsaydı adını mutlaka zencefil koyardım."



Baş Ağrısı ıçin:

Zencefil - Zencefil çayı, başınızda zonklayan damarları yatıştırır. Ayrıca, vücudun ağrı-algılayıcı kimyasallarının üretimini yavaşlatır ve dolaşımı kolaylaştırır. Çayı hazırlamak için, 1/3 çay kaşığı toz zencefili veya kıyılmış taze zencefili bir fincan sıcak suya karıştırın. Soğumaya bırakın, süzün ve ilk baş ağrısı belirtisinde için



Zencefil kanserli hücreyi öldürdü

Mide bulantısı, iltihaplanma ve vücuttaki ödemin atılmasına yardımcı olduğu bilinen zencefilin, kanser tedavisinde de etkili olduğu öne sürülüyor.

- Bir grup ABD’li bilim adamının yaptığı araştırmalar, yumurtalık kanseri hastaları için umut ışığı oldu.



Baharatçılarda ve süper marketlerde kolaylıkla bulunan zencefilin, pek çok sağlık sorununa iyi geldiği yıllardır konuşuluyor. Zencefil, mide bulantısının giderilmesine ve vücuttan iltihabın atılmasına yardımcı oluyor aynı zamanda afrodizyak etkisiyle de biliniyor.

ABD’deki Michigan Üniversitesi’nde yapılan bir dizi araştırma, zencefilin yakın gelecekte kanser tedavisinde de kullanılabileceğini ortaya koydu. ABD’li uzmanlar, zencefilin yumurtalık kanserinin tedavisinde kullanılabileceğini duyurdu.

Araştırmalarda, toz haldeki zencefil suda eritilerek kanserli hücreye uygulandı. Zencefilin kanserli hücreyi öldürdüğü ve kanserli hücrelerin kemoterapiye karşı direnç kazanmasını önlediği görüldü.

Gelecekte zencefilin kanser ilaçlarında kullanılabileceğini belirten uzmanlar, kesin etkinin belirlenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu özellikle vurguluyor ve kanser hastalarını zencefile hücum etmemeleri için uyarıyor.

Zencefilin faydaları
Zencefil, mide bulantısı, şişkinlik ve kolik gibi sindirim problemlerine karşı başarıyla kullanılabilir. Yolculuk kusmalarına karşı etkilidir. Antiseptik etkisi sayesinde, mideye bağırsak enfeksiyonlarına ve hatta gıda zehirlenmelerine karşı kullanılabilir. Zencefil kandolaşımını uyarır ve böylece kanın yüzeysel bölgelere de rahatça ulaşmasını sağlar. Bu etkinliği sayesinde donuklarda, ısınmayan el veayakların ısıtılmasında çok önemli görevler üstlenebilir. Aynı zamanda yüksek kan basıncını da normalleştirebilir. Terletici ve ateş düşürücü etkileri vardır. Öksürük,grip, soğuk algınlığı ve öteki solunum yolları hastalıklarında, ısıtıcı ve yatıştırıcı etkiye sahiptir.

Ayrıca iştah açar ve kabızlığa karşı kullanılabilir. Nasıl ve Nerede Kullanacağız? Zencefil çayı olarak: Değirmende inceltilmiş yarım tatlıkaşığı zencefil, bir bardak dolusu soğuk suya eklenir,hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5-6 dakika hafif ısıda kaynatılır ve süzülür. Gerektiğinde bir bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir. Özellikle zayıf ve sinirsel etkiye açık mideler için çok yararlı bir bitkidir. Zencefil, mide ülseri olanların bile kullanabileceği özelliktedir.

Zencefilgiller familyasından anayurdu Hindistan ve Malezya olan etli rizomlu bitkidir.

Baharat olarak kullanılır. Tıbbi zencefilin tropik ülkelerde kültürü yapılır.

ıştah açar.

Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.

Kusmayı önler.

ıshali keser. Bağırsak bozukluklarını giderir.

Soğuk algınlığında çabuk iyileşmeyi sağlar.

Bedeni ve zihni gücü artırır.

Cinsel istekleri kamçılar.

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre; yapılan araştırmalarda ispatlanmıştır ki Zencefil kökü tozu, başta kusma, kinesiyaya (vapur, gemi, araba, uçak, tren vb vasıtaların sebep olduğu kusma, bulantı, kırgınlık ve baş dönmesi gibi rahatsızlıkların) etkili olduğu tespit edilmiştir.

b) Komisyon E’nin 05/05/1988 tarih 85 nolu ve 13/03/1990 tarih ve 50 nolu Monografi bildirisinde hazımsızlık ve kinesiya rahatsızlığına (seyahat hastalığı) karşı etkili olduğu beyan edilmiştir.

c) Homeopati’de; Zencefil kökünden elde edilen tentürün başta burun deliklerinin kuruması, öksürük, astım, romatizma, hazım rahatsızlıkları ve gırtlak ağrısına karşı etkili olduğu iddia edilmektedir.

d) Aroma tedavisi; Zencefil yağı başta ara doku iltihapları, bademcik iltihapları, iştahsızlık, dermansızlık, hazım rahatsızlıkları (şişkinlik ve kabızlık) seyahat hastalıkları (kinesiya) ve iktidarsızlığa karşı kullanılır.

e) Halk arasında; kusma, bulantı, baş dönmesi ve kırgınlık gibi seyahat sırasında çıkan rahatsızlıklar ile hamile kadınlarda kusma, baş ağrısı, migren, kramp, cinsel yetersizlik (iktidarsızlık), kokuşma, şişkinlik, kabızlık, grip, ishal ve terleme gibi rahatsızlıklar, mide ve karaciğer üşütmesi ve de kanı temizlemek ve inceltmek için kullanılır.

Açıklama: Kimyasal ilaçlarla (dimenhydrinat) ve Zencefil tozu ile ayrı ayrı gruplarla kinesiya hastaları üzerinde yapılan deney ve test sonuçlarından Zencefil tozunun hiçbir yan tesirinin olmadığı ve hastaları iyileştirdiği oysa kimyasal ilaçların hastaların merkezi sinir sistemine zarar verdiği görülmüştür.

Çayı: Bir kahve kaşığı ince kıyılmış Zencefil kökü demliğe konur. Üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 8-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir. Zencefil kökü çok acıdır. Bu nedenle genellikle diğer şifalı bitkilerle karıştırılarak çay harmanı yapılır.

Çay Harmanları:

Baharatı: Zencefil kökünden elde edilen toz veya eter yağı pasta, çorba, sulu yemekler, etli yemeklere aroma ve tat verici olarak katılır.

Homeopati&#8217;de: Zencefil kökünden 20gr ince kıyıldıktan sonra bir şişeye konur ve üzerine 80ml &#37;70&#8217;lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletilir. Sonra süzülerek Homeopati&#8217;de <<Zingiber>>ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla alınır.

Hastalığın belirtileri (semptom):
1) Mide ağır, sanki taş doluymuş gibi
2) Başa kan hücumu nedeniyle baş ağrısı ve migren
3) Baş ağırmış gibi hissedilmesi
4) Eğilince başın içi yere düşecekmiş gibi hissedilmesi
5) Astım ve gırtlak altı yanması
6) Burun kuru hissedilir ve tıkanıksa
7) Burunda kaşıntı olursa

Bu gibi hallerde Zencefil tentürü kullanılır.

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur fakat acı olması nedeniyle fazla kullanılamaz.



Zencefil, Ingwer, Zingiber officinale ROSCOE
Familyası: Zencefilgillerden, Ingwergew&#226;chse, Zingiberaceae
Drugları: Zencefil kökü; Zingiberis rhizoma
Zencefil esansı; Zingiberis aetheroleum
Zencefil kökünden çay, esans, tentür ve natürel ilaç yapılır.

Giriş: Zencefilin asıl vatanı Hindistan olup buradan diğer ülkelere yayılmıştır. Günümüzde Jamaika, Çin ve Hint zencefili diye anılan çeşitli türleri vardır ve bunlardan en kalitelisi Jamaika zencefilidir. Mendoza Doğu Hindistan&#8217;dan Amerika&#8217;ya 1547 yılında getirmiş ve bu tarihten itibaren burada yetiştirilmeye başlanmıştır. Tarihte baharat olarak kullanılan zencefil pasta, bira ve şarap yapımında kullanılmış, çorba ve etli yemeklere katılmıştır. Zingiber kelimesi Hintçe singovera (boynuz gibi) kelimesinde türemiştir.

Botanik: Zencefil 1-2m boyunda çok yıllık bitki olup tropik ülkelerde yetişir. Kökleri yumru gibi birbirine bağlı, yatsı, boynuz gibi ve etlimsi olup bu köklerle çevresine yayılır. Oval şekilde kenarları bütün fakat hafif dalgalı, koyu yeşil renklidir. Yaprak bir gövdeye sarılan boru şeklindeki kısım, bir de gövdeye oturmuş olan iki kısımdan oluşur. Yapraklı sürgünler 1-2m boyunda olabilirken çiçek koçanını taşıyan sürgün 20cm boyundadır. Çiçek koçanı 4-6cm büyüklüğünde olup üzeri sıra sıra kiremitlerle dizilmiş gibidir. Bu kiremit şeklindeki esmerimsi yaprakların altından çıkan çiçek sapları üzerinde çiçekleri bulunur.

Yetiştirilmesi: Tropik ülkelerde yetiştirilen bitki Türkiye&#8217;nin sıcak bölgelerinde yazın dışarıda kışın içerde yetiştirilebilir.

Hasat zamanı: Sonbaharda yaprakları solup döküldükten sonra kökleri çıkartılarak iyice yıkanır, dış kabuğu soyulup ve bir gece soğuk suda bekletildikten sonra güneşte kurutulur.



Zencefil öyle bir bitki ki yumurtalık kanserinden, bulantıya kadar birçok derde şifa&#8230;
ışte zencefilin kanıtlanmış etki ve faydaları:

Ameliyat sonrası görülen bulantı ve kusmalara iyi geliyor

Kemoterapide; mide bulantılarının azalmasında çok etkili.

Deniz ve taşıt tutmasında ortaya çıkan bulantı ve kusmalara

Hamileliğe bağlı bulantı ve kusmalarda da etkili.

Diabette kan şekerinin dengede tutulmasında etkili.

Zayıflama tedavisinde etkili. Zayıflama tedavisinde kan şekerini dengede tutmakta olan etkisinden dolayı tok tutucu ve metabolizmanın yavaşlamasını engelleyici etkisi ile rahat kilo verimini sağlıyor.

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında ve soğuk algınlığında kullanılıyor.

Kolestrolü düşürücü ve kanın pıhtılaşmasını engelleyici etkisi var.

Beynin çalışması ve gücü üzerine de etkili.

Kan şekerinin dengede tutmaktaki etkisi ile kanda beynin enerji kaynağı olan glikoz yani kan şekeri sürekli kullanılabilir olduğundan pozitif etkisi var.

AŞAĞIDA BıR HABER:
CNN TÜRK ınternet Sitesi -15.05.2009

Zencefilin kanser hastalarına faydası

Bilim adamlarının kanserle ilgili araştırmaları sürerken, şimdiye kadarki çalışmaların ilgi çeken sonuçları arasında daha önce bazı mide rahatsızlıklarında kullanılan zencefilin kanser tedavisi sürecindeki mide bulantılarına karşı yardımcı olmasının belirlenmesi de yer alıyor.


Amerikan Kilinik Onkoloji Derneğinin (ASCO) Başkanlığını yapan ve Şikago Üniversitesi kan kanseri uzmanlarından Dr. Richard Schilsky, konuya ilişkin sunumun yapıldığı ASCO toplantısındaki açıklamasında, zencefilin binlerce yıldır mide rahatsızlıklarında kullanıldığını anımsatarak, kanser hastalarının acılarını azaltmak için ne yapabileceklerini sürekli sorduklarını, araştırmaların da tedavi sürecinde mümkün olduğu kadar düşük dozda kullanılan zencefilin bu konuda çok iyi sonuç verdiğini gösterdiğini kaydetti.

New York Rochester Üniversitesinde kemoterapi uygulaması yapılan ve mide bulantısına karşı standart ilaç verilen 614 kanser hastasından bir bölümüne plasebo (fonksiyonu olmayan madde), bir bölümüne ise çeşitli dozlarda toz zencefilin kapsül içinde verildiğini anlatan uzmanlar, toz zencefil alan hastaların tümünde mide bulantılarının azaldığının tespit edildiğini belirtti.

Araştırmacılar zencefilin mide bulantısını azaltıcı etkisinin nedeninin henüz tam olarak bilinmediğini kaydetti.

Uzmanlar, kullanım miktarına bağlı olarak zencefilin pişirilmiş yiyeceklerle alınmasının da mümkün olabileceğini belirtiyor.

Iressa ve Tarceva ilaçlarının kullanımı

ASCO toplantısında sunulan bir başka araştırma ise, akciğer kanseri vakalarıyla ilgili çalışmaların Iressa ve Tarceva gibi ilaçların tedavi sürecine sağladıkları katkı konusunda yeni bulguları ortaya koydu.

Kanser vakalarının ancak yüzde 10 ila 15'inde kısmen yararlı olabildiğine yönelik 2004'te yapılan bir araştırmanın sonuçları doğrultusunda ABD'deki Iressa tabletlerinin satışlarının büyük oranda azaltıldığını anımsatan araştırmacılar, daha sonraki araştırmaların Iressa'nın çoğu Asyalı kadın olan ve özellikle sigara içmeyen hastalar üzerinde çok daha yüksek düzeyde olumlu sonuç verdiğini ortaya koyduğunu anlattı.

Bu araştırmanın, Iressa'nın ABD pazarında yaygın olarak satılmaya başlamasının önünü açabileceği belirtiliyor.

Türkiye'de de akciğer ve pankreas kanserli hastaların tedavi sürecinde ilgili testlerden sonra alınan sonuçlara göre, Iressa (Gefitinib) ve Tarceva (Erlotinib) ilaçları kullanılarak, tedavide başarı oranı artırılmaya çalışılıyor.

Kemoterapiye göre yan etkisi çok daha az olan bu gibi ilaç tedavileri ve özellikle Iressa ve Tarceva'nın kullanımına ilişkine araştırma sonuçlarının ASCO toplantısından sonra, bu ay içinde yayımlanması bekleniyor.

Neuroblastoma hastalarında yeni bağışıklık tedavisi

Çocuklarda görülen otonom sinir sistemi tümörü veya böbreküstü bezinin medulla bölümünde ortaya çıkan bir tümör olarak da bilinen ve ölümle sonuçlanabilen kanser hastalıkları arasında yer alan neuroblastoma hastaları için yeni geliştirilen bağışıklık tedavisiyle ilgili bir araştırma da ASCO toplantısında sunulan raporlar arasında yer aldı.

Vücudun bağışıklık sistemi proteini (monoklonal antikor) güçlendirerek tümörün bağışıklık sistemi tarafından yok edilmesine yardımcı olan yeni tedavi, bu kanserin tedavisinde yıllardır kullanılmakta olan benzeri bir sistemin biraz değiştirilmesiyle uygulanıyor.

Söz konusu rapora göre, 2 yıl süreyle önceki sistemin uygulandığı çocuklarda tümörün tekrar oluşmasının veya ölümle sonuçlanmasının engellenmesi oranı yüzde 46 oranında gerçekleşirken, yeni sistemde bu oran yüzde 66'ya kadar yükseldi.

Çocuk hastalarda 2 yıldan fazla yaşama oranının önceki uygulamada yüzde 75, yeni uygulamada ise yüzde 86 olduğunu da ifade eden araştırmacılar, bunun "neuroblastoma konusunda büyük bir atılım olduğu, kanser olan çocuklara yönelik tedavi sürecine yeni bir standart getirdiği" düşüncesini dile getiriyor.

Yeni sistemin 226 neuroblastoma hastası çocuk üzerinde uygulandığını, bulguların da bu uygulamalar sonucu elde edildiğini belirten araştırmacılar, sistemin, Ulusal Kanser Enstitüsü araştırmacıları tarafından deneme uygulanmasına başlandığını kaydetti.
 
REZENE










Latince ismi : Foeniculum vulgare


Bilimsel sınıflandırma

Alem:
Plantae

Sınıf:
Apiales

Alt takım:
Rosales

Familya:
Apiaceae - Maydanozgiller

Cins:
''''Foeniculum''''





Rezene (Foeniculum vulgare), Apiaceae (Maydanozgiller) familyasından iki metreye kadar boylanan iki yıllık kokulu otsu bitki



Yaprakları saplı ve tüysüzdür. Bitkinin gövdeleri dik, içleri boş silindir şeklinde ve tüysüzdür. Çiçekler uzun saplı ve bileşik şemsiye durumundadırlar. Meyveleri silindir şeklinde tüysüz ve yeşilimsi esmer renktedir. Tohumları protein ve yağ bakımından zengin bir besi dokuya sahiptir. Daha çok kayalık ve kurak yerlerde yetişir



Rezene (Foeniculum vulgare)

ıngl. Fennelfruit &#8211; Alm. Fenchel &#8211; Fr. Fruit de fenovil

Yöresel adları : Arapsaçı, ırziyan, Raziyane, Mayana

Drog adı :Foeniculi fructus /meyve(tohum)

Tentür : Foeniculum &#216;(başlangıç tentürü), D1-D2

Eterli uçucu yağ : Foeniculi aetheroleum

Bitki özelliği :Rezene bir kültür bitkisidir,doğada aranmaz.

Bileşim: Ortalama &#37;8 civarında eterli uçucu yağ(%80 Anethol, Fenchon ve Methylchavicol), flavonlar, Bergaptan ve Storiniçerikli cumarinler.



Etkileri: Gaz söktürücü, kramp çözücü,uyarıcı, anne sütünü arttırıcı, balgam söktürücü,sindirim problemleri, mide krampları.



Kullanım alanları: Rezene, öksürükte balgam söktürücü, özellikle bebekleri ve küçük çocukları yatıştırıcı ve mide şişkinliklerini giderici olarak geliştirilmiş pek çok ilaçta etken madde olarak kullanılır. Kullanımı kolay olduğu için, sindirim sorunu olan bebeklere ve küçük çocuklara rahatlıkla verilebilir.Rezene, sindirim sistemi kramplarını çözücü etkiye de sahiptir. Anne sütünü arttırır. Bebek mamalarına rezene çayı karıştırıldığında, gaz sancıları yaşanmaz. Sindirim sorunlarından kaynaklanan baş ağrılarını da dindirir. Kısaca ve genellikle, sindirim problemleri, şişkinlik, iştahsızlık, balgamlanma, adet görme zorlukları, göz kapağı iltihabı ve sinirlilik hallerine karşı başarıyla kullanılabilir.



Bitki çayının özellikle öksürüğe ve akciğer hastalıklarına, boğmaca ve astım kramplarına karşı kullanılmasında büyük yarar vardır. Migrene karşı da denenmelidir. Bazı migren türlerinin kaynağı mide rahatsızlıkları olabilir.Rezene mideyi rahatlattığına göre, migren ağrısını da azaltabilir veya geçirebilir. Yorgun,iltihaplı veya iyi göremeyen gözler rezene çayı ile günde 2-3kere yıkanabilir veya bitki buğusuna tutulabilir.



Kullanım biçimleri: Rezene çayı: 1-2 tatlı kaşığı rezene tohumu havanda hafifçe ezilir, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.



ıştah açıcı olarak yemeklerden yarım saat önce, sindirimi uyarmak veşişkinliği gidermek için yemekten sonra,tatlandırılmadan içilir.

Öksürük ve akciğer hastalıklarına karşı, günde 3-4bardak taze demlenmiş sıcak çay biraz balla tatlandırılarak yudumlanır. Şeker hastaları tatlandırmaz.

Göz banyoları için de bu çay kullanılır.



Karışım:Rezene-anason-frenk kimyonu eşit oranda karıştırıldığında, hem daha etkili, hem de daha lezzetli bir çay hazırlanabilir. Demleme biçimi aynı rezene çayı gibidir.



Buğu tedavisi: 1-2 yemek kaşığı dolusu rezene tohumu havanda hafifçe ezilir, yarım veya bir litre kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, büyük bir havluyla kafa örtülür ve gözler 5-10dakika boyunca etkilenmeye bırakılır. Rezene banyo kabına çok yaklaşılmamalı, buhar banyosundan sonra hemen serin havaya çıkılmamalıdır. Bu banyo suyu ısıtılarak iki kere daha kullanılabilir.



Tentür kullanımı:Foeniculum &#216;, D1 veya D2 seyreltileri, iştahsızlık,şişkinlik, öksürük astım ve anne sütünü arttırma gibi durumlarda etkilidir. Günde pek çok kere, 10-15 damla, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır.

Göz tedavisinde, de kullanılabilir. Yarım bardak ılık suya 40-50damla tentür eklenir, göz banyosu veya kompres biçiminde kullanılır.



Eterli uçucu yağ: Kesme şekere 2-3 damla emdirilerek veya yarım bardak ılık suya 8-10 damla damlatılarak, ses kısıklığına ve boğaz ağrısına karşı gargara biçiminde kullanılır. Gargaradan sonra tükürülür.



Uyarı: Çok ender olarak deri alerjileri görülebilir. Bilinen başkaca bir yan etkisi yoktur.



Tanımı

Kökeni ve Yayılışı : Çok eskiden beri özellikle Akdeniz ülkelerinde sebze ve salata olarak kullanılmakta idi. Kökeni Akdeniz Bölgesi ve Batı Asya olan rezene bugün değişik yollarla dünyanın birçok yerlerine yayılmıştır.

Botanik Özellikleri : Rezene tek veya çok yıllık bir bitkidir. Kalınlaşmış kazık bir köke sahiptir. Bu kökte özellikle ikinci yıl kuvvetli yan kökler oluşur. Kökler 1-2 m kadar derinliğe gidebilir. Sap 60-200 cm kadar yükselebilir. Kesiti yuvarlağa yakın bir şekildedir. Dallanma özellikle bitkinin üst kısmında olur.
yapraklarının parçaları iplik şeklindedir. Yapraklar bitkinin alt kısımlarında saplı, üst kısımlarında ise gövdeye oturmuş durumdadır. Renkleri koyu yeşilden mavi yeşile kadar değişir. Rezene de çiçekler oldukça küçüktür ve bu küçük çiçeklerin taç yaprakları sarı renklidir.


Meyve 4-10 cm uzunlukta, 2-4 mm genişlikte kahverengi-yeşil renktedir. Meyve birbirlerinden derin bir oyukla ayrılan iki parçadan oluşmuştur.


Kültürü
ıklim ve Toprak ıstekleri : Rezene verimli, derin kireçce zengin topraklar tercih eder. Ancak rutubetin çok fazla olmaması gerekir. Genellikle meyveler geç olgunlaştığından ılıman iklimlerde Sonbaharı uzun geçen bölgeleri tercih eder. Humuslu ve kumlu-tınlı topraklar da rezene için uygundur.



Tohumluk : Büyük tohumlu rezenelerde 1000 tane ağırlığı ortalama 6.6 g'dır. Ancak 1000 tane ağırlığında varyasyon çok büyük olup, bunun 3.8-8.7 g arasında değiştiği bildirilmektedir. Tohumluğun safiyeti % 90-100 arasında değişir. Ancak safiyetin % 95 ten aşağı olmaması istenir. Çimlenme gücü ise % 70 ten aşağıya düşmemelidir. Çimlenmede değişken sıcaklığın olması, ayrıca ışıklı ve akranlık devrelerin bulunması gerekir. Çimlenme genellikle 14 günde son bulur.



Yetiştirme Tekniği : Doğrudan doğruya tarlaya ekimi yapılabildiği gibi, çelik şeklinde üretilebilir. Koşullarımızda direkt tarlaya ekimde iyi bir bitki gelişimi sağlanmıştır. Sonbaharda tohumlar 60 cm sıra arası mesafesinde mibzerle ekilmiş ve tohumluk miktarı olarak 1 kg/da kullanılmıştır. Eğer rezene üretimi çelik şeklinde yapılacak ise bu takdirde ılkbaharda Mart, en geç Mayıs başına kadar 30 cm sıra arası mesafesinde tohumları 2.5-3 cm derinlikte ekmek gerekir. 0.4 kg tohumluk 100 m2 için yeterlidir. Buradan elde edilecek pençe 1 dekara kafi gelir. Pençe üretim sahasında yabancı otlara karşı gerektiğinde çapa yapmak gerekir. Yabancı otlarla herbicidlerle mücadele çimlenmeden önce Afalan, Alipur, Gesagard, çimlenmeden önce ve sonra ise Tenoran kullanılır. Ekim sonunda rezenenin toprak üstü kısmı biçilir bu kurutulup öğütüldükten sonra yem sanayiinde kullanılır. Toprakta kalan penceler sökülüp şeker pancarında olduğu gibi saklanır. Pençelerin üzerlerinin çok kalın örtülmesi gerekir. ılkbahara doğru mümkün olduğu kadar erken Şubat veya Mart aylarında örtü kısmı kaldırılır. Pençelerin uçlarından biraz kesilir. Dikilecek pençeler en azından parmak kalınlığında olmalıdır. Kışı soğuk olmayan yerlerde rezene pençeleri tarlada kalabilir. Burada da üzerlerinin hafif bir sap vs. ile örtülmesi önerilmektedir. Burada sorun tarladan pençelerin mümkün olduğu kadar erken sökülmesidir. Pençelerin dikimi genellikle 62.5 x 40 cm ara ile yapılır. Pençeler teker teker ancak zayıf pençeler ikişer ikişer dikilir.



Ekim Nöbeti : Ahır gübresi ile gübrelenmiş patatesten sonra rezene çok iyi yetişir. Ancak verimli topraklarda ve iyi gübrelenmiş durumda tahıl da iyi bir ön bitkidir. Pratikte şeker pancarından sonra rezene yetiştirilmesi önerilmez, zira toprakta çok azot birikir ise fazla miktarda vejetatif aksam gelişir. Böylece meyvelerin olgunlaşması gecikir. Rezene kendine dayanıklı değildir. Bu nedenle bir rezene ekili yere ikinci defa ancak 6-7 yıl sonra getirilmelidir. Rezenenin bıraktığı toprağı ise gübrelenmiş bir çapa bitkisi toprağı şeklinde değerlendirilmelidir. Ancak rezene hasadından sonra toprakta kalan anızın ürümesi geç olduğundan hemen hazırlanması güçtür. Bu nedenle rezeneden sonra ya geç ekilen kışlık tahıl veya yazlık tahıl gelmelidir.



Gübreleme : Genel olarak rezeneye ahır gübresi verilmesi önerilmez. Mineral gübre olarak 4-6 kg/da N, 4.5-7 kg/da P2O5 ve 8-10 kg K2O verilmesi öngörülmektedir.



Hasat : Rezene'de hasat çok sayıda meyvelerin büyüme olgunluğuna eriştiğinde yapılır. Bu tahıllarda sarı olum devresine eş değerdedir. Hasatta çeşitli yöntemler kullanılır. Bunlardan biri, rezenenin biçer bağlar ile biçilmesidir. Biçimden sonra demetler dik konularak kurutulur. Yeterince kuruduğunda tarlada harman makinası ile harmanı yapılır. Ancak tarlada yeterince kurutma olanağı bulunan yerlerde biçer döverlerde hasat etme imkanı vardır. Genellikle tam kurutma söz konusu değildir. Bu nedenle biçer döverle hasat yaptıktan sonra son kurutma gereklidir.



Verim : Koşullarımızda yapılan bir çalışmada tane veriminin 34-75 kg/da arasında değiştiği bulunmuştur.



Hastalık ve Zararlıları : Köklenmiş ayrıca ikinci yıl genç rezene bitkilerinde Othiorrhynchus ligustici önemli zarar yapmaktadır. Bununla mücadelede Gesarol önerilmektedir. Rezene'de köklere özellikle Tipula oleraeca zarar vermektedir.
Mantari yaprak zararlılarından plasmopara nivea, Corcospora foenicula ayrıca Ukomyces önemli zararlar vermektedirler. Özellikle saplarda Sclerotinia scherotiorum ve Phoma türleri zararlı olmaktadırlar. Sürgün uçlarında ise Lygus campestris kalmi'nin zararları büyüktür.



Tüketimi

Kullanılan Bitki Kısmı : Radix Foeniculi, Herba Foeniculi, Fructus Foeniculi

ıçerdiği Maddeler : ıyi bir rezene meyvesi % 3.5-6 uçucu yağ içerir. Koşullarımızda ortalama % 5.1 olarak saptanmıştır. Bileşimin en önemli meddesi Anethol'dur ve % 30-60 arsındadır. Bu anason ile aynı aromaya sahiptir. Ayrıca acı kafur'a benzer tat da bir madde daha vardır ki, buda fenchon'dur. bunun oranı uçucu yağda % 10-20 arasında değişir. Ayrıca Fosniculin ve methylchavicol bulunur. Meyve endospermi % 12-18 yağ, % 14-22 protein içerir. Genel olarak uçucu yağ oranı ile meyve uzunluğu arasında bir ilişki vardır.



Kullanılışı : Rezene eskiden beri göz kuvvetlendirici olarak kullanılmıştır. Bu gün halk arasında da midevi ve gaz söktürücü olarak kaynatarak içilir veya meyveleri kavrulur, dövülür ve balla karıştırılarak sabahları birer tatlı kaşığı alınarak kullanılır.

( Foeniculum vulgare Mill. )



Tıbbi
Fructus Foeniculi

Çince
Xiao hue xiang, Wooi heung, Hui xiang, Xiaohuixiang

ıngilizce
Sweet cumin

Fransızca
Fenouil, Aneth doux

Almanca
Fenchel

ısrail dilinde
Shumar

Hintçe
Saunf, Moti saunf

Italyanca
Finocchio

Rusça
Sladkiy ukrop, Fenkhel, Aptechniy ukrop

ıspanyolca
Hinojo

Turkçe
Rezene

















































Rezene / Foeniculum Vulgare



MAYDANOZGıLLER (Apiaceae) familyasından kokulu otsu bitki. Raziyene olarak da bilinir. Anayurdu Güney Avrupa ve Anadolu&#8217;dur. Hoş kokulu tohumları için ABD&#8217;de, ıngiltere&#8217;de ve Avrupa&#8217;nın ılıman kesimlerinde tarımı yapılır.



Türkiye&#8217;de doğal olarak yetişmesine karşın ekimi yapılmaz. Rezene çoğunlukla bir metreye kadar boy atan çok yıllık bir bitkidir. ıpliksi bir görünüm sergileyen ince parçalı yaprakları vardır. Küçük ve sarı renkli çiçekleri şemsiyemsi salkımlarda toplanmıştır. Yeşilimsi ya da sarımsı kahverengi tohumları silindir biçimli ve hafif kıvrıktır, sırtında da beş yatık çıkıntı bulunur. Bunlar her ne kadar tohuma benzerse de, aslında botanik bilimi bakımından tohum değil, meyve olarak kabul edilir.



Tarihte rezene

Rezene klasik Yunanca&#8217;da Marath (w)on adını alırken (Maratuwo biçiminde yazılır) bir zamanlar adını verdiği Attika Ovası&#8217;nda bolca yetişirdi. Burası M.Ö. 490&#8217;da, Yunan komutanı Miltiades&#8217;in Pers saldırısını geri püskürttüğü ve er Pheidippides&#8217;in (diğer adı Ariston) zafer müjdesiyle Marathon&#8217;dan Atina&#8217;ya 40 km&#8217;lik koşuyu gerçekleştirdiği ovadır. Marathon sözcüğünde aynı zamanda, insanoğlunun ateşi keşfedip, yemek pişirmeyi buluşunun kökenindeki söylence vardır. Çünkü Prometheus, tanrılardan çaldığı içten içe yanan bu paha biçilmez nimeti, dev bir rezenenin içinde getirir.



En eski kültür bitkilerinden biri olan Rezene, Romalılar tarafından da iyi değerlendirilmişti. &#8220;Bir gladyatörün güçlü ve haşin olmasını istiyorsanız, yemeklerine rezene katın. Eğer o savaşır ve yenilirse ölüsüne rezeneden çelenk takın.&#8221; Uzun ziyafetler döneminde Romalı savaşçılar sağlıklarını korumak, kadınları ise şişmanlığı önlemek için rezene yerlerdi. Çünkü tohumları gaz söktürücü olarak kullanılan ve genç sürgünleri ise sebze olarak yenen rezene, koku vermek amacıyla da şekerleme likör, pasta ve ilaçlarda kullanılırdı. Sonradan bu uçucu yağ-katı yağ, sabun ve parfüm sanayinde de kullanılmaya başlandı.



Kullanım alanları

Rezene halk arasında gaz söktürücü, mideyi ve gözü kuvvetlendirici olarak kullanılır. Süt artırıcı etkisi sayesinde annelerin severek kullandığı rezenenin yaprağı, yara iyi edici, kökü ise idrar çoğaltan bir işleve sahiptir. Uçucu yağ ve katı yağ çıkarıldıktan sonra kalan küspe, yüzde 22 kadar albümin ve değerli enzimler taşıdığından çiftlik hayvanları için iyi bir gıdadır. Rezene kökü, sap ve yaprakları aroma ve dayanıklılık sağladığından, turşuculukta geniş ölçekte kullanılır. Bu etkileri eski Mısır ve eski Mezopotamya&#8217;da da bilinirdi. Nitekim rezene, eski Mısır ve eski Mezopotamya&#8217;da &#8220;Materia Medica&#8221;larında kayıtlıydı. Anglosaksonlar ise şeytana karşı olan gücü nedeniyle rezeneyi dokuz yararlı ottan biri sayardı.



ımparator Şarl iyileştirici özelliklerinden ötürü 812 yılında rezenenin imparatorluk bahçesi için gerekli olduğunu söylemişti. Yine ıngiltere Kralı II. Edward&#8217;ın doktoru olan Gaddesdenli John (1280 -1361) körlük tedavisinde, rezene ve maydanoz şarabı kullanılabileceğini gösterdi.



Yemek kültürleri içinde, rezene tohumları soslar, balık yemekleri ve ekmekte kullanılırken yeni sürgünleri kış salatalarında değerlendirilirdi. Özellikle Hint yemeklerinin sonunda rezene içeren bir çay, ağır besinlerin sindirimine yardımcı olduğundan tercih edilirken, Floransa&#8217;da kökü, çiğ olarak dilinip ya da rendelenerek salata ve sandviçlere konurdu. Bileşimindeki uçucu ve katı yağların yanı sıra, albüminli maddeler nişasta, provitamin, flavonlar, bergoptan ve storin içerikli cumarin bulunan rezene, iştahsızlık, sindirim zorlukları ve safra kesesi rahatsızlıklarına karşı etkisiyle, kronik mide mukoza iltihabına karşı başarıyla kullanılan bir bitkidir. Rezene çayı, bu bakımdan çok faydalıdır. Ayrıca iştah açıcı olarak yemeklerden yarım saat önce, sindirimi uyarmak ve şişkinliği gidermek için ise yemekten sonra, tatlandırılmadan tüketilmelidir.



Göz banyoları için ise 1-2 yemek kaşığı rezene tohumu havanda hafifçe ezilir, bir litre kaynar suyla haşlandıktan sonra, büyük bir havluyla baş örtülür ve gözler 5-10 dakika boyunca bu buhar banyosundan yararlandırılır. Rezene, bileşimindeki katı ve uçucu yağlar nedeniyle etkin olduğundan, bu banyo ısıtılarak ikinci kez, aynı amaçla kullanılabilir.



Başarının sembolü olan şifalı ot: REZENE

Romalılar'ın baştacı rezene, bilinen en eski şifalı otlardan biri. Akdeniz'in bu faydalı bitkisi, Romalı gladyatörlerin başarı sembolü olarak da tarihe geçti

Güney Avrupa, Akdeniz, Cezayir, Mısır, Çin ve Rusya'da gelişip serpilen rezene, dereotunun ikizi gibi görünse de aslında çok farklı. Fransızlar'ın soslarında kullandığı rezene, Cezayir'de ise ince ince doğranıp limon ve zeytinyağıyla salata halinde tüketiliyor.

FARKLI ıSıMLERLE ANILIYOR
Sonbahardan yaz ortasına kadar yol kenarlarında, çayırlık ortamlarda serpilen rezene yapraklarıyla sofraları şenlendirirken, sohbaharda da tohumları devreye giriyor. Sofra dergisinin son sayısında geçmişi ve insan vücuduna olumu etkileriyle geniş yer verilen rezenenin tohumları, ilaç yapımında kullanılıyor. Ege'de 'Arapsaçı' namıyla anılan rezene Türkiye'nin farklı köşelerinde farklı isimlerle tanınıyor. Mesela, ınebolu halkı ona 'Bokluk otu' adını yakıştırırken, Diyarbakır'da 'Mayana' diye biliniyor. Adanalılar ise rezeneyi, 'Rezdane' ve 'Sincilip' olarak sofrasına taşıyor. Bu faydalı bitki, semt pazarlarında ve aktarlarda satılıyor. Anasonla tat benzerliği çok kuvvetli olan rezene, hamilelere ve yeni doğmuş bebeklere şifa dağıtmayı kendine bir görev biliyor adeta... Hamileliğinin son günlerinde rezene çayı içen annenin sütü artarken, bu şifalı ot bebeğin gaz çıkarmasına da yardımcı oluyor.

SıNıRLERı YATIŞTIRIYOR
Bir fincan suda kaynatılan bir tutam rezene tohumu, çay kaşığıyla bebeğe birer yudum içirilince, operasyon tamamlanıyor. Almanya'da ilaç olarak kullanımı onaylanmış bir bitki olan rezene, potasyum ve sodyum açısından çok zengin. Vücut sıvılarının dengelenmesindeki etkisi de bu sodyum- potasyum beraberliğinden kaynaklanıyor. Hazmı kolaylaştırıcı olmanın ötesinde açlığı giderici bir etki de yaratan rezene, mide guruldamalarının en doğal çaresi olarak öneriliyor. Rezene sadece bedenin değil ruhun da beslenmesine yardımcı oluyor. Teskin edici etkisiyle, sinirleri yatıştırıp, mutlu kılıyor



Cinsel gücünüzü arttırın: Rezene

Bilinen en eski afrodizyaklardan biri olan rezenenin her gün bir parça tüketimi cinsel gücü arttırır. Rezenenin tohumundan köküne kadar her şeyi kullanılabilir.

Çok eski zamanlardan beri bilinen ve Romalılar&#8217;ın baş tacı olan bu bitki gladyatörlerin güçlü ve haşin olmalarını sağlamak amacıyla kullanılıyordu. Romalı savaşçılar sağlıklarını korumak, kadınlar ise zayıf kalmak amacıyla rezene yerlerdi.

Anglosaksonlar şeytana karşı gücü olduklarına inandıkları bu bitkiyi dokuz yararlı ottan biri sayarlardı. ımparator Büyük Şarl iyileştirici özelliklerinden ötürü 812 yılında rezenenin her imparator bahçesi için gerekli olduğunu vurgulamıştı.

Kökeni Akdeniz ve Batı Asya olan rezene eskilerden beri sebze ve salata olarak kullanılır. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde yaygın olarak kullanılır.

Rezene verimli ve kireç bakımından zengin ama fazla nemli olmayan topraklarda yetişir. Ilıman ve sonbaharı uzun geçen iklimleri tercih eder. Görüntü olarak dereotuna çok benzese de yararları çok farklıdır.

Bir çok faydalı özelliğinin yanı sıra sinirleri de yatıştırdığı bilinir.

Her gün meyvesi dövülüp balla karıştırılarak bir kaşık tüketilirse veya kaynatılarak çayı içilirse insan sağlığına kattığı bir çok yararla birlikte cinsel gücü ve isteği arttırır.



Aşırı dozda alınmaması gerekir.



Nelere faydası vardır?

- Cinsel gücü ve isteği arttırır
- Gözlere iyi gelir
- Mideyi rahatlatır
- Gaz söktürücü özelliği vardır
- Hazmı kolaylaştırır
- Açlık hissini yatıştırır
- Teskin edici etkisiyle, sinirleri yatıştırır ve mutluluk hissi verir
- Özellikle bebek ve çocuklarda mide-bağırsak sistemindeki krampları hafifletir





Nasıl kullanılır?

Tohumu: Soslar, balık yemekleri ve ekmek yapımında kullanılabilir. Ayrıca yeni sürgünleri kışın salatalara eklenir. Tohumu çiğnenirse nefesi ferahlatır ve soluğun kokusunu temizler.



Yaprağı: Salata ve sebze yemeklerinin üzerine doğranır. Çorba ve yağlı balık yemeklerine katılır. Yaprakları kaynatılarak çay olarak içilir



Gövdesi: Körpe gövdesinden salata yapılır



Soğanı: Çiğ olarak dilimlenip sandviç veya salatalara eklenir. Ayrıca kök sebzesi olarak pişirilebilir.



Güzellik için: Tohum ve yaprağı kaynatılıp buharı yüze uygulanırsa gözeneklerin açılmasını sağlar ve cildi derinlemesine temizler
 
KETEN TOHUMU










Latince ismi : Semen lini




OMEGA-3 ( N-3 ) yağ asitleri içeren besinlerin sağlığımız açısından önemini belgeleyen araştırma sonuçları arttıkça, beslenme uzmanları, doktorlar ve tüketicilerin, balık yağı ve keten tohumuna ilgileri arttı. Bu ürünlere yönelişin artmasındaki diğer önemli unsur da, vücudumuzun üretemediği N-3 yağ asitlerinin, mutlaka dışarıdan besin yoluyla alınmasının gerekliliği.



Keten tohumu yüksek oranda çoklu doymamış yağ asitleri, düşük oranda doymuş yağ asidi, yüksek oranda lifle birlikte bol miktarda potasyum, az miktarlarda ise magnezyum, demir, bakır, çinko ve çeşitli vitaminler içerir. 100 gr. keten yağı 13.4 mg. E vitamini, 100 gr. keten tohumu ise yaklaşık 450 kcal. içerir daha uygun sanki. Keten tohumunun amino asit profili soya ununa benzer özellikler gösterir. ıçerdiği N-3 yağ asiti oranı, (Omega-6 nın yaklaşık dört katıdır) çözünebilir ve çözünemez liflerce zenginliği ve bir çeşit bitkisel östrojen olan lignanların en zengin kaynağı olması nedeniyle keten tohumu beslenme uzmanları tarafından sıklıkla önerilir. Lignanlar, hormonlara bağlı kanser türlerinde (göğüs, prostat vb.) seks hormonlarına müdahale ederek kansere karşı koruma yapar; tümör hücrelerinin büyümesini engeller. Keten tohumunda bulunan lignanlar birer doğal SERM&#8217;dir (östrojeni seçerek alan modülatörler); östrojen kullanımının zararlarından korurken tüm diğer olumlu etkilerinden de yararlanmayı sağlarlar. Örneğin; östrojenin kemiklerde bağlantı kurup büyümeyi sağlamasına izin verirken; hasar verebileceği göğüs ve rahim içi gibi hassas bölgelere girmesine izin vermezler. Fazladan bir hücre büyümesi olmadığında kanser riski azalır. Keten tohumu 100 gramda toplam 240.6 mg. bitkisel östrojen içerirken, birçok diğer gıda maddesinde bu 100 gramda 17 mg.&#8217;ı geçmez.

ıçerdiği lifin yaklaşık olacak üçte ikisi suda çözünemeyen, geri kalanıysa çözünen lif özelliğini taşır.



Suda çözünmeyen lifler dışkı yoğunluğunu arttırarak, bağırsak geçiş zamanını azaltarak kabızlığı önleyici, bağırsakları yumuşatıcı etki yaparlar.

Keten tohumunda bulunan suda çözünür lifler (mucilage zamkı/sakızı) kan şekeri seviyesini korur, kolesterol seviyesini düşürürler. Beslenmedeki yüksek lif miktarının kanser önleyici etkileri de söz konusudur.



Beslenmede ideal yağ asidi dengesini sağlamak için, ana yağımızı tekli doymamış yağ asidi oranı yüksek soğuk sıkım zeytinyağı olarak seçmeli, doymuş ve trans yağları (hidrojene) minimuma indirmeli, tahıla - ekmeğe bağlılığımızı düşürmeli, bol bol yeşil yapraklı gıdalar tüketmeli ve mutfağımızı keten tohumuyla takviye etmeliyiz.



Keten tohumu içerdiği alfa-linolenik asit (N-3 yağ asitlerinin en önemli üyesi) açısından besinlerin en zenginidir. Alfa-linolenik asitin bir kısmı, vücutta uzun zincir N-3 yağ asitleri EPA ve DHA ya dönüşürler ki bunlar iyi kolesterolü yükseltir, yüksek tansiyonda düşürücü etki yapar, kanın pıhtılaşma eğilimini azaltır, plazma trigliserid düzeyini, aritmi riskini azaltır. Dolayısı ile alfa-linolenik asitin koroner kalp hastalığı riskini azalttığı tespit edilmiştir. Keten tohumu üzerine yapılan araştırmalar, düzenli keten tohumu kullanımının dolayısı ile alfa linolenik yağ tüketiminin, arterioskılerozun (damar sertliği) gelişmesini önleyebileceğini, iltihabi hastalıklarda olmalı ve oto bağışıklık rahatsızlıklarında etkili olabileceğini göstermektedir. N-3 dengeli beslenmenin kanseri engelleyici özellikleri de tespit edilmiştir. Yağ asitleri dengesinin N-6, doymuş yağ asitleri ve trans yağlar tarafına kayması sadece daha az N-3 tüketmemiz anlamına gelmemekte aynı zamanda bu yağlar, alfa-linolenik yağ asitinin uzun zincir N-3 yağ asitlerine dönüşmesi engelleyerekte vücudumuz N-3 yağ asitlerinden gerekli faydayı sağlamasını engellemiş olurlar.



Keten tohumunu doğal ürün dükkanlarından veya aktarlardan temin edebilirsiniz. Tazeliğini anlamak için çimlenip çimlenmediğine bakabilirsiniz, eğer çimlenmiyorsa aldığınız yere iade ediniz. Keten tohumları sert olduğundan dikkatli bir çiğnemede bile yeterince öğütülemeyebilirler, bu da yeterince sindirilmeden vücuttan atılmalarına sebep olur. Öğütülmüş keten tohumunun sindirimi çok daha kolaydır. Keten tohumlarını öğüterek yersek onun şifalı özelliklerinden daha fazla faydalanabiliriz. Keten tohumunu öğütmek için karabiber veya kahve el değirmenleri ya da bu tip tohumları öğütmek için özel olarak üretilmiş elektrikli öğütücüler kullanılabilir (ülkemizde bulunmaktadır). Keten tohumu oda sıcaklığında bir yıl tazeliğini korur. Öğütülmüş keten tohumu ise 30 gün boyunca hava geçirmez kapaklı bir kavanozda buzdolabında saklanabilir.



Batıda fırıncılık sektörü tüketicinin talebini karşılamak üzere karışık tahıl ekmeklerine öğütülmüş keten tohumu ekleme yoluna gitmiştir.

Öğütülmüş keten tohumu ayrıca hazır karışımlarda (kekler vb), dondurulmuş hamur işlerinde ve hazır eritilerek servis yapılan ürünlerle gıda endüstrisine girmiştir. Ayrıca tavuklara keten tohumu yedirilerek elde edilen N-3 çe zenginleştirilmiş yumurtalar da vardır.



Sizler de mutfakta keten tohumunu el altında bulundurarak, onu öğütülmüş halde salatalarınıza, yoğurdunuza, müslinize serpebilir, fırında yaptığınız hamur işlerine katabilir, pilavdan çorbalara, tatlılardan tuzlulara her yemeğinizde kullanabilirsiniz.

Günlük 2000 kcal.&#8217; ye eşdeğer besin tüketen bir insan için günde 1 çorba kaşığı öğütülmemiş keten tohumu kullanımı N-3 yağ asitleri kullanımı açısından yeterli katkıyı sağlayacaktır.



Yaptığınız hamur işlerinde her bir bardak unun içinden 2 çorba kaşığı un alıp yerine 2 çorba kaşığı öğütülmüş keten tohumu katabilir veya yağca bir değişim yapmak istiyorsanız her 1 ölçü yağ yerine 3 ölçü öğütülmüş keten tohumu katabilirsiniz. Laboratuar çalışmalarında öğütülmüş veya öğütülmemiş tohumların fırında 2 saat boyunca 178 derece sıcaklıkta N-3 yağ asitlerini ve lignanlarını neredeyse hiç yitirmediği tespit edilmiştir. Fakat keten tohumu yağı iyi bir N-3 yağ asiti kaynağı olsa da, tohumdaki lif ve lignanlarını yitirmiştir. Keten tohumu yağının kullanım esnasında ısıya maruz bırakılmaması tavsiye edilmektedir (yemekler piştikten sonra ve salatalarda).



Geleneksel tedavide kullanımı

Keten tohumu antimantari, antimitoz ve antioksidan özellikler taşır.

Keten tohumlarında bulunan müsilaj, bağırsakta su çekip şişerek,mekanik müshil olarak tesir eder. Ketenin bu etkiyi göstermesi biraz zaman alır fakat tahriş yapmama gibi önemli bir avantaja sahiptir. Yine bu özelliğiyle diğer müshillere nazaran daha uzun süre kullanılabilir. Ayrıca içerdiği yağda müshil yapıcı etkiye destek sağlar.



Eski Mısırlılar zamanından beri bu amaçla kullanıldığı bilinmektedir.

Yine müsilajın yumuşatıcı etkisinden dolayı gastrit, mide ülseri gibi sindirim sistemi tahrişlerinde de kullanılır.



Bu amaç için günde bir kez tercihen yatmadan önce 1-2 çay kaşığı tohum yenir, üzerine 2 bardak su içilir.



Öksürüğe, nezleye, üşütmeye karşı 1 çorba kaşığı keten tohumu 3 fincan suda 10 dakika kaynatılır; 3-5 dakika bekletilip süzüldükten sonra içilir.

Bu çayın buharı burundan teneffüs edilir.

Akciğer hastalıkları ve zatürede 80 gr. keten tohumu 40 gr. rezene tohumuna karıştırılarak az sıcak suda lapa yapılır ve iki tülbent arasına konarak göğse ve sırta yerleştirilir.

Çıban, gece yanığı ve eziklerin iyileştirilmesinde 80 gr. keten tohumu ile 40 gr ebegümeci lapası yapılarak yaranın üzerine konur.

Böbrek ağrısı ve kramplarda iki çay kaşığı keten tohumu 6 fincan suda 10 dakika kaynatılıp, 5 dakika bekletilip süzülür.



KETEN TOHUMUNU HAYATINIZA SOKUN


10 bin yıldır gıda olarak da kullanılan keten bitkisi, etkili bir gençlik, sağlık ve güzellik kaynağı

Keten tohumunu hayatınıza sokun

Keten tohumunda yok yok; Kolesterol düşürücü, felç, kanser, unutkanlık önleyici, bağırsak çalıştırıcı ve temizleyici etkisi bunlardan birkaçı. Uzmanlar, sıvı şeklinde, salataların üzerine serpiştirilerek veya günde bir çorba kaşığı şeklinde tüketmeyi öneriyor.



Sağlık açısından pek çok yararı var keten tohumunun. Yüksek oranda lif, Omega-3, Omega-6 yağ asitleri, protein, B12 vitamini, mineral ve amino asit içeren keten tohumu, özellikle mide-bağırsak sistemindeki sorunlar, fazla kilolar, yüksek kolesterol, yüksek kan şekeri, kemik zayıflığı, kalp-damar sağlığı, romatizmal hastalıklar, bazı deri hastalıkları, yaralar, solunum yolu rahatsızlıkları üzerinde olumlu etki yapıyor. Anadolu'nun hemen hemen her yerinde yetişmesine rağmen, aslında keten tohumunun, layık olduğu ilgiyi pek de göremediğini söyleyebiliriz. Hatta Türkiye'de birçok doktor bile keten tohumunun şifa dağıttığından habersiz. Oysa, günde bir çorba kaşığı keten tohumu sayesinde pek çok hastalıktan uzak durmak mümkün...

Şifa kaynağı

Latince adı 'Linum Usitatissimum' ile keten, dünyada tarımı yapılan ilk ürünler arasında yer alıyor. Sadece dokumacılıkta, kumaş yapımında değil, yaklaşık 10.000 yıldır gıda olarak da kullanılıyor keten bitkisi. Vatanının Mısır olduğu düşünülüyor. Çünkü milattan en az 5000 yıl önce Mısırlılar keten bitkisini, mumyaları sarmak için yetiştirmeye başlamışlar. Ancak artık Türkiye ve Hindistan dahil, tüm dünyada yetişiyor. Uzmanlara göre sağlık açısından ketenin özellikle tohumlarından ve yağından yararlanmak gerekiyor. Keten tohumunun yararlarından söz eden Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüsnü Can Başer, keten tohumunun özellikle mide-bağırsak sistemindeki sorunlara karşı iyi geldiğini ve içerdiği yüksek oranda Omega-3 yağ asitleri sayesinde, adeta bir şifa kaynağı olduğunu söylüyor. Ayrıca Anadolu Üniversitesi Tıbbi ve Aromatik Bitki ve ılaç Araştırma Merkezi (TBAM) kurucusu ve eski müdürü olan Başer, "Keten tohumunun, ayrıca kolon kanserini önleyici etkileri hayvan deneylerinde de gösterilmiştir. Keten tohumu içeren gıda takviyeleriyle kandaki kolesterol seviyesinde de düşme gözlenmiştir. Klinik çalışmalarda keten tohumu destekli gıdaların kanser ve lupus nephritis gibi hastalıklarda olumlu etki yarattığı gözlenmiştir. Keten tohumu, kalp-damar hastalıklarını da önler. Ayrıca eklem romatizmasındaki yararlı etkilerinin keten tohumunda yüksek oranda bulunan linolenik asit ve sekoizolarisirezinol'den ileri geldiği sanılmaktadır" diyor. Uzmanlar, keten tohumunu mutlaka yaşamımıza dahil etmemiz gerektiğini vurguluyorlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Omega-3 yağ asitleri. Keten tohumunun, adeta bir somon balığı kadar Omega-3 içerdiğini belirten uzmanlar, bu yağların özellikle kalp sağlığı açısından vazgeçilmez olduğunu belirtiyorlar. Prof. Başer, "Keten tohumu uzun zincirli Omega-3 yağ asitlerine dönüşen alfa-linolenik asitçe (ALA) zengindir. Balık yağları gibi, bu yağ asitlerinin eksikliğini gidermek amacıyla bitkisel bir kaynak tercih edenler için gıda takviyesi olarak kullanılabilir. Optimum ALA miktarı günde bir veya iki tatlı kaşığı (2-9 g) keten yağı alınmasıyla temin edilebilir. Tohum içinde yağ iki yıl süreyle muhafaza olur. Yağ elde edildikten sonra dikkatle saklanmalı, raf ömrü etiketine yazılmalı, ısı ve ışıktan korunmalıdır. Yağı dondurarak saklamak en iyi yoldur" diyor. Hem dövülmüş keten tohumu hem de keten tohumu yağının, çeşitli kronik hastalıkların tedavisinde, özellikle de kalp rahatsızlıklarının önlenmesinde ve hormona bağlı kanserlerden korunmada ümit vaat ettiğini belirten Başer, keten tohumunun normal diyetin parçası olarak gıda maddelerine katılarak rahatlıkla kullanılabileceğini söylüyor. Başer, "Güvenirliğinin yüksekliği ve başka ilaçlarla etkileşmemesi nedeniyle ideal bir gıda bütünleştiricidir" diyor.



Zayıflatıcı özelliği de var

Keten tohumunu özellikle kadınlar için cazip kılan en önemli özelliği ise, zayıflatıcı özelliğe sahip olması. Tokluk hissi uyandırarak kişinin daha az yemek yemesine yol açıyor. Zayıflatıcı özelliği, aslında içerdiği Omega-3 yağ asitlerinden kaynaklanıyor. Tıpkı balık gibi etkisi var keten tohumunun. Keten tohumu, somon balığı kadar Omega-3 yağı içeriyor. Günde 1 yemek kaşığı alındığında ayda ortalama 4-5 kilo verilebilir. Ancak tabii ki bu, kişiden kişiye ve bünyeden bünyeye de değişir. Bir uzmana danışmak çok önemli. Nedense 'doğal' gıdaların veya bitkilerin zararsız olduğuna inanılır Türk toplumunda. Oysa bir bitki de bilinçsiz kullanıldığında sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Suyun bile fazlası zarar. Keten tohumunu da dozunu kaçırarak tüketirseniz, bağırsaklar fazla yumuşar ve vücut aşırı su kaybeder. Dolayısıyla aşırı kilo kaybı olur. ıdeali günde bir yemek kaşığı. Ama kilo sorununa göre alınması gereken dozaj değişebilir. Aslında bu dozajı insanlar kendileri de ayarlayabilirler. Bağırsaklar fazla yumuşamayacak şekilde kullanılırsa dozu kaçırılmamış olur.



Bilinen ciddi bir yan etkisi yok

Susama benzeyen, ancak kahverengi olan, parlak bir madde keten tohumu. Özellikle gıda sanayisinde, başta ekmekler, kurabiyeler, börekler olmak üzere pek çok unlu mamullere katılarak da kullanılıyor. Keten tohumunu yağ, tohum, ya da öğütülmüş toz şeklinde kullanmak mümkün. Doğal Tıp Derneği Başkanı Dr. Ender Saraç, "Amaca göre kullanım şekli değişir. Bazen kabuklu, bazen de kabuksuz tüketmek gerekebilir. Yeterince posalı, lifli gıda tüketmeyen insanlara bunu öğütmeden vermek daha yararlı. Çekirdek haliyle, posalı, lifli şekilde tüketmek daha iyi. Normal hazım yapabilen bir insan, çekirdek haliyle tüketebilir. Bazı kişilerde belki gaz yapabilir, ama bu kişilere de keten tohumunun üzerine bir fincan rezene çayı içmelerini öneriyorum ve sorun ortadan kalkıyor. Keten tohumunun bilinen ciddi bir yan etkisi yok" diyor. Keten tohumunun en büyük etkisi, müshil, yani bağırsakları çalıştırıcı olması. Uzmanlar özellikle de kabızlık sorunu olan kişilere keten tohumunu öneriyorlar. Genellikle tohumların tüketildiğini, ancak son yıllarda keten tohumu yağının da yaygınlaşmaya başladığını belirten Saraç, "Keten tohumu yağı bağırsakları çalıştırırcı, temizleyici ve iç organların yüzeylerini rahatlatıcı olarak kullanılıyor. Ayrıca cildi yumuşatıyor ve öksürüğe karşı iyi geliyor. Kolay bozulan bir şey değil. Yani herhangi bir kavanozda uzun süre saklanabilir. Ayrıca ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıklarında gargara olarak da kullanılabilir. Öksürükte, gıcıkta, ses kısıklığında ve de gastrit gibi mide sorunlarında da olumlu etkisi var" diyor. Keten tohumunun ciddi miktarda B12 vitamini içerdiğini de sözlerine ekleyen Saraç, özellikle vejetaryenlerin keten tohumu alımına dikkat etmeleri gerektiğini vurguluyor. Saraç, "Son yıllarda dünyada vejetaryenlik çok arttı. Vejetaryenlerin en çok dikkat etmesi gereken konular ise kansızlık açısından demir, çinko ve B12 vitamini. Demir ve çinko doğadaki pek çok bitkide var. Ama hayvanlar ve hayvansal protein dışında B12'nin yüksek oranda bulunduğu tek gıda keten tohumu. Dolayısıyla keten tohumu, özellikle vejetaryenler için Vitamin B12 açısından çok gerekiyor.&#8221;

Her gün 1 çorba kaşığı keten tohumu yeterli olabilir. Keten tohumu aynı zamanda Omega-3 yağ asitlerinden de çok zengin. Omega-3 de hayvansal kaynak dışında özellikle keten tohumu, semizotu ve fındıkta bulunuyor. Omega-3, özellikle kalp krizine, pek çok damar hastalıklarına, bazı bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, bazı cilt hastalıklarına karşı korunmak için gerekli. Somon balığındaki kadar Omega-3 var keten tohumunda. Son yıllarda keten tohumu, östrojene benzer maddeler içerdiği, menopoza bağlı şik&#226;yetleri azalttığı için de tüketilmeye başlandı. Ancak uzmanlar, menopoz dönemi şik&#226;yetlerini gidermek için sadece keten tohumuna değil, bir hekime de başvurulması ve doktor kontrolünde olunması gerektiğini vurguluyorlar.



Keten tohumuyla genç kalın

Anti-aging, dünyada ve Türkiye'de de gittikçe yaygınlaşmaya başladı. ınsanlar 'genç yaşlanmak', zayıf kalmak, formunu korumak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. ışte uzmanlara göre, keten tohumunun burada da olumlu etkileri var. Keten tohumunun yaşlanmayı geciktirdiği belirten Saraç, "Keten tohumundaki Omega-3, Vitamin B12 ve lifler, hücreleri genç tutarak yaşlanmayı geciktiriyorlar. Zayıflatıcı özelliği de var bu tohumların. Keten tohumu hem kabızlık oluşmasına engel oluyor hem de çok lifli olduğu için de suyla, sütle ya da başka sıvılarla şişerek tokluk hissi de sağlıyor. Ancak aşırı miktarda alınırsa, sonuçta bunda da yağ ve vitamin olduğu için zayıflatıcı etkisi olmaz. Ama 1 veya 1 buçuk çorba kaşığı keten tohumu, günlük tüketim açısından yeterli" diyor. Keten tohumunun yararlarının pek bilinmediğine, dolayısıyla insanların bunu pek fazla tüketmediklerine değiniyor uzmanlar. Oysa Türkiye'nin her köşesinde bulunan bu minik tohumlar, hem sağlığa hem de ekonomik olduklarından keseye de hitap ediyorlar.



Keten tohumunun yararları

&#8226;Mide-bağırsak sorunlarına karşı iyi gelir

&#8226;Bağırsakları yumuşatır, kabızlığa karşı iyi gelir

&#8226;Kemikleri güçlendirir. Özellikle menopoz döneminde yararlıdır

&#8226;Bağışıklık sistemini güçlendirir

&#8226;Menopoza bağlı şik&#226;yetleri hafifletir

&#8226;Kalp-damar hastalıklarından korur

&#8226;Kolesterol, şeker seviyesini dengeler

&#8226;Yüksek tansiyonu düşürür

&#8226;Romatizmal hastalıkları önler

&#8226;Sinir sistemini güçlendirir

&#8226;Hafızayı güçlendirir

&#8226;Konsantrasyon bozukluğuna karşı iyi gelir

&#8226;Yaşlanmaya bağlı dikkat dağınıklığına karşı iyi gelir

&#8226;Haricen kullanılarak yaraların çabuk iyileşmesini sağlar

&#8226;Egzama ve sedef hastalıklarında kullanılır

&#8226;Nasırlarda kompres olarak kullanılır

&#8226;Solunum yolu hastalıklarında olumlu etki yapar

&#8226;Ruhsal bozukluklara karşı iyi gelir

&#8226;Öksürüğü giderir

&#8226;Ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıklarında gargara olarak kullanılır

&#8226;Lifleri sanayide, özellikle dokumacılıkta kullanılır

KETEN TOHUMU YAĞININ BıLıNEN BAZI FAYDALARI

&#8226; Mide-bağırsak sorunlarına karşı iyi gelir.

&#8226; Bağırsakları yumuşatır, kabızlığa iyi gelir.

&#8226; Kemikleri güçlendirir. Özellikle menopoz döneminde yararlıdır.

&#8226; Bağışıklık sistemini güçlendirir.

&#8226; Menopoza bağlı şik&#226;yetleri hafifletir.

&#8226; Kalp-damar hastalıklarından korur.

&#8226; LDL Kolesterol ve Trigliserit seviyesini düşürür.

&#8226; Yüksek tansiyonu düşürür.

&#8226; Romatizmal hastalıkları önler.

&#8226; Sinir sistemini güçlendirir.

&#8226; Hafızayı güçlendirir.

&#8226; Kan şekerini dengeler.

&#8226; Konsantrasyon bozukluğuna karşı iyi gelir.

&#8226; Yaşlanmaya bağlı dikkat dağınıklığına karşı iyi gelir.

&#8226; Haricen kullanılarak yaraların çabuk iyileşmesini sağlar.

&#8226; Egzama ve sedef hastalıklarında kullanılır.

&#8226; Nasırlarda kompres olarak kullanılır.

&#8226; Solunum yolu hastalıklarında olumlu etki yapar.

&#8226; Ruhsal bozukluklara karşı iyi gelir.

&#8226; Öksürüğü giderir.

&#8226; Ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıklarında gargara olarak kullanılır.

&#8226; ıkridarsızlık, prostat ve kısırlığa karşı etkilidir.



Keten tohumu ne içerir?

&#8226;Omega-3, Omega-6 ve Omega-9 yağ asitleri

&#8226;Yüksek oranda çözünür ve çözünmez lif

&#8226;Protein

&#8226;Lignanlar (kansere karşı maddeler)

&#8226;Vitaminler

&#8226;Mineraller

&#8226;Amino asitler

&#8226;Keten tohumu nasıl tüketilir?

&#8226;Kaynatılarak içilebilir.

&#8226;Dövülerek, öğütülerek toz haline getirilebilir. Bir kaşık ağza atıldıktan sonra arkasından su içilebilir.

&#8226;Kavrulmuş olarak tüketildiğinde daha lezzetli olur. Keten tohumunun çok özel bir tadı veya kokusu yoktur, ama kavrulunca güzel bir tada kavuşur.

&#8226;Tohum şeklinde de tüketilebilir.

&#8226;Yemeklere, yoğurda, salatalara, müsliye, pasta, börek gibi unlu mamullere karıştırılarak da tüketilebilir.

&#8226;Günde 1-1.5 çorba kaşığı keten tohumu sağlıklı kalmak açısından yeterlidir. Dozunu kaçırmamakta yarar var

KETEN TOHUMU Linum Usitatissimum

Ziraatı yapıldığı gibi, çalılıklarda ve ormanlarda yabanisi de yetişir. Boyu 30-100 cm arasındadır. Haziran ve Ağustos ayları arasında çiçek açar.Keten tohumu kabuğunun altında bulunan yağlı bileşimin tedavi edici etkisi vardır. Yağı çıkarılır yada ezilerek kullanılır. ıltihaplı yaraların iyileşmesini sağlar. Keten tohumu lapası yada yakısı kullanılır.

&#8226;Yeni doğan çocuklarda balgam söktürmek için keten tohumu dövülür şekerle yalatılır.

&#8226;Nefes darlığı, astım, ses kısıklığı, öksürük ve bronşite faydalıdır. Kavrulmuş ve çekilmiş 1 çorba kaşığı keten tohumu bal ile karıştırılır, yemeklerden bir saat önceyenir.

&#8226;Bir fiske keten tohumu, bir tutam hatmi çiçeği cezvede demlenip şekerle içilir.

&#8226;Kafi miktarda su ile keten tohumu tozunu ateşte lapa kıvamında pişirip, normal sıcaklıktayken göğüs üzerine konursa, göğsü yumuşatır.

&#8226;Böbrek taşlarını düşürür; Bir litre suya, bir yemek kaşığı keten tohumu, bir yemek kaşığı gülhatmi kökü ve yarım kaşık meyan kökü konur.Yarım saat kaynatılıp süzülür, ılık ılık aç karnına 3-4 bardak içilir.

&#8226;Toz haline getirilmiş keten tohumu yemeklerden bir saat önce bir çorba kaşığı bir bardak ılık su ile yutulur.

&#8226;Kabızlığı giderir; Keten tohumu doğal müshildir.Bir bardak sıcak suya, bir çay kaşığı keten tohumu tozu konup demlenir ve süzülür. Günde bir fincan içilir.

&#8226;Az yağlı beslenmeyle yapılan keten tohumu desteğiyle, prostat kanserine önlem alınabilir.

&#8226;Keten tohumları şeker hastalarına da tavsiye edilir. 1 yemek kaşığı keten tohumu 1 litre suda su 7/2 litreye dönüşünceye kadar kaynatılır. Elde edilen maya günde 3 kere içilir.

&#8226;Akciğer tüberkülozunda, kan tükürmede, dalak şişliğinde, mide ülserinde kullanılır. 10'ar gram keten tohumu unu bal ile macun yapılır, 30-40 gr sabah aç karnına yutulur.

&#8226;Mide ülserinde 1 kg keten tohumu havanda dövülür.1 kg sütle kaynatılır.Kıvamlı hale gelince ateşten indirilir yemeklerden yarım saat önce bir yemek kaşığı alınır.

&#8226;Dolama , çıban ,burkulma, çıkma ve basurda lapası ılık olarak rektum üstüne konulur. ıltihap ve şişliklerde, lapa yapılıp üzerine konur

&#8226;Barsak iltihaplarını ve karın ağrılarını giderir. Sindirim yolarını dezenfekte eder.

&#8226;Nezlede, tütsüsü yapılır. Soğuk algınlığında iyi gelir.

&#8226;Apseli dişe, sütle karıştırılıp ısıtılır lapa olarak tülbent arasında ağrılı ve apseli dişe dışarıdan konulur.
Hayvan apselerine karşı da lapası kullanılır.

&#8226;Afrodizyaktır, keten tohumu, bal ve karabaşberle macun yapılıp yutulur

KetenYağı:


LDL kolesterol ve trigliserid seviyesini düşüren Omega 3 yağ asidinin en çok bulunduğu bitkisel yağdır.Omega 3 ihtiyacı hamur işlerine keten tohumu ekleyerek, keten tohumu ile beslenen tavuklardan elde edilen yumurtalar yiyerek karşılanabilir. Keten yağı enflamasyonu engelleyerek eklem hastalıklarındaki şişme ve ağrıyı önler. Sedef gibi cilt hastalıklarının düzelmesinde de yararlıdır. Keten tohumu ve keten yağı preparatlarında ayrıca lifli elemanlar da bulunur. Bu lifli elemanlar, çoklu doymamış yağ asitleri ile birlikte hem kolesterol seviyesinin iyileşmesinde hem de bağışıklık sisteminin güçlenmesinde etkilidir. Keten tohumu ile beslenen deney hayvanlarında hormona bağlı kanser türlerinin (meme,rahim ve prostat) oluşmasının engellendiği gösterilmiştir.Bu olumlu etki, içerdiği fitoöstrojen ( doğal bitkisel östrojen hormonu ) sayesindedir



Keten tohumu (Linium usitatissimum)

Bitki özellikleri: 50-70 cm yüksekliğe ulaşan, mavi çiçekli bir kültür bitkisidir. Keten tohumu ve keten lifi elde etmek için yetiştirilir. Baharatçılardan satın alınabilir.



Bileşim: Bitkinin tedavi amaçlı kullanımında öncelikli yeri olan, bol miktarda müsilaj. Müsilajın etkinliğini arttıran sabit yağ. Çok az miktarda hidrosiyanik içeren linamarin. Linamarin bir glikozittir. Hidrosiyanik ise zehirli bir maddedir, ama bitkinin içerdiği oran öylesine düşüktür ki, yüksek dozajlarda kullanılsa bile hiçbir tehlike oluşturmaz.



Kullanım alanları ve biçimleri: Keten tohumu, öncelikle kronik kabızlığa karşı kullanılır. Çok etkili müshil ilaçlarının, sürekli kullanım halinde bağırsakları tahriş ettiği ve organizma için gerekli olan minerallerin (özellikle potasyum) azalmasına yol açtığı artık biliniyor. Halbuki, keten tohumu kullanımında bu tür yan etkiler kesinlikle söz konusu olmaz. Çünkü keten tohumunun müshil etkisi mekaniktir. Sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere, en az ikişer yemek kaşığı dolusu, ezilmiş veya öğütülmüş keten tohumu, bol suyla yutulmalı, daha sonra da 1-2 bardak su içilmelidir. Bağırsaklara ulaştığında genişlemeye başlayan keten tohumu, bağırsakları uyarır. Uyarılan bağırsaklar böylece dışkılama işlemine başlar. Sonuçta kesinlikle etkili, ama çok hızlı sonuç vermeyebilen bir yöntemdir bu. Yani, kronik kabızlıklarda, sonuç alabilmek için 2-3 gün beklemek gerekebilir. Ama beklemeye değecektir. Çünkü çok rahatlatıcıdır. Bu yöntemle hatta, dışkılamanın zamanı bile programlanabilir. Bunun için, keten tohumunu bir süre kullanıp, onu tanımak gerekir. Drog, meyve püresi veya bal ile karıştırılarak alındığında daha da etkili olur. Daha sonra bol su içmeyi unutmamak gerekir.

Keten tohumu, içerdiği bol miktarda müsilaj sayesinde, tedavi amacıyla başka alanlarda da kullanılabilir. Tahriş olmuş veya iltihaplanmış mukozanın üstünde koruyucu bir tabaka oluşturduğu için, ağız içi, boğaz ve dişeti rahatsızlıklarında gargara ve çalkalama, öksürük gıcığı, ses kısıklığı ve mide mukozası iltihabında ılık çay biçiminde kullanılmalıdır.



Keten tohumu çayı: 1 tatlı kaşığı ezilmemiş tohum, 1 bardak suya eklenir ve arada bir karıştırılarak, 20-30 dakika bekletilir. Tohumların suyu sıkılmadan süzülür ve hafifçe ılıklaştırılarak içilir.



Yan etkiler: Bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.



KETEN TOHUMU, Baharatçılarda rahatça bulacağınız kahverengi, susam gibi, tadı hoş olan keten tohumunu manuel veya elektrikli kahve değirmeninde (toz haline getirilmezse vücut susama benzeyen bu tohumdan yararlanamıyor) un gibi çekerek buzdolabında cam kavanozda ( veya derin dondurucuda) saklayın; günde birkaç tatlı kaşığı suyla için, yiyin, yoğurdunuza, çorbanıza, kekinize, salatanıza, sabah kahvaltınızda tahıllara, yulaf ezmesine, unlu gıdalarda 3-5 kaşık un yerine bol bol karıştırın ama pişirmeden yemeği tercih edin. Yağını da öyle. Çünkü keten tohumunda kalbe iyi gelen ve kalp krizlerini önleyen, yağlı somon gibi balıklarda bulunan zengin omega-3 yağları yanı sıra, magnezyum, potasyum ve posa , B vitaminleri, protein ve çinko var ve kolestrol yoktur, doymuş yağı ve kalorisi yok denecek kadar azdır. Artrit romatizmada ağrıya, şişmeye ve yangılanmaya iyi gelir. Kanda kolestrolü ve trigliseridleri, kotu kolestrol LDL i düşürür. Kolestrol nedeniyle damarlarda duvarlardaki sertleşmeyi azaltır. DEPRESYONA, kansere, enfeksiyonlara, kalp hastalığı riskine, sekere, kabızlığa, böbrek hasarlarına iyi gelebilir. Kadınlarda menapozda ateş basmalarında da etkili olabilmektedir. Her derde deva önemli ve çok ucuz bir kaynak.



Keten tohumunu kek, börek, çörek, ekmek gibi fırın ürünlerinde kullanabilirsiniz.
Keten tohumu suda ya da ıslak kaldığında sümüksü bir hal alır, sizi korkutmasın, bu doğaldır, doğası gereğidir.

Keten tohumunu toz haline getirip salatalarına da koyabilirsin.
Keten Tohumu ayrıca Omega 3 ve Omega 6 yag asitleri açısından da çok zengin.. Hepimizin mutfağında bulunması gereken bir tohum. Zaten kullandıkça yeni kullanım alanları da bulmak mümkün. Soğuk algınlıklarında da kullanıldığını belirterek bitireyim.

Keten tohumunun en önemli katkısı B12 den ziyade Omega 3 içeriğidir. Sadece
soğuk su balıklarında görülen bu hayati yağ asidi bizim denizlerimizde yaşayan
balıklarda son derece az. O nedenle keten tohumu önemli bir kaynak. Kullanımı
gayet basit. Mutfak robotu vb. bir aletle irice öğütün çorbalar başta olmak
üzere neye yakıştırıyorsanız bolca kullanın. Baharatlar gibi baskın bir tat ve
kokusu olmadığından kolaylıkla tüketebilirsiniz

Kansere karşı 'keten tohumu



Ege Üniversitesi'nde düzenlenen Uluslararası Gıda, Beslenme ve Kanser Sempozyumu'nda,
'Keten Tohumunun Anti-Karsinojenik Etkisi' konulu bir bildiri sunuldu.

Ege Üniversitesi (EÜ) ızmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu tarafından düzenlenen Uluslararası Gıda, Beslenme ve Kanser Sempozyumu'nda, 'Keten Tohumunun Anti-Karsinojenik Etkisi' konulu bir bildiri sunuldu.

Bildiriyi sunan ızmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Nazan Tuna Oran, çalışmaların keten tohumunun kolon, prostat, meme kanseri gibi bazı kanserlerin risklerini azaltma yönünde koruyucu bir yararı olduğunu gösterdiğini söyledi.


Bütün kanserlerin yüzde 30-40'ının sadece diyete ve yaşam tarzına dikkat edilerek önlenebileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Oran, 'Beslenme rejimi kurallara uygun şekilde sürdürüldüğü takdirde meme ve prostat kanserlerinin gelişiminde en az yüzde 60-70, akciğer kanserinde yüzde 40-50, diğer kanserlerde de benzer oranlarda azalma sözkonusu olabilmektedir.' dedi.

Keten tohumunun lignan, lif ve omega 3 yağ asitleri yönünden zengin olduğunu kaydeden Oran, 'Omega 3'ün, kanın pıhtılaşmasını önleme ve ödemi azaltma gibi birçok yararı vardır. Bununla birlikte çalışmalar, bazı kanser türlerinin büyümesini önlediğini de göstermiştir. Keten tohumunun kişiyi hayatı boyunca bazı kanser türlerinden koruması ve tedavi konusunda bir rolü olduğunu ilişkin araştırmalar devam etmektedir.' şeklinde konuştu.



Şifanın bilinçli adresi: Herbalist Atabay GÜVELOĞLU





Şifanın bilinçli adresi: Herbalist Atabay GÜVELOĞLU

&#8226;50 mucıze Bıtkı
&#8226;KONUYA GıRıŞ
&#8226;Adaçayı
&#8226;Altın otu
&#8226;Anason
&#8226;At kuyruğu
&#8226;Biberiye
&#8226;Ceviz
&#8226;Civan perçemi
&#8226;Çam ağacı
&#8226;Çörek otu
&#8226;Defne
&#8226;Fesleğen (reyhan)
&#8226;Hardal
&#8226;Hindiba
&#8226;Ihlamur
&#8226;Isırgan
&#8226;Itır
&#8226;Kantaron
&#8226;Karabaş otu
&#8226;Karabiber
&#8226;Karanfil
&#8226;Kekik
&#8226;Kereviz
&#8226;Keten tohumu
&#8226;Kimyon
&#8226;Kişniş
&#8226;Kudret Narı
&#8226;Kuşburnu
&#8226;Lavanta
&#8226;Limon
&#8226;Mandalina
&#8226;Maydonoz
&#8226;Melisa
&#8226;Mersin
&#8226;Meyan kökü
&#8226;Nane
&#8226;Nar
&#8226;Okaliptus
&#8226;Ökse otu
&#8226;Papatya
&#8226;Pelin otu
&#8226;Portakal
&#8226;Rezene
&#8226;Sarımsak
&#8226;Semiz otu
&#8226;Soğan
&#8226;Söğüt
&#8226;Üzerlik
&#8226;Zencefil
&#8226;Zerdeçal
&#8226;Zeytin
 
Zerdeçal, zencefil familyasından lifli bir bitki olan Curcuma longa bitkisinin kökünden elde edilmektedir. Kaynatıldıktan ya da buharda bekletildikten sonra sonra kurutulur ve ufalanır. Başta Hindistan olmak üzere Çin ve Endonezya'da da yetiştirilmektedir. Hafif bir aroması ve zencefile benzer, keskin bir tadı vardır. Köri sosu yapımında kullanılan bir baharattır. Özellikle Hint mutfağında ve Güney Asya yemeklerinde kullanılır. Ayrıca hardal yapımında da kullanılmaktadır. Serin, kuru ve karanlık yerlerde saklanmalıdır. Parlak sarı rengiyle zerdeçal, M.Ö. 600'lü yıllardan bu yana boya, ilaç ve baharat olarak kullanılmaktadır. Marko Polo zerdeçalı &#8220;safranın yerini tutan ama safran olmayan bir sebze&#8221; olarak tanımlamıştır. Endonezyalılar bu baharatı düğün törenlerinde vücutlarının bazı bölümlerini boyamak için kullanırlardı. Zerdeçal ayrıca Asya'da mide ve karaciğer rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmıştır.



Nerelerde kullanılabilir?
Fümeler, turşular, zerde ve bazı keklerde kullanılır. Yumurtalı yemeklerde de kullanılmaktadır. Çorbalara ilave edilir ve safranın kullanıldığı her yerde kullanılabilir. Bir miktar margarini erittikten sonra içine zerdeçal ekleyerek sebzeler, makarna ve patatesin üzerine dökerek bir sos elde edebilirsiniz



Zerdeçal: Bilimselliği çok araştırılmış bir halk ilacı



Bir halk ilacı ve baharat olarak bildiğimiz zerdeçal aslında birçok hastalığın önlenmesinde ve hatta tedavisinde önemli roller oynar. Güney Asyalıların çok tükettiği zerdeçal ile ilgili binlerce araştırma yapılmıştır. Fakat ucuz olması nedeni ile ilaç sanayinin gözdeleri arasında değildir. Zerdeçal ile ilgili bu yazıyı ilginç bulacağınızı düşünüyoruz



Zerdeçal nedir?



Zerdeçal (zerdeçöp , zerdeçal , safran kökü, sarıboya, zerdeçav, hint safranı, CURCUMA LONGA L., Zingiberaceae) polifenolik bir bileşiktir(4).



Zerdeçal sarı çiçekli, büyük yapraklı ve rizomlu çok yıllk otsu bir bitkidir. Başta Pakistan, Hindistan, Çin ve Bangladeş olmak üzere Asya&#8217;nın tropik bölgelerde yetişir. Bitkinin toprak altındaki ana rizomları yumurta veya armut seklindedir. Yan rizomları ise parmak şeklindedir. Rizomların üst yüzü sarımsı, iç yüzü ise sarı renklidir. Acımsı bir tadı vardır.



Piyasada parmak şeklinde (rizom) ve toz şeklinde bulunur. ıçinde onlarca madde bulunur. Fakat aktif maddesi kurkumindir. Zerdeçal tozunun yaklaşık 1:30- 1:100 kadarı curcumindir. 1 silme tatlı kaşığı zerdeçal 3 gramdır; ortalama 30-90 mg curcumin içerir.



200 mg/gün&#8217;lük dozlarda (yaklaşık 2-4 silme tatlı kaşığı toz) zerdeçalın antienflamatuvar, antikanserojen ve antiaterojenik olduğu gösterilmiştir. Bilinen bir yan etkisi yoktur.



Zerdeçal ipek kumaşlar ve ince derilerin boyanmasında ve kına yakmada da renklendirici olarak kullanılmaktadır



Zerdeçalın içindeki maddeler

&#187; 1,8-CINEOLE (kgv) 30-720 ppm
&#187; 2-BORNANOL (bt)
&#187; 2-HYDROXY-METHYL-ANTHRAQUINONE (kgv)
&#187; 4-HYDROXY-CINNAMOYL-(FERULOYL)-METHANE (kgv) 180 ppm
&#187; ALPHA-ATLANTONE (kgv)
&#187; ALPHA-PINENE (ey) 5,300 ppm
&#187; ALPHA-TERPINEOL (kgv)
&#187; AR-TURMERONE (kgv) 5,800 ppm
&#187; ARABINOSE (kgv) 10,000 ppm
&#187; ASCORBIC-ACID (kgv) 0-293 ppm
&#187; ASH (kgv) 9,000-148,000 ppm
&#187; AZULENE (kgv)

&#187; BAKIR (kgv) 6-17 ppm
&#187; BETA-CAROTENE (kgv)
&#187; BETA-PINENE (ey) 2,700 ppm
&#187; BETA-SESQUIPHELLANDRENE (kgv)
&#187; BIS-(PARA-HYDROXY-CINNAMOYL)-METHANE (kgv) 1,360 ppm
&#187; BIS-DESMETHOXYCURCUMIN (kgv) 67-27,000 ppm
&#187; BISABOLENE (Kök)
&#187; BORNEOL (kgv)
&#187; BORON (Kök) 1-6 ppm
&#187; CAFFEIC-ACID (kgv) 5 ppm
&#187; CAPRYLIC-ACID (kgv)
&#187; CARBOHYDRATES (kgv) 79,000-829,000 ppm
&#187; CARYOPHYLLENE (ey)
&#187; ÇıNKO (kgv) 22 ppm
&#187; CINEOLE (ey) 29,200 ppm
&#187; CINNAMIC-ACID (kgv)
&#187; COBALT (kgv) 1 ppm

&#187; CUMINYL-ALCOHOL (kgv)
&#187; CURCUMENE (ey) 121,700 ppm
&#187; CURCUMENOL (ey) 21,300 ppm
&#187; CURCUMIN (kgv) 9-38,888 ppm
&#187; CURDIONE (ey) 11,900 ppm
&#187; CURLONE (kgv) 120 ppm
&#187; CURZERENONE (kgv)
&#187; CURZERENONE-C (ey) 20,400 ppm
&#187; CYCLO-ISOPRENEMYRCENE (kgv) 8,500-29,750 ppm
&#187; D-ALPHA-PHELLANDRENE (kgv) 30-720 ppm
&#187; D-CAMPHENE (kgv) 480 ppm
&#187; D-CAMPHOR (kgv) 30-1,500 ppm
&#187; D-SABINENE (kgv) 20-432 ppm
&#187; DEHYDROTURMERONE (kgv)

&#187; DEMıR (kgv) 121-467 ppm

&#187; DESMETHOXYCURCUMIN (kgv) 500-11,100 ppm
&#187; DI-P-COUMAROYL-METHANE (kgv)
&#187; DICINNAMOYLMETHANE (kgv)
&#187; DIDESMETHOXYCURCUMIN (kgv)

&#187; DIDESMETHOXYCURCUMIN (kgv)

&#187; DIFERULOYL-&#187; METHANE (kgv)

&#187; DIHYDROCURCUMIN (kgv) 57 ppm
&#187; EO (kgv) 3,000-72,000 ppm
&#187; EUGENOL (ey) 2,100 ppm
&#187; FERULOYL-P-COUMAROYL-METHANE (kgv)

FOSFOR (kgv) 640-6,307 ppm
&#187; FRUCTOSE (kgv) 120,000 ppm
&#187; GAMMA-ATLANTONE (kgv)
&#187; GLUCOSE (kgv) 280,000 ppm
&#187; GUAIACOL (kgv)
&#187; ISOBORNEOL (kgv) (ey) 200 ppm

&#187; KROM (kgv) 6 ppm

&#187; KALSıYUM(kgv) 270-2,898 ppm
&#187; L-ALPHA-CURCUMENE (kgv) 18,000 ppm

&#187; L-BETA-CURCUMENE (kgv) 18,000 ppm
&#187; LIMONENE (ey) 2,300 ppm

&#187; LıF(kgv) 9,000-84,000 ppm
&#187; LINALOL (ey) 1,600 ppm
&#187; MANGANESE (kgv) 33-78 ppm
&#187; MONODESMETHOXYCURCUMIN (kgv)
&#187; NIACIN (kgv) 5-62 ppm
&#187; NICKEL (kgv) 3.8 ppm
&#187; O-COUMARIC-ACID (yp)
&#187; P-COUMARIC-ACID (kgv) 345 ppm
&#187; P-CYMENE (kgv)
&#187; P-METHOXYCINNAMIC-ACID (kgv) 360 ppm
&#187; P-TOLYMETHYLCARBINOL (kgv) 500-1,750 ppm
&#187; POTASSIUM (kgv) 4,870-41,271 ppm
&#187; PROTEIN (kgv) 12,000-306,000 ppm
&#187; PROTOCATECHUIC-ACID (yp)
&#187; RESIN (kgv)
&#187; RIBOFLAVIN (kgv) 0-12 ppm
&#187; SODYUM (kgv) 30-4,290 ppm

&#187; SU (kgv) 133,000 ppm
&#187; SYRINGIC-ACID (yp)
&#187; TERPINENE (ey) 27,200 ppm
&#187; TERPINEOL (ey) 500 ppm
&#187; THIAMIN (kgv) 0-8 ppm
&#187; TURMERONE (kgv) 1,800-43,200 ppm
&#187; UKONAN-A (kgv) 33-6,600 ppm
&#187; UKONAN-B (kgv) 47 ppm
&#187; UKONAN-C (kgv) 52 ppm
&#187; UKONAN-D (kgv)
&#187; VANILLIC-ACID (yp)

&#187; YAĞ (kgv) 18,000-153,000 ppm
&#187; ZINGIBERENE (kgv) 750-18,000 ppm




Çeşitli hastalıklarda zerdeçal



Antiioksidan/zerdeçal

Zerdeçal en etkin ve en yaygın kullanılan antioksidanlardan biridir(2-6).



Zerdeçal/enflamasyon

Yapılan araştırmalar zerdeçalın lökotirien, prostaglandin, tumor nekroze edici faktör ve interlökin-12 gibi iltihap oluşturan kimyasal maddelerin ortaya çıkışını geciktirip hafiflettiğini göstermiştir(7,8).



Solunum yolu enfeksiyonları/zerdeçal

Zerdeçal antienflamatuar ve antioksidan etkileri ile solunum yolu enfeksiyonlarınada (üst solunum yolu enfeksiyonu, astım, bronşit, sinüzit) yaygın olarak kullanılan bir halk ilacıdır.



Zerdeçal/kanser

Zerdeçalın aktif maddesi curcumin hem kanserin korunmasını sağlar hem de bazı kanserlerde tedavi edici olarak kullanılmıştır Tümör hücrelerinin üremesini engeller ve toksik yan ürünlerini azaltır (9-14).



Zerdaçal/Alzheimer

Zerdeçal antioksidan ve antienflamatuar etkileri ile Alzheimer hastalığına gidişi engellemektedir. Zerdeçalın beta-amiloid plaklarının gelişimini yavaşlattığı da gösterilmiştir (15-17).



Diğer hastalıklar

Zerdeçalın başta mültipl skleroz (18,19), katarakt oluşumu (20), karaciğer hasarı (21), enfarktüs(22) ve felç (23) olmak üzere çeşitli hastalıklar üzerine olumlu etkileri olduğuna ilişkin çok sayıda çalışma vardır.


ZERDEÇALLE ıLGıLı BıR GAZETE HABERı AŞAĞIDA

Kanserin düşmanı ZERDEÇAL
Zerdeçalın içindeki &#8216;curcumin&#8217; maddesi kanserli hücreleri öldürüyor. Bilim adamları hint safranı olarak da bilinen zerdeçalın yemek borusu kanserine karşı savaştığını ortaya çıkardı.

Bilim adamları, köri sosunun da içinde bulunan zerdeçal baharatının kanser hücrelerini öldürdüğünü ortaya çıkardı.

Zerdeçalın içinde bulunan &#8220;curcumin&#8221; adlı madde bugüne kadar kireçlenme ve bunama gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyordu. Ancak ırlanda&#8217;da bulunan Cork Kanser Araştırma Merkezi&#8217;nin son dönemde yaptığı bir araştırmada ise bu maddenin laboratuvar ortamında yemek borusu kanseri hücrelerini öldürdüğü ortaya çıktı.

24 saat içinde öldürüyor

Dr. Sharon McKenna ve ekibi yaptıkları araştırmada curcumin adlı maddenin 24 saat içinde kanser hücrelerini öldürmeye başladığını belirlerken, bu keşfin yeni tedavi yöntemlerine kapı aralayabileceği söyleniyor.

ıngiltere Kanser Araştırmaları Merkezi&#8217;nden Dr. Lesley Walker da yemek borusu kanserinin son yıllarda artış gösteren obezite ve reflü vakalarına bağlı olarak yaygınlaştığını belirtti. Dr. Lesley Walker, McKenna ve ekibinin yaptığı buluşun bu hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde kullanılabilecek önemli bir adım olduğunu söyledi.

Bir Onkoloji uzmanı ise, zerdeçalın dünyada kanserle mücadelede etkisi ispat edilmiş en önemli bitki olduğuna dikkati çekti. &#8220;Zerdeçal, tümörü öldürür. Günde 2-3 çorba kaşığı hakiki zerdeçal tüketmek kanseri önlemek bakımından çok faydalı&#8221; diyerek, sahte zerdeçalın piyasada yaygın olduğuna işaret ederek şöyle konuştu: &#8220;Bu bitki ıran, Hindistan ve Uzakdoğu kökenli. Türkiye&#8217;de ise Safranbolu&#8217;da yetiştiriliyor. Gerçek zerdeçal çok faydalı ama sahte zerdeçalın içine bir madde konuluyor ve kokusu benzetiliyor. Alırken dikkatli olunmalı.&#8221;
Baharatçı ustabaşı ise, zerdeçalı karabiber gibi çok sattıklarını söyleyerek, &#8220;Bağışıklık sistemini güçlendirir, antioksidan özelliği vardır, metabolizmayı hızlandırır. Sarılığa ve Hepatit B-C hastalıklarına iyi geldiğini de biliyoruz&#8221; diye konuştu. &#8220;Müşterilerimiz en fazla zerdeçallı pilav yapmak için alıyor&#8221; dedi.

Zerdeçallı pilav tarifi
MALZEMELER
Haşlanmış ya da
ızgara tavuk
Karışık sebze (mısır, börülce, sarı biber, havuç vs.)
1 su bardağı kabuklu pirinç
Su, tuz
1 yemek kaşığı zerdeçal
1 yemek kaşığı sıvı yağ

NASIL YAPILIYOR?

Pirinci, zerdeçal, tuz ve yeterli miktarda suyla pişirin. Tavuğu didikleyerek bir tavada sıvı yağ ile hafif soteleyin. Üzerine lokmalık şekilde kesilmiş sebzeleri ekleyin. Sebzeler fazla yumuşamadan ateşten alın ve servis edijj
 
--------------------------------------------------------------------------------



MAYDONOZ










Latince ismi : Petroselinum crispum


Akdeniz ülkesi bitkisi olan maydanoz kök ve yapraklarından yararlanmak amacıyla üretilir. Yeşil yaprakları yemeklerde ve mezelerde garnitür olarak kullanılırken köklerinin de bazı yemek ve çorbalarda kullanılabilmektedir.
Günümüzde üretimi yapılan maydanozlar başlıca 2 ayrı grupta yer almaktadır.

Petroselinum crispum (Mill.) var. Neapolitanum Danert : Yaprak maydanozu olup yaprakları parçalı büyük ve küçük, kıvırcık ve düz, ince ve geniş olan formları vardır. Kökleri ince yapılıdır. ıki ana grubu vardır.

Düz yapraklı maydanozlar : Ülkemizde yetiştirilen gruptur.
Kıvırcık yapraklı maydanozlar : Yaprakları çok kıvırcıktır.

Petroselinum crispum (Mill.) var. Tubesorum Crow. : Kök maydanozu olup, yaprakları çok incedir. Kökleri havuç gibi şişkin kısa, küt, uzun veya geniş olabilmektedir.

Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de 12 ay boyunca pazardan eksik olmayan maydanoz E vitamini bakımından oldukça zengin kokulu bir sebzedir. Yemek ve salataların vazgeçilmez sebzesidir.

Maydanoz, ülkemizde ticari olarak Akdeniz, Ege ve büyük çaplı olarak Marmara bölgelerinde üretilirken, uygun iklim koşullarında bütün bölgelerimizde bahçelerde küçük çaplı olarak yetiştirilir.

Maydanoz Akdeniz ülkelerinin bitkisidir. ıspanya, Yunanistan. Fas, Cezayir ve Tunus da bol miktarda yabani maydanoz bulunduğu bildirilmektedir. Yetiştiriciliği M.Ö. 4000 yıllarına dayanır.

Maydanoz normal olarak iki yıllık bir kültür bitkisidir. Birinci yıl yaprak ve yeşil aksamını, ikinci yıl ise çiçek ve tohumlarını oluşturur. Bunun yanında kökler toprak içinde uzun seneler kalabildiği için çok yıllık bitkiler grubunda da görülür. Ülkemizde yılda 32.000 ton maydanoz üretimi yapılmaktadır.



Bir tutam maydonoz ile gelen sağlık



Güzellikten yemeklere kadar her şeyde kullanılan maydanoz, sağlık açısından da çok yararlı.



Bir tutam maydanoz günlük C vitamini ihtiyacını karşılarken, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlıyor, kanı temizliyor, kansızlığa, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi geliyor...



Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Eşiyok, maydanozun bir vitamin kaynağı olduğunu belirterek, &#8220;Maydanozun yaprakları A, C, K vitaminleri ve demir bakımından zengindir. Ayrıca potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum ve klorin yönünden de zengindir&#8221; dedi. Bir tutam maydanozun günlük C vitamini ihtiyacını karşıladığını belirten Prof. Dr. Eşiyok, &#8220;Maydanoz, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlarken, kanı temizler, kansızlığa, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir&#8221; diye konuştu.

Maydanoz bitkisinin sindirim enzimlerini uyararak sindirim rahatsızlıklarını dindirdiğini kaydeden Prof. Dr. Eşiyok, maydanozun ayrıca iltihaplı yaraların iyileşmesine yardım ettiğini söyledi.

Prof. Dr. Eşiyok, maydanozun mide ve bağırsaklarda gaz birikmesini engellediğini de ifade ederek, &#8220;Maydanoz, idrar yollarının temizlenmesine yardım eder. Romatizmada, damar sertliği, tansiyon düzensizliklerinde, şişmanlıkta kullanılabilecek bir bitkidir. Ayrıca, böbrek taşı, kum gibi rahatsızlıklarda da etkilidir.&#8221;



Maydanoz, ülkemizde ticari olarak Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde yetiştiriliyor. Maydanoz, toprak istekleri bakımından seçici değildir. Rutubetli ve sulak toprakları sever. Ağır olmayan, bitki besin maddelerince zengin bütün topraklarda yetişebilir. Ancak derin bünyeli topraklarda çok iyi sonuç verir.

Kanı alkali yaparak susuzluğu giderir. Damarları genişleterek tansiyonu düşürür.

Kansızlığı giderir.

Hazmı kolaylaştırır iştah açar.

ıdrar söktürür , romatizma selülite de faydalıdır.

Regl kanamalarını normale getirir, güç regllerin kolay olmasını sağlar.

Yumurta kanallarını yumuşatarak hamileliği kolaylaştırır.

Kanı temizler,direnci artırır, cildi güzelleştirir.

Salgın hastalıklardan korumayı sağlar.

Kansere karşı korur.

Genç kalmayı sağlar.

Bedeni ruhi bunalımı geçirir.

Karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarında faydalıdır.

Diş kanamalarını geçirir, önler
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…