Kayınpederinizin sizde gözü var mı, inanın bilemiyorum.. Ancak memlekette olanları okudukça bazen "neden olmasın?" derken yakalıyorum kendimi...
Anlattığınız herşey, harfine dokunmadan birebir aynı ise... başka şeyler var.. Kayınpederin akıl sağlığı ile ilgili... Bu kadar bastırılmış bir erkek çocuğu...... Şiddet mi görmüş eşiniz, annesi? Kayınpederin geçmiş hikayesi çok önemli.. Baskın ve otoriter bir karakter ise "yaşlılık zamanlarında" bu tarz çıkışlar biraz daha kuvvetlenir. Üstelik bir yerde mevkii sahibi bir memuriyeti, bir çalışma hayatı olmuşsa geçmişte (hele bir de emekli ise) bazen işler ters tepebilir ve kendisini aynı mevkiide yeniden hissetmek için ailesini eskisinden fazla baskı altına alır... "Aman büyüğümüzdür, saygıda kusur etmeyelim" tadında yaşanmış onca yıllık evlilik ve aile hayatından sonra aile bu duruma ayak uydurabilir, alışkanlıklardan.. Ama siz el kızısınız.. Mümkün değil, bırakın ayak uydurmak, çıldırabilirsiniz bile...
"Artık hiç dışarı çıkmayacak.." ve küfürler... Eşin sakinliği, sessizliği...
Peki siz neredesiniz bu durumda? Kaçıp giden taraf olmaktansa, kalıp savaşan taraf olmayı neden tercih etmediniz.. Aslında kayınpederinizi dinlemişsiniz farkında olmadan.. Yani "Bu tehdidi görüyorum, pes diyorum" diyerek uzaklaşmışsınız.. Oysa sizden poker oyuncusu olmanızı beklerdim... "Bu blöfü görüyorum, rest diyorum" demeliydiniz.. Kalan her şeyi riske atarak.. Zaten şu anda riske atıyorsunuz evliliğinizi.. Ben olsam kalırdım.. Daha çok dışarı çıkar ve daha fazla alışveriş yapardım... Evde çeşit çeşit yemek yapardım mesela.. Eşime de "Evden çıkıyorum gördüğün gibi ve kıyamet de kopmadı" mesajını verirdim... Bir şeyleri sürekli bahane edip edip çıkardım "Falanın bebeği oldu, elli lira ver şunu alıcam" gibi gizli bilinçaltı zorlamaları ile (eşiniz pasif nasılsa.. verir... vermiyorsa yirmiye düşürün... Ama gidişiniz izin alır gibi değil, emrivaki yapar gibi olmalı) "Filanın halasının kızı çok hastaymış, akşam sende gelirsin beni almaya, bir başsağlığı dileriz... Ya da sen hiç zahmet etme ya... X ablalar da bu tarafta belki geçerken bırakır..." Hikaye hazır, plan yapılmış... Çok ince nüanslar ama, işe yarar tatlı küçük şeylerdir bunlar.. Ne diyecek eşiniz o sırada "evden çıkamazsın, babam müsaade etmiyor" mu? Desin... "Saçmalıyorsun bitanem.. Herhalde yeniyetmeler gibi baba yasağı dinleyecek değiliz.. yeniyetme olsaydık inan bana aynı yatakta yatmamız bile yasak olurdu... Allah'tan evliyiz değil mi?" derdim.. gülerdim... çıkar, giderdim...
Herhalde aklımda da şu olurdu "Şimdi onlar düşünsün!..."=)
Evi uzakta tutmak değil çözüm.. İletişim çağındayız, herkes size bir telefon kadar uzak.. Arayı bozacak olan Bağdat'tan yetişir, düzeltecek olan beş dakikada gelemez.. Bu böyledir.. Sizin savaşınız stratejik olmalı...
Uzun yazıyorum gözleriniz yoruldu biliyorum ama şu küfür meselesine gelince... Bu neden ikinci planda kalmış ben anlayamıyorum.. O adamın sizden özür dilemesi lazım.. Daha bunu dayatamadan uzakta ki bir ev hayalindesiniz.. Yanlış strateji olmuş ama artık geriye adım atılmaz.. Asıl o konuda bir çözüm düşünmek lazım... O küfürler neyin ertesinde edildi.. Adamın karakterini çözmek için bunu bilmek lazım... Ve nasıl küfür ederken eşiniz bir "hop ağır ol baba" diyemedi... Burada bir şey var... Sizin yazdıklarınızın ardından bunu bir düşünmek gerek.. O adamın bunu pahalıya ödemesi lazımdı... Çok mu pasifsiniz, bilemiyorum ki... Biiznillah bırakın eşimin babası, bir stad akrabası toplanıp "küfür" etse tezahürat gibi... Ağızlarına lafı yapıştırırım... İnsanın biraz kendisine saygısı olacak.. Oturup dinlemediniz ya size söylenenleri... Anlayamıyorum ki..
Kızmayın.. sesli düşünüyorum yalnızca...
Selamlar,