Gelecek planlarınız nedir ? 30 yaşındayım 31'e girmeme çok az kaldı. Gönül işlerinde şanssızım bir türlü "işte o" diyeceğim kişi karşıma çıkmadı çıkanlar olduysa ilerlemedi bir şekilde.. Evet yaşında ne var diyeceksiniz belki ama ben evlilikten ümidi kesmiş durumdayım. Gönül işi defterini kapattım zira ben biriyle konuşmaya başlasam bile çok çabuk bağlanıyorum, o flört denilen süreci kaldıramıyorum zaten panik atak hastalığı başladı bende, anlayacağınız o umutlu kalp çarpıntıları halleri bana iyi gelmedi. En azından hayatta kalıyorum böyle ama, böyle de hayat çok tatsız tuzsuz.
Geleceğim gözüme çokkaranlık, çok belirsiz görünüyor. Yaşlanınca ben ne olacağım, bana kim bakacak ? Bana "anne" diye sarılan bir çocuk, "karım" diye sarılan bir adam olmadıkça yaşamamın amacı ne ? Hayatım iş-ev-bilgisayar üçgeninde geçiyor, arkadaş da kalmadı hepsi mutlu yuvasına çocuğuna odaklı yaşıyor. Değişik bir ruh hali içindeyim, ben 19 yaşındayken görücü gelmişti vermemişlerdi ailem beni okutmak için, "keşke gerekirse zorla evlendirselerdi, eşim yuvam yuvam olurdu" diye düşünürken yakalıyorum kendimi ne acı dimi. Okudum meslek sahibi oldum ama beni mutlu etmiyor, anladım ki hayat bir bütün sadece birşeyde tatmin olup mutlu olmak mümkün değil. Sevmek-sevilmek istiyorum ama yok, yok,yok.
Anlayacağınız geleceğim pek karanlık. Ben de evlat edinme işini araştırmaya başladım, bana can yoldaşı olur, annem der,yaşlanınca bana bakar elim ayağım olur. Belki ömür boyu birerkeğin aşkından ve cinsellikten mahrum kalacağım ama bu şekilde evlat sevgisi tadarım dedim. Annem şiddetle karşı çıktı. Neymiş, o yuvalara bırakılan çocukların öz aileleri genelde hırsız, katil, hayat kadını oluyormuş. Soy illa ki çekermiş,büyüdüklerinde beni keserlermiş ! "Saçma sapan evlatlık düşüneceğine koca çalışması yap" diyor ama ben her defasında birşeye ümitlerle başlayıp çakılmaktan bıktım, bu yüzden panik atak hastalığı başladı bende artık. hem nerde nasıl koca çalışması yapayım ev ve işten başka hayat yokki bu yaşta. Hayata tutunmak için kendime güzel bir sebep yaratmaya çalışıyorum onu ada annem kırıyor..
"Yaşamanın amacını" kendisinde değil de başkalarında arayan, var olmak için bi başkasının varlığına muhtaç hisseden insanların "mutlu olmak" kelimesinin anlamını bile bildiklerini sanmıyorum ben konu sahibesi.
Biraz farklı bi yerden girmiş olacağım ama, çocuk olmanın nasıl bi his olduğunu hatırlıyo musunuz? Hiçbi şeye sahip değilken her şeyle mutlu olabilmenin nasıl bi şey olduğunu?
-Lüks bi ev.
-Saygın, prestijli, yüksek gelirli bi iş.
-Başarı hırsı, kariyer hedefleri.
-Son moda kıyafetler, eşyalar.
-Toplumda saygın bir yer.
-Geniiiiş bir sosyal çevre.
-Yakışıklı, kariyer sahibi, bi dediğinizi iki etmeyen, size bağlı, sizi seven bir adam.
-Ha adam tek başına yetmiyor tabi. O adamla yan yana fotograflarınızı yapıştırdığınız, nikah memurunun sevimsiz bi espiri sonrası size uzattığı evlilik cüzdanı.
-Mutlu aile tablonuzu tamamlasın, instagrama minnoşların annişkosu yazabilin, yaşlılığınıza hareket getirsin diye 2 de çocuk.
Bi düşünün bakalım bunların kaçı gerçekten olmazsa olmaz bi insanın mutlu olması için. Dedim ya çocuklugunuzu bi hatırlayın; eğer mutluluğun sırrı buralarda yatıyorsa siz bunların hangisine sahiptiniz, hangisi umurunuzdaydı, hangisinin sizin için bi anlamı vardı ki mutluydunuz?
Gelecek kaygısından uzak olmayı, o endişesiz tasasız hali bi hatırlayın. Dünyanın ne kadar büyük göründüğünü; keşfedilecek, ögrenilecek ne kadar çok şey olduğunu, sabahları neseyle uyanmayı; oynamaya, ögrenmeye, eğlenmeye, yasamaya hevesinizden gözleriniz kapanırken bile uyumamak için inat etmeyi, akşam yemeğinde köfte ve makarna olmasının mutlu olmaya yettiği zamanı hatırlayın ya bi. İnsanları teklifsiz, çıkar (çıkar sadece maddi beklenti demek değildir) ya da karşılık beklemeden sevdiginiz ve bunun sizi üzmediği, kırmadıgı zamanları hatırlayın.
Benim ilk seni seviyorum dediğim çocuk kafama pastel boya seti atmıstı mesela, ama 1 ay sonra da biz seninle evlenelim mi demisti


hayatın bu kadar basit oldugu zamanı hatırlayın.
Dagıttım biraz kusuruma bakmayın ama anlatmak istedigim şey şu; dünya hala çok büyük, hala eğlenilecek ögrenilecek şeylerle dolu. Ama sizin kafanız çocukken oldugundan çok daha dar, çok daha kücük. Sadece sizin de değil bi noktada hepimizin öyle. Mutluluğu yukarıda 3-5 kalem saydıgım saçmalıklara endekslemeyi ögreniyoruz büyürken, ondan sonra da bunlara sahip olamadıgımız icin mutsuz oluyoruz.
Sevmek mi istiyorsunuz sevin. Başını sonunu düsünmeden, kasmadan olduğu haliyle sevin ama yaz sonuna nişan dügün planı yaparak değil. Cinsellikten mahrum kalıcam ömrüm boyunca diye karalar bağlamak yerine sevişmek mi istiyosunuz, sevişin. Bi çocuğa annelik mi etmek istiyorsunuz, edin. Ama gelecege yatırım olarak bakmayın o çocuğa. Evlat edinmeden de degerlendirebileceginiz secenekler var. Annenizin agzından cıkanların arzularınızın önüne geçmesine izin verecek kadar toy degilsiniz artık. (Ki korkunç şeyler söylemiş ama zaten yeterince keyifsizsiniz. Dallanıp budaklandırmıyorum o kısmı o yüzden)
Yani gençsiniz, saglıklısınız, yaşayın, yaşadığınızdan keyif alın.
