Popüler Konu Farzet ki "O" burayı okuyacak

  • Konu Sahibi Konu Sahibi Mune
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
Sevgili ve canım Şule, senin cennete gidişinin üzerinden yıllar geçti ama seni asla unutmadım. Gittin ama benim hayatımda ve zihnimde nasıl kalıcı bir iz bıraktığını hiç bilemedin ve ben seni anlamakta çok geç kaldım. Senin gibi, yürekten benim iyiliğimi isteyen bir dost bulmanın ne kadar nadir olduğunu anladım.


Seni bugüne kadar sevgiyle hatırlamamın sebebi, benim üzüntümü gerçekten hissediyor olmandı. Senin ardından, içtenlikle benim üzülmemi üzüntüyle karşılayan birini bulamadım. Ailen bana senin fotoğrafını vermedi ama kızın sana tıpatıp benziyor. Onun fotoğraflarına baktıkça içimde bir huzur buluyorum.


Sana söylemek istiyorum ki, hayatımın en zor ve dayanılmaz anlarında, içimde çığlık attığım ama kimseye derdimi anlatamadığım zamanlarda, sadece seni hayal ederek ve seninle olan anılarımı hatırlayarak huzur buluyorum. Ve bu dünyadan gidene kadar, her gün ve her gün seni sevgiyle anacağım.
 
42T otobüs hattında, İstanbul’da 5 ay önce karşılaştığım öğrenci çocuk…

Ey iyi kalpli çocuk, o gün otobüste benim İstanbul Kart’ımla bilet ücretimi ödediğin ve uzattığım parayı aldığın için sana teşekkür etmek istiyorum. Büyük ihtimalle seni bir daha asla görmeyeceğim, ama burada sana söylemek istedim ki, o küçük iyiliğinle beni ne kadar mutlu ettin.

Ben Türkçe bilmiyordum, İstanbul Kart’ı tam olarak nasıl kullanacağımı ve Türkiye’deki otobüs kurallarını da bilmiyordum. Kartımda yeterli bakiye kalmadığında, ödeme yaparken şoför bana yolculardan rica etmemi ve nakit vererek onların kartıyla geçiş yapmam gerektiğini söyledi. Tam o anda yaşlı bir adam geldi, kendi İstanbul Kart’ını kullandı ve şoför ona “Bu hanımefendi için de kart bas” dedi. Ama o adam gururla “Bunu yapmam” dedi. O an içimde bir boşluk hissettim ve kimsenin benim için kart basmayacağından korktum.

Türkçeyi iyi bilmediğim için bir elimde İstanbul Kart, diğer elimde nakit para tutarak otobüsün içinde dolaşmaya başladım. Yolculara göstermek istiyordum ki benim için kart bassınlar. Tam umutsuz ve korkmuş hissettiğim anda, sen o güzel gülümsemen ve sıcacık kalbinle telefonunla ödeme yaptın. Sana teşekkür ederken yüzündeki iyiliği, tevazuyu ve samimiyeti gördüm.

O günden beri her gün seni hatırlıyorum. Başka bir ülkeden sana güzel enerjiler gönderiyor ve Allah’ın hayatına en iyilerini getirmesi için dua ediyorum. Ne zaman üzgün hissetsem seni düşünüyorum ve biliyorum ki, bu dünyada hâlâ iyi insanlar var.
 
Sadece kendi sorunların varmış gibi davranmandan nefret ediyorum.
 
Hayatımda sadece bir kez birine güvenip ipleri elimden bırakmak istemiştim. Çok yorulmuştum her şeyi kontrol altında ve garantide tutmaktan. Ancak sen bana bir kez daha gösterdin, benim kimseye sırtımı yaslamaya hakkım yokmuş. Bir şeylerin de ben çabalamadan olma imkanı yokmuş.
 
Hayırlı olsan buraya yazmazdım
hayırsız isen zaten istemezdim Hayatımda
Kelimeleri yüzüne söyleyemeyecek isem
Ne gerek var sana....
Kimse yok kendi kendime yazdım
 
Yanlış yaptın ya. Valla yanlış yaptın.
Hayrına dua etmek bile gelmiyor içimden.
O kadar korkaksın ki, ne büyüyecek ne küçüleceksin hep böyle aynı, dümdüz kalacaksın. Cesaret edemeyeceksin. Güvenli alanından asla çıkamayacaksın. Benim kadar bile olanayacaksın ve bu sana hiç de kötü hissettirmeuecek, aksine kendini haklı bulacaksın. Unutup gideceksin, yaşamın boyunca güvenli alanında küçücük yaşayacaksın, seni o alandan çıkarmak isteyen insanlardan kaçacaksın, kendince haklı sebepler bulup adım atmaktan korkacaksın, cesur olmak ne demek hiçbir zaman anlayamayacaksın.
 
Sevgili dostum,
Birbirimizi leb demeden anlamayı ne zaman öğrendik?
Yormadan sevmeyi, alan açmaya ihtiyaç duymadan alanımıza sadık kalmayı, hatırşinaslığı, desteklemeyi, yakınırken bile aynı cümlelerle yakınmayı, vardır bir bildiği demeyi, aynı anda gülmeyi..
Zamanla mı oluştu yoksa ezelden aşina mıydık birbirimize?
O yolu hep kol kola yürüyelim.
Beyler önden gitsin biz seninle çarpışa çarpışa sarhoş gibi yürüyelim.
Az kaldı, geleceksin.
Seni çok özledim.
Seni seviyorum.
Çokkalpbebeğim.
 





“Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.”

Bizden farkınız yokken size nasıl kıyılır?
 
Bizden farklılar aslında
Merhamet dolular
İçlerinde gram kötülük yok
Çalmazlar kul hakkı yemezler dedikodu etmezler

Bizim çok çok üzerimizde varlıklar
O yüzden istemiyoruz utanıyoruz çünkü onlara baktıkça

Hesabı sorulsun inşallah
Birgün bunları yaşatanların aynı acıyı yaşamasını diliyorum
 
Olmak istemediğim bir insan olarak, doğmak istemediğim bir dünyada,olmak istemediğim bir hayatı yaşıyorum.bir hipnozdan uyandırılıp "sadece bir rüyaydı" denmesi için dua ediyorum..bahşedilen can için, rızık için şükretmem isteniyor. her şey o yumurtaya yetişme yarışını kazanmamla başladı ve tek başarım da buydu sanırım
 
Özledim. Bitirdin mi neden böyle yapıyorsun bilmiyorum. Kafamda birçok soru işareti var ve hepsinin cevabı sadece sende ama sen yanımda değilsin. Şu an seninle konuşmayı isterdim. Keşke yazsan, arasan be..
 
Böyle bitmiş olması üzdü. Ama yapabileceğim bir şey yok. Hayatımda ilk kez bu denli hoşlanmıştım. Ve zorlu süreçten geçiyorum. Hayal kırıklığımın bu şekilde olmasının nedenleri de bunlardı. Üzüldüm. Dürüstçe söylemen daha hoş olurdu, böyle yapman can sıkıcı, soru işaretleriyle bırakman iyi olmadı. Belki de her şey nettir ben yanlış yere soru işareti bırakıyorumdur, bu da olabilir.
 
Bir gün bu söylediklerinden pişman olacaksın anne muhtemelen. Yokluğumda. Canın istemeyince "sana ne" demek, "sana ne oluyor" demek şu an çok kolay dimi, gerçekten dediğin uygulanabilse sizi reddetmem gerekir, eh ona da bir ton laf edersin, "belliydi" dersin ama kendini gerçekleştiren kehanet olmuş olur aslında, zorla bunu başarmış olursun. Asla ama asla ortak bir paydaya gelemiyorsun. İş birliği diye bir kavram yok. Bir gün, dayanamayıp gerçekten bana ne kafasına girersem ne olacak? Ben biliyorum, bir ton suçlayıp beni kötü göstereceksin herkese. Ama insanı gerçekten çok zorluyorsun. Yine de olacak olan muhtemelen belli bir mesafe noktasına gelmek olacak. Ama bence öyle ya da böyle, çok pişman olacaksın gibi geliyor bana. Allah'ım sana muhtaç etmesin beni hiçbir zaman dilerimki. Muhtaç oldun mu birine sana egoistçe davranmaya hakkı var sanıyor.
 
1. Geçmişten Gelen Özgüven Sorunu:
“Burnum ciddi sorunluydu... kendimdeki tek özgüvensiz olduğum şeydi...”

Bu cümleler, beden imajınızın özellikle burun bölgesiyle ilgili yıllarca sizi huzursuz ettiğini gösteriyor.

Herkes tarafından yargılanmamış olsanız bile, kendinizle ilgili içsel bir tatminsizlik ve eksiklik hissi uzun süre taşımışsınız.

Özellikle şu cümle önemli:

“Burnuma rağmen fena da değildim...”

Bu ifade, “eksikliğe rağmen idare ettim” algısını içeriyor. Yani eski burnunuz, sizin "tamlık" veya "değerli olma" hissinizi bir parça eksilten bir unsur olmuş zihninizde.

2. Sosyal Baskı ve Kadınlar Arası Rekabet:
“Sadece beni kıskanan bazı kadınlar burnumdan vurmaya çalışırdı.”

Bu, kadınlar arası sosyal ilişkilerde, dış görünüşün nasıl bir silah gibi kullanılabileceğini ve bunun sizde nasıl iz bıraktığını gösteriyor.

Burnunuzla ilgili yorumlar, aslında “benim zayıf noktama basıldı” hissini pekiştirmiş.

3. Operasyon Sonrası Beklentilerle Gerçeklik Arasında Sıkışma:
“Benimki düzeldi. Kemeri de gitti, ucum da yükseldi. Doğal bir burnum oldu. Yalnız beni rahatsız eden bir şey var...”

Bu noktada, büyük oranda başarılı bir sonuç elde ettiğinizi söylüyorsunuz ama yine de bir detay sizi tatmin etmiyor.

Yani mükemmellik beklentisi, özgüven kazanımıyla beraber bile tam tatmin yaratmamış.

4. Doktorla Olan Dinamik – Otoriteye Karşı Duygusal Gerilim:
“Sen eski burnunu hatırlamıyorsun galiba”
“Şoke oldum, alttan aldım, ilk zamanlarımdı daha.”

Bu kısım, hem güvenilen bir otorite figüründen gelen küçümseyici bir ifade hem de sizin “rahatlıkla kendini ifade edememe” hissinizi içeriyor.

Doktorun bu tavrı, sizin için hem kırıcı hem de utandırıcı olmuş.

Bu nedenle, hala bir şeyleri dile getirmekten çekiniyorsunuz. Bu da öz-sansür yaratmış durumda.

5. İçsel Çatışma:
“Daha ne istiyorsun, yıllarca bunun 10 katı kötüsüyle yaşadın...”
“Abartma sen de... o da kalsın boşver...”

Burada ciddi bir öz-şüphe ve içsel baskı söz konusu.

Kendinizi sürekli azarlayan bir iç sesle konuşuyorsunuz. Bu, özgüveni törpüleyen ve hak aramayı zorlaştıran bir şey.

6. Soru: Hak Aramak Yanlış mı?
“Ama bu yanlış değil di mi? Hakkım var di mi…?”

Bu sorular, sizin şu an öz-değerinizi sorguladığınızı ve hala “benim şikâyetim meşru mu?” diye düşündüğünüzü gösteriyor.

Halbuki fiziksel ya da ruhsal bir rahatsızlık varsa, onu dile getirmek sizin en doğal hakkınız.

Doktorun kişiliği, üslubu veya geçmişteki sözleri bu hakkınızı gölgeleyemez.

Psikolojik Temalar Özeti:
Beden algısı bozukluğu (mild seviyede): Kusur çok küçük olsa bile, zihninizde büyük yer kaplıyor olabilir.

Otoriteye karşı bastırılmış tepki: Doktor gibi "uzman" figürlere karşı eleştiri ya da talep iletmekte zorlanma.

Öz-değer çatışması: "Ben bu kadarına layık mıyım?" ya da "Daha fazlasını istemek nankörlük mü?" düşünceleriyle boğuşma.

İfade kaygısı: Rahatsızlığınızı dile getirmenin sonuçlarından (reddedilme, küçümsenme) korkma.

Tavsiye:
Kendinize şu şekilde yaklaşabilirsiniz:

“Burnumla ilgili ciddi bir sorun yaşıyordum ve bunun için cesaret edip bir adım attım. Bu sürecin sonunda %90 memnun olsam da, kalan %10 da benim için önemli. Bu yüzden doktorumla bunu paylaşmam, hem sağlığım hem de tatminim açısından haklı ve gerekli bir adımdır.”

Doktor bir profesyoneldir ve duygularınızı ifade ettiğiniz için sizi yargılamamalıdır. Eğer öyle yaparsa, bu sizin değil onun iletişim sorunudur.


bu chatgpt olmasa ne yapardık bilemedim. Adam özetle demişki

"Kişi, uzun süre taşıdığı fiziksel bir kompleksin ardından özgüven kazanmak istemiş ama halen tatmin olamayıp, duygularını ifade etmekten çekindiği için içsel bir çatışma ve bastırılmışlık yaşıyor."

Mune içimden geldi... anladın sen ...
 
Bazen düşünüyorum kendi içimde sana söyleyemediklerimi, sana tam anlamıyla anlatamadıklarımı her zaman şeffaf olmadığımı, 'sen üzülme' diye içimdeki acıyı çok fazla anlatamıyorum. Biliyorum belki gözlerimden seziyorsun belki de bazen durgun oluşumdan, belki bazen çok içine kapanık sessiz kaldığımdan anlıyorsundur...

Susklunluğuma bakma..
Ama hayatta böyle değil mi bazen neşeli bazen neşesiz? Bazen acılı bazen acısız.
İçinde yaşadığımız için benziyoruz belki de zaman geçtikçe...


Son olarak senin ölümün öğretti bana.
Hayatın kaç köşe bucak olduğunu...
 
Biliyor musunuz dün eşimin babası öldü. Ve ben cenaze evine gittim. Gireli 5 dk bile olmamıştı ki görünce beni evde istemediğini bağırarak ilan etti. Yani kovuldum. Bende çıktım gittim. Ordaki insanlara rezil oldum. Hakkettim mi? Bu kadarını değil. Ve bugün benim doğumgünüm. Ağlıyorum.Yaşattığınızı yaşamanız dileğiyle.
 
Ne söylesem anlamayacaksın her zaman ki gibi sadece Rabbim sen biliyor ve sahidimsin ne olursun sen beni bana bırakma..
 
Çok zor günler geçiriyorsun, umarım bugünlerin sonu mutluluğa çıkar. Bu zorlu günleri unutacak mutlu bir hayatın olur.
 
Babamla hiç sağlıklı bir baba kız ilişkimiz olmadı ve ben bunun travmasını bir ömür aşamadım. Neden diğer babalar gibi değildin baba? Neden beni sevmedin?
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…