O kelimeyi anmak istemiyorum çünkü artık boşanmış insanların kimliklerinde bekar yazıyor, medeni kanun insanlara bu hakkı veriyor ama toplum malesef o kelimeyi hemen yapıştırıyor ve kadınlar için daha zor bu durum, evlenmeden önceki yaşadığın gibi yaşayamazsın, dikkat etmen gerek, bir arkadaşınla görüştün hemen namussuz damgası yersin, özgürlüğün kısıtlanır, kimi aileler kızlarına bunu yaşatmamak için evliliğinde ne çekerse çeksin ayrılmasını istemez, kendilerine laf gelecek diye korkarlar.
Ben toplumun bu dayatmasını kabul etmiyorum, mutsuz olduğumda başkaları ne der diye evli kalamam. Küçük şehirlerde boşanmış bayanlara daha çok baskı var, dedikodu vs. Ama büyük şehirlerde artık bunların kaldığını sanmıyorum.
Evlilik kadar boşanmak ta bir hak ve çok normal bence. Allahın, kanunların verdiği bu hakkı kimse kısıtlayamaz.
Gelelim benim evlilik serüvenime, benim için hayalkırıklığıydı.
Ve ben o kadar çabalayıp, didiniyordum ki farkına bile varmadım, bir beklentim yoktu açıkcası, fazla da bilmiyordum adetleri.
Önemli olan eşimle evlenmekti, herşeyi yapmaya hazırdım onun için.
Eşim o zamanlar çalışmadığı için alyansımızı, aldıkları çikolatayı, istemeye gelirken bindikleri uçağın biletini ben ödedim.
Nişanlandık, eşimin memleketine geldim gerçekten hiçbir şeyin farkında değildim.
Ailem de hiç zorluk çıkarmadı, birşey istemedi, herşey yolunda gitti.
Ama bu benim için dezavantajmış onu farkettim.
Gelince kayınvalidem bana bir kolye hediye etti incecik birşeydi ve ben utandım ben ona hediye almadım diye, meğer aslında bilezik, kıyafet vs alması gerekiyormuş.
Maddi durumları da kötü değil, isteseler yapabilecekleri şeyler.
Neyse inciler gelmeye başladı ailesinden, kızkardeşleri sürekli eşimin eski kızarkadaşlarından ve tanıştırdıkları kızlardan bahsediyorlardı, yok şöyle güzel yok şöyle iyi ama abim istemedi.
İkimiz de giyiniriz bütün iltifatlar eşime, yok dikkat et kapmasınlar demeler, sürekli kendilerini övmeler.
Birgün arkadaşımla bir yere gidicez günlerden ctesi, akşam şehir dışından gelmişim görevden ve eşim çalışmıyor, eşim bir pantalon getirdi ütüle diye, ben de arkadaşım bekliyor vaktim yok kendin yap dedim.
Eşim pantalonunu ütülerken kaynanam gelmiş demiş ki vah vahh labellevie yokken elini ütüye sürmezdin şimdi ütü yapıyorsun.
Düğün organizasyonunu eşimle birlikte yaptık, eşyalarımızı almıştık onlar gidip gidip leğen, süzgeç, çatal kaşık alıyorlardı, yani üzerlerine düşen görevi yapıyorlar akıllarınca.
İki yerde düğün yaptığımız için kına yapmadık ve benim memleketimdekini düğün-kına şeklinde yapmayı planladık,
davetiyeye de öyle yazdık,
neyse orda kına yapılmadı geçiştirildi,
ikinci düğünü yapıcaz, akrabaları sordu kına yaptınız mı diye annem yalan söyleyemedi açıkladı yapacaktık ama davetliler çıktığı için düğünden sonra yapmadık diye.
Tutturdular kına yapalım diye, bana sen yarın gel yemek yeriz kendi aramızda eğleniriz dediler, tamam dedim.
Annemleri bile götürürken çekindim çünkü onları çağırmadılar, arkadaşlarımı da çağıramadım,
neyse ben kotla gittim onlara bir baktım ev tıklım tıklım, bütün herkesi çağırmışlar şok oldum, elbisem yok saçlarım dümdüz, hiç hazırlık yok.
Bana iğrenç ötesi bir elbise verdiler onu giydim, saçımı makyajımı kendim yaptım, aslında pişmanım keşke öyle görünce çıkıp gitseydim ya da kotla otursaydım.
Onların utanması gerek ama ben utandım.
Yani ben kına istemiyorsam yapmam, yapacaksam da istediğim gibi yaparım bir telefon etselerdi gider bir elbise alırdım kuaföre giderdim saçımı yaptırırdım.
Ama onlar daha evlenmeden benden gelinlik yapmamı istediler, gelinsin iş yap, yapmazsan surat ederler, hala benden birşeyler bekliyorlar ama yapmıyorum umrumda değil.
Ben vazgeçmiş durumdayım, yürümezse kim ne derse desin isterlerse o lafı söylesinler umrumda değil.
Ben toplumun bu dayatmasını kabul etmiyorum, mutsuz olduğumda başkaları ne der diye evli kalamam. Küçük şehirlerde boşanmış bayanlara daha çok baskı var, dedikodu vs. Ama büyük şehirlerde artık bunların kaldığını sanmıyorum.
Evlilik kadar boşanmak ta bir hak ve çok normal bence. Allahın, kanunların verdiği bu hakkı kimse kısıtlayamaz.
Gelelim benim evlilik serüvenime, benim için hayalkırıklığıydı.
Ve ben o kadar çabalayıp, didiniyordum ki farkına bile varmadım, bir beklentim yoktu açıkcası, fazla da bilmiyordum adetleri.
Önemli olan eşimle evlenmekti, herşeyi yapmaya hazırdım onun için.
Eşim o zamanlar çalışmadığı için alyansımızı, aldıkları çikolatayı, istemeye gelirken bindikleri uçağın biletini ben ödedim.
Nişanlandık, eşimin memleketine geldim gerçekten hiçbir şeyin farkında değildim.
Ailem de hiç zorluk çıkarmadı, birşey istemedi, herşey yolunda gitti.
Ama bu benim için dezavantajmış onu farkettim.
Gelince kayınvalidem bana bir kolye hediye etti incecik birşeydi ve ben utandım ben ona hediye almadım diye, meğer aslında bilezik, kıyafet vs alması gerekiyormuş.
Maddi durumları da kötü değil, isteseler yapabilecekleri şeyler.
Neyse inciler gelmeye başladı ailesinden, kızkardeşleri sürekli eşimin eski kızarkadaşlarından ve tanıştırdıkları kızlardan bahsediyorlardı, yok şöyle güzel yok şöyle iyi ama abim istemedi.
İkimiz de giyiniriz bütün iltifatlar eşime, yok dikkat et kapmasınlar demeler, sürekli kendilerini övmeler.
Birgün arkadaşımla bir yere gidicez günlerden ctesi, akşam şehir dışından gelmişim görevden ve eşim çalışmıyor, eşim bir pantalon getirdi ütüle diye, ben de arkadaşım bekliyor vaktim yok kendin yap dedim.
Eşim pantalonunu ütülerken kaynanam gelmiş demiş ki vah vahh labellevie yokken elini ütüye sürmezdin şimdi ütü yapıyorsun.
Düğün organizasyonunu eşimle birlikte yaptık, eşyalarımızı almıştık onlar gidip gidip leğen, süzgeç, çatal kaşık alıyorlardı, yani üzerlerine düşen görevi yapıyorlar akıllarınca.
İki yerde düğün yaptığımız için kına yapmadık ve benim memleketimdekini düğün-kına şeklinde yapmayı planladık,
davetiyeye de öyle yazdık,
neyse orda kına yapılmadı geçiştirildi,
ikinci düğünü yapıcaz, akrabaları sordu kına yaptınız mı diye annem yalan söyleyemedi açıkladı yapacaktık ama davetliler çıktığı için düğünden sonra yapmadık diye.
Tutturdular kına yapalım diye, bana sen yarın gel yemek yeriz kendi aramızda eğleniriz dediler, tamam dedim.
Annemleri bile götürürken çekindim çünkü onları çağırmadılar, arkadaşlarımı da çağıramadım,
neyse ben kotla gittim onlara bir baktım ev tıklım tıklım, bütün herkesi çağırmışlar şok oldum, elbisem yok saçlarım dümdüz, hiç hazırlık yok.
Bana iğrenç ötesi bir elbise verdiler onu giydim, saçımı makyajımı kendim yaptım, aslında pişmanım keşke öyle görünce çıkıp gitseydim ya da kotla otursaydım.
Onların utanması gerek ama ben utandım.
Yani ben kına istemiyorsam yapmam, yapacaksam da istediğim gibi yaparım bir telefon etselerdi gider bir elbise alırdım kuaföre giderdim saçımı yaptırırdım.
Ama onlar daha evlenmeden benden gelinlik yapmamı istediler, gelinsin iş yap, yapmazsan surat ederler, hala benden birşeyler bekliyorlar ama yapmıyorum umrumda değil.
Ben vazgeçmiş durumdayım, yürümezse kim ne derse desin isterlerse o lafı söylesinler umrumda değil.