Maalesef var, keşke olmasa.
Çok sevdiğim bir arkadaşım, 31 yaşında düzenini kurmamış birisiyle birlikte, aralarında 7 yaş var. Adam inanılmaz kıskanç ve kısıtlayıcı. Bunlara itiraz ediyor ancak somut bir adım atmıyordu arkadaşım. Geçen gün evde şort giyip balkona çıktı diye kızın üstüne yürümüş. Kapıya yumruk atmış. 7 aydır birlikteler. 7 aydır kavgasız bir haftaları olmadı. Daha 7 ayda bu kadar kendini gösteren evlenince döver de öldürür de. Ayrılmaya karar verdi, destekledim. Dün “haftada bir, dışarıda görüşmeye karar verdim” dedi. Devam edecek yani. Sinirli bir yapısı var diye bahaneler buluyor. Çok pişmanmış, bir daha kavga bile etmeyeceklermiş.
Başka bir arkadaşım, her sevgilisinden dayak yedi neredeyse. Hâlâ devam. Bağımlısı olduğu, kopamadığı eski sevgilisi sahiplendikleri 4-5 haftalık köpeği evde havlıyor diye boş bir arsaya atmıştı. Kız Eskişehir'den Ankara'ya gidip aldı köpeği. Zavallı bebek bırakıldığı yerde aynen duruyormuş. Tanımam etmem çocuğu ama bu yaptıkları benim içimi sızlattı. Adını her duyduğumda aklıma ilk gelen o zavallı minnacık köpeği oraya atmasıydı. Bunu benim sevgilim yapsaydı, ayrılmayı geçtim, köpeği attığı yere onu atardım. Hak ettiği bu çünkü. Üzerinden 6-7 ay geçti. O köpek bir onda bir eski sahibinde kaldı. Evde köpeğin bacağını kırmış en son duyduğumda. "Kapıya sıkıştı" diyormuş. En son bir sevgilisiyle birbirlerine girmişler, adamın babası komisermiş. Kızdan şikayetçi olmuş, her gün karakola mı adliyeye mi gidip imza atıyormuş. Bu kızla iletişimimi kestim. Zaten başka bir arkadaşımın arkadaşıydı.
Yine başka bir arkadaşım sınava gideceği için çenesini sıkıp onu yatağa fırlatan hanzodan kazara hamile kaldıysa evlenip doğurmayı düşünüyordu. Neyse ki hamile değildi, hanzodan ayrıldı. Ayrıldığı akşam kız benim yanımdaydı. Dakika başı aradı hanzo, arkadaşım en sonunda açtı. Ömrü hayatımda duymadığım küfürleri etti yaratık. Hoparlör açık değildi ama benim koltuğun ucundan duyabileceğim şekilde yüksek sesli böğürüyordu. Arkadaşım tüm bu saygısızlıkları, annesine kendisine ettiği küfürleri gülerek dinledi. "Tamam ben seni yarın arıcam" deyip kapattı. Barıştılar, üstüne birlikte eve çıktılar. Gerisini pek bilmiyorum çünkü o yaratıkla birlikte olduğu sürece hayatında olmayacağımı, ayrıldığı gün her neye ihtiyacı olursa yanında olacağımı söyledim. Numarasını vs engelledim. 5-6 ay sonra daha büyük kavgalar ve daha büyük şiddetle ayrıldılar. Farklı şehirlerdeyiz, yeni sevgilisiyle tanışmadım. Ama o da arizona kertenkelesi diye adlandırdığımız, yolda görsek sümüğümüzü sürmeyeceğimiz tiplerden. Yine çok kıskanç, çok romantik (!), çok aşık!
Bu üç arkadaşım da bu sevgilileri tarafından bir gün öldürebileceklerinin bilinciyle aynen devam ediyorlar. Çünkü çok seviyorlar çok aşıklar (!) Bir tanesi lise mezunu, asgari ücretli çalışan. Diğer ikisi öğretmen. Hele öğretmenlerden birisi altında arabası olan, özel dersin saatine 400-500 tl kazanan, yüksek lisans yapan birisi. Üçünün de ekonomik özgürlüğü, mesleği var. Üçünün de ailesi arkasında.
Anormal olmayanla, olması gerekenle övünür hale geldik. 5 yıllık ilişkim var, aynı evde de yaşadık. Daha bir kavgada sesini yükseltmedi. Bir kez olsun ne duvara, kapıya ne de bana vurmaya kalktı. Bazen ben mi çok hassasım, diyorum. Bir ses yükseltmeyle, şiddete yeltenmeyle ayrılırım. Karşımdaki insan da bunun bilincinde, ve olması gereken olarak görüyor bunu.
Ama bence %30 kadarı kadınların yanlış tercihleri doğrultusunda gerçekleşen cinayetlerdir. Tüm suçu artık konuşamayacak olan cinayet kurbanına atmak gerçek sorunu halı altına süpürmektir. Sadece sevgili ya da eşleri tarafından öldürülmüyor sonuçta kadınlar. Abisi, babası, veya hiç tanımadığı kişiler tarafından da öldürülüyorlar.
Kimisi Sümeyye Ateş gibi boşanmaya çalıştığı için öldürülüyor.
Baya zaman oldu, bir markette çalışan genç bir kadını bıçaklamıştı manyağın teki. Sebep? Kendisiyle görüşmek istememesi.
Ceren Özdemir, yine hiç tanımadığı birisinin “av” arayışına kurban gitti.
Bu kadınlar kendilerini korumak için ne yapmalıydı?
Pınar’ın evli bir adamla birlikte olması, öldürülmesi için haklı bir sebep mi?