- 12 Mart 2013
- 37.829
- 51.653
- 798
Okur musunuz bilmem ancak toplumumuzda kadının yerine baya bir kafa yorduktan sonra ortaya çıkanlar beni oldukça rahatsız etti ve bunu tartışalım istedim.
Yunanca 'rahim' anlamındaki hystera'dan gelen ve yüzyıllarca kadınlara özgü olduğu düşünülen, gerçekten de sıklıkla kadınlarda rastlanan ve günümüzde pek kullanılmayan bir terim. Klasik anlamıyla telkine açıklık, duygusal patlamalar, histriyonik davranışlar, bastırılmış kaygı, bilinçdışı çatışmaların felç, körlük, his kaybı gibi fiziksel semptomlara dönüştürülmesi, vb. semptomlarla tanımlanan bir nevroz. Bu semptomların hem kaygıyı dindirmeye, hem de dikkati çekmeye, sempati uyandırmaya yönelik olduğu varsayılmaktadır.
Toplumumuzda yaşayan histerik kadınları görüyorum ve içine yerleştirildiği bu düzenin temelinde bu fikrin yattığına inanıyorum.
Ki bu histeriden histeriye koşan kadınlara öylesine hak veriyorum ki kendimi de böyle histeriler içinde buluyorum bazen.
Kadın histeri yaşamayacak da kim yaşayacak? Söz hakkı erkeğinken bunca kadın ezilirken erkekler mi ağlama krizlerine girecek, tedirgin olacak?
Çocukluktan itibaren erkek egemen toplumun düşünceleri beynimize empoze edilmiyor mu hakkaten de? Misal düğün davetiyelerine bakın genelde X bey ve eşi yazar. Sen Y hanım değilsin. X beyin eşisin bu topluma göre. Birinin eşi olarak var oluyorsun. Konumun falancanın kızından filancanın eşine dönüşüyor evlenince birdenbire ama asla Y hanım olarak bir birey olarak var olmuyorsun.
Bir adam oğlu olduğunda "Erkek adamın erkek oğlu olur." derken bir kızı olduğundaysa atfı yine erkek üzerinden "Erkek adamın erkek damadı olur." diye çeviriyor. Komik geliyor değil mi? Ama gerçekten bunlar hala -evet evet 2013 hatta şu andan itibaren 2014- yılında var olan vakalar.
Neden hayat adamı denildiğinde hayatını kazanmayı bilen, eli ekmek tutan, görmüş geçirmiş bir adamı tanımlarken hayat kadını terimi fahişeliği temsil eder hiç düşündünüz mü?
Misal bir erkeğe hayatı ve yaşamı hakkında istediğiniz kadar eleştiri yapın gülüp geçebilir ancak söz konusu olan şey erkekliği olduğunda bunu kaldıramaz. Sen bencilsin, görgüsüzsün vs sıfatlarını kaldırabilirken, yatakta kötüsün, şöyle yapsan böyle olsa lafı bile cinayete sebep olabilir. Toplumun gözünde de mühim olan bencillik, görgüsüzlük, saygısızlıktan ziyade erkeğin erkekliğini koruması olsa gerek ki küçük yaşlardan itibaren çapkınlık, zamparalık, elimin kiri laflarıyla kendi güvensizliklerini örten bir erkek egemen toplum yetişmiştir... Onların da omzuna yüklenen fazladır aslında.
Neden sevişmek çiftleşmek olarak tanımlanır da tekleşmek olarak tanımlanmaz? Neden cinsellik suç ve ayıbın arasına kıstırılır ki bu kıstırılmanın sonucunda hem suç hem ayıp düşünceleri arasında sürekli itilen cinsellik kuşkusuz ki fazlasıyla ortaya çıkmaya çabalayacaktır ve neden bu aşırı cinsellik, sapıklık, düşkünlük olarak tanımlanır?
Kadınsan evini çekip çevirmelisin, çocuklarına iyi bir ana olmalısın, eşine güleryüz göstermeli mutlu etmelisin, sen bir ailenin namusu olmak zorundasın.
Kadın olmak toplumun örnek kadın imgesine erkeklerin gözündeki kadın imgesine uymak değildir bence kadın olmak ancak kadın olmanın bilincinde olmakla var olur her şeyden öte kadın da bir insan değil midir ki? İşte bu kadın imgesine uyma çabasıyla kadın ancak evini temiz tutarak, yemeğini eksik etmeyerek, kocasını hoş tutarak, iyi bir ana olarak var olduğunu fark ettiğinde ve bunlar eşine hala yetmediğinde nasıl histerikleşmez ki? Onun elinde var olan tek kadınlık imgesini de alırsanız ve kendisine oluşturduğu bir kadınlık bilinci yoksa o kadın nasıl var oluşunu bulacaktır sormak istiyorum size bayanlar.
Bugünlerde okuduğum bir kitap bunlar üzerine fazlasıyla düşünmemi sağladı. Hatta bugünlerde demeyeyim kitabı bir günde bitirdim ve burdaki bazı cümleleri de oradan alıp harmanlamak istedim. Açıkçası kadınlarımız bu konuda ne düşünüyor bilmek istedim gerçekten kadınlığımızın bilincinde miyiz?
Kadınsan susacaksın, boyun eğeceksin. Konuşmak, fikir belirtmek hele ki erkeğini eleştirmek? O da ne demek? Sen kadınsın unuttun mu ?
Yunanca 'rahim' anlamındaki hystera'dan gelen ve yüzyıllarca kadınlara özgü olduğu düşünülen, gerçekten de sıklıkla kadınlarda rastlanan ve günümüzde pek kullanılmayan bir terim. Klasik anlamıyla telkine açıklık, duygusal patlamalar, histriyonik davranışlar, bastırılmış kaygı, bilinçdışı çatışmaların felç, körlük, his kaybı gibi fiziksel semptomlara dönüştürülmesi, vb. semptomlarla tanımlanan bir nevroz. Bu semptomların hem kaygıyı dindirmeye, hem de dikkati çekmeye, sempati uyandırmaya yönelik olduğu varsayılmaktadır.
Toplumumuzda yaşayan histerik kadınları görüyorum ve içine yerleştirildiği bu düzenin temelinde bu fikrin yattığına inanıyorum.
Ki bu histeriden histeriye koşan kadınlara öylesine hak veriyorum ki kendimi de böyle histeriler içinde buluyorum bazen.
Kadın histeri yaşamayacak da kim yaşayacak? Söz hakkı erkeğinken bunca kadın ezilirken erkekler mi ağlama krizlerine girecek, tedirgin olacak?
Çocukluktan itibaren erkek egemen toplumun düşünceleri beynimize empoze edilmiyor mu hakkaten de? Misal düğün davetiyelerine bakın genelde X bey ve eşi yazar. Sen Y hanım değilsin. X beyin eşisin bu topluma göre. Birinin eşi olarak var oluyorsun. Konumun falancanın kızından filancanın eşine dönüşüyor evlenince birdenbire ama asla Y hanım olarak bir birey olarak var olmuyorsun.
Bir adam oğlu olduğunda "Erkek adamın erkek oğlu olur." derken bir kızı olduğundaysa atfı yine erkek üzerinden "Erkek adamın erkek damadı olur." diye çeviriyor. Komik geliyor değil mi? Ama gerçekten bunlar hala -evet evet 2013 hatta şu andan itibaren 2014- yılında var olan vakalar.
Neden hayat adamı denildiğinde hayatını kazanmayı bilen, eli ekmek tutan, görmüş geçirmiş bir adamı tanımlarken hayat kadını terimi fahişeliği temsil eder hiç düşündünüz mü?
Misal bir erkeğe hayatı ve yaşamı hakkında istediğiniz kadar eleştiri yapın gülüp geçebilir ancak söz konusu olan şey erkekliği olduğunda bunu kaldıramaz. Sen bencilsin, görgüsüzsün vs sıfatlarını kaldırabilirken, yatakta kötüsün, şöyle yapsan böyle olsa lafı bile cinayete sebep olabilir. Toplumun gözünde de mühim olan bencillik, görgüsüzlük, saygısızlıktan ziyade erkeğin erkekliğini koruması olsa gerek ki küçük yaşlardan itibaren çapkınlık, zamparalık, elimin kiri laflarıyla kendi güvensizliklerini örten bir erkek egemen toplum yetişmiştir... Onların da omzuna yüklenen fazladır aslında.
Neden sevişmek çiftleşmek olarak tanımlanır da tekleşmek olarak tanımlanmaz? Neden cinsellik suç ve ayıbın arasına kıstırılır ki bu kıstırılmanın sonucunda hem suç hem ayıp düşünceleri arasında sürekli itilen cinsellik kuşkusuz ki fazlasıyla ortaya çıkmaya çabalayacaktır ve neden bu aşırı cinsellik, sapıklık, düşkünlük olarak tanımlanır?
Kadınsan evini çekip çevirmelisin, çocuklarına iyi bir ana olmalısın, eşine güleryüz göstermeli mutlu etmelisin, sen bir ailenin namusu olmak zorundasın.
Kadın olmak toplumun örnek kadın imgesine erkeklerin gözündeki kadın imgesine uymak değildir bence kadın olmak ancak kadın olmanın bilincinde olmakla var olur her şeyden öte kadın da bir insan değil midir ki? İşte bu kadın imgesine uyma çabasıyla kadın ancak evini temiz tutarak, yemeğini eksik etmeyerek, kocasını hoş tutarak, iyi bir ana olarak var olduğunu fark ettiğinde ve bunlar eşine hala yetmediğinde nasıl histerikleşmez ki? Onun elinde var olan tek kadınlık imgesini de alırsanız ve kendisine oluşturduğu bir kadınlık bilinci yoksa o kadın nasıl var oluşunu bulacaktır sormak istiyorum size bayanlar.
Bugünlerde okuduğum bir kitap bunlar üzerine fazlasıyla düşünmemi sağladı. Hatta bugünlerde demeyeyim kitabı bir günde bitirdim ve burdaki bazı cümleleri de oradan alıp harmanlamak istedim. Açıkçası kadınlarımız bu konuda ne düşünüyor bilmek istedim gerçekten kadınlığımızın bilincinde miyiz?
Kadınsan susacaksın, boyun eğeceksin. Konuşmak, fikir belirtmek hele ki erkeğini eleştirmek? O da ne demek? Sen kadınsın unuttun mu ?
Son düzenleme: