Geçen haftaki tüm çabalarıma rağmen geçtiğimiz Cuma günü tartıda 57.3'ü görünce moral bozukluğuyla yedikçe yedim.
Sonunda eşimden tartıyı saklamasını istedim. 1 haftadır tartılmıyorum ve huzurluyum.
Tartılma korkusu olmadığı için üzerimde daha az baskı var ve bu sayede bu hafta daha sağlıklı bir yeme düzeni tutturabildim.
Birkaç hafta tartılmayı düşümüyorum. Giysilerimin içinde nasıl durduğuma bakarak da kaç kilo olduğumu anlayabiliyorum. Örneğin yalnızca 55-56 kiloyken fermuarını kapabildiğim eteklerim var...
Bir de, kilomu, yediklerimi kısıtlayarak korumak yerine, daha fazla egzersiz ve kas oranını artırıcı hareket ve ağırlık çalışmalarıyla korumaya yönelmeye karar verdim. Anladım ki kısıtlayıcı diyetlerle kısa sürede kilo vermek artık bana göre değil. Çünkü ciddi yeme bozukluklarına neden oluyor ve uzun vadede verdiğimden de fazlasını geri alma ihtimali doğuruyor.
Bunun yerine daha sabırlı olup sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmaya ve egzersizlerimi artırmaya çalışacağım.
Aynada kendinizi incecik görüp, en dar kıyafetlerinize bile girebildikten sonra yeniden kilo almaya başladığınızı fark etmek inanılmaz derecede moral bozucu ve üzücü. Adeta bin bir emekle inşa ettiğiniz bir kumdan kalenin bir tekmede yerle bir edilmesi gibi...
Bununla birlikte, artık anlıyorum ki incecik kalmak ve en dar kıyafetlerinize bile sığabilmek, ancak bir ömür boyu ağzınıza attığınız her lokmanın üzerine dakikalarca düşünmek ve yemek istediğiniz şeylerden kendinizi mahrum bırakmakla mümkün oluyorsa, bu şekilde bir düzen sürdürebilmenin imkanı yok demektir ve daha gerçekçi hedefler belirlemenin zamanı gelmiştir.
Bu durumda emeklerinizin bir tekmede yıkılmasını istemiyorsanız ya kalenizi kumdan değil taşdan yapacaksınız (kas oranını artırmak gibi

ya da en dar kıyafetlerinize sığmamayı kabulleneceksiniz.
Ben önce birincisini deneyeceğim. O da olmazsa elimdekiyle yetinmeye çalışacağım.
Eşim kilo takıntıma karşılık bana hep şunu söylüyor: "Bir süre sonra yaşın ilerlemesine bağlı birtakım sorunlar nedeniyle zaten bazı şeyleri yiyemeyeceksin. O zaman 20'li 30'lu yaşlarında hayatı kendine böyle zehir ettiğin için pişman olacaksın."
Bu cümle başta züğürt tesellisi gibi geliyordu. Ama şimdi tekrar düşününce haklılık payı yok değil.