canım sıkkındı kitapcıya gittim, kırık bir aşkın gece notları adlı kitap gözüme ilişti arkasını okudum...
Gelmedin Zaman yine geceye, yokluğunun en ağır vurduğu saatlere doğru ilerliyor.
Hayalin olanca niteliğiyle sahnedeki yerini alıyor. Her zamanki gibi çok
güzelsin,(tatlısın) başkalaşıyorum.
Teslim oluyorum sana bir kez daha.
Seçeneğim yok aslında; ama olsaydı, böyle bir kaçışı bir an için düşünmeyi bile sana ihanet sayardım..
Seninleyim yine, sen oldum (sensiz ben hiç ben olamadım ki...)
Başkalaştıkça aslıma döndüm...
Sana döndüm kendim oldum..
Yokluğun en ileri boyutuyla tenime sokuluyor, böyle bir yangında varlığını olanca
güzelliğiyle duyumsuyorum.
Her gece binlerce kez yinelenen bu sahnelerde yokluğun ne kadar yakıcıysa varlığın onla yarışın bir serinlik oluyor yüzümde.
Amansız bir çatışmanın ortasında nasıl korumasızım, (Seninleyim, korumasızım ve yalnızım..
ne müthiş bir çelişkidir bu!
Gözlerimi kapatıyorum.
Artık susma vaktidir.
Bir yoksun bir varsın, ama en çok yoksun.
Başım dönüyor sevgilim!
Ömrümün varı!
Ey Hayal!
Sustukça sen oldum, sen oldukça kendime kaldım, seni buldum...
Cezasının ne zaman biteceğini bilmeyen bir hükümlüydüm sende...
hiç tereddüt etmeden aldım kitabı okumaya başladım , beni çok anlatıyordu.. ilerleyen sayfalarda ahmet ile maranın aşkı beni çok etkiledi
ahmet antalyanın kaş ilçesinde turistleri bile ilahi çağrıya çeken güzel sesiyle ezan okuyan bir din görevlisidir.sanatla çok ilgilidir, gitar çalar...
romanyalı bir ressam ahmetin sanata ilgisine hayran kalır, ülkesine davet ettiğinde ahmetin kendi özel tarihinin en önemli sayfasının yazılmaya başladığını bilmiyordu.
ahmetgravürler arasında gezerken birçift hülyalı göz onu izliyordu. ahmetin marayla göz-göze gelmesi bir denizpatlaması kadar görkemli yolunu çok iyi bilen duru bir ırmağın yatağında akıp uzak denizlerte gitmesi kadar uysaldı...
ahmet ana dili gibiingilizce biliyordu, mara fransızca... ama dilleri ortaktı aslında..
ahmetin izni çok kısaydı yüreğini sevdiğinin avucuna usulca bırakıp ülkesine dönmek zorundaydı
satırlara döküldü bütün duygular 2 yıl boyunca
ahmet ülkesinde maradan çok uzakta, varlıkla yokluğun bir göründüğü zamanlarda daha çok barınamadı.. ve maranın yanına gitti
iki sevgili sımsıkı sarılırken ahmet maraya o sözü anca söylüyebildi benimle evlenirmisin?
mara hiç düşünmeden kabul etti
el ele tutuşup maranın evine gittiklerinde maranın babası hayır dedi
bir müslümanla bir hiristiyan
türkiyeye kaçtılar ahmetin ailesi ise hristiyan gelin istemeyz dediler
ahmet sevdiğinin elini tuttu hristiyan gelin istemeyen anne babaya müslüman evlat da çok gelir dedi
iki sevgili istanbulagittiler
fatih evlendirme dairesinde 14 ocak 1998 de evlendiler
ahmet hergün insanlara aynı ilahi çağrıyı yapmak için camiye gitti her pazar günü sevdiğini kiliseye götürüp saygıyla ibadetini yapmasını bekledi sessizce ..bir süre sonra bebekleri dünyaya geldi levent kemal...
aşkları kadar güzel bir bebek..
mara,ahmete inandı,ahmet maraya
mara ahmeti sevdi, ahmet marayı
mara ahmettir şimdi, ahmetse mara
böylesi güzel aşkların olması beni inanın mutlu etti gerçek sevgi budur nerede olduğu önemli değildir önemli olan onu her daim bekleyip sevmektir ona sahip çıkmaktırbuyrunnnnnnnnn