kıymetini bilmediğimiz kıymetli.

dhilek

shizen & senritsu
Kayıtlı Üye
12 Ağustos 2007
1.776
14
" KIYMETİNİ BİLMEDİĞİMİZ KIYMETLİ ...SU"


Kapat gözlerini… Gölgesinde serinlediğin ulu çınarın altında yaslanırken dinle sessizliği… Tam bu sessizliği şirin kuşların ötüşü ya da coşkun bir derenin akışı bozacak diye beklerken,hiç bozmayacaklarını düşün şimdi. Hatta şu anda serinlemek için yaslandığın ulu çınarın da olmadığını düşünebilirsin. Hadi,bu çınar olmadı belki,başka bir ağaca dayanırım diyeceksen,hiç deme çünkü onların da olmadığını canlandır kafanda…
Küçük bir çocukken,gezip dolaştığın ve can dostunla birlikte koşup oynadığınız,içinize çekerek,ciğerlerinizde sindirerek kokladığınız renkli güllerin, papatyaların, nergislerin, leylakların,sümbüllerin,akasyaların,karanfillerin, yaseminlerin hiç olmadığını…
Annenin her Pazar günü,en sevdiğin çikolatalı keki pişirdiği zaman,kokusunun büyük evinizin koridorlarında yayıldığı ve o kokunun odanda kitap okurken seni mutfağa çağırmasıyla senin koşuşunun bir olduğu ve ayağına takılan büyük salon çiçeklerinin bile olmadığını…
Sabah uykulu bir şekilde yatağından kalktığında, yüzümü yıkayayım uykum açılsın dediğin ve buna niyetlenerek musluğu açtığın zaman şarıl şarıl su akmadığını,eskisi gibi yarım saat,bir saat banyo yapamadığını,televizyonu her açtığında spikerin ağzından çıkan ilk kelimenin ‘susuzluk’ olduğunu,gazetelere göz attığında manşetlerin ya bir orman yangınını haykırdığını,ya da ‘küresel ısınma’ afeti yüzünden enerji kaynaklarının tükendiğini yazdığını,yolda yürürken afişlerin ‘kuraklık tehdidi’ konusuyla dolu olup;kafanı çevirdiğin her bir köşeye asıldığını,buzdolabını her açtığında;raflarda su dolu şişelerin olmadığını,belediye parkına gittiğin zaman, aktığında sesinin insana huzur verdiği fıskiyelerin olmadığını,arabanı yıkaman için hortumu açtığında hiçbir şey gelmediğini…
Her geçen gün kendini biraz daha hasta hissettiğini ve bu hissi çevrendeki tüm insanlarda da gördüğünü,aynaya her baktığında cildinin biraz daha kurumuş olduğunu ve olduğundan daha yaşlı göründüğünü,su olmadığı için artan hastalıkları –böbrek sorunlarını,idrar yolu sorunlarını ,mide bağırsak enfeksiyonlarını,cilt kanserini vb.- çocukların haykırışlarını,akan ‘kuru’ gözyaşlarını düşünebiliyor musun ?!?... Hayal etmesi bile güç değil mi? ….
… Pişmanlık mı sardı her yanını? Üzüldün mü bir parça?..
Aklına geldi mi bir zamanlar doğaya yaptıkların?
Ağaç dikeceğin yere -sanki soluduğun havanın kaynağı betonmuş gibi- diktiğin yüksek binalar!!!
Zararını hiç düşünmeden içtiğin sigaralar ve hiç düşünmeden ormana doğru fırlattığın izmaritler; küçük bir çöpten çıkan büyük yangınlar,yanan hektarlarca ormanlar!!!
İçtiğin suyun pet şişesini atıp ahlaksızca kirlettiğin denizler,göller!!!
Ve daha sayılabilecek,geri dönüşü olmayan birçok zarar!!!......
Üzülüyorsun… Doğa ana da zamanında üzülmüştü ey insanoğlu!!! Sen tonlarca suyu düşüncesizce kullandığında o da çok üzülmüştü!!! Şimdi ‘bir umut’ diyeceksin.’bir umut,belki her şey eskisi gibi olur’. O da umut etmişti insanoğlu!!! O da umutlandı hep,senin –biraz olsa- dikkatli olman için. Biraz olsun O’nu gözün gibi koruyup,küçük bir fidan dikerek veya bir çiçek besleyerek güzelleştirmen için… Ama ne yazık ki,umudu boşa çıktı!
Artık geriye tek bir şey vardır.Sadece buna odaklanıp,eski güzel günlerin geri gelmesini istersin. O şey nedir bilir misin? ?
“TASARRUF” denen kurtuluş umududur o bahsettiğim…
O zaman, diyebilirsin her geçen gün biraz daha azalan barajlara,kuruyan doğaya bakarak;
“belki…”
 
X