Vaktim var, uzuuun uzun yazacağım, içimden geldi.
Öncelikle tebrik ederim, sağlıkla kucağına alırsın bebeciğini inşallah.
20 yaşında böyle bir sorumluluğun altına girme cesaretine de şaştım, üzerine düşünülmüş bir gebelik yaşadığını, o olgunlukta olduğunu düşünmek istiyorum. Her ne ise...
Eşimle birbirimizi esprili yollarla cilve seviyesinde kıskanırız diyeyim sana; yasaklama vb. yoktur ama giydiğime bi laf atardı evden çıkmadan önce "O memişlerin çatalı az daha kapa, ben de çatal dekoltesi veririm bak ha" diye. Sizin kıskançlık aromalı ilginizin de bu tarzda, sağlıklı bir iletişimde olduğunu var sayıyorum. Yani eşim az paspal gibi görünse gözüme, yakasını bağrını ben düzeltir, adamı süsler salarım sokağa yeri gelir.
30umda hamile kaldım 65 kiloyla ki ideal kilo sınırındaydım. Üzerine 30 küsur kilo koydum bu süreçte ve o özgüven oynamasını ben de yaşadım. Eşim ne giydiğime minik sataşmaları bırak, gelip "Yüklü tospaam" diye et et olmuş yanağımı sıkardı

O ara afalladım "Çok mu şeyim?" diye. "E hamilesin olacak öyle" derdi de işte, o öyle dememeliydi.
(Şimdi her halinle apayrı güzelsin diyor bak o kıvama geldi sonunda, seninki de gelir zamanla)
O zaman iş hastalıklı bir kıskançlığa doğru kayabiliyor, anlarım. Sen kadar olmasa da "Şimdi niye o parfümü sıktın ki?" gibi gereksiz sorular sorduğum bir aralık yaşadım. Senin de fark ettiğin üzere, bu kendi fiziksel görüntümüzle barışık kalamadığımızdan olan bir şey. Ve fakat "Adam beni beğenmiyor, bakmıyor, kıskanmıyor" kısmına geçmek daha bir tehlikeli oluyor. Onu da az buçuk yaşadım.
"Amaan koy rahvan gitsin" takılma kararı alıp, kiloyu umursamayacağım dediğim halde ufak bir duygu şeysine geçtim böyle, onu da bir tutam hamilelik hormonlarım ve ani kilo alımı ile değişen psikolojime bağlıyorum. Kendimi hiçbir şartta 67-68 kilonun üstünde görmediğimden ömrümce, alışkın olmadığımdan. Onu yadırgadım.
Kimi erkekte, eşinin hamileliğiyle beraber bir korku-cinsel ilgisizlik-uzaklaşma, ilgisizlik gibi bir bocalama hali yaşanabiliyor ve hatta bazı durumlarda doğumdan sonraki 1 seneyi de kapsayabiliyormuş bu, bizzat gittim doktoruma sordum öğrendim. Aslında eşin bunu çok da bilinçli yapmıyor, doğal bir savunma mekanizması gibi bir şey. Bunun kilolarınla, bozulduğunu düşündüğün fiziğinle bir ilgisi yok, sadece hamileliğinle alakası var. Sen nasıl ki bi hallere giriyorsun, o da baba olmaya hazırlanıyor, an geliyor eşi sulu gözlerle izliyor kendisini, nereden geleceği belli olmayan tripler karşısında adam da ayrı hallere giriyor, ilgilense bi dert ilgilenmese bir dert, kendini dışarı atmayı seçiyor da olabilir. Erkekler de bu süreci çeşit çeşit atlatıyorlar özetle (Eşimin benle beraber 20 kilo aldığını söylesem? Adam da doğuracaktı sanki bi tane)
Diyebileceğim tek şey, anın tadını çıkarman.
Bir daha şu anı yaşamayacaksın, bir daha hamile kalsan da, karnın içinde bu evladını taşımayacaksın.
Doğan, büyüyecek :) O kadar kıymetli bir zaman ki, ne fiziğin, ne kilon, ne de eşin kafana takılmamalı; karnının içinde başlayan yeni bir hayat var ya, işte aslolan o şimdi.
(Biz 30 yaşında insanlar bocaladık, sen daha yirmisin, anlarım)
Hamileliğim sonrası nasılım onu da anlatayım size, gereksiz takıldığınızı fark edin diye:
66 kiloyum şu an ve hatta 65. Eski kilomdayım, zayıflamaya da devam ediyorum.
(Demek ki alınan kilolar isteyince verilebiliyormuş. Ben de tam olarak buna güvenip homini gırtlak abanmıştım)
Birkaç çatlak var karnımın kenarında, bir sezaryen izim, memelerim de eskisi gibi değil haliyle ama fena da değiller

(O çatlaklar kıpkırmızıydı, şu an o kadar açık renkteler ki belli bile değil, sezaryen izim de belirginliğini yitiriyor gün ve gün. Hiç geçmeyecek sanıyordum. Ama kendimi en güzel hissettiğim anda olduğumu size garanti edebilirim. Bunların hepsi bir süreç)
Eşimin ilgisi dersen, 1 sene kadar az bocaladık ancak şu an eskisinden daha renkliyiz diyeyim siz anlayın.
O kiloları bir sebep için alıyorsunuz, aldığınız gibi vereceksiniz de ve o zaman bu zamanınıza gülüyor olacaksınız.
Ondan boşuna sıkmayın canınızı, keyifle bebek alış-verişi yapın, girin eşinizin koluna birlikte gezin, bakın, yiyin, için.