• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Korkuyorum :(

canım konunu tam olarak takip etmedim ama ilk sayfadaki yazına istinaden şunu göndermek istedim.
Hürriyet gazetesi yazarlarından Ayşe Aral'ın yazısı, nasıl aldatıldığını ve sonrasını yazmış.. okumanı isterim.

Alın size aldatılma...


Ne yalan söyleyeyim, bu yazıyı yazmakta çekincelerim olmadı değil. Aslında ben bu durumu beynimde bitireli çok oldu, şimdi yazıp hortlatmanın pek anlamı yok belki; ama son günlerde medyatik bazı çiftlerin gözümüzün önünde yaşadıkları çirkinlikler ve sizlerden aldatılma ile ilgili gelen e-postalar neticesinde, yaşadıklarımı yazmaya karar verdim...

Bundan tam üç sene önceydi, öğle saati evimde oturmuş sırıtarak “Sex and the City”i seyrediyordum. On üç yaşındaki kızım ve arkadaşı üst kattaki odalarında oyun oynuyorlardı. Evimizde yardımcı olarak çalışan karı-koca da haftalık izinlerindeydiler.

Telefon çaldı, arayan sitenin güvenliğiydi... Nereden bilebilirdim ki o telefonla tüm hayatımın değişeceğini...

“Ayşe hanım iyi günler, Deniz hanım geldi.”

Allah Allah, dedim kendi kendime, tanıdığım tek Deniz, Deniz Akel... Acaba buralarda bir yerde klip mlip mi çekiyor, geçerken de bir Ayşe'ye uğrayıp kahve mi içsem, dedi?

Güvenliğe tamam, dedim izin verin gelsin.

O sırada yine telefon çaldı, arayan eşim:

“N'apıyosun fıstık, bak aklıma ne geldi; hafta sonu senle Kan, Nis yapalım mı, karı koca baş başa üç gün?”

Ay süpersin kocişkom, yapalım valla bana uyar... Dur ben seni iki dakikaya arıycam... Kapı çalıyor, Deniz Akel geldi galiba, güvenlik aradı demin Deniz hanım geldi diye.

Tam kapıyı açmaya yeltendiğim sırada telefon yine çaldı, arayan yine kocam:

“Ayşe yalvarıyorum sana o kapıyı açma! Hemen yola çıkıyorum ben, ne olur aşkım kapıyı açma; her şeyi anlatıcam sana!”

Beynimden aşağı kaynar sular dökülmüştü, durduğum yerde titremeye başladım... Kapının deliğinden baktım, karşımda hayatımda ilk kez gördüğüm bir kadın.

Kızım yukarıdan, “Anne kim geldi?” diye sesleniyor.

“Siparişler gelmiş Begüm, siz oynamaya devam edin”.

O an bana ne oldu bilmiyorum; analık hissi mi, aileyi koruma duygusu mu, neyle karşılaşacağımı bilememem mi bilmiyorum ama o kapıyı açmamaya karar verdim.

Kocam sürekli beni aramaya devam ediyordu:

“Açmıyorsun kapıyı değil mi bebeğim, yoldayım on dakikaya geliyorum, yalvarırım açma o kapıyı!”

Telefonu yüzüne kapattım, yere oturdum başladım beklemeye... Bu sırada kapının önündeki kadının bağırma sesleri gelmeye başladı! (Kocam bir yandan da o kadını arıyordu telefondan.)

“Ben sana dün gece dedim, sabah karına gidip her şeyi anlatıcam diye, blöf mü sandın aptal adam! Geliyor musun, gel gel bekliyorum; daha iyi olur karını da alır üçlü konuşuruz!”

O an neler hissettiğimi düşünebiliyor musunuz? Bütün hayatım, on altı senelik evliliğim her safhasıyla film gibi gözümün önünden geçti. Tarifi çok zor o an ki duygularımın...

Çirkef hatun yine bağrınmaya başladı; bu sefer bana:

“Ayşe açsana şu kapıyı, bak sana neler anlatıcam... Hiç değilse elimdeki kâğıtları al, kocanın bana aldığı hediyelerin faturalarını; belki işine yarar sonra, boşanırsan falan mahkemede delil diye kullanırsın...”

ışte o an çıldırdım; ayağa kalktığımda ise kadını bahçe kapısından salona girmeye çalışırken yakaladım! (Bir yandan kızım yine sesleniyor yukarıdan, “Anne bir kadın bağırıyo, kim bu ya?)

Kadına doğru yürüdüm, ilk niyetim onu oracıkta parçalamaktı, pençelerim hazırdı, ama yapmadım. Elindeki kâğıtları alıp bahçe kapısını suratına kapattım, eğer hemen gitmezse güvenlikle attıracağımı, jandarmayı çağıracağımı söyledim...

Kadın gitti.

Koca geldi.

Kocamı gördüğüm o anı hiç unutmam... On dokuz yaşımda âşık olduğum o adamdan eser kalmamıştı içimde. Sıradan bir adam vardı karşımda, benim için artık hiçbir anlam taşımayan...

Yalvardı, ağladı, ayaklarıma kapandı! Hiç bir anlamı yoktu...

Taş olmuştum ben taş. Sanki biri tüm duygularımın üzerine beton dökmüştü... ınandığım, güvendiğim, geceleri nefesini dinlediğim, dualarımda “Allah'ım ben ondan önce öleyim de onun acısını görmeyeyim!” dediğim adam benim için artık resmen bir hiçti.

Kocamı evden kovdum, en yakın arkadaşım dahil kimselere günlerce hiçbir şey anlatmadım. Kızıma, baban iş seyahatinde diye yalan söyledim.

Kendimi eve kapadım, günlerce-gecelerce düşündüm; bu benim başıma nasıl geldi diye...

Kocama kızdım.

Kendime kızdım.

Kadından nefret ettim.

Şimdi ne yapmam gerekir diye yedim durdum kendimi.

Bu yuvayı yıkmam mı, toparlamam mı doğrusu bilemedim...

Kocam kapılardan ayrılmıyordu. Çok pişmandı, resmen bitmişti...

Ayşe, dedim kendi kendime; "Acaba adamı dinlesen mi, bir şans daha versen mi? En iyi koca pişman koca mıdır? Kendinden önce evladını mı düşünmen lazım?"

Yine düşünmekten beynimin patlamak üzere olduğunu hissettiğim bir gece, kadının numarasını buldum ve aradım.

Bana yaşattıklarından sonra bir borcun var, dedim, a'dan z'ye her şeyi anlatacaksın! Beş saatten fazla konuştuk onunla...

“Kocan seni çok seviyor dedi, onun için beni terk etti. Ben de bu yüzden geldim evine, yediremedim kendime. Ne olur beni affet Ayşe!”

Anırarak tepinerek ağladım o gece, sabaha kadar düşündüm durdum, ne etsem diye...

Yufka yüreğim dayanamadı benim, sabah aradım kocamı eve çağırdım.

Onu o acınılacak halde, Begüm'ü de babasına büyük hasretle sarılırken görünce dayanamadım.

Kaldığımız yerden devam etmeye başladık, o çok mutluydu ben ise şaşkın....

Annem dedi ki: Bu acı geçecek Ayşe, diren; psikologlar ise bu acının, bu şokun azalacağını ama tamamen geçmesinin mümkün olmayacağını söylediler.

Toparlanmak ümidiyle baş başa bir tatile çıktık. O elinden geleni yapıyordu ama ben bana dokunmasına bile izin vermiyordum, veremiyordum.

Eve döndükten sonra bir ara biraz daha düzelir gibi olmaya başlamıştım; sanki tepemdeki bulutlar tam gitmeseler de dağılmaya başlıyorlardı...

Taa ki o telefona kadar! Yine bir telefon tüm hayatımı değiştirdi; arayan arkadaşım:

“Ayşe, çok düşündüm söylesem mi söylemesem mi diye; ama doğrusu bu, bilmen lazım:” Dün kocanı o tarif ettiğin kadınla ........ Oteli”nin rufunda gördüm...”

Ağlamaya başladım yine; ama bu sefer kendi hıyarlığıma... Canım ilk anki kadar yanmadı; çünkü zaten kendimi kandırıyordum, kocam benim için o ilk olay günü ölmüştü.

Yukarı çıktım, tüm eşyalarını topladım, eve geldiğinde sakın konuşma, dedim; bunları al, git ve hayatımdan çık!

Davamı açtım, tam üç sene sürdü... Nihayetinde, geçtiğimiz haziran ayında boşandık.

Şimdi görüşüyor muyuz, arkadaş mıyız, hayır. Çünkü hayatımda onu hiç aldatmadığım halde tüm bu yaşananlardan sonra -sırf dava uzasın diye- bana düzmece bir zina davası bile açtı!

Ama bu davayı tam kararın alınacağı güne denk düşürdüğünden, kötülerin kötülükleri ayaklarına dolandığından mahkeme tarafından sert bir dille reddedildi ve davayı ben kazandım.

ışte böyle benim yaşadıklarım... ınsanlar ne kadar kötüleşebiliyorlar değil mi? Hem de bir zamanlar en sevdiğin olan!
 
Princess canım hikayeyi resmen tüm tüylerim diken diken okudum...
Mesajındaki 'asıl mesaj' çok çok anlamlı...
Teşekkürler yazı için.
 
işte senin içine düştü o şüphe kurdu..ömrünce çıkmayacak artık..ya gideceksin yada seni kemiren o şüpheyle yaşayuacaksın ömür boyu bu hepimiz için geçerli örneklerini de çok okuduk...çok gördük..
kadın affeder ama içi affetmez aslında şüpheler beynini rahat bırakmaz herşeyi düşünür her ayrıntı gözünde büyür..yeniden yaparmı yapmazmı onu bilemeyiz..eşinin karakteriyle alakalı bi durum ama umarım tekrarlanmaz
 
canım konunu tam olarak takip etmedim ama ilk sayfadaki yazına istinaden şunu göndermek istedim.
Hürriyet gazetesi yazarlarından Ayşe Aral'ın yazısı, nasıl aldatıldığını ve sonrasını yazmış.. okumanı isterim.

Alın size aldatılma...


Ne yalan söyleyeyim, bu yazıyı yazmakta çekincelerim olmadı değil. Aslında ben bu durumu beynimde bitireli çok oldu, şimdi yazıp hortlatmanın pek anlamı yok belki; ama son günlerde medyatik bazı çiftlerin gözümüzün önünde yaşadıkları çirkinlikler ve sizlerden aldatılma ile ilgili gelen e-postalar neticesinde, yaşadıklarımı yazmaya karar verdim...

Bundan tam üç sene önceydi, öğle saati evimde oturmuş sırıtarak “Sex and the City”i seyrediyordum. On üç yaşındaki kızım ve arkadaşı üst kattaki odalarında oyun oynuyorlardı. Evimizde yardımcı olarak çalışan karı-koca da haftalık izinlerindeydiler.

Telefon çaldı, arayan sitenin güvenliğiydi... Nereden bilebilirdim ki o telefonla tüm hayatımın değişeceğini...

“Ayşe hanım iyi günler, Deniz hanım geldi.”

Allah Allah, dedim kendi kendime, tanıdığım tek Deniz, Deniz Akel... Acaba buralarda bir yerde klip mlip mi çekiyor, geçerken de bir Ayşe'ye uğrayıp kahve mi içsem, dedi?

Güvenliğe tamam, dedim izin verin gelsin.

O sırada yine telefon çaldı, arayan eşim:

“N'apıyosun fıstık, bak aklıma ne geldi; hafta sonu senle Kan, Nis yapalım mı, karı koca baş başa üç gün?”

Ay süpersin kocişkom, yapalım valla bana uyar... Dur ben seni iki dakikaya arıycam... Kapı çalıyor, Deniz Akel geldi galiba, güvenlik aradı demin Deniz hanım geldi diye.

Tam kapıyı açmaya yeltendiğim sırada telefon yine çaldı, arayan yine kocam:

“Ayşe yalvarıyorum sana o kapıyı açma! Hemen yola çıkıyorum ben, ne olur aşkım kapıyı açma; her şeyi anlatıcam sana!”

Beynimden aşağı kaynar sular dökülmüştü, durduğum yerde titremeye başladım... Kapının deliğinden baktım, karşımda hayatımda ilk kez gördüğüm bir kadın.

Kızım yukarıdan, “Anne kim geldi?” diye sesleniyor.

“Siparişler gelmiş Begüm, siz oynamaya devam edin”.

O an bana ne oldu bilmiyorum; analık hissi mi, aileyi koruma duygusu mu, neyle karşılaşacağımı bilememem mi bilmiyorum ama o kapıyı açmamaya karar verdim.

Kocam sürekli beni aramaya devam ediyordu:

“Açmıyorsun kapıyı değil mi bebeğim, yoldayım on dakikaya geliyorum, yalvarırım açma o kapıyı!”

Telefonu yüzüne kapattım, yere oturdum başladım beklemeye... Bu sırada kapının önündeki kadının bağırma sesleri gelmeye başladı! (Kocam bir yandan da o kadını arıyordu telefondan.)

“Ben sana dün gece dedim, sabah karına gidip her şeyi anlatıcam diye, blöf mü sandın aptal adam! Geliyor musun, gel gel bekliyorum; daha iyi olur karını da alır üçlü konuşuruz!”

O an neler hissettiğimi düşünebiliyor musunuz? Bütün hayatım, on altı senelik evliliğim her safhasıyla film gibi gözümün önünden geçti. Tarifi çok zor o an ki duygularımın...

Çirkef hatun yine bağrınmaya başladı; bu sefer bana:

“Ayşe açsana şu kapıyı, bak sana neler anlatıcam... Hiç değilse elimdeki kâğıtları al, kocanın bana aldığı hediyelerin faturalarını; belki işine yarar sonra, boşanırsan falan mahkemede delil diye kullanırsın...”

İşte o an çıldırdım; ayağa kalktığımda ise kadını bahçe kapısından salona girmeye çalışırken yakaladım! (Bir yandan kızım yine sesleniyor yukarıdan, “Anne bir kadın bağırıyo, kim bu ya?)

Kadına doğru yürüdüm, ilk niyetim onu oracıkta parçalamaktı, pençelerim hazırdı, ama yapmadım. Elindeki kâğıtları alıp bahçe kapısını suratına kapattım, eğer hemen gitmezse güvenlikle attıracağımı, jandarmayı çağıracağımı söyledim...

Kadın gitti.

Koca geldi.

Kocamı gördüğüm o anı hiç unutmam... On dokuz yaşımda âşık olduğum o adamdan eser kalmamıştı içimde. Sıradan bir adam vardı karşımda, benim için artık hiçbir anlam taşımayan...

Yalvardı, ağladı, ayaklarıma kapandı! Hiç bir anlamı yoktu...

Taş olmuştum ben taş. Sanki biri tüm duygularımın üzerine beton dökmüştü... İnandığım, güvendiğim, geceleri nefesini dinlediğim, dualarımda “Allah'ım ben ondan önce öleyim de onun acısını görmeyeyim!” dediğim adam benim için artık resmen bir hiçti.

Kocamı evden kovdum, en yakın arkadaşım dahil kimselere günlerce hiçbir şey anlatmadım. Kızıma, baban iş seyahatinde diye yalan söyledim.

Kendimi eve kapadım, günlerce-gecelerce düşündüm; bu benim başıma nasıl geldi diye...

Kocama kızdım.

Kendime kızdım.

Kadından nefret ettim.

Şimdi ne yapmam gerekir diye yedim durdum kendimi.

Bu yuvayı yıkmam mı, toparlamam mı doğrusu bilemedim...

Kocam kapılardan ayrılmıyordu. Çok pişmandı, resmen bitmişti...

Ayşe, dedim kendi kendime; "Acaba adamı dinlesen mi, bir şans daha versen mi? En iyi koca pişman koca mıdır? Kendinden önce evladını mı düşünmen lazım?"

Yine düşünmekten beynimin patlamak üzere olduğunu hissettiğim bir gece, kadının numarasını buldum ve aradım.

Bana yaşattıklarından sonra bir borcun var, dedim, a'dan z'ye her şeyi anlatacaksın! Beş saatten fazla konuştuk onunla...

“Kocan seni çok seviyor dedi, onun için beni terk etti. Ben de bu yüzden geldim evine, yediremedim kendime. Ne olur beni affet Ayşe!”

Anırarak tepinerek ağladım o gece, sabaha kadar düşündüm durdum, ne etsem diye...

Yufka yüreğim dayanamadı benim, sabah aradım kocamı eve çağırdım.

Onu o acınılacak halde, Begüm'ü de babasına büyük hasretle sarılırken görünce dayanamadım.

Kaldığımız yerden devam etmeye başladık, o çok mutluydu ben ise şaşkın....

Annem dedi ki: Bu acı geçecek Ayşe, diren; psikologlar ise bu acının, bu şokun azalacağını ama tamamen geçmesinin mümkün olmayacağını söylediler.

Toparlanmak ümidiyle baş başa bir tatile çıktık. O elinden geleni yapıyordu ama ben bana dokunmasına bile izin vermiyordum, veremiyordum.

Eve döndükten sonra bir ara biraz daha düzelir gibi olmaya başlamıştım; sanki tepemdeki bulutlar tam gitmeseler de dağılmaya başlıyorlardı...

Taa ki o telefona kadar! Yine bir telefon tüm hayatımı değiştirdi; arayan arkadaşım:

“Ayşe, çok düşündüm söylesem mi söylemesem mi diye; ama doğrusu bu, bilmen lazım:” Dün kocanı o tarif ettiğin kadınla ........ Oteli”nin rufunda gördüm...”

Ağlamaya başladım yine; ama bu sefer kendi hıyarlığıma... Canım ilk anki kadar yanmadı; çünkü zaten kendimi kandırıyordum, kocam benim için o ilk olay günü ölmüştü.

Yukarı çıktım, tüm eşyalarını topladım, eve geldiğinde sakın konuşma, dedim; bunları al, git ve hayatımdan çık!

Davamı açtım, tam üç sene sürdü... Nihayetinde, geçtiğimiz haziran ayında boşandık.

Şimdi görüşüyor muyuz, arkadaş mıyız, hayır. Çünkü hayatımda onu hiç aldatmadığım halde tüm bu yaşananlardan sonra -sırf dava uzasın diye- bana düzmece bir zina davası bile açtı!

Ama bu davayı tam kararın alınacağı güne denk düşürdüğünden, kötülerin kötülükleri ayaklarına dolandığından mahkeme tarafından sert bir dille reddedildi ve davayı ben kazandım.

İşte böyle benim yaşadıklarım... İnsanlar ne kadar kötüleşebiliyorlar değil mi? Hem de bir zamanlar en sevdiğin olan!

ne kadar güzelll tarif etmiş yaşadıklarını....ne üzücü ama sen tertemiz yaşamaya çalışırken bişeyleri karşındaki o sevdiğin adam nasılda düşünmeden hiç umursamadan bu kadar hızlı kirletiyo yaşananları sonra af bekli herşey eskisi gibi olacak sanıyoo..ama önce eşinin kalbinde kendini öldürüyo...sonra eş dediği o kadının tüm canlı hücrelerini...
gğven duygusunu..saflığını...yapmaya çalıtıklarını yıkarak herşeyi nasıl yerle bir ediyoo..ve derine inince bu kadarzarar ziyan sadece bi kadın..bi kadınla yaşadığı anlık bi zevkk..
ödenen bedel bi başka kadının hayatına mal oluyo malesef:oklava::oklava:
 
Şu iki kavrama dikkat edelim:
HATA: İstenmeyen davranışın, istenmeden yapılması..
YANLIŞ: İstenmeyen davranışın, isteyerek yapılması.

İnsanlar birden çok hata yapabilir ve her seferinde affedilebilir, ama biri birine yanlış yapmışsa bu feci bir durumdur ve affı kesinlikle yeni yanlışlar doğurur.:


-Tek yanlış yapma hakkın vardı, onu da kullandın. Neyse uzatmaya gerek yok! Senin kantarın beni çekmez yavrum. Ne geçmişimde ne de geleceğimde X diye biri yok. Şimdi ister Y'lere git ister cehenneme. Bana gelme de nereye gidersen git!!! Senin için yapabileceğim bişey yok uzaaa.... *Erdal Demirkıran​


Boşanmıyosan da bu defteri tamamen kapatıp, hiç olmamış gibi davranacaksın. Hayatı ne kendine ne de ona zehir etmenin alemi yok. Bir ömür telefonlarını ve bilgisayarı kurcalayarak, tırnaklarını yiyerek geçmez ki.
 
Son düzenleme:
bu hikayeyi okuyunca icim parcalandi...tabi erkektir yapar ama kadin ayrilamaz,eger ayrilirsa namusuna dil uzatir..kendi pisligini ortmek icin.kötükedihüsocok aci..ilk affediste adam vicdanini rahatlatti ve kaldigi yerden devam etti..ne diyecegimi bilemiyorumm..
 
evet affetmiştim canım ozman şok bi gelişme daha oldu başka bi konuyla paylaşıcam onuda birazdan :çok üzgünüm:

nasıl bi şok gelişme oldu affetinde gene aynı şeylerimi yaptı yoksa en baştan hatalıymışım ben herşeyi yanlış anlamışımmı diyosun
 
niçin sizden gizli şifrelerini değiştiriyor üstüne üstün şifrelerini sizin bilmeniz lazım...hem suçlu hem güçlü bence kusura bakmayın kırılmayın ama bir insanın içinde olsun bazı şeyler beyinde biter...vicdan olmalı...
 
evet meraktayız ama konu sahibi yazmıyo farklı topiclerde görüyorum ama burda yazmıyo ne oldu meraktayız
 
evet meraktayız ama konu sahibi yazmıyo farklı topiclerde görüyorum ama burda yazmıyo ne oldu meraktayız
merhaba arkadaşlar merak edenler için anlatıyım çok zor zamanlar geçiriyorum gerçekten psikoloji olarak çöktüm resmen ama boşanamadım ayrılmak istedim ama olmadı işte hiçbişey bukadar kolay değilmiş daha fazla bu konuyu hatırladıkca bu konudan konuşunca tekrardan hatırlıyorum yaptığını tekrardan yaşıyorum o acıyı artık biraz bastırmak istiyorum son yaşadıklarım aldatma olayındanda çok fazla kötü oldu benim için bizim için..birazda olsa unutmak istiyorum beni anlamışsınızdır umarım çünkü bazı bu konuları son yaşadıklarımı bilen arkadaşlar beni daha iyi anlıcaklardır eminim mafoldumben
 
çok zor bir durum tabii ki ama neticede bir karar vermişsin.. onun arkasında durman lazım.. ama eşinin de artık nası göz hapsine alırsın onu bilemem.. senden habersiz sinek uçmayacak artık sinekkk
 
çok zor bir durum tabii ki ama neticede bir karar vermişsin.. onun arkasında durman lazım.. ama eşinin de artık nası göz hapsine alırsın onu bilemem.. senden habersiz sinek uçmayacak artık sinekkk

çok büyük yemin etti yapmaz artık sanırım çünkü herşeyini takip ediyorum önceden pek internetle alakam yoktu anlamazdım hiç ama şimdi anlıyorum azda olsa sanmıyorum bukadar yaptığı hatalardan sonra tekrardan aldatmasını bidaha olursa bukadar mütavazi olmam ona .. yasakkelime
 
ayrılma fikri tam içine sinmemişti zaten.. tam sinmeyince yapmayacaksın.. belki adam düzeldi? bir musibet bin nasihatten evladır demişler, hakikaten de öyledir.. hemen de yakınlaşma eşinle ama soğuk da durma.. az kalsın ne kaybediyordu onu da görsün anlasın böylece.. vursun kafasını duvarlara, eşini el üstünde tutsun..
 
hayat senin hayatın,sen bilirsin tabii ki ama şunu da unutma..bu hayatta nasıl mutlu oluyorsan öyle davran ,onu yap zira bu hayatta başkaları için yaşanmaz ve başkalarını da mutlu edemezsin..önemli olan sensin..hayırlısı olsun..umarım pişman olmazsın
 
Esinden derhal msn sifresini iste.
Sana o sifreyi vermek mecburiyetinde.
Sen onun esisin. Bir msnin sifresini mi sakliyor senden?
Derhal iste canim.
Sebebini sorarsa, ona güvenmedigini söylemelisin.
Ha eger msni actiginda bir sorun yoksa ortada, ozaman ben süphe ettigim icin kendime kizacagim diyebilirsin.
Ama istedigin vakit versin hemen sifresini, ve hemen gir msne esinle beraber. Sonra bir önemi kalmaz zaten, silebilir listeyi.
Telefonuna gelincede, kullandigi hat hangisiyse müsteri hizmetlerini arayip, dökümanlari isteyebilirsin, kiminle konusmus/yazismis ortaya cikar canim.

Ve insAllah, Allahin izniyle süphelerin bosa cikar.

öptüm canim
 
ne olur kızmayın bana ....
kendimi tutamıyorum...çıktım topikten ama geri geldim yazmaya...

arkadaşım neden böyle bir adamı hala seviyorusn ,nasıl sevebiliyorsun?
neden boşanmaktan ,milletin açılan ağızlarını işitmekten bu denli korkuyor ,çekiniyorsun... bizden benliğimizden ,kişiliğimizden ,kadınlığımızdan ,gururumuzdan daha mı öte bunlar?yoksa daha mı kolay?

bir ömrü psikolojik takıntı ,obsesyon,panik,kaygı ve stres ile heba edip ,kendimizden çıkmaya değecek mi bu adam? değiyor mu,değmişmi,değecek mi söyle?

neden kendinden vazgeçiyorsun ? neden kendini bunların ardına gizleyip ,sessizce bir köşede inzivaya çekilesin ? kaç yasındasın,!!umutların ,hayallerin,özlemlerin ,hedeflerin ,daha yaşayacakların yok mu ? kendini bu esarete bırakıp ,arkanı dönme ,tüm bu yaşanılanlara!!! dönmeyin kadınlar! 150 adet bayan ismi ,konuşmaları vs nicesi,senin elini soğuk sudan sıcak suya değdirmemesi,güllük gülistanlık ,sorunsuz sandığın o evlilikte seninle beraber aldatıldı ...o senide evliliğinizide un ufak etti ,yerle bir etti...sadece toz bulutu kalmış ,o enkazı onunla paylaşman bile ona bir ödül!!! bu adam hasta! kendini yaşa !
 
Back
X