Üniversitede öğretim görevlisiyim, eşim ise '' İşçi '' dir.
Mezun olduktan kısa süre sonra evlenmiştim ve o sıralarda kıt kanaat geçiniyorduk. Ailem bu durumu hiç bir zaman önemsemedi çünkü hem kendileri de işçi emeklisi insanlardı ve hem de damat adayı olarak onlara tanıştırdığım kişinin içindeki gayret ve pırıltıyı, tıpkı benim gördüğüm gibi görmüşlerdi. Çevremizden yükselen sınıflandırıcı çatlak seslere rağmen sürekli birbirimize sahip çıktık. Diplomamda '' öğretmen '' olarak görünen ve çok uzun süreler atama bekleyerek evde oturan bana karşılık, lise mezunu olan işçi eşim canını dişine takıp resmen tırnaklarıyla kazıyarak maddi yönden sıkıntı yaşamamamız için elinden gelen gayreti her daim gösterdi. 19 sene boyunca çalıştığı kurumda, üzerine sorumlulukları alarak adım adım yükseldi. 3 sene önce yatırım amaçlı ev almayı düşünüyorduk mesela, 200.000 tl gibi kredi çekmemiz gerekiyordu. Firma sahibi demiş '' Bankayla faizle uğraşma şirketten biz verelim, maaşından belli bir miktar kesinti şeklinde ödersin.'' O rakamın 45.000 tl civarında bir kısmını maaş kesintisi şeklinde ödedik, kalan kısım için işvereni şöyle demiş '' Borcun bitmiştir, kalan bakiye bunca senelik emeğine karşılık prim niteliğinde ikramımızdır ''. İlave olarak işçi statüsünde görünen eşim, ortalama bir öğretmen maaşından 2.5 kat civarında fazla aylık gelir ile çalışıyor. ( kendi maaşıma göre ). Buraya kadar olan kısım maddiyatla ilgili, önce bunu yazdım çünkü çağımızda artık her şey maalesef buna göre sınıflandırılıyor, aksini düşünen benim gibi insanlar maalesef sayıca az, bunu kendi yaşadıklarımdan da biliyorum. Beraber öğretmenlik yaptığım arkadaşlarımın bazıları, eşimin işçi olduğunu duyduklarında yüzleri değişir mesela. Onların yüzlerindeki garip ifade ise bende genelde komik ve eğlenceli bir his uyandırır. Bir vesileyle evime geldiklerinde veya tanıştıklarında ise kocamın özellikle ne iş yaptığını sorarlar. İşçi işte kardeşim, neden hala anlamak istemeyip özellikle detay istersiniz ki.
Maddiyatı görüp kafanızda bazı şeyleri oturtamamanızın sorumlusu ben değilim, bakış açınız.
Maneviyat ise, işte asıl önemli olan o. Herşeyden önce hayata bakış açısının evli bireylerde aynı doğrultuda olması gerekiyor. Mevcut konuların tamamında gösterilecek azim, gayret, fedakarlık, özveri, bağlılık v.s. gibi unsurlar bize zaten okullarda öğretilmiyor. Erdemli diye nitelendirilmiş herhangi bir birey elinde diploması olmasa dahi, sosyolojik anlamda kendini daha farklı yerlere yükseltebiliyor. Aslında bütün mesele de bu zaten, başarıya ulaşmanın yolu çaba göstermekle ilgili. Yüz defa dünyaya gelsem tereddütsüz aynı adamla evlenirim, o kadar da seviyorum eşimi.
Yazı biraz uzun oldu ama konuyla ilgili iyi bir örnek olacağını düşündüğümden yazmam gerektiğini düşündüm. Sınıflandırmaların ve ayrıştırmaların tamamına karşı bir duruşum vardır hep, insanları yaftalamanın aslında ne kadar saçma ve anlamsız olacağını düşünürüm. Mesele işçi olmak değil, aslolan adamın adam gibi olması, lafın gelişi değil yani. Yoksa üst mesajlarda diğer arkadaşlar da yazmış, çok merak eden ilgili mevzuatın 4857' sine baksın ve kendilerini 657 konusunda çok kasmasınlar.
Yeni evlenen kardeşlerimize bir ömür mutluluk diliyorum. Umarım her daim birbirlerine sahip çıkarak düğünlerine gelmeyenlerin pişmanlık duymasını sağlarlar. Siz ise gitmekle zaten doğru olanı yapmışsınız.