Mercanayse ile... Anne olmak isteyen, dostluğu, muhabbeti seven bayanların topiği

  • Konu Sahibi Konu Sahibi Elif
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
Yaşam ağlamaktır aslında
Hıçkırıkların kollarında bulmaktır huzuru
Yaşam gülmektir aslında
Bir bebeğin gözlerinden bakarken hayata
Yaşam bırakmaktır aslında
Rüzgarın kanadına kendini sessizce
Yaşam direnmektir aslında
Geçmezken günleri beklemenin sonsuzluğunda
Yaşam gitmektir aslında
Mecbur kaldığında ayrılmanın acımazsızlığında
Yaşam dönmektir aslında
Bıraktığın gibi beklerken sevgilinin kucağına
Yaşam yaşamaktır aslında
Sıcak bir yuvada paylaşmaktır sevgiyi
Yaşam ölmektir aslında
Sönerken ışığı kahverengi gözlerin
Yaşam aşktır aslında
Zehrini içmektir bir yudumda
Yaşam sevmektir aslında
Seni sevdiğini bilmenin sarhoşluğunda
Yaşam sevmektir aslında
Sonsuza değin
 
Zannetme Dünya dönerdi
Güneş denen har’a şükret
Bu ateş nasıl sönerdi
Kışın yağan kara şükret

Sen iç diye akar Pınar
Gölge sunar sana Çınar
Rabbim ara sıra sınar
Düşürürse dara şükret


Şeytana hiç verme meğil
Allah huzurunda eğil
ınan herşey demek değil
Vermese de para, şükret

Haram işe bağlama bel
Yanlıştan dön, doğruya gel
Bak meselâ değilsin kel
Saçlarını tara, şükret

Her güzele dönüp bakma
Gönülden gönüle akma
Ellere türküler yakma
Evindeki yar’a şükret

Nefis atar oklarını
Esir alır çoklarını
Sayıp durma yoklarını
Elindeki vara şükret
 

alkisalkisalkis alkisalkisalkis alkisalkisalkis alkisalkisalkis
 
“Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için şükredeceğimi biliyorum” demişti bir arkadaşım. Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu. Zorlukların insana ne kadar büyük...dersler verdiğini uzun uzun konuşmuştuk. Bir acının öğrettiğini bin kahkahanın öğretemeyeceği üzerine birçok örnekler vermiştik o konuşmamızda.


Aradan iki yıla yakın bir zaman geçince arkadaşımın haklı çıktığını gördük. O günlerin acı görünen olaylarının, kendisine ne kadar büyük kapılar açtığını gördükçe “verdiğin acılar için sana şükürler olsun Allah’ım!” demeye başladı.

Gündüzleri fırsat buldukça bir araya geldiğimiz arkadaşıma o günlerde aşağıdaki hikayeyi yollamıştım.

“Strese girenin imanından şüphe ederim!” başlıklı yazımı anlamayan ve/veya yanlış anlayan arkadaşlar umarım bu sefer beni doğru anlarlar.



* * * * * * *



Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.

Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;

“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.

Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!

Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.

“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:

“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.

“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:

“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:

“Henüz değil!”

“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”

Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:

“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”

“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.

“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.

“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”

“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.

Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”

Ona “Evet” dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”

“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.

Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.

Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.

Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.

Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.

Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.

Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”



Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:

“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!

Bana zarar vereceğini düşündüm.

Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.

Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.

Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…

Teşekkür ederim.”



* * * * * *

Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti görelim.

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek
 
divinity iyiyim cnm nasıl olsun..Rabbim inş.sanada en kısa zamanda gönderir bebeğini..tabiki takma kafana bak ben 1,5 yıl sonra kavuştum bebeğime..dularımız sizlerle cnmm
rabbim nimetlerinden bizede verir inşallah canım
2.5 sene önce başlamıştık tedaviye
şimdiye kadar vermediyse bundada vardır bir hayır
rabbim hayırlısını versin inşallah :Saruboceq:
soğanı denemiştim ama tiksinmiştim içememiştim
şimdi kızımın hatırına içiyorum
anne benim hatırım yokmu nolur iç şunu kardeşim olsun diyor kaydirigubbakcemile3
hatıra çiğ tavuk yiyorum işte

günaydın canım
tebrik ederim ben yokken hamileliğin oldu :lepi:
haberini aldım ama çok sevindim olumunekankayizsmile
 
günaydın canlar nasılsınız bakalım işler sakinken bi hatır sorayım dedim
 

soğanı ılık iç sıcağa yakın yoksa soğuk içersen tiksinirsin şuan içiyosun mesela 4 5 gün sonra akıntıların çoğalacak rahmin yemizlenecekaklinialirimsmile
 
günaydın canım
tebrik ederim ben yokken hamileliğin oldu :lepi:
haberini aldım ama çok sevindim olumunekankayizsmile[/QUOTE]

sğl canım en kısa zamanda darısı başına inşallah rabbim hepinizin en kısa zamanda kucağını doldursun eğer ben mucize yaşayıp hamile kalabildiysem hakket mucize var eğer rabbim isterse soğan moğan herşey bahane
 
ama şuan okadar kötüyümki dünden beri mide bulantılarım başladı gece hiç uyuyamadım sabahın biköründede kalktım grip im çok kötü heryerim ağrıyo kulaklarım boğazım kuru kuru öksürüyorum burnum tıkalı napmam lazım kocamı aradım gece yoktu evde doktoru arayıp soracak ama bildiğiniz bişe varmı terliyorumda çok
 
:1shok:
ıhlamur iç bol bol
bol meyve ye ayaklarını sıcak tutu uyu dinlen
 

geçmiş olsun cnm.bende 2.ayımda yaşadım aynısını.öksürmekten karnım acımıştı artık.bende doktorumu aramıştım bana otacının bitkisel pastilini kullanmamı söyledi.meyanbalı olanı çok iyi öksürük için bire bir.hemen iyi geliyor.ama tabi ıhlamurda çok faydalı..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…