Mor Çatı'dan 14 Şubat mesajı: Bunun adı aşk değil!

Öldürülen insanların %90'ı erkektir.
Bu doğru bir kıyaslama mı, sence?
Kadınların ve erkeklerin öldürülmesini kıyaslamak istiyorsak, sevgilileri/eşleri tarafından öldürülen erkek oranıyla, sevgilileri/eşleri tarafından öldürülen kadın oranını kıyaslamalıyız.
Yoksa trafikte küfrettiği adam tarafından soplanan heriften bize ne?
Kıyaslama yapacaksak kadının erkeğe gösterdiği şiddeti ve erkeğin kadına gösterdiği şiddetti oranlamalıyız.
Öteki türlü elma armut kıyaslaması olur.
Bunun dışında, çocukların annelerinden daha çok şiddet gördüğü varsayımına ben de katılıyorum, elimde bir istatistik yok, hatta bence bu konudaki istatistikler de güvenli olmaz.
Çünkü bir insana üzerinde sigara söndürmeden de şiddet gösterebilirsin.
Annenin ve babanın gösterdiği şiddet arasındaki fark da burada zaten, anne genel olarak hastanelik etmezken, baba ettiği için istatistik olarak kayda geçiyor.
Ama yine kadına ve çocuğa şiddeti kıyaslamak ne kadar doğru emin olamadım.
Sonuçta
Çocuk zaten yapısı gereği şiddete toplumunun açık kesimidir. Sonra kadın gelir, sonra da erkek.
Çünkü fiziksel olarak kadın ve çocuğun erkeğe oranla bir eşitsizliği var.
Çocuğun da kadına göre bir eşitsizliği var.
Erkeğin de daha kaslı erkeğe göre var vs vs.

Açıkçası erkeğin kadına gösterdiği şiddetin abartıldığını düşünmüyorum. Çünkü ortada iki cinsin doğasından kaynaklanan bir fark var ve şiddete sebep olan da bu fark.
Eğer sevgilisi tarafından öldüresiye dövülen, eve hapsedilen, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan erkek olsaydı da aynı şeyleri söylerdim. Bunun feministik bir kaygıdan çok sosyal ve hukuki adaletsizlikle alakası var.
Kocasını bilmem kaç yerinden bıçaklayan kadına saygın tutum indirimi yapılmazken erkeğe yapılıyorsa orada mücadele edilmesi gereken bir şey vardır, bana göre.
Bu doğrudan cinsiyetçi bir ayrım olduğu için haliyle gösterdiğim refleks de cinsiyetçi gibi görünüyor ama alakası yok, gün olup devran dönse ve aynu ayrımcılık erkeğe yapılsa bu sefer de erkeğin hakkını savununurum erkeğe yönelik şiddetin engellemesi gerektiğini söylerim.
Cinsiyetçi bir algıdan ziyade eyleme karşı bir tutum yani.
Aynı durum, tabiat gereği olamaz ama olsaydı, kadın ve çocuk arasında olsaydı, bu sefer de çocuğu seçerdim.

Mesele zaten bu yazdıklarından ötürü çıkıyor ortaya. Cinsiyetçilik vardır, realitedir, reddedilemezdir. Feministlerin biyolojiyi reddetmesi tam bir safsata. Eşitlik meşitlik diye bir şey yok.

Erkekler daha çok öldürür, çünkü öldürme görevi erkeklerindir. İki taraflı işler, hem erkekler bu görevi üstlenir (hayatlarına anlam katabilme adına) hem de kadınlar bunu erkeklere yükler. Örnegin şu anda PKK'da kadınlar da çatışıyor... Şimdi çıkıp da PKK ile mücadelede yeterince erkek öldü, biraz da kadın ölsün dense.... kaç Türk kadını bunu ister? SIFIR. İyi hadi 1 olsun.

Bir defa şunu kabul etmek lazım; kadınlar erkeklere oranla çok daha garantici, menfaatçi ve çıkarcıdır. Zaten olması gereken de budur. Bu zihniyet yumuşak olmalıdır ama olmalıdır, yoksa erkeklere hiç bir iş yaptıramazsın. Erkekleri motive eder bu. Ha gülünü seven dikenine de katlanır misali, bunun sonucunda tecavüzcülerin büyük bölümü erkeklerdir, katillerin de, öldürenlerin de ölenlerin de... Sahip olan da erkektir, yöneten de...

Ama bu yönetme işini de fazla büyütmenin alemi yok. Erkek egemen demek erkegin sorumlulugunun fazla olması demektir aslında. Yani bir düşün;

Evlenirken en çok erkek harcama yapar, erkege sorulur işin gücün evin var mı diye. Evlilik süresince çalışma mecburiyeti erkege aittir. Boşanırken bile bütün maddi yük erkegin üstündedir. Erkek egemen bu demek işte. Egemenlige bak :KK70: Ayrıca erkeklerin karar vermesi diye bir şey de yok. Eve alınacak çamaşır, bulaşık makinesi, TV, hatta alınacak ev bile... Hepsine kadın karar verir, erkek de paşa paşa öder parasını. Bu mu yani egemenlik :KK70: Bu birazcık görünüşte egemenlik aslında. heee tabi şu da var, eger erkek bunca şeyi yapacaksa, kadın da erkege oranla daha itaatkkar olmalıdr... ki bu itaatkarlık bile aslında itaat degildir çogu zaman. Gönlünü almaktan öte bir şey degildir, o bile kandırmaca :KK70:

Kısacası görev paylaşımı bu çerçevededir. E bu çerçevede ise erkegin kadına daha belirgin şiddet uygulaması kaçınılmazdır. Mesela aldatılan bir erkek ile aldatılan kadın aynı tepkiyi vermez. Aldatılan erkegi tecavüze ugrayan kadınla ilişkilendir. Aynı şoktur aslında görev paylaşımı baz alınırsa.

Şimdi senin dedigine gelirsek, erkekle kadının eşit olmadıgını savunuyorsun yani... iyi tamam. ben de onu diyorum zaten. Erkekler şiddet uygulamasa daha iyidir tabi, ama kadınlar da zırıldanamsın her konuda. Nazı cazı tribi bitmezse adam da patlar bir yerde... ki eger her şeye şiddet diyeceksek naz,caz,trip de şiddettir aslında. Kadınlar bundan vazgeçmedikelri sürece erkeklerin sakin olmasını beklemek boş bir beklenti.

Şiddet, tecavüz... vs. Bunları minimuma indirmenin yolu eşitlikçi ve bireysel erkek yetiştirmektir, ama daha da önemlisi eşitlkçi kadın yetiştirmektir. Ama ikimiz de biliyoruz ki hiçbir kadının eşitlik falan istedigi yok, laf salatasından başka bir şey degil bu aslında.... ki eşitlik anlayışı gerçekten büyük zarar verir kadınlara.

Bir de son olarak şunu söyleyeyim; ben erkek egemen sistemi savunuyorum, ataerkilligi de... ve mantıgım oturdu bu konuda. Ama kendisinin eşitlikçi ya da feminist ya da erkek egemenligini reddeden kadın oldugunu zannedenler aslında dibine kadar erkek egemenler, hem de benden bin kat daha fazla. Bunu da söylemezsem çatlardım yani.
 
Mesele zaten bu yazdıklarından ötürü çıkıyor ortaya. Cinsiyetçilik vardır, realitedir, reddedilemezdir. Feministlerin biyolojiyi reddetmesi tam bir safsata. Eşitlik meşitlik diye bir şey yok.

Erkekler daha çok öldürür, çünkü öldürme görevi erkeklerindir. İki taraflı işler, hem erkekler bu görevi üstlenir (hayatlarına anlam katabilme adına) hem de kadınlar bunu erkeklere yükler. Örnegin şu anda PKK'da kadınlar da çatışıyor... Şimdi çıkıp da PKK ile mücadelede yeterince erkek öldü, biraz da kadın ölsün dense.... kaç Türk kadını bunu ister? SIFIR. İyi hadi 1 olsun.

Bir defa şunu kabul etmek lazım; kadınlar erkeklere oranla çok daha garantici, menfaatçi ve çıkarcıdır. Zaten olması gereken de budur. Bu zihniyet yumuşak olmalıdır ama olmalıdır, yoksa erkeklere hiç bir iş yaptıramazsın. Erkekleri motive eder bu. Ha gülünü seven dikenine de katlanır misali, bunun sonucunda tecavüzcülerin büyük bölümü erkeklerdir, katillerin de, öldürenlerin de ölenlerin de... Sahip olan da erkektir, yöneten de...

Ama bu yönetme işini de fazla büyütmenin alemi yok. Erkek egemen demek erkegin sorumlulugunun fazla olması demektir aslında. Yani bir düşün;

Evlenirken en çok erkek harcama yapar, erkege sorulur işin gücün evin var mı diye. Evlilik süresince çalışma mecburiyeti erkege aittir. Boşanırken bile bütün maddi yük erkegin üstündedir. Erkek egemen bu demek işte. Egemenlige bak :KK70: Ayrıca erkeklerin karar vermesi diye bir şey de yok. Eve alınacak çamaşır, bulaşık makinesi, TV, hatta alınacak ev bile... Hepsine kadın karar verir, erkek de paşa paşa öder parasını. Bu mu yani egemenlik :KK70: Bu birazcık görünüşte egemenlik aslında. heee tabi şu da var, eger erkek bunca şeyi yapacaksa, kadın da erkege oranla daha itaatkkar olmalıdr... ki bu itaatkarlık bile aslında itaat degildir çogu zaman. Gönlünü almaktan öte bir şey degildir, o bile kandırmaca :KK70:

Kısacası görev paylaşımı bu çerçevededir. E bu çerçevede ise erkegin kadına daha belirgin şiddet uygulaması kaçınılmazdır. Mesela aldatılan bir erkek ile aldatılan kadın aynı tepkiyi vermez. Aldatılan erkegi tecavüze ugrayan kadınla ilişkilendir. Aynı şoktur aslında görev paylaşımı baz alınırsa.

Şimdi senin dedigine gelirsek, erkekle kadının eşit olmadıgını savunuyorsun yani... iyi tamam. ben de onu diyorum zaten. Erkekler şiddet uygulamasa daha iyidir tabi, ama kadınlar da zırıldanamsın her konuda. Nazı cazı tribi bitmezse adam da patlar bir yerde... ki eger her şeye şiddet diyeceksek naz,caz,trip de şiddettir aslında. Kadınlar bundan vazgeçmedikelri sürece erkeklerin sakin olmasını beklemek boş bir beklenti.

Şiddet, tecavüz... vs. Bunları minimuma indirmenin yolu eşitlikçi ve bireysel erkek yetiştirmektir, ama daha da önemlisi eşitlkçi kadın yetiştirmektir. Ama ikimiz de biliyoruz ki hiçbir kadının eşitlik falan istedigi yok, laf salatasından başka bir şey degil bu aslında.... ki eşitlik anlayışı gerçekten büyük zarar verir kadınlara.

Bir de son olarak şunu söyleyeyim; ben erkek egemen sistemi savunuyorum, ataerkilligi de... ve mantıgım oturdu bu konuda. Ama kendisinin eşitlikçi ya da feminist ya da erkek egemenligini reddeden kadın oldugunu zannedenler aslında dibine kadar erkek egemenler, hem de enden bin katar daha fazla. Bunu da söylemezsem çatlardım yani.
Ben modern çağda toplumsal rolleri reddederim. Bir gün doğaya geri dönmemiz gerekirse evet yine eski sisteme geri dönebiliriz. Ben mağarada oturup bebeklerimi büyütürken bebeklerin babası bizi diğer yırtıcılardan koruma görevini üstlenebilir ama o zamana kadar
Buna gerek yok.
Toplumsal rolleri reddederim derken "ay ben özgür kadınım cicim. Fikret televizyon taksidini öde"ci bir toplumsal rolden bahsetmiyorum.
Sosyal hayatta gerçek anlamda bir eşitlikten, iş bölümünden bahsediyorum.
Örneğin madenin bilmemkaç kat altına inmek kadın için güvenli değilse erkek için de değildir. Erkek için güvenliyse kadın için de güvenlidir. Ya da devlet eliyle bu koşullar sağlanmalıdır.
Erkek evin kirasını faturalarını ödeyecek çalışan kadınımız ayakkabı parasını ödeyecekçi bir toplumsal rol değil.
Gerçek bir sosyal eşitlik.
Örneğin ben çalışıp evi geçindirirken eşim evde çocuk büyütmeyi tercih edebilir. Ben çalışırken o evin temizliği ve çocuk bakımıyla ilgilenebilir.
Çocuk bakmak ve ev temizlemek ille de cinsiyetle alakalı bir durum olmak zorunda değil.
Ya da ikimiz de çalışıp evde iş bölümü yapabiliriz.
Ya da ben evde çocuk büyütüp evin ihtiyaçlarıyla ilgilenirken eşim para kazanabilir.
Bunlar farklı farklı tercihler ve biri diğerine üstün olmak zorunda değil.
Eğer üstün oluyorsa orada da cinsiyetçi bir algı vardır.
Yani eğer para kazanan kadını kazanmayan kadına üstün görüyorsak burada da para kazananını yani toplumsal rolde erkeği kadına üstün görüyoruz demektir ki yanlış olan budur.
Bütün bunlar iş bölümünün farklı farklı modelleri sadece.
Eşitlikçi kadın yetiştirmek?
Alaaddinin lambasını bul ve cinden bir şey iste.
Bizim toplumda o kadar imkansız bir durum bence. Çünkü her şeyden önce kadınlar kendilerini "birey" olarak görmekten uzaklar.
Kendilerini gerek toplumsal olarak gerek ahlaki olarak erkeğe tabi olarak gördüklerinden
Hatta bunların eğitim görmüş mürekkep yalamış versiyonu madem ki kukum var öyleyse her şey benim hakkım kafasında olduğundan o kısım biraz zor.
Erkek ve kadın arasında fizyolojik gerekliliklerin ötesinde bir fark olması anlamsız ve saçma.
Kadın narin değildir
Kadın duygusal değildir.
Kadın güçsüz değildir.
Kadın korunup kollanmak zorunda değildir.
Kadın da erkek kadar bir bireydir ve fiziksel eşitsizlikler dışında sosyal anlamda erkekten farklı bir "muamele" istemeye hakkı yoktur.
Örneğin bilirsin, kadın evlendikten sonra işten "evlilik sebebiyle" tazminat ödemeksizin ayrılabiliyor. İş sözleşmesinin feshinde istinai bir durum bu.
Hah işte bu bal gibi erkeğe yapılan bir ayrımcılıktır.
Eğer bir iş evlilik sebebiyle yapılmaya uygun değilse ya da çalışma hayatı evliliği olumsuz etkileyebiliyorsa bu hak ya erkeklere de tanınmalı ya da kadına da tanınmamalı.
Gibi gibi.
 
Ben modern çağda toplumsal rolleri reddederim. Bir gün doğaya geri dönmemiz gerekirse evet yine eski sisteme geri dönebiliriz. Ben mağarada oturup bebeklerimi büyütürken bebeklerin babası bizi diğer yırtıcılardan koruma görevini üstlenebilir ama o zamana kadar
Buna gerek yok.
Toplumsal rolleri reddederim derken "ay ben özgür kadınım cicim. Fikret televizyon taksidini öde"ci bir toplumsal rolden bahsetmiyorum.
Sosyal hayatta gerçek anlamda bir eşitlikten, iş bölümünden bahsediyorum.
Örneğin madenin bilmemkaç kat altına inmek kadın için güvenli değilse erkek için de değildir. Erkek için güvenliyse kadın için de güvenlidir. Ya da devlet eliyle bu koşullar sağlanmalıdır.
Erkek evin kirasını faturalarını ödeyecek çalışan kadınımız ayakkabı parasını ödeyecekçi bir toplumsal rol değil.
Gerçek bir sosyal eşitlik.
Örneğin ben çalışıp evi geçindirirken eşim evde çocuk büyütmeyi tercih edebilir. Ben çalışırken o evin temizliği ve çocuk bakımıyla ilgilenebilir.
Çocuk bakmak ve ev temizlemek ille de cinsiyetle alakalı bir durum olmak zorunda değil.
Ya da ikimiz de çalışıp evde iş bölümü yapabiliriz.
Ya da ben evde çocuk büyütüp evin ihtiyaçlarıyla ilgilenirken eşim para kazanabilir.
Bunlar farklı farklı tercihler ve biri diğerine üstün olmak zorunda değil.
Eğer üstün oluyorsa orada da cinsiyetçi bir algı vardır.
Yani eğer para kazanan kadını kazanmayan kadına üstün görüyorsak burada da para kazananını yani toplumsal rolde erkeği kadına üstün görüyoruz demektir ki yanlış olan budur.
Bütün bunlar iş bölümünün farklı farklı modelleri sadece.
Eşitlikçi kadın yetiştirmek?
Alaaddinin lambasını bul ve cinden bir şey iste.
Bizim toplumda o kadar imkansız bir durum bence. Çünkü her şeyden önce kadınlar kendilerini "birey" olarak görmekten uzaklar.
Kendilerini gerek toplumsal olarak gerek ahlaki olarak erkeğe tabi olarak gördüklerinden
Hatta bunların eğitim görmüş mürekkep yalamış versiyonu madem ki kukum var öyleyse her şey benim hakkım kafasında olduğundan o kısım biraz zor.
Erkek ve kadın arasında fizyolojik gerekliliklerin ötesinde bir fark olması anlamsız ve saçma.
Kadın narin değildir
Kadın duygusal değildir.
Kadın güçsüz değildir.
Kadın korunup kollanmak zorunda değildir.
Kadın da erkek kadar bir bireydir ve fiziksel eşitsizlikler dışında sosyal anlamda erkekten farklı bir "muamele" istemeye hakkı yoktur.
Örneğin bilirsin, kadın evlendikten sonra işten "evlilik sebebiyle" tazminat ödemeksizin ayrılabiliyor. İş sözleşmesinin feshinde istinai bir durum bu.
Hah işte bu bal gibi erkeğe yapılan bir ayrımcılıktır.
Eğer bir iş evlilik sebebiyle yapılmaya uygun değilse ya da çalışma hayatı evliliği olumsuz etkileyebiliyorsa bu hak ya erkeklere de tanınmalı ya da kadına da tanınmamalı.
Gibi gibi.

Kadınlar tabi ki, cici, narin, duygusal, güçsüz falan degildir, ben de bunu savunuyorum zaten. Bunu savunmayanlar feministler ve eşitlikçilerdir. Kadınlara sürekli şu hakkı bu hakkı vermenin, her şeyden sorumsuz tutmanın temeli zaten o. ''kadınlar eksik, kadınlar güçsüz, erkeklerle eşitlemek için bir sürü hak verelim, iş sahibi olmamaları için pozitif ayrımcılık yapalım'' falan. Yani feministler ve eşitlikçiler kadınların pışpışlanması gereken çocuk oldugunu dikte edip ardından da bunu lanetleyip bir de üstüne bu laneti ortadan kaldırmak için kadınları erkekleştirmeye çalışan tipler.

Bana göre ise kadınlar çocuk degildir, yaptıklarının sonucunu bilmek zorunda olan, kendisinden mesul olan yetişkin bireylerdir. Kadınsılık bir zayıflık falan degildir yani feministlerin zırıldandıgı gibi.

Ama kadın korunup kollanmak zorunda degildir demem. Kadınların erkeklere göre bir takım ekstra hakları olmalıdır ama bu da düzenlenmeli. Mesela çalışabilecek kadın ile çalışamayacak olan ayrı tutulmalı, bu da çok zor bir şey degil zaten. Gayet de yapılabilir.

Yine de sen şimdi tam bir eşitlikten bahsedersen bu genel bir kural halne gelir ve işin cılkı çıkar. Kendi durumuna bakıp başkalarını önemsememek olur bu. Ben kendi adıma konuşayım, çalışmıyorum, yani istek üzerine bazı bazı bir şeyler yaparım, o kadar. Ama para kazanmak isteseydim 4-5 ayda çogunun 2-3 yılda kazandıgını kazanabilirim. Çok zeki oldugumdan ya da çok yaratıcı oldugumdan falan degil. Bulundugum ortam ile alakalı mesele bu ve iş yapacagım insanlarla... Parası çok insanla iş yaparsan çok kazanırsın meselesi.

Şimdi ben kendi durumumu baz alıp da ''her kadın çalışmak zorunda, çalışmayan kadın beş para etmez'' dersem bu olmaz. Çünkü hem o kadar iş yok ortada hem de bunu dersem bu kural gibi bir şey haline gelir. Kadınlar çalışmak zorundadır olur çıkar. İyi hadi ben kazanabiliyorum da... her kadın kazanabilecek mi? Niye her kadına bu yüklensin? Sen, ben, o rahatız hadi... e rahat olamayacak kadınlar ne yapacak? Onlar da mı mecbur olsunlar elalemin emrinde çalışmaya?

Hani herkes plaza ortamında, efendime söyliyim klimalı ortamlarda prezentabl şahıslarla çalışma imkanı bulamayabilir. Güvenli işler bulamayabilir. Arabayla işe git, arabayla dön, güzel para kazan, lüks yaşa... vs herkes bunu yapamayabilir ve yapamaz da zaten. E bu durumda bir çok kadına zulüm olmayacak mı bu yani? Çünkü az bir kısmı böyle klimalı plaza ortamında iş merkezinde çalışacak geri kalan daha zor şartlarda, ve hatta iş iyice kurala binerse büyük çogunluk çok daha zor şartlarda çalışacak.

Durumu müsait olan zaten ne olursa olsun rahattır eşitlik olsa da olmasa da... Ama eşitligin hakim olması kadınlara çok fena patlar uzun vadede.
 
Ama kadın korunup kollanmak zorunda degildir demem. Kadınların erkeklere göre bir takım ekstra hakları olmalıdır ama bu da düzenlenmeli. Mesela çalışabilecek kadın ile çalışamayacak olan ayrı tutulmalı, bu da çok zor bir şey degil zaten. Gayet de yapılabilir.

Yine de sen şimdi tam bir eşitlikten bahsedersen bu genel bir kural halne gelir ve işin cılkı çıkar. Kendi durumuna bakıp başkalarını önemsememek olur bu. Ben kendi adıma konuşayım, çalışmıyorum, yani istek üzerine bazı bazı bir şeyler yaparım, o kadar. Ama para kazanmak isteseydim 4-5 ayda çogunun 2-3 yılda kazandıgını kazanabilirim. Çok zeki oldugumdan ya da çok yaratıcı oldugumdan falan degil. Bulundugum ortam ile alakalı mesele bu ve iş yapacagım insanlarla... Parası çok insanla iş yaparsan çok kazanırsın meselesi.

Şimdi ben kendi durumumu baz alıp da ''her kadın çalışmak zorunda, çalışmayan kadın beş para etmez'' dersem bu olmaz. Çünkü hem o kadar iş yok ortada hem de bunu dersem bu kural gibi bir şey haline gelir. Kadınlar çalışmak zorundadır olur çıkar. İyi hadi ben kazanabiliyorum da... her kadın kazanabilecek mi? Niye her kadına bu yüklensin? Sen, ben, o rahatız hadi... e rahat olamayacak kadınlar ne yapacak? Onlar da mı mecbur olsunlar elalemin emrinde çalışmaya?

Hani herkes plaza ortamında, efendime söyliyim klimalı ortamlarda prezentabl şahıslarla çalışma imkanı bulamayabilir. Güvenli işler bulamayabilir. Arabayla işe git, arabayla dön, güzel para kazan, lüks yaşa... vs herkes bunu yapamayabilir ve yapamaz da zaten. E bu durumda bir çok kadına zulüm olmayacak mı bu yani? Çünkü az bir kısmı böyle klimalı plaza ortamında iş merkezinde çalışacak geri kalan daha zor şartlarda, ve hatta iş iyice kurala binerse büyük çogunluk çok daha zor şartlarda çalışacak.

Durumu müsait olan zaten ne olursa olsun rahattır eşitlik olsa da olmasa da... Ama eşitligin hakim olması kadınlara çok fena patlar uzun vadede.
Yukarıdakileri geçiyorum, aynı fikirdeyiz.
Kadın korunup kollanmamalı fiziken ya da sosyal avantajsızlıklardan değil, kadın erkek ilişisinde sığınmacı tavırdan bahsetmiştir.
Korunup kollanmaya muhtaç bir canlı değildir.
Ama bir kadın bir birey olarak böyle bir tercihte bulunabilir. Ben bu tercihten hoşlanmasam da temelde beni alakadar eden bir mesele değil.
Tam bir eşitlik derken, kastetiğimi tam olarak anlamamış olman mümkün mü?
Çünkü temelde aynı şeyi söylemişiz.
Bir kadın çalışmak zorunda değil.
Çalışma hayatına girmek istiyorsa uygun koşullar sağlanmalı ama girmiyor diye de çalışan kadınlardan psikolojik baskı görmesi çalışma hayatına erkek odaklı bakmaktan kaynaklanıyor diyorum.
Çalışmak ya da çalışmamak bir ailedeki sosyal paylaşımla alakalı bir durum. Biri diğerinden daha iyi görülmek zorunda değil.
Ben bireysel olarak kadınların kendi güvenceleri için meslek sahibi olmaları gerektiğine inanıyorum ama bunun çalışan kadınları daha kadın görmemle değil, herhangi bir sorunda çalışan kadınların ayakları üzerinde durma ihtimalinin daha fazla olduğunu düşünmemle alakası var.
Ben iş ve eğitim hayatında kişilerin cinsiyetlerinin belirleyici olmaması gerektiğini düşünüyorum. Kabul 2.cil sektörlerde uygulanabileceğini düşünmek komedi.
Ama sosyal hayatta ve iş hayatında eşitlik/denklik sağlanmalı. Bu kadınlara patlayacak bir şey değil. Saydığın çekincelerin tamamı gelir dağılımı sorunu esasında eşitlik sorunu değil.
 
X