Şehzade Mustafa Mersiyesi Günümüz Türkçesi Taşlıcalı Yahya
Adaleti ile ünlü padişah Kanuni Sultan Süleymanın bu şekilde bir karar alması hem şaşkınlık hem de büyük üzüntü yaşatmıştır. O dönemin Divan şairlerinden Taşlıcalı Yahya Beyin durum üzerine yazdığı mersiye ve günümüz Türkçesi ile tercimesi aşağıdaki gibidir. Mersiyeden önce Taşlıcalı Yahya Beyi biraz tanıyalım:
Yahya Bey (Ölümü 1582)
16. yüzyılın büyük şairlerindendir. Türk mesnevi şairlerinin en tanınmışlarındandır. Aslen Arnavuttur. Taşlıcada doğmuş, İstanbula gelip sipahi subayı olmuştur. Tasavvuf yoluna da girmiş, iyi bir tahsil yapmış, Doğu dillerini öğrenmiştir. Sancakbeyliğine kadar yükselmiştir.
1556′da Veliaht Şehzade Mustafa Bey haksız yere idam edildiği zaman orduda, yüksek rütbeli bir subaydı. Şiddetli Beyitlerle Sadrazam Damat Rüstem Paşaya, hatta Kanuniye çatan bir mersiye yazıp ordunun duygularını dile getirmiş, Rüstem Paşanın azline sebep olmuştur. Kanuni fikir hürriyeti konularında bilinen büyük müsamahasını göstermiş, Rüstem Paşanın büyük ısrarlarına rağmen şairi idam ettirmemiştir.
Şehzade Mustafa Mersiyesi
I. Bend
1. Meded, meded! Bu dünyanın bir tarafı yıkıldı. Çünkü ecel eşkıyaları Mustafa Hanı yakaladılar ve boğdular.
2. Onun güneş gibi parlak yüzü battı ve düzen bozuldu. Osmanoğullarını hile ile günaha soktular.
3. Padişahın yanında o yiğidin sözü geçtikçe onu çekiştirirlerdi. Nihayet devir padişahını felek, onların yönlendirmek istedikleri tarafa döndürdü. (Kanuninin çevresi tarafından yönlendirilişini kasdediyor)
4. Yalancının kuru iftirası ve gizli düşmanlığı gözümüzün yaşını akıttı, gönlümüzde ayrılık ateşi yaktı.
5. Zavallı şehzade caniler gibi bir cinayet işlememişken, belâ seline düşüp boğuldu. Bütün yanında bulunan yakınları darmadağın oldu.
6. Keşke şu olayı gözüm görmemiş olsaydı. Doğrusu ya, şehzade hakkındaki hükmü doğru ve uygulanan cezayı adalete uygun görmedim.
II. Bend
1. Şehzade beyaz bir elbise giymiş, bu haliyle nurdan bir minareye dönmüştü. Babasını göreceği için mutluluktan parlayan yüzü gündüzü andırıyordu.(Şehzadenin Kanuninin huzuruna çıkışı anlatılıyor)
2. Şehzade halka çiçek açmış bir ağaç gibi göründü, otağ ve çadırları da karlı dağlara benziyord
3. Cihan padişahı olan Kanunî Sultan Süleyman hiddetten ateşe dönmüştü, yanında yürüyen adamlar da bir lâle tarlasını andırıyordu.
4. Padişahın çadırları bedenlerle süslenmiş, akhisara dönmüştü. Şehzade ise sevincinden güneş gibi yerinde duramaz bir hale gelmiş ve el öpmek. İçin otağa doğru yürümüştü. (Beden: gövde, hile duvarı ve büyük çadırların etrafına çekilen bezden perde manasına gelir. )
5. Ay parçası gibi şehzade, babasının otağından dönüp gelmedi. Onun cenazesini görenler yağmur yağdıran bahar bulutu gibi ağladılar.
6- Bu dünya çadırı, iki başlı bir ejderhadır. Onun ağzına düşen görünmez olur.
III. Bend
1. Ayın on dördü gibi bilgili ve ilim denizinin tanışı olan o şehzade yok olup gitti. Uğursuz talih zavallıyı telef etti.
2. Gök yüzünde yıldızlar şehzadenin, hasret yarasıyla dövündü kaldı. Osmanlı ülkesi onun ayrılık gecesinde hasretle yandı tutuştu, ülkenin gözleri yaşlarla doldu.
3. Keder, hücum etti, Konya halkına karalar giydirdi. O ay yüzlü şehzadeyi, ince hesaplar, ustaca entrikalarla yok ettiler.
4. Zehirli bir yılan, yani cellâdın kemendi, şehzadenin boynuna hale gibi kuşandı. Rahmetli kaderi ne ise ona boyun eğdi.
5. Hatası görülmemiş ve günahı bilinmez işken öldü- öldürülen şehzâde, ne mübarek ve manen ne mutlu bir şehîd ve ne derece zulme uğramış bir sultândır!
6. Şehzâde yer yüzüne yığılıp kaldı ve aslı olan toprağa döndü. Mutlulukla Hazretin yakınlarına gitti.
Yahya, Rüstem paşa için yazdığı mersiyede ise üzülmekten çok sanki sevinmiş gibidi;
Rüstem için, öldüyse ne olmuş ki, geride kalanlar sağ olsun, bu dünyada yüzü gülmez idi, mahşerde de gülmesin diyerek, beddua etmektedir.