Samsun ufkunda doğan hürriyet güneşi, Anadolu'daki işgalci güçleri ve teokratik yöneticileri yakıp yoketti. Aynı zamanda aydınlığıyla da esaret altındaki milletlere ışık oldu, aydınlattı. Bu güneş, Mustafa Kemâl Atatürk'tür.
Fethi BOLAYIR
Türkler yirminci asrın fâtihi ve hâkimidirler. Çünkü yirminci asrın en büyük adamını, Türkler yetiştirmişlerdir.
Raif Necdet KESTELLİ
Atatürk, millî devlet olma ihtiyacımızı ve mecburiyetimizi çok iyi değerlendirmiş, akılcı uygulamalarıyla şekil vermiş ve hakiki mecrasına oturtmuştur. Yapılacak yegane iş, O'nun işaret ettiği güzergâhda yola devam etmektir.
Av. Ünsal AKTAŞ
Türk'ün asırlarca orta zamanlara akan gönlünü, Arabistan çöllerine bakan gözlerini, medeniyete, asra ve istikbâle çeviren, Atatürk olmuştur.
Ali Fuad BAŞGİL
Atatürk, biz Türkler kadar, bütün insanlık için de bir ilham kaynağı olmuştur. Onun yaptıkları ve söyledikleri, en derin görüş ve anlayışın, en yüksek yurtseverliğin, en geniş insanlık duygularının birer örneğidir.
Yusuf Hikmet BAYUR
1- Elbette, hiç şüphesiz batı hürriyet cephesini tercih ederdi.
2- Amerika ile ittifakı gayet uygun karşılardı. Yalnız Amerika ile yapacağı anlaşmada, memleketimizin yüksek menfaatlerini çok dikkatle gözetir ve memleketimizin coğrafi durumunun aynı zamanda Amerika'yı da savunmakta olduğunu düşünür, ona göre ikili anlaşmaları bizim için daha faideli şekilde yapardı.
3- Bugünkü iç politikada Anayasa yönünden daha başka olamazdı. Ancak lâiklik işlerinde daha kesin ve daha hassas bir politika güderdi. Bununla demek istiyorum ki, halkın din işlerini ihmal etmezdi. Bilâkis din bilginlerinin daha üstün bir kalite ve bilgi sahibi olmalarını ve bilhassa bunların müsbet ilimlerde de (teknik ve akli bilgiler) rüsuh sahibi olmaları için çalışırdı. Bunu yürekten istiyordu da. Yazık ki, buna ömrü vefa etmedi.
İnkılâplarından da taviz verilmesine asla taraftar değildi. İcap ederse bunun için de sert tedbirler dahi almayı düşünebilirdi. O bu vatanı en çok seven ve vatanın bir an önce kalkınmasını isteyen büyük bir kahramandı.
Fahrettin ALTAY
"Büyük eser yapılması, imkânsızlaşacak bir zamanda olmayacaktır. Bizden sonra gelecek yaratıcılar henüz doğmadılar: Onların bütün şerefleri, şanları ve eserleri, her ne olacaksa doğmuş ve doğacak olanlar için, büyüklük fırsatları değilmidir?
"Gazi, yeni Türkiye'yi çocukluğundan beri kendi benliğinin dibinde yaratmağa başlamıştı. Öyle bir zekâ gibi, öyle bir düşünüş ve duyuş kâbiliyeti gibi, O'nun sabrı ve enerjisi olmadıkça O'na benzeyemeyiz."
"Bir fıkrasından, bir hikâyesinden, bir yazı veya nutkundan hemen anladığımızı sandığımız Gazi, aradıkça yeni bir sır verir. Yaklaşılan bir dağ gibi büyür. Asıl O'nu elimizle tuttuğumuz zamandır ki, artık tamamını hiç göremeyiz."
Falih RIFKI
Olağanüstü kuvvette bir hafıza ile beslenmiş zekâ, ön sezisi ileri, sağ duyusu sağlam, sonucu kestirmesi yanlışsız, muhakemesi isabetli, kararı kesin, icrası çabuk kudreti.
Hülyalar, tasarılar, gizli yayınlar, teşkilâtçılıklar, sürgünler, ihtilâleller, inkılâplar arasında yoğurula-tavlana, henüz genç yaşta iken birçok tecrübeden geçerek olgunlaşmış, ülkülü bir neslin çocuğu!
Çanakkale'de kalbine sarabnel isabet eden, ölmeyen, Sakarya'da attan düşüp kaburga kemikleri kırıldığı halde savaş alanını terk etmeyen, saatlerce konuşan, yorulmadan münakaşa edip, fikir teatisinde bulunan, vücut yapısı bir kaya kadar sağlam olan...
Rüşen Eşref ÜNAYDIN
Atatürk, uzuna yakın orta boylu idi. Endamı pek biçimli olduğu için, daima daha boylu hissini vermiştir. Omuzlarıyla göğsünün geniş ve dolgun olması gövdesine dikkati çeken bir tenasüp temin ederdi. Vücudunda baştan ayağa kadar tam bir ahenk vardı ve hiçbir
estetik noksanı göze çarpmazdı. Duruşunda heykelî bir mehabet, hareketlerinde canlı ve çalâk, aynı zamanda zarif bir mümtaziyet gözleri alırdı. Başı, omuzlarıyla göğsünün genişliğine uygun gelecek surette irice ve gayet biçimli olmakla beraber altın sarısı saçlarla daha süslüydü. Bu müstesna saçlar, iki yanı daha açık olduğu için, genişliği artan güzel bir alın mesafesi bıraktıktan sonra başlıyarak arkaya doğru sımsıkı taranmış bulunur ve o erkek baş üstünde bir arslan yelesini hatırlatırdı. Çatık ve kavisli olmayan gür kaşlar, şahlanmış gibi yukarıya ve tersine kıvrılarak yüzün hususiyetini arttırırdı. Ve o gür kaşların altında irice, hafif şehlâ olan gök mavisi gözler, mânası her an değişen ışıklarla parıldar ve şimşeklenirdi. Elmacıklar biraz çıkık, gözlerin arası epeyce açık olduğundan o geniş cephenin altında sima da karşıdan geniş görünür ve burun, kusursuz olmakla beraber, dolgun kanatlarıyla bu adalî yüzün ehemmiyetini besliyecek derecede büyük dururdu. Hele kanatların belirtili kımıldanışları, mizaçtaki fazla duyarlığı meydana vururdu.
İnce dudakların sımsıkı kapanışı, çenenin sağlam duruşu, ruhundaki irade kudretini anlatan bir manâ taşırdı. İnce-uzun parmaklı eller, yıkıcılığı değil, yapıcılığı ifade eden sanatkâr elleri, âhenkli jestlerle zarafet ve talâkatini arttıran o güzel eller Atatürk'ün hususiyetini tamamlar, daima en esaslı noktaları ve varılması lâzım ufukları işaret ederdi.
29 Ekim 1953 Hürriyet Gazetesi
İngiliz ateşemiliteri Armstong, "Mustafa Kemâl" adlı eserinden bir balo gecesi tasvir eder. Oradan, sabaha karşı ayrılanlar arasında, kıravatının düğümüne, elbisesinin ütüsüne kadar, geldiği itina ile yalnız Atatürk'ün çıktığını söylüyor. Zarfına bu kadar ihtimam gösteren bu mazruf, aynı zamanda bir bilgi ve fikir hazinesidir.
Yaptığı işlerden hiçbirisi gelişi güzel şeylerden değildir. Hepsinin üzerinde olgun bir şuurun derin izleri var. İyi düşünen bir dimağda taazzuv eden bu yeni fikirler, günü gelince yumurtalardan fırlayan renk renk civcivler gibi ortaya yayılmış ve seyircileri hayretler içinde bırakmıştır. Bunlar sevimli ideal kuşlarıdır.
Güzellik bu hakikatin âhenginde ve âhenk, o hakikatin güzelliğinde yaşıyor.
Asırları yıl yaparak ilerliyoruz, ölçümüz ziya sür'atidir. Geçmişlerden kalan mirası, tâ düşünce tarzlarına kadar, geçmişe bağışladık. Yepyeni bir duygu sistemiyle, insanlığa model olmağa çalışıyoruz!
Atatürk, işte böyle bir terbiyecidir.
Onu yaptığı işlerle tanımak güçtür, yaşadığı hayat ve düşündüğü şeylerin maddî ölçülere sığmayan yüksek hendesesiyle kavramağa çalışmalıyız. İmkânsızlığa gülümseyen ve boşlukları kucaklar gibi saran bu kudret, meçhûl büyük kudretle en iyi anlaşmıştır.
O, gittikçe farkına varılan derin bir psikoloji, fikirleri istediği kalıba döken bir mantıkçı, dünyaya yol gösteren bir terbiyeci ve nihayet filozofların düşündüğü büyük insan modelidir!
Atatürk öyle bir Cumhuriyet âbidesi kurdu ki, asırların hârikaları tek yıllara sıkışmış, onun ayaklarına yüz sürüyor!...
Tarihin bile kıskanacağı, bu yaratıcı kudret önünde hangi baş eğilmez?..
Hemen tesiri altına düşeceğiniz bu tip de beddi zevkler, en son inkişafiyle yaşamaktadır. Hiçbir artist Atatürk kadar jestlerini konuşturamadı. Belki bütün dünyanın en zevkle giyinen adamı da odur.
Dr. Mesut FANİBİLGİLİ
Atatürk, özellikle bulunduğu toplumda kötümserlik duygularını derhal yıkayan ve memlekette çalışmak için, güçlü, ileri ve mutlu olmak için gereken neşe ve kudreti derhal çevresine aşılayan bir varlıktır.
İsmet İNÖNÜ
Türk Milleti'nin en zengin millî serveti, Atatürk'ün fikir ve düşünceleridir. Bu millî servetin gerçek ve tek mirasçısı da Türk gençliğidir. (1988)
Fethi BOLAYIR
Herşeyden önce kendisinde, durumunda, davranışında, bakışında ve konuşuşunda bir duygusallık, bir çekicilik vardı ki, insanın baştan gönlünü alır, herkesi kendine ısındırırdı.
Prof. Dr. Hikmet BAYUR
Sohbetin tatlılığı, emsalsiz denilecek bir şefti. Ve O'nun yanında daima ilmî içtimaî, herhalde müsbet ve faydalı bir mevzu üzerinde konuşulurdu. Kendisi mücessem irfan ve nezaketti. Muaşeret adâbında, terbiyenin Atatürk'deki kadar asiline başka fânilerde tesadüf edebildiğimi hatırlamıyorum.
Yunus NADİ