Tam olarak neyi özlüyorsunuz? Dayak, baskılanma, yasaklar, kurallar... Ne ararsan var adına evlilik dediğiniz bu saçmalığın içinde.
Eski konularınıza bakayım dedim, kalbim sıkıştı.
Kendinize neyi reva görüyorsunuz, kızınıza neler yaşatıyorsunuz farkında mısınız?
"Döverken şahit oldu, çok ağladı" diyorsunuz, şimdi "çocuğum için dönmek istiyorum" demenize inanalım mı?
Kendi güçsüzlüğünüze çocuğunuzu bahane etmeyin.
Kocanız olacak oluşum için eğitiminizi bırakmışsınız. Bol ve uzun şeyler giymeniz zorunlu, makyaj yapmanız yasak, bir arkadaşla buluştuysanız (tabii izin alarak) aynı hafta ikinci kez dışarı çıkıp markete gitmeniz bile yasak.
Sizi dövdüğü bir olayın ardından "tahrik mi ettim naptım bilmiyorum, 4-5 defa vurdu" falan yazmışsınız. Dayağı hak ettiğinizi düşünecek duruma gelmişsiniz artık.
"Birgün arkadasımla sözlestik perde alacaktık. Eşimden izin aldım tamam dedi. ( izinsiz bir yere göndermiyor kendi kararım ile)."
Bunlar da sizin cümleleriniz.
Ne dediniz, "beni izinsiz bir yere göndermemene karar verdim" mi dediniz?
Şu cümlenin anlamı: Kendi isteğimle köle olmayı seçtim.
Bir tek köle olup olmamayı seçme özgürlüğünüz var farkında mısınız?
Bu yazdıklarınızı tekrar tekrar okuyun. Size "bir yuva kolay mı kuruluyor" diye akıl verenler de okusun hatta.
Ortada yuva falan yok, hiç olmamış. Hata üstüne hata yapmışsınız, artık bir dur deyin kendinize.
Korkularınız yüzünden kendi hayatınızı geçtim kızınızın hayatını da mahvedeceksiniz.