Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Bir sevinç kapladı bütün çeriyi Binyetmişbir Ağustos Günlerden cuma Dedi Başbuğ Ak topraklar Türk'ün olacak El açtılar erler alkış ettiler Tanrı'ya
Ak topraklarda mutluluk-bolluk Ak topraklar ışıl ışıl gözlerde Kişiyi alır götürür Bır sır var ak topraklı sözlerde
Yerleşip bir görklü yurt kurmak Ak topraklarda Türk'ün ülküsü Görünen başı dumanlı dağlar Ve ozanların ak topraklar türküsü
Bir cenk türküsü yayıldı dudaktan dudağa Yayıldı türkmen konar göçer evlerinde Korkunun adı yok bitmeyen bir sevinç var Demir bilekli koca türkmen devlerinde
Diz vurdular önünde Başbuğun Dediler buyruk ver vuruşalım doya doya Buyruk aldılar kutlu bir günde Dolu dizgin girdiler yağı saflarına
Dedi Başbuğ yağı dört kat olsun ne çıkar Akan al kanlarımızla boğarız Biz ellibin türkmen yiğidi Bin kez ölsek yeniden doğarız
Erce yaşadık şimdiye dek erce ölürüz Adımız yüszyıllarca erdemle anılır Bizden söz eder yarın torunlarımız Bizden onlara altın destanlar kalır
Bir değil çok destan yarattılar Uçmağa vardılar birer birer Bize bir kutlu vatan bıraktılar Demir yumruklu erler
Dokuzyüz yıl geçti o büyük utkudan Şimdi yurdum yolsuz-okulsuz-susuz Bir dirilişin sancısı var yüreklerde Binlerce gencim yarın için uykusuz
O büyük utkudan dokuyüz yıl sonra Çaşıtlar artık bilinmiş bellenmiştir Yeniden fethi başlamıştır Türkeli'nin Ki fikirlerimiz beyinlerde döllenmiştir
Ben seni seviyorum Birde yağmuru Yağmurla bir yağıyorsun Düşüncelerime
Yağmurda seni düşünüyorum ıpıslak Önce kumral saçların savruluyor Gözlerimin önünden Sonra kış geceleri gibi karanlık Kara gözlerini görüyorum Daha seviyorum karanlıkları Gözlerin diye Bakışların sağnak yağışı Çakınlar çakıyor gözlerinde
Bir yanımdasın bir değil Belli belirsiz gelip gittiğin Ellerim ellerine uzanıyor Ellerin ince uzun ve titrek
Ansızın bölünüyor düşüncelerim Sıcak iklimleri getiren gülüşünle Gülüşün nar çiçeği Gülüşün baharla bir Beni alır götürür Bir bilinmez yere
Ben senle varım varsam Birde yağmurla Beni seveceksen Yağmuru da sevmelisin Bir gün bana geleceksen Yağmurla gelmelisin Arayapta bulamadığım Bulupta sevemediğim
Bir gün seni-İstanbul'u-yağmuru Bırakıpta kaçacağım Ardımda bir yığın yarım şiir Ve anılar kalacak Göçmen kuşlar bile bilmeyecek Nereye gittiğimi Ölene dek seni anacağım
Seni duyuyorum tınlayan seste Gök yüzümde yıldız olup gel artık Yokluğun bellidir her bir nefeste Sensiz ömür çekilmiyor bil artık Seni duyuyorum tınlayan seste
Sensiz ömür çekilmiyor bil artık Ne yapsam ne etsem çile bitmiyor Her gece düşüme girde gül artık Gece gündüz gözlerimden gitmiyor Sensiz ömür çekilmiyor bil artık
Gece gündüz gözlerimden gitmiyor Bir gelip görüntün birden gidiyor Bu acılar çekilmekle bitmiyor Bana en olmadık haller ediyor Gece gündüz gözlerimden gitmiyor
Bana en olmadık haller ediyor Ne günler geçirdik kötü ve iyi Daha kıskançlığı sürüp gidiyor Ondan özge ben sevmedim kimseyi Bana en olmadık haller ediyor
Ondan özge ben sevmedim kimseyi Bunu bilir yine hesap soruyor Ondan öğrendim ben bu türlü sevmeyi Karşıma dikilip dimdik duruyor Ondan özge ben sevmedim kimseyi
Karşıma dikilip dimdik duruyor Bu acunun giysisini at diyor Beni alıp yerden yere vuruyor Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor Karşıma dikilip dimdik duruyor
Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor Birlikteydik gel birlikte olalım Gel sevgini sevgimize kat diyor Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor
Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım Senden özge sevgi bana yok diyor Gel birlikte sevgi ile dolalım Burda bahar burda sevgi çok diyor Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım
Burda bahar burda sevgi çok diyor Sevinç içindedir kişiler burda Burda kin-yağılık ve bun yok diyor Bütün kötülükler çirkinlik orda Burda bahar burda sevgi çok diyor
Bütün kötülükler çirkinlik orda O acunun sevgisinden geçte gel Bensiz ne yaparsın kalırsın darda İyiliği güzelliği seçte gel Bütün kötülükler çirkinlik orda
İyiliği güzelliği seçte gel Bu acunun defterini dürelim Kendine yeni giysi biçte gel Sevgiyle dönüyor acun görelim İyiliği güzelliği seçte gel
Sevgiyle dönüyor acun görelim Bir ışıktır aydınlatır gökleri Sevgimizi nakış nakış örelim Kaplasın o ışık göğü ve yeri Sevgiyle dönüyor acun görelim
Kaplasın o ışıkgöğü ve yeri Işıtır gecemi bir ışık seli Kalmışım inan ki kemik ve deri Gönlümü yakıyor ayrılık yeli Kaplasın o ışık göğü ve yeri
Gönlümü yakıyor ayrılık yeli Kavuşmanın belli bir zamanı yok Herkes beni zannediyor bir deli Ondan ayrıldığım zaman anı yok Gönlümü yakıyor ayrılık yeli
Ondan ayrıldığım zaman anı yok Herkes beni görüp gülüp geçiyor Sızlanmanın artık bir gereği yok Can alıcı her an canlar biçiyor Ondan ayrıldığım zaman anı yok
Can alıcı her an canlar biçiyor Al canımı kurtulayım kafesten Kişilerin sevdiğini seçiyor Kurtulayım şu aldığım nefesten Can alıcı her an canlar biçiyor
Kurtulayım şu aldığım nefesten Şu acun artık bana dar geliyor Kurtar kulağımda çınlayan sesten Her an kulağıma sesler geliyor Kurtulayım şu aldığım nefesten
Her an kulağıma sesler geliyor Bun'um çoğalıyor dağca artıyor Halimi görüyor sonra gülüyor Sevgimi bir kantar ile tartıyor Her an kulağıma sesler geliyor
Sevgimi bir kantar ile tartıyor Söyle diyor o acunda ne buldun Sevgim ile sevgisini tartıyor O acunda sessiz kimsesiz kaldın Sevgimi bir kantar ile tartıyor
O acunda sessiz kimsesiz kaldın Yaşadıkça bun artıyor bitmiyor Ömrünün her günü acıyla doldun Çakılmış beynime ordan gitmiyor O acunda sessiz kimsesiz kaldın
Çakılmış beynime ordan gitmiyor Neler çekiyorum bilmiyor kimse Bun'u kaldırmaya gücüm yetmiyor Akan gözyaşımı silmiyor kimse Çakılmış beynime ordan gitmiyor ******************************
Kişi ne çekerse bil ki Çekiyor kendi elinden Vaz geçmişim bu dünyanın Bülbülünden hem gülünden
Kara günüm geçmek bilmez Gönlüm bir kuş uçmak bilmez Alışmamış içmek bilmez Bir doluyu dost elinden
Bir sancıyım dinsem bile Aşk yolundan dönsem bile Bir alevim sönsem bile Ateş çıkacak külümden
Bu dünyaya geldik niçin Sevgiyi yaşamak için Sevgiler büyüyünce kin Yıkılacak temelinden
Dostlarım bu kadar sözüm Alev alev yanar özüm Dünyayı görmüyor gözüm Göz yaşlarımın selinden
Acı çektim şimdiye dek Bu acıyla ölsem gerek Nasıl dayanıyor yürek Bıkmışım tahammülünden *************************
Yeşil Elbise Yeşil Yüzük Yeşil Küpeler
Yeşilin türküsü başka ondadır bütün mutluluk Göklerin sonsuzluğu yıldızların ıraklığı ondadır Ve göllerin, denizlerin yerin göğün yeşili Yeşil miydi belki bir başka renkti bilmediğimiz Yeşil giydim dedi ya o öyleyse yeşildir Ondan sonra daha bir tanıdık daha bir sevdik yeşili Kime sorduysam yeşil murattır dediler Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Kan uykularında ben çalmıştım düşlerini Yeşil türküleri vardı düşlerinde insanların Mutluluk kaynıyordu yeşil türkülerde pırıl pırıl Oysa ben yeşil türküsüz yapamazdım bunu sizde bilirdiniz Bilirim türkü çalmak suç değil sevmek gibi Ama birde üstelik adımız hırsıza çıktı Bana en güzel tutkuyu anlattı yeşiller Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Bir keman yaln8ızlığında nasıl inlerse Nasıl çoğalırsa gözlerinde gecenin karanlığı Nasıl renkler birdenbire kaybolursa yoksa Nasıl dünya zümrüt yeşili olursa bir an Her şey kayboldu dünyadan yaln8ız kalan yeşildi Aslında yeşil demiştik biz belki değildi Bir sis gibi dağıldı dünyam dağıldı renkler Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Her rengin öyküsü başka yeşil renklerden ayrı Hiçbir renk yeşil kadar güzel miydi ki Yeşil konuşmuştun o gece yeşil gülmüştün Yeşilin kıymetini hiçbir şair anlatamaz şimdi Bir anlık değil yeşil mutluluğu yıllarcadır Zeytin gözlüm yeşil bir elbise giymiştin yoksa Yoksa yeşilin kıymetini dünyada bilmezdiler Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Renkler kaybolmuştu bütün lambalar sönmüştü Yalnız kaybolmayan bir renk vardı yeşil O gece baştanbaşa yeşil olmuştun yeşil olmuştum Çevremde bir yeşil vardı başka renk göremiyordum Bir sigara dumanında yitirdim bütün renkleri Yeşilin öyküsü böyle başladı böyle bitmedi Her gece toplanıp üstüme üstüme gelirler Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Yeşil dedik ya sana ne idin bilmiyorum Yeşiller arasında yitmiştin yoktun Baharın yeşilliği bu değil bu yeşil başka Yeşil bir başka türküdür kimsenin bilmediği Şimdi bir acı var içimde yeşil bir türkü gibi Türkülerin adını ben koymadım oysa Benim oynadı yıllarca renkler ve şekiller Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
İnceydi uzundu Dal gibi bir boyu vardı Güzeldi kibardı Çünkü o sevdiğim yardı
Ömrünce hiç kimse Ne böyle bir güzel gördü Ne de onun gibi Bir güzeli sardı
Alı al moru mor Çiçekler biterdi Bastığı yerde Tuttuğu dallarda Kuşlar öterdi
Gülse güller açardı İnce dudaklarında Gelişiyle bahar Gidişiyle kış başlardı
Bakışları değişir Uzak mesafelere Dalardı gözleri O garip suskunluğu Asırlarca uzardı
Saatlerce konuşmazdık Konuşmazdık ama Ben onu anlardım O beni anlardı
Nasıl geçerdi zaman Bir türlü anlamazdık Anlamaya kalmadan Ayrılık vakti Gelip çatardı
Ne kadar özensem Anlatamam bu sevgiyi Ben onunla tanıdım Bu aşkı bu sevgiyi Ellerimi göğe açsam Avuçlarıma yıldızlar dolardı
Bir heyecan dalgası Dolaşırdı kanımda Birden telaşlanır Tedirginliğim artardı Gönlümü bir alev sarar Zaman su gibi akardı Pençe pençe allanırda yüzü Gözlerine dökülen saçlarını Omuzlarına atardı
Şimdi benden çok uzaklardadır Ellerimi uzatsam Ellerim yetişmez Türkümü rüzgara katsam Belki ulaşır sesim Yalnız onu sevdim Yalnız onu seveceğim Çıkana kadar son nefesim ************************
Bu onların öyküsüdür Sanmayın ki yalan Kimse inanmaz anlattıklarıma Bana anlatsalar İnan ki ben de inanmazdım
Onlar kendilerine bile Her zaman ve her koşulda karşıydılar Hiç kimseye eğmediler boyun Aç kaldılar-susuz kaldılar Parasız-pulsuz kaldılar Ama hiç kimseye Vermediler ödün Dünyanın meteliğine Vermediler değer Onlar bu dünyada Yalnız yaşadılar
İğne atsan yere düşmezdi O kadar kalabalıktı ki ortalık Fakat onlar O kadar kalabalıkta Bile yalnızdılar
Yalnız kitapları vardı dünyalarında Kitaplarıyla başbaşaydılar Eşleri-çocukları Dünyalık peşindeydi Onlar yeni dünyalar peşindeydi Eminim ki bu yüzden Eşleri-çocukları onlara O kadar uzak kaldılar
Onlar ölürse bir gün eğer Çok değer verdikleri kitapları Miraşçıları tarafından Zaten boş kalmış kafaları ve odaları Biraz daha boş kalsın diye Ya kalorifer kazanlarında yakılacaktır Ya da siyah poşetler içinde Çöplüklere atılacaktır
Fakat ben ölmeden önce Kitaplarımı Kitap dostlarına bağışlayacağım Dostlarımın ağrıyan başlarını Böylece biraz daha ağrıtacağım
Muallim Hayrullah Hanifi Ağa ve bir çete Kar-kış kıyamet Üç atlı yola düşer Pazarcık'a giderler Yakup Hamdi Ağayı çadırında Ziyaret ederler
İzzet-ikram Hoş-beşten sonra Söze başlar Muallim Hayrullah 'Memleketin hali malum Her yer işgal altında Yakup Hamdi Beğ Biz Baba burnu'nu tutacağız Yağıya Antep'ten Gelecek yardıma Engel olsan yeter Yeter ki yağı Yardım almasın'
Yakup Hamdi beğ Suskundur, sözler Düğümlenir boğazında Bir türlü açamaz ağzını Neden sonra Yere dikerek gözlerini Elindeki maşayla Mangaldaki közü karıştırarak Biraz zaman kazanmak ister Sesi titrek ve usulcadır 'Ağalar' diye başlar söze
'Ben bir çoban parçasıyım Bu kadar güçlü bir yağıya Nasıl engel olurum Yetmez-gücüm kuvvetim Beni affedin Yemen'de-Çanakkale'de Kafkasya'da-Rumeli'de Kırıldı gençlerim Yanımda yalnız yaşlılar kaldı'
Israrlar-tartışmalar Uzar-gider Sesler yükselir-sertleşir Bir sonuca ulaşılmaz Bir zorlu engeldir Yakup Hamdi beğ Bir türlü aşılmaz
Umut kesilmiştir artık Ziyarete gelenler Tam kalkmayı düşünürlerken
Yan çadırda Konuşmaları duyan Hacey Hatun Birden bir top güllesi gibi Çadırın ortasında dikilip Toprağa kök salmış Asırlık çınarlar gibi durur Sanki kalbinin atışları duyulur
Gözleri çakmak-çakmak Gerilmiş yüz hatları Gök yüzünde av arayan Bir kartal gibi Açılmış kanatları
'Yakup Hamdi beğ, Yakup Hamdi beğ' Diye seslenir Gür sesi dalga-dalga Yankılanır çadırın ortasında 'Ben toprak Anayım Ben varım.'
'Beğ,beğ... Sen bu oymağın babası isen Bil ki ben de anasıyım Bu işe sen sarılmazsan Bil ki ben sarılacağım Baba evimden Çehiz diye getirdiğim Altınlarım-pusatlarım Keçilerim kınalı koyunlarım Kaz boyunlu atlarım Bu savaştan daha önemli Günlerde mi harcanacaklar Ben toprak Anayım Ben varım.'
'Ağzımı bıçaklar açmıyorsa Dalıp-dalıp gidiyorsa düşüncelerim Dizlerim tutmuyorsa Bir işe yaramıyorsa ellerim Yaşlılığımdan-yorgunluğumdan değil Suskunluğum korktuğumdan değil bunu böyle bil
Öfkem-bilincim-gururum Gözbebeklerimde büyür ışıklanır Er meydanı zamanıdır bu zaman Yiğitler savaşır Korkaklar saklanır Ben Toprak Anayım Ben varım.'
'Ben bir ak güvercinim ak Kanatlarım kar gibi ak Ve bir tüy gibi yumuşak Gönlüm sular gibi berrak Dağlara ulaşan sesim Sana ulaşmaktan uzak Ve dağlar üstüme yıkılır Ben ölmem Ben Toprak Anayım Ben varım.'
'Ben ölürsem Üstümde yeniden Yeşerir umutlar Yeniden çimlenir tohumlar Tomurcuklar açar yeniden Her yıl yeniden doğarım Ben Toprak Anayım Ben ölmem Ben varım.'
İlk sözü anamdam öğrendim Anam öğretti karayı-akı Anam öğretti bana Yurdumu-budunumu sevmeyi Bayrağımı belletti Anam al-al Anamın ak sütü gibi helal Ana dilim DİLİM TÜRKÇE KONUŞUR
Geçmişim ordularımla Bir fırtına gibi Demir kapıdan- Horasandan Bir sel gibi Akmışım Anadolu'ya
Dağ-taş çadır olmuş Dağ-taş at Dağ-taş çeri Bütün zorluklara göğüs germişim Dönmemişim geri
Otağlar kurulmuş Konar-göçer çadırlar kurulmuş Adımı vermişim kanımı vermişim canımı vermişim Yurt edinmişim Bastığm toprağı Demişim yeni yurduma Türkelim TÜRKELİM TÜRKÇE KONUŞUR
Adımı vermişim çiçeklere Kardelenim demişim Yedi verenim demişim Dağlara-taşlara-ağaçlara Çiçeklere-otllara Nehirlere-çaylara Adımı vermişim Sevdiğime-yavukluma Demişim gülüm GÜL'ÜM TÜRKÇE KONUŞUR
Ben bir Dede Korkutum Yunus'um-Karacaoğlanım Gün olmuş Ocaklarda yanmışım Gün olmuş Buz tutmuş her yanım
Ben saz demişim Bağlama demişim O demiş kopuz Ozanların her vuruşunda İnlemiş telim TEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR
Bir Abdalanı Rum olmuşum Yarı belime kadar çıplak En önde ben çarpışmışım Azap Çerileri demişler adıma Saçlarımı kazıtmışım Elimde tahtadan kılıç Hacı Bektaşi Veliden El almışım-yol almışım Dolaşmışım Baştan başa Türkelini Bu yurdu ben yurt yapmışım Ben bir dervişim-bir deliyim DEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR
Ben kağanlar yetiştirmişim Acuna düzeni ben vermişim Bir uçarsu olmuşum Dağlardanovalara Akmış bir selim SEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR
- Kurtuluş savaşında kırk gün Kuran okuyan kırk ışık kıza
Kırk Kırk bakire Kırk bakire kız Kırk bakire kız kırk gün Kırk kutlu evde toplandılar Diz çöktüler secdeye kapandılar Huşu içinde sessizce kuran okudular Kırk kız kırk gün kırk ikindilere kadar Sabrı - acıyı ve kurtuluş umutlarını Ulu tanrıya açılan gök avuçlarıyla Ayet-ayet gökyüzüne dokudular Kırk bakire kız kırk gün Kırk bakire kız Kırk bakire Kırk
Kırk Kırk bayrak Kırk bayrak kız Kırk bayrak kız kırk gün Zaman ve mekan dışı yaşadılar Küüt - küüt attı utku nabızlarında Savaş açtılar yağıya dillerinde kuran'la Bütün cephelerde ölümlere koşan kızlar Savaşan onlardı ellerinde kuran'la O günden beri hala dalgalanırlar Ufuklarda bayraklaşan kızlar Kırk bayrak kız kırk gün Kırk bayrak kız Kırk bayrak Kırk
Kırk Kırk ışık Kırk ışık kız Kırk ışık kız kırk gün Bitmeyen karanlık geceleri Birer güneş olup aydınlattılar Kimdiler - nerde mezarları bilinmez Uçmağa doğru birer yıldız gibi aktılar Karanlıklar kuran'la ışıklandılar Yüreklerdeki utku ışıklarını Birer kandil gibi yaktılar Kırk ışık kız kırk gün Kırk ışık kız Kırk ışık Kırk
Kırk Kırk gök Kırk gök kız Kırk gök kız kırk gün Gök utkuları muştuladılar Ölmezliğin sırrına ulaştılar Yüzleri bir tolunaydı kızların Kaşları bir gerilmiş yaydı kızların Her bir bir Asena'ydı kızların Demir dağları delip aştılar Gök çığrığı kargışlladılar Kırk gök kız kırk gün Kırk gök kız Kırk gök Kırk
Kırk Kırk umut Kırk umut kız Kırk umut kız kırk gün Tanrının adıyla başladılar Dua-dua Ayet-ayet Sure-sure Kuranı okudukça acunu unuttular Kırk kız kırk mavi kanatlı güvercin olup Gökyüzüne doğru kanat açıp uçtular El verdi gök erenler ellerine Gök erenler sırlarını açtılar Kırk umut kız kırk gün Kırk umut kız Kırk umut Kırk
Kırk Kırk kurt Kırk kurt kız Kırk kurt kız kırk gün Bilediler öfkelerini bilinçle Yumruklarını gökyüzüne kaldırdılar Gök yüzünü öfkeyle- hınçla yumrukladılar Bakışları kurt bakışlı - özleri kurt soyundan Tanrı önünde önce dua ettiler sonra Yalın kılınç meydanlarda durdular Döllendi özlerde ak umutlar Kırk kurt kız kırk gün Kırk kurt kız Kırk kurt Kırk
Koç boynuzları - kuşlar Eli belinde kızlar Kun gülleri Ağaç dalları - çiçekler Bir desen bulmak için Bir ömür bitirmiş Ne bulduysa doğada Üşenmemiş işlemiş Düşlerinde bile İlmekleri görür kızlar
Yüz yıllardır durmamış Bu alın teri bu göz ışığı İyiye doğruya güzele Sevgiye bengiye doğru Gökyüzünde yıldızlar gibi Akarak yürür kızlar -*************************
Söyledi Elif
I
Akşam helalleşip ayrılmıştık Bu gece bir baskına gideceklerdi Yalnız bunu biliyor Başka bir şey bilmiyordum İçim içime sığmıyordu Bir seviniyor Bir korkuyordum Oturuyordum pencere önünde Tedirgindim Tüylerim diken-diken oluyordu Uyku ağır basıyordu Uyuyamıyordum
Tan vaktinde Eve getirdiler yiğidimi Giysileri kan içindeydi Özge yiğidimin Koç yiğidimin Gök yiğidimin Giysileri kan içindeydi Savaşın kan sıcaklarında
Ayaz vardı havada Belli ki kar geliyordu Pusatlara el değmiyordu soğuktan Buzlar sarkıyordu kılınç gibi Toprak damlı evlerin saçaklarında
Bir çift güvercin Gök kanatlı bir çift güvercin Uçtu uçacak gözlerinden Kara gözlerinden Şahan gözlerinden Gök yiğidimin Koç yiğidimin Özge yiğidimin Fatihalar-Yasinler Donmuş kalmış dudaklarında
Görülmedi böyle ölümler Görülmedi böyle kıyımlar Kadın-erkek Genç-yaşlı Çocuk-çoluk Ölüm kol geziyordu Bu kentin sokaklarında
II
Öyle bir gündü ki o gün Kan beynime sıçrıyordu Çaresizlik içindeydim Çırpınıyordum Bir şey yapamıyordum Ne pusat vardı ne de mermi İki elim iki yandaydı Alkış için Sığınacak bir tek tanrım vardı
Gökyüzü bir alçalıyor Bir yükseliyordu Daha yar sesi duymamış Daha yar saçı okşamamış Yiğitlerim sokaklarda Gün ortalarında-karanlıklarda Hain mermilerle Teker-teker ölüyordu
III
Cepheden her iyi haber geldiğinde Anaların-gelinlerin-kızların Yüzü gülüyordu Analarını sürekli izliyordu çocuklar Analarının yüzü güldüğünde Seviniyordu çocuklar Kendi elleriyle yaptıkları Tahtadan oyuncaklarıyla Yeniden oyuna başlıyordu Oyunu unutan çocuklar Gök yüzü ve çocuklar Mavi-mavi gülüyordu
IV
Cepheden her kara haber geldiğinde Korkunç ağıtlar kopuyordu Bütün pencerelerden Analar-taze gelinler-kızlar Saçlarını-başlarını yoluyordu O zaman durgunlaşıyordu çocuklar Bırakıyordu tahtadan oyuncaklarını Bir şeyler oluyordu ama Ne olduğunu anlayamıyordu çocuklar
V
Umut kesmemiştim tanrıdan Ama bağçemdeki çiçekler Aslanağızları-hanımelleri Ve yedi veren gülleri Yavaş-yavaş soluyordu
VI
Ağlamak istiyordum Ağlayamıyordum Sesim çıkmıyordu İçimde bir şeyler düğümleniyordu Her yıldız kaydığında Ürperiyordum Duyuyordum-biliyordum Anlatamıyordum Yüreğimden-içimden Bir şeyler sökülüyordu
Ve Söyledi Elif’ler
Biz bir uçarsuyduk Engel tanımazdık Bundan böyle Deli-dolu akmayacağız Gerdanımıza-kolumuza-kulağımıza Altınlarımızı-pusatlarımızı-takılarımızı Takmayacağız Avuçlarımıza-saçlarımıza Bu günden sonra kına yakmayacağız
Ant içtik böyle biline Savaş bitene kadar Yağı buradan gidene kadar Artık evdeşimize bile Dönüp bakmayacağız